* Genel Olarak Namazın Kılınma Şekli
* Namazı Kötü Kılanın Hâli Ve Uyarılması
* İftitah Tekbirinde Ve Diğer Tekbirlerde Elleri
Kaldırmak
* Ellerin Sadece Îftitah Tekbirinde Kaldırılması
* Ayakta (Kıyamda) Sağ Elin Sol El Üzerine Konulması
* İftitah Tekbirinden Sonra Verilen Sekteler (Duruşlar)
Kur'ân'da Allah namazı
emreder, namazla ilgili bazı kavranılan açıklar, ancak namazın nasıl kılınması
gerektiğini beyan etmez. Namazın nasıl kılınması gerektiğini Hz. Peygamber'den
öğrenmemiz gerekir. Sahabe Rasûlullah'ı dikkatle takip etmiş, hayatındaki
teferruatlar yanında namaz gibi temel ibadetleri de bize doğru olarak nakletmek
için gayret etmişlerdir. Namazla ilgili rivayetler onun eşleri, yakınları ve
diğer sahabilerden gelmektedir.[1]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Namazları ve orta
namazını[2] devamlı
kılın! İtaat edenler olarak siz (bu emirleri) Allah için yerine getirin!' (Bakara
2/238)
Allah Teâlâ buyurdu:
'...ki onlar
(kurtulanlar) namazlarında huşu içinde olanlardır...'
(Mü'minün 23/2)
Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: Eğer Allah'ı
seviyorsanız bana tâbi olun Allah da sîzi sevsin ve günahlarınızı affetsin.
Allah affeden ve merhametiyle davranandır.' (Âlü İmrân 3/31)
Allah Teâlâ buyurdu:
'(Biz o Peygamberleri)
açık deliller ve kitaplarla gönderdik. Sana da zikri (Kur'ân'ı) indirdik ki
insanlara kendilerine indirileni (vahyi) açıklayasın, belki böylece (doğru)
düşünürler.' (Nah) 16/44)[3]
472/1342- Hz.
Âişe annemizden (Radiyallahu anha):[4]
Rasûlullah (Saüaium aleyhi
ve seiiem) namaza tekbir getirip 'el-Hamdü lillâhi rabb'il-âlemîn'i okuyarak
başlardı. Rukûya gittiğinde başını fazla kaldırmaz ve indirmezdi, ikisi
arasında (dengeli) dururdu. Rukûdan kalktığında iyice doğrulmadan secdeye
gitmezdi. Secdeden başını kaldırdığında da iyice oturmadan (tekrar) secdeye
gitmezdi. Her iki rekatta tahiyyatı okurdu. (Secdede) dirsekleri yırtıcı
hayvanların uzatıp yaydığı gibi uzatmayı hoş karşılamazdı. (Oturduğunda) sol
ayağı yatırır ve sağ ayağı dikerdi, şeytan oturuşundan[5] men
ederdi. Rasûlullah namazı selâm ile bitirirdi.[6]
473/1343-
Abdullah b. Kasım'dan:[7]
Abdurrahman b.
Ebzâ'nın (Radıyaiiahu anh) yanına oturduk, (bize):
'Size Rasûlullah'ın
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) namaz kılış şeklini götsere-yim mi?' dedi. Biz: 'Evet'
deyince ayağa kalktı, tekbir getirdi, sonra Kur'ân okudu ve ru-kûya gitti, her
uzuv (rukûda) yerini alacak şekilde (eğilip) elleri ile dizlerini tuttu, sonra
doğruldu, her uzuv düzelecek şekilde (kalktı)» sonra secdeye gitti, her uzuv
(secdede) yerini alacak şekilde (durdu), sonra doğruldu, her kemik yerini
alacak şekilde (durdu), sonra secdeye gitti, her kemik (secdede) yerini alacak
şekilde (durdu), sonra doğruldu.
İkinci rekatta da
birinci rekatta yaptığının (benzerini) yaptı. Ardından şöyle dedi:
'îşte Rasûlullah'ın
namaz kılma şekli böyledir.'[8]
474/1344- Vâil
b. Hucr el-Hadramî (Radıyaiiaha ank) anlattı:[9]
'Bir keresinde
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) nasıl kılıyor (izleyeceğim), dedim ve
onu izledim, (Bir rivayette: Rasûlullah kıbleye döndü.) Tekbir getirdi,
ellerini kulakları hizasına kadar kaldırdı, (Diğer rivayette: Omuzlan hizasına
kadar ellerini kaldırdı,) sonra sağ elini sol elinin, bileğinin,[10]
kolunun üstüne koydu. Sonra rükû etmek istediğinde öncekine benzer şekilde
ellerini kaldırdı, rukûya gittiğinde ellerini dizlerine koydu.Sonra, başını
kaldırdı (doğruldu) ve ellerini öncekine benzer şekilde kaldırdı. Sonra secdeye
gitti, ellerini kulakları hizasında tuttu. Sonra oturdu, sol ayağını yaydı/yatırdı,
sol elini uyluğunun (yani) sol dizinin üstüne koydu, sağ dirseğinin ucunu da
sağ dizinin üstüne koydu. Sonra parmaklarını kapattı, tam halka şeklinde tuttu
(Bİr rivayette: Orta ve baş parmağını halka şeklinde tuttu ve şehadet parmağı
ile işaret etti), sonra (şehadet) parmağını kaldırdı ve o parmağını dua ederken
hareket ettirdiğini gördüm.
Bundan sonra soğuk bir
zamana rast geldim ve elbiselerine bürünmüş insanları soğuktan dolayı
elbiselerinin altında (tuttukları) ellerini (şehadet parmaklarım) hareket
ettirirken gördüm.'
§İkinci tarikle gelen
rivayette benzeri nakledildi, ziyade olan kısım:
(Vâil) dedi ki:
'Sonra onu gördüm
şöyle yapıyordu,' (râvi) Züheyr iki parmağını kapatıp baş parmağını orta
parmağın üzerine getirip şehadet parmağı ile işaret ederek gösterdi.
(Râvilerden) Âsim
kendisine Abdülcebbar'ın bir yakınından gelen Vâil'in şu sözünü nakletti:
'Daha sonra oraya
geldim, insanların üstünde bornozlar[11] ve
çeşitli giysiler vardı. Onları elbiselerinin altında işte böyle yaparken
(şehadet parmaklarım oynatırken) gördüm.
§Üçüncü tarikle gelen
rivayette de benzeri nakledildi, ziyade olan kısım:
(Vâil) dedi ki:
Sonra sol elini sol
dizinin üstüne koydu ve sağ kolunu da sağ dizinin üstüne koydu, sonra şehadet
parmağı ile işaret etti, (bu durumdayken) baş parmağını orta parmağının üstüne
koydu ve diğer parmaklarını kapattı.[12]
Namaza başlarken
elleri kaldırmak ittifakla meşrudur ve hikmeti bazı fakihlere göre sağır
olanlara namazın başladığını işarettir.[13]
Cumhura göre hükmü sünnettir. Sadece Davûd ez-ZâhiiTye göre farzdır. Ancak rukûya
giderken ve rukûdan kalkarken elleri kaldırmanın hükmü konusunda müctehid
imamlar ihtilaf ettiler:
1- Hanefî
imamları İmam Âzam, Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre namazda iftitah tekbiri
(ayrıca kunut ve bayram namazı tekbirleri) dışında eller kaldırılmaz. İftitah
tekbirinde eller kulak hizasına kadar kaldırılır. Kıyamda sağ el sol el Üzerine
konularak göbek, altından bağlanır.[14]
2- İ.Mâlik'e
göre namazda iftitah tekbiri dışında eller kaldırılmaz. İftitah tekbirinde
eller hafifçe kaldırılır, kadınlar da aynı hükme tabidir.[15]
İ.Mâlik'ten gelen
diğer rivayette rukûya giderken ve rukûdan kalkarken eller kaldırılır. Bu görüş
İmam Muhammed tarafından el-Hücce'de tenkid edilmiştir.[16]
Kıyamda elleri
bağlamak İ.Mâlik'e göre farz namazda değil, nafilelerde olur. Çünkü kıyam
uzadığında insan ellerini bağlayarak kendisine yardımcı olur.[17]
3- İ.Şafiî'ye
göre İftitah tekbirinde elleri kaldırma ile birlikte rukûya giderken ve rukûdan
kalkarken elleri kaldırmak sünnettir. Ona göre rukûda elleri kaldırma konusunda
12 sahâbîden rivayet bulunmaktadır. Eller omuz hizasına kadar kaldırılır. Ancak
eller iki secde arasında kaldırılmaz. Kıyamda sağ el sol el Üzerine konularak
göbek üstünde tutulması müstehabdır.[18]
4- Hanbelîlere
göre iftitahta, ayrıca rukûya giderken ve rukûdan kalkarken elleri kaldırmak
müstehabdır. Eller omuz ya da kulak hizasına kadar kaldırılır. Sağ el sol el
üzerine konularak göbek altında bağlanır. Sağ el sol bilek ve kolun bir kısmı
üzerine konulur.
Ellerin göbek üzerinde
bağlanması ile ilgili İ. Ahmed'den ikinci rivayet yanında, ikisi arasında
muhayyer olduğuna dair de rivayet bulunmaktadır.[19]
§Teşehhüdde işaret
konusunda İhtilaf edildi:
1- Hanefilerde
sağ el kapatılır, işaret parmağı kaldırılarak işaret edilir. İşaret yeri konusunda
iki görüş var:
a- derken
işaret edilir,
b- derken
parmak kaldırılır ve derken de indirilir. Bu işarette şehadet parmağı
kaldırılır, küçük ve adsız parmak kapatılıp, baş parmak orta parmak üzerine
konulur.[20]
2- Şafiîlere
göre teşehhüd süresince parmaklar kapatılıp sadece şehadet parmağı ile işaret
edilir.[21]
3- Hanbelîlere
göre teşehhüdde sağ el kapatılıp şehadet parmağı ile işaret etmek müstehabdır,
ancak hareket ettirilmez.[22]
Abdullah b. Zübeyr anlattı:
"Hz. Peygamber
(teşehhüdde) parmağı ile işaret eder, (ama) parmağını hareket ettirmezdi."[23]
§Teşehhüddeki işaret
konusunda çeşitli rivayetler bulunmaktadır:
1- Vâİl b.
Hucr'dan gelen (Müsned Trc. 474/1344.) hadiste küçük, adsız ve orta
parmak kapatılır, baş
parmak da onların üzerine konulur (baş parmakla orta parmak
halka şeklinde
birleşir) ve şehadet parmağı İle işaret yapılır.
2- Müslim'in
İbn Ömer'den rivayetinde şu şekilde geçmektedir:[24]
'Rasûlullah teşehhüd
için oturduğunda sol elini sol uyluğunun üzerine ve sağ elini de sağ uyluğuna
koyardı, parmaklarını elli üç şeklinde kapatır ve şehadet parmağı ile işaret
ederdi.'
Bu hadisteki işaret şu
şekildedir: Baş parmak yumulur, şehadet parmağının köküne getirilir ve küçük,
adsız, orta parmak kapatılır, sonra şehadet parmağı ile işaret edilir.[25]
§Bu rivayette o
dönemde Araplar arasında bilinen el ile hesap işareti nakledilmektedir; bunlar
birçok rivayette geçmektedir. Birler, onlar, yüzler ve binler şeklinde her bir
sayının farklı işareti bulunmaktadır, bunlar aşağıdaki şekildedir:
Bir: Sadece
küçük parmak kendisine yakın avuç içine kıvrılır.
İki: Küçük
ve adsız parmak beraber avuç içine kıvrılır.
Üç: Küçük,
adsız ve orta parmak beraber avuç içine kıvrılır.
Dört:
Yukarıdaki üç işaretinden sadece küçük parmak açılır.
Beş: Ayrıca
küçük ve adsız parmak da açılır.
Altı: Adsız
parmak kapanır, diğerleri açılır.
Yedi: Küçük
parmak avuç içine gelen kısmında baş parmağın dibine/köküne konulur.
Sekiz: Adsız
parmak da onlann (yedi işaretindeki şeklin) üzerine konulur.
Dokuz: Orta
parmak da onlann (sekiz işaretindeki şeklin) üzerine konulur.
Onlar:
Bunlan göstermede baş ve işaret parmakları kullanılır.
On: Baş
parmağın başı şehadet parmağın uç tarafına konulur.
Yirmi: Baş
parmak şehadet ve ortak parmak arasında tutulur.
Otuz: On
sayısının aksine şehadet parmağının baş tarafı baş parmağın başına konulur.
Kırk: Baş parmak
işaret parmağının üst orta boğumuna konulur ve bu durumda baş parmak kendi
dibine doğru kıvrılır.
Elli: Baş
parmak kendi dibine döndürülür, yumulur.
Altmış:
Kırkın tersine şehadet parmağı baş parmağın sırtına konulur.
Yetmiş: Baş
parmağın üstü şehadet parmağının üst orta boğumuna bırakılır ve şehadet
parmağının ucu baş parmağa doğru gönderilir.
Seksen:
Şehadet parmağının ucu kendi köküne doğru çevirilir ve baş parmak da kendi
tarafından onun yanına yerleştirilir.
Doksan:
Şehadet
parmağı baş parmağın köküne getirilir ve baş parmak kendisine bitiştirilir.
Yüzler:
Birler
gibidir, dokuz yüze kadar sol elde yapılır. Binler: Onlar gibidir, sol elde
yapılır.[26]
475/1345- Vâil
b. Hucr'dan (Radıyaiiahü anh):[27]
Kendisi Hz.
Peygamber'i namaza gireceğinde tekbir alırken ellerini kaldırdığını gördü.
(Râvilerden) Hemrnam,[28]
kulakları hizasına (kadar kaldırarak) vasfetti/ açıkladı.
Sonra Rasûlullah
(Satiaiiam aleyhi ve seitem) elbisesine büründü,[29]
(Kıyamda) sağ elini solunun Üzerine koydu. Rükû edeceğinde ellerini elbisesinden
çıkarttı, sonra ellerini kaldırdı, tekbir aldı ve rukûya gitti, 'Semi'a'llahü
limen hamiden' dediğinde ellerini kaldırdı, secdeye gittiğinde de ellerinin
arasına secde yaptı.
NOT: Soğuk
günlerde elleri elbise altında gizlemenin caiz olduğu anlaşılmaktadır, çünkü
buna ihtiyaç vardır, İhtiyaç bazen zaruret gibi hüküm ifade eder, kolaylık
getirir.[30]
476/1346- Atâ
b. Sâib nakletti:[31]
Bana göre benden daha
güvenilir bir kişi Salim el-Berrâd (Ebu Abdullah) şunları anlattı:
(Bir keresinde) Ebû
Mes'ûd el-Bedrî (Radıyaiiaha anh) bize:
'Size Rasûlullah 'm
(SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) kıldığı namaz gibi bir namaz kılayım mı?' dedi ve
tekbir getirdi, (kıyamdan) sonra rukûya gitti ve elleriyle diz kapaklarını
tuttu, parmaklan ise inciklerinde (aşağı uzanmış) açık duruyordu. (Bir
rivayette: Dizlerinin gerisine doğru parmaklarının arasını açtı.) Vücûdundan
her şey tam olarak (rükû) hâline gelecek şekilde (eğilip) kollarını koltuk
altlarından uzaklaştırdı/açtı. Sonra 'Semi'a'UahÜ limen hamiden' diyerek
doğruldu, her uzvu tam olarak düzeldi. Sonra tekbir getirip secdeye gitti, her
uzvu tam yerine gelecek şekilde (secdeye kapanıp) kollarım koltuk altlarından
uzaklaştırdı/açtı. Sonra her uzvu tam doğruluncaya kadar başını kaldırıp
(secdeden kalktı), sonra ikinci defa secdeye gitti. İşte bu şekilde bize dört
rekat kıldırdı. Sonra dedi ki:
'Rasûlullah'in namazı
böyleydi, Rasûlullah'ı bu şekilde (kılarken) gördüm.'[32]
477/1347- Ebû
Süleyman Mâlik b, Huveyris el-Leysî (Radıyaiiahu anh);[33]
Bir gün arkadaşlarına:
'Rasûlullah'ın
(SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) namazının nasıl olduğunu size göstereyim mi?'
dedi. Vakit, namaz vakti değildi. (Ebû Süleyman) ayağa kalktı, kıyamı düzgün
bir şekilde yaptı (güzelce ayakta durdu),[34] sonra
rukûya gitti ve rukûyu da düzgünce yaptı, sonra başını kaldırıp (doğruldu) ve
kısa bir süre ayakta öylece kaldı. Sonra secdeye gitti, sonra başını kaldırarak
(oturdu) ve oturacağında tekbir getirirdi, kısa bir süre öylece kaldı, sonra
(tekrar) secdeye gitti.
§(Râvilerden) Ebû
Gılâbe ekledi: 'O, şeyhimiz Amr b. Selime el-Cermî'nin kıldığı namaz gibi namaz
kıldı ki Amr Rasûlullah döneminde imamlık yapardı.'
§(Râvilerden) Eyyûb de
şöyle dedi: 'Sizde görmediğim bir şeyi Amr b. Selime yapıyordu; iki secdeyi
yapıp başını kaldırdığında (biraz) oturacak şekilde doğrulurdu/dururdu, sonra
birinci ve ikinci rekattan ayağa kalkardı.'[35]
İki secdeyi
tamamladığında teşehhüd olmadığı hâlde hemen ayağa kalkıl-maması bazı âlimlerce
tavsiye edilmektedir. Mâliki, Şafiî ve Hanbelî mezheplerinin kabul ettiği bu oturuşa
celse-i istirahat denir.[36] Bu
rivayette de sahabi olan Amr b. Selime'nin (v.85/704) namazı örnek
gösterilmiştir. Rasûlullah zamanında imamlık yapan bu sahâbî Mekke'nin
fethinden sonra Müslüman olmuştur. Hadise şu şekildedir:
Mekke'nin fethinden
sonra Yemenli Cerm kabilesi İslâm'ı öğrenmek için Peygamberimiz'e bir heyet
gönderdi. Bu heyette Amr'ın babası Selime de vardı. Rasûlullah gerekli
bilgileri verdikten sonra İçlerinde Kur'ân'ı en iyi okuyan/bilen kişinin namaz
kıldırması gerektiğini belirtti. Selime'nin oğlu Amr ise, gelen kervanlardan
Rasûlullah ile ilgili haberleri duyuyor, kabilesini ziyaret eden Müslümanlardan
Kur'ân ayetleri ezberliyordu. Heyetin Rasûlullah'a geldiği sırada kabilesinde
Kur'ân'ı ondan daha iyi bilen yoktu, yedi veya sekiz yaşlarında olmasına rağmen
imamlık görevi verildi.[37] Daha
sonra Amr Rasûlullah'ı ziyaret etti. Hayatı boyunca kendi kabilesinde namaz
kıldırdı. Hz. Ömer zamanında da Basra'ya yerleşti.[38]
Ebû Gılâbe ve Eyyûb
es-Sahtiyânî gibi kişiler de kendisinden hadis nakleden tabîûn arasındadır ve
hocaları Amr'ın namaz kılma şeklini bize aktarmaktadırlar.
Hanefılere göre ikinci
secdeden sonra teşehhüd yoksa hemen ayağa kalkılır, oturulmaz. Gelen bu
rivayetler ise Rasûlullah'in zayıflık ya da ihtiyarlık hâline hamledilir,
sünnet değildir.[39]
478/1348-
Abdurrahman b. Ganm'dan:[40]
Ebû Mâlik el-Eş'arî
(Radtyaiiahuank) kavmini topladı ve: 'Ey Eş'arîler topluluğu! Toplanın! (Aynca)
kadınlarınızı ve oğullanma toplayın ki bize Medine'de namaz kıldıran
Rasûlullah'ın (Saiiaiiam aleyhi ve seiiem) namazını size öğreteyim' dedi.
Bunun Üzerine hepsi
toplandı, kadınlarını ve oğullarını topladılar. Ebû Mâlik abdest aldı, abdestin
nasıl alınacağını onlara gösterdi ve abdest suyunu ilgili uzuvlara iyice
ulaştırdı/yıkadı. Gölge (zevalden) dönüp yön değiştirdiğinde (yani Öğle vakti)
kalktı, ezan okudu, erkekleri öne saf tutturdu, onların arkasına (bulûğa
ermeyen) erkek çocukları aldı, erkek çocukların arkasına da kadınları saf
tutturdu. Sonra namaz kameti getirdi, öne geçti, ellerim kaldırdı ve tekbir getirdi.
(Ayakta) Fatiha ve uygun gördüğü bir sureyi içinden okudu. Sonra tekbir aldı
ve rukûya gitti, rukûda üç kere 'Subhanallahi ve bihamdihi* dedi. Sonra
'Semi'a'llahü îimen hamideK dedi ve tam olarak doğruldu. Sonra tekbir getirdi
ve secdeye gitti, sonra tekbir getirdi ve başım (secdeden) kaldırdı. Sonra
(tekrar) tekbir getirdi ve secdeye gitti, sonra tekbir getirdi ve ayağa kalktı.
îlk rekattaki tekbiri altı taneydi,[41] ikinci
rekata kalkarken de tekbir getirdi. Namazı bitirince kavmine döndü ve şöyle dedi:
'(Namazdaki şu)
tekbirimi ezberleyin, rükû ve secdemi öğrenin! (Çünkü) bu, gündüzün şu vaktinde
bize namaz kıldıran Rasûlullah'ın namazıdır. Ayrıca Rasûlullah namazı bitirince
insanlara döndü ve şöyle dedi:
"Ey insanlar! İyi
dinleyin, düşünün ve (şunu) bilin ki izzet ve celâl sahibi Allah'ın Peygamber
ya da şehit olmayan (bazı özel) kullan vardır. Onların meclislerine ve Allah'a
olan yakınlıklarına Peygamberler ve şehitler bile gıpta ederler."
İnsanların uzağından
bedevilerden bir adam geldi, Allah'ın Peygamberine eliyle işaret etti ve:
‘Ey Allah 'in
Peygamberi! Peygamber ya da şehitlerden olmadıkları hâlde Peygamber ve
şehitlerin bile onların meclislerine ve Allah'a olan yakınlıklarına gıpta
ettikleri bu kişileri bize anlat/vasfetV dedi. Bedevinin bu sorusu üzerine
Rasûlullah'm yüzü açıldı/sevinçle doldu ve şöyle dedi:
"Onlar,
insanlardan kimsesiz[42] ve
farklı kabilelerden olan[43] bazı
kişilerdir ki aralarında yakın akrabalık durumu yoktur. (Ancak) birbirlerini
Allah için severler, birbirlerine samimi/dürüst davranırlar. Kıyamet günü Allah
onlar için nurdan minberler yaratır ve onları üzerlerine oturtur, onların
yüzlerini nurlandırır ve elbiselerine de nur saçar. Kıyamet günü insanlar korku
içinde olacakları hâlde bu kimseler korku taşımazlar. Onlar kendilerine korku
verilmeyen ve üzüntüye düşmeyecek olan Allah'ın velileridir
(dostlarıdır)."'[44]
Ebû Mâlik
el-Eş'arî'nin çok güzel bir eğitim ve tebliğ metoduna şahit oluyoruz. Onları
toplaması, saflar hâline getirmesi, abdest ve namazı anlatırken Rasûlullah'tan
(Sallaltahü aleyhi ve sellem) gördüğü şekilde aktarması bu güzelliğin birer
parçalandır. Rasûlullah gibi davranması yanında Rasûlullah'm bir sözünü
nakletmesi de anlatılan şeyin kalıcı olmasını sağlamaktadır. Rasûlullah bu
hadisinde Müslümanlar'in Allah İçin birbirlerini sevmeleri ve karşılıklı
davranışları dürüstlük/samimiyet temeline dayanması gerektiğini vurgulamaktadır
ki Allah'ın sevdiği, Peygamber ve şehitlerin kendilerine gıpta ettiği kişiler
işte bunlardır, kurtuluşa erenler bu kişilerdir.
Ayrıca bu hadisten
cemaatle namaz kılan, ancak birbirleriyle akrabalık bağı olmayan kişilerin
Allah için birbirlerini sevmeleri gerektiği ve namazın böyle bir sonucu olduğu
anlaşılmaktadır.
§Bu rivayette
Rasûlullah rukûda Uç kere 'Subhanallahi ve bihamdihi' dediği nakledilmektedir.
Başka rivayetlerde de "Subhane Rabbiye'l-azîm' dediği nakledilir.
Peygamberimiz namaz kılarken, rükû ve secdelerde farklı zikir ve teşbihlerle
Allah'a tazimde bulunmuştur. İmam Nevevî (v.676/1277) el-Ezkar isimli kıymetli eserinde
bu teşbihlerle ilgili hadisleri toplamıştır[45] ve
bu eser Türkçe'ye terceme edilmiştir. Bizim de namazdaki teşbihlerimiz mutlaka
Rasûlullah'mki gibi olmalıdır.[46]
479/1349- Ebû
Mâlik el-Eş'arf den (Radıyaiiaha anh):[47]
Rasûlullah (SaiiaiiaM
aleyhi ve sellem) kıyam ve kıraat açısından dört rekat arasında denge kurardı.
Daha çok insanın (yetişip) sevap alması için ilk rekatı en uzun rekat olarak
kılardı. Erkeklerin (saffını) erkek çocukların önünde tutar, çocuklar (bu
şekilde) onların arkasında olurdu. Kadınların (saffını da) da erkek
çocuklarının arkasında tutardı. Her secdeye gittiğinde tekbir alırdı, her
kalkışında tekbir alırdı. İki rekat arasında oturduktan sonra (ayağa) kalkarken
tekbir alırdı.[48]
480/1350- Muhammed
b. Atâ, Ebû Humeyd es-Sâidî'den (Radıyaiiaha anh) nakletti:[49]
Ebû Humeyd'in
(RadıyaiiaM anh) şöyle dediğini işittim ki o, Hz. Peygamberden (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) (bu tür haberleri) nakleden on sahabeden birisidir, diğeri de
Ebû Katâde b. Rib'î'dir:
'Ben Rasûlullah'ın
namazını sizin en iyi bileninizim.' Oradakiler:
'Rasûlullah'la
sohbette bizden eski/önce ve itaatte bizden çok ilerde değilsin' deyince Humeyd
şöyle dedi:
'Bilâkis, (dediğinizin
tam tersi.)'
'O zaman arz
et/anlat!'
'Rasûlullah namaza
kalktığında ayakta tam dik olarak durdu, (tekbirde) ellerini omuzları hizasına
indirdi. Sonra 'Allahü ekber' dedi ve rukûya gitti, dengeli olarak eğilip,
başını salmadı ya da (yukarıya) kaldırmadı ve ellerini diz kapaklarına koydu.
Sonra 'Semi'a'llahü limen hamiden' deyip (başım) kaldırdı, her kemik yerini tam
olarak alacak şekilde doğruldu. Sonra secdeye gitti ve 'Allahü ekber' dedi,
pazılarını (kollarını) karnından uzaklaştırdı ve açtı. İki ayağının
parmaklarını dikti.[50] Sol
ayağını yatırdı ve üzerine oturdu, her kemik yerini alacak şekilde durdu. Sonra
tekrar secdeye gitti ve 'Allahü ekber' dedi, sonra (sol) ayağını yatırdı ve
üzerine oturdu, her uzuv yerine dönecek şekilde durdu. Sonra kalktı ve ikinci
rekatta da böyle yaptı. İki rekatı kıldıktan sonra[51]
kalkarken tekbir getirdi, namazın başlangıcındaki gibi ellerini omuzlan
hizasına kaldırdı. Sonra öncekinin benzeri şekilde kıldı. Namazın biteceği son
rekata gelince sol ayağını (sağ tarafa) çıkarttı ve sol kabası üzerine
(teverruk yaparak) oturdu,[52]
sonra selâm verdi.[53]
Birinci ve ikinci teşehhüdde
oturma şeklinde müctehid imamlar ihtilaf ettiler, Bunun nedeni farklı
rivayetlerin bulunmasıdır. İki oturuş şekli bize intikal etmiştir.
1- Teverruk:
Îbnü'1-Esir (v.606/1209) bunu, ayakları sağ taraftan çıkartmak ve sol oyluk
üzerine gelecek şekilde yere oturmak diye,[54]
Hanbelî fakihî Hırakî (v.324/936) ise, sağ ayağı dikip, solu sağ uyluğun
altından dışarı çıkartıp kabalar Üzerine oturmak, şeklinde açıkladı.[55]
2- İftirâş:
Sol ayağı yatırıp üzerine oturmak ve sağ ayağı dikmek şeklindeki oturuştur.[56]
Mezheplerin teşehhüdde
oturuş şeklindeki görüşleri:
1- Hanefilere
göre ilk ve son teşehhüdde iftiraş şekliyle oturmak müstehabdır. Rivayetlerde
gelen son teşehhüddeki teverruk oturuşu ile ilgili rivayet Rasûlullah'ın
zayıflığı ya da ihtiyarlık dönemine aittir.[57]
2- Mâlikîlere
göre her iki oturuşun da teverruk şeklinde olması ve sağ ayağın dikilmesi
müstehabdır.[58]
3- Şafiîlere
göre birinci teşehhüdde iftiraş, son teşehhüdde teverruk şekliyle oturulması
müstehabdır. Çünkü rivayetler bu şeklidedir.[59]
4- İmam
Ahmed'e göre ilk teşehhüdde iftiraş, dördüncü rekattaki teşehhüdde teverruk
şeklinde oturulması müstehabdır. Sabah ve cuma namazı gibi iki rekath
namazlarda son oturuş iftiraş şeklinde olmalıdır.[60]
§Kadının teşehhüdde
oturuşu Mâlikîlere göre erkeğin oturuşu gibidir. Hanefi, Şafiî ve Hanbelîlere
göre teverruk şekliyle oturur, bu tesettür açısından onun için daha uygundur.
Ahmed b. Hanbel'den gelen diğer rivayette, kadın için hangi oturuş şekli tesettüre
uygunsa o şekilde oturur.[61]
§Celse-i istirahat:
İki secde arasında ya da ikinci secdeden sonra teşehhüd yoksa da biraz oturmak.
Bu konuda mezheplerin görüşleri farklıdır:
1- Hanefilere
göre iki secde arasında fazla oturulmaz, ayrıca ikinci secdeden sonra teşehhüd
yoksa hemen ayağa kalkılır, oturulmaz. Rivayetlerde gelen bazı anlatımlar
Rasûlullah'ın ihtiyarlık dönemi için geçerlidir.[62]
2- Celse-i
istirahat Şafrîler ve Hanbelilere göre
müstehabdır ve "Rabbi'ğ-fır lî" cümlesini bir ya da üç kere
söyler.[63]
Uzun kıraatten ya da
kıyamdan yorulan kişinin celse-i istirahat şeklinde ya da teşehhüdde tevemık
şeklinde oturması caizdir, ancak kıyamı kısa olan kişinin bunları yapmaması
gerekir, diyerek iki görüşü birleştirmek mümkündür. Doğrusunu Allah bilir.[64]
481/1351- Ebû
Hüreyre'den (Radtyaiiaha anh):[65]
Mescide bir kişi girdi
ve namaz kıldı. Sonra Hz. Peygamber'in (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) yanına
geldi, selâm verdi. Rasûlullah da onun selâmını aldı ve kendisine şöyle dedi:
"Dön ve tekrar
namaz kıl! Sen gerçekte namaz kılmadın."
Adam döndü (ve namaz
kıldı), bunu üç kere aynı şekilde tekrarladı, sonra:
'Seni hak ile gönderen
(Allah'a) yemin ederim ki bunun dışında daha iyisini yapamıyorum, bana
(doğrusunu) Öğret!' deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Namaza
kalktığında tekbir al ve Kur'ân'dan kolayına gelen bir bölüm oku! Sonra rukûya
git ve azaların tam yerleşecek şekilde rukûda kal!
Sonra secdeye git, ve
azaların tam yerleşecek şekilde secdede kal! Sonra başını kaldır ve iyice
kalkıncaya kadar doğrul! Sonra (tekrar) secdeye git, ve azaların tam yerleşecek
şekilde secdede kal, sonra baştnı kaldır ve tam oturacak şekilde doğrul!
Sonra namazının
bütününde hep böyle yap!"[66]
Buradaki kişi Hallâd
b. Râfi'dir. Kendisi Rifâa'mn kardeşi olup, Bedir savaşına katılan
sahabilerdendir.[67] Ancak râviler kusurlu
olan konularda edeben kişilerin adını zikretmemektedirler. Bu kişinin camide
İki rekat kıldığı rivayet edilmektedir[68] ve
bunun tahiyyetii'l-mescid namazı olduğu tahmin edilmektedir.[69]
Ayrıca burada
Fâtiha'dan bahsedümemekte, bilâkis Kur'ân'dan kolayına gelen bir bölümün
okunması istenmektedir. Bazı rivayetlerde ise:
"Eğer Kur'ân'dan
biliyorsun onu oku, değilse yüce Allah'a hamdet, tekbir getir ve lâilahe
illallah, de![70] ve "sonra Fâtiha'yı
ve Allah'ın okumanı dilediği kadar (Kur'ân'dan bölümleri) okul"[71]
şeklinde farklı nakiller bulunmaktadır.[72]
482/1352-
Rasûlullah’ın ashabından olan Rifâa b. Rafı ez-Zürakî'den (Radiyallahu anh):[73]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) mescidde otururken bir adam geldi ve ona yakın bir yerde
namaz kıldı. Sonra Rasûiullah'ın yanına geldi, Rasûlullah ona şöyle dedi:
"Namazını tekrar
kıl! Sen gerçekte namaz kılmadın."Adam döndü ve önceki kıldığı gibi namaz
kıldı. Sonra Rasûiullah'ın yanına geldi, Rasûlullah ona:
"Namazını tekrar
kıl! Sen gerçekte namaz kılmadın" dedi. O kişi:
'Ey Allah'ın Rasûlü,
nasıl yapmam gerektiğini bana öğret!' deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Kıbleye
döndüğünde tekbir getir! Sonra Fâtiha'yi/ ardından da dilediğin kadar
Kur'ân'dan oku! Rukûya gittiğinde avuçlarını diz kapaklarına koy, sırtını uzat
ve rukûunu düzgün yap! Başını kaldırdığında belini dik tut ki kemikler
yerlerine gelsin/düzelsin. Secdeye gittiğinde secdeni tam yap, başını
kaldırdığında sol uyluğunun üzerine otur!
Sonra bunu her rekat
ve secdede yap/uygula!"
§Aynı râviden ikinci
tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah'la beraber
mescidde bulunuyorduk, bir adam geldi ve mescidin bir kenarında namaz kıldı.
Rasûllah onu izlemeye başladı. Sonra o kişi Rasûlullah'ın yanma geldi ve selâm
verdi. RasÛlullah onun selâmım aldıktan sonra şöyle dedi:
"Namazını tekrar
kıl! Sen gerçekte namaz kılmadın." Adam-iki ya da üç kere namazı
tekrarladı, üçüncü ya da dördüncüde (olmayınca) şöyle dedi:
'Seni hak ile gönderen
(Allah'a) yemin ederim ki kendimi zorladım (olmadı), bana öğret göster!' Hz.
Peygamber:
"Namaz kılmak
istediğinde abdest al, abdestini güzelce tamamla, sonra kıbleye dön! Sonra
tekbir al ve Kur'ân'dan oku! Sonra rukûya git ve azaların tam yerleşecek
şekilde ruküda kal, sonra başını kaldır, iyice kalkıncaya kadar doğrul! Sonra
secdeye git, ve azaların tam yerleşecek şekilde secdede kal! Sonra baştnı
kaldır ve iyice kalkıncaya kadar doğrul! Sonra (tekrar) secdeye git, ve
azaların tam yerleşecek şekilde secdede kal, sonra_ayağa kalk!
Namazı işte bu şekilde
tamamlarsan tam kılmış olursun, bundan bir şey eksiltirsen namazından eksiltmiş
olursun."[74]
Bu hadislerden namazı
tadil-i erkân üzere (rükünlerini tam yaparak) kılmanın Önemi anlaşılmaktadır.
RasÛlullah (Salhliaha aleyhi ve sellem) bu şekilde kötü kılana yavaş yavaş ve
her bölümü güzelce kılmasını emretmektedir. Sonunda o temiz/saf insan kendisine
doğrunun öğretilmesini istemektedir.
Bu rivayetlerde
namazın keyfiyeti ve farz, sünnet gibi birçok hükümleri bulunmaktadır. Bunlar
da ilerde tek tek mufassal olarak açıklanacaktır. Burada müctehidlerin
görüşleri mutlaka bilinmeli, sahabe, tabiûn ve etbaın görüşleri incelenmelidir.
Her emir vücûb (farziyet) ifade etmez.
ŞNamazın sıfatında
(kılınma şeklinde) ittifakla sabit olan farzlar, çünkü bunlar Kufân ve Sünnetle
sabit, namazın ana parçalandır ve bu konularda ihtilaf yoktun
1- Niyet ve
iftitah tekbiri, (Burada kalb ile niyet önemlidir, dil ile niyet ulemânın
tavsiyesidir, sünnette yoktur. Serahsi şöyle dedi: 'Niyet kalble hangi namaz
olduğunu bilmektir', Kasânî dedi ki: 'Niyet kalbin fonksiyonudur/amelidir.')[75]
2- Kıyam,
3- Kıraat,
4- Rukû,
5- Secdeler,
6- Son
oturuş,
7- Namazda bir
rükünden diğerine intikal.[76]
§Farziyeti ihtilaflı
olan konular:
Müctehid imamlar
arasında bazı konular ihtilaf edildi, bunların nedeni hadislerdeki lafızların vücub
(kesin emir) ya da nedb (tavsiye) ifade etmesindeki anlayış farkından
kaynaklanmaktadır.
1- Son
oturuşta teşehhüd okumak, (Şafiî ve Hanbelîlere göre farz, Hanefilerde vacib ve
Mâlikîlerde sünnettir.)[77]
2- Son
oturuştaki salavatlar, (Şafıîlerde farz, Hanefilerde ve Mâlikîlerde sünnettir
ve Hanbelilerde İki görüş vardır.)[78]
3- Namazdan
selâm ile çıkmak, (Cumhura göre farz, Hanefilerde vacibdir. İmam Âzam'a göre
kendi isteği İle namazı bitirmek ve namazdan çıkmak farzdır.)[79]
4- Tadil-i
erkân, (Cumhura göre farz, İmam Ebû Hanîfe ve Muhammed'e göre vacibdir.)[80]
5- Rukûdan
doğrulmak (kavme), (Şafiî ve Hanbelilerde farz, Hanefilerde vacib, Mâlikilerde
ise farz veya sünnet şeklinde iki görüş bulunmaktadır.)[81]
6-
İki secde
arasında oturmak, (Cumhura göre farz, İmam Ebû Hanîfe ve Muhammed'e göre
vacibdir,)[82]
7- Namaz
için kamet getirmek, (Ezan ve kamet cumhura göre sünnet-i müekkededir, ancak o
bölgedeki Müslümanlar bunları tümüyle terk ederler ve bu konuda ısrarlı
olurlarsa okumaya zorlanırlar. Mâlikiler ve Hanbeliler mescid cemaati için
bunların farz olduğunu belirtmektedirler.)[83]
8- Namazdaki
teşbih ve tekbirler, (Cumhura göre İftitah dışındaki tekbirler sünnettir.[84])[85]
§Mezheplere göre
namazın farzları (rükünleri):
A- Hanefi
mezhebine göre namazın rükünleri altıdır:
1- iftitah
tekbiri,
2- Kıyam
3- Kıraat,
4- Rukû,
5- Secdeler,
6- Son oturuş
(teşehhüd okuyacak kadar).[86]
B- Mâlikilere
göre on beştir:
1- Niyet
(belli bir namaza),
2- Me'mûmun
(tabi olanının) imama uymaya niyet etmesi,[87]
3- Tahrime
tekbiri[88],
4- Kıyam,
5-
Fâtiha
okumak,
6-
Fâtiha'yı
ayakta okumak
7- Rukû,
8- Rukûdan
doğrulmak (kavme),
9- Secdeler,
10- Secdeden
kalkmak/iki secde arasında oturmak,
11- Son
oturuş,
12- Selâm
vererek namazdan çıkmak,
13- Tâdil-i
erkan,
14- Tertip
(rükünleri sırasıyla yapmak),
15- Rukû ve
secdeden doğrulunca biraz durmak (itidal).[89]
§Şafîîlere göre on
dörttür:
1- Niyet,
2- Tahrime
tekbiri,
3- Kıyam,
4- Fâtiha
okumak,
5- Rukû,
6- Rukûdan
doğrulmak (kavme),
7- Secdeler,
8- İki secde
arasında oturmak,
9- Son
oturuş,
10- Son
teşehhüd (son tahİyyat),
11- Salavat
okumak,
12- îlk
selâm
13- Tâdil-i
erkan,
14- Tertip (rükünleri
sırasıyla yapmak).[90]
§Hanbelilere göre
farzlar on tanedir:
1- Tahrime
tekbiri
2- Fâtiha
okumak,
3- Rukû,
4- Rukûdan
doğrulmak (kavme),
5- Secdeler,
6- İki secde
arasında oturmak,
7- Son
oturuş,
8- Son
teşehhüd (son tahiyyat),
9- Selâm ile
namazdan çıkmak,
10- Tertip (rükünleri
sırasıyla yapmak).[91]
Allah Teâlâ buyurdu:
'...ki onlar
(kurtulanlar) namazlarında huşu içinde olanlardır...' (Müminûn 23/2)[92]
483/1353-
Hz. Ali'den (Radıyallahü anh):[93]
Rasulullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Namazın anahtarı
temizlik (abdest), (namazda dünyevî) yasakların başlangıcı tekbir almak ve
yasakların sona ermesi de selâm İledir.[94]"
NOT: Rasûlullah
Efendimiz (Saüallahü aleyhi ve sellem) bazı konulara vurgu yapmaktadır.
Namazdaki üç temel konu şunlardır:
1- Temizlik
(İbadete başlamadan önce görünen ve görünmeyen pisliklerin temizliği yapılır,
abdest alınır.)
2- îftitah/tahrime
tekbiri (Bu tekbirden sonra namaz dışında başka bir şeyle uğraşmak yasaktır.
Bazı ibadetlerde böyle sıkı bir disiplin bulunmaktadır, tıpkı hacdaki ihram
gibi. Amaç insanları bir süre de olsa dünya hayatından ve sıkıntılardan
uzaklaştırmak, kul olduğunu hatırlatmak ve onu dinlendirmektir.)
3- Selâm
(Yasakların sona ermesinin bir sembolüdür.)[95]
484/1354- Fadl
b. Abbas'tan (Radıyaiiahu anhümâ):[96]
RasÛlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Namazlar ikişer
ikişer kılınır. Her iki rekatta teşehhüd (tahiyyat) okursun, itaatkâr bir şekilde
olur ve huşu İçinde davranırsın, boyun bükersin. Sonra (dua için) ellerini
kaldırırsın."
(Duada ellerin
kaldırılış şeklinin nasıl olduğu sorulunca şöyle) buyurur:
"Avuçlarını
yüzüne döndürerek ellerini Rabbine kaldırır:
‘Ya Rabbi! Ya Rabbi!'dersin."
Kim bunu yapmazsa
(Rasûlullah) onun hakkında şiddetli şeyler söyledi.
NOT: Bu
hadiste namazda huşu konusunun önemi zikredilmektedir. Namazın bize tesirli
olması bilinç derecesine ve huşûya bağlıdır.
Hadiste Rasûlullah'ın
ağır ifadeler kullanmasını Abdullah b. Mübarek'in dışındakiler; 'O namaz noksandır'
şeklinde açıkladı.[97]
485/1355- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaitahü anh):[98]
Hz. Peygamber
(Saitaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi: "Şuradaki kıblemi görüyor
musunuz? Sizin huşu hâliniz ve rukûu-nuzdan hiçbir şey bana gizli kalmaz."
Aynı râviden ikinci
tarikle gelen rivayet:
Hz. Peygamber şöyle
dedi:
"Ben sizin huşu
hâlinizi (kıbleye dönsem de) görüyorum."[99]
Birinci rivayetteki
istifham inkârîdir. Yani şu kıbleme bakın, ben arkam size dönükken
hareketlerinizi, ayrıca huşu hâlinizi görmekteyim, şeklinde onları Rasûlullah
(Sailailahü aleyhi ve sellem) uyarmaktadır. Rasûlulrah'ın görüşü tek yöne bağlı
değildir ve bu da onun mucizelerindendir. Bu nedenle Buharı söz konusu hadisi
Alâmâtün-Niibüvve (Peygamberliğin alâmetleri) konusuna almıştır.
Müslim'de geçen bir
rivayette Ebû Hüreyre şöyle anlattı:
Rasûlullah bir gün
bize namaz kıldırdı. Namazı bitirince döndü şöyle dedi: "Ey Filan! Namazı
güzel kılmaz mısın? Namaz kılan kişi namazda kendisini kontrol etmez mi? O
ancak kendisi için namaz kılıyor. Vallahi ben önümden gördüğüm gibi arkamdan da
görürüm.”[100]
Bu gözle olmayan bir
görüştür ki Allah'ın izniyle normal şartlar dışında gerçekleşir. Âhirette
Allah'ın görülmesi de bu şekilde olabilir. Doğrusunu Allah bilir.[101]
486/1356- Mutarrif
babasından (Radıyaiiahu anh) nakletti:[102]
Rasûlullah'ın
(SaiiaiiaM aleyhi ve sellem) yanma geldiğimde kendisi namaz kılıyordu ve
göğsünden tencerede (kaynayan suyun) cızırtısı gibi ağlama sesi geliyordu.[103]
487/1357- Zeyd
b. Hâlid el-Cühenî'den (Radiyallahu anh):[104]
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kim iki rekat
kılar, bu iki rekatta da dikkatli olur/bir şey unutmazsa Allah onun geçmiş
günahlarını affeder."[105]
Namaz özel bir kulluk
şeklidir, şeklini ve şartlarını Allah ve Rasûlü belirler. Bu ibadete
başlandığında dünya ile irtibatın kesilmesi ve önceden mubah olan yeme, içme ve
konuşma gibi amellerin yapılmaması emredilmiştir. Dünyevî birtakım ameller
namazda yasak olduğu için yasağın başlangıcı olan tekbire tahrime tekbiri
(yasaklan başlatan tekbir) denmiştir. Müsned Trc. 483/1353. hadiste geçtiği
gibi, bu yasağın başlangıcı tekbir ile sonu da selâm iledir. Bu konudaki
hükümler:
1- Namaza
iftitah tekbiri ile başlamak cumhura göre farzdır. Çünkü bütün hadislerde
İftitah tekbiri zikredilmektedir. Bir farzın (meselâ namazın) edasında
Rasûlullah'ın sürekli uyguladığı ve hiç bırakmadığı ameller farz kapsamına
dahildir.
Ancak Saîd b.
Müseyyeb, Hasan el-Basrî, Katâde, Hakem ve Evzaî'den Oluşan küçük bir azınlığa
göre sünnettir.[106]
2- iftitah
tekbirinin 'Allahü Ekber' şeklinde olmasında icma' vardır. Ancak başka lafızla
bu emrin yerine getirilmesinde müctehid imamlar ihtilaf ettiler:
a- İmam Ebû
Hanîfe'ye göre, 'Allahü Ekber' dışında Allah'ı tazim için kullanılan başka bir
lafız kullanmak caizdir, t. Muhammed'e göre, onun yerine geçer, ancak tahrimen
mekruhtur. Î.Ebû Yusufa göre, 'Allahti Ekber' lafzını söyle-yemezse başka
tekbir lafızları yeterlidir, bu zaruret hâli yoksa yeterli değildir.
b- îmam
Mâlik, Şafiî ve Ahmed'e göre sadece 'Allahü Ekber' lafzı geçerlidir.[107]
Bu konuda ihtiyatlı
olmak ve namaza sadece 'Allahü Ekber' lafzı ile başlamak gerekir. Çünkü
hadislerde sadece bu lafız emredilmektedir.
Tekbir konusundaki
farklı anlayış hadislerdeki manalardan çıkmaktadır:Bazı hadislerde "Allahü
Ekber" lafzı zikredilmekte, bazılarında İse " Namazın tahrlmesi
(mubahların yaşattığı), tekbir ile (başlar)," denmektedir.
3- Namazda
huşu emredilmiştir. Huşu; tevazu ve hürmet etmek manalarına gelir.[108]
Huşu bazen kalbî amel
olur, saygı ve korku gibi, bazen de bedenî bir amel olur, sükûnet gibi. İkisi
de namazda çok önemlidir.[109]
Hz Ali'ye '...ki onlar
(kurtulanlar) namazlarında huşu içinde olanlardır... ayeti sorulunca şöyle
dedi:
'Huşu kalbde olur.
Müslüman kişiye karşı omuzunu düşük tutman ve namazda başka tarafa dönmemen
(gerekir).'[110]
Saîd b. Müseyyeb
namazda sakalını oynayan bir adam görünce şöyle dedi: 'Onun hakkında, eğer
kalbinde huşu olsaydı uzuvlarında da huşu olurdu, diye düşünüyorum.'[111]
488/1358- Hz.
Ali'den (Radıyallahu anh):[112]
RasÛlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) farz namaz kılmaya kalktığında tekbir ptirirken ellerini
omuzlanna kadar kaldırırdı, kıraati bitirip rukûya gideceğinde de böyle
yapardı, rukûdan başını kaldırırken de böyle yapardı. Namazda oturduğunda bunu
yapmazdı. İki rekattan kalkarken[113] de
aynı şekilde ellerini kaldırır ve tekbir alırdı.[114]
489/1359- Abdullah
b. Zübeyr babasından (Radiyallahu anhümâ) nakletti:[115]
Rasûlullah'ı
(Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) namaza başlarken gördüm, ellerini kulaklarının
üzerine kadar kaldırdı.[116]
490/1360-
Saîd b. Sem'an anlattı:[117]
Benî Züreyk
mescidindeyken bize Ebû Hüreyre (RadıyatiaM anh) geldi ve dedi ki:
'Üç şeyi insanlar terk
etti, hâlbuki Rasûlullah onlan yapardı:
Namaz kılmaya
başlayacağında ellerini uzatarak kaldırırdı,
Rukûya her gittiğinde
ve rukûdan başını kaldırdığında tekbir alır ve ellerini kaldırırdı,
Kıraatten önce dua
ederek ve Allah'ın fazlından isteyerek bir müddet sessiz dururdu.'
§(Râvi) Yezid (son
cümleyi); 'Dua eder ve Allah'ın fazlından isterdi' diye nakletti.[118]
491/1361-
İbn Ömer'den (Radıyallahü anhuma):[119]
Rasûlullah (Saiiaüahu
aleyhi ve seiiem) (iftitah) tekbiri alacağında ellerini omuzlan hizasına ya da
yakınına kadar kaldırırdı. Rukûya gittiğinde ellerini kaldırırdı, Rukûdan
başını kaldırırken ellerini kaldırırdı. Secdede bu şekilde davranmazdı
(ellerini kaldırmazdı).[120]
492/1362- îbn
Ömer'den (Radıyaiiahü anhumâ):[121]
Ellerinizi
kaldırma(da) bidat vardır, Rasûlullah (Saliaiiaha aleyhi ve (ellerini
kaldırırken) şunu geçmedi, yani göğüs hizasını.
NOT: Burada
kastedilen İftitah tekbiri dışındakiler olsa gerek, çünkü İftitah tekbiri için
Rasûlullah'ın omuzlan ya da kulakları hizasına kaldırdığı ile ilgili rivayetler
çok fazladır. Ancak rükû ve diğer yerlerde elleri kaldırmada göğüs hizasını geçmemesi
tavsