* Farz Namazların Fazileti Ve Küçük Günahlara Keffâret Olması
* Namaz Vaktini Beklemenin Ve Mescitlere Gitmenin Fazileti
* Namazın Vaktinde Kılınmasının Fazileti
* Namazda Kıyamı Uzun, Rükû Ve Secdeyi Fazla Yapmanın Fazileti
* Sabah Ve İkindi Namazlarının Faziletleri
* Nafile Namazların Önemi Ve Farz Namazların Eksiğini Gidermesi
* Namaz Emrini Önemsememe Ve Vaktinde Kılmama İle İlgili Tehdit
* Namaz Kılmayı Bilerek Ya Da Sarhoş Olduğu İçin Terk Edene Tehdit
* Namazı Sürekli Terk Edenin Küfre Girme (Tehlikesi)
* Namazı Terk Eden Tekfir Edilmez, Günahkâr Olur
* Rasûlullah Döneminde Namazın Değişen Halleri
* Namazla İlgili Çocukların Durumu Ve Sorumlu Olmayan Diğer Kişiler
Rasûlullah'ın Çocuklara Davranış Biçimi
B-Orta Ve İleri Çocukluk Dönemi
I-Orta Çocukluk Dönemi (7-9 Yaş):
Iı-İleri Çocukluk Dönemi (10-12 Yaş):
Çocuk Eğitiminde Karşılaşılan Problemler
Karşılaşılan Problemlerin Çözümü
Çocuk Eğitiminde Kullanılacak Araçlar
Eğitimde Dikkat Edilmesi Gereken Unsurlar
Çocukta Davranış Bozuklukları Ve Ceza
Cezada Dikkat Edilecek Unsurlar
Aile Eğitiminde Belli Başlı Alanlar
Tablo IV (İnsan Hayatı ve Hukukî Ehliyeti)
Namaz, Allah'ın
emrettiği şekilde özel dua şeklini ifade eder ki Kur'ân ve Siinnet'ten bu
konuda çok sayıda açıklama ve bilgi bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında
namazın İslâm'da temel ibadetlerden birisi sayıldığı anlaşılır.
Namaz, bedenle eda
edilen ibadetlerin zübdesir, zira onda Allah'ın huzurunda durma, rükû, secde
yanında Kur'ân okuma, salavât, dua ve zikirler bulunmaktadır.
Allah Teâlâ Kur'ân'ın
ikinci suresinde takvanın temel şartlarından biri olarak namazı zikreder.
Namaz Önceki
ümmetlerde de olan bir ibâdettir.
Allah Teâlâ buyurdu:
'Eİif.Lâm.Mîm.
Kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bu Kitâb takva sahiplerine rehberlik eder ki
onlar gayba inanır, namazlarını tam kılar ve verdiğimiz rızıktan infak ederler,
(ayrıca) onlar sana indirilen (vahye) inandıkları gibi senden önce
indirilenlere de inanırlar. İşte onlar hidayete
erişmiş kişilerdir ve
kurtuluşa erenlerdir.' (Bakara 2/1-5)
Allah Teâlâ buyurdu:
Ve onlar Kitaba
yapışıp namazı tam kılanlardır kî biz salih kulların ecirlerini zayi etmeyiz. '
(Araf 7/170).[1]
1/871- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaiiahüanh):[2]
Bir kişi Hz.
Peygamber'e geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü, Allah'ın bana farz kıldığı
namazı bildir!'
RasÛlullah (Sallaüahü
aleyhi ve sellem) '.
"Allah kuluna beş
(vakit) namazı farz kıldı" buyurdu.
'Bundan önce ya da
sonra bana (emredilen) bir farz var mı?'
"Allah kuluna beş
(vakit) namazı farz kıldı." RasÛlullah bu sözünü üç kere tekrarladı. Bunun
üzerine o kişi:
'Seni hak (din) ile
gönderen (Allah'a) yemin ederim ki buna ne bir şey ilâve edeceğim ve ne de bir
şey eksilteceğim' deyince RasÛlullah:
"Eğer sözünde
durursa cennete girer" dedi.[3]
2/872- İbn
Abbas (Radıyallahü animma) anlattı:[4]
Peygamberinize (önce)
elli (vakit) namaz farz kılındı, o Peygamber (SaiiaUahu aleyhi ve seiiem) izzet
ve celâl sahibi Allah'tan bunu azaltmasını dileyince Allah beş (vakit) namazı
emretti.[5]
3/873- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaitaha anh):[6]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve sellem) şöyle anlattı:
"(Miraç gecesi)
Yüce Allah ümmetime elli (vakit) namazı emretti. Bu emri alıp dönerken Musa'ya
uğradım, 'Yüce Allah ümmetine neyi farz kıldı?'diye sordu.
Ben de 'Allah onlara
elli (vakit) namazı emretti' dedim.
Bunun üzerine Musa;
'Yüce Rabbine müracaat et, (azaltmasını iste,) zira ümmetin bunu (tam) yapamaz'
dedi.
Ben de İzzet ve celâl
sahibi Rabbime müracaat ettim ve yansını indirdi. Musa'nın yanına uğradım ve
durumu haber verdim. O tekrar:
'Rabbine geri dön,
(azaltmasını iste,) zira ümmetin bunu yapamaz' dedi. Rabbime müracaat ettim ve
şöyle buyurdu:
'Bu emir beş
(vakittir) ve elli (vakte) denktir. Verilen söz benim katımda değişmez.'
Tekrar Musa'nın yanına
uğradım. Bana:
'Rabbine müracaat et!'
deyince kendisine:
'Mükemmel ve ulu olan
Rabbimden utanıyorum'diye cevap verdim,"
(Rasûlullah
anlatmasına şöyle devam etti;)
"Sonra beni
(Cebrail) oradan aldı ve Sidretü'l-müntehâ'ya getirdi, beni öyle renkler sardı
ki ne olduğunu bilmiyorum. Sonra cennete götürüldüm, ne göreyim orada inciden
kubbeler var[7] ve onun toprağı da
misktir."[8]
4/874- Hz.
Âişe annemiz (Radıyaiiahn anhâ) anlattı:[9]
Namaz önce ikişer
rekat farz kılındı. Sonra Rasûlullah (SaiiaHaim alevin ve ) ikâmet halinde
namazı artırdı[10] ve yolculukta eski halinde bıraktı.[11]
5/875- İbn Abbas
(Radıyaiiahuanhama) anlattı;[12]
İzzet ve celâl sahibi
Allah, namazı Peygamberinizin diliyle mukim olana dört, yolcuya iki ve korku
halindeki[13] kişiye tek rekat
kılmasını emretti.[14]
NOT: Bu
rivayette İbn Abbas'tan gelen korku namazının anlaşılmasında problem var:
Korku namazının ikamet
halinde dört ve yolculukta iki rekat olması ittifakla sabit bir hükümdür.
Savaşta imkan bulunursa (pasif savunma vb. durumlarda) ordu iki kısma ayrılır;
İki rekat kılınan namazın bir rekatı imamla, diğeri de münferiden kılınır. İbn
Abbas bu rivayette ordunun iki ayrı grubunun imamla kıldıkları birer rekatı
zikretmiş olabilir, daha sonra kendileri bir rekatı münferiden kılarlar. Çünkü
imamın iki, ama cemaatin bir rekat kılması diğer bütün rivayetlere ve temel
esaslara uygun değildir.[15]
Tahavî (v.321/933) İbn Abbas'tan bu konuda iki zıt rivayetin bulunduğunu
zikreder; biri Mücahit'ten gelen "bir rekat' rivayeti, diğeri Ubeydullah
b. Abdullah'tan gelen 'iki rekat' rivayetidir. Bir konuda iki zıt rivayet
bulunduğunda ikisi de terk edilir ya da zıt olan rivayet temel esaslara uygun
olarak tevil edilir.[16]
6/876- Abdulah
b. Ömer'den (RadıyaiiaM anhüma):[17]
(Miraçta) namaz elli
vakit, Cünüplükten dolayı yedi kere gusül ve idrardan dolayı da yedi kere
abdest emredilmişti. Rasûlullah (Saiiaiiahtı aleyhi ve seüem) orada bu
(farzların) azaltılmasını istemeye devam etti, tâ ki namaz beş vakit,
Cünüplükten dolayı bir gusül ve idrardan dolayı bir kere abdest emredildi.[18]
7/877- Ebû
Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[19]
Rasulullah (SaUallahii
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Beş vakit namaz[20],
cuma namazı diğer cumaya kadar, Ramazan orucu da diğer Ramazan'a kadar ki
günahlara, büyük günahtan kaçınıldığı sürece keffârettir (silinmesine sebep
olur)."[21]
8/878- Ebû
Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[22]
Hz. Peygamber
(Saitaüaha aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"(Farz) namaz
önceki namaz vaktinden bu yana işlenen günahlara keffârettir,
Cuma namazı önceki
cuma namazı vaktinden bu yana işlenen günahlara keffârettir,
Ramazan orucu önceki
Ramazandan bu yana işlenen günahlara keffârettir, Ancak (bunlar) üç amelin
günahını silemez.
(Râvi) şöyle dedi (O üç şeyin): Allah'a şirk
koşmak, anlaşmayı bozmak ve Sünnet'i terk etmek, olduğunu anladık/öğrendik ve
dedik ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü !
Allah'a şirk koşmayı anlıyoruz, (ama) anlaşmayı bozmak ve Sünnet'i terk etmek
ile ilgili durum(un sebebi) nedir?' Şöyle buyurdu:
"Anlaşmayı
bozmadaki durum, bir kişiye biat edersin[23],
sonra da (haksız yere) ona kılıcınla savaş açarsın, Sünnet'i terk etmeye
gelince o da islâm cemaatinden ayrılmaktır.[24]”
NOT: Bu
hadis gerçek Sünnet ehlini tarif etmektedir. Bunlar îslâm cemaatından iki
şekilde ayrılmazlar:
1- Rasûlullah'tan
beri gelen ana yoldan/damardan ayrılmazlar. Sahabenin hepsinden gelen hadisleri
kabul ederler ve (nesh, takyid gibi) her hangi bir serî sebep olmaksızın terk
etmezler. Tabii bunun şartı da hadisleri ve eserleri okuyup anlamak ve gereğini
yerine getirmektir.
2- Yaşadığı
toplumdaki İslâm cemaatinden ayrılmazlar. Her hangi bir kişi ya da grup
kendisini Müslümanlar'dan ayrı/farklı görürse o, Ehl-i Sünnet'in dışındadır ve
yukarıdaki hadis gereği Allah'ın affetmediği bir günahı/hatayı işlemiş olur.[25]
9/879- Ebû
Osman anlattı:[26]
Selman el-Fârisî
(Radıyaiiahu anh) ile bir ağacın altındaydık, ondan kuru bir dal aldı ve
salladı, daldan yapraklar döküldü. Sonra dedi ki:
'Ey Ebû Osman! Niçin
böyle yapıyorum, sormaz mısın?
'Niçin böyle
yapıyorsun?'
'Ben Rasûlullah'la
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) birlikte bir ağacın altındayken böyle yaptı;
ondan kuru bir dal aldı ve salladı, daldan yapraklar döküldü ve dedi ki:
"Ey Selman! Niçin
böyle yapıyorum, sormaz mısın?" 'Niçin böyle yapıyorsun? diye sorunca da
şöyle buyurdu:
"Bir Müslüman
abdest alır, abdestini güzelce tamamlar, sonra beş vakit namazı kılarsa
günahları dökülür, bu yaprakların döküldüğü gibi." Rasûlullah sonra şu
âyeti okudu:
'Günün iki kenarındaki
vakitlerde[27] ve geceden bölümlerde[28]
namaz kıl! Şüphesiz sevaplar[29]
günahları siler. İşte bu, kendilerine hatırlatma fayda verenlere bir hatırlatmadır.[30]"
NOT: Bu
şekilde hareket ederek rivayet son râviye ulaşırsa, bu hadise müselsel hadis
denir. Râviler böyle bir hadis rivayetinde teberrüken aynı hareketi yaparlar.[31] Bu
konuda müstakil hadis kitapları bulunmaktadır.[32]
Bu uygulamadan, bir
tebliğcinin bazen görsel araçlardan faydalanması gerekliğini ve bunun anlatımda
daha etkili olduğunu anlıyoruz.
Rasûlullah beş vakit
namazın faziletini anlattıktan sonra ilgili âyeti okumaktadır ki bu da âyetin
beş vakit namaz için nazil olduğunu göstermesi yanında bize Kuran Ma tebliğ
açısından önemli mesajlar verir.[33]
10/880- Ebü
Zer'den (Radıyatlahü anh):[34]
Hz. Peygamber
(SaiiaUaihu aleyhi ve setiem) bir kış mevsiminde (dışarı) çıktı, yapraklar
dökülüyordu. Bir ağaçtan iki dal aldı ve Yaprak dökülmeye başladı. Bana:
"Ey Ebû
Zer!" dedi, ben de:
'Buyur, ey Allah'ın
Rasûlüİ'dedim. Bunun üzerine:
"Müslüman bir kul
yüce Allah'ın rızasını kastederek namaz kılarsa günahları dökülür, tıpkı şu
ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi" dedi.[35]
11/881- Hz.
Osman'ın mevlâsı Haris anlatıyor:[36]
Bir gün Hz. Osman
(Radıyaiiahü anh) oturdu, biz de yanma oturduk ve müezzin geldi. Hz. Osman (su
dolu) bir kap istedi, zannedersem o su bir müd kadardı, abdest aldı, sonra
şöyle dedi:
'Rasûlullah 'in
(Sailaiiahu aleyhi ve seiiem) şu übdestim gibi abdest aldığını gördüm ve
buyurdu ki:
"Kim şu abdestîm
gibi abdest alır, sonra kalkıp öğle namazını kılarsa önceki sabah vaktinden bu
vakte kadar olan günahları affedilir.
Sonra İkindi namazını
kılarsa öğle vaktinden bu vakte kadar İşlediği günahları affedilir.
Sonra akşam namazını
kılarsa İkindi vaktinden bu vakte kadar işlediği günahları affedilir.
Ardından yatsı
namazını kılarsa akşam vaktinden bu vakte kadar işlediği günahları affedilir.
Bundan sonra herhalde
dinlenerek/dalarak[37]
geceyi geçirir.
Sonra kalkar, abdest
alır ve sabah namazını kılarsa yatsı vaktinden bu vakte kadar işlediği
günahları affedilir. İşte bunlar öyle sevaplardır ki günahları
giderir/siler.'"
Oradakiler:
'Ey Osman! Bunlar
sevaplardır (hasenattır), peki kalıcı hayırlar (bâkıyât) nelerdir?' Hz. Osman:
'Onlar Lâ ilahe
illallah, Subhânallah - Elhamdülillah ~ Allahü ekber - Lâ havle velâ kuvvete
illâ billah (sözlerini sürekli söylemektir)'[38]
Bu rivayette üç kavram
göze çarpmaktadır:
1- Hasenât:
Sevaplar,
2- Seyyiât:
Günahlar,
3- Bâkıyât:
Kalıcı hayırlar. Bu üç kelime Kur'ân'da da geçmektedir.[39]
Sahabe hasenat kavramını anladıklarını, ancak bâkıyâtın ne için kullanıldığım
Hz. Osman'a sorarlar, o da Allah inancının anlaşılmasındaki dört temel
sözü/zikri söyler. Her hâlde bu sözlerin sürekli söylenmesi ve gündemde
tutulması güzel sonuçların doğmasına sebep olacaktır:
Subhânallah : Allah
mükemmeldir,[40]
Elhamdülillah : Hamd
Allah'a aittir,
Allahüekber: Allah en
büyüktür,
Lâ havle velâ kuvvete
illâ billah : Hareket[41] ve
kuvvet ancak Allah iledir.[42]
12/882- (Hz.
Osman'ın mevlâsı) Humran (b. Ebân)'dan:[43]
Hz. Osman (Radıyatiahu
anh) Müslüman olduğu günden beri her gün bir kere gusül alırdı. Bir gün
kendisine namaz için abdest suyu getirdim. Abdesti alınca dedi ki:
'Size Rasûlullah'tan
(Saiiaiiahu aleyhi ve setiem) duyduğum bir sözü nakletmek istiyorum.' Sonra
Osman:
'Bende o hadisi
nakletmeme fikri doğdu1 deyince Hakem b. Ebi'l-Âs şöyle dedi:
'Ey Mü'minlerin Emîri!
Bu (bizim için) hayır ise onu alır (onunla amel ederiz), şer ise ondan sakınırız.'
Hz. Osman:
'O hâlde hadisi size
naklediyorum. Rasûlullah böyle abdest aldı, sonra dedi ki:
"Kim böyle abdest
alır, abdesti güzelce tamamlar, sonra namaza kalkar da rükû ve secdelerini tam
yaparsa -büyük günah işlemedikçe- bu vakit İle diğeri arasındaki günahları
örter."[44]
13/883- Hz.
Osman'dan (Radıyallahü anh):[45]
RaSÛlUİlah (SallallahU
aleyhi ve setlem) ŞÖyle buyurdu:
"Kim izzet ve
celâl sahibi Allah'ın emrettiği şekilde abdestini tam alırsa kıldığı farz
namazlar bu vakitler arasında işlenen günahlara keffârettir (onların
silinmesine sebep olur)."[46]
14/884- Hz.
Osman'dan (Radıyaltahu anh):[47]
RasûluUah'm
(Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum:
"Ne düşünürsün,
birinizin avlusundan bir nehir geçse ve ondan günde beş kere yıkansa kirden bir
şey kalır mı?"
'Hayır, hiç bir şey
kalmaz' dediler. Hz. Peygamber:
"Kılınan
namazlar, suyun kiri götürdüğü/sildiği gibi günahları siler götürür."[48]
15/885- Ebü Hüreyre
(RadıyallahU anh):[49]
RilSÛ\ü\\ah'in
(Sallatlahü aleyhi ve sellem) ŞÖy\Q dediğini İŞİttİ:
"Görüşünüzü
bildirin, birinizin kapısının önünden nehir geçse ve ondan günde beş kere
yıkansa kirden bir eser kalır mı, ne dersiniz?" Oradakiler:
'Kirden hiçbir eser
kalmaz' dediler. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"İşte namazlar
böyledir, Allah onlar sebebiyle kulun hatalarını siler."
NOT: bRasûlullah'ın
bu hadislerdekİ teşbihi mükemmeldir, çünkü farz namazların kılınması suyu bol
ve tatlı bir nehirde günde beş kere yıkanmaya benzetilmiştir. Önceki hadislerde
varid olduğu şekilde namaz kılanların küçük günahları affedilir, tıpkı suyun
bazı kirleri çıkartması gibi. Ancak derinliğe nüfuz etmiş kirleri su
temizlemez, tıpkı namazın büyük günahları temizlemediği gibi. İşte bu noktada
tövbe ve malî zararların (tazminat ve kul hakkı varsa helalleşme ile)
giderilmesi etkilidir.[50]
16/886- Sâ'd
b. Ebî Vakkas'ın oğlu Âmir (Radıyaiiahu animma) anlattı:[51]
Sâ'd ve Rasûlullah'ın
sahabesinden birçok kişiden işittim, şöyle dediler: 'Rasûlullah (Satiaiiaim
aleyhi ve seiiem) döneminde iki kardeş vardı ve bunların biri diğerinden daha
üstün insandı. Üstün olan vefat etti, diğeri ondan sonra kırk gece daha yaşadı,
sonra öldü. Rasûlullah'a önce ölenin diğerine olan üstünlüğü anlatıldı.
Rasûlullah sordu:
"Diğeri namaz
kılmaz mıydı?"
'Bilâkis, Ey Allah'ın
Rasûlü! (Namaz kılardı.) Kötü biri değildi.
' Rasûlullah şöyle
buyurdu:
"Namazın
kendisini nereye ulaştırdığını bilir misiniz? Kılınan namaz, tıpkı birinizin
kapısının önünden suyu bol, tatlı bir nehir akıp da ona dalarak ondan günde beş
kere yıkanmasına benzer.
Ne dersiniz, kirinden
bir eser bırakır mı?"'[52]
177887-
Câbİr'den (Radıyallahii anh):[53]
Rasûlullah (Saitaitaha
aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Kılınan
namazlar, tıpkı birinizin kapısının önünden suyu bol akan bir nehir gibidir ki
ondan günde beş kere yıkanır."[54]
18/888- Abdullah
b. Mes'ûd'dan (Radiyallahu anh):[55]
Rasûlullah'ın
(Saiiaüahtı aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kirn Allah'a
ortak koşarsa, Allah onu cehenneme gönderir."
İbn Mes'ûd ekledi:
'Bir başka şey daha
diyeceğim ki onu (Rasûlullah'tan) işitmedim; Kim Allah'a ortak koşmaksızın
ölürse, Allah onu cennete gönderir. Şu kılınan namazlar adam Öldürme gibi
(büyük günahlar) işlenmediği sürece vakit aralarında işlenen günahlara
keffarettir (örter).'[56]
19/889- Ebû
Ümâme'den (Radıyaiiahü anh):[57]
RaSÛlullah (Saltaltahü
aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Müslüman bir
kişiye farz namaz vakti ulaşınca kalkar abdest alır ve güzelce tamamlar, sonra
namaz kılar ve namazını da güzelce tamamlarsa Allah önceki vakitten bu yana
işlenen günahlarını affeder.
Sonra diğer farz namaz
vaktine ulaşır, namaz kılar ve güzelce namazını tamamlarsa Allah önceki
vakitten bu yana işlenen günahlarını affeder.
Bundan sonra diğer
farz namaz vaktine ulaşır, namaz kılar ve güzelce namazını tamamlarsa Allah
önceki vakitten bu yana İşlenen günahlarını affeder."[58]
20/890- Ebû
Eyyûb el-Ensârî'den (Radıyaliahü anh):[59]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle derdi:
"Her namaz,
öncesinde işlenen hataları/günahları düşürür."[60]
21/891- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaliahü anh):[61]
Namaza erken
gittiğimde her defasında Rasûlullah'ı (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) namaz
kılarken bulurdum. Namazını bitirdi ve bana: "Karnından şikayetin mi
var?"[62] dedi. Ben : 'Hayır[63]'
deyince buyurdu ki: "Kalk ve namaz kıl, şüphesiz namazda şifa vardır.[64]"
22/892- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaitaha anh):[65]
Rasûlullah'a
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) bir kişi geldi ve dedi ki: 'Filan, gece namaz
kılıyor, gündüz olunca da hırsızlık yapıyor.' Rasûlullah şöyle dedi:
"Namaz, o kişiyi
işlediği[66] suçtan
vazgeçirecektir."[67]
23/893- Câbir
b. Abdullah'tan (Radiyallahu anh):[68]
RaSUİUİlah (SaüaUahü
aleyhi ve selleın) ŞÖyle dedi:
"Şeytan namaz
kılanların tekrar kendisine tapmayacağını biliyor, ama aralarında fitne/savaş
(çıkarma) konusunda hâlâ ümitli."[69]
24/894- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyaiıhü anh):[70]
RaSÛlUİlah (SallaltahU
aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Cennetin
anahtarı namazdır, namazın anahtarı da temizliktir."[71]
25/895- Hz.
Osman'dan (Radıyaiiaha anh):[72]
Hz. Peygamber
(Saiiaüaha akyiü ve seiiem) şöyle dedi: "Kim namazın, edâ edilmesi gerekli
bir görev olduğunu İdrak ederse cennete girer."[73]
26/896- Enes
b. Mâlik'ten (Rad,yallahu anh):[74]
RaSUİUİlah (SaiiaUahü
aleyhi ve setlem) dedi ki :
"Bana şu dünyadan
kadınlar ve güzel koku sevdirildi. Namazda(ki ibadet) ise gözümün nuru kılındı.[75]
27/897- Ibn
Abbas (Radıyaüahü anhüma):[76]
Rasûlullah'm
(Saiiaiiahu ateyhi ve seiiem) şu sözünü nakletti, "Cibril bana (gelerek):
'Namaz sana sevdirildi, ondan dilediğin kadar al!” dedi."[77]
28/898- Câbir
b. Abdullah'tan (Radiyallahu anh):[78]
NÛman b. Kavkal Hz.
Peygamber'e geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Eğer helâli helal, haramı haram kabul eder, farz namazları kılarsam,[79]
(bunlara da başka bir şey eklemezsem) cennete girer miyim?' Rasûlullah
(Satiaiiahu aleyhi ve seiiem) ona:
"Evet" dedi.[80]
29/899- Abdullah
b. Muhammed İbnü'l-Hanefiyye'den:[81]
Babamla birlikte
Ensardan bir hısımımızın[82]
(Radıyaiiahu animin) yanına gittik, namaz vakti geldi ve dedi ki:
'Ey Cariye! Bana
abdest suyu getir, namaz kılarsam dinlenirim/rahatlarım. Bu hareketini bizim
yadırgadığımızı görünce de dedi ki:
'Rasbİuilah'm
(Satuuiahtiaieyiû ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kalk Bilâl,
namaz ile bizi dinlendir/rahatlat!'"[83]
30/900- Huzeyfe
(b. el-Yemân)'dan (Radiyallahu anh):[84]
Rasûlullah (Saitatiahü
ateyiu ve seüem) farklı/sıkıntılı bir durum olduğunda namaz kılardı.[85]
Sıkıntılı anlarda
bir Müslümamn yapması gereken
hareket musîbetlere sabrederek ve
dua ederek Allah'tan yardım istemektir. Zira Allah Teâlâ buyurur ki:
'Ey İman edenler,
Allah'tan sabır ve namaz ile yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle
beraberdir.' (Bakara 2/153)
Peygamberimizde bunun
mükemmel örneğini görüyoruz; sıkıntı anında sabreder, namaz kılar ve dua
ederdi.
Onun sabrı zillet
içinde yaşamak değil, haksızlık ve musibet anında mücadele etmek, bu konuda
gelen sıkıntılara dayanmaktır. Sıkıntılı anlarda söylediği sözler Allah'a olan
inancından güç almak ve O'nun yüce kudretine sığınmak şeklinde görülmektedir.
İbn Abbas'tan gelen
rivayette, Rasûlullah sıkıntı anında şöyle derdi:
"Lâ ilahe
illaHahü'l-azîmü'l-halîm,
Lâ ilahe illallah
Rabbü's-semâvâti ve Rabbü'l-arzı Rabbü'l-arşi'l-azîm,
Lâ ilahe illallah
Rabbü'l-arşi'l-kerîm,
Lâ ilahe illallah
Rabbü's-semâvâti ve Rabbü'l-arzı Rabbü'l-arşi'l-kerîm."
Tercemesi:
"İzzet ve hilm
sahibi Allah 'tan başka ilâh yoktur,
Göklerin Rabbi, arzın
Rabbi ve yüce arşın Rabbi olan Allah 'tan başka ilâİı yoktur, Güzel arşın[86]
Rabbi olan Allah 'tan başka ilâh yoktur, Göklerin Rabbi, arzın Rabbi ve güzel
arşın Rabbi olan Allah 'tan başka ilâh yoktur."[87]
31/901- Ümmü
Seleme annemizden (Radiyallahu anha):[88]
Rasülullah'ın
(Saiicıiiaim aleyhi ve sciiem) son vasiyetlerden birisi şuydu:
"Namaza, namaza
devam edin ve emriniz altındaki kişilerin (hakkına da) riâyet edin!"
Hz. Peygamber (buna o
kadar Önem verdi ki) mübarek dilleri söyleyemeyecek hale gelince, bunları
içinden tekrarlamaya başladı.[89]
32/902- Hz.
Ali'den (Radtyallaha anh):[90]
RaSÛlUİlah'in
(SatlatlahU aleyhi ve seîlem) SOIÎ SÖZÜ ŞU Oİdu:
"Namaza, namaza
devam edin ve emriniz altındaki kişiler hakkında Alla'a karşı sorumluluk
taşıyın (haklarına riayet edin)!"[91]
33/903-
EbÛEyyûb'dan:[92]
Nevf ile Amr b. As'in
oğlu Abdullah buluşunca Nevf şöyle dedi:
'Eğer gökler, yer ve
ikisi arasındakiler terazinin bir kefesine konsa, Lâilâhe illallah (cümlesi de)
diğer kefesine konsa bu cümle diğerlerinden ağır gelir, isterse gökler, yer ve
ikisi arasındakiler demirden bir tabaka haline gelsinler.' Birisi[93] de
dedi ki:
'Lâ ilahe illallah
(cümlesi) izzet ve celâl sahibi Allah'a ulaşıncaya kadar onları deler/parçalar
geçer.'
Abdullah b. Amr şöyle
dedi:
Rasûlullah'la
(Saiiaüahu aleyhi ve seitem) akşam namazı kılmıştık, kalan kaldı ve giden
gitti. Rasûlullah elbisesini nerdeyse dizlerine çekerek (heyecanla/hızla) geldi
ve buyurdu ki:
"Müjdeler olsun,
ey Müslümanlar topluluğu! Rabbiniz sizin bu hareketinizle meleklere karşı
İftihar edeceği gök kapılarından birini açtı ve şöyle diyor:
'İşte bunlar benim
kullarım, farz ibadeti edâ ettiler, şu anda da diğerinin (vaktini)
bekliyorlar/"
§Aynı râviden farklı
yolla bu hadisin bir benzeri nakledildi ve dedi ki: 'İnsanlar yatsı namazı için
daha toplanmadan Rasûlullah (Saitatiaim aleyhi ve seiiem) yorgun bir şekilde
(müjde için) bir parmağını işte böyle kaldırarak geldi. Parmaklarını (Arapça)
yirmi dokuz şeklinde kapattı, sadece şehadet parmağını açıp şöyle diyerek göğe
işaret etti:
"Müjdeler olsun,
ey Müslümanlar topluluğu! Rabbiniz sizin bu hareketinizle meleklere karşı
iftihar edeceği gök kapılarından birini açtı ve şöyle diyor:
‘Ey Meleklerim, bakın
benim kullarıma, farz ibadeti edâ ettiler, şu anda da diğerinin (vaktini)
bekliyorlar."[94]
34/904- Ebû
Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[95]
Rasûlullah (Saiiaiiaim
aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Bir namazdan
sonra diğer namaz vaktine kadar (camide) bekleyen kişi, oldukça arık/süratli
koşan bir at üzerinde düşmana karşı Allah yolunda savaşana veya sınırdaki büyük
bir karakolda nöbet bekleyene benzer ki melekler bu kimseye dua ederler."[96]
35/905- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[97]
Rasûlullah (SaHaitahu
aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Allah'ın
kendisiyle dereceleri yükselttiği ve hataları sildiği şeyi size göstereyim mi?
Bunlar:
Zorluk anında güzelce[98]
abdest almak,
Mescidlere giderken
atılan adımların fazlalığı ve
Bir namazdan sonra
diğer namaz (vaktini) beklemek."[99]
36/906- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[100]
Rasûlullah (Saiiaiiahü
aieyiu ve setiem) şöyle dedi:
"Namaza giderken
atılan her adım için o kişiye bir sevap yazılır ve bir günahı silinir."
§Aym sahabiden gelen
diğer rivayet:
RaSÛlullah (Sailallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Sizden biri
evinden mescide doğru çıktığında bir adımı sevap yazar, diğer adımı günah
siler."[101]
37/907- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[102]
RaSÛlUÜah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Sizden biri
diğer namaz (vaktini) beklediği sürece namazda sayılır, o kişi mescitte olduğu
sürece melekler kendisine dua ederler ve derler ki:
"Allahım, onu
affetl Allahım ona merhamet eti' Bu hâl abdestsizlik durumu oluncaya kadar
devam eder."
Hadramevtli biri :
'Ey Ebû Hüreyre! Hades
nedir?' deyince, Ebû Hüreyre:
'Allah doğruyu ifade
etmede hayayı emretmez; o sessiz ya da sesli yellenmektir' dedi.[103]
38/908- Ebû
Said el-Hudrî'den (Radiyallahu anh):[104]
RaSÛlUİlah (SatlaltahU
aleyhi ve sellem) dedi ki :
"Bir kul
namazgahta diğer namaz (vaktini) bekleyinceye kadar namazda sayılır. Melekler
(onlar için) şöyle derler (dua ederler):
'Allahım, onu affetl
Allahım ona merhamet et\' Bu hâl kişinin oradan ayrılmasına veya hades oluncaya
kadar devam eder."
Dedim ki:
'Hades ne demek ?'
(Râvi) şöyle dedi:
'Ben Ebû Said'e böyle sordum.'[105] O
da:
Sessiz ya da sesli
yellenmektir1 dedi.[106]
39/909- Ebû Said
el-Hudrî'den (Radıyaiiahü anh):[107]
RaSÛlullah
(Sallallahil aleyhi ve selkm) dedi ki :
"Allah'ın
kendisiyle günahları sildiği ve dereceleri artırdığı ameli size göstereyim
mi?"
'Evet, Ya Rasûlullah!'
dediler. Cevaben Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Zorluk anlarında
güzelce abdest almak,
Şu mescidlere giderken
atılan adımların fazlalığı ve
Bir namaz vaktinden
sonra diğer namaz (vaktini) beklemektir.
Sizden biri evinden
abdestli olarak çıkar, Müslümanlarla beraber namaz kılar, sonra da diğer namaz
(vaktini) bekleyerek bir yerde oturursa melekler (onun için) şöyle dua eder:
‘Allahım, onu affetl
Allahim ona merhamet et\'
Namaza kalktığınızda
safları düz tutun, onu tam yapın ve boşlukları doldurun! Ben sizi sırtımın
gerisinden görürüm.
İmamınız 'Allahü
ekber' dediğinde siz de 'Allahü ekber' deyin. Rukûya gittiğinde siz de rukûya
gidin. O "semiallahü limen hamiden' deyince siz de 'Allahümme, Rabbena!
Leke'l-hamd'deyin.
Erkekler için safların
en hayırlısı ilk sıralardır, sevabı en şerlisi ise son sıralardır. Kadınlar
için safların en hayırlı olanı son sıralardır, en şerlisi ise ilk sıralardır.
Ey Kadın topluluğu! Erkekler secdeye gittiğinde gözlerinizi kapatın ki elbise
(izar) darlığından dolayı (öndeki) erkeklerin avret mahallerini görmeyin!"[108]
Cemaatle namaz kılmak
yalnız basma kılmaktan efdaldir, sevabı daha fazladır.[109]
Ancak cemaatin hükmü, kadın ve erkek açısından durumunda ihtilaf edildi.
1- Cumhura
göre erkeklere cemaate farz namaz kılmak sünnet-i müekkededir. Şafıîlerden
Şirazî (v.476/1083) gibi alimlere ve Hanbelîlerdekİ ikinci görüşe göre farz-ı
kifaye, Zahirîlere göre ise farz-ı ayındır.
Bazı alimlerce
kadınların cemaate gelmeleri[110]
fitne sebebiyle mekruh olur,[111]
denmişse de alimlerin çoğunluğu, kadınların imkân bulduklarında cemaate
gelmeleri müstehap ya da mubahtır dedi, ancak onlara erkeklerde olduğu gibi bir
gereklilik yoktur. Bu konuda en güzel örnek Rasûlullah dönemidir; Asr-ı
saadette kadınlar mescide cemaatle namaz kılmak için geliyorlardı, bu beş vakit
farz namazlar dışında, cuma ve bayram namazlarında da oluyordu. Ayrıca
Peygamberimizin: "Kadınlarınızın mescide (cemaatle namaza) gelmelerini
engellemeyin, kendileri için evleri[112]
daha hayırlıdır"[113]
buyruğu çok önemlidir. Günümüzde kadınlar cemaatle namaza gelebilirler, hatta
imkân bulduklarında farz namazlar dışında cuma ve bayram namazlarına gelmeleri
de faydalı olur. Doğrusunu Allah bilir.
2- KadmlarIa
erkekler aynı namazı cemaatle kılarken arada perde olmaksızın aynı/bir safta
kılmaları yasaklanmıştır. Ancak namazın fasit olmasında ihtilaf edildi;
Hanefilere göre böyle bir durumda kadının namazı değil de yanındaki veya aynı
hizadan arkasındaki erkeklerin namazı fasit olur. Şafiî ve Hanbelîlere göre
erkeklerin namazları da bozulmaz.
3- ErkekIerin
arkasından kadınlar saf tutar, arada perde olması şart değildir.
4- Erkekler
için cemaatte ilk safların, kadınlar için de son safların hayırlı (sevabı fazla
olması) herhalde arada perde olmadığındadır, ancak perde varsa problem yoktur.
Ancak erkeklerin cemaate gelmelerini ve imama yakın olmalarını teşvik İçin
başka rivayetlerde ilk saflar tavsiye edilmiştir.[114]
40/910- Sehl
b. S'ad es-Sâidî'den (Radiyallahu anh):[115]
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum: "Kim namaz
(vaktini) beklemek için
mescitte oturursa, o
kişi namazda sayılır."[116]
41/911- Câbirb.
Abdullah'tan (Radiyallahu anh):[117]
Rasûlullah (Saiiaiiaim
aleyhi ve seiiem) bir gece ordu hazırladı, gecenin yansı geçti ya da onu aştı,
Rasûlullah dışarı çıktı ve buyurdu ki:
"İnsanlar namazı
kıldı ve gittiler/İstirahata çekildiler, hâlbuki siz bu namazı (cemaatle)
kılmayı bekliyorsunuz. Şunu iyi bilin ki siz burada onu beklediğiniz sürece
namazda sayılırsınız."[118]
42/912- Humeyd'den:[119]
EneS b. Malİk'e
(Radıyallahüanlı):
'Rasûlullah (SaUaiiahu
aleyhi ve seiiem) yüzük taktı mı?'diye sorulunca dedi ki:
"Evet. RasûluHah
bir gece yatsı namazını gece yarısına yakın bir zamana tehir etmişti Namazı
kılınca yüzünü bize döndü ve dedi ki:
"İnsanlar namazı
kıldılar ve gittiler, sizler ise beklediğiniz sürece namazda sayıldınız."
Enes şöyle dedi:
'Sanki onun yüzüğünün
parlaklığını (şimdi) görür gibiyim.'[120]
43/913- Ukbe
b. Âmir (Radıyallahü anh):[121]
Rasûlullah'in
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini anlatır:
"Bir kişi
temizlenir (abdest alır) sonra namazı beklemek üzere mescide varırsa onun
amellerini yazan iki (ya da bir) kâtibi (melek), mescide giderken attığı her
adıma on sevap yazar. Namazı beklemek üzere mescitte oturan namaz kılan gibidir
(sevap alır) ve evinden çıkıp tekrar dönünceye kadar ki vaktinde de namaz
kılanlardan yazılır. "[122]
44/914- EbÛ
Ümâme'den (Radıyallahü anh):[123]
Hz. Peygamber
(SaUaUahu aleyhi ve setiem) dedi ki:
"Temiz (abdestli)
olarak kim farz namaz kılmaya yönelirse/devam ederse ona ihramlı olarak hac yapana
verilen ecir gibi sevap vardır.
Kim duha namazını
kılmaya yönelirse/devam ederse ona umre yapana verilen ecir gibi sevap vardır.
Aralarında gereksiz
fiil/söz olmaksızın bir namazdan diğer namaz (vaktine) kadar beklemenin
karşılığı yüce makamlarda (illiyyûnda) yazılmış (amel) olur."
§(Râvi) Ebû Ümâme dedi
ki:
Mescitlere geliş ve
gidiş Allah yolunda cihad etmekten (onun parçasından) sayılır.[124]
45/915- Ebû Said
el-Hudrî'den (Radıyallahu anh):[125]
(Rasûlullah)[126]
(Saiiaiiahu aleyhi ve.sdiem) buyurdu ki:
"Kim namaza
(gitmek için) çıkarken:
Allahümme innî
es'elüke bihakkı's-sâilîne aleyke ve bihakkı memşâye fe innî lem ahruc eşeran
velâ bataran velâ riyâen velâ süm'a,
Haractü ittigâe
sehatike ve'btiğâe merdâtik,
Es'elüke en tüngızenî
mine'n-nâri ve en teğfiralî zünûbî, innehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ent,"
derse namazdan ayrılıncaya kadar Allah ona İstiğfar edecek yetmiş bin melek
tayin eder ve kendisi de o kuluna yüzüyle/rahmetiyle teveccüh eder.
§Duânın tercemesi:
"Allcıhım senden
İsteyen (salilı) kulların senin katındaki hakkı için, şu yürümemin hakkı için
senden istekte bulunuyorum. Ben kibirlenmek, övünmek, başkalarına göstermek ve
duyurmak için yola çıkmadım, (bilâkis) senin gazabından korunmak ve rızanı
kazanmak için yola çıktım,
Ateş (azabından) beni
korumanı ve günahlarımı affetmeni istiyorum, şüphesiz günahları ancak sen
affedebilirsin."[127]
46/916- Abdullah
b. Amr'dan (Radtyaiiahü anhüma):[128]
Bir kişi Hz.
Peygamber'e (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) geldi ve
'Amellerin en
faziletlisi hangisidir?' diye sordu. O da buyurdu ki:
'Namaz"
'Sonra nedir?'
"Namaz"
'Sonra nedir?'
"Namaz"
Rasûlullah üç defa
aynı cevabı verdi. O kişi ısrar edince de şöyle buyurdu:
"Allah yolunda
cihaddır"
'Benim annem ve babam
var.'
"Sana anne ve babana
iyi davranmanı tavsiye ederim."
'Seni hak (din) ile
peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki ben cihada katılacağım ve
anne-babamı bırakacağım' deyince Rasûlullah
"Sen bilirsin[129]"
dedi.[130]
47/917- RasûIullah'ın
(mevlâsı) Sevbân'dan (Radıyaiiahü anh):[131]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Dosdoğru olun,
(bunun sevabını) sayamazsınız/hakkından gelemezsiniz. (Bir rivayette de;
dosdoğru olun ki kurtuluşa eresiniz, şeklinde nakledildi.)
Bilin ki amellerinizin
en hayırlısı namazdır. Sürekli abdestli olma halini sadece (hakikî) mü'min
korur."[132]
48/918- Hanzale
el-Kâtib'den (Radıyattaim anh):[133]
Rasûlullah'm
(SaiUıitaku aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim beş vakit
namazı rukûları, secdeleri, abdestleri ve vakitleri ile korur/devam eder ve
namazın Allah'tan gelen bir hak olduğunu da bilirse cennete girer" ya da
dedi ki "cennete girmesi gerekli olur."
§Hanzale'den gelen
diğer rivayette: "Kim üzerinde Allah'ın hakkı olduğu inancıyla beş vakit
namazı abdestleri, vakitleri, rukûları ve secdeleri ile korursa/devam ederse
ateş ona haram olur, (cehenneme girmez)" dedi.[134]
49/919- Ebû
Amr ve Şeybânî'den:[135]
Rasûlullah'ın
ashabından birisi (İbn Mes'ûd -Radtyaiiahu anlı-)[136]
anlattı:
Hz. Peygamber'e
(Salialiahii aleyhi ve sellem)'.
'Hangi amel daha
faziletlidir?' diye sorulunca[137]
buyurdu ki:
"Amellerin en
faziletlisi namazı vaktinde kılmak, anne-babaya iyilik yapmak ve (Allah
yolunda) cihad etmektir."[138]
50/920- RasûluIlah'a biat
edenlerden biri olan
Ümmü Ferve'den (Radiyallahu
anha):[139]
'Hangi amel daha
faziletlidir?' diye sorulunca buyurdu ki: "Amellerin en faziletlisi namazı
ilk vaktinde kılmaktır."
§İkinci tarikten
benzeri nakledildi.
§Üçüncü tarikten Kasım
b. Gannâm Rasûlullah'a biat edenlerden en yakın babaannesi olan[140]
ninesi Ümmü Ferve'den nakleder; o, Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seUem)
amel konusunda şöyle dediğini işitti:
"İzzet ve celâl
sahibi Allah'ın en sevdiği amel, namazı ilk vaktinde erken kılmaktır."
ŞDördüncü tarikten de
benzeri nakledildi.[141]
51/921- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyallahü anhumâ):[142]
Rasulullah’a (Sallallalıü
aleyhi ve seltem):
'Hangi namaz daha
faziletlidir?' diye sorulunca:
"Kunûtu (kıyamı)[143]
uzun olan namazdır" buyurdu.[144]
52/922- Ebu Vâil,
Abdullah (b. Mes'ûd)'dan (RadıyaiiaManh) nakletti:[145]
Bir gece Rasûlulîah'la
(Saiiaiiahu aleyhi ve setiem) beraber namaz kıldık.
Peygamberimiz o kadar
uzun süre ayakta durdu ki kötü bir şey yapmaya niyetlendim.'' Biz:
'Ne yapmaya
niyetlendin?' diye sorunca dedi ki: "(Yere) oturmaya ve onu[146] terk etmeye niyetlendim.'[147]
53/923-
Muhârik'ten:[148]
Hac yapma niyetiyle
(yolculuğa) çıktık. Rebeze (denilen yere) varınca arkadaşlarıma dedim ki:
'Siz ilerleyin!' Ben
geride kaldım ve Ebû Zerr'in (Radtyaiiaim onfij yanına vardım, o namaz
kılıyordu: Gördüm ki kıyamı uzatıyor, secde ve rukûyu çoğaltıyordu.
(Uzattığını) ona bildirince dedi ki:
'Namazın güzel/tam
olması için kısıtlama yapmadım. Rasûlullah'ın b(Sallallahü aleyhi ve seltem)
ŞÖyle dediğini İŞİttim:
"Kim bir namazda
rükû yapar ya da secde ederse bir derece yükseltilir, bir günahı da
düşürülür/silinir.'"
§lkinci tarikten gelen
rivayet:
Mutarrif ten:
Kureyşten bir grubun
yanına oturdum. Bir kişi geldi ve namaza başladı; rükû ve secde yapıyor, sonra
tekrar kalkıyor ve oturmaksızın tekrar rükû ve secde yapıyordu. Ben:
'Bu kişi namazı çift
rekât mı kılıyor yoksa tek mi, farkında olduğunu zannetmiyorum' deyince
oradakiler:
'Yanına gidip bunu ona
söylesene!' dediler. Ben de (onun yanına gittim) ve:
'Ey Allah'ın kulu! Sen
namazı çift rekât mı kılıyorsun yoksa tek mi, farkında olduğunu zannetmiyorum'
dedim, bana şu cevabı verdi:
"Fakat Allah
biliyor. Rasûlullah'ın (Saitaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah İçin
tam bir secde yaparsa onun sebebiyle Allah bir sevap yazar, bir günahı
düşürür/sİleY, bir derece de yükseltir."' Sordum:
'Sen kimsin?'
‘Ebû Zer'
Arkadaşlarımın yanına
döndüm ve şöyle dedim:
'Allah, sizin gibi
dostların cezasını versin! Beni Rasûlullah'ın ashabından bir kişiye (dini)
öğretmek için gönderdiniz.'
§Üçüncü tarikten gelen
rivayet:
Ahnef b. Kays'tan:
Mescid-i Aksâ'ya
girdim ve orada çok secde yapan bir kişiye rastladım, onun bu hareketine biraz
kızdım[149], namazı bitirince de
dedim ki:
'Namazı çift mi yoksa
tek rekat mı kıldın, biliyor musun?'
'Ben bilmesem de izzet
ve celâl sahibi Allah biliyor. Bana dostum Ebu'l-Kâsım (Satiaiiaiıo aleyhi ve
seltem) şunu haber verdV dedi ve ağladı.Tekrar; ''Bana dostum Ebu'l-Kâsım şunu
haber verdi' dedi ve ağladı. Sonra; 'Bana dostum Ebu 'l-Kâsım şunu haber verdi:
"Her hangi bir
kul Allah için tam secde yaparsa, Allah bunun sebebiyle onu bir derece
yükseltir, bir günahını düşürür/siler ve ona bir sevap yazar.'" dedi. Ona
sordum:
'Allah sana rahmetiyle
davransın, bana söyle, sen kimsin?'
‘Ben Ebû Zer,
Rasûlullah'ın arkadaşı.'
O anda kendimden
utandım...[150]
NOT: Ebû Zer
(Radıyatiahu anlı) zâhid, infak ehli ve çokça nafile namaz kılan bir sahabiydi;
O kadar çok namaz kılardı ki bazen kendisi de şaşırırdı. Onun bu hırsı
yukarıdaki rivayette geçen secdenin sevabından kaynaklansa gerek.
Nafile namazda kıyamı
uzatıp, az rekat kılmak mı yoksa kıyamı kısa tutup çok rükû ve secde yapmak
(yani çok rekat kılmak) mı efdaldir, konusunda ihtilâf edildi; Tahavî
(v.321/933); ikisi de aynı derecededir, belki efdal olan kıyamı uzun ve çok secdeli
(yani rekattı) namazdır, dedi.[151]
Burada sahabe ile etba
arasındaki fark hemen göze çarpmakladır. Rasûlullah sahabeye öyle bir huşu ve
samimiyet bilinci kazandırmış ki onların ibadet, cİhad ve infak gibi konularda
göz kamaştırıcı hayatları sonraki nesilleri etkilemiştir. Sonraki nesiller
olarak kabul edilen tabiûn ve etba'dan itibaren Müslümanlar sahabenin yüksek
seviyelerine/derecelerine saygı ve hayranlık duymuşlardır.[152]
54/924- mEbû
Fatıma el-Ezdî {ya da el-Esedî)'den (Radtyallahu anh):[153]
Bana Hz. Peygamber
(Sallaiiaim aleyhi ve seUem) dedi ki:
"Ey Ebû Fatıma!
Bana (çabuk) kavuşmak istersen secdeleri çoğalt!"
§Diğer tarikten
(nakledildiğine göre Peygamberimiz dedi ki);
"Ey Ebû Fatıma!
Secdeleri çoğalt! Şüphesiz bir kişi mükemmel ve yüce olan Allah'a secde ederse
o secdesi sebebiyle mükemmel ve yüce olan Allah da onun derecesini
yükseltir."
§Başka bir tarikten,
Kesir el-A'rac es-Sadefî anlattı:
Bizimle birlikte
Zü's-Savârî'de bulunan Ebû Fatıma'nm şöyle dediğini işittim:
Rasûlullah (Saiiatiaha
aleyhi ve sellem) (bana) dedi ki:
"Ey Ebû Fatıma! Secdeleri
çoğalt! Zira bir kul[154]
mükemmel ve yüce olan Allah'a tam secde yaparsa o secde ile Allah Teâlâ onun
derecesini yükseltir."[155]
55/925- Benî
Mahzûm'un mevlâsı Ziyad b. Ebû Ziyad, Rasûlullah'ın erkek (ya da kadın) hizmetçisinden
nakleder:[156]
Rasûlullah'ın
(Saiiattaitu aleyhi ve seitem)h\zmetçisine söylediği sözlerden biri:
"Herhangi bir ihtiyacın var mı?" olurdu. Nihayet (böyle bir soru
sorduğu günlerden) birinde bu hizmetçi:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
(Evet) bir ihtiyacım var' dedi. Rasûlullah:
"İhtiyacın
nedir?"
'İhtiyacım kıyamet
günü bana şefaat etmendir.'
"Bu konuda sana
kim yol gösterdi?"
'Rabbim'
"İllâ bunu
istiyorsan[157] çok secde yaparak bana
yardımcı ol!"[158]
Sahabe-i Kiram
Rasûlullah'a hizmet etmek İçin yarışırdı. Şüphesiz bu onların Rasûlullah'a
karşı duydukları üstün sevgi ve saygıdan kaynaklanmaktadır. Sahabeden bir
kısmı da sürekli hizmet etmeye gayret ederdi. Bunlardan bazıları:
1- Hz.Ali[159]
2- Abdullah
b. MesÛd[160]
3- Ebû Zeyd
b. Ahtab[161]
4- Enes b.
Mâlik[162]
5- BiIâl-i
Habeşî[163]...
Hatla Müslüman
olmayanlar bile Rasûlullah'ı sever ve ona hizmet ederdi. Bunlardan birisi Hz.
Ömer'in âzadlısı Yahudi Üssek olup hizmet ettiğinde Peygamberimiz kendisine dua
etmişti.[164]
Yukarıdaki rivayette
hizmet eden kişinin Rabîa b. Ka'b (RadıycıUahu anlı) olduğunu yine Müsned'de
nakledilen başka rivayetten anlamaktayız. Bennâ bu rivayeti burada zikretmediği
için hadisin lam metnini veriyoruz:
* Rabîa b. Ka'b'dan
(Radıyallahu anh):[165]
Ben Rasûlullah'a
(Sailaliaiui aleyhi ve seltem) hizmet eder ve bütün günümde ihtiyaçlarını
karşılardım tâ ki o, yatsı namazını kılıncaya kadar. Rasûlullah evine
girdiğinde belki bana ihtiyacı olur diyerek kapısında oturdum/bekledim.
Rasûlullah'in şöyle dediğini sürekli işitirdim:
"Subhânallah,
subhânatlah, subhânallahi ve bi hamdih"
Artık gına getirip
dönmeme ya da orada yatmama sebep olan gözlerimdeki (uykunun) galip gelmesine
kadar bu (zikir) devam ederdi.
Bir gün Rasûlullah
benim kendisine olan atikliğim ve hizmetim nedeniyle şöyle dedi:
"Ey Rabîa! Benden
bir şey iste, sana vereyim!" Ben de:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Bu işimde bana süre ver! Sonra sana bildireyim' dedim.
Kendi kendime düşündüm
ve anladım ki dünya sürekli olmayan, yok olan (bir hayattır), bana burada
yeterli olan ve ulaşan nzık da bulunmaktadır. Dedim ki: 'Rasûlullah'tan
âhiretim için (bir şey) isteyeyim. Şüphesiz onun izzet ve celâl sahibi Allah
katında bir konumu/yeri var.' (Bu düşüncelerle) Rasûlullah'ın yanma gittim,
bana:
"Ne yaptın, ey
Rabîa!" deyince ben şöyle dedim:
'Evet, ey Allah'ın Rasûlü!
Rabbinin huzurunda benim için şefaatte bulunmanı istiyorum ki beni ateşten
kurtarsın.' Rasûlullah:
"Bunu sana kim
tavsiye etti/söyledi?" Ben:
'Hayır, vallahi seni
hak (din) ile gönderene yemin ederim ki bunu bana hiç kimse tavsiye
etmedi/söylemedi. Ancak sen Allah'ın yanında bulunan konumun itibariyle
"benden iste sana vereyim" deyince' bu işim için süre istedim ve
anladım ki dünya sürekli olmayan ve yok olan (bir hayattır) ve burada bana
gelen bir rızık da bulunmaktadır. Dedim ki Rasûlullah'tan âhiretim için bir şey
isteyeyim.'
Rasûlullah uzun bir
süre sustu/konuşmadı, sonra :
"Ben bunu
yaparım/yapan kişiyim, (ancak) sen de çok secde ederek kendinle ilgili bir
konuda bana yardımcı ol!" buyurdu.
§Aym râviden ikinci
tarikle gelen rivayet: Rabîa b. Ka'b (RadıyallahU anh) anlattı:
Rasûlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) bana:
"Benden (bir şey)
iste ki vereyim" deyince ben:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Bana süre ver, bu işimi düşüneyim' dedim. Rasûlullah:
"O hâlde bu işini
bir düşün!" buyurdu.
Bir süre düşündüm ve
kendi kendime dedim ki 'Dünya İşi sürekli değil. (O hâlde) kendime âhiretimle
İlgili bîr şey istemekten daha hayırlı bir şey göremiyorum.' Rasülullah'ın
yanına girdim, bana:
"İhtiyacın
nedir?" diye sorunca ben de:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İzzet ve celâl sahibi Rabbin katında benim için şefaatte bulun ki beni
ateşten/cehennemden kurtarsın' diye cevap verdim.
"Bunu sana kim
tavsiye etti/söyledi?"
'Hayır, vallahi, ey
Allah'ın Rasûlü kimse tavsiye etmedi/söylemedi. Gördüm ki dünya kendi ehline
faydalı olmayan/yok olan (bir hayattır). İstedim ki âhiretim iÇİn bir şey
alayım/hazırlayayım.'
Bunun üzerine
Rasûlullah şöyle buyurdu:
"O hâlde sen de
çok secde ederek kendinle ilgili bir konuda bana yardımcı ol!"[166]
56/926- Mâ'dân
b. Ebû Talha el-Ya'mürî anlattı:[167]
Rasülullah'ın mevlâsı
Sevbân (Radıyaiiahu miı) ile karşılaştım ve dedim ki:
'Bana öyle bir amel
söyle ki onun sebebiyle Allah beni cennete koysun.'[168] O
sustu. (İkinci,) sonra üçüncü kere sordum, şöyle cevap verdi:
ıBunu ben de
Rasûlullah'a (Satiaiiahualeyhi ve seiiem) sordum, şöyle buyurdu:
"Çok secde
yapmalısın! Zira sen secde yaptığında Allah (dereceni) bir derece yükseltir ve
bir günahını da düşürür/siler."'
(Râvi) Mâ'dân ekledi:
Sonra Ebu'd-Derdâ
(Radtyaiiahtı anh) ile karşılaştım ve aynı soruyu sordum, Sevbân'ın bana
söylediklerinin aynısını söyledi.[169]
Bu hadisler namazda
uzun kıyamın ve fazla rükû ile secdenin faziletini gösterir; ancak hangisinin
daha faziletli olduğu noktasında ihtilâf edildi:
1- Baz
alimlere göre, secdeyi uzatmak rükû ve secdeyi çoğaltmaktan daha faziletlidir.
2- Kıyamın
uzun olması daha faziletlidir, bu İmam Şafiî ve bazı alimlerin görüşüdür.
3- İkisİde
eşittir, birinin diğerine üstünlüğü yoktur; bu da 1. Ahmed b. Hanbel-den
nakledildi.
4- Gündüz
rükû ve secdeyi çoğaltmak, gece ise kıyamı uzatmak daha faziletlidir ki bu
îshâk b. Râhûye'nin görüşüdür.
Bu konudaki ihtilâf
Rasülullah'ın bazı uygulamaları ve sözlerinden kaynaklanmaktadır; bunların bir
kısmı yukarıda zikredildi.[170]
57/927- (Z.)
Ebû Bekr b. Ebû Musa[171] babasından
(Radıyaüahu nakleder:[172]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Kim iki serinlik
vaktindeki namazı kılarsa cennete girer."[173]
Âlimlerin çoğunluğuna
göre iki serinlik vaktinden kasıt sabah (yâni fecr) ve ikindi vaktidir.[174]
Zira bu iki vakit günün iki tarafındadır. Birisi fecrdİr ki güneş daha
doğmamıştır, diğeri de ikindi vaktidir ve güneşin tesiri geçmiştir. Bu
vakitlerde hava latif hâle gelir, sıcaklığın tesiri gider.
Bu rivayetin
anlaşılmasında ihtilâf vardır:
1- Beş vakit
namaz emredilmeden Önce Müslümanlar İki vakit namaz kılıyorlardı. Beş vakit
namaz döneminden önce vefat eden Müslümanlar hakkında çeşitli ihtimaller
zikredildi. Ancak bu rivayet onların cennete gittiklerine işaret etmektedir. Zira
Allah kişiyi gücü dışındaki/üstündeki şeylerle sorumlu tutmaz.
Bezzar'a göre buradaki
kelimesi mevsûledir. Bu durumda 'bunları kılan cennete gitti' şeklinde
anlaşılır. Çünkü Müslümanlar Mekke'de ilk dönemlerde iki vakit namaz
kılıyorlardı. Sonra beş vakit emredildi.
İbn Hacer'e göre ise kelimesi
şartiyyedir ve tekid manası vardır, yâni 'kesin cennete gitti' şeklinde
anlaşılır.[175]
2- Bu
rivayet öncekilerin durumlarını haber verme yanında iki vaktin (yâni sabah ve
ikindi namazlarının) önemine dikkat çekmekte ve bir sonraki 58/928 nolu hadis
de bunu kuvvetlendirmektedir. Doğrusunu Allah bilir.[176]
58/928- Umâre
b. Ruveybe (Radıyaiiahaanh) nakleder:[177]
Kendisine
Basralılardan birisi:
'Rasûlullah'ın
(SaiiaUaha aleyhi ve seiiem) sözünden duyduğunu bana naklet!' deyince o şöyle
anlattı:
Rasûlullah'ın şöyle
dediğini duydum:
"Güneş doğmadan
önceki (sabah) ve batmadan önceki (ikindi) namazını kılan cehenneme girmez.[178]
"
'Sen bunu gerçekten
ondan duydun mu?[179]'
'Bunu kulaklarım duydu
ve kalbim anladı (ezberledim).'
Soran kişi: 'Vallahi
ben de onun böyle dediğini duydum' dedi.[180]
59/929- Ebû
Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[181]
RasÛlUİlah (Sallallalm
aleyhi w sellem) buyurdu kî:
"Allah'ın
nöbetleşe (yeryüzüne) inen melekleri vardır; gece melekleri ve gündüz
melekleri. Bunlar (nöbet değişimi için) sabah ve ikindi namazları vaktinde
buluşurlar. (Nöbeti biten) yanınızdaki[182]
melek (sizin amellerinizle birlikte) Allah'a yükselir. Allah olayları en iyi
bilen olduğu halde meleklere sorar:
'Kullarımı hangi hâlde
bıraktınız?' Melekler (her seferinde) şöyle derler:
'(Kendilerinden)
ayrıldığımızda namaz kılıyorlardı ve (yanlarına) vardığımızda da namaz
kılıyorlardı.'"[183]
Bu melekler âlimlerin
çoğunluğuna göre hafaza melekleridir. Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
' ...ve sizin
üzerinizde koruyucular vardır, (onlar Öyle) şerefli/üstün kâtiplerdir ki
yapmakta olduğunuz her şeyi bilirler.' (İnfilâr 82/10-12)
Kirâmen Kâtibin
insanların yanından ayrılmayan, nöbetleşe duran meleklerdir ki onların
yaptıklarını kaydederler. Enes b. Mâlik'in rivayetinde Rasûlullah dedi ki:
"Hafaza melekleri
kaydettiklerini Allah'a ulaştırırlar; (o kulun amellerinin yazıldığı) sayfanın
başından sonuna kadar istiğfar vardır. Allah da kulunun bu sayfadaki
günahlarını affeder."[184]
Ebû Hüreyre'nin
rivayetinde Rasûlullah şöyle dedi:
"Allah'ın bazı
melekleri var ki baktıkları insan oğlunu tanırlar;
Allah'a itaat eden bir
kula bakarlar ve onu aralarında konuşurlar, şöyle derler:s Filan bu gece
kurtuldu.' "
Günah işleyene de
bakıp aralarında konuşurlar, şöyle derler: 'Filan bu gece helak oldu.'[185]
Ancak başka
meleklerdir diyenler de vardır. Herhalde bu melekler insanların amellerini
kontrol edip, özellikle namaz kılmalarını takip eden meleklerdir.
Rasûlullah efendimizin
meleklerin buluştuğu vakitleri açıklayıp, bu vakitteki İbâdeti hatırlatması
bizim için bir nimettir, bunu değerlendirmeliyiz.
Meleklerin buluştuğu
vaktin, ilk namaz vakti olması kuvvetle muhtemeldir. Bu da namazların ilk
vaktinde ve cemaatle kılınmasının önemini göstermektedir.[186]
60/930- Fadâle
el-Leysî'den (Radıyaiiahü anh):[187]
Hz. Peygamber'in
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) yanına geldim, Müslüman oldum ve bana (İslâmı)
öğretti, beş vakit namazın vakitlerine kadar (birçok şeyi) öğretti. Ben:
'Bunlar benim meşgul
olduğum vakitler. Bana hepsini içine alan bir şeyler söyle!' deyince şöyle
buyurdu:
"Eğer bunlardan
geri kalırsan, kesinlikle İki asır (namazından) geri kalma!"
'İki asır (namazı)
nedir?' "Sabah[188] ve
ikindi namazı.[189]"
NOT: Burada
İki vaktin zikredilmesi diğerlerinin yerine geçer şeklinde anlaşılmamalıdır.
Zira bu anlayış İslâm'ın kesin deliller ve icma ile sabit olan beş vakit emrine
aykırıdır ya da o sahabiye has bir ruhsattır.[190]
Bu rivayette bizim
için geçerli olan iki vaktin önemine dikkat çekilmiş olmasıdır.
Bu hadis 52/94.hadisi
de açıklamaktadır.[191]
61/931- Cerir
b. Abdullah'tan (Radıydiahn anh):[192]
Bir dolunay[193]
gecesi Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) yarımdaydık. Şöyle buyurdu:
"Şu anda (gökteki
parlak) ayı gördüğünüz gibi izzet ve celâl sahibi Rabbinİzİ de kesinlikle
göreceksiniz, O'nu görmek için birbirinizi rahatsız etmeyeceksiniz. Eğer güneş
doğmadan ve batmadan önceki iki namazı kaçırmamayı[194]
gerçekleştirebilirseniz (bu mükafat size verilecek)."
Sonra (Râvi Cerir)[195] şu
âyeti okudu:
'...Güneş doğmadan ve
batmadan önce Rabbini hamd ile teşbih et![196]’
§RâviIerden (Şu'be):
rivayette "gücünüz yettiği" ibaresinin bulunup bulunmadığından şüphe
ettiğini belirtti.[197]
62/932- Ebû
Umâme'den (Radıyaiiahu anh):[198]
RaSÛlUİlah (Saltallahü
aleyhi ve sellemjdtdİ ki:
"Bir kula,
kılacağı iki rekat namazdan daha faziletli bir ibadet emredilmemiştir.[199]
Erdemli olma (huyu) namazda olduğu sürece o kulun başından aşağı saçılır.
Kullar Allah'a, ondan gelen (Kur'ân'la olduğu) gibi (daha çabuk) başka bir
şeyle yaklaşamazlar."[200]
63/933- Asım
b. Amr el-Becelî:[201]
Hz. Ömer'e
(RadıyaiiahUanh) soru soran topluluktaki bir kişiden nakleder: Onlar Hz.
Ömer'e:
'Biz sana üç şeyi
sormak için geldik:
Bir kişinin evinde
nafile namaz kılması,
Cünüplükten dolayı
gusül almak ve
Kişinin hayızhyken
karısı ile yapabileceği uygun olan şeyler nelerdir ?' dediler.
Hz. Ömer onlara:
"Siz sihirbaz
mısınız yoksa?[202]
Sorduğunuz bu şeyleri, Rasûlullah'a sordu-ğumdcaı beri kimse bana sormamıştı:
Hz. Peygamber (Sallaihha aleyhi ve seilem) dedi ki:
"Bir kişinin
evinde nafile namaz kılması nurdur, dileyen evini nurlandırır.
Cünüplükten gusül alma
konusuna gelince, (önce) tenasül uzvunu yıkar, sonra abdest alır ve başından
(aşağı) üç kere su döker,
Hayıziı karısından ise
izar/peştemal üzerinden faydalanır[203]"
dedi.[204]
64/934- Enes
b. Hakîm ed-Dabbî'den:[205]
Kendisi Ziyad (ya da
İbn Ziyad) zamanında onun şerrinden korkup Medine'ye geldi ve Ebû Hüreyre
(Radıyaiiahaanlı) ile karşılaştı.
(Enes sözüne şöyle
devam etti:)
Ebû Hüreyre benimle
birleşen nesebini açıkladı ve ben de nesebimin onunla birleştiğini tasdik
ettim.[206] Bana dedi ki:
'Ey genç!
Rasûlullah'tan sana bir hadis nakledeyim mi? Belki Allah onunla sana bazı
faydalar bahşeder'
Tabii, Allah sana
rahmet etsin, (buyurun)!'
{Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu;)
"Kıyamet günü
kulun ilk hesaba çekileceği amel (farz) namazlardır. İzzet ve celâl sahibi
Rabbimiz bildiği halde meleklere der ki:
'Kulumun (farz)
namazlarına bakın! Tamamlamış mı, eksik
var mı?' Eğer tam ise
tam olarak yazılır. Ama bir şeyi eksiltmiş (eksik yapmış) ise Allah şöyle der:
xBakın bakalım,
kulumun nafile namazları var mı?' Eğer nafile namazları varsa şöyle der:
'Kulumun farzdan
eksiklerini[207] nafileleriyle tamamlayın!'
Sonra diğer amellerine
bu şekilde bakılır/sorgulanır."'
§Râvilerden Yûnus:
Sanıyorum râvi Rasûlullah'ın ismini zikretti, diye bildirdi.[208]
§Enes b. Hakîm'den
başka tarikle gelen ikinci rivayet: Bana Ebû Hüreyre (Radıyaiiahüanh) dedi ki:
'Memleketinin halkına
gittiğinde onlara şunu haber ver: Ben Rasûlullah'in (Sailallahü aleyhi ve
sellem) şöyle dediğini İşittim:
"Kıyamet günü
kulun ilk hesaba çekileceği amel farz namazlarıdır. Eğer tamsa (bundan
kurtulmuştur), değilse nafile namazlarından ilave edilir (tamamlanır). Sonra
diğer farz amellerde de bu şekilde davranılır.'"[209]
65/935- Yahya
b. Ya'mer, Hz. Peygamber'in bir sahabisinden nakleder:[210]
Rasûlullah (Sattaiiahu
aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Kıyamet günü
kulun ilk hesaba çekileceği amel (farz) namazıdır. Eğer tam olarak kılmışsa tam
olarak yazılır. Ama tam kılmamışsa; izzet ve celâl sahibi Allah der ki:
‘Bakırı bakalım,
kulumun nafile namazları var mı? Onunla farzları
tamamlayın!’
Sonra zekâta böyle
bakılır, peşinden diğer amelleri de bu şekilde ele alınır/sorgulanır."
NOT: Bu
hadislerden namazın ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. Zira Müslümanlara
ilk sorulan soru farz namazların tam ya da eksik olmasıdır. Eksik ise Allah'ın
rahmetinin bir tecellisi olarak nafilelerle tamamlanır.
Farz namazlardaki
eksiklik iki şekilde olabilir:
a- Kıhnan
namazların eksik ya da şartlarına uygun kilınmaması.
b- Ya da
bazı vakitlerde namaz kilınmaması,
Bir Müslümanın yapması
gereken, farzlara ve haramlara dikkat etmesi, ayrıca mümkün olduğu kadar nafile
İbadetlere devam etmesidir.[211]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Namazları
koruyun/devam edin ve Özellikle orta namazını (koruyun)! İtaat eden (kullar)
olarak Allah için (kıyama/namaza) durun!' (Bakara2/238).[212]
66/936- Hârice
b. Abdullah b. Süleyman b. Zeyd b. Sabit babası Abdullah'tan:[213]
Hârice b. Zeyd'le[214]
birlikte öğle namazını (kılıp) çıktık ve Enes b. Mâlik'in (Radtyaitaha ank)
yanına girdik. (Yanındaki hizmetli kadına) dedi ki:
'Ey Câriye! Bak
bakalım, namaz vakti oldu muT Cariye:
'Evet' deyince biz:
'İmamla beraber öğle
namazını şimdi kılmıştık' dedik. Enes b. Mâlik kalktı ve ikindi namazını kıldı,
sonra şöyle dedi:
'Rasûlullah (Saiudiaha
aleyhi ve seüem) ile birlikte namazı işte böyle (ilk vaktinde) kılıyorduk.'
NOT: Enes b.
Mâlik bu rivayette namaz vaktini geciktirenleri ince bir dille tenkit etmiştir.
Zira Sünnet'e uygun olan, namazı ilk vaktinde kılmaktır.
Burada ayrıca
sahabenin eğitim metodunu görüyoruz. Bir hareketin doğrusunu önce gösterip,
sonra da bunu Rasûlullah'tan böyle gördük, şeklinde kaynağını
zikretmektedirler. Yeniden doğru İslâm'a ulaşmak (tecdîd) İçin mutlaka Kur'ân
ve Sunnet'in kaynak kabul edildiği ilmî anlayışa dönmeliyiz.[215]
67/937- îbn
Abbas'ın mevlâsı Ziyad b. Ebû Ziyad anlattı:[216]
Medine valisi Hişam b.
İsmail insanlara öğle namazını kıldırdıktan sonra ben ve Ömer oradan ayrıldık.
(Elem verici) hastalığa yakalanan Amr b. Abdullah b. Ebû Talha'yı ziyarete
gittik. (Onun yanına varınca) daha oturmadan ayakta durumu sorduk.
Sonra oradan ayrılıp
evi, Ebû Talha'nın evinin bitişiğinde olan Enes b. Mâlik'in (Radtyaiiahu
anfıüm) yanına vardık, biz oturduğumuzda (onun) cariye(si) geldi ve :
'Namaz'(vakti), ey Ebû
Hamza!' dedi. Biz:
'Allah sana rahmet
etsin! Hangi namaz?' deyince Enes b. Mâlik:
'İkindi namazı' diye
cevap verdi.
'Biz Öğleyi şimdi
kıldık.'
'Namazın (ilk vaktini)
terk ettiniz, hatta onu unuttunuz (veya onu unutturuldunuz da terk ettiniz).
Ben Rasûlullah'ın (Sallallahü aleyhi ve sellem) şehadet ve orta parmağım
uzatarak/birleştirerek![217]:
"İşte şu ikisi
gibi kıyametin bize (yakın) olduğu bir zamanda ben gönderildim" dediğini
duydum..'
NOT: Enes b.
Mâlik bu kişilere Rasûlullah'ın kıyamet yakındır, manasındaki hadisini
naklederek, insanın ne zaman öleceği veya kıyametin ne zaman kopacağının belli
olmadığını, ama yakın olduğunu bildirmiş ve namazların ilk vaktinde kılınmasının
önemine dikkat çekmiştir.[218]
68/938- Hz.
Ali'den (Radıyallahüanh): [219]
RaSÛlUİIah
(Sattallahii aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Ey Ali! Üç şey
var ki onları geciktirme:
Vakti geldiğinde
namaz,
Hazır olduğunda
cenaze,
Bekâr kız/dul kadın[220]
kendisine denk bir eş bulduğunda."[221]
69/939- Abdullah
b. Mes'ûd'dan (Radtyau anh):[222]
Bir kişi Rasûlullah'a
geldi ve şöyle dedi:
'Filan kişi dün gece,
uyuyup kaldığı için namaz kılamamış.' Rasûlullah (Sallailahü aleyhi ve sellem)
ŞÖyle buy urdu!
"İşte şu şeytan,
onun bir kulağına (ya da iki kulağına) bevletmiş."[223]
70/940- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahtı anh):[224]
Rasûlullah'ın
(Saiiatiaha aleyhi ve scilem) yanından bir kişiden bahsettiler ya da o kişi
hakkında şöyle diyerek konuştular:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Filan kişi dün gece, uyuyup kaldığı için namaz kılamadan sabaha ulaşmış.'
Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Şeytan onun
kulağına bevletmiş."
§İkinci rivayette:
'Hiç namaz kılmadı...' ziyadesi ile gelmiştir.
§Râvilerden Yûnus,
Hasan Basrî'nin şu sözünü nakletti: 'Vallahi onun bevli kesinlikle ağırdır.'[225]
71/941- Şeddâd
b. Evs'ten (Radıyaüahu anh):[226]
Hz. Peygamber
(Saiiaüahtı aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Benden sonra
namazı vaktinden geciktirerek[227]
(kıldıracak) imamlar/ başkanlar olacak. Siz namazı vaktinde kılın, onlarla
kıldığınız namaz da nafile[228]
olsun!"[229]
72/942- Asım
b. Ubeydullah'tan:[230]
(O da Abdullah b. Âmir b. Rebîa aracılığı ile
Abdullah'ın babası Âmir
b. Rebîa'dan
(RadıyaUahüanh):
Hz. Peygamber
(Saitaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Benden sonra
namazı vaktinde kılan ve geciktiren başkanlar olacaktır. Eğer vaktinde
kılarlarsa onlarla kılın! Onlarla kıldığınızda size ve onlara sevap vardır.
(Ancak) vaktini geciktirerek kıldırırlarsa, onlarla namaz kılın! Size sevabı,
onlara günahı vardır. Kim İslâm cemaatından ayrılırsa cahiliye (ehli) gibi
ölür. Kim sözünü/biatini (haksız yere) bozar da bu hâl üzere ölürse kıyamet
günü (yanında) delili olmadan gelir."[231]
73/943- Ka'b
b. Ucre'den (RadıyaiiaM anh):[232]
Ben (ve arkadaşlarım)
Rasûlullah'ın mescidinde sırtımız mescidin kıblesine dayanmış olarak
oturuyorduk, bunlar yedi kişi olup dördü mevlâlarımız[233] ve
üçü Arap kardeşlerimizdendi. O anda Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem)
öğle namazı için çıkageldi, yanımıza yaklaştı[234] ve
sordu:
"Burada
oturmanızın sebebi nedir?[235]"
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Namazı bekliyoruz.' Rasûlullah bir müddet sonra sustu[236],
sonra başını kaldırıp şöyle dedi:
"İzzet ve celâl
sahibi Rabbiniz ne diyor, bilir misiniz?"
Biz 'Allah ve Rasûlü
daha iyi bilir' deyince sözüne şöyle devam etti:
"İzzet ve celâl
sahibi Allah şöyle diyor:
'Kim namazı vaktinde
kılar, onu korur ve ciddiyetini küçümseyerek/bile bile boşa götürmezse onu
cennete koymamla ilgili kendisine verilmiş bir sözüm var. Kim de namazı
vaktinde kılmaz, onu korumaz ve ciddiyetini küçümseyerek/bile bile boşa götürürse
benîm ona verilmiş bir sözüm yoktur. Dilersem ona azab eder, dilersem
affederim.[237]
74/944- Rasûlullah'ın
sahabîsi Ebu'l-Yeser Ka'b b. Amr es-Sülemî-den (Radtyallalıü anh):[238]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Sizden kimi
namazı tam kılar, kimisi de yarım, üçte bir, dörtte bir (olarak nâkıs/eksik)
kılar, hatta bu (oran) onda bire kadar ulaşır."
NOT: Namazın
tam kılınması demek, rükün ve şartlarına uyarak huşu İçinde samimiyetle
kılmaktır. Bunlardan biri eksik olduğunda hadisteki oranlara göre sevabı eksik
olur, bazen namaz fasit de olabilir.[239]
75/945- Nevfel
b. Muâviye'den (Radıyaiiahu anh):[240]
Hz. Peygamber
(SaUaüeuut aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"Kim (farz)
namazı (bilerek) geçirirse sanki ailesi ve malı noksan-laşmış/helâk olmuş/katledilmiş[241] olur."[242]
76/946- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaiiaha anha):[243]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem), izzet ve celâl sahibi Allah ruhunu alıncaya kadar namazı son
vaktine tehir etmeyi iki defa tekrarlamadı, (yani bir defa mazerete binaen
tehir etti, onun dışında her zaman ilk vaktinde kıldı.)
NOT: Bu
hadisler, namazı ilk vaktinde kılmanın önemine ve son vaktine tehir etmenin
tehlikesine dikkat çekmektedir. Sıcaklık gibi bir mazeret olmaksızın namazı
geciktirmek doğru değildir, zira unutma ve terk etme tehlikesi vardır.
Allah, kendi çağrısına
çabuk icabet edenlerle tembellik yapıp geciktirenlere farklı muamele
yapacaktır. Bu konuda Peygamberimizin titizliği bizim için önemli bir örnektir.[244]
Allah Teâlâ buyurdu:
'(Günahkârlara;) Sizi
cehenneme sürükleyen neydi? (diye sorulduğunda), derler ki:
Biz namaz kılanlardan
değildik.
Yoksulu doyurmazdık,
(Günahlara) dalıp
gidenlerle beraber dalıp giderdik,
Hesap gününü
yalanlardık.
Sonunda yakîn (yani
Ölüm) bize geldi çattı..' (Müddessir 74/42-47).[245]
77/947- Ümmü
Eymen'den[246] (Rdiihuhây anh):[247]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Sakın namazı
bilerek terk etme! Zira kim
namazı bilerek terk ederse Allah ve Rasûlünün onu tekeffülü
(himayesi) ortadan kalkar."[248]
78/948- Abdullah
b. Amr'dan (Radıyallahü anhüma):[249]
Rasûlullah (Satiaiiaim
aleyhi ve seitem) şöyle buyurdu: "Kim sarhoşluk sebebiyle[250] bir
kere namazı terk etse sanki dünya ve içindekiler kadar (çok) malı soyulmuş
oiur.
Kim de sarhoşluk
sebebiyle dört kere namazı terk etse, artık Allah'ın ona fesat çamuru[251]
içirme hakkı olur."Sahabe ;
'Fesat çamuru nedir?'
diye sorunca Rasûlullah şöyle dedi:
"O, cehennem ehlinin
(kan ve irin) akıntısıdır.[252]
"
NOT: Bu
hadisler, namazı terk etmeyi sarhoşluk sebebiyle âdet edinen kişilerin cehennem
ehlinden olabileceği ve onlarla aynı pis şeyleri içmek zorunda kalacaklarını
haber vermektedir. Zira bu kişiler Allah ve Rasûlü ile olan İslâm (itaat)
anlaşmasına sadık kalmamışlardır. Diğer rivayetlerde de bu ve benzeri büyük
günah işleyenlerin fesat çamuruna/bataklığına atılacağı ve orada bu çamurdan
İçmek zorunda kalacakları haber verilmektedir.
Fesat
çamuruna/bataklığına atılacak, çamurdan içirilecek kişiler hadislerde şöyle
zikredilir:
1- İçki (uyuşturucu)
içenler, (Benzer rivayetlerde içki içen kişi tövbe etmezse Allah onun
ibadetlerini kırk gün kabul etmez ve bu hâlde ölürse fesat çamuruna atılır,
şeklindedir,)[253]
2- Kibirli
olanlar,[254]
3- Söverek
saldıranlar,[255]
4- Büyük
günah işleyenler.'[256]
79/949- Câbır
b. Abdullah'tan (Radıyallahü anh):[257]
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum: "Kul ile küfr/şirk
arasındaki irtibat[258]
namazı terk etmekle olur, (yani imanla küfrü ayıran duvar/engel namaz
kılmaktır.)"[259]
80/950- Abdullah
b. Büreyde babasından (Radıyaiiahü amh) nakletti:[260]
Rasûlullah'ın
(Saiiatiatm aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim: "Bizimle onlar
(münafıklar)[261] arasındaki ahit
(güvenlik/anlaşma)[262] namazdır. Kim namazı (kasıtlı olarak) terk
ederse küfre düşer."
NOT: Münafıklar
kendilerini Müslüman olarak gösterdikleri için kafirlerden ayrılmaları namaz
ile olur. Namaz kıldıkları sürece kendilerine Müslüman muamelesi yapılır.
Namazı terk ettiklerinde kafirlere benzerler. Ancak bir kişi namazı inkar ederek
terk ederse kafir olur.[263]
81/951- Abdullah
b. Amr b. As'tan (Rdiihuhü anhüma):[264]
Hz.Peygamber
(Saiiaiiahü aleyhi ve selim) bir gün namazı şu sözlerle anlattı:
"Kim namaza devam
ederse kıyamet günü onun için namaz nur, delil ve kurtuluş sebebi olur. Kim de
namaza devam etmezse onun nuru, delili ve kurtuluşu yok demektir, o kişi
kıyamette Kârûn, Firavun, Haman ve Übey b. Halefle beraber olacaktır."[265]
Namazı inkâr ederek
terk eden kâfir olur, zira namaz İslâm'ın en önemli ve varlığı kesin olan
şiarlarından (sembollerinden)dir, bunda âlimler icma etmiştir.
Her Müslüman mutlaka
namaz kılmalıdır, namaz olmazsa olmaz kabul edilen emirlerdendir. Namazı
sürekli terk etmek bir Müslümana yakışmaz ve Rasûlullah döneminde de bunun
örneği bulunmamaktadır, olsaydı mutlaka nakledilirdi.
Namaz kılmayan ve
sürekli terk eden kişinin problemleri halledilmeye çalışılır, kendisine konunun
Önemi, fayda ve zarar kısmı âlimler tarafından anlatılır. Ancak yine kılmaz ve
kılmamakta ısrar ederse iman ve amel açısından durumunda müctehidler İhtilâf
ettiler:
a- Abdullah
b. Mübarek, İshâk b. Râhuye ve Ahmed b. Hanbel gibi bazı alimler bu kişinin
küfre gireceğini söylediler; Zira yukarıda geçen hadisler bunu göstermektedir.
b- Ahmed b.
Hanbel'den gelen diğer rivayet ve cumhura göre ise bu kişi küfre girmez,
bilâkis günahkâr olur. Onun namazı terk etmesi haramdır. Delilleri Allah
Teâlânın şu sözüdür:
'Allah kendisine şirk
koşulmasını affetmez, bunun dışındaki günahları dilediği kişiden affeder...'
(Nisa, 4/48,116)
ŞNamazı sürekli terk
edenin ceza hukuku açısından durumunda ihtilaf edildi:
a- İmam
Ahmed'e göre kılmamada ısrar ederse mürted olarak öldürülür.
b- Î.Malik,
Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayete göre ısrar eden kişi had
cezası olarak öldürülür, tıpkı zina cezası gibi.
c- İ.Ebû
Hanîfe ve İbn Hazm'a göre ısrar eden kişi Öldürülmez, bilâkis tazir cezası
verilir.[266]
Bu konuda açık bir nas
olmadığı için farklı ictihadlar bulunmaktadır. İslâm devletinde bunlardan
ümmetin maslahatına uygun olanı seçilir ve uygulanır. Ama devlet başka şekilde
bir uygulama içinde İse kişiler söz konusu cezaları uygulayamaz. Zira ceza
hukuku çok hassas, Önemli ve hayatî konulan ihtiva eder, ancak devlet bunları
değerlendirir, karar verir ve uygular.
Namazı sürekli terk
eden kişinin çok tövbe edip, hemen bu hatasından vazgeçmesi ve namaz kılmaya
başlaması gerekir. Zira Müslürriam küfürden koruyan en önemli şey namazdır. Allah
doğrusunu daha iyi bilir.[267]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Allah kendisine şirk
koşulmasını affetmez, bunun dışındaki günahları dilediği kişiden affeder...'
(Nisa, 4/43, 116)[268]
82/952- Ubâde
b. Sâmit'ten (Radıyaiiahüanh):[269]
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) mübarek ağzından aldım ve şu ağzımdan
naklediyorum, bana filan ve falan şahıs nakletti demiyorum:
"Allah'ın
kullarına emrettiği/farz kıldığı beş (vakit) namazı vardır; Kim onları boşa
götürmeksizin (tam kılarak) Allah'a ulaşırsa yanında' kendisini cennete
girdirecek Allah katında makbul bir ahit olduğu halde O'na kavuşmuş olur.
Kim de namazları
hafife alarak eksik kıldığı halde Allah'a ulaşırsa kendisi için (kurtarıcı) bir
ahit olmaksızın O'na kavuşmuş olur; Allah dilerse o kişiye azap eder, dilerse
de onu affeder."[270]
83/953- Muaz
b. Cebel'den (Radıyaiiaim anh):[271]
Namazın durumu üç kere
değişti ve orucun durumu da üç kere değişti. Namazın değişen durumlarına
gelince:
(Birisi) RasÛlullah
(Satiaitaha aleyhi ve seUem) Medine'ye geldi ve on yedi ay Mescid-i Aksâ'ya
dönerek namaz kılmaya devam etti. Sonra Allah şu âyeti indirdi:
*Biz senin bakışını
(sürekli) gökyüzüne çevirdiğini görüyoruz ve seni hoşnut olduğun kıbleye
dönmeni emredeceğiz. İşte (şimdi) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Sizler
de (ey mü'minler!) nerede olursanız olun yüzünüzü o tarafa çevirin.'
Râvi dedi ki: Allah
onu bu şekilde Mekke'ye döndürdü ki işte bu, değişikliklerden birisidir.
(İkincisi) Müslümanlar
namaz için toplanıyorlar ve bunu birbirlerine haber veriyorlardı. Hatta bu iş
neredeyse bir çana vurarak çağırmaya[272]
kadar gitti. Sonra Abdullah b. Zeyd isimli ensardan birisi Rasûlullah'a
(Saitaiiaka aleyhi ve sellem) geldi Ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Ben uyuyan kişinin (rüyada) gördüğünü gördüm. Uykuda değildim desem de doğru
söylemiş olurum. Zira onu uyku ile uyanıklık arasında gördüm;
Üzerinde iki yeşil
elbise bulunan kişi gördüm, kıbleye döndü ve dedi ki:
Allahü Ekber, Allahü
Ekber, (Allahii Ekber, Allahü Ekber)
Eşhedü En Lâ İlahe
İllallah, Eşhedü En Lâ İlahe İllallah...
(Bunları ikişer kere
okudu,) ezanı bitirdi, sonra bir müddet durdu.
Sonra tekrar aynı
sözleri tekrarladı, ayrıca:
Kad Kameti's-salâh,
Kad Kameti's-salâh sözlerini ekledi.' Bunu üzerine RasÛlullah şöyle buyurdu:
"Bunları Bilâl'e
öğret de ezan okusun (çağrıda bulunsun)!"
Böylece Bilâl bu
kelimelerle ilk ezan okuyan kişi oldu.
Sonra Hz. Ömer
(Radıyatiahü anh) geldi ve şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Ona gelen bana da geldi/göründü, ancak o benden erken davrandı.'
İşte bunlar değişen
iki durumdur.
(Üçüncüsü) Müslümanlar
namaza geliyor, (bakıyorlar ki) Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem)
gelenlerin bir kısmı ile namaza başlamış. Biri geldiğinde (diğerine kaç rekât
kıldığını soruyor), cemaatteki kişi de (eliyle) işaret ederek; bir ya da iki
rekât olduğunu belirtiyor, yeni gelen Önce (kaçırdığı rekâtları) kılıyor, sonra
da cemaatle namaza katılıyordu.
Sonra Muâz b. Cebel
(RadıyaiiaM anh) geldi ve dedi ki:
'Hangi hâlde onu
(Rasûlullah'ı) bulursam hemen ona uyuyor,[273]
geçen (rekatı da) sonra kaza ediyordum.'
Muâz tekrar geldi ve
Rasûlullah yine namaza bir kısmıyla başlamıştı, Muâz namaza onunla hemen devam
etti, Rasûlullah namazı bitirince kalktı ve kalanını kaza etti. Bunun üzerine
Rasûlullah şöyle dedi:
"Muâz size güzel
bir sünnet (yöntem) geliştirdi, (artık) bu şekilde yapın!"
İşte bunlar değişen üç
durumdur.
Orucun üç durumuna
gelince...' (hadisin kalanım zikretti.)[274]
84/954- Amr
b. Şuayb babası yoluyla dedesinden (Radıyaiiaha anhüm) nakleder:[275]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve selkm) dedi kî:
"Yedi yaşına
varınca çocuklarınıza namaz kılmalarını emredin, on yaşına vardığında (yine
kılmazlarsa hafifçe) vurabilirsiniz, bu yaşta çocukların yataklarını
birbirinden ayırın!"[276]
85/955- Abdülmelik
b. Rebî' b. Sebra el-Cühenî, babası yoluyla dedesi Sebra el-Cühenî'den
(Radiyallahu anhüm):[277]
RasÛlUİlah (Sallallahu
aleyhi ve seliem) dedi ki:
"Çocuk yedi
yaşına girdiğinde namaz kılmakla emredilir, on yaşına girdiğinde (namazı terk
etmekte ısrar ederse hafifçe) vurulabilir. "[278]
86/956- Hz.
Ali'den (Radıyallahü anh):[279]
Rasûlullah
(SatiaiiahaaUyhi ve bscUem)dedi ki:
"Kalem/sorumluluk
üç kişiden kaldırıldı:
Baliğ oluncaya kadar
çocuktan
Uyanıncaya kadar
uyuyandan,
(Ağır) hasta olandan
İyi oluncaya kadar.[280]
87/957- Hz.
Aişe annemizden (Radıyaiiahüanhâ):[281]
Hz. Peygamber
(SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) şöyle dedi: "Kalem/sorumluluk üç kişiden
kaldırıldı: Bulûğ çağına kadar çocuktan, Uyanıncaya kadar uyuyandan,
Aklı başına gelinceye
kadar bunaktan.[282]"
§Başka tarikle Hz.
Âişe'den gelen rivayet:
RaSÛlllllah
(Sallallahü aleyhi ve sel tem) dedi ki:
"Kalem/sorumluluk
üç kişiden kaldırıldı:
Uyanıncaya kadar
uyuyandan,
İyi oluncaya kadar
aklını kaçırandan,
Âkil (baliğ) oluncaya
kadar çocuktan. "[283]
Giriş-Kur'ânda
Çocuk-Rasûlullah'ın Çocuklara Davranış Biçimi- Sahabede Eğitim- Çocukluk
Dönemleri ; A-Okul öncesi Çocukluk Dönemi- E-Orta ve İleri Çocukluk
Dönemi-Çocuk Eğitimi-Çocuk Eğitiminde Karşılaşılan Problemler- Karşılaşılan
Problemlerin Çözümü-Çocuk Eğitiminde Kullanılacak Araçlar- Eğitimde Dikkat
Edilmesi Gereken Unsurlar -Ailenin Eğitimdeki Rolü- Çocuktaki Kusurlu
Davranışlar-Çocukta Davranış Bozuklukları ve Ceza- Cezada Dikkat Edilecek
Unsurlar- Ailenin Eğitimdeki Rolü* Aile Eğitiminde Belli Başlı Alanlar.[284]
İbadet hayatı
Müslüman'ın en önemli sorumluluğudur. Kalpteki ve akıldaki inancın
kuvvetlenmesi ve dışa yansıması buna bağlıdır. Ruhî zenginlik, sağlam karakter
ve dayanıklı olma ibadetle elde edilen hasletlerdir.
Peygamberimiz küçükten
çocukların namaz kılmaya alıştınlmasını emretmektedir. Temyiz yaşına ulaşınca
her çocuk namaz kılmaya başlamalıdır. Çocuklar çok hassas bir bünyeye ve ruha
sahiptirler, onların küçüklükten itibaren dinî ve ahlâkî eğitimlerine dikkat
edilmeli ve bu konuda pedagojik metotlardan istifade edilmelidir. Çocuğun
ibadete alışması için onunla konuşmak yanında kitap, dergi, kaset ve cd gibi
teknolojik araç ve gereçler de kullanılmalıdır.
Bu çabalara rağmen 10
yaşına gelmiş bir çocuk hâlâ namaz kılmamakta ısrar ederse gözünü korkutmak
için hafifçe kendisine vurulabilir,[285]
Ancak bu hadisin çocuktan sorumluluğun kaldırılmasını açıklayan diğer hadisle nesh
edildiği söylenmekledir.[286]
Kur'ân çocuğa ve
eğitimine özel önem verir, özellikle peygamberlerin
sözleri ve
davranışları ile bizlere şablonlar çizer. Bunlardan bazıları;
1- Temiz/saİih
eş ve çocuklar verilmesi için Allah'a dua edilmelidir. (Âlü İmrân 3/38; Meryem
19/5-6; Furkan 25/74)
2- Verilen
çocuk için Allah'a şükredilmelidir. (İbrahim 14/39; Araf 7/15)
3- Çocuklann
namaz kılanlardan olması için dua edilmelidir. (İbrahim 14/40)
4- Çocuklara
yumuşaklıkla hitap edilmeli; inanç, amel ve ahlâk ile ilgili konular güzellikle
anlatılmalıdır. (Lokman 31/13-19)
5- Çocuklarm.
haya sahibi olmaları ve evlerinden dışarı çıkarken örtülerini/dış elbiselerini
giymeleri emredilmektedir. (Ahzâb 33/59)
6- Çocuklar
sorumluluktur ve imtihan vesilesidir. (Enfâl 8/28).[287]
Rasûlullah'm her
insanla diyalogunda olduğu gibi çocuklarla da harika bir iletişim içindeydi:
• Rasûlullah çocuklara
hiç kızmaz, onların rahat hareket etmelerini
ister ve onlara
şahsiyet vermek için çalışırdı.[288]
• Çocuklarla
şakalaşırdı.[289]
• Çocukları kucağına
alır ve onları severdi, elbisesine çocuklar bevlettiğinde onlara kızmaz, hatta
çocuklara kızanları da uyanr ve sadece elbisesini yıkardı.[290]
• Çocukların yanına
geldiğinde selam verirdi.[291]
• Çocuklar arasında
ayırım yapılmamasını ve adaletle davramlmasını emrederdi.[292]
• Çocuklara ezan
okuturdu.[293]
• Çocuklar için saf belirlemiş
ve onlara son safta durmalarım tavsiye etmişti.[294]
• Gece ibadetlerine
çocukları da alıştırırdı.[295]
• Bayram namazlarına
alıştırırdı.[296]
• Çocukları camiye
alıştırırdı.[297]
Sahabe çocuklarının
dinî eğitiminde titiz davranırlardı:
• Hz.Ali oğlu Hüseyin'i yanına çağırır, ona abdest almayı öğretir ve
sorularına cevap verirdi.[298]
• Abdullah b. Mes'ûd
şöyle dedi: 'Namaz konusunda çocuklarınıza dikkat edin! Onları
iyiliğe alıştırın! Çünkü iyilik
bir alışkanlıktır.'[299]
• Abdullah b. Abbas
şöyle dedi: 'Bir secde için bile olsa çocuklarınızı namaz kılması için
uyandırın.'[300]
• Sa'd b. Ebî Vakkas
çocuklarına dua Öğretirdi.[301]
§Ancak sahabe onların
çocuk olduğunu hiç unutmaz ve ona göre müsamahakâr/tediricîlik esasını
gözeterek davranırlardı, çünkü onları Rasûlullah yetiştirmişti:
• Hz. Ömer bir kadını
uyumakta olan çocuğunu namaz kılması için (ısrarla) uyandırmaya çalıştığını
görünce: 'Bırak onu! Akıl ve bulûğ çağma kadar o sorumlu değildir' demişti.[302]
• Sahabe, çocuklarını
oruç gibi bazı ibadetlere yavaş yavaş alıştırırdı.[303]
Okul öncesi dönem daha
sonraki yıllarda hayatın ve kavramların anlaşılabilmesi için temel dönemdir. Bu
dönemde :
• Çocuk tabiatta
olanlarla ilgilenirse tabiat sevgisi ile büyür.
• Çocuğun hayalgücü
beslenirse hayalgücü zenginleşir.
• Çocukla iyi bir
ilişki içnde bulunulursa o insanlarla iyi geçinmeyi ve onlara saygı duymayı
öğrenir.
• Çocuk hayata olumlu
gözle bakarsa güven içinde büyür.
• Çocuk söz, şiir ve
oyun gibi etkinlikleri kavrama yeteneği geliştirilirse, çeşitli duygularını
bunlarla ifade edebileceğini öğrenir.
• Çocuğun öğrenme
isteği canlı tutulursa
zihinsel gelişimi desteklenir.[304]
Bu dönem çocuğun 7
yaşında (temyiz döneminde) başlar ve yaklaşık olarak 12 yaşına yani bulûğ
çağına kadar devam eder.Bu iki dönem çocuğun eğitim ve Öğretimi açısından çok
önemlidir. Bu nedenle çocuğun söz konusu iki dönemine ışık tutulması ve onun doğru
tanınıp algılanması gerekir.[305]
Bu dönemde kendisim
boy ve ağırlık değişiklikleri olarak hissettiren bedensel bir büyüme olduğu
gibi, çeşitli karakteristiklerinden haberdar olduğumuz zihinsel, duygusal ve
sosyal bir gelişim de söz konusudur. Burada 7-9 yaş çocuğun gelişim özellikleri
maddeler halinde sıralanacak ve bu özelliklerin ortaya çıkardığı temel
ihtiyaçların karşılanmasında dikkat, edilecek noktalar belirlenecektir.
a- 7-9 Yaş
Çocuklarının Zihinsel Gelişimi:
• Bu yaşta çocukta
somut (görünen varlıklarla ilgili) düşünce hakimdir, fakat zihin gücü sürekli
bir gelişim içindedir.
• Sayı, zaman, mekân,
boyut, hacim, uzaklık kavramları zihninde yerleşmeye başlamıştır.
• Önceki öğrendikleri
ile yeniler arasındaki benzerlik ya da zıtlık görülebilir. Zihindeki eski bilgiler
kullanılabilir.
• Yeni bilgiler ancak
yaşantılarla ortak yanı varsa kullanılır.
• Olayların, nesnelerin
yüzeysel anlamlan algılanır, görünmeyen anlamlar kaçınlabilir.
Örneğin atasözleri, sözcüklerin kendi anlamlarıyla yorumlanmaya çalışılır.
• Anlama, kavrama
yeteneği ve soyut düşünce kabiliyeti sınırlıdır.
• Çevresini toptan
algılar, fakat dünyayı keşfetme arzusu çok kuvvetlidir.
b- 7-9 Yaş
Çocuklarının Psiko-Sosyal Gelişim Özellikleri:
• Okul öncesi dönem.de
raslanan yoğun heyecan azalmışsa da korku ve endişe etkin duygulardır.
• İletişim kurma
isteği güçlenmiştir; arkadaş, oyun, sınıf faaliyetlerine katılma ve grup
halinde oyunlar görülür.
• Bu dönemin bazı
çarpıcı özellikleri; kolay etkilenme, örnek alma, bilgiye düşkünlük, rekabet
gütme ve sorumluluk üstlenmektir.
• Arkadaşlara fazlaca
Önem verilir, onlar gibi olmaya çalışılır.
• Bağımsız olma
çabalarının yanı sıra anne ve babanın sevgi ve ilgisi hâlâ önemlidir.
• Öğretmene hayranlık
duygusu güçlüdür.
• Yetişkinlerin de
bazı kurallara uydukları fark edilir, fakat kuralların gerçek nedenleri
konusunda çocukların bilgisi sınırlıdır.
• Oyun kurallarına
önem verilir, kuralları bozmamaya, çiğnememeye özen gösterilir.
§Yukarıda sayılan
gelişim özeliklerinin doğurduğu temel ihtiyaçları karşılamak için aşağıdaki
noktalara dikkat edilmelidir:
• Zaman, sayı gibi
soyut kavramları geliştirmek için zihin gücünü ve belleğini güçlendirecek
etkinliklere yer vermek (olayları kronolojik sıraya göre anlatmak, olayları
anlatırken zaman kavramına uyması konusunda çocuğu uyarmak vb.)
• Öğretimde
'yaparak-yaşayarak öğretim' ilkesine ağırlık vermek.
• Konuların
işlenişinde 'toplu öğretim-konu bütünlüğü' esasına göre hareket etmek.
• Çocuğun okula
uyumunu sağlamak için
aile ile işbirliği yaparak çocuğa
yardımcı olmak.
• Çocuğa sevgi ve
anlayışla yaklaşmak.
• İyi-kötü,
doğru-yanlış gibi kavramları geliştirmek için olumlu örneklerle
karşılaştırmak, çocuk için
iyi davranış örnekleri oluşturmak.
• Arkadaşları ile iyi
ilişkiler kurması ve grup oyunlarına katılması konusunda çocuğu yönlendirmek.
• Yeteneklerini
geliştirecek fırsatlar tanımak.
• Çocuğun korku ve
endişelerini yok etmek konusunda ona yardımcı olmak.[306]
Bu yaşlarda gelişimde
bazı farklılıklar görülür: Beden gelişim hızı önceki dönemlere kıyasla biraz
azalmışsa da fizik gücü ve enerji harcama düzeyi çok yüksektir. Zihinsel ve
psiko-sosyal gelişimde meydana gelen değişiklikler ise şöyledir:
a-10-12 Yaş
Çocuklarının Zihinsel Gelişimi:
• Mantıklı ve soyut düşünme
yeteneği önceki döneme kıyasla daha ileri düzeydedir, faka somut düşüncenin
bazı özellikleri devam etmektedir.
• Zaman ve yer
kavramları gelişmiştir.
• Kendi kendine
çalışme, öğrenme ve araştırma yapma becerisi kazanmaya başlamıştır.
• İlgi alanları
oldukça çeşitlenmiş ve genişlemiştir.
b- 10-12 Yaş
Çocuklarının Psiko-Sosyal Gelişim Özellikleri:
• Duygusal yönden
oldukça dengelidir, korku ve endişe halleri azalmıştır. Sevilmek, güvenilmek ve
kendini güven içinde hissetmek önceki dönemde olduğu gibi yine temel
ihtiyaçlardır.
• Yetişkinlerden çok
yaşıtların fikri önem taşır, bir arkadaş grubunun üyesi olmak büyük zevk verir.
• Hem rekabet, hem de
işbirliği yapmaktan hoşlanır.
• 'Hak' ve 'Adalet'
kavramları onun için çok önemlidir.
• Öğretmenden tüm
öğrencilere eşit davranması beklenir.
• Roman ve film
kahramanlarına hayranlık duyar.
§Yukarıda sayılan
gelişim özelliklerinin doğurduğu temel ihtiyaçları karşılamak için aşağıdaki
noktalara dikkat edilmelidir:
• Mantıklı ve
soyut düşünme konularında çocuğun gelişmesine yardımcı
olmak.
• Kendisi, çevresindeki
kişiler ve olaylar hakkında doğru
, değerlendirmeler yapabilmesi için onu yönlendirmek, bazı örneklerle karşı
karşıya getirmek.
• İlgi alanlarını
zenginleştirmek.
• Okula yeterince uyum
sağlamış bu yaş çocuğunun kendini güven içinde hissedeceği, sevilip sayılacağı
bir sınıf atmosferi oluşturmak.
• Çocukları birbiri
ile arkadaşlık etmeleri, arkadaş gruplarının birer üyesi olabilmeleri
konusunda teşvik etmek.
• Rekabet ve işbirliği
duygularını dengeli bir şekilde geliştirmek, çocuğa sorumluluklar vermek.
• Çocuğa çeşitli
alanlarda tarihe geçmiş büyük insanları tanıyacak fırsatlar vermek.[307]
Çocuk eğitimi
pedagojinin en zor ve karmaşık bölümüdür. Çünkü karşımızda tecrübesiz, ama
öğrenmeye hazır, kıymetli, ama savunmasız bir varlık bulunmaktadır. Bu sebeple
onu doğru incelemeliyiz/analiz etmeliyiz:
1- Çocuğun
cinsiyet ve yaşına göre soruları, duygu ve düşünceleri değişir. 10-12
yaşlarında çocuklar kavramları daha iyi kavrar ve doğru kullanırlar.[308]
2- Çocuklann
değişik kavramlar üzerinde düşünmelerine yardımcı olunmalı; Allah, Peygamber,
Kur'ân, namaz, cami, iyilik, abdest vd.
3- Çocukta
dini düşünce ve doğru seçim gücünün gelişmesi için dinî kavramlar doğru olarak
öğretilmeli ve sorulara sabırla cevap verilmelidir.
4- Bunlar
nedir, niçin, nasıl, ne zaman, ne kadar ve kimlere ait gibi sorular hikayemsi
anlatımlarla cevaplandırılmalıdır.[309]
5- Çocuğun
merak ettiği konulan doğru olarak ve sabırla cevaplandırmalıyız:
İnsan nasıl bir varlıktır?
Ölüm nedir?
Allah var mı?
Peygamber kimdir?..
6- Onlarm
şüphelerine kızmamak gerekir. Çünkü bazen şüpheden hakikate ulaşılır. Hz.
İbrahim olayı bizim için en önemli örnektir.
7- Acaba
doğru mu, yanlış mı, iyi mi, kötü mü şeklinde zihinsel egzersizler çocuğun
bakış açısını geliştirir ve inançlarının olgunlaşmasını sağlar.
8- Çocuğun
gelişiminde başta aile ortamı, okul ve toplum etkili olmuş ve onu
şekillendirmiştir. Çevresindeki oluşumdan etkilenmeyen yoktur.[310]
Çocuk eğitiminde
karşılaşılan problemler genel olarak üç ana başlıkta toplanmaktadır: Aile
fertlerinden kaynaklanan problemler, sosyal çevreden kaynaklanan problemler ve
basın-yayın organlarından kaynaklanan problemler:
1- Aile
fertlerinden kaynaklanan problemler : Ailede çocuk eğitiminin önemi inkar
edilmez bir gerçektir. Böylesine Önemli bir mekanizma bazı hatalar sebebiyle
doğru işlememekte ve çocuklar doğru bir eğitimden noksan olarak
yetişmektedirler.
a- Bilgi
noksanlığı,
b- Davranış
bozukluğu,
c- Metod
hataları,
d- Eşlerin
ikisinin de çalışır olması.
2- Sosyal
çevreden kaynaklanan problemler : Aileden sonra çocuğun karşılaştığı ikinci
atmosfer toplumdur. Eğitimden doğru sonuç alınması için çocuk ve toplum
diyalogu doğru/faydalı yönde olmalıdır. Başlıca problem kaynaklan şunlardır:
a- Çevrenin
kültürel zayıflığı,
b- înanç ve
ahlâk zayıflığı/bozukluğu,
c- Adaletsizliğin yaygınlaşması.
3- Basın-yayın
organlarından kaynaklanan problemler : Basın-yayın organları insan hayatında
bugün büyük bir güç olarak yerini almıştır. Çok faydalı olan bu mekanizma bazı
hatalar sebebiyle eğitimi bazen olumsuz olarak etkilemektedir. Bu olumsuzlıklar
şöyle sıralanabilir.
a- Çocukların
dinî ve ahlâkî yapılarını tahrip etmek,
b- Ruhî
gelişimlerini durdurmak
c- Mevcut ruhî
yapılarını bozmak,
d- Yaşadığı
ortamdan ve gerçeklerden uzaklaştırmak,
e- Toplumu
gereksiz yere germek,
f- Tüketîmi
aşırı artırmak ve israf ekonomisini özendirmek...[311]
Bu problemlerin
halledilmesinde aile-toplum yardımlaşması gerçekleştirilmelidir. Bu noktada
her kurum ve birey kendisine düşen görevi yerine getirmek için uğraşmalıdır:
1- Aile
fertlerinin yapması gerekenler:
a- Bilgi
noksanlığının telafi edilmesi. (Kitap okuma, konferanslara katılma, soru sorma
vd. ile)
b- Davraniş
bozukluklarının giderilmesi. (Sövme, hakaret, aşırı sinirlilik, menfaatçilik
gibi davranışların düzeltilmesi.)
c- Metod
hatalarının telafisi. (Argo sözler, baskı kurma, sürekli aynı şeyleri tekrar
gibi davranışlar fayda yerine zarar getirir.)
§Ailelerin çocuklarına
iyi bir eğitim vermeleri için dikkat etmeleri gereken hususlar:
1- Aile
fertleri arasında fikir ve davranış birliği olmalı.1
2- Çocuklara
sevgi ile yaklaşılmak.
3- Olumsuzdan
ya da yasaklardan değil, olumludan ve serbestlikten hareket edilmeli.
4- Yasakların
alternatifleri mutlaka gösterilmeli.
5- Seviyeler
göz önünde bulundurulmalı.
6- Tedriciliğe
dikkat edilmeli.
7- Çocuklara
cami vb. kutsal mekânlar tanıtılmalı.
8- Kur'ân ve
Sünnet gibi önemli dinî metinler doğru olarak aktarılmalı.
9- EşIerin
çalışmalarından dolayı oluşan problemler bakıcılar, anaokulları, aile büyükleri
vs. ile halledilmeli.
10- Basın-yayın
organları doğru ve faydalı bir şeklide kullanılmalı ve çocuklar zararlı
yayınlardan korunmalıdır.[312]
Çocuk eğitiminde
kullanılması gereken bazı şeyler vardır ki bunlar eğitimde doğru sonuca
ulaşılmasında bize yardımcı olacaktır:
1- Kur'ân ve
hadislerden öğütler, hikayeler ve kurallar,
2- Eğitim
teorilerinden ve araştırmalarından faydalanmak,
3- Çocuğun
kabiliyetini ve yakınlık duyduğu şeyleri izlemek ve değerlendirmek,
4- Doğru,
iyi ve güzel kavramlarına alıştırmak,
5- Cömertlik
ve tutumlu olma hasletlerini kazandırmak,
6- Oy
unlarım izlemek, kontrol etmek ve yardımcı olmak,
7- lş
yapmaya alıştırmak,
8- Sorularım
ve sorunlarını ciddiye almak,
9- İnsan
olmayı cinsiyet ve kuvvet gibi farkların üstünde görmek, ama eğitimde bu
farkları da göz önünde bulundurmak,
10- îbadete
alıştırmak,
11- Görgü
kurallarını öğretmek,
12- Yumuşaklıkla
muamele etmek,
13- Dürüstlüğü
Öğretmek,
14- Temizliği
Öğretmek,
15- Saygı ve
sevgi hasletletini kazandırmak,
16- Kanaatkârlığı
öğretmek,
17- FakirIere
ve güçsüzlere yardım duygusunu geliştirmek,
18- Telkin
edilecek zamanlan iyi gözetmek (Soru sorduğunda, bayram,tatil gibi günlerde,
sınıfı geçtiğinde, iyi elbise giydiğinde vb. sevinçli anında ya da ibret alması
için üzüntülü anında),
19- Ceza son
çare olmalıdır.[313]
Eğitimci -anne, baba
ve öğretmen gibi- kişilerin dikkat etmesi gereken bazı hususlar vardır:
1- Problemler
karşısında anlayış ve sabır,
2- Tedricilik,
3- Örnek
gösterme,
4- Nefsaniyetin
kırılması,
5- Taklit-tahkik
dengesi,
6- Ödülendirme,
7- Cezalandırma,
8- Teşekkür
etme,
9- Özür
dileme,
10- Arkadaş
seçimi,
11- Faydah
işlere yönlendirme,
12- Bilimsel
araştırmalardan istifade.[314]
Aileain çocuğun
eğitimindeki rolünü kimse inkâr edemez. Bu kurumun eğitimdeki rolü şöyle
sıralanabilir:
1- Öğretmek,
2- Rehberlik,
3- Önderlik,
4- Yönlendirmek,
5-
Değerlendirme.[315]
Çocuklar normal doğar
ve doğuştan davranış bozuklukları göstermezler. Onu çevresi, ailesi, toplumu ve
kültürü şekillendirir. Yetersiz eğitim bazen onun sosyolojik ve psikolojik
gelişimde olumsuz rol oynar. Çünkü hayatta onun koruyucusu olamaz ve sağlam bir
şahsiyet oluşturamaz. Çocukta oluşan kusurları birkaç ana başlıkta toplamak
mümkündür:
1- Rahatsız
edici kusurlar:
a- Karşı
gelme duygusu:
Sebebi: Memnun
olmamak, tedirginlik, doğru anlatılmama, olumsuz kahramanlık duygusu, yanlış
telkinler ve tavsiyeler, bulûğ çağı faktörü vs. Yansımaları: -İtaatsizlik -Öfke
-İnatçılık
b- Bencillik:
Sebebi: İlgisizlik,
menfaat düşkünlüğü, idealist olmamak, faydalı şeylerle meşgul olmamak, boş
vaktin bolluğu, sosyalleşememek vs. Yansımaları:
-Sürekli kendisini
düşünmek -Hasislik -Başa geçme hırsı -Meraklılık -Oburluk vs.
2- Küçültücü
kusurlar:
Sebebi: Aşırı güven,
şımarıklık, tecrübesizlik disiplinsizlik, pasiflik, kabalık vs.
Yansımaları:
-Küstahlık
-Tembellik
-Temiz olmamak
(dağınıklık, pislik vs.)
3- Tiksinti
verici huylar:
Sebebi: Ürkeklik, aşın
sıkılganlık, kendisine değer verilmemesi, sevgide dengesizlik, sahtecilik,
kötü örnek, anlayışsızlık, cimrilik, kontrolsüzlük, hayasızlık vs.
Yansımaları:
-Kıskançlık
-Kötü yüreklilik (huy)
-Zalimlik (davranış)
-Yalancılık
-Hırsızlık
-Cinsel bozukluklar
(ahlâksızlık).[316]
Bütün varlıkların
birbirlerine olan merhameti Allah'ın rahmetinin bir tecellisidir. Rasûlullah
bunu şöyle haber verir:
"Allah Teâlâ
rahmetini yüz parça yaptı, doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu ve bir
parçasını da yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün
varlıklar birbirlerine merhamet eder. Hatta kısrak (yavrusunu emzirirken)
dokunur korkusuyla bir ayağının tırnağını yukarı kaldırır."[317]
Çocuk 10 yaşına
girdiğinde duygulan olgunlaşmış ve buluğ çağına yaklaşmıştır. Çocuğun bu
yaşlarda namaz kılmaması ve bu konuda da inat etmesif şeytanın kendisine yavaş
yavaş hakim olmasının bir göstergesidir.
Dehlevî (v. 1176/1762)
çocuğun bulûğa erme safhasını ikiye ayırır:
"1- Temyiz çağı:
7-10 yaşları arasındaki dönemde
çocuk aklını kullanmaya başlar ve zihinsel sağlığı bu dönemde ortaya
çıkar.
2- Bulûğ
çağı: 10 yaşından sonra çocuk bulûğ çağına ulaşır. Artık eda (tasarruf)
ehliyetini tam olarak hak etmiştir. Kendisi bütün hak ve sorumluluklardan
istifade eder. 10 yaşı temyiz ile buluğ arasındaki bir sınır olduğu için bu
çağda namaz üzerinde biraz daha titiz durulması gerekir."[318]
Hz. Peygamber hiçbir
çocuğa kızmamış ve vurmamıştı. Onun davranışlarında hoşgörü, kolaylık,
seviyeye inme, nefret ettirmeme ve ona şahsiyet verme çok önemlidir. Eğitimde
dayak çözüm değildir ve haksız olarak dövmek haramdır. Rasûlullah:
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayım Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!"
buyurmaktadır."[319]
Bu gibi hadislerden
barışta ve savaşta kolaylaştırmanın ve müjdelemenin temel esas olduğu
anlaşılmaktadır. Ayrıca çocukların sorumluluk sahibi olmadığını Rasûlullah
bildirmektedir:
"Kalem
(sorumluluk) üç kişiden kaldırıldı:
Baliğ oluncaya kadar
çocuktan
Uyanıncaya kadar
uyuyandan,
İyi oluncaya kadar
hastadan. "[320]
Bir hadiste geçen:
"Yedi yaşma varınca çocuklarınıza namaz kılmalarını emredin, on yaşına
vardığında yine kılmazlarsa (hafifçe) vurabilirsiniz, bu yaşta onlarla yataklarınızı
da ayırın!"[321]
konusu Rasûlullah'ın çocuklara davranışları, sevdirme ile İlgili emirleriyle
birlikte düşünüldüğünde ortaya şu sonuçlar çıkmaktadır:
1- Bu hadis
bir olay ya da sorulan bir soruya cevap olarak varid olmuştur ve bu olayın
tafsilatı bize intikal etmemiştir.
2- Eğitimde
sevgi, sabır, müjdeleme ve mükâfatlandırma esastır.
3- Davranış
bozuklukları tüm çabalara rağmen devam ediyorsa (çaresiz kalındığında) ceza
verilebilir, ceza en son çaredir.
4- Ancak bu
ceza da hırpalayıcı, onur kırıcı ve sürekli olmamalıdır. Çocuklar cezanın
varlığını hissetmeli, ancak cezaya alıştınlmamahdır. Çünkü böyle bir durumda
onlar arsız (utanmaz) olarak büyürler ve suç makinesi haline gelirler.
Bu konunun daha iyi
anlaşılması için bu dönemdeki çocukları ve eğitimini iyi bilmemiz, ayrıca doğru
uygulamamız gerekir.[322]
Cezalandırma tıbbî
tedavide hastanın her türlü tedaviye cevap vermemesi durumunda cerrahi
müdahaleye benzer, insanın canı yanabilir, ancak faydalıdır. Bu nedenle cezalandırmada
bazı şeylere dikkat edilmeli:
1- Önce
sorumluluklar anlatılmalı
2- Cezaiandırma
en son çare olmalı
3- Ceza adil
olmalı
4- Cezal
andırılan hatasını bilmeli
5- Ceza onun
şahsiyetini küçültmemeli.[323]
Çocuk eğitiminde, aile
ilk merhaledir. İyi/sağhklı bir aile ortamında büyümeyen çocuklar genelde
olumsuz tepkiler verir, suç işlemeye daha yatkın büyürler, gelişirler. Bundan
dolayı aile eğitiminde bazı şeylere dikkat edilmelidir:
1- Bedensel
sağlık ve eğitim: Doğru beslenme, spor...
2- Zihnî
eğitim: Doğru düşünme, kitap okuma, el becerileri...
3- Rûhî
eğitim: Sevgi, değer verme, şahsiyet kazandırma...
4- İnanç ve
ahlâk eğitimi: Üstün hasletler, örnekler, Kur'ân ve hadisler gibi temel
metinler...
5- Cinsel
eğitim: Anlatım, dengeli hoşgörü, bilgilendirme, meşgul etme...
6- Ekonomik
eğitim: Paylaşımın Önemi, helal kazanç, çalışma, cimrilik ve israftan
kaçınma...
7- Sosyolojik
eğitim: İdealist olma, insanî ilişkilerin geliştirilmesi, dostluğun önemi,
düşmanlıkta aşırı gitmeme...[324]
Rıfat ORAL
İLGİLİ HÜKÜMLER |
|||||||||||
HAYATIN DÖNEMLERİ |
Vücûb Ehliyeti |
Eda Ehliyeti |
Kul Hakkı |
Allah Hakkı |
Tasarruflar |
||||||
|
Nakıs |
Kamil |
Nakıs |
Kamil |
Maliye |
Ceza |
Ibadel |
Ceza |
Tam Fayda |
Tam Zara! |
Fayda ve Zararlı |
Cenin Dönemi |
Canlı doğmalı |
|
|
|
|
|
|
|
Kabul şuıtı olmayan
lar geçerli ^Hibe.vasiyeı, miras) |
|
Velisi onun adına
ticaret vb. tasarruf larda bulunabilir |
Doğumdan Temyize
Kadarki Dönem |
|
\ |
|
|
Telef, ücrct.na faka
konulu rında velisi ikler |
Bedeni cesuı
uygulanmaz. Malî cezasını velisi öder |
Vacip ticgil. Ama
edası geçerli |
|
Kabul suru olmayan
lar geçerli (Hibc.vasiyel, miras) |
|
Velisi onun adına
ticaret vb. tasarruf 1 arıla bulunabilir |
Temyizden Bulûğa
Kadarki Dönem |
|
\ |
|
|
Velisi öder yada onu
ödemesi için izin verir |
Bedeni ceza
uygulanmaz .Mali cezasını velisi iider |
Vacip değil. Edası
geçerli |
|
X |
|
Tasarruflun
velisinin icazetine bağlıdır yadıı velisi ticaret için izin verebilir |
Buluğdan Sonraki Dönem |
- |
X |
- |
X |
X |
X |
X |
X |
X |
X |
X |
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/261.
[2] Sened:
Sahih: Müsned, III/267,
H.no:13749; Nesâî, Salât, 4, H.no:457;
Bu hadis daha önce farklı bir rivayette zikredildi. İlgili rivayet için
bk. 10/52.1ıadis. Talha b. Ubeydullah'tan (Radıyatlahu anlı) şahidi için bk. 1
l/53.hadis.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/262.
[4] Sened:
Sahih: Müsned, 1/315,
H,no:2891; Diğer rivayet: 1/315, H.no:2892 lafzı ile; 1/315, H.no:2893 lafzı
ile; 7öh Mâce, İkâme, 194, H.no:1400 lafzı ile (Bûsırî Zevâİd'de: "İbn
Mâce'nin bu hadisi İbn Abbas'tan (Radıyallahü
anhüma) nakleder;
Doğrusu bu rivayeti Ebû Davud'un (bk. Taharet, 97, H.no:247) naklinde olduğu
gibi İbn Ömer'den (Radıyallahü anhiima) rivayet edilmiş olmasıdır. İbn Abbas'ın
rivayeti zayıftır. Bunun sebebi ise senedindeki Ebû Ulvün Abdullah b. Usm ve
Ebu'I-Velid et-Tayâlisî'nin hafıza ve sağlamlık sınırının altında
bulunmasıdır" der); Bûsırî bu görüşü ile 6/876.hadise işaret etmektedir.
Ahmed Muhammed Şâkir
hadiste bir illetin varlığını kabul etmeyerek şunları söyler: "Her iki
(2/872 ve 6/876.) hadisin senedinde Abdullah b. İsmet bulunmaktadır. Buna
rağmen İki rivayet de birbirinden farklı iki hadistir. Hadisin biri sadece
namazla İlgili iken, diğeri hem namaz, hem cünüplük sebebiyle gusül, hem de
bevli yıkamanın gerekliliği konularından bahsetmektedir. Bİrİ uzun, diğeri kısa
bir hadistir. Şu da ifade edilebilir: Her iki hadis birçok sahâbinin rivayet
ettiği isrâ/mirac hadislerinden bir parçadır. İsrâ/mirac hadisleri ise
mütevâtirdir. İsrâVmirac hadisleri ve bu konuda nakilde bulunan sahabenin
İsimleri için bk. Tefsîruîbn Kesir, V/107-143."
Ahmed Muhammed Şâkİr'in
bahsettiği râvi Abdullah b. İsmet değil, Ebû Ulvân Abdullah b. Usm el-Iclî
el-Hanefî'd ir. Bu Râvî Ebû Ulvân veya İbn İsmet olarak da bilinir. Ahmed b.
Hanbel'in senedlerine dikkat edilecek olursa isnadlardan ilki künyesi ile Ebû
Ulvân, diğeri İse Abdullah b. Usm ismi ile kullanılmıştır. İbn Mâce'nin
senedinde ise her ikisi birlikte zikredilir. Tirmizî iki, Ebû Dâvûd ve îbn Mâce
bir, Ahmed b. Hanbel ise 11 rivayetini nakleder. Tirmizî, rivayetlerini
zikrettiği hadislerde: "hasen-garib" hükmü verir ve râvilerden Şerik
bu zatın ismini Abdullah b. Usm, râvilerden İsrail ise Abdullah b. İsmet olarak
verdiler" der. Bk.Sünen, Fiten, H.no:2220; Menâkıb, H.no:3944; Zehebî: "Bu
râvinin, sahabeden Ebû Saîd ve İbn Ömer'den (Radıyallahü anhüın) naklettiğini,
kendisinden de İsrail ve Şerik'in rivayette bulunduğunu belirterek
"şeyhtir" der. Bk.Kâşif, Trc.no:2857; Ebu'1-Vefâ ise Hâşiye'sinde:
"İbn Hıbbân: "hadisi münkerdir", îbn Adiy: "hadisleri münker
sayıldı", Ebû Hatim "şeyhtir" diye hükmettiklerini nakleder. İbn
Hacer ise: "Saduktur, bazen hata yapar. İbn Hıbbân bu râvi ile ilgili
değerlendirmesinde aşırı gitmiş ve çelişkiye düşmüştür" der. Bk.Takrîb,
Trc.no:3476; îbn Hacer'in, İbn Hıbbân'ın çelişkiye düştüğünü söylemesi, onun bu
râviye Sikât'ında (V/57) da yer vermesinden kaynaklanıyor. Fakat o bu eserinde
çok hata yaptığına da değinmiştir. Îbnü'l-Cevzî "İbn Hıbbân, Abdullah b.
Usm'un münkeru'l-hadis olduğunu, sika râvilerden sikaların hadislerine
benzemeyen nakillerde bulunduğunu, hattâ onun rivayetlerinin zayıf sayılmış ve
uydurulabilmiş olacağını söylediğini" nakleder. Bk. el-llelü'l-mütenâhiye,
1/332.
İbn ismet olarak da
tanınan bu râvİyİ Saİd b. Meymûn'dan hadis alan Abdullah b. ismet ile Hakîm b.
Hızâm'dan rivayette bulunan Abdullah b. ismet el-Cüşemî ile karıştırmamak
gerekir.
Senedinde Şerik de
bulunmaktadır. Fakat bu râvi, sahih hadis ricalinden biridir. Bk.Buhân, Tevhîd,
37.
Enes'ten (Radıyallahü
anh) şahidi için bir sonraki 3/873.hadise bk.
Hadis şahidi ile sahih
li gayrini seviyesine yükselir.
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/262-263.
[6] Sened:
Sahih: Milsned. V/144,
H.no:21185; Benzer rivayetler: V/143-144, H.no:21185 (Sened aynı olduğu için
farklı hadis numarası verilmemiş. Fakat bu rivayette 50 vakit namazın beş vakte
İndİrilişine değin i İme iniştir. Hadis İsra-mirac ile ilgili konularda
zikredilecektir); M/161, H.no:12578; IU/148-149, H.no:12444; IV/207-208,
H.ııo:f7760; IV/208-210, H.no:17762-17764; 17762.hadis.
İsra ve miraç olayını
en güzel anlatan Mazin b. Neccar oğullarından Mâlik b. Sa'saa el-Ensârî'dir.
Onun Müsned'deki rivayetleri için bk. IV/207-210, H.no: 17760-17764.
Bııhârî, Salât, 1;
Tevhîd, 37; Müslim. îmân, 259-267; Tinnizl Salât, 45, H.no:213 (Hadis, Ubâde b.
Sâmit, Talha b. Ubeydullah, Ebû Zer, Ebû Katâde, Mâlik b. Sa'saa ve Ebû Said
el-Hudrî'den (Radtyallalm anhiim) de nakledilir. Enes'in (RadtyaHahü anh)
rivayeti ise hasen-sahih-gariptir); Nesâî, Salât, 1, H.no:446-448: İbnMâce,
İkâme, 194, H.no: 1399;
Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah hadisi Muhammed b. İshak'tan almıştır.
Senedde hadisi babasından duyduğunu/aldığını belirtmez. Buna rağmen Abdullah'ın
ziyadelerinden sayılmamıştır.
[7] İbnü'I-Esîr, Nihaye, 1/305.
[8] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/264-265.
[9] sened:
Sahih: Müsned, VI/234,
H.no:25843; Benzer rivayetler için bk. Vl/241, H.no:25920 (Bu rivayette
Mekke'de iken ikişer rekat farz kılındığı, Medine'ye gelindiğinde akşam
namazının gündüzün vitri (üç rekat) oluşu ve sabah namazının da uzun bir
kıraata hâiz olması gerekçesi ile bu iki namazın haricindeki namazlara ikişer
rekat daha ilâve edildiği bel İnilmektedir):
VI/265, H.no:26160 (Bu
rivayet de 25920-lıadis gibidir); 6/272, H.no:26216(Bu rivayette İse öğle,
İkindi ve yatsının mukimken/hazarda dörde tamamlandığı, sefer hâlinde ise ilk
farz kılındığı şekli ile bırakıldığı bildirilmekledir); Mâlik, Kasru's-salât,
8; Buhârî, Salât, 1; Taksîr, 5; Müslim, Salâtü'l-müsâfirîn, 1, 3; Ebû Dâvûd,
Salâlü's-sefer, 1, H.no:l 1.98; Nesâî, Salât, 3, H.no:451-453; Dânınî, Salât,
179, H.no:1517;
Hadis Üsâme b. Zeyd
el-Leysî sebebiyle hasendir. Ancak, hadisin birçok mütâbİi vardır. Bu
mülâbilerle hadis sahih li gayrihî seviyesine yükselir.
[10] Rasûlullah farzlardaki bu artırımı izzet ve celâl
sahibi Allah'ın emri ile yapmıştır. Bk. Beıınâ, Bulûğu'l-emûnî, 11/197.
[11] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/265.
[12] Sened:
Sahih: Miisiıed, 1/237,
H.no:2124; Benzer rivayetler için bk. 1/243, H.no:2l77; 1/254, H.no:2293;
1/355, H.no:3332; İbn Abbas'tan (Radıyallahü anlı) nakledilen bir diğer rivayet
de şöyledir:
İbn Abbas: (Radıyallahü
aııhüma) " Rasûlullah (Salkıllahii aleyhi ve sellem) sefer hâlinde iki,
mukimken dört rekat kıldı" dedi ve şunu ifade etti: "Kim seferde iken
iki rekata indirilmiş bir namazı dört kılarsa, mukimken dört kılması gereken
bir namazı iki rekat kılmış kimse gibi olur". Ayrıca sözlerine şunu da
ekledi: "Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) sadece bir seferinde
namazı kısalttı. O da Rasûlullah (Sallallaltü aleyhi ve sellem) İki rekaı
kıldı, halk birer rekat kıldı". Bk. 1/349, H.no:3268; Bu rivayetin
mükerreri: 1/251, H.no:2262; Müslim, Salâtü'l-müsâfirîn, 5-6; Ebu Dâvûd,
Salâtü's-sefer, 18, H.no:1247; Nesât, Salât, 3, H.no:454; Taksîru's-salât, 1,
H.no:1439-1140; Salâtü'1-havf, 18, H.no:1530: İbn Mâce, İkâme, 58, H.no: 1068
(Mindel b. Ali'nin zayıflığında ittifak bulunması sebebiyle hadis zayıftır);
Beyhakî, IV/I35.
Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anlı) şâlıidİ:
Ebû Hüreyre
(Radıyallahü anlı): "Ey insanlar! Aziz ve celil olan Allah size
peygamberinizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) diliyle hazarda/mukimken dört,
scferde/scferî iken iki rekat namazı farz kıldı" dedi. Bk. Müsned, 11/400,
H.no:9172 (Ubeydullah b. Zahr, hem Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) hem de Ebû
Hüreyre'nin talebelerinden hadis işitmediği için senedi kopuktur ve bu sebeple
hadis mu'dal olup isnadı zayıftır. Ancak, hadis İbn Abbas'm rivayeti ile
desteklendiği için isnadı zayıf da olsa hükmen merfu olan bu mevkuf rivayet
hasene yükselir).
Hz.Âİşe'den
(Radıyallahü anlıa) şâh\di için bk. Nesâî, Salât, 3, H.no:451-453.
[13] Savaş vb. olağanüstü durumlarda.
[14] Lafız olarak,/ö/t kıldı, şeklindedir.
[15] Korku namaza ile ilgili âyetler için bk. Bakara 2/239;
Nisa 4/102.
[16] Tahavî, Şerhu Meâni'l-âsâr, 1/308-309.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/266-267.
[17] Sened:
Hasen: Müsned, 11/109,
H.no:5884; Ebû Dâvüd, Taharet, 97, H.no:247; İbn Şahin, Nâsihu'l-hadîs
vemensûhuhû, s.62-63, H.no:45; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/179, 244;
Hadisin senedinde
Abdullah b. Usm (İbn İsmet) el-Kûfî bulunmaktadır. Künyesi Ebû Ulvân olan bu
râvi tenkide maruz kalmıştır. Ebû Ulvân için 2/872.hadise bk.
Ayrıca senedinde Eyyûb
b. Câbir b. Seyyar es-Sühaymî el-Kûfî (Ebû Süleyman el-Yemâmî) de
bulunmaktadır. Tİrmİzî ve Ebû Dâvûd bir, Ahmed b. Hanbel ise beş rivayetini
nakleder. Tirmizî bu râvinin rivayeti İçin "hasen-sahih" hükmü
vermiştir. Bk.Sünen, Menâkıb, 11, H.no:3644. Zehebî ve İbn Hacer râvinin zayıf
olduğunu belirtirler. Bk.Kûşif, Trc.no:512; Takrîb, Trc.no:607; İbnü'l-Cevzî bu
hadisin sahih olmadığını belirterek: "İbn Hibbân, Abdullaiı b. Usm'un
münkeru'l-hadis olduğunu, sika râvilerden, sikaların hadislerine benzemeyen
nakillerde bulunduğunu, hattâ onun rivayetlerinin zayıf sayılmış ve
uydurulabilmiş olacağını söylediğini; Eyyûb b. Câbir hakkında da Yahya b.
Main'in hadiste bir hiç olduğunu İfade ettiğini" nakleder. Bk.
el-Itelü'l-nıütenâhiye, 1/332; Ebu'l-Ferec İbnü'l-Cevzî bir diğer eserinde Ebû
Zür'a'nın da "vâlıi'l-had i s/hadisi zayıf dediğini ilâve eder.
Bk.et-Tahkîk fi ehâdîsi'l-lulâf, Mİ5.
Ahmed Muhammed Şâkir:
"Bazı âlimler hafızası hakkında tenkidde bulunmuşlardır. Ahmed b. Hanbel;
"Hadisi saduk birinin rivayeti gibidir" der, Nesâî Duafâ'sında
zikrederek zayıf sayar, Bulıârî ise zayıflar arasında görmez.
et-Târihu'1-evsat'ında: "Kaidesi Muhammed-den daha sikadır" der.
et-Târihu'1-kebîr'inde ise cerh etmez" diyerek Buhârî ve Ahmed b. Hanbel'in
sika sayışını tercih ederek hadise sahih hükmü verir.
Ahmed b. Hanbel ve Buhârî'nin ifâdelerinden sika oluşu değil, sadûk
oluşu anlaşılabilir. Bu sebeple hadise hasen hükmü verdik.
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/267.
[19] Sened:
Sahih: Mtfnwtf, 11/400,
H.no:9l69; Benzer rivayetler için bk. H/359, H.no:8700; 11/414, H.no:9327;
11/484, H.no: 10234; Miu/jm, Taharet, 14-16; Tirmizî, Salât, 46,
H.no:214 (Câbir, Enes
ve Hanzala el-Üseyyidî'den (Radıyallahü anh) de nakiller vardır. Ebû
Hüreyre'nin hadisi ise hasen-sahihtir); îbn Mâce, İkâme, 79, H.no: 1086;
Hârûn: Hârûn b. Saîd
el-Eylî'dir ki Müslim'in de hocasıdır. Müslim de aynı tarik ve aynı metinle bu
hadisi nakleder.
Müsned, 11/359,
H.no:8700. hadisin senedinde geçen Ahmed b. Hanbel'in hocası Ebû Ca'fer
Muhammed b. Ca'fer el-Bezzâz el-Medâinî (v.206/821) sikadır. Ancak içlerinde
Ahmed b. Hanbel'in de adının geçtiği bazı âlimlerin bu râviyi zayıf saydığı
belirtilmektedir. Meselâ Ahmed b. Hanbel'in: "Medâin'deki Muhammed b.
Ca'fer'den hadis işittim. Fakat kendisinden hiçbir rivayette bulunmadım"
dediği nakledilmektedir. Zehebî: "Ebû Dâvûd kendisinde bir beis olmadığını
söyler. Fakat diğer âlimler "leyyin/zayıf sayarlar" der. fik.Kâşif,
Trc.no:4772; İbn Hacer ise: "saduktûr, ama zayıflığı vardır" der.
Bk,Takrîb, Trc.no:5788. Tirmizî ve Dârİmî bir, Ahmed b. Hanbel ise 14
rivayetini nakleder. İbn Hacer ve Zehebî, Müslim'in de kendisinden rivayet
ettiğine işaret etmişlerdir. Tirmizî, bu râviden naklettiği rivayeti için:
"hasen" hükmü vermiştir. Bk.Sünen, Et'ıme, H.no:1860);
Müsned, ü/414,
H.no:9327.hadisin senedinde geçen Salih el-Muallim ise meçhuldür. Fakat bu râvi
senedde mütâbİlerİ İle birlikle zikredilmiştir:
Ayrıca bir sonraki
8/878.hadise bk.
[20] Yani, beş vaktin her biri Önceki namaz vaktine kadar
olan küçük günahlara keffârettir.
[21] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/268.
[22] Sened:
Sahih: Müsned, 11/506,
H.no:lÛ524; Benzer rivayet İçin bk, 11/229, H.no:7129 (Bu rivayette Abdullah b.
es-SSİb'in Ebû Hüreyre'den (Radtyallahü anlı) bizzat kendisinin aldığı
görülmektedir); Müslim, Taharet, 14-16; Tirmizî, Salât, 46, H.no:214 (Câbir,
Enes ve Hanzala el-Üseyyidî'den (Radıyallahü anlı) de nakiller vardır. Ebû
Hüreyre'nin hadisi ise hasen-sahihtir); İbn Mâce, İkâme, 79, H.no:1086; İshâk
b. Râhûye, Müsned, 1/397, H.no:435; Beyhakî, Şuabü'l-îman, 111/309, H.no:3620.
Heysemî hadisi muhtasar
olarak vermiş ve: "Hadisin bir kısmı Sahih'te zikredildi. Ahmed b. Hanbel
müphem bir râvi aracılığı ile de nakletti" demiştir. Bk.Mecma', V/224.
Ahmed Muhammed Şâkir
hadis hakkında şu değerlendirmeyi yapar: "Hadisin senedinde görülen durum:
Abdullah b. es-Sâib'in Ebû Hüreyre'den (Radtyallahü anlı) hadis nakletmemiş
olmasıdır. Yâni o, ensardan bilinmeyen birinden, o da Ebû Hüreyre'den
nakletmİştir. Fakat rivayetleri araştırdığımızda seneddeki müphem râvinin
bulunduğu ziyâde bir hatadır. Bu hata da en azından sahihliği üzerinde şüphe
doğurmaktadır. Hâkim: "Yezid b. Hârûn - Avvâm b. Havşeb - Abdullah b.
es-Sâib el-Ensârî - Ebû Hüreyre rivayet zinciri ile hadisi nakleder.
Bk.Müstedrek, 1/207, H.no:412 (Hâkim: "Müslim'in şartına/râvİsine göre
sahihtir. Müslim, Abdullah b. es-Sâib b. Ebi's-Sâib el-Ensârî ile delil
geiirmiş/rjvâyetlerini eserine almıştır. Hadisin herhangi bir illetinin
bulunduğunu bilmiyorum" der. Zehebî de bunu onaylar); Hâkim hadisi
muhtasar olarak da nakleder:
BkMiistedrek, IV/288,
H.no:7665 (Hâkim: "Bu isnadı sahih bir rivayettir. Buhârî ve Müslim
eserlerine almamıştır" der. Zehebî de bunu onaylar); Görüldüğü gibi
rivayetlerin hiçbirinde müphem râvinin ismi geçmemektedir." Abdullah b.
es-Sâib'in el-Ensârî nisbeti hadisi yazanları yanlışlıkla "Ensârî'den
biri" demeye götürmüş olabilir.
Müsned'in ikinci
rivayeti tercih edilseydi daha uygun olurdu.
Ayrıca bir önceki 7/877. hadise bk.
[23] Bk. tbn Hacer, Felhu 'l-Barî XXIII/205.
[24] İslâm cemaatinden ayrılmak, Kur'ân, Sünnet ve selefin
yolundan ayrılmak, Müslümanları bırakıp kafirlerle dost olmak ve İslâmı terk
elmek şeklinde tezahür eder. (Bennâ, age., II/l 19).
[25] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/268-270.
[26] Sened:
Hasen: Müsned, V7438,
H.no:23597; Bezer rivayet için bk. V/438-439, H.no:23606; Dârimî,
Vudû\45,H.no:725;
Senedinde Ali b. Zeyd
b. Cüd'ân bulunmaktadır. Heysemî, Ali b. Zeyd'in zayıf olduğunu, kendisiyle
delil getirilip getirilmeyeceğinde ihtilafın varlığını ifade etti. Bk.Mecma',
1/128; Bûsirîde aynı şeyleri söyler. Bk. Misbâhu'z-zücâce, IV/228. Bulıârîbu
zat hakkında herhangi bir değerlendirme yapmaz. Bk. et-Târihu 'l-kebîr, VI/275,
Trc.no:2389; İbn Hacer, bu râvi hakkında "zayıftır" derken
(Bk.Takrîb, Trc.no:4734); Zehebî: "Hadis hafızlarından biridir; fakat sebt
(hafızası kuvvetli) değildir" der ve Dârekutnî'nİn bu zat hakkındaki şu görüşünü
nakleder: "O, benim nazarımda leyyin/zayıf olarak kalacaktır."
Bk.Kâşif, Trc.no:3916. İmam Müslim, bu râviyi (Sabit el-Bünâni ile birlikte)
mütâbaat açısından eserine almıştır. "BkSahih, Cihâd, 100; Tirmizi ise:
"Saduktur; ancak bir başkasının mevkuf yaptığı haberleri merfû yapar"
diyerek sadece zaptını tenkid etmiştir. İşte bu sebeble de bazı âlimler, bu
râvînİn hadislerini hasen olarak telakki etmişlerdir. Fakat Tirmizi, bu râvînîn
de yer aldığı hadislere "hasen-sahih" hükmü de verir. Bk.Sünen, Taharet,
80, H.no:109 (Ahmed Muhammed Şâkir, sika olduğunu; hakkında tenkidde
bulunanların ise delilsiz hareket ettiklerini ifade eder); Radâ, H.no:1146;
Fiten, H.no:2192; Zühd, H.no:2330; İsti'zân, H.no:2698; Edeb, H.no:2829;
Tefsir, H.no:3168; Menâkıb, H.no:3615, 3753, 3902; Sadece sahih dediği de olur:
Cuma, 39, H.no:545; Yalnızca hasen hükmü verdiği hadisler için bk. Cuma,
H.no:589; Savm, H.no:764; Fiten, H.no:2248, 2254; İlim, H.no:2678; Tefsir,
H.no:2991, 3107, 3142, 3148,3187, 3206; Deavât, H.no:3455; Menâkıb, H.no:3854.
AIİ b. Zeyd için
29/180.hadisin tahricine bk.
Ebû Zer'den (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. 10/880.hadis.
[27] Yani sabah, öğle ve ikindi namazları (İbn Kesir,
Tefsir, 11/399; Bennâ, age., 11/200)
[28] Yani akşam ve yatsı namazları (İbn Kesir, Tefsir,
11/399; Bennâ, age., 11/200)
[29] Yani beş vakit namaz (Bennâ, age., 11/200)
[30] Hûd 11/114.
[31] Suyûtî, Tedribü'r-râvt, 358-360.
[32] Müselsel rivayetler hadis kitapları içinde dağınık
olarak bulunması yanında müstakil kitaplarda da toplanmıştır ki Kettânî bu
kitapların 400 kadar olduğunu bildirir. Bunlardan bazıları: 1-Hafız Zehebî,
el-Azbu's-seiset ft'l-hadisi'l-müselseİ; 2-Ebû Nuaym el- İsfehânî,
Müsehelât; 3- Suyûtî,
Müselselâtü'l-Kübrâ...
(Bk.Kettûnî,
er-Risâletü'l-mustatrafe (Trc.
Hadis Literatürü) 122-129); Muhammcd b. Yasîn b. Muhammed el-Fâdûnî, el-Ucâle
fi'l-elıâdîs el-müselsele.
[33] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/270-272.
[34] Sened:
Hasen: Müsnedî, IY19,
H.no:21448.
Senedinde Ebû Salih
Abdülcelil b. Alıyye el-Kaysî var. İbn Hacer: "saduktur bazen hata
yapar" hükmü verir. ük.Takrîb, Trc.no:3747; Zehebî İse
"saduktur" demekle yetinir. Bk.Kâşif, Trc.no:309I. Ebû Dâvûd bir,
Ahmed b. Hanbel İse beş rivayetini nakleder.
Muzâhim b. Muâviye
ed-Dabbî de tenkid edilmiştir. Bu râviyi Ebû Hatim meçhul, İbn Hıbbân sika
saymış; Ahmed b. Hanbel sadece bir rivayetini nakletmiştir. Buhâri, herhangi
bîr cerh ve tadilde bulunmamıştır. et-Târihu'İ-kebîr, VIII/23, Trc.no;2013; İbn
Ebî Hatim meçhul sayar. Bk. el-Cerhu ve't-ta'dîl, VIII/404, Trc.no:1857; İbn
Hıbbân sika râvîleri arasında saymıştır. Bk es-Sikât, V/451, Trc.no:5675; İbn
Hacer, Ebû Hâtİm'in "meçhuldür" görüşünü nakleder. Fakat sahâbiden
Ebû Zer yerine Ebu'd-Derdâ'nın ismini vermiştir. Bk. Lisânü'l-mîzân, VI/19,
Trc.no:68; Bir diğer eserinde ise önceki görüşleri nakletmiştir.
Bk.Ta'cîlü'l~menfaa, s.398, Trc.no:1025; Hüseynî de benzer nakillerde bulunur.
Bk.el-lkmût, s.403, Trc.no:835.
Hcysemî Ahmed b.
Hanbel'İn râvilerinin sika olduklarını söyler. Bk.Mecma', 11/248.
Münzirî de hadisin
hasen olduğunu ifade eder. Bk.Tcrğîb, 1/151.
Selman el-Fûrisî'den (Radtyallahü anlı) şahidi İçin bk. 9/879.hadis.
[35] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/272-273.
[36] Sened:
Sahih: Müsned, 1/71,
H.no:513; Heysemî: "Hadisin bir bölümü Sahih'te geçmektedir. Bu rivayeti
ise Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'Iâ ve Bezzâr nakleder. Osman b. Affan'ın mevlâsı
Haris b. Abdullah'ın dışındaki râvİIer sahih hadis ricâlindendir. Bu zât da
sika biridir. BkMecma', 1/297. Heysemî'nin bahsettiği Haris, Haris b. Abdullah
değil, Haris b. Abd/Ubeyd'dir. Haris b. Ubeyd Ebû Salih el-Medenî ise İbn
Hıbbân ve Iclî tarafından sika sayılmıştır.
[37] İbnü'1-Esir, Nihaye, IV/320.
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/273-274.
[39] Hasenat ve seyyiât ile ilgili birçok âyet
bulunmaktadır. Bâkıyât ile ilgili iki
âyet bulunmaktadır;
'Mal ve çocuklar dünya hayatının çekici süsüdür. Kalıcı olan salih
davranışlar İse sevap ve emel olarak Rabbin katında daha hayırlıdır.' (Kelıf
18/46). Diğer âyet için bk. Meryem 19/76.
[40] Ya da noksanlıklardan münezzehtir.
[41] İbnü'1-Esir, age., 1/462.
[42] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/274.
[43] Sened:
Sahih: Müsned, 1/67,
H.no:484; Benzer rivayetler için bk. 1/57, H.no:400 (200/508. hadis); Bir başka
rivayet:
1/68, H.no:489; Mâlik,
Talıâret, 29; Buhârî, Vudû', 24; Müslim,-Taharet, 6; Tayâlisî, s.13-14,
H.no:76-77; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, HI/10-11, H.no:2729;
Senedinde Âsim b.
Behdele var. Âsim b. Ebi'n-Necûd Behdele el-Esedî (v. 128/746), sika sayılmıştır.
Hafızası hakkında konuşan ise Dârekutnî'dir. Buhârî ve Müslim'in mütâbî
râvilerindendir. Bk.Kâşif, Trc.no:2496; Abde b. Ebî Lübâbe'ye mütâbî olarak
kullanıldığı hadisler için bk.Buhârî, Tefsir, 113, 114; Müslim, Siyam, 220;
Âsim b. Behdele el-Esedî el-Kûff'nin Buhârî dört, Müslim bir, Tirmİzî 32, Nesüî
29, Ebû Dâvûd 21, İbn Mâce 29, Ahmed b. Hanbel 246, Dûrimî 23 rivayetini
nakleder. Tirmizî'nin, hadislerini "hasen-sahih" saydığı rivayetler
için bk. Sünen, Cum'a, 63, H.no:593; Savm, 72, H.no:793; Buyu', 4, H.no:1208;
Fiten, 24, 52, 71, H.no:2188, 2230-2231, 2258; Zühd, 50, 57, H.no:2387, 2398;
îmân, 8, H.no:2616; Fezâilü'l-Kur'ân, 18, H.no:2914-2915; Kıraat, 9, H.no:2944;
Tefsîr, 8/1, 17/17,97/2, H.no:3079, 3147,3351; Deavât, 98, H.no:3535-3536; Menâkıb,
23,64, H.no:3744, 3898;
Ayrıca 199/507, 200/508
ve bir sonraki 13/883.hadise bk.
İbn Mes'ûd'dan
(Radıyatiahu anlı) şahidi için bk. 18/888.hadis.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/274-275.
[45] Sened:
Sahih: Müsned, 1/57,
H.ııo:406; Benzer rivayetler için bk. 1/66, H.no:473 (Bu rivayette Humran'ın
Basra Mescidi'nde Ebû Bürde kanalı ile Hz.Osman'dan (Radıyallahü anlı)
naklettiği görülmektedir); î/69, H.no:503; Müslim, Taharet, 10-11; Nesât,
Taharet, 108, H.no:145; îbn Mâce, Taharet, 57, H.no:459; Bezzâr, U/12,
H.no:416;
Hadisin şâhidleri:
a-Ebû Saîd'den
(Radıyallahii anh) şahidi:
Müsned, IH/39, H.no:
11286 (Atıyye sebebiyle hasendir. Fİras b. Yahya el-Hemdânî sadûk bindir); îbn
Huzeyme, III/159, H.no:1817 (sahih); Heysemî, Mecma', 11/171. b-İbn Mesûd'dan
(Radıyallahii anh) şahidi: 18/888.hadis. c-Ebû Hüreyre'den (Radıyatlahü anh)
şahidi: 7-8/877-878.hadis. d-Ebû Mâlik el-Eş'arî'den (merfû olarak) şahidi:
Heysemî, Taberânî'nin
Kebir'inde naklettiğini, senedinde Muhammed b. İsmail b. Ayyâş'ın bulunduğunu,
Ebû Hâtim'in, bu râvinin babasından hadis duymadığını söylediğini, bu rivayetin
de babasından yaptığı bir nakil olduğunu, diğer râvilerinin ise sika
sayıldıklarını belirtir. BkMecma', 1/299;
e-Ebû Bekre'den (Radıyallahü
anh) (merfû olarak) şahidi: ( i~M jı *«Jrij ,.^-jLi oi^ujı
Heysemî, Taberânî'nin
Kebir'inde naklettiğini, senedinde Halil b. Zekerİyya'nın bulunduğunu, bu
rûvinin metruk ve kezzab olduğunu belirtir. BkMecma', 1/300; f-Enes'ten
(Radıyallahü anh) (merfû olarak).şahidi:
Abdilrrezzâk, IH/267,
H.no:5588; Ayrıca bir Önceki 12/882.hadise bk.
[46] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/276.
[47] Sened:
Sahih: Müsned, 1/72,
H.no:5I8; İbnMâce, İkâme, 193, H.no:1397 (Osman b. Affan'ın naklettiği hadisin
râvileri sikadır. Tİrmizî ve Nesâî Ebû Hüreyre'den (Radıyallaltiianh)
naklederler).
Câbİr'den (Radıyallahü
anh) şahidi için bk.17/887.hadis.
Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bir sonraki 15/885.hadise bk.
Sa'd b. Ebî Vakkas'tan
(Radıyallahüanh) şahidi için bk. 16/886.hadis.
[48] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/276-277.
[49] Sened:
Sahih: Müsned, 11/379,
H.no:8908; Benzer rivayetler için bk, H/441, H.no:9653:
11/426, H.no:9473-9474;
fîu/iân, Mevâkît, 6; Müslim, Mesâcid, 283; Tinnizİ, Edeb, 80, H.no:2868 (Hadis,
Câbir'den (Radıyallahü anh) de nakledilir. Ebû Hüreyre'nin rivayeti ise
hasen-sahihtir); Nesâî, Salât, 7, H.no:460; Dûrimû Salât, 1, H.no:1187; İbn
EbîŞeybe, 11/389.
Hz.Osman'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bir önceki rivayete bk.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/277-278.
[51] Sened:
Sahih: Müsned, 1/177,
Rno:1534; İbn Huzeyme, 1/160, H.no:310; Hâkim, 1/316, H.no:718 (İsnadı
sahihtir. Ancak Buhârî ve Müslim Sahih'lerine bu hadisi almamışlardır. Çünkü
onlar Mahrarne b. Bükeyr'in hadisleri ile delil getirmezler. Hadisteki illet
Mısırlı birçok âlime göre, Mahrame'nin yaşının küçüklüğü sebebiyle babasından
hadis işkmemesidir. Fakat bazıları babasından hadis aldığını ispat
etmişlerdir); Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 111/42, H.no:2814; Makdist, IH/193 194,
195, H.no:988, 990 (isnadı sahihtir); Heysemî, hadisin Taberânî'inin Evsat'ında
ve Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde nakledildiğini, Ahmed b. Hanbel'in
râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını ifâde eder. Bk. Mecma', 1/297.
İki kardeşin hikâyesini
Talha b. Ubeydullah, Ebû Hüreyre ve Ubeyd b. Hâlid (Radıyallahü anhüm) de
nakleder. Talha b. Ubeydullah'ın rivayeti İçin bk. Müsned, 1/163, H.no:1403.
[52] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/278-279.
[53] Sened:
Sahih: Müsned, M/317,
H.no:14345; Benzer rivayet için bk. III/305, H.no: 14209; Müslim, Mesâcid, 284;
Dârimî, Salât, 1, H.no:l 186; İbn EbîŞeybe, 11/389; Ebû Avâne, 11/20;
Taberâııî, el-Mu'cemü'l-kebîr,VUVl62.
Hz.Osman ve Ebû Hüreyre (Radıyallahii anhüma) şâhidleri için önceki iki
hadise bk.
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/279.
[55] Sened:
Sahih: Müsned, 1/402, H.no:3811; Mükerrer için bk. 1/407, H.no:3865; Bu
rivayetin ilk kısmı Tevhid bölümünde 36/36.hadiste zikredilmişti. İbn Mes'ûd
(Radıyallahii anh): İki önemli haslet vardır. Bunlardan birini Rasûlullah'tan
(Sallallahü aleyhi ve sellem) duydum ve diğeri kendi kanâatimdir. (Rasûlullah
dedi ki:) "Kim Allah'a ortak koşarak Ölürse cehenneme gider."
Ben de; 'Kim hiçbir
şeyi Allah'a ortak ve eş koşmadan ölürse cennete gider' diyorum. {Müsned,
1/374, H.no:3552.
Benzer rivayetler için
bk. 1/382, H.no: 3625; 1/425, H.no: 4038, 4043; 1/443, H.no: 4231-4232; 1/462,
H.no:4406; 1/464, H.no: 4425; Buhârî, Cenâiz, 1; Tefsîr, 2/22; Eymân, 19;
Müslim, îmân, 150; Tayâlisî, Müsned, 1/206, H.no: 254; İbn Hıbbân, 1/235,
H.no:251; Nesaî, es-Sünenü't-kübrâ, VI/293, H.no:1101i; Ebû Ya'la, Müsned,
DC/22, H.no:5090; IX/126, H.no:5198; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, X/187, 189,
H.no:10410, 10416; Bezzâr, Müsned, V/103-104, 127, H.no:1681, 1713; Şâşî,
Müsned, 11/60-61, H.no:558-560; İbn Mende, îmân, 1/215, H.no:73; Ebû Avâne,
1/27, H.no:30.)
İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anlı) nakledilen diğer rivayet:
Abdünezzâk, 1/48,
H.no:147; İbn Ebî Şeybe, 11/159, H.no:7644; Bezzâr, V/121, H.no:1704; Heysemî,
Bezzâr ve Taberânî'nin Kebir'inde nakledilen hadisin senedinde münkeru'l-hadis olan
Salih b. Musa'nın bulunduğunu belirtir. Bk.Mecma\ J/298.
Hz.Osman'dan
(Radıyaüahü anlı) şahidi için 12/882.hadİse bk.
[56] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/279-280.
[57] Sened:
Hasen: Müsned, V/260,
H,no:22138;
Hz.Osman'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1/67, H.no:483; 1/71, H.no:516;
Afits/im, Taharet, 7. Ayrıca 12-13/882-883.hadislere bk.
Ebu'r-Rasâfe meçhuldür.
Heysemî, "Bu zat hakkında cerh ve tadilde bulunan biri olduğunu
bilmiyorum" der. Bk.Mecma', 1/298.
Bennâ senedinin ceyyid olduğunu beyan eder. Bk. Bulûğu'l~emânî, 11/204.
[58] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/280-281.
[59] Sened:
Hasen: Müsned, V/413.
H.no:23395; Tabe'rânî, el-Mıı'cemü'l-kebîr, IV/126, H.no:3879;
Zamzam b. Zür'a b. Sevb
el-Hadramî sadûktur ve bazen hata yapar. Bu zatın Ebû Dâvûd on, Ahmed b. Hanbel
dokuz rivayetini nakleder.
Hamza Ahmed ez-Zeyn ise
"İsmail b. Ayyaş hakkında (enkid olmasına rağmen hadis hasendir" der.
Heysemî, senedinin
hasen olduğunu belirtir. Bk. Mecma', 1/298. Miinzİrî de hadisin hasen olduğunu
söyler. Bk.Terğîb, 1/239.
[60] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/281.
[61] Sened:
Zayıf: Müsned, 11/390,
H.no:9043; Hocası Mûsâ b. Dâvûd'dan naklettiği benzer rivayet:
11/403, H.no:9212;
(Ahmed Muhammed Şâkir birinci rivayet İçin hasen, bu rivayet için zayıf hükmü
verir. Ahmed b. Hanbel'in Esved b. Âmir ve Mûsâ b. Dâvûd isimli farklı iki
hocasının haricinde hadisin senedi birdir.) İbn Mâce, Tıb, 10, H.no:3458:
(Bûsırî, hadisin
senedinde cumhurun zayıf saydığı Leys b. Ebî Süleym'in bulunduğunu belirtir.)
Ayrıca senedinde Ebu'l-Münzİr Zevvâd/Züâd b. Ulbe vardır. Bûsırî bu râvinin de
zayıf olduğunu belirterek İbn Hıbbân'ın: "Gerçekten hadisi çok münkerdir.
Sika râvilerden aslı olmayan, zayıf râvilerden ise maruf olmayan nakillerde
bulunur" dediğini nakleder.)
Tirmizî de Ebu'l-Münzir
ve Leys b. Ebî Süleym bulunan bir rivayet için: "İsnadı kuvvetli
değildir" ifâdesinde bulunur. Bk.Sünen, Talâk, H.no:l 186;
Zevvâd/Züâd b. Ulbe'nin
de bu rivayetlerinden başka rivayeti bulunmamaktadır. Ebû Davud'un kendisini
faziletli bir insan olarak tanıtması râvinin sika olmasını gerektirmez, tbn
Nümeyr: "Sadûk bir şeyhtir" derken, Yahya b. Maîn bu râviyi zayıf
saymıştır. Iclî, Zevvâd hakkında: "bir beis yoktur", İbn Nümeyr:
"sâlihtir" derken; Nesâî tenkid etmiştir.
İbn Mâce ile Ahmed b.
Hanbel'in metninde dikkatimizi çeken bir lafız farkı bulunmaktadır: İbn
Mâce'de, Ahmed b. Hanbel'in metninde ise lafzı vardır. siyaka daha uygun
görünmektedir.
[62] Metindeki söz Arapça olmayıp Farsçadır. Her hâlde Ebû
Hüreyre'nin bildiği bir dildir. Manası, 'Kamından şikayetin mi var?'
şeklindedir. (Sİndî, Şetim İbn Mâce İV/98); Bennâ siyaktan 'Namaz kıldın mı?'
şeklinde anlamıştır, ancak bu doğru değildir. (Bk. Bennâ, age., ü/205)
Aclûnî, Peygamberimizin
'Ey Selman, üzüm çift çift, hurma tek tek (yenir)'şeklindeki Farsça
konuşmaların sabit olmadığını belirtmiştir. Zira ona göre aynı dili
konuşanların söz arasında yabancı dilde ilâvelerde bulunması hoş karşılanmaz.
(Bk. Aclûnî, Keşfü'l-hafâ 11/422)
Ancak yukarıdaki hadiste Rasûlullah öğrendiği ve Ebû Hüreyre'nin de
bildiği bir cümleyi söylemiş olabilir, bunun sebebi nükteli konuşmadır ya da
başka bir şey... Doğrusunu Allah bilir.
[63] İbn Mace bu rivayeti (*ü*S au-Ji) 'Namaz Şifadır'1
başlığı altında zikretmiştir. Diğer kitablardaki rivayette de Ebû HUreyre
'evet' şeklinde cevap vermektedir ki manaya uygun olan budur. (Bk. İbn Mâce,
Tıb, 10, H.no:3458; Ahmed b. Ebû Bekir, Misbâhü'z-zücâce IV/59); "İbrahim
b. Muhammed el-HUseynî ise O> ^£^) şeklinde fiilin Arapça olduğunu belirtir.
(el-Beyân ve't-târif IV134)
[64] Namaz kalp hastalıklarına karşı şifa ve günah işlemeye
mani olan/silen bir ibadettir. Zira Kur'ân'da Allah; Şüphesiz namaz ahlâksızlık
ve kötülük işlemeyi engeller', 'Kur'ân'da şifa ve mü'minler için rahmet olan
(âyetleri) indirdik' buyurmaktadır.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/281-282.
[65] Sened:
Sahih: Afiünerf, IV447,
H.no:9740; !bn Hıbbâo, VI/300, H.no:2560; Heysemî hadisi Ahmed b. Hanbel'e ve
Bezzâr'a nisbet eder ve her ikisinin isnâdındaki râvİIerin sahih hadis ricali
olduklarını belirtir. Bk.Mecma', 11/258; VI1/89; Bennâ senedinin ceyyid
olduğunu beyan eder. Bk. Bulûğu'l-emânî, 11/205.
[66] Metinde geçen
kelimesi burada, işlemek-yapmak, manasındadır.
[67] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/282-283.
[68] sened:
Sahih: A/Swu?4 III/313,
H.no:14303; Benzer rivayetler için bk. III/334, H.no:14752; ffl/366,
H.no:14878-14879; III/384, H.no:15056; A/its/im, Sıfalü'l-kıyâme, 65; Tirmizî,
Birr, 25, H.no:l937 (Bu konuda Enes ve Amr b. el-Ahvas'tan (Radıyallahü anh) da
rivayet bulunmaktadır. Câbir'in rivayeti ise hasendİr);
Hadisin şahidi olarak
Ebû Hurre er-Rakâşî'nin sahâbî olan amcası kanalı ile naklettiği veda
hutbesinde de bu lafızları görmekteyiz:
Bk. Müsned, V/72-73,
H.no:20573.
[69] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/283-284.
[70] Sened:
Hasen: Müsned, III/340,
H.no: 14597; Tirmitf, Taharet, 3, H.no:4; Taberânî, el-Mu'cemü's-sağîr,
H.no:596; Suyûtî, hadisin hasen olduğunu belirtir. ~&V..el-Câmiu'ssağir,
H.no:8192; Senedinde Yahya el-Kattât var ki bazıları bu râvîyi zayıf sayarken,
İbn Adiy: "Hadisleri bana göre hasendir" der. Bennâ,
İbnü'l-Arabî'nin: "Câbir'in rivayeti bu konuda en sahih rivâyetttir",
İbn Hacer'İn ise: "Câbir'in hadisi hasendir" sözlerini nakleder. Bk.
Bülûğu'l-emânî, 11/206. Bu hadis "Abdest almanın fazileti ve bu konuda
titizlik" konusunda 181/489.hadiste zikredilmişti.
Müsned'de Hz.Ali'den
(Radıyallahü anh) benzer bir rivayet nakledilir: Jl* Jü
Allah Rasûlü
(Sallaltahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: "Namazın anahtarı abdest,
tahrimesi/namaza giriş tekbîr, tahlili/çıkışı ise selâmdır." Bk. Müsned,
1/123, H.no: 1006; 1/129, H.no: 1072; Ebû Dâvı'ıd, Taharet, 31, H.no:61; Salât,
73, H.no:618; Tirmizî, Taharet, 3, H.no:3; Dârimî, Vudû', 22, H.no:693; İbn
Mâce, Taharet, 3, H.no: 275; Dârekutnî, 1/360, 379; Beyhakî,
es-SünenÜ'l-ktibrâ, 11/15, 173, 253, 379; Suyûtî, hadisin hasen olduğunu
belirtir. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:8193.
Ebû Saîd'den
(Radıyailahti anh) şahidi için bk. Tirmizî, Salât, 62, H.no:238 (hasen); İbn
Mâce, Taharet, 3, H.no: 276; Dârekutnî, 1/359, 365; Hâkim, Müstedrek, 1/223-224,
H.no:457; Beyhakî, es-Süııenü'l-kübrâ, 11/379-380;
İbn Abbâs'tan
(Radıyallahü anhüma) şahidi için bk.Heysemî hadisin Taberânî tarafından
nakledildiğini, senedinin zayıf olduğunu belirtir. Bk. Mecma', 11/104
Abdullah b. Zeyd'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.Heysemî hadisin Taberânî tarafından
nakledildiğini, senedinin zayıf olduğunu belirtir. Bk. Mecma', 11/104
İbn Mcs'ûd'ûan
(Radıyallahüanh) şahidi için bk. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/15.
[71] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/284.
[72] Sened:
Hasen: Müsned, 1/60,
H.no:423; Abd b. Humeyd, Müsned, s.47, H.no:49; Hâkim, 1/144, H.no:243;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrû, 1/358; Şuabü'l-îmân, 111/39-40, H.no:2808; Heysemî
aynı lafızla hadise işaret ettikten sonra hadisin Abdullah b. Ahmed b. Hanbel
tarafından Müsned'e yaptığı ziyâdeler arasında rivayet edildiğim, Ebû Ya'lâ'nm,
Bezzâr'ın ise benzer lafızla naklettiğini belirterek râvilerinin sika
olduklarım ifâde eder. BkMecma', 1/288; Buradaki senedden de anlaşıldığına göre
hadis Zevâİd'den sayılır. Fakat Bennâ âdeti üzere (z.) remzi kullanmamıştır.
Abdülmelİk b. Ubeyd
es-Sedûsî meçhul biridir. Bk.İbnii'l-Medînî, el~Ilel, s.96, H.no:I63; Bennâ ise
elindeki nüshalardan hareketle, bunu Abdullah'ın Zevâid'inden değil, Ahmed b.
Hanbel'in nakli olarak kabul eder. Bk. Bulûğu 'l-emânî, 11/206.
Suyûtî hadisi Ahmed ve
Hâkim'e nispet eder. Bk. el-Câmiu's-sağîr, H.no:8859; Münâvi ise: "Hâkim'in: "isnadı sahihtir" dediğini
Zehebî'nİn Telhîs'te bunu
onayladığını, fakat Mühezzeb'de
Abdülmelİk'in meçhul olduğunu söylediğini belirtir. Bk.Feyzu'l-kadtr, VI/235.
Osman b. Ömer aslında Ahmed b. Hanbel'in hocasıdır. Fakat burada başka bir
hocası kanalı ile bu hocasından nakilde bulunmuştur.
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/284-285.
[74] Sened:
Hasen: Müsned, III/128,
H.no:l2234; Benzer rivayetler için bk. III/128, H.no:12233; IH/199, H.no:12991;
III/285, H.no: 13970 (Bu rivayette geçen Ahmed b. Hanbel'in hocası Affan'm
hocası Sellâm Ebû'l-Münzir b. Süleyman el-Müzenî el-Kârî en-Nahvî, hafızası
hakkındaki tenkide rağmen sika sayılmıştır); Nesaî, Işratü'n-nisâ, 1,
H.no:3937-3938; Ebû Ya'Iâ, VI/199, H.no:3482; Hâkim, 11/174, H.no:2676
(Müslim'in şartına/râvisine göre sahihtir. Zehebî de bu görüştedir); Makdisî,
1V/427-428, H.no:1608; V/U2-113, H.no:1736-1737; Ebû Saîd ve Sellâm
sadukturlar.
Suyûtî lıasen hükmü
verir. Bk. el-Câmiu's-sağîr, H.no:3669; Münâvi ise: "Irâki'nin:
"isnadı ceyyiddir", İbn Hacer'in "haserıdir" dediklerini
naklederek Suyûtî'nin hadisi Ahmed b. Hanbel'e nispet etmesini eleştirir.
Bk.Feyzu'l-kadîr, 111/489-491. Görüldüğü gibi hadis Ahmed b. HanbeVİn
naklettiği rivayetlerden biridir.
Enes'ten (Radıyallahü
anh) nakledilen benzer bir rivayet:
Deylemî, 11/119,
H.no:2622; Bu hadis hakkında geniş bir bilgi için bk. Aclûnî, Keşfü'l-hafâ,
1/405-407, H.no:1089.
[75] Ya da 'gözümün nuru, namaz içinde kılındı'.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/285.
[76] Sened:
Hasen: Müsned, 1/245,
H.ııo:2205; Benzer rivayetler için bk. 1/255, H.no:2301; 1/296, H.no:2694;
Abdb. Humeyd, s.222, H.no:666;
Ali b. Zeyd zayıf,
Yusuf b. Milırân ise "leyyinü'l-hadis"tir.
Heysemî, hadisin Ahmed
ve Taberünî tarafından nakledildiğini, senedinde hakkında tenkit bulunan Ali b.
Zeyd'in bulunduğunu, diğer râvilerin ise sahih hadis ricalinden olduklarını
ifade elti. BY..Mecma', 11/270;
Suyûtî hasen hükmü
verir. Bk. el-Câmiu's-sağîr, H.no:6078; Münâvİ İse Heysemî'nin tesbilini
naklederek Suyûtî'nin hasen hükmü verişini bununla illetlendirir.
Bk.Feyzu'l-kadîr, IV/656.
Ali b. Zeyd için 29/180 ve 9/879.hadislerin tahririne bk.
[77] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/286.
[78] Sened:
Sahih: Müsned, III/316,
H.no:İ4331; Benzer rivayet:
Bk. HI/348, H.no:14683; Müslim, İmân, 18.
[79] İbn Numeyr'in rivayetinden eklendi:
[80] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/286-287.
[81] sened:
Sahih: Müsııed, V/371,
H.no:23047; Benzer rivayet için bk. V/364, H.no:22982; Ebû Dâvûd, Edeb, 78,
H.no:4985-4986; Beyhakî, es-SünenU'Uübrâ, 1/390.
[82] Metindeki
hısımımız olarak terceme edildi. Çünkü sıhriyyet, kişinin eşi tarafından
olan yakınları için kullanılır.
[83] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/287.
[84] Sened:
Sahih: Müsned,
V/388, H.no:23I92; Ebû
Dâvûd, Tatavvu', 22, H.no:1319
(Münziri: "Bazıları bunun mürsel olarak naklettiğini
söylediler" der).
Abdullah b. Ca'fer'den
(Radıyallahü anlı) nakledilen hadis:
Müsned, 1/206, H.no:1762;
Sıkıntılı durumlarda
sabır, namaz ve dua üçlüsüne şu uygulama da ilave edilebilir: Namazları
cemetmek:
Nesâî, Mevâkît, 46,
H.no:596-598.
[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/287-288.
[86] Bu mana için bk. Mübarekfûrî, Tuhfetü'l-Ahvezî,
IX/278; Arş otorite/güç anlamında kullanılır.
[87] Müsned, 1/280, H.no:2531, 2537; 1/254, H.no:2297;
1/228, H.no:2012; 1/258-259, H.no: 2344-2345; 1/268, H.no:2411; 1/284,
H.no:2568; Buharı, Daavât, 27, Tevhid, 22, 23; Müslim, Zikir, 83. Tirmizt,
Deavât, 40, H.no:3431; İbn Mâce, Dua, 17, H.no:3883.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/288.
[88] Sened:
Sahih: Mfcmerf, VI/290,
H.no:26363; Benzer rivayetler için bk. VI/311, H.no:26536; VI/315, H.no:26563;
VI/321, H.no:26606; İbn Mâce, Cenâiz, 63, H.no:1625 (Buhârî ve Müslim'in şartı
na/râv isi ne göre isnadı sahihtir); Bennâ senedinin ceyyid olduğunu beyan
eder. Bk. Bülûğu't-emânî, 11/208.
EK: Enes'ten
(Radıyallahu anlı) şahidi:
Müsned, III/117,
H.no:12108; //)« A«m, Vasiyet, 1, H.no:2697 (Ahmed b. Mikdâm sebebiyle isnadı
hasendir); Hâkim, 111/59, H.no:4388 (Hâkim sükût etmiş, Zehebî de bu hadisin bu
konuda zikredilmesinin sebebini sorgulamıştır).
[89] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/289.
[90] Sened:
Sahih: Müsned, 1/78,
H.no:585; Bu konuda Ahmed b. Hanbel'in şu rivayeti de dikkate alınmalıdır. EK:
Müsned, 1/90, H.no:693 (Ahmed Muhammed Şâkir, bu rivayetin İsnadının
hasen olduğunu belirterek senedinde Ömer b. Fudayl es-Sülemî el-Hıraşî
el-Basrî'nin bulunduğunu dile getirmiştir. İbn Main ve tbn Hıbbân bu râviyi
sika sayarlar. Nuaym b. Yezid ise tâbiindendir. Ömer b. Fudayl'in dışında
kendisinden nakilde bulunan olmamıştır. Ebû Hatim meçhul olduğunu söyler.
Hakkında açıkça bir cerh bulunmadığı müddetçe tabiîn mesturdur. Heysemî de bu
görüşleri ifade eder. Bk. Mecma', 111/63); Ebû Dâvûd, Edeb, 124, H.no:5156; İbn
Mâce, Vasâyâ, 1, H.no:2698.
[91] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/289-290.
[92] Sened:
Sahih: Müsned,
11/186-187, H.no:6750; Benzer rivayetler için bk. 11/197, H.no:6860 (Bu
rivayetin senedinde "Şam'dan bîri" diye zikredilen müphem bir râvi
bulunmaktadır. Fakat diğer rivayetlerde görüldüğü gibi bu kişi, Ebû Eyyûb Yahya
b. Mâlik el-Ezdî el-Mağribî el-Atekî'dir. Ebû Eyyûb tabiînden sika biridir.
Basralıdır. Nesâî, İbn Hıbbân, ve Iclî sika saymıştır); 11/221-222, H.no:7067:
11/213, H.no:6994:
11/187, H.no:6751-6752;
Bu rivayetin mükerreri: 11/208, H.no:6946; İbn Mâcey Mesâcid, 19, H.no:801
(Bûsırî, isnadının sahih, râvilerinin sika olduğunu belirtir); Buhârî,
ei-Edebü'l-müfred, s.80-81. Heysemî İbn Lehîa'nın bulunduğu rivayetlere hasen
hükmü verir. Bk.Mecma', X/82; Heysemî, bu rivayeti eserinin değişik yerlerinde
tekrar eder ve râvilerinin sika olduğunu belirtir. Bk.age., IV/219-220; V/133,
142. Bir yerinde ise senedinde müdellİs-sika olan İbn İshak bulunmaktadır.
Diğer râvileri sahih hadis ricâlindendir. Bk. age., X/84;
Hadis iki bölümden
oluşmaktadır:
a-Bİrincİ kısım
eserdir, merfu değildir. Çünkü Nevf in sözüdür. Nevf tabiîdir ve
Ka'bü'l-ahbar'ın karısının oğludur. Bu kısım merfu olmadığı için
Mecmau'z-zevâid'de yer almamıştır. Fakat manası sahihtir. Abdullah b. Amr'dan
(Radıyallahü anh) merfu olarak da nakledilir: Müsned, 11/169-170, H.no:6583;
Hz. Nuh'un oğluna vasiyetini Allah Rasûlü hikâye eder.
b-Merfu olan kısmı.
[93] Bir rivayette bu kişinin tarif edilişini ve rivayetin
farklı lafızlarını şu şekilde görmekteyiz:
Müsned, H/225, H.no:7101.
[94] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/290-292.
[95] Sened:
Sahih: Müsned,
Ü/352, H.no:86İ0; Benzer rivayetler İçin bk. 11/95,
H.no:11846; V/451, H.no:23671; V/450, H.no:23669; Abdullah b. Mübarek,
ez-ZüM, s.137, H.no:407 (mürsel olarak):
Taberânî,
el-Mu'cemü'l-evsaî, VIH/118, H.no:8144; Deylemt, IV/156, H.no:6484; Heysemî,
hadisi Ahmed ve Taberânî'nin Evsat'ında naklettiğini, senedinde Nâfî' b.
Süleyman el-Kuraşî'nİn bulunduğunu, bu râvİyİ Ebû Hatim'in sika saydığını,
diğer râvilerinin ise sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk.Mecma', H/36;
Taberânî'nin Evsat'ında Nâfî' b. Süleyman el-Kuraşî'nin mütâbü olarak Yahya b.
Süleym'i görmekteyiz. Münzİrî Ahmed b. Hanbel'in isnadının sâlih olduğunu ifâde
eder. Bk.Terğîb, 1/173.
Ayrıca 39/909, 35/905,
37/907 ve 193/501.hadislere bk.
[96] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/292.
[97] Sened:
Sahih: Müsned, 11/235,
H.no:7208; Benzer rivayetler için bk. 11/277, H.no:7715
ziyâdesi ile; 11/301,
H.no:7982 (gûijı« ^J}) lafzı ile; 11/438, H.no:9610; Şu rivayette harfi cer
değişikliği bile olsa Ahmed b. Hanbel'in rivayetlerinde bu farklılığı
yansıttığını görebiliriz:
Müsned, 11/278,
H.no:7715 (İmam Mâlik'in Muvatta'ında da aynen bu sened ve lafızla nakledilir.
Bu rivayet 194/502.hadiste zikredildi); Mâlik, Kasru's-salât, 55; Taharet, 161;
Müslim, Taharet, 41, 49; Timizi, Taharet, 39, H.no:51 (Bu konuda Hz. Ali,
Abdullah b. Amr, İbn Abbas, Abîde/Ubeyde b. Amr, Âişe, Abdurrahman b. Âiş
el-Hadramî ve Enes'ten (RadtyaUahü anh) de nakiller bulunmaktadır. Ebû
Hüreyre'nin bu rivayeti İse hasen-sahihtir); Nesâî, Taharet, 107, H.no:143; İbn
Mâce, Taharet, 49, H.no:428; îbn Huzeyme, 1/6, H.no:5.
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhünıâ) şâlıidi için bk. Tirmizî, Tefsir, 38/3, H.no:3234 (Bu
konuda Muâz b. Cebel ve Abdurrahman b. Âiş'ten (Radıyallahü anhüm) de nakiller
vardır. İbn Abbas'in rivayeti ise hasen-gariptir).
b-Ebû Saîd el-Hudrî'den
(Radıyallahü anh) şahidi: Müsned, III/3, H.no: 10936. Bu hadis için 193/501,
1454/2324 ve 39/909.hadislere bk.
c-Ensar'dan biat eden
hanım sahabeden (Radıyallahü anim) birinden şahidi:
Müsned, V/270,
H.no:22226 (Amr b. Abdullah'tan (Radıyallahü anh) nakleden meçhuldür. Bu yüzden
de senedi zayıftır. Fakat hadisin metni sahihtir).
d-Abdullah b. Selâm'dan (Radıyallahü anh) şahidi:
Müsned, V/451, H.no:23671
(1517/2387. hadis).
[98] İbnü'1-Esir, Nihaye, 11/338.
[99] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/293.
[100] Sened:
Sahih: Müsned, U/283,
H.no:7788; İkinci rivayet için bk. 11/319, H.no:8240; Diğer rivayetler için bk.
U/432, H.no:9541; 11/478, H.no:10155; 11/312, H.no:8096; H/316, H.no:8168
(Hemmâm, H.no:70); ü/350, H.no:8593; n/374, H.oo:8855; Buharı, Ezan, 30; Salât,
87; Buyu', 49; Cilıâd, 72, 128; Müslim, Zekât, 56; Mesâcid, 257, 272; Ebû
Dâvûd, Salât, 48, H.no:559; Tirmizî, Cum'a, 70, H.no:603 (hasen-sahih); Nesâî,
Salât, 14, H.no:703; İbn Mâce, Mesâcid, 14, H.no:774.
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anlı) şahidi için bk. Müsned, 1/414-415, H.no:3936; 1/382,
H.no:3623; Müslim, Mesâcid. 256; Nesâî, İmame, 50, H.no:847 (1288/2158.hadis)
b-Câbir'den
(Radıyatlahu anlı) şahidi için bk. Müsned, III/336, H.no:14546; Müslim,
Mesâcid, 279 (1349/2219.hadis)
c-Ukbe b. Âmir'den (Radıyallahii
anlı) şâlıİdi için 43/913.hadise bk.
d-Übey b. Ka'b'dan
(Radıyallahü anlı) şahidi için bk. Müsned, V/133, H.no:21111 (sahih); Humeydî,
1/186, H.no:376 (1351/2221.hadis)
e-Utbe b. Abd
el-Mâzİnî'den (Radıyallahii anlı) şahidi için bk. Müsned, İV/185, H.no:17586
(İsnadı zayıftır. Senedinde Yezid b. Zeyd el-Cürcânî bulunmaktadır. Diğer
râvileri ise sikadır. Bk. Heysemî, Meana', 11/29)
f-AbduIlah b. Amr'dan
(Radıyallahii anhunıâ) şahidi İçin bk. Müsned, 11/252, H.no:7424; H/172,
H.no:6599; Heysemî, Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafından nakledilen hadisin,
Taberânî tarafından nakledileni sahih hadis ricali İle, Ahmed b. Hanbel'inkİ
ise İbn Lehîa kanalı ile rivayet edildiğini söyler. Bk.Mecma', U/29.
(1356/2226.hadis)
g-Enes'ten (Radıyallahü anlı) şahidi için bk. Müsned, III/263,
H.no:13705; IH/182, H.no:12811; IH/106, H.no:11972; Buhârî, Ezan, 33;
Fezîlü'l-Medîne, 11; Mâce, Mesâcid, 15, H.no:784.
[101] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/294.
[102] Sened:
Sahih: Müsned,
11/289-290, H.no:7879 (Velıb b. Münebbih'ten duyan râvînin müphem oluşu
sebebiyle hadisin isnadı zayıftır. Fakat hadisin şâhİd ve mütâbîleri vardır.
Bunlarla sahih li ğayrihi seviyesine yükselir); Benzer rivayetler için bk.
11/421, H.no:9416, 9422; 11/252, H.no:7424; 11/308, H.no:8064; 11/318,
H.no:8206; 11/312, H.no:8106; H/319, H.no:8229; 11/394, H.no:9094; 11/261,
H.no:7542; 11/266, H.no:7603; 11/415, H.no:9344; 11/486, H.no: 10256; 11/501,
H.no:10447; 11/502, H.no:10468; 11/528, H.no:10777; 11/532, H.no:10825; 11/533,
H.no:10843; Hemmâm, Sahîfe, H.no:l 13; Mâlik, Kasra's-salât, 51, 54; Buhârî,
Vudû', 2; Ezan, 36; Müslim, Mesâcid, 272-274; Ebû Dâvüd, Taharet, 31, H.no:60
(Hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği hadislerden biridir); Salât, 20, H.no:469;
Tirmizt, Taharet, 56, H.no:76 (Garib-Hasen-Sahih); Salât, 128, H.no:330
(Tirmizî, hadisin Hz.Ali, Ebû Saîd, Enes, İbn Mes'ûd ve Sehl b. Sa'd'dan
(Radıyallahii anlı) şâhidlerinin bulunduğunu, Ebû Hüreyre'nin rivayetinin ise
hasen-sahih olduğunu belirtir); Nesâî, Mesâcid, 40, H.no:731; îbn Mâce,
Mesâcid, 19, H.no:799; DûrimS. Salât, 122, H.no:1414; Abdünezzâk, 1/580,
H.no:2210-2211; Tayâlisî, s.311, 317, 321, H.no:2363, 2415, 2448; İbn Huzeyme,
1/187, H.no:360; 1/372, H.no:756; 11/380, H.no: 1504; İbn Hıbbân, V/48,
H.no:1753; Bu hadis 352/660.hadiste ayrı bir senedle zikredildi.
Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anlı): Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Abdesti bozulan kişi, yeniden abdest alıncaya kadar namazı kabul
olmaz." Hadramevtli biri Ebû Hüreyre'ye sordu: 'Ey Ebû Hüreyre, Abdesti
bozma nedir?' 'Sessiz ya da sesli yellenmektir.' (Müsned, 11/308, H.no:8064)
Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyallahü anlı) şahidi için bk. 38/908.hadis.
[103] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/295.
[104] sened:
Sahih: Mümed, 111/95,
H.no:lİ846; Abd h. Humeyd, s.303, H.ııo:984; İbn Huzeyme, 1/185, H.no:357; İbn
Hıhbûn, 11/127-128, H.no:402; Ebû Ya'lâ, 11/507, H.no:1355; Hâkim, 1/305,
H.no:689 (Bulıârî ve Müslim'in şartına/râvisİne göre sahihtir); Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 11/16; Heysemî hadisin senedindeki Ali b. Zeyd b. Cüd'ân'ın
varlığına dikkat çeker ve bu zat ile delil getirilip getirilmeyeceği hususunda
ihtilaf bulunduğunu söyler. Bk.Mecma', 11/36; Bu râvi ile ilgili bilgi için bk.
9/879 ve 27/897.hadisler. Hz.Ali'den (Radıyallahii anlı) şahidi İçin bk.
1/144, H.no:1218; 1/147, H.no:1250; Bezzâr,
11/210, H.no:597; Makdisî, Muhtara, 11/196-197, H.no:578-579 (şûhidleri ile
hasendir); Heysemî, senedinde ihtilât etmiş bir râvi olan Atâ b. es-Sâib'in
varlığına dikkat çeker. Bk. Mecma', 11/36; X/107.
Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahii anlı) şahidi için bk. 37/907.hadis.
Bu hadisler
172/1042.hadisin şâhidlerinde de zikredilecektir.
[105] Müsned, Thk. ve Thr: Şuaybü'l-Arnavud başkanlığındaki
heyet, XVIII/402.
[106] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/296-297.
[107] sened:
Hasen: Müsned, III/3,
H.no: 10936; A/ı A/dcu, Taharet. 49, H.no:427; Mesâcid, 14, H.no:776 (Ebû
Saîd'in hadisini İbn Huzeyme ve İbn Hıbbân Sahih'lerinde naklederler. Müslim'in
Sahih'inde de hadisin şahidi vardır); Dâritnî, VudÛ', 30. H.no:704-705: Ebû
Ya'tâ, 11/507, H.no: 1355; İbn Hıbbân, 11/127-128, H.no:402; Hâkim, 1/305,
H.no:689 (Hâkim, Buhârî ve Müslim'in şartına/râvîlerine uygun olarak sahih
olduğunu söylemiş, Zehebî de bu görüşü onaylamıştır). Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrû, 11/16;
Senedde yer alan
Abdullah b. Muhammcd b. Akîl sika biri olmasına rağmen hafızasından dolayı
tenkide maruz kalmıştır. Heysemî bu rivayeti iki yerde verir ve: "İbn Mâce
hadisin baş tarafını, Ahmed b. Hanbel tamamını, Ebû Ya'lâ ise Özetini nakletti.
Senedinde Muhammed b. Akîl var. Bu rSvi ile delil getirilip getirilemeyeceği
hususunda ihtilâf bulunmaktadır" der. Bk.Meaııa', 11/92-93, 133-134.
Ebû Hüreyre'den (Radtyallahii
mıh) şahidi için bk.35/905;
Ubâde b. Sami t'ten
(Radıyaîlahü anh) şahidi: Heysemî, hadisin Taberânî ve Bezzâr tarafından
nakledildiğini, Bezzâr'ın şeyhi Hâlid b. Yûsuf es-Semtî ile babası Yûsuf
es-Semtî'nin zayıf olduğunu, İshak'ın ise Ubâde'ye yetişmediğini yâni senedinin
kopuk olduğunu belirtir. Bu konuda Cübeyr b. Mut'un, İbn Mes'ûd, biat eden
hanım sahâbîlerden biri, Câbir, Ebû Hüreyre, Ebû Ümâme ve Imrân b. Husayn'den
(Radıyallahu anh) şâhidler verir. Bk.A/ecmaMI/36-38.
Hadisin tamamı tekrar
cemaatle namazda safların düzgün tutulması ile ilgili başlıkta
1454/2324.hadiste zikredilecektir.
Ayrıca, bu rivayet
193/501.hadiste zikredildi.
[108] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/297-298.
[109] Bu konudaki hadisler İleride ayrı bir başlıkta da işlenecektir. İlgili
rivayetler için bk.l287/2157-1296/2166.hadisler.
[110] Bu konudaki
hadisler de ileride ayrı bir başlıkta işlenecektir. İlgili rivayetler için
bk.B27/2197-1359/2229.hadisler.
[111] Merğınani, Hidaye, 11/57.
[112] Yani evlerinde kılmaları.
[113] Ebû Dâvûd, Salât, 52; (Benzerleri için bk. Ahmed b.
Hanbel, 11/90; Müslim, Salat, 135, 138; İbn Mâce, Mukaddime, 2)
[114] Bk. Şiıazî, Mühezzeb, 1/93,99,100; Meığınani, a$e.,
11/57; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, 1/102,108; Rafiî, Fethu'l-Aziz (Mecmu ile
birlikte bs.), IV/282; Nevevî, Mecmu, IV/189; İbn Kudame, Muğnî, 11/35,36,47;
Şirbînî, Muğni'l-muhtac, 1/229-230; Desûkî, Haşiye, II336.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/298-299.
[115] Sened:
Hasen: Müsned, V/331,
H.no:22710; Nesâî, Mesâcid, 40, H.no:732; Taberâııî, el-Mu'cemü'l-evsat,
III/293, H.no:3194; Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler.
Bk.Bülûğu'l-emânİ, U/211.
[116] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/299.
[117] Sened:
Hasen: Müsned, IIÎ/367,
H.ııo: 14890; Benzer rivayet:
III/367, H.no: 14890;
Taberânî, el-Mû'cemü'l-evsat, VII/39-40, H.no:6787; Beyhâkî, es-Sünenü'l-kübrâ,
1/375; Heysemî, Alımed ve Ebû Ya'lâ tarafından rivayet edildiğini, Ebû
Ya'Iâ'nın lafzını ziyâde yaptığını ve senedindeki râvilerin de sahih hadis
ricali olduklarını belirtir. Ayrıca Ebû Ya'13'dan nakledilen bir başka
rivayetin senedinde Furat b. Ebu'l-Furat'ın bulunduğunu, bu zatı İbıı Main ve
İbn Adiy'in zayıf, Ebû Hâtim'in ise sika saydığını ifade eder. Bk. Mecnıa',
1/312-313; Bennâ ise Ahmed b. Hanbel'den nakledilen hadisin isnadındaki
râvîlerin hasen ricali olduklarını İfade eder. Bk.Bülûğu'i-emânî, U/212.
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Ömer'den
(Radıyallahü anhiima) şahidi için bk. Müsned, 11/88, H.no:56l 1; 11/94-95,
H.no:5692; 11/126, H.no:6097; Buhârf. Mevâkît. 24, 40; Müslim, Mesâcid, 221;
Ebû DâvÛd, Taharet, 79, H.no:199; Salât, 7, H.no:420; Heysemî, hadisi Ahmed b.
Hanbel'in nakletiğini, râvilerin de sahih hadis ricali olduklarını belirtir.
Bezzâr tarafından nakledilen rivayetin ise râvilerinin sika olduğunu söyler.
Bk. Mecnıa', 1/313. (151-152/1021 -1022.hadisler)
b-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anlı):
Bk.A/«5«cd, 1/396,
H.no:3760; Bezzâr, V/216-2I7, H.no:1819; £:öm Kü7ü, IX/206,
H.no:5306; Heysemî,
hadisi Ahmed, Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî'nin Kebîr'inde naklettiğini, Ahmed
b. Hanbel'in, Asım b. Ebu'n-Necûd'un dışındaki râvilerinin sika olduğunu, bu
râvinİn de hakkında ihtilâf edildiğini, Taberânî'nin senedinde İse zayıf olan
Ubeydullah b. Zahr'ın bulunduğunu belirtir. Bk.Mecma', 1/312. (151/1021).
c-İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhiima): Rasûlullah (Salkdkıhü aleyhi ve sellem) bir gece yatsı
namazını (işinden dolayı) geciktirdi ve (mesciddeki) topluluk uyukladı, uyandı,
sonra tekrar uyuklayıp uyandılar. Râvilcrden Kays dedi ki: Hz. Ömer
Peygamberimizin yanına gelip 'Namaz! Ey Allah'ın Rasûlü!' dedi. Rasûlullah
çıkıp (yanlarına geldi) ve onlara namaz kıldırdı, (ama) abdest almaları
(gerektiğini) söylemedi. Bk. 360-362/668-670. ve 150-159/1020-1029. hadisler
(Müsned, 1/244, H.no:2195; Benzer rivayetler için bk. 1/221, H.no; 1926; 1/366,
H.no:3466; Buharı, Mevâkîl, 24; Müslim, Mesâcid, 225; Nesâî, Mevâkît, 20,
H.no:529-532; Dârimî, Salât, 19, H.no:1218;) Heysemî, Taberânî'niıı Kebir'inde
naklettiği rivayet İçin: "Râvileri sika sayılmışlardır" der. lafzı
ile yine Taberânî'nin aynı eserinde naklettiği rivayetin senedinde zayıf olan
Muhammed b. Küreyb'in bulunduğunu belirtir. Bk.Mecma\ 1/313.
d-Hz. Âişe'den
(Radtyallahü anlıâ) şahidi için bk. Buharı, Mevâkît, 24; Müslim, Mesâcid, 218;
Dârimî, Salât, 19, H.no:12I6-1217; (158-159/1028-1029.hadisler)
e-Nu'man b. Beşîr'dcn
(Radtyaliahü anlı) şahidi için bk. Ebû Dâvûd, Salât, 7, H.no:419;
f-Muâz b. Cebel'den
(Radıyallahü anlı) şahidi İçin bk. Ebû Dâvûd, Salât, 7, H.no:421;
(156/1026.hadis)
g-Ebû Saîd el-Hudrî'den
(RadıyaUahü anlı) şahidi: Müsned, IH/5, H.no: 10957; Ebû DâvÛd, Salât, 7,
H.no:422; İbn Huzeyme, 1/177, H.no:345 (154/1024.hadis)
h-Enes b. Mâlİk'ten
(RadıyaUahü anlı) şahidi için bir sonraki 42/9I2.hadise bk.
ı-Ebû Hüreyre'den
(Radıyaliahii anlı) şahidi için bk. 150/1020.hadis
i-Ebû Bekre'den
(Radıyallahü anlı) şahidi için bk. 155/1025.hadis. Bu rivayette dokuz veya
sekiz gece yatsı namazını geciktirdiğine dâir bir bilgiyle karşılaşıyoruz.
Bk.Müsned, V/47, H.no:20362 (hasen); Taberânî, el-Mu'cnll'l-kebîr. X/162,
H.no;10209.
j-Münkedir'den
(Radıyallahü anlı) şahidi: Heysemî, Taberânî'nin üç Mu'cem'inde de naklettiği
bu rivayetin râvilerinin sika olduklarını belirtir.
Bk.A/ec//raM/312.
k-Abdullah b.
Müslevrid'den (Radıyallahüanlı) şahidi:
Heysemî, Taberânî'nin
Kebir'inde naklettiği rivayet için: "Senedinde İbn Lehîa var ve bu zat
zayıftır" der. EkMecma', 1/313.
Diğer rivayetler İçin
Heysemî'nin eserine bakılabilir.
[118] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/299-301.
[119] Sened:
Sahih: Mümed, IIJ/189,
H.no:l2897; Benzer rivayet için bk. III/200, H.no:13003; III/182,
H.no:I2815-12816; III/267. H.no:I3753; 111/160,
H.îiü:12570; Ilî/101,
H.no:11926; 111/113, H.no:I2067; III/205, H.no:13067; IK/129-130, H.no:12254;
III/199, H.ııo:12994; ÎII/268, H.no:13766; 111/267, H.no:13753; Buhuru Ezan,
27-28, 36, 156; Mevâkît, 25, 40; Müslim, Hayz, 123-126; Ebû Dâvûd, Taharet, 79,
H.no:200-201; Salât, 45, H.no:542, 544; Tirmizt, Cum'a, 21, H.no:518
(Hasen-Salıih); Atesâf, Mevâkît, 21, H.no:537; İbn Mâce, Salât, 8. H.no:692.
(361-362/669-670. ve
1483/2353.hadisler) Bir gece yalsı namazı için toplanıldı. Bir kişi
Peygamberimizin (Sallatlalıü aleyhi ve sellem) yanına gelip; 'Ey Allah'ın
Rasûlü! (Yardımına) ihtiyacım var' dedi. Rasûlullah yardım etmek için onunla
beraber kalkıp (gitti) ve (gecikince de mesciddeki) kimseler ya da bir kısmı
uyukladı. (Peygamberimiz dönünce) onlara namaz kıldırdı, ancak abdest almalarını
söylemedi. Bk. Müsned, III/160, H.no:12570; III/I01, H.no;11926; III/113,
H.no:12067; 111/205, H.no:13067; III/182, H.no:12815-12816; III/129-130,
H.no:12254; III/199, H.no:12994; 111/268, H.no:137Ğ6; Buhârî, Mevâkît, 25, 40;
Ezan, 27-28, 36, 156; Müslim, Hayz, 123-126; Ebû Dâvûd, Taharet, 79,
H.no:200-201; Salât, 45, H.no:542, 544; Tirmizî, Cum'a, 21, H.no:518
(Hasen-Sahih).
Şâhidleri için bir önceki 41/911.hadisin tahricine bk.
[120] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/301-302.
[121] Sened:
Sahih: Miisned, IV/157,
H.no:17371; Benzer rivayetler için bk. IV/159, H.no:17387; IV/159,
H.no:17389-17391; Heysemî: "Hadisi bazıları sahih, bazıları da İbn Lehîa
sebebiyle hasen saydı" der. Bk. Mecma', 11/29; Bennâ der ki: "Münzirî
hadisi Terğîb ve Terhîb'inde zikretti ve: "Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve
Taberânî Kebîr ve Evsafında naklettiği bu rivayetin bazı tarikleri sahihtir.
İbn Huzeyme ve İbn Hıbbân Sahİh'Ierinde nakletti "dedi."
Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/212.
Hadisin senedlerine
bakıldığı zaman İbn Lehîa ile Ukbe b. Amir arasında bazen iki, bazen tek
kişinin bulunduğu görülmektedir:
a-IV/157, H.no:17371:
b-IV/159, H.no:17387:
c-IV/159. H.no:
17389:
d-IV/159, H.no:
17390:
e-IV/159, H.no: 17391:
Bazılarında sadece Ebû
Uşşâne el-Maâfirî (Maâfir'den bir şeyh), bazılarında ise bu zât ile birlikte
talebesi Ebû Kabil veya Amr b. Haris senedde yer almıştır. Hadisin değişik
kanallardan gelmesi mümkündür.
Hadisin şâhidleri için
36/906.hadise bk.
[122] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/302-303.
[123] Sened:
Hasen: Müsned, V/268,
H.no:22205; Benzer rivayet:
Bk. V/263-264,
H.no:22174;; £fed Dâvöd, Salât, 48, H.no:558; Tatavvu', 12, H.no: 1288;
Taberânî, el-Mu'cemti'l-kebîr, VIII/207, 267, H.no:7734, 7887; Beylıakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, III/49.
Senedinde Benû
Ümeyye'nin mevlâsı Kasım b. Abdurrahman var ki İbn Main, Iclî ve Tirmizî sika
saymıştır. Yakub b. Şeybe de: "Bu râvîyi zayıf sayanlar da vardır"
der.
İkinci senedde ise
Osman b. Ebu'l-Atike bulunmaktadır. Hakkında ihtilâf edilen biridir. Ali b.
Yezid'den yaptığı rivayetlerinde lenkidde bulunulmuştur.
Ebû Ümâme'nin ismi Suday b. Aclân'dır.
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/303.
[125] sened:
Hascn: Müsned, IH/21,
H.'no:11099; fbnMâce, Mesâcid, 14, H.no:778 (Bûsırî: "Bu hadis zayıf
râvÜerin birbirlerinden naklettiği bir rivayettir. Atıyye el-Avtî, Fudayl b.
Merzûk ve Fadl b. Muvaffak zayıftır. Fakat İbn Huzeyme Fudayl b. Merzûk kanalı
ile Sahİh'inde rivayet eder ki bu ona göre sahihtir. Nevevî Ezkâr'ında, İbn
Sünnî de duaları derlediği eserinde bu hadise yer verir. Fakat Atıyye
zayıftır); Alıyyc b. Sa'd b. Cünâde Ebu'i-Hasen el-Avfî el-Cedelî el-Kûft
(v.111/729) hakkında geniş bilgi için 2/280 ve 459/767.hadisin lahricine bk.
İbn Huzeyme, 11/458;
İbn Sünnî, Amelü'l-yevm ve'l-leyle, s.30, H.no:83.
[126] Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde hadisin merfu olarak
rivayetinde bir zan vardır. Fakat İbn Mâce'nin Sünen'indeki rivâyelte denilmek
suretiyle hadisin Allah Rasulüne aidiyeti tesbit edilmiştir. İbn Mâce'nin
rivayeti:
İbn Mace, Mesûcid, 14, H.n'o:778.
[127] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/304-305.
[128] Sened:
Sahih: Müsned, 11/172,
H.no:6602; Bennâ hadisi İbn Hıbbâıı'a nisbet ederek hadisin sahih olduğunu
belirtir ve âlimlerin şu görüşünü hatırlatır: "Buhârî ve Müslim'in
Sahihlerinden sonra en sahih sayılabilecek eserler, önce İbn Huzeyme'nin
Sahih'i, daha sonra da İbn Hıbbân'ın Sahih'idİr." Bk.Biilûğu'l-emânî,
11/214. Heysemî, senedinde zayıf kabul ettiği İbn Lehîâ'mn bulunduğunu, fakat
bu râvinin hadislerini Tirmİzî'nin hasen saydığını, diğer ıâvilerinin ise sahih
hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 1/301. Bu râvî ile ilgili geniş
bilgi için bk.22/64.hadis. Ayrıca senedde Huyey b. Abdullah isimli tenkide tabî
tutulan bir râvi daha var ki Heysemî eserinin bir başka yerinde tenkit ederken
(bk. Mecma', 11/29; IV/23-24) burada sahih hadis ricali arasında saymıştır. Bu
râvi ile ilgili bilgi için bk.92/134 ve 213/521.hadisler.
İbn Mes'ûd'dan
(Radıyaliahü anlı) şahidi: Bk. Müslim, îmân, 137;
Konu ile ilgili ancak
bu rivayete zıt/muhâlif gibi görülen bir rivayet vardır:
Abdullah b. Amr'dan:
Bir adam cihada (katılmak) için izin İsteme niyeti ile Hz. Peygamber'e geldi. O
da: "Anne-baban sağ mı?" diye sordu. Adam: "evet" deyince,
"Git onlar için çalış" buyurdu. Bk. Müsned, 11/165, H.no:6544; Benzer
rivayetler İçin bk. 117163-164, H.no:6525; 11/188, H.no:6765; 11/193,
H.no:6811-6812; 11/197, H.no:6858-6859; 11/221, H.no:7062; Buhârî, Cihâd, 138;
Edeb, 3; Müslim, Bîrr, 5-6; Ebû Dâvûd, Cihâd, 31, H.no:2529; Tirmizî, Cihâd, 2,
H.no:1671; Nesâî, Cihâd, 5, H.no:3101; Tayâlisî, H.no:2254; Beyhakî,
es-Süıtenü'l-kübrâ, IX/25-26; Ebû Nuaym, V/66, VI1/234-235; Heysemî, Mecma',
VIII/138. Bu rivayetin bir başka metni:
Abdullah b. Amr'dan:
Bîr adam Hz. Peygamber'e geldi ve "Anne-babamı ağlar vaziyette bırakarak
(cihada katılmak için) sana biat etmeye geldim" dedi. Bunun üzerine Allah
Rasûlü: "(Anne-babana) dön ve onları ağlattığın gibi güldür/memnun
et." buyurdu. Adam da biat etmekten vazgeçti. Bk. Müsned, 11/194,
H.no:6794; Benzer rivayetler için bk. 11/160, H.no:6490; 11/198, H.no:6830;
11/204, H.no:6870; Ebû Dâvûd, Cihâd, 31, H.no:2528; Nesâî, Biat, 10, H.no:4160;
İbn Mâce, Cihâd, 12, H.no:2782 "Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'ın rızasını ve
âhiret yurdunu
umarak seninle birlikte
cihada (katılmak) için geldim. Anne-babamı ağlar vaziyette bırakarak sana
geldim"lafzı ile; Bu rivayetlerde Atâ'nın İhtilât ettiğini dikkate
aldığımızda Süfyan b. Uyeyne ve Hammad b. Zeyd'in, Atâ'nın ihtilâtından Önce
ondan hadis aldıklarını söyleyebiliriz. İzin isteyen bu kimse Câlıime b. Abbas
b. Mirdâs es-Selemî olabilir. Çünkü Nesâî'de ondan şu rivayet nakledilir:
Muâviye b. Câhİme
es-Selemî'den: (Babam) Câhime Hz. Peygamber'e geldi ve "Ey Allah'ın
Rasûlü! Savaşmak istiyorum. Seninle istişare etmek için sana geldim" dedi.
Allah Rasûlü: "Annen var mı?" diye sorunca, adam: "evet"
dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "(Git) annenden ayrılma! Çünkü cennet
onun ayaklarının altındadır" buyurdu. Bk. Nesâî, Cihâd, 6, H.no:3102; İbn
Mâce, Cihâd, 12, H.no:278l (İzin İstemenin üç kere ve farklı taraftan gelinerek
gerçekleştiğini gösteren uzun bir rivayetle nakleder. Fakat bu rivayette Muâviye
b. Câhime es-Selemî'nin bizzat kendisinin izin istediği görülmektedir). (İbn
Hacer, Beyhakî'den de rivayet nakleder ve bu rivayetin senedinde yer alan
Muhammed b. Talha hakkında birçok ihtilâfın bulunduğunu belirtir.
Bk.Fethu'l-Bârî, VI/173 -Cihâd, 138'İn şerhinde-) Benzer bir rivayet:
Ebû Saîd el-Hudrî'den:
Bir adam Yemen'den (hicret ederek) Allah Rasûlü'ne geldi. Rasûlullah ona:
"Şirki bırakıp cihada geldin. Senin Yemen'de anne-baban var mı?" diye
sordu. Adam: "evet" dedi. "Peki sana izin verdiler mi?"
sorusuna "Hayır" cavabı verince: Rasûlullah "Anne-babana dön.
Onlardan izin İste, verirlerse (gel, savaşa katıl). İzin vermezlerse onlara iyi
davran/bak" buyurdu. Müsned, m/76, H.no:l 1320; Ebû Dâvûd, Cihâd, 31,
H.no:2530;
İbn Hacer bu hususta
şöyle diyor: "Alimlerin çoğu: 'Anne-baba her ikisi veya biri Müslüman
olmaları şartıyla cihaddan alıkoyarsa çocuklarının bu cihada katılması
haramdır.
Çünkü anne-babaya iyi
davranmak farz-ı ayn, cihada katılmak ise farz-ı kifâyedİr.1 derler. Delilleri
de (yukarıda metni verilen) Abdullah b. Amr hadisidir. İki hadisi uzlaştırmak
için, bu rivayetin farz-ı ayn olan cihada hamli mümkündür. Bu hükme dede-nine
de dâhil midir? sorusuna Şâfiîler esah olan kavle göre "evet"
cevabını verirler. Yine esah olan görüşe göre hür ve köle arasında fark yoktur.
Çünkü iyilik yapma emri bunların her birini içermektedir."
Bk.Fethu'l-Bâri, VI/173-174-Cihâd, 138'in şerhinde-.
[129] Lafız olarak sen daha iyi bilirsin, şeklindedir. Bu
cümle ile karar kendisine bırakılmıştır.
[130] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/305-307.
[131] Sened:
Sahilı: Müsned,
V/276-277, H.no:22278; Diğer rivayet: V/280, H.no:22313; Benzer rivayetler
için bk. V/282, H.no:22332 Oj>j ı^iı} ı^ıîj ijSll.) lafzıyla V/282,
H.no:22335; Mâlik,
Taharet, 36 (Bu hadis
İmam Mâlik'in belagatlarından biridir. İbn Abdilber et-Tekassî isimli eserinde
hadisin Sevbân'dan (Radıyallahü anlı} müsned-muttasıl ve merfû olarak sahih
senedlerle nakledildiğini söyler); İbn Mâce, Taharet, 4, H.no;277 (Bûsırî: "İsnadında
sika ve sebt/sağlam râvİIer bulunmaktadır. Fakat, senedinde Salim ve Sevbân
arasında inkıtâ/ko-pukluk vardır. Bununla birlikte Dârimî ve İbn Hıbbân
Sahih'inde Sevbân kanalı ile muttasıl bir senedle hadisi rivayet eder"
der); Dârimî, Vudû', 2, H.no:661; Taberânî, el-Mu'cemii'l-kebîr, 11/101,
H.no:1444; el-Mu'cemü'l-evsat, VII/116, H.no:70İ9; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/136,
H.no:217 (Ebû Kebşe, Allah Rasûlü'nden duyan bir sahâbiden şeklinde senedi
verilir. Müsned'iıı bir rivayetinden de bu sahâbinin Sevbân olduğu
anlaşılmaktadır); 11/147, 277, H.no:1078, 1335; el-Mu'cemü's-sağîr, 1/27,
H.no:8; H/191. H.no:1011; Beyhakî, es-Sünenii'l-kübrâ, 1/82; Beıınâ hadisi
Beyhakî ve Hâkim'e de nİsbet ederek Hâkim'in: "Buhârî ve Müslim'in şartına
göre sahihtir. Ebû Bilâl'ın hatasının haricinde hadisin herhangi bir illeti
yoktur" sözünü nakleder ve Ahmed b. Hanbel'in senedinde bu râvînin
bulunmadığını hatırlatarak İsnadının ceyyid olduğunu belirtir.
Bk.BütCığu'l-emânî, U/215.
a-Abdullah b. Amr b.
Âs'tan (Radıyallahü anhiima) şahidi: lafzı ile nakledilir. İbn Mâce, Taharet,
4, H.no:278 (Bûsırî: "İsnadı Leys b. Ebî Süleynı sebebiyle zayıftır"
der); Bezzâr, Vİ/358, H.no:2367;
b-Ebû Ümâme'den
(Radıyallahü anlı) şahidi: İbn Mâce, Taharet, 4, H.no:279 (Bûsırî: "İsnadı
zayıftır"der);
c-Seleme b. el-Ekva'dan (Radıyailahii anlı) şahidi: Bk. Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebtr, VII/25, H.no:6270.
[132] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/307-308.
[133] Sened:
Sahih: Milsned, IV/267,
H.no:18261; Diğer rivayet için bk. IV/267, H,no:18262; Heysemî, Ahmed b.
Hanbel'in râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını, hadisin Taberânî
tarafından da nakledildiğini belirtir. Bk. Mecma', 1/288.
Hadisin şâhidleri:
a-Ubâde b. Sâmİt'ten
(Radıyailahii anlı) şahidi için 82/952.hadİse bk.
b-Ebu'd-Derdâ'dan
(Radıyaliahü anh) şahidi:
Ebû Dâvûd, Salât, 9,
H.no:429;
c-Ka'b b. Ucre'den
(Radıyailahii anlı) şahidi için 73/943.hadise bk.
[134] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/308-309.
[135] Sened:
Sahih: Müsned, V/368,
H.no:23014; Benzer rivayetler için bk. 1/418, H.no:3973 (Ebu'l-Ahvas tarikiyle
sahih, Ebû Ubeyde tarikiyle sened munkatıdır); 1/442, H.ııo:4223 (sahili);
1/444, H.no:4243 (munkatı olduğu için isnadı zayıf); 1/439, H.no:4186; 1/421,
H.no:3998; 1/409-410, H.no:3890; Buhârî, Tevhîd. 48; Müslim, îmân, 137; Nesât,
Mevâkît, 51, H.no:608-609; Taberânî, d-Mu'cemü'l-kebîr, X/20, H.no:9806-9809;
Heysemî. Ahmed b. Hanbel'in râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını
belirtir. Bk. Mecma', 1/302. Münzirî de Heysenıi'nin görüşündedir. Bk.Terğîb,
1/256;
Amellerin en
faziletlilerinden birinin "namazı ilk vaktinde kılmak" olduğunu
gösteren birçok şâhid vardır. Misâl: Ümmü Ferve'den (RadıyaUahü anlı)
nakledilen bir sonraki 50/920.hadis.
[136] Müsned'deki mechûi sahâbînin İbn Mes'ûd (RadıyaUahü
anlı) olduğunu Buhârî, Müslim ve Tirmizî'nin naklinden öğreniyoruz:
Bk.Buhân, Tevhîd, 48.
[137] Müslim ve Nesâî'in rivayetinden soruyu İbn Mes'ûd'un
(Radıyallahii anlı) bizzat kendisinin sorduğu görülmektedir. Müsned'in diğer
rivayetlerinde durum böyledir:
Bk.1/418, H.no:3973
(Ebu'l-Ahvas tarikiyle sahih, Ebû Ubeyde tarikiyle sened munkatıdır); 1/442,
H.no:4223 (sahih); 1/444, H.no:4243 (munkatı olduğu için isnadı zayıf); 1/439,
H.no:4186; 1/421, H.no:3998; 1/409-410, H.no:3890; Müslim, îmân, 137; Nesâî,
Mevâkît, 51,H.no:609.
Tirnıizî'in
rivayetinden ise birinin îbn Mes'ûd'a sorduğu, onun da Allah Rasûlü'ne sorduğu
görülür:
Tinnizt, Salât, 13, H.no:173 (hasen-sahih).
[138] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/309-310.
[139] Sened:
Zayıf:VI/375,
H.no:26982; İkinci rivayet; VI/374, H.no: 26981 (Senedindeki Kasım halalarından
nakletmektedir. Halalarının herbiri sika olduğu için müphem oluşları hadisin
sıhhati açısından zararlı değildir. Ayrıca sahâbî oldukları da iddia
edilmektedir. Buna göre de sıhhate mâni değildir); Üçüncü rivayet: VI/375,
H.no:26983; Dördüncü rivayet: VI/440, H.no:27349; Ebû Dâvûd, Salât, 9,
H.no:426; Tirmizî, Salât, 13, H.no: 170 (Tirmizî "bu rivayet sadece Abdullah
el-Ömerî kanalıyla nakledilir ve hadis âlimlerince kuvvetli değildir. Çünkü
onlar hadisi muzdarip saydılar. Abdullah b. Ömer saduktur. Yahya b. Saîd
hafızası sebebiyle zayıf saydı" der); Ahmed eş-Şeybânî, Âlıâd* VÎ/145,
H.no:3373; Taberânî, el-Mu'cemii'l-kebîr, XXV/82-83, H.no:208, 211;
el-Mu'cemÜ'l-evsat, 1/263, H.no:860; Dârekutnt, 1/247-248; Hâkim, Müstedrek,
1/302, H.no:680-681; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/434;
Hadisi nakleden sahâbî
Ümmü Ferve bt. Ebû Kuhâfe'dir. Yani Hz.Ebû Bekir'in baba bir kız kardeşidir.
Kocası Ebû Bekir Eş'as b. Kays'tır. Muhammed b. Eş'as da bunların çocuğudur
(Radtyallahii anhüm). Ahmed b. Hanbel'in hocası Huzâî (v.210/825), Mansûr b.
Seleme b. Abdülaziz b. Salih'tir. Abdullah b. Ömer el-Ömerî zayıf, onun hocası
Kasım b. Gannâm el-Ensârî el-Beyâzî sadûk, onun hocası da müphemdir. İbn Hıbbân
tabiinin sikaları arasında saymıştır. Bk.Sikât, VII/336; Bir senedde
"Kasım halalarından nakleder (26562)", bir rivayette "Kasım,
ehl-i beytinden, o da ninesi Ümmü Ferve'den nakleder (26930)", bir başka
rivayette de Abdullah / Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Âsim b. Ömer b. Hattâb,
Kâsım'dan, o da en yakın babaannesinden, o ise ninesi Ümmü Ferve'den nakleder
(26564)" şeklinde zikredilirken Tirmizî'nin rivayetinde "Kasım, halası
Ümmü Ferve'den nakleder", Ebû Davud'un bir rivayetinde "Kasım,
annelerinden/ninelerinden birinden, o da Ümmü Ferve'den nakleder" diğer
rivayetinde "kendisine Ümmü Ferve denilen bir halasından
nakleder"şeklinde geçmektedir. Hâkim'in senedinde: "Ubeydullah b.
Ömer, Kâsım'dan, o en yakın ninesinden, o da biat eden ve ilk muhacirlerden
olan ninesi Ümmü Ferve'den nakleder" (Radıyatlahü anhüm). Dolayısıyla
hadisin senedi muzdariplir.
Bennâ da hadisi Hâkim,
Dârekutnî ve Taberânî'ye nİsbet ederek îbn Hacer'den şunları nakleder: "İbn
Seken hadisi Ubeyduİlah b. Ömer, o aile ferdlerinin birinden, o da Rıdvan
bialında bulunan Ümmü Ferve'den nakleder ve senedde ihtilâfa dikkat çeker. Bu
ise Tirmizî'nin (bu rivayet sadece Abdullah el-Ömerî kanalıyla nakledilir)
sözüne bir cevaptır. Dârekutnî ve Hâkim de aynı şekilde Ubeydullah b. Ömer
kanalıyla naklederler ve "Kasım en yakın ninesinden, o da ninesi Ümmü
Ferve'den aldı" der. İbn Seken'in söylediği gibi senedde sadece Abdullah
ve Ubeydullah b. Ömer yoktur. Taberânî'nin senedinde "Dahhâk b. Osman,
Kâsım'dan nakleder" şeklindeki rivayet de bunların mütâbiidir."
Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/216.
Hamza Ahmed hadisin
sahih olduğunu belirtir. Fakat, Ahmed Muhammed Şâkir Tirmizî haşiyesinde
rivayetleri tek tek ele alarak inceledikten sonra: "Bu konuda kesin bir
şey söylemeye dilim varmıyor, ancak Kasım ile Ebû Ferve arasındaki râvinin kim
olduğu tesbit edilemediği İçin her durumda hadisi zayıftır" der.
[140] Bu kısım bazı
Miisned nüshalarında bulunmamaktadır.
(Bk. Müsned, Thk ve Thr: Şuaybü'l-Arnavucl başkanlığındaki heyet, XLV/
66)
[141] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/310-312.
[142] Sened:
Sahih: Müsned, 111/314,
H.no:14305; Benzer rivayetler için bk. III/302, H.no:14167; 111/391 -392,
H.no:15148; Mamer b. Râşid, Cami'. XI/191; Abdürrezzâk, 111/72, H.no:4843-4845;
Müslim, Mesâcid, 164-165; Tirmizî, SalSt, 168, H.no;387 (Tirmizî hadisin
Abdullah b. Hubşî ve Enes b. Mâlik'ten (Radıyatlahii anlı) de nakledildiğini ve
Câbir (Radıyallahü anlıüm) rivayetinin "hasen-sahih" olduğunu ifade
eder); İbn Mâce, İkâme, 200, H.no:1421; Tayâlisî, s.246, H.no:1777; İbn Ebî
Şeybe, 11/222, H.no:8346; V/319. H.no:26496; İbn Huzeyme, 11/186, H.no:1155;
Ibnü'1-Ca'd, Müsned, s.355, H.no:2459; Ebû Ya'lû, IV/98, 186, 195, H.no:2131, 2273,
2296; İbn Hıbbân, V/54, H.no:1758; Abd b. Humeyd, Miisned, s.312, 322,
H.no:1016, 1060; Saydâvî, Mu'cemü's-süyûh. 1/203; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ,
III/8; Mervezî, Ta'zhnü kadri's-salat, 1/606-607, H.no:646, 647.
Hadisin şâhidleri:
a-Soruyu soranın Ebû
Zer (Radıyallahü anlı) olduğunu gösteren rivayet için bk. İbn Hıbbân, 11/76,
H.no:361;
b-Benzer bir soruyu
soranın da Amr b. Abese (Radıyallahü anlı) olduğunu gösteren rivayet:
Bk.Müsned, İV/385,
H.no:I9328; IV/114, H.no:36964; Abd b. Humeyd, Müsned, s. 124, H.no:300;
Heysemî, "senedinde zayıflığına rağmen sika sayılan Şelır b. Havşeb
bulunmaktadır" der. Bk. Mecma', 1/54, 61. Bu rivayetin bir benzeri için
16/58.had İse bk.
c-Enes'ten (RadıyaUahii
anlı) şahidi için bk. Makdisî, Muhtara, VH/43-44, H.no:2437-2439;
d-Ebû Hüreyre'den
(Radtytdkılüi anlı) şahidi için bk. Tirmizh îmân, 12, H.no:2628 (hasen-sahih);
İshâk b. Râhûye, Müsned, 1/427, H.no:491; Ebû Ya'lâ, XI/329, H.no:644ö;
e-Umeyr b. Katâde'den
(Radtyallahü anlı) şahidi için bk. Alımed eş-Şeybânî, Âhâcl, 11/173-174,
H.ııo:911; Taberânî, el-Mu'cemii'l-kebîr, XVII/47-48, H.no:103; Heysemî,
"Taberânî'nin Evsat'ında naklettiği hadisin senedinde Süveyd Ebû Hatim
var, zayıf ve sika oluşunda ihtilaf vardır" der. Bk. Mecmu', 1/58
f-EbÛ Musa'dan
(RadıyaUahii anlı) şahidi için bk. Bezzâr, V1II/34, H.no:30l6; Taberanî,
el-Mu'cemii'l-evsat, U/323, H.no:2106; Heysemî, 'Taberânî'nin Kebİr'İnde
naklettiği hadisin râvîlerinin sika olduklarını" belirtir. Bk. Mecma',
1/60
g-Abdullah b. Hubşî
el-Has'amî'den (RadıyaUahii mıh) şahidi için bk.
Müsned, HI/411-412,
H.no:15337 (Râvilerinİn herbiri Mekkeli ve sika kimselerdir); Ebû Dâvftd,
Vitir, 12, H.no:1449; Ncsâî. Zekât, 49, H.no:2524; es-Sünenü'l-kübrâ. 11/31,
H.no: 2305; Dârimî, Salât, 135, H.no:1431; Beyhakî. es-Simenü'l-kiibrÖ, VI/81;
IX/272; X/273.
Ayrıca 38/8O.hadiste
benzer bir rivayet zikredildi (bk. IH/391-392, H.no: 15148). Bu hadis,
"Salih Amellere Teşvik" konusunda 25/8038.hadis olarak tekrar
edilecektir.
[143] Bk. Bennâ, age.. 11/217; İmam Nevevî; 'Burdaki
kunûltan murat, rükû ve secde dışında kıyam (yani ayakta durmak, kıraati
uzatmak)' ve bildiğim kadarıyla da bu konuda alimlerin ittifakı vardır,' dedi.
Bk. Müslim, MüsaTirûn 164-165; Nevevî, Şerlin Sahihi Müslim, VI/31.
[144] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/312-313.
[145] Sened:
Sahih: Müsned, 1/385,
H.no:3646; Benzer rivayetler için bk. 1/440, H.no:4199 1/396, H.no:3766; 1/415,
H.no:3937; Buhârî. Teheccüd, 9; Müslim, Salâtü'l-nıüsâilrîiî, 204; İbn Mâce,
İkâme, 200, H.no:I418 lafızlan ile naklederler.
Ebû Vâil, Şakîk b. Seleme'dir (v.82/701).
[146] Burada terk edilmek istenen Hz. Peygamber'd ir. Bunun
delili ise Buhârî'nin şu rivayetidir:
Bk. BuAâ/f, Teheccüd, 9.
[147] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/313-314.
[148] Sened:
Sahih: Miisned, V/147,
H.ııo:21205; İkinci rivayet: V/148, H.no:212I4 (Ali b. Zeyd sebebiyle
hasendir); Üçüncü rivayet: V/I64, H.no:2I344; Abdürrezzâk, IT/327, H.no:3561;
Dûrimî, Salât, 157, H.no:1469 (jüs i*li öLâ); raA^vf, ^Wjh meânVl-âsâr, 1/276;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/489; Heysemî, Aluned b. Haııbel'in bazı
senedlerindeki râvilerînİn sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma',
11/248. Bennâ, Münziıî'ııin hadis hakkında şu değerlendirmesini nakleder:
"Hadisi Ahmed b. Hanbel ve Bezzâr nakletti. Tariklerini birlikte
düşünürsek hadis ya hasen ya da sahih mertebesindedir". Bk.Bülûğu'l-emânî,
11/218.
[149] Bk. Bennâ, age., 11/218.
[150] Bk. Bennâ, age., 11/218; Utancının sebebi, bilmeden
tenkid ettiği kişinin sahabî olduğunu anlamalıdır.
[151] Tahavî, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/476-477.
[152] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/314-317.
[153] Sened:
Sahih: Müsned İÜ/427,
H.no: 15465; Diğer rivayet: HI/427, Rno: 15467; "Müslim" lafzının
geçtiği rivayet: 111/427, H.no: 15466; İbn Mâce'nin farklı bir senedle rivayet
ettiği hadisin lafzı şöyledir:
Bk. /ön Mâcc, İkâme,
201, H.no:1422; İbn Sa'ıl, VII/198; Senedinde saduk olarak nitelendirilen Mûsâ
b. Dâvûd. İbn Lehîa ve Yezid b. Amr var. İbn Lehîa haricindeki râvilerin
mütâbii var, fakat İbn Lehîa'nın da mütâbiini İbn Mâce rivayetinde bulabiliriz.
Bennâ Münziıî'nin hadis hakkında şu sözünü nakleder: "Hadisi Ahmed b.
Hanbel ve İbn Mâce ceyyid bir isnadla nakletti." Bk.Bülûğiı'l-emânî,
11/219.
Ebû Fatıma el-Ezdî /
el-Esedî / ed-Devsî / ei-Leysî'nin (Radıyallahü anlı) ismi hakkında farklı
görüşler bulunmaktadır: Üneys, Abdullah b. Üneys,... Aşın secde etmesi
sebebiyle alnı ve dizleri kararmış ve Mısır fethini görmüş sahabeden biridir.
Bk. İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, VI/236-237, Trc.no:6l57. İbnü'1-Esîr, burada
geçen hadisi ayrıca Ebû Fatıma ed-Damrî'nin biyografisinde de verir ve bunun
râvi hatası olduğunu söyler. Bk.age, VI/237-238, Trc.no:6158.
a-Sevban'dan
(Radıyallahii anlı) şahidi için bk. 56/926.hadis
b-Rabîa b. Ka'b
el-Eslcmî (Ebû Firâs el-Eslemî)vden (Radıyallahii anlı) şahidi için bk.
55/925.hadis
c- Ubâde b. Sâmit'ten
(RadıyaUahüanh) şahidi:
İbn Mâce, Salât, 201,
H.ııo:1424 (Bûsirî: •'Velid b. Müslim'in tedlisi sebebiyle Ubâde'nin hadisinin
isnadı zayıftır" der).
Bu konudaki şâhidler İçin bk. Heysemî, age., H/248, 251,257.
[154] Başka rivayette; "...bir Müslüman".
[155] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/317-318.
[156] Sened:
Sahih: Müsned, III/500,
H.no:16021; Buradaki hizmetçinin, diğer rivayetlerden Rabîa b. Ka'b el-Eslemî
olduğu muhtemeldir.
Rabîa b. Ka'b
el-Eslemî'nin bu rivayetini yukarıda ayrıca vereceğiz. Fakat, Müslim, Ebû Dâvûd
ve Nesâî bu rivayeti özet olarak vermiştir:
Müslim, Salât, 226; Ebû Dâvûd, Tatavvu', 22, H.no:1320; Nesâî, Tatbik,
79, H.no:l 136. Hizmetçinin Sevban olduğu da iddia edilmektedir. İlgili rivayet
için bk.56/926.hadis.
[157] Bennâ,age., 11/219.
[158] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/318-319.
[159] Müsned, 1/107.
[160] Buharı, Fedâilü'l-ashâb, 20.
[161] Zehebi, kabe, IV/78.
[162] Buhari, Vudû, 56; Müslim, Taharet 71, Eşribe 89.
[163] İbn Sa'd, Tabakât, 111/235.
[164] İbn Sa'd, Tabakât, VI/158,259; Keltânî,
et-Teratibü't-idâriyye (Trc. Hz. Peygamber'in Yönetimi), 97.
[165] (Ebû Firâs) Rabîa b. Ka'b el-Eslemî'nin rivayeti:
MUsned, IV/59, H.no:16531-16532 (Senedinde İsmail b. Ayyaş bulunmaktadır. Bu
nedenle de hu rivayet hasen sayılır. Ayrıca 16531.hadiste sika müdellİs İbn
İshak semamı açıklamamış, I6532.hadisıe ise semâmı açıklamışın-); İbııü'I-Esîr,
Üsdü'1-ğâbe, VI/238-239, Trc.no:6161.
[166] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/319-322.
[167] Sened:
Sahih: Müs'ned, V/276.
H.no:22277; Benzer rivayetler için bk. V/280, H.no:22310; V/283,
H.no:22341; V/276,
H.no:22270:
Müslim, Salât, 225;
77rm, Salât, 169, H.ııo:388-389 (Tirmİzî, Ahmed b. Hanbel gibi kısaltma
yapmadan Ebu'd-Derdâ'nm naklinin tamamını verir. Ma'dân b. Talha el-Ya'mürî'ye
İbn Ebî Talha da denildiğini belirttikten sonra bu konuda Ebû Hüıeyre, Ebû
Ümâme ve Ebû Fâtıma'dan (RadıyallahU anhiim) rivayetierin/şâhidlerin
nakledildiğini söyler ve Sevbân ile Ebu'd-Derdâ hadisinin
"hasen-sahih" olduğuna hükmeder); Ahmed Muhammed Şakır Tirmizî'nin
SUnen'İne yazdığı şerhte Ebû Zer'den (Radıyallahü anlı) de şahidinin
bulunduğunu söyler. Nesât, Tatbik, 80, H.no:l 137:
fim Mâce, Salât, 201,
H.no:1423.
Ebû Fâtıma'dan (Radıyallahü anlı) şahidi için bk. 54/924.hadis.
[168] (ya da 'Allahın en sevdiği amel...' dedim.)
[169] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/322-323.
[170] Benna, agc, 11/220.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/323.
[171] Ebû Musa nisbeti için bk. Buharı, Mevâkît, 26; İbn
Hacer de bu kişinin Ebû Musa el-Eş'arî olduğunu bildirdi. (Bk. İbn Hacer, age.
11/53)
[172] Sened:
Sahih: Müsned, IV/80,
H.no:16676; Buhârî, Mevâkît, 26; Müslim, Mesâcid, 215 (Abdullah b. Ahmed b.
Haııbel'in hocası Ebû Hâiid Hüdbe / Heddâb b. Hâiİd, Buhârî ve Müslim'in de
hocasıdır); Dârimî, Salât, 136, H.no:1432 (Dârimî, bu iki vaktin sabah ve
ikindi olduğunu belirtir); Ebû Bekir, Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin oğludur. Bu zatın
Umara olduğu da söylenir; ancak İbn Asâkir, Ahmed b. Hanbei'in Müsned'de
rivayetlerine yer verdiği sahabenin isimlerini tertip ettiği eserinde (no:841)
Ebû Mûsû el-Eş'arî olduğunu tercih eder. İbn Hacer de aynı tercihte bulunur.
Bk.Fethu'l-Bâri, 11/66-68.
Daha Önce iki vakit
namaz kılma şartıyla Hz.Peygamberin bir kişinin İslama girişini kabul ettiğine
dair hadis geçmişti. İlgili rivayet İçin bk. 52/94.hadis.
Buhârî'nin senedinde
Ebû Bekir b. Abdullah b. Kays olarak künyesiyle zikredilir. Abdullah b. Kays,
Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nİn ismidir. Dolayısıyla bu hadis Müsned'de Ebû
Mûsâel-Eş'arî'nin Müsned'inde yer alsaydı daha İsabetli olurdu.
ibn Hacer, Hemmam'ın
rivayetlerinde Ebû Cemre'nin şeyhi Ebû Bekir b. Abdullah'tır. Bu ise Ebû Bekir
b. Umara b. Rueybe/Ruveybe es-Sekafî olduğunu zannedenlere zıttır. Müslim, Ebû
Bekir b. Umâra'nın babası kanalı ile naklettiği şu rivayetini nakleder:
Bk. Müslim, Mesâcid,
213-214. Nesâî, Salât, 13, H.no:469; Bu lafız, manası aynı olmakla birlikte Ebû
Musa'nın rivayetinin lafızlarından farklıdır. Doğrusu her ikisi de farklı
hadistir. Bk. Fethu'l-Bârî, 11/68 (Mevâkît, 26'nııı şerhi). Umara'nın rivayeti
İçin bir sonraki 58/928.hadise bk.
Fedâle el-Leysî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 60/930.hadis.
[173] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/323-324.
[174] Müslim, Mesâcid, 213.
[175] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 11/53; Suyûtî, Dîbûc 11/281;
Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, VI/184. Ancak İbnü'l-Esîrbu iki vaktin sabah ve akşam
olduğunu zikretti. Bk.Nihâye 1/114.
[176] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/324.
[177] Sened:
Sahih: Müsned, IV/261,
H.no:18213; Diğer rivayetler: IV/136, H.no:17l54; IV/261, H.no:18214; IV/I36,
H.no:17156-17J57:
Müslim, Mesâcid, 213
ziyadesiyle; £ûh Z?âvi«/, Salât, 9, H.no:427; f, Salât, 13,21, H.no:469, 485;
Fedâle el-Leysî'den (Radıyaltahü anlı) şahidi için bk. 60/930.hadis. Ebû
Mûsâ el-Eş'arî'den (Radıyallahii anlı) şahidi için bk. 57/927.hadis.
[178] Bİr rivayette; girmeyecek, şeklinde geçmektedir.
[179] Bir rivayette de; Rasûlullah 'tan duydun mu?
şeklindedir.
[180] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/324-325.
[181] Sened:
Sahih: Müsned, 11/257,
H.no:7483; Benzer rivayetler: 11/396, H.no:9124; 11/266, H.no:7601 (Bu iki
rivayet 123/993.had isle zikredilecektir); H/344, H.no:8519; 11/233, H.no:7185;
11/474, H.no:10089; Mâlik, Kasru's-salât, 82; Bıthârî, Mevâkît, 16; Müslim,
Mesâcid, 210; NesÛİ, Salât,2i,H.no:483;
Ayrıca
123/993.hadisebk.
[182] Diğer rivayette, yanınızda geceleyen, şeklinde
nakledildi.
[183] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/325-326.
[184] Heysemî, Mecmeu'z-zevâid. IX/2O8 (Bezzar'dan naklen);
Beyhakî, Şuabu'l-iman, V/392, No:7053; Deylemî, Firdevs, IV/54, No: 6170.
[185] Heysemî, age., X/226 (Bezzar'dan naklen ve bazı ruvâtı
meçhul)
[186] Aynî, Umdetü'l-kârî, IH/44; Bennâ, age., 11/221.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/326.
[187] Sened:
Sahih: Müsned, İV/344,
H.ııo:18925; Ebû Davud'un rivayetinde Ebû Harb b. Ebu'l-Esved, Abdullah b.
Fedâle'den, o da babası Fedâle'den (Radıyallahü anlı) naklettiği görülmekledir:
Bk. Cö« Dâvd(/, Salât,
9, H.no:428. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XVIU/319, H.no: 826; Hâkim, 1/69,
H.no:51 (Zehebî, hadisin senedindeki râvilerden Hüseyin'e muhalefet edildiğini
söyler); Bennâ ise hadisin isnadının hasen olduğunu ifade eder.
'Bk.Bülûğtt'l-emânî, 11/222.
Suyûtî, hadisi Ebû
Dâvûd, Hâkim ve Beyhakî'ye nispet ederek sahih hükmü verir. Münâvî ise her
hangi bir talikte bulunmaz. Bk. el-Câmiu 's-sağir, H.no:3657; Feyzu'l-kadîr,
M/485.
Fedâle el-Leysî'nin
babasının isminde ihtilâf edildi. Fedâle b. Abdullah, Fedâle b. Vehb, Fedâle b.
Umeyr. Bu sahâbî Mekke'nin fethinde putların kırılışını şu dizelerinde ifade
eden kişidir:
Muhammed ve ordusunun
putları kırdığı gün fethi görmediysen,
Allah 'm nurunun apaçık
doğduğunu, şirkin yüzünü ise karanlığın kapladığım mutlaka göreceksin.
Bk.İbnü'1-Esİr,
Üsdü'1-ğâbe, IV/347-348, Trc.no:4233.
Hadis şâhidleri ile
sahih li gayrihî seviyesine yükselir.
a-Müphem bir sahâbiden
(Radiyatlalıii anh): Müsned, V/24-25, H.no:20I65; V/363, H.no:22974. Ahmed
eş-Şeybânî, 11/195, H.no:94I. Muâviye el-Leysî başlığı altında bu hadise yer
veren Ahmed eş-Şeybânî buradaki müphem sahâbînin bu zât olduğunu ve bu şahsı
tercih ettiğini göstermektedir (52/94.hadis). Bu müphem sahâbinin Fedâle
el-Leysî olma İhtimâli de vardır. 60/930 ve 52/94.hadİsleri karşılaştırınız.
b-Ebû Mûsâ
el-Eş'arî'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 57/927.hadi s.
c-Umâra b. Rueybe/Ruveybe es-Sekafî'den (Radıyallahü anlı) şahidi için
bk. 58/928.hadis.
[188] Bk. Hâkim, Müstedrek, 1/68; Azimâbâdî,
Avnü'l-Ma'bûdlim.
[189] Günün İki uç kısmına iki asır denmesi bu vakitlerin
gündüz ve gecenin değiştiği vakitlerden olduğu İçindir. İki ismin
birleştirilerek kullanımı Arapçada tağlib olarak bilinir, meselâ;
"Ebeveyn" (anne ve baba), "Umerayn" (Hz.Ebû Bekir ve Ömer),
"Kamerayn" (güneş ve ay) gibi... Bk.Bennâ, age., 11/223; İbnü'l-Esîr,
Nihâye, III/223 ("Asr" maddesi).
[190] Seheranfûrî, Bezlü'l-mechûd, IH/232.
[191] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/327-328.
[192] Sened:
Sahih: Miisned, IV/360,
H.no:19090: Benzer rivayetler: IV/362, H.no:19105; İV/365-366, H.no:19148;
Buhârt, Mevâkît, 16, 26; Ezan, 129; Tefsir, 50/2; Tevlıîd, 24; Müslim, Mesâcid,
211-212 lafzıyla; Ebû Dâvûd, Sünnet, 19, H.no:4729; ziyadesiyle; Tirmizî,
Sıfatü'l-
cennc, 16, H.no:2551
(hasen-sahih); İbn Mâce, Mukaddime, 13, H.no:177; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebtr,
11/294, H.no:2224-2230;
Ru'yetullah (Allah'ın
âhirettc görülmesi) ile İlgili rivayetler bu eserin son cildinde en son konu
olarak ele alınacaktır. Bennâ, bu eserin hürmetine, Allah'ı âhirette görebilme
niyeti İle bu konuyu eserin sonuna ek bir konu olarak ilâve etmiş; fakat Bennâ
bu hadisi o konuda ele almamıştır. Diğer hadisler için bk.514-518/12104-12108).
Ebû Saîd el-Hudrî'den
(Radıyallahü anlı) şahidi için bk. Müsned, 111/16, H.no:11062;
Ebû Hüreyre'den
(RadıyaUahii anlı) şahidi için bk. Müsned, 11/389. H.no:9035; 11/275,
H.no:7703; Buhârî, Rikâk. 52; Müslim, îmân, 299; Ebû Dâvûd, Sünnet, 19,
H.no:4730.
[193] Bk.Râzi, Muhtûru's-sıhâh 43; Diğer rivayette de bu
mana bulunmaktadır. (Bk. Ebû Davûd, Sünnetl9, No: 4729)
[194] Lafız manası, mağlup olmamaya gücünüz yeterse,
şeklindedir.
[195] Âyeti okuyan râvi Cerir'dir. Bk. Müslim, Mesâcid, 211.
[196] Kâf 50/39.
[197] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/328-329.
[198] Sened:
Hasen: Müsned, V/268,
H.no:222O7; Tİrmizî'nin metninde "yani Kur'ân" -.-ifâdesinin
râvilerden Ebu'n-Nadr'a âit olduğu kayıtlıdır. Bk.Tirmizt, Fezâilü'l-Kur'ân,
17, H.no:2911 (Hadis gariptir. Bekir b. Huneys hakkında Abdullah b. Mübarek
tenkidde bulundu, son zamanlarında onu terk etti. Fakat hadis Cübeyr b. Nüfeyr
tarafından da nakledilir); Cübeyr b. Nüfeyr'den de mürsel olarak nakledilen bu
hadis şudur:
Tirmizt,
Fezâilü'i-Kur'ân, 17, H.no:2912. Taberânî, el-Mu'cemü'1-kebîr, VIII/151,
H.no:7657; Bekir b. Huneys'in Tirmizî iki, İbn Mâce ve Ahmed b. Hanbel birer
rivayetini nakleder. İbn Mâce'nin rivayetinde Bûsırî bu zatın zayıf olduğunu
belirtir. Bk. İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:229 (İsnadı zayıftır. Çünkü
senedinde yer alan râvilerden Dâvûd b. ez-Zibrikân, Bekir b. Huneys ve
Abdurrahman b. Ziyâd zayıftırlar); Suyûtî, hadisin sahih olduğunu belirtir.
Ük.el-Câmiu's-sağît; H.no:7803; Münâvî, ise Tİrmizî'nin az önce verdiğimiz
görüşlerini aktararak Zehebî'nin " (Bekir b. Huneys) zayıftır" hükmünü
hatırlatır. Bk. Feyzu'l-kadtr, V/531. Zehebî'nin hükmü için bk. Kâşif,
Trc.no:624; İbn Hacer ise sadûk kabul eder, fakat hatalarının bulunduğunu
söyler. Ancak İbn Hıbbân'ın tenkidde haddi aştığını da ilâve eder. Bk.Takrîb,
Trc.no:7.39; İbn Hıbbân, Kitâbil'l-Mecrûhtn, I/f 90.
Heysemî, senedinde Leys b. EbîSüleym'in bulunduğunu belirtir. Bk.
Mecma', H/250.
[199] Lafız olarak, izin verilmemiştir.
[200] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/329-330.
[201] Sened:
Hasen: Miisned, 1/14, H.no:
86; Abdürrezzâk,V25&, H.no:988; Tayûlist, s.ll, 20, H.no:49, 137; Saîd b.
Mansûr, Sünen, 11/111, H.no:2143; İbn Ebî Şeybe, Musannef, 11/61, H.no:6460;
HI/531-532; İbnü'1-Ca'd, AfOsnerf, s.373, H.no:2568; Tahâyî, Şerhu
meâni'l-âsâr, 111/36-37; İbn Mâce, İkâme, 186, H.no:1375 (Bûsırî Zevâid'de:
"Asını b. Amr el-Becelî'nin zayıf olduğunu belirterek bu râviyİ Ukaylî'nin
Duafâ'sında zikrettiğini, Buhürî'nin ise: "Hadisi sabit değildir"
dediğini" söyler. Bk. Misbâhu'z-zücâce, ÎI/8) İbn Mâce'nin bu rivayetinde
sadece evdeki namaz meselesi bulunmaktadır. Ayrıca İkinci rivayetinde Asım b.
Amr el-Becelî'nin Hz. Ömer'in mevlâsı Umeyr'den naklettiği kayıtlıdır:
Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/312; Makdisî, Muhtara, 1/374-376, H.no:260-261 (İsnadı
sahih);
Âsim b. Amr el-Becelî'nin
Ahmed b. Hanbel sekiz (I/1J5, IH/67, 375, 376, 381, V/259, 329), îbn Mâce bir
rivayetini nakleder. Zehebî, Ebû Hâtim'den naklen "sadûk", İbn Hacer
de "sadûk" hükmü verir. Ancak şîİIikle suçlandığını belirtir.
Bk.Kuşif, Trc.no:2514; Takrîb, Trc.no:3073; Asım b. Amr el-Becelî'nin rivayet
ettiği kimse (hocası) belli olmadığı (müphem olduğu) için hadîsin senedi
zayıftır. İbn Hazm, hadisin mevsûl ve mürsel olarak nakledildiğini mevsul yolla
gelenin isnadının sahih olduğunu ifâde eder. Bk. Muhallâ, 11/178-
Heysemî, hadisin Ahmed
b. Hanbei tarafından müphem bir isimle, Taberânî'nin Evsat'ında müphem râvinin
açılımı (Hz. Ömer'in mevlâsı Umeyr) ile, Ebû Ya'lâ'nın ise aynı senedle
naklettiğini belirtir ve Ebû Ya'lâ'nın senedindeki râvilerin sika olduklarını
söyler. Aynı şekilde Ahmed b. Hanbel'in de râvilerinin sika olduklarını fakat
müphem isim bulunduğunu söyler. Bk. Mecma', I/270-27I.
Fakat biz hadisi
Taberânî'nİn Evsat'ında ve Ebû Ya'lâ'nın Müsned'inde bulamadık. Müphem râvinin
başka tariklerde Hz. Ömer'in mevlâsı Umeyr olduğu anlaşılmaktadır. Bu da
hadisin isnadının kuvvetlendiğini gösterir.
Ayrıca 455/763. hadiste
zikredildi.
[202] Bu sözde Hz. Ömer'in taaccübü görülmektedir. Sözün
gelişi olarak söylenen, sihirbaz mısınız? cümlesi tuhaf şeylerde kullanılır.
[203] Yani hayız ya da nifas döneminde bir kişi karısının
ancak göbekten yukarı kısmına dokunabilir.
[204] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/330-331.
[205] Sened:
Sahih: Müsned, H/425,
H.no:9462 (Seneddeki İsmail, İbn Uleyye'dir); İkinci rivayet: 11/290,
H.no:7889; Ebû Dâvûd, Salât, 145, H.no:864-865 (Ebû Davud'un ikinci rivayetini
Ebü Hüreyre'den (liadıyaUahii anlı) nakleden Süleyt oğullarından biridir);
Tİrmizî'nin rivayetinde ise Enes b. Hakim değil, Hureys b. Kabîsa (meşhur olan
ismine göre Kabîsa b. Hureys) Ebû Hüreyre'den (Radıyallalıü anlı) nakilde
bulunan râvİdir, Tirmizî, Salât, 188, H.no:413:
(Tirmizî bu konuda
Temim ed-Dârî'den (Radıyallahü anlı) de bir rivayetin bulunduğuna işaret eder
ve hadisin "hasen-garib" olduğuna hükmeder); Nesâî, Salât, 9,
H.no:462-465 (Nesâî'nin üç rivayetinden ilkini Hureys b. Kabîsa, ikincisini Ebû
Rafı'
Nüfey' b. Rafı'
el-Medenî, üçüncüsünü ise Yalıya b. Ya'mer el-Basrî el-Kaysî'ye nisbet eder.
Bunlai" Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anlı) nakleden zatlardır); İbn Mâce,
İkâme, 202, H.no:1425;
Hadis âlimleri, Enes b. Hakîm ed-Dabbî zayıflığına rağmen hadisini kabul
etmişlerdir. Ahmed Muhammed Şâkİr, H/290, H.no:7889.hadis için sahih hükmü
vermiş, fakat çalışmasına devam eden Hamza Ahmed, 11/425, H.no:9462.hadis için
lıasen hükmü vermiştir.
Ahmed Muhammed Şâkir,
Buhârî ve İbn Ebî Hâtim'in bu râvîyi cerh etmediğini, İbn Hıbban'ın ise
Sikat'mda saydığını ifâde eder.
Hadis, bazı isnadlannda
mevkuf," bazı isnadlannda merfû olarak nakledilir. Mevkuflar bu merfû
rivayetlerle mevsûl hâle gelmiş olurlar.
Senedlerin bir kısmında
Hasan el-Basrî, yanlışlıkla Hasan b. Ziyâd olarak verilmiştir. İsminde kalb
bulunan râvide ise Kabîsa b. Hureys tercih edilmiştir. Buhârî ve İbn Ebî Hatim
bu râvîyi cerh etmezler. İbn Hıbban İse Sikat'ında zikreder.
Temim ed-Dârî'den
(Radtyaltahüanh) şahidi için bk. 65/93 5.1ı adi s.
[206] İbn Hacer, Fethul-Bârî, VII/446; Azimâbâdî,
Avnü'l-Ma'bûd, 111/82; Ebû Davud rivayetinde şeklinde şeddeli ya da şeddesiz
olarak geçmektedir. Muhiddin AbdÜlhamit'in açıkladığına göre, benimle birleşen
nesebini açıkladı ve onları tek nesepte birleştirdi, şeklinde anlamak gerekir.
Bk. Ebû Dâvûd, Salat, 145 (1/540)
[207] Ya da rükunlarına uygun kılmadıkları, olabilir.
[208] Râvİlerden Yûnus burada rivayetin merfu olmasında
şüphe etti. Ancak başka tarikten gelen ikinci rivayette merfu olduğu
anlaşılmaktadır.
[209] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/331-333.
[210] Sened:
Sahih: Müsned, IV/65,
H.no:16567; Mükerrerleri: V/377, H.no:23096; IV/103, H.no:16886-16888 (Yukarıda
metnini verdiğimiz hadis ile aynı sened ve metne haizdir. Ancak bu rivayette
şöyle bir ek vardır):
Benzer rivayet için bk.
V/72, H.no:20570 (Yalıya b. Ya'mer, müphem bir sahâbîden
nakleder). Sahâbisi belli
olmayan bu riv5yetİ Temim ed-Dârî'nin hadisi İle karşılaştırdığımızda
bilinmeyen bu sahabinin Temim ed-Dârî olma ihtimali kuvvetleniyor. Şunu da
unutmamak gerekir: "Sahabinin bilinmemesi hadise hiçbir zarar
vermez". Temim ed-Dârî'nîn bu rivayeti:
Bk. Müsned, V/103,
H.no:16891; AflMifc Kasru's-salat, 89 (Bu rivayet Yahya b. Saîd'den mürsel
olarak aynı anlamda nakledilen bir nakildir); Ebû Dâvûd, Salât, 145, H.no:866;
İbn Mûce, İkâme, 202, H.no:1426; Dârimî, Salât, 91, H.no:1362:
Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, 11/51, H.no:l'255-1256.
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahii anlı) şahidi:
z, Tahrîmü'd-dem, 2,
H.no:3989; b-Enes'ten (Radıyallahii mıh) şahidi için bk. Taberânî,
el-Mu'cemü'l-ev$at, 11/240, H.no:1859;
c-Ebû Hüreyre'den (Radtyallahü anh) şahidi için bir önceki 64/934.hadise
bk.
[211] Mubarekfûrî, Tuhfetü't-ahvezl ü/384; Münâvî,
Feyzu'l-Kadîr, 111/87; Bennâ, age., 11/225.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/334-335.
[212] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/335.
[213] Sened:
Hasen: Miisned,
III/214, H.no:13172; Benzer rivayetler için bk. III/149, H.no:12448; III/185,
H.no: 12864: III/102-103, H.no:11938; III/247, H.no:I3523; Mâlik, Kur'ân, 46;
Buharı, Mevâkît, 13; Müslim, MesScid, 195-L96:
Ebu Davud, Salât, 5,
H.no:413; Tirmia, Salât, 6, H.no:160 (lıasen-sahih); W^«f, Mevâkît, 8,
H.no:507-509; Bennâ İse hadisin isnadının lıasen olduğunu İfade eder.
Bk.Bülûğu'l-emânî, 117226.
Ayrıca bir sonraki
67/937.hadisle karşılaştırınız.
[214] Yani oğlu ile. Babası, Haıice'yİ kendisine değil de
atası Zeyd'e nisbet etti. Zira o günkü kullanımda bu şekilde meşhur olmuştu.
Belki de salıabî torunu olduğunu göstermek için böyle kullanılıyordu. Bk.
Bennâ, age. II/225.
[215] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/335-336.
[216] Sened:
Sahih: Müsned, III/237,
H.no:13417; Hadis bu uzun şekli ile sadece bu rivayette geçmektedir. Hadisin
son bölümü ki merfû olan bu kısmıdır. Bu bölüm için bk. Müsned, 111/130,
H.no:12262; m/131, H.no:12274; 111/193, H.no:12944; 111/218, H.no:13220; m/278,
H.no:13885; (Mükerreri: 111/222, H.no:I3252); 111/223, H.no:13269; IÜ/124,
H.no:l2185; 01/274-275, H.no:13843; m/283, H.no:I3949; Buhûrî, Rikâk, 39;
Müslim, Filen, 133-135; Tirmizî, Fiten, 39, H.no:2214 (hasen-sohih); Dârimt,
Rikâk, 46, H.no:2762;
Muhammed b. İshak b.
Yesâr (v.150/767) tahdis sigası ile nakletmiştir.
Senedde Ziyâd b. Ebû
Ziyâd'ın İbn Abbas'ın mevlâsı olduğu belirtilmektedir. İmam Mizzî ve bâzı
âlimler bu zâtın İbn Abbas değil, Abdullah b. Ayyaş b. Ebû Rebîa olduğunu ifade
ederler.
Bİr önceki
66/93ö.hadİsle karşılaştırınız.
[217] Rasûlullah'ın parmaklarını birleştirmesi ile igili
rivayetler için bk. Buhârî, Talak 25; Müslim, Cuma 43, Filen 135; Tinnizi,
Filen 39.
[218] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/336-337.
[219] Sened:
Hasen: Müsned, 1/105,
H.no:828; Timıizj, Salât, 13, H.no:171 (Tirmizî hadisin hasen-garib olduğunu
söyler. Ahmed Muhammed Şâkir ise Sünen'in şerhinde isnadının sahih, râvilerinin
ise sika olduklarını ifade eder); Cenâiz, 73, H.no:1075 (Tirmizî isnadının
garİb olduğunu söyler, fakat senedi muttasıl olarak kabul etmez); İbn Mâce,
Cenâiz, 18, H.no:1486 (Sadece cenaze ile ilgili bölümünü nakleder); Bennâ
hadisi Hâkim ve ibn Hıbbân'a da nisbet ederek Tirmizî'nin Saîd b. Abdullah
el-Cühenî'nİn meçhul olması sebebiyle hadisi illetli gösterdiğini; fakat İbn
Hıbbân'ın bu râviyi Sikât'ında zikrettiğini söyler. Ömer b. Ali b. Ebö Tâlib'in
babası Hz.Ali'den (Radıyallahü anh) semamın ihtilaflı olduğunu, ancak Ebû
Hâtim'in semamın olduğununa dair bilgi verdiğini de sözlerine ekler.
Bk.Bülûğu'l-emânt, 11/132.
Ahmed Muhammed Şâkİr
İsnadının sahih olduğunu söyler. Senedindeki Saîd b. Abdullah el-Cühenî,
Mısırlıdır ve sikadır. İbn Hıbbân Sİkât'ta bu râviye yer verir. Ömer b. Ali b.
Ebû Tâlib ise tabiinden sika biridir. Hz. Ali'nin oğludur. Kendisine Ömer
İsmini veren de Hz.Ömer'dir.
[220] Bu mana için bk. Razi, Mıthtâru's-sıhah 36.
[221] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/338.
[222] Sened:
Sahih: Müsned, 1/375,
H.no:3557; Benzer rivayet için bk. 1/427, H.no:4059; Buhârî, Teheccüd, 13;
Bed'ü'1-halk, H.no:ll; Müslim, Salâtü'î-müsâfirîn, 205; Nesâî, Kıyâmü'I-leyl,
5, H.no:1606-1607; İbn Mâce, İkâme, 174, H.no:1330;
Hadisin Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bir sonraki
(70/940.) hadise bk.
[223] Yani ona galip gelmiş ve alay etmiş, sonunda onu
Allah'a İbadetten men etmiş. Bk. Bennâ, age. U/227.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/338-339.
[224] Sened:
Sahih: Müsned, 11/260,
H.no:7528; İkinci rivayet: 11/427, H.no:9484; Bennâ Münzirî'den naklen hadisin
İsnadının sahih olduğunu söyler. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/227. Heysemî İkinci
rivayeti verir ve sahih hadis ricali İle nakledildiğini söyler. Bk.Mecma\
11/262.
Hadisin İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anlı) şahidi için bir önceki
(69/939.) hadise bk.
[225] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/339.
[226] Sened:
Sahih: Mümed, IV/124,
H.no:17058; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VII/287, H.no:7155; Heysemî,
senedinde yer alan Râşid b. Davud'un Dârekutnî tarafından zayıf; İbn Maîn,
Duhaym ve İbn Hıbbân tarafından da sika sayıldığını söyler. Bk.Mecma',
1/324-325.
a-Ebû Zer'den
(Radıyaliahü anlı) şahidi: Müsned, V/159, H.no:2)311-213I2 (sahih); V/I61,
H.no:21321; İV/171, H.no:21393; V/149, H.no:21221:
Bu rivayetin müselsel
şekli de vardır: Müsned, V/160, H.no:21316 (Bu rivayet 1499/2369 ve
390/11279.hadislerde zikredilecektir); Yine Ebû Zer'den farklı bir rivayet
33/11623.hadiste zikredilecektir: {Müsned, V/163, H.no:21337). Diğer rivayetler
için bk. V/147, H.no:21203; V/168, H.no:21370-21371; V/169, H.no:21382; V/157,
H.no:21285; Müslim, Mesâcid, 238-244; Ebû Dûvûd, Salât, 10, H.no:431; Tirmizî,
Salât, 15, H.no:176 (Tirmizî: "Bu konuda İbn Mes'ûd ve Ubâde b.
es-Sâmit'ten (Radıyaliahüanlı) de nakiller vardır ve Ebû Zer hadisi
hasendir" derken, Ahmed Muhammed Şâkir ise "hayır, hasen değil,
sahihtir" der); Nesât, İmame, 2, 55, H.no:776, 857; İbn Mâcey İkâme, 150,
H.no:1256; Dârimt, Salât, 25, H.no:1230-1231; Taberânî, el-Mu'cemîl'l-kebtr,
U/151, H.no:1633. Ebû Zerr'e yapılan tavsiyeler için bk.33/11623, 79/8140,
80-81/10969- I0970.hadisler...
b-Ubâde b. es-Sâmit'ten
(Radıyaliahü anh) şahidi için bk. 1500/237O.hadis {Müsned, V/329, H.no:22686;
Benzer rivayetler: V/314, H.no:22580-22581; V/315, H.no:22589-22590; V/315,
H.no:22585; VI/7, H.no: 23340; Ebû Dâvûd, Salât, 10, H.no:433; İbn Mâce, İkâme,
150,H.no:1257)
c-Âsıın b. Ubeyd (Âmir
b. Rabîa)'dan (Radtyallahü anh) şahidi: Bir sonraki (72/942.) hadise bk.
d-Ukbe b. Âmir'den
(Radıyaliahü anh) şahidi:
Müsned, İV/146-147,
H.no: 17256 (senedinde müphem bir râvi bulunması sebebiyle senedi zayıftır.
Fakat, hadis sahih bir sened ve mevsûl bir rivayetle nakledilir. Bk. IV/145,
H.no:17238 (seneddeki müphem râvi Ebû A1İ Sümâme b. Şefîy el-Hemdânî'dir.).
e-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyaliahü anh) şahidi için bk.59/10948.hadis
Müsned, 1/405,
H.no:3845 (uzunca bir hadis içinde). Bu rivayete 49/919.hadiste işaret edilmişti.
Müsned, 1/459,
H.no:4386; 1/455, H.no:4347; 1/424, H.no:4030; 1/456, H.no:4363. Müslim,
Mesâcid, 26; Nesâî, İmame, 18, H.no:797; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IX/108,
298, H.no:8567, 9495-9496; X/131, H.no:10206; Heysemî, râvilerinin sahih hadis
ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma', VI1/285.
f-Muâz b. Cebel'den
(Radıyallahii anlı) şahidi: O da İbn Mesûd'dan (Radıyaflahü anh) nakleder. Bk.
Müsned, V/231-232, H.no:2I9l9 (349/10775.hadis); Müslim, Mesâcid, 36-37; Ebû
Dâvûd, Salât, 10, H.no:432; İbn Mâca, İkâme, 150, H.no:1255;
g-Kabîsa b. Vakkas'tan
(Radıyallahii anh) şahidi: Ebû Dâvûd, Salât, 10, H.no:434.
h-Şeddâd b. Evs'ten
(Radıyallahü anh) şahidi: Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, H/287, H.no:7I55.
ı-Yezid b. Evs'ten
(Radıyallahii anh) şahidi için bk. 1496/2366.hadi s.
i-Mihcan ed-Dîlî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 1497-1498/2367-2368.hadisler.
[227] Lafız anlamı, namaz vakitlerini Öldürerek,
şeklindedir.
[228] Nafile namaz subha olarak İsimlendirildi. Zira o, farz
olmayan teşbihler gibidir. Sonra da İmamlarla/başkanlarla tekrar namaz kılınma
emri, herhalde Müslümanlar arasında ayrılık fitnesinin çıkmasını önlemek
içindir. Bk. Bennâ, age., 11/228.
[229] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/340-341.
[230] Sened:
Sahih: Müsned, IH/445, H.no:15621; Benzer rivayet için bk. m/446,
H.no:15633; Bennâ hadisin bir benzerinin Ebû Dâvûd tarafından Ubeyde b. Sami t
ve Kabîsa b. Vakkâs kanalıyla nakledildiğini, isnadının da ceyyid olduğunu
söyler. Bk.Bülûğu 'l-emânî, 11/228. Hadisin şâhidleri İçin bir önceki 71/941
ve49/919.hadisin tahricinebk.
[231] Rivayetin sonunda senedle ilgili şu bilgiler vardır:
§(İbn Cüreyc), râvi
Âsim b. Ubeydullah'a; 'Bu haberi sana
kim nakletti?' diye sorunca o şöyle dedi:
'Bunu bana Abdullah b.
Âmir b. Rebîa, babası Âmir b. Rebîa'dan, o da Hz. Peygamberden nakletti.'
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/341-342.
[232] Sened:
Hasen: Müsned, IV/244,
H.no:180S0; Dârimî, Salât, 24, H.no:1229. Dârimî'nin senedi şöyledir:
Taberânî, el-Mu'cemü'l-'kebtr, XIX/142-143, H.no:31I-313; el-Mu'cemü't-evsat, V/92, H.no:4764;
Heysemî, hadisi Taberânî'nin Kebir ve Evsat'ına nisbet eder ve senedindeki îsâ
b. Müseyyeb el-Becelî'ııin zayıf olduğunu belirtir. Bk. Mecma\ 1/302; Ahmed b.
Hanbel, îsâ b. Müseyyeb el-Becelî'nin sadece dört rivayetini nakleder. Bennâ
İse Taberânî'niıı Kebir'inde İbn Mesûd'dan (Radıyallahü anlı) şahidi olduğunu
hatırlatır ve Münzirî'nin hadisi hasen saydığını ifade eder. Bk.Bülûğu'l-emânî,
11/229. Dârimî'nin senedinde ise mütâbiinin bulunduğu görülmektedir.
Ubâde b. Sâmit'ten
(Radtyallahü aıılı) şahidi için 82/952.hadİse bk.
Hadisin Kâtip
Hanzale, Ubâde b. Sâmit
ve Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahü
anlı) şâhidleri için 48/918.1ıadise bk.
[233] kelimesi birçok anlama gelmektedir; kölelerimiz,
anlaşma yaptığımız yabancı kişiler vd. Bu rivayette Arab kelimesi ile
zİkredildiği İçin Acem (Arap olmayan/yabancı) anlamında olması tercih edilir.
[234] Dârimî'nin metninde şu ziyâde vardır:
[235] Lafız anlamı, "sizi buraya oturtan sebep nedir?'
şeklindedir.
[236] Dürimî'nİn metninde şu ziyâde vardır:
[237] Dârimî'nin metni şöyledir:
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/342-343.
[238] Sened:
Hasen: Müsned, İÜ/427,
H.no:15461; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/212, H.no:613; Beyhakî,
es-SünenÜ'l-kübrâ, 11/281; Bennâ, Münzirî'nin "hasen isnadla
nakledildi" (bk.Terğîb, 1/202) sözünü nakleder. Yik.Bülûğu 'l-emânî,
U/229.
Sahâbî Ebu'l-Yeser Ka'b
b. Amr b. Abbüd es-Selemî el-Hazrecî el-Ensârî (Radıyaüahü anh), Akabe
biatlarında ve Bedir savaşında bulunmuş ve yirmi yaşında bu savaşa katılmasına
rağmen büyük başarılara imza atmış, Peygamberimizin amcası Abbas b.
Abdulmuttalib'i esir almış, Müşriklerin sancağını taşıyan Aziz b. Umeyr'in
elinden sancaklarını çekip almış; Sıffîn'de de Hz. Ali İle aynı safta çarpışmış
cengâver bir sahâbİdir. Ashâb-ı Bedir'in Medine'de en son vefat eden
fertlerinden biridir (v.55/675). Bk. İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-gâbe, IV/457,
Trc.no:4475; VI/236, Trc.no:6352.
Ammar b. Yâsir'den
(Raâıyaitahü anlı) şahidi İçin bk. Müsned, IV/321, H.no:18796; IV/319, H.no:18781;
IV/264, H.no:18241; İV/264,
H.no:18239-18240; Tayâtist, s.90, H.no:65Û; Ebû Dâvûd, Salât, 124.
H.no:796; Nesâî, Sehv, 62, H.no: 1303-1304; Münzirî, Terğîb, 1/201-202.
[239] Bennâ, age. II/229.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/343-344.
[240] sened:
Sahih: Müsned,
V/429-430, H.no:23532; Buhûrî, Menâkıb, 25; Müslim, Fiten, 10-12 (Buhârî ve
Müslim'de Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) nakledilen hadise ek olarak
verilir); Şâfıî, Müsned, s.28; Tayâlisî, s.172, 249, H.no:1237, 1803; îbn
EbîŞeybe, 1/301, H.no;3444; NesâU Salât, 17, H.no:476-478; îbn Hıbbûn, IV/330,
H.no:1468; Ahmed eş-Şeybanî, Âhâd, 11/202-203, H.no:952-955; Beyhakî,
Şuabü'l-îmân, 111/52, H.no:2842; es-Sünenü'l-kübrâ, 1/445; Münzirî, age.,
1/183, 835.
Bazı rivayetlerde
İkindi namazının terk edenin âİle ve malım kaybetmiş veya ameli boşa gitmiş
kimse gibi olacağı ifade edilmektedir. Bu rivayetler İbn Ömer ve Büreyde
tarafından nakledilmiştir:
a-İbn Ömer'den
(Radıyalfohü anh) nakledilen rivayet: Müsned, 11/102, H.no:5780; 11/124,
H.no:6065; 11/145, H.no:6324; Müslim, Mesâcid, 200-201; Nesâî, Salût, 17,
H.no:476-478; Dûrimî, Salât, 27, H.no:1233-1234; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr,
XII/278, H.no:13108; Ayrıca bk.I30/10O0.hadis.
b-Büreyde el-Eslemî'den
(Radıyattahüanh) nakledilen rivayet: 120/990.hadis
c-Ebu'd-Derdâ'dan
(RadtyaUuhn anh) nakledilen rivayet: 131/1001 .hadis.
d-Enes b. Mâlik'ten
(Radıyaiiaim anh) nakledilen rivayet: Ezdî, Müsnedü'r-Rabî', 1/125, H.no:304;
e-Muhadramdan sika biri
olan Evs b. Dam'ac'dan nakledilen mürsel rivayet:
îbn EbîŞeybe, 1/301,
H.no:3448.
[241] Razî, Muhtam's-Sıhah, 707; İbnU'İ-Esir, Nihaye, V/147.
[242] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/344-345.
[243] Sened:
Hasen: Müsned, VI/92,
H.no;24495; Tirmizî, Salât, 13, H.no:174 (Aynı sened ve metinle nakleden
Tirmizi, hadisin "(hasen) garib" olduğunu, isnadının ise muttasıl
olmadığını belirtir); Dârekutnî, 1/249; Hâkim, 1/303, H.no:683; Beyhakî, r/435
(Hadis mürseldir. Zira İslıak b. Ömer Hz. Aişe'ye yetişmedi);
İshak b. Ömer
meçhuldür. Timıİzî'nin işaret ettiği isnad kopukluğu da bu râvidedir. Çünkü
İslıak b. Ömer Hz.Âişe'den (Radıyaltahüanlı) hadis işitmedi. Bk.Zeylâî, Nasbu'r-râye,
1/243;
Hadisin bu isnadının
Ebû Seleme ve Amre'den mütâbileri vardır:
a-Ebû Seleme
(RadıyallahU anlı):
Dârekutnî, 1/249;
W&fe/m, 1/303. H.no:684; b-Amre (Radıyaltahü anim):
Hâkim, 1/302, H.no:682
("Buhârî ve Müslim'in şartına/râvisine göre hadis sahihtir" diyen
Hâkİm'i Zehebî onaylar); Beyhakî, 1/435; Dârekutnî'nin Amre kanalı ile
naklettiği rivayette Leys b. Sa'd'ın talebesi Muallâ b. Abdurrahman
görülmektedir ki bu zât da sika değildir, hadis uydurur. Ebû Hatim
"metrukü' 1-hadis" bir râvi olduğunu belirtir. Bk. Dârekutnî, 1/249;
Zeylâî, Nasbıı 'r-râye, 1/243;
İbn Hacer hadisi
Tirmizî'nin naklettiğine işaret ederek senedinin munkaü olduğunu, fakat
Dârekutnî'nin zayıf iki ayrı isnadla mevsûl olarak naklettiğini belirtir. Bk.
ed-Dirâyefî tahrîci ehâdîsi'l-Hidâye, 1/105. Zeylâî de Dârekutnî'nin mevsul
hale getirdiği (Mûsâ b. Verdân ve Saîd b. Ebû HİIâl (ki bu rûvi de meçhuldür)
isimli râvilerin Hz.Âişe'den (Radıyallahü anlı) nakleden râviler olduğunu)
rivayetlere değinir. Bk.Nasbu'r-râye, 1/243;
Ayrıca bk.49/919.hadis.
[244] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/345-346.
[245] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/346.
[246] Ümmü Eymen Bereke (Radıyallalıü anha) Rasûlullah'ın
"annemden sonra annemdir" dediği ve evine sık sık ziyaretine gittiği
mevlâsı ve dadısıdir. Babası Abdullah'tan kalan bir emanettir. Hem
Habeşistan'a, hem de Medine'ye hicret etmiştir. Peygamberimiz kendisini çok
sevdiği Zeyd b. Harise ile evlendirmiş ve evliliklerinin semeresi yine
Peygamberimizin çok sevdiği bir çocuk Üsâme dünyaya gelmiştir. Hz. Ebû Bekir ve
Hz. Ömer de kendisini evinde ziyaret ederlerdi. Hz. Peygamber'İn vefatına
vahyin kesilmesi anlamına geldiğinden dolayı çok üzülmüş, 5-6 ay sonra da kendisi
vefat etmiştir.
[247] Sened:
Hasen: Müsned, VI/421,
H.no:27237{Abdürrezzâk, III/124, H.no:5008; Abd b. Humeyd, s.462,H.no;1594:
Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, VII/304; Şuabü'l-îmân, VI/188, H.no:7865 (Beyhakî, ıadisin
Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallalıü anlı) da nakledildiğine işaret etmiştir) Abd b.
Humeyd ve Beyhakî'nin bu rivayetine bakılacak olursa hadisin, uzun bir
rivayetin bir parçası (vasiyetten bir bölüm) olduğu anlaşılmış olur. Bennâ,
Münzirî'nin şu sözünü nakleder: "Hadisi Ahmed b. Hanbel ve Beyhakî rivayet
etti. Ahmed b. Hanbel'in râvîleri sahih hadis ricalidirler. Fakat Mekhûl, Ümmü
Eymen'den (Radıyallahü anhâ) hadis işitmedi. (Bk.Terğîb, 1/216)"
Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/231. Heysemî de bu görüştedir. Bk. Mecma', 1/295.
Hadis şâhidleri ile
hasen li gayrihî seviyesine yükselir:
a-Muaz b. Cebel'den
(Radıyallahü anlı) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XX/82,
H.no:156; el-Mu'cemü'l-evsat, V11I/58, H.no:7956; Heysemî, hadisi Taberânî'nin
Evsat'ında naklettiğini, senedinde Buhârî'nin ve topluluğun zayıf kabul ettiği
Amr b. Vâkıd'in bulunduğunu, bu râviyi Sûrî'nin: "sadûk biri idi"
dediğini belirtir. Bk. Mecma', 1/105. Muaz b. Cebel'den (Radıyallahü anh)
sadece konu ile ilgili nakledilen bir başka rivayet daha vardır. Bk. Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XX/1I7, H.no:233; Heysemî, hadisi Taberânî'nin Kebîr'inde
naklettiğini, senedinde müdellis olan Bakıyye b. Velid'in bulunduğunu, bu
râvinin de an'ane yaptığını söyler. Bk. Mecma', 1/295.
b-Ubâde b. Sami t'ten
(Radıyallahü anh) şahidi: Heysemî, hadisi Taberânî'nin naklettiğini, senedinde
Seleme b. Şürayh'ın bulunduğunu, Zehebî'nİn: "bu râvi tanınmıyor"
dediğini, diğer râvilerinin ise sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk.
Mecma', 1/296.
c-Ebu'd-Derdâ'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Lâlkâî, İ'îikâdü ehli's-sünne, IV/823,
H.no:1524; Heysemî, hadisi Taberânî'nin naklettiğini, senedinde Şehr b.
Havşeb'in bulunduğunu, bu zâtın hadislerinin hasen olduğunu, diğer râvilerinin
ise sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 1/296-297.
d-lbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi İçin bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XIl/252-253,
H.no:13023; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 1/271-272, H.no:291; Heysemî, hadisi
Taberânî'nin naklettiğini, hadisin isnadının hasen olduğunu belirtir. Bk,
Mecma', Vn/115-116.
e-Enes'ten (Radıyallahü
anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, III/343, H.no:3348.
[248] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/346-347.
[249] sened:
Sahih: Müsned, 11/178,
H.no:6659; Benzer rivayetlerde içki İçip sarhoş olanın kırk gecelik namazının
kabul edilmeyeceği ifade edilmektedir. Bu rivayetler için bk.Müsned, 11/189,
H.no:6773; ü/197, H.no:6854; 11/176, H.no:6644 (120-I21/6708-6709.hadisler);
Nesâî, Eşribe, 43, 45, H.no:5662, 5668; İbn Mûce, Eşribe, 4, H.no:3377; Dârimf,
Eşribe, 3, H.no:2096-2097; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, VJ/266, H.no:6371;
Hâkim, IV/162, H.no:7233 (Hâkim: "İsnâdi sahihtir" der. Zehebî de
bunu onaylar); Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/389; VIII/287; Şuabü't-îmân, V/8,
H.no:5582; Heysemî ve Müıızirî, senedindeki râvilerin sika olduklarını
belirtirler. Bk. Mecma', V/69-70; Terğîb, 111/185. Bennâ hadisi Beyhakî'ye
nisbet eder, isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/231;
İbn Ömer'den
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Müsned, 1/35, H.no:4917 (Ahmed Muhammed
Şâkir bu rivayet hakkında şunları söyler: "İsnadı hasendir. Ma'mer b.
Râşid Basralıdır. Atâ b. es-Sâİb Basra'ya Ma'mer'in îhtilât günlerinde ömrünün
son zamanlarında geldi. Cerir ve Hemmam da Ma'mer gibi Basralıdır. Hâkim sahih
sayar). (123/67 ll.hadİs)
Ebû Zer'den
(Radıyailahü anlı) şahidi için bk. 122/67 lO.hadis.
Esma bt. Yezid'den
(Radıyallahü anha) şahidi için bk. 124/6712.hadis.
[250] Ya da sarhoşça.
[251] İbnü'1-Esîr, Nihâye 1/8; kelimesi aklı ve bedeni ifsat eden şeyler
için kullanılır. Bu nedenle cehennemliklerin akıntısına çamuru denildi. (Bk.
Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, X/5).
[252] Azimâbâdî, age., X/87; Mubarekfûrî, Tuhfetü't-ahvezl
VII/163.
[253] Bk.Müsned Trc. 78/948. hadisin dipnotu.
[254] Timizi, Kıyamet, 48.
[255] Beyhakî, Şuabü'l-iman V/305.
[256] Taberânî, el-Mûcemu'l-kebîr, XX/205 (Heysemî,
Mecmeu'z-zevâid, M/310).
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/347-348.
[257] Sened:
Sahih: Müsned, IH/370,
H.no:14919; Benzer rivayet için bk. III/389, H.no:15121; Müslim, îmân, 134; Ebû
Dâvüd, Sünnet, 14, H.no:4678 (Ebû Davud'un hocası Ahmed b. Hanbel'den
naklettiği hadislerden biridir); Tirmizf, îmân, 9, H.no:2618-2619
(hasen-sahih), 2620 (hasen-sahih); Nesât, Salât, 8, H.no:464 (dipnota eklidir);
İbn Mâce, İkâme, 77, H.no:1078; Dârimî, Salât,29,H.no:1236;
a-Enes b. Mâlİk'ten
(Radıyallahü anlı) şahidi:
İbn Mâce, İkâme, 77,
H.no:1080 (Yezid b. Ebân er-Rakâşî sebebiyle isnadı zayıftır);
b-Büreyde'den
(Radıyallahü anlı) şahidi için bir sonraki 80/950.hadise bk.
c-Abdullah b. Şakik
el-Ukaylî'nin rivayeti:
Tirmizi, îmân, 9, H.no:2622.
[258] Azimâbâdî, AynU'l-Ma'bûd, XIJ/284.
[259] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/348-349.
[260] Sened:
Salıih: Müsned, V/346, H.no:22833; Benzer rivayet için bk. V/355,
H.no:22903; Tirmizî, îmân, 9, H.no:2621 (Bu konuda Enes ve İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anh) da nakiller vardır ve bu hadis "hasen-sahih-gariptir);
Nesât, Salât, 8, H.no:461; İbn Mâce, İkâme, 77, H.no:1079; Bennâ hadisi İbn
Hıbbân ve Hâkim'e de nîsbet ederek, Tirmizî'nin biraz önce verdiği bilgileri de
aktararak Nesâî ve Irâkî'nin de hadisi sahih saydığını söylemiştir.
Bk.Bülûğu'1-emânî, D7232.
[261] Mübarekfûri, TuhfetÜ'l-ahvezu VII/308.
[262] Razi, Muhtaru's-Sıhah, 460.
[263] Bennâ, age., 11/232.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/349.
[264] Sened:
Sahih: Müsned,\m69,
H.no:6576; Abdullah b. Ahmed, es-Stinne, 1/363, H.no:782; Dârimî, Rikâk, 13,
H.no:2724; Abd b. Humeyd, s.139, H.no:353; İbn Hıbbân, IV/329, H.no:1467;
Beyhakî, Şuabii'l-îmân, 111/46, H.no:2823; Heysemî, hadisi Taberânî'nİn
eserlerine de nisbet ederek, Ahmed b. Hanbel'in senedindeki râvilerin sika
olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 1/292. Münzİri de Ahmed b. Hanbel'in
Müsned'ine,Taberânî'nin Kebir ve Evsat'ına ve İbn Hibbân'ın Sahih'ine nisbet
ederek Ahmed b. Hanbel'in İsnadının ceyyid olduğunu İfade eder. Bk.Terğîb,
1/217.
[265] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/350.
[266] İ.Şafiî, Ümm 1/291; Salih b. Ahmed, Mesâttü'l-İmam Ahmed
b. Hanbel 1/375; İbn Hazm, Muhatla XI/376-377; Şîrâzî, Mühezzeb J/51; Nevevî,
Mecmu', İÜ/13; İbn Kudâme, A/ugnf n/289-299, 300-301; İbn Hacer,
Fethu'l-BâriV76, XI7539; İbnNüceym, el-Bahru'r-râik V/89.
[267] Bennâ, age., 11/232-233.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/350-351.
[268] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/351.
[269] Sened:
Sahih: Müsned, V/322,
H.no:22651; Benzer rivayetler:
V/315-316,H.no:22592;
Müsned, V/317, H.no:22603;
V/319, H.no:22619; V/323, H.no:22653 (iıi öıj iâi İü üı ^j> ^i(); Mâlik,
Salâtü'I-leyl, 14; EbÛ Dûvûd, Salât, 9, H.no:425; Vitir, 2, H.no:1420 (Münzirî
hadisin sahih ve siibit olduğunu belirtir); Nesâu Salât, 6, H.no:459;
es-Sünenü't-kiibrâ, 1/İ42, H.no:322; îbn Mâce, İkâme, 194, H.no:1401; Dârimî,
Salât, 208, H.no:1585; Abdürrezzâk, III/5, H.no:4575; Îbnü'1-Ca'd, s.238,
H.no:1571; Taberânî, Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/43, H.no:35; An W;öMn, V/23,
H.ııo:1732; VI/174-175, H.no:2417; Beylıakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/361; II/8,
467; X/217; Makdisî, Muhtara, VIII/354, 365, 366, H.no:432, 449, 450; Bennâ
hadisi İbn Hibbân ve İbnü's-Seken'e de nisbet ederek, îbn Abdilber'in:
"Hadis sahih ve sabittir. Mâlik'ten rivayetinde ihtilaf olmadı"
sözünü nakleder. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/234. İbııü'l-Mülakkİn de hadis hakkında
İbn Abdilber'in: "sahih-sabit" dediğini, İbn Hıbban'ın da sahih
saydığını belirtir. Bk.Hulâsatü'l-Bedri'l-münîr, 1/283.
Ka'b b. Ucre'den
(Radtyallahil anlı) şahidi İçin bk.73/943.hadİs.
tbn Muhayriz'in adı:
Abdullah'tır ve sika biridir. Muhdecî ise Ebû Rufey' el-Kinânî'dir. İbn Hibbân
sika saymış (bk.Sikât, V/570), Ebû Hatim ise bu zât hakkında sükût etmiş, İbn
Hacer "makbuldür" demiştir. Bk.Takrîb, Trc.no:8100; Zehebî:
"sika sayılmıştır" der. Bk.Kâşif, Trc.no:6624; Zeylaî, Nasbu'r-râye,
11/115-116; Bahsedilen Ebû Muhamnıed ise sahâbidir. İsmi Mes'ûd b. Zeyd veya
Mes'ûd b. Evs b. Zeyd'dİr.
[270] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/351-352.
[271] Sened:
Sahih: Müsned, V/246,
H.no:22023; Abdürrezzâk, 1/461, H.no:1788; Ebû Dâvûd, Salât, 28, H.no:506-507;
Dârekutnî, 1/242; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/391; Bennâ hadisi Dârekutnî,
İbn Huzeyme, Beyhakî, Nesâî ve Tahâvî'ye de nisbet ederek isnadının ceyyid
olduğunu söyler. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/237. Abdurrahman b. Ebû Leylâ, Muaz'dan
(Radıyallahu anh) hadis İşitmişse hadis sahihtir. Çünkü bu 2at, Hz. Ömer'e
yetişmiştir.
Bu hadisin oruçla
ilgili bölümü oruç konusunda 3 l/3242.hadiste zikredilecektir.
[272] Çan vb. şeylere vurarak çağırmak. Bk.İbnü'1-Esîr,
Nihaye V/105.
[273] Mubarekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, 111/162.
[274] Oruçla ilgili rivayetin kalan kısmı oruç konusunda
31/3242.hadiste terceme edilecektir, kalan rivayetin metni:
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/352-355.
[275] Sened:
Sahih: Müsned, 11/180,
H.no:6650; Sonunda senedle ilgili ziyadesi vardır. Benzer rivayette ise sonunda
şu ziyede bulunmaktadır:
Bk. 11/1*87, H.no:6756;
1/304, H.no:3482 (İbn Ebî Şeybe bu hadisi Ahmed b. Hanbel'in hocası Vekî'den
aynı senedle almıştır); Ebû Dâvûd, Salât, 26, H.no:495, 496 (biraz önce metnini
verdiğimiz ziyadesiyle); Dûrekutnî, 1/230; Hâkim, Müstedrek, 1/311, H.no:708
(Hâkim, Yahya b. Main'den: "Amr b. Şuayb sikadır" sözünü nakleder ve
"Bu rivayetin mürsel oluşu dile getirilmektedir. Çünkü Amr b. Şuayb b.
Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As, dedesi Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahü
anlı) hadis işitmemiştir" der); Beyhakî, ŞuabU'l-tmÛn, VI/398, H.no:8650;
es-Sünenü'l-kübrâ, 11/228-229; JII/84; (Beyhakî'nin bir rivayetinde ziyâdeli
şekli İle ve "emredin" yerine, ( "öğretin" emri;
"dövün" yerine, "edeplendirin" emri zikredilmiştir. Bk.
es~Sünmü'l-kiİbrâ, 11/229); Ebû Nuaym, Hılye, X/26.
Hadis, biyografi, ilel
ve tahriç kitaplarında da yer alır. Bk. Ahmed b. Hanbel, el-llel ve
ma'rifetü'r-ricâl, 1/149; Buhârf, et-Târîhu'l-kebîr, İV/168, Trc.no:2358 (Ebû
Hamza Sevvâr b. Davud'un biyografisinde); İbn Hıbbân, Kiîâbü'l-Mecrûhîn, 1/290,
Trc.no:324 (Sevvâr b. Davud'un biyografisinde); Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu
Bağdâd, 11/278, Trc.no:752 (Muhammed b. Habîb biyografisinde); İbn Hacer,
Usânü'l-Mîzân, VI/79, Trc.no:288 (Muğîre b. Musa'nın biyografisinde); ed-Dirâye
fî tahriri ehâdîsi'î-Hidâye, 1/122; Telhis, I/184;Ukaylî, Duafâ, IV/176,
Trc.no:1753 (Muğîre b. Musa'nın biyografisinde); Zeylaî, Nasbu'r-râye, 1/296,
298 (Sevvâr't, Halil b. Mürre leyyin, Yahya b. Mam, İbn Hıbbân sika saymış,
Ahmed b. Hanbel: "Kendisinde herhangi bir beis olmayan Basralı bir
şeyhtir" demiştir. Buhârî: "hakkında tartışma var" derken İbn
Adiy, "hadisi yazılan râvilerdeıı biridir. Hadisi münker değildir"
der. Fakat bu râvinin mülâbii vardır. Hadisi Amr b. Şuayb'dan kendisi gibi Leys
b. Ebî Süleym de işitti); III/459; Mizzî, VIII/398 (Ebû Hamza'nın
biyografisinde); Şevkânî, Neylü'l-evtâr, 1/377; Suyûtî, hadisi Ahmed b. Hanbel,
Ebû Dâvûd ve Hâkim'e nispet ederek sahih olduğunu belirtir. Bk.d-Câmiu's-sağîr,
H.no:8174; Münâvî ise İmam Nevevî'nin Ebû Davud'a nispet ederek hadisin
isnadının hasen olduğunu söylediğini nakleder. Bk. Feyztt'l-kadtr, V/665; Aclûnî,
Keşfü'l-hafâ, 11/266, H.no:2286; Îbnü'l-Mülakkin, 1/92.
Senedde yer alan Sevvâr
b. Dâvûd, Ebû Hamza Sevvâr es-Sayrafî el-Müzenî'dİr. Bazı nüshalarda Sevvâr b.
Davud'un ismi kalb yapılarak sehven Dâvûd b. Sevvâr şeklinde kaydedilmiştir.
Hadisin Şâhidleri:
a-Sebra b. Ma'bed b.
Avsece el-Cühenî'den (Radıyallahü anlı) şahidi için bir sonraki
85/955.hadisebk.
b-Ebû Râfî'den
(Radtyallahü anlı) şahidi:
Heysemî, hadisi
Bezzar'ın naklettiğini, senedinde Gassân b. Ubeydullah ve hocası Yûsuf b.
Nâfî'nin bulunduğunu, bu zâtları tanıtan birini bulamadığını belirtir. Bk.
Mecma', 1/294; Şevkânî, Neylü'l-evtâr, 1/377; İbn Hacer, Telhîsu'l-Habîr,
1/184.
c-Enes'ten (Radıyallahü
anh) şahidi:
Dârekutnî, 1/231;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, IV/256, H.no:4129; Haris b. Ebû
Üsâme, Müsnedü'l-Hâris
(Zevâidü'I-Heysemî), 1/238, H.no:106; Heysemî, hadisi Taberânî-
nin naklettiğini,
senedinde Dâvûd b. Muhabbir'in bulunduğunu, bu zâtı Ahmed b. Hanbel,
Buhârî ve cemaatin
zayıf, Yahya b. Main'in ise sika saydığını belirtir. Bk. Mecma', 1/294.
Aclûnîde, hadisi
Taberânî'nin naklettiğini, senedinde Dâvûd b. Muhabbir'in bulunduğunu, bu
râvinin de metruk olduğunu belirtir. Bk. Keşfii'l-hafâ, 11/266, H.no:2286; İbn
Hacer, Telhîsu'l-Habîr, 1/185; Şevkânî, Neylü'l-evtar, 1/378.
d-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü
anlı) şahidi: (ij~u) lafzı ile:
Heysemî, hadisi
Bezzar'ın naklettiğini, senedinde Muhammed b. Hasan el-Avfî'nin bulunduğunu, bu
zât hakkında: "leyyinü'l-hadis" denildiğini, sika sayan birini
bulamadığını belirtir. Bk. Mecma\ 1/294. İbn Hıbbân, Ebû Saîd Abdülmün'ım b.
Nuaym er-Riyâhî'nin biyografisinde bu rivayete yer verir ve bu zâtın hadisinin
münker olduğunu, sika râvİiere uygun rivayetle bulunduğu zamanlarda bile hadisi
ile delil getirilemeyeceğini ifade eder. Bk. Kitâbii'l-Mecrühîn, 11/157-158,
Trc.no:777.
e-Semure b. Cündüb'den
(Radıyallahü anlı) şahidi: Hadisin aslî kaynağını bulamadığımız için rivayet
tefsirini kaynak gösteriyoruz. Bk.Kuıtubî, Tefsir, XVIII/195.
f-Abdullah b. Mâlik
el-Has'amî'den (Radıyallahü anlı) şahidi: Aclûnî, hadisi Ebû Nuaym'in, Abdullah
b. Mâlik el-Has'amî kanalı ile ve zayıf bir senedle el-Ma'rife'de naklettiğini
belirtir. Bk. Keşfü'l-hafâ, 11/266, H.no:2286; İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe,
III/375, Trc.no:3167. İbn Hacer, Telhîsu'l-Habîr, I/I85.
g-Muhammed b. Abdurrahman'dan
mürsel olarak: lafzı ile.
Buhârî,
et-Târihu'l-kebîr, 1/66, Trc.no:15I (Buhârî bu hadisi Ebû Sa'd Muhammed b.
Hasan b. Atıyye el-Avfî el-Kûfî'nİn biyografisinde zikreder. Fakat hadisinin
sahih olmadığını söyler). İbn Hacer, Telhîsu'l-Habîr, 1/184;
h-Mekhul'ün sözü
(maktu) olarak şahidi:
Bk. İbn EbîŞeybe,
î/305, H.no;3491;
ı-Müphem bir sahâbîden
benzer rivayet:
Ebû Dâvûd, Salât, 26,
H.no:497. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 111/84; İbn Hacer, İbnü'l-Kattan'ın:
"Muâz b. Abdullah b. Hubeyb'in eşi ve onun hadis aldığı kimse belli
değildir" sözünü nakleder. Taberânî ise Muâz b. Abdullah b. Hubeyb'in
babası kanalı ile rivayetine işaret eder. Bk. Telhîsu'l-Habîr, 1/184; Heysemî,
hadisi Taberânî'nin Evsat ve Sağîr'inde naklettiğini, senedindeki râvilerin sika
olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 1/294. Şevkânî, İbn Sâid'in: "İsnadı
hasen-garib" dediğini nakleder. Bk.Neylü'l-evtâr, 1/378.
Münâvî, Beyhakî'nin
çocukları dövmeyi tavsiye eden bu hadislerin "ihtilâm olana dek çocuktan
kalem / sorumluluk ve günah kaldırılmıştır" hadisİyle neshedİldiğini
söylediğini aktarır. Bk.Feyzu'l-kadîr, IV/431 (5476.hadisin şerhi).
[276] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/355-357.
[277] Sened:
Sahih: Müsned, IH/404,
H.no:15276; İbn EbîŞeybe, 1/304, H.no:3481; Ebû Dâvûd, Salât, 26, H.no:494 (Ebû
Dâvûd ve Münzirî sükût etmiştir. 'O.Y.Tuhfetü 'l-ahvezî, 11/370); TirmizU
Salât, 182, H.no:407 (Hadisin Abdullah b. Artır b. As'tan (Radıyallahü anh)
şahidi bulunduğunu ve Sebra b. Ma'bed b. Avsece el-Cühenî'nİn bu hadisinin de
"hasen-sahih" olduğunu belirtir); Dârimî, Salât, 141, H.no:1438
(Dârimî'nin metni de Tirmizî'ninki gibidir); İbn Huzeyme, 11/102, H.no:1002;
Dârekutnî, 1/230; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VII/U5, H.no:6546-6549; Hâkim,
1/389, H.no:948 (Hadisin Müslim'in ricaline uygun olarak sahih olduğunu, ancak
eserine almadığını söyler. Zehebî de bunu onaylar); Beyhakî, es-SUnenü'l-kübrâ,
H/14; IH/83; es-Sünenü's-suğrâ, s.344, H.no:592-593; Deylemt, III/ll,
H,no:4007; İbn Hacer, Telhîsu'l-Habîr, 1/184; Şevkânî, Neylü'l-evtâr, 1/377.
Suyûtî, hadisi Ahmed,
Tİrmizî, Taberânî ve Hâkim'e nispet ederek sahih olduğunu belirtir.
Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:5476; Münâvî İse hadis hakkında şunları söyler:
"Hâkim, Müslim'in râvisine uygun olduğunu dile getirir, Zehebî ise bu
görüşü onaylar. Nevevî, Riyâzu's-sâlihîn'de isnadının hasen olduğunu ifâde
eder. Fakat Abdülmelik b. Rabf i Yahya b. Maİn zayıf sayar. İbnü'l-Kattân İse
her ne kadar Müslim hadîsini eserine almış olsa da bu râvi ile delil
getirilemeyeceğini belirtir. İbn Hacer, Müslim'in bu râvinin hadisini sadece
mütâbaat açısından eserine aldığını beyan eder." Bk. Feyzu'l-kadîr,
IV/127. Nevevî, hadisin sahih olduğunu söyler. Bk.Mecmû\ IH/10;
İbnü'l-Mülakkin, Hulâsatü'l-Bedri'l-münîr,lt92.
Hadis usûlü eserlerinde
bu hadise semanın yaş sının konusunda yer verilir. Evzâî'ye çocuğun hadis
semaındaki yaşı sorulduğunda, zaptı sağlamsa isterse bulûğ çağına ulaşmamış
olsun semai da caizdir" demiş ve bu hadisi delil göstererek: "Hadisin
sıhhatini bilmiyorum, fakat itibarı sahihtir (dikkate alınması uygundur). Çünkü
namazın ve kılınmadığı takdirde dövmenin emredilmesi alıştırma amaçlıdır. Vücup
ifade etmez. Hadis yazımı da böyledir. Önemli olan çocuğun şeyhe mülâki olması
ve ondan hadis işitmesidir. Dolayısıyla çocuğun bulûğa ulaşması şart değildir.
Önemli olan hareketin, olgunluğun, uyanıklık ve zaptın gerçekleşmiş
olmasıdır" demiştir. Bk. Râmehurmuzî, el-Muhaddisü'l-fûsü, s. 186; Hatîb,
el-Kifâyejî ümi'r-rivâye, s.63,
Abdullah b. Amr b.
Âs'tan (Radıyallahü anhiimâ) ve diğer sahabeden şahidi için bk. 84/954.hadisin
tahrici.
[278] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/357-358.
[279] Sened:
Sahih: Müsned, 1/116,
H.no:940; Benzer rivayetler:
Müsned, İ/118,
H.no:956; Müsned, 1/140, H.no:1183 (Hadisin zahiri mürsel olsa da hadis
sahihtir. Çünkü Hasan el-Basrî Hz.Ömer'e ulaşmamıştır. Hasan el-Basrî, Hz.
Ömer'in mecnûn/deli bir kadını recmetme isteği ve hâdisenin devamını rivayet
olarak anlatmıştır. Müşahedeye dayalı olarak anlatmamıştır); 1/154-155,
H.no:1327 (Hz. Ömer ile Hz. AH arasında geçen hâdiseyi daha detaylı olarak
anlatan bu rivayet 174/5869.hadiste zikredilecektir); 1/158, H.no:1360,
(mükerreri:) 1362; Ebû Dâvûd, Hudûd, 17, H.no:4402-4403 (Bu rivayette
Ebu'd-Duhâ Hasan el-Basrî'nin mütâbiidir. Fakat bu rivayet de munkatıdır. Çünkü
Ebu'd-Duhâ Hz.AIi'ye yetişmemiştir); Tirmizî, Hudûd, 1, H.no:1423 (Tirmizî
"hasen-garib" hükmünü verdikten sonra: Hz. Âişe'den (Radıyatlahii
anlı) şahidinin bulunduğunu, Hz.Ali'den (Radtyallahü anlı) birçok tarikle
nakledildiğini söyler. "Bazı rivayetlerde lafzının bulunduğunu, fakat
Hasan'ın Hz.Ali'den semainin bulunmadığını belirtir. Ancak Hz.Ali'den nakleden
Ebû Zabyan Husayn b. Cündeb'in mütâbi olduğunu ilave eder. "Bir rivayette
de Ebû Zabyan Hz.Ali'den İbn Abbas kanalı ile nakleder. Bu nakil ise mevkuftur,
merfu değildir. Hasan, Hz. Ali zamanında yaşamış ve ona yetişmiştir. Fakat
Hz.Ali'den semamı bilmiyoruz" der); İbn Mâce, Talâk, 15, H.no:2042
(İsnadında Kasım b. Yezid bulunmaktadır. Bu zât meçhuldür. Aynca Hz. Ali'ye de
ulaşmamıştır.)
Bennâ ise hadisi
Dârekutnî, İbn Hıbbân, İbn Huzeyme ve Hâkim'e nisbet eder ve Hâkim'in:
"Buharı ve Müslim'in râvileriyle sahih bir hadistir" dediğini ve
Zehebî'nin de bunu onayladığını ifade eder. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/238.
Ebû Zür'a, Hasan
el-Basrî'nin Hz.Ali'yi gördüğünü, fakat ondan hadis işitmediğini söyler. Diğer
âlimler ise onu hiç görmediğini ifade ederler. Onların aynı asırda yaşamış
olmaları da bir gerçektir. Hasan el-Basrî, Hz.Ali'nin halifeliğinde genç
biriydi. Hz.Ömer'in vefatına iki yıl kala dünyaya gelmiştir. Bk.Buhârî,
et-Târîhu'l-kebîr, H/287-288; Zeylaî, Nasbu'r-râye, V90-91.
İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhüma} şahidi:
Ebû Dâvûd, Hudûd, 17,
H.no:4399 (Hz. Ali'ye yapılan tardiyenin burada -Rıdvânullahi aleyh - olarak
yapıldığı görülmektedir); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/89, H.no:11141;
el-Mu'cemü'l-evsat, IH/242, H.no:3427; Heysemî, senedinde zayıf bir râvinİn
bulunduğunu söyler. Ayrıca Ebû İdris de bu hadisi birçok sahâbiden almıştır.
Şeddâd b. Evs ve Sevbân bu sahâbilerdendir. Taberânî'nin Kebîrinde (bk.VII/287,
H.no:7156) naklettiği bu hadisin râvileri sikadırlar. Bk. Mecma', VI/251.
Hz. Âişe'den
(Radıyallahü anhâ) şahidi İçin bk. 87/957.hadİs
[280] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/358-359.
[281] Sened:
Sahih: Müsned, VI/101,
H.no:24584; Diğer rivayet: VI/144, H.no:24994; Benzer rivayet: yi/100-101,
H.no:24575; Nesâî, Talak, 21, H.no:3430; Ebü Dâvûd, HudÛd, 17, H.no:4398; İbn
Mâce, Talâk, 15, H.no:2041;Dân;m", Hudûd, 1, H.no:2301; Şevkânî,
Neylü'l-evtâr, 1/378.
Hz.Ali'den (Radıyallaha
anlı) şahidi için bk. 86/956.hadis
[282] Bu kısımla ilgili (râvilerden) farklı rivayetler
gelmiştir: -Affan'ın nakletİğine göre: Aklı başına gelinceye kadar deliden,
-Hammad'uı naklettiğine göre: Aklı başına gelinceye kadar bunaktan, -Ravh'ın
naklettiğine göre: Aklı başına gelinceye kadar deliden sorumluluk kaldırıldı,
şeklindedir.
[283] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/360.
[284] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/361.
[285] Ebû Dâvûd, Sünen, Salat, 26; Tirmizî, Salat, 299.
[286] Bk. Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, 1//434 (5476. hadisin
şerhi)
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/361.
[287] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/361.
[288] Buharı, Vesâya, 25; Ebû Davûd, Edeb, 1; Tirmizî, Birr,
69.
[289] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 111/119,171; Buharı, Edeb,81;
Tirmizî, Salât, 131.
[290] Ahmed b. Hanbel, 111/107,315; Buhârî, Tıb, 13; Müslim,
Müsakât, 63.
[291] Buharı, Isti'zan 15; Müslim, Selâm, 15; Ebû Davûd,
Edeb, 36; Tirmizî, İsti'zân 8; İb Mâce, Edeb, 14.
[292] Buharî, Hibe, 12,13; Müslim, Hibât, 13.
[293] Ahmed b. Hanbel, 111/408 (Sahih), Ahmed Muhammed Şakir
thr. XII/149-150, H.no: 15312); Darekutnî, Sünen, 1/235; (Bazı âlimler çocuğun
ezan okuması doğru değildir, insanlar itibar etmez, demişler. Ancak bu konuda
hadis olduğu ve günümüzde de hoparlör sistemi bulunduğu için
caizdir.Bk.Eşrûşenî, Muhamed b. Mahmud, Camiu ahkâmi's-sığar, 1/37 )
[294] Tirmizi, Sünen, Cum'a, 60.
[295] Ahmed b. Hanbel, IH/110; Buharî, Sahih, Ezan, 78.
[296] İbn Huzeyme, Sahih, 11/343.
[297] Müslim, Sahih, Fedaİl, 80.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/362.
[298] Nesâi, Taharet, 78.
[299] Taberânî, (Heysemî, Mecmeu'z-zevâİd, 1/300).
[300] İbn Ebî Şeybe, Musannefl/305.
[301] Ebû Yâ'lâ, Müsned, 11/72.
[302] Ibn Ebî Şeybe, 1/305.
[303] Buharî, Savın, 47; Müslim, Siyam, 136.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/362-363.
[304] Selçuk, Mualla, Çocuğun Eğitiminde Dinî Motifler, 93.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/363.
[305] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/364.
[306] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/364-365.
[307] Selçuk, Muatla, age., 95-97,118-119 (naklen).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/365-366.
[308] Yavuz, Kerim, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin
Gelişmesi, 212.
[309] Yavuz, Kerim, age., 214.
[310] el-Hakîm, Tevfık, Neonu 'Ahmed' makalesi {Bk.Tahte
şemsi'i-fikr, 35-40).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/367.
[311] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/367-368.
[312] Öcal, Mustafa, Ailede Çocukların Dinî ve Ahlâkî
Eğitimlerinde Karşılaşılan Problemlerin Başlıca Sebepleri ve Çözüm İçin Bazı
Teklifler makalesi, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, Yil:1996,Sayi:3.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/368-369.
[313] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/369.
[314] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/369-370.
[315] Ağca, Hüseyin, Ailede Eğitim 43-52.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/370.
[316] Gejjîş bilgi için bk.Berge, Andre, Çocuktaki Kötü
Huylar ve Düzeltilmesi (TrcNazife Müren).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/370-371.
[317] Buharî, Edeb 19; Müslim, Tevbe, 17; Darimî. Rikak, 69.
[318] Dehlevî, Huccetutlah el-bâliğa 1/186.
[319] Buharî, İlim, 11, Cilıad, 164. Edeb, 80; Müslim,
Cihad, 5; EbÛ DavÛd, Edeb, 17.
[320] Bk. Müsned (re, H. No: 86/956 ve 87/957.
[321] Hadisin tahrici için bk. Müsned trc. H. No: 84/954 ve
85/955.
[322] İbn Hacer, Fethu'i-Bâri, IX/348-349; Zurkânî, eş-Şerh,
III/261; Mubarekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, 11/369-370.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/371-372.
[323] Ağca, Hüseyin, age,, 122-123.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/373.
[324] Ağca, Hüseyin, age., 82-106.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/373.
[325] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/374.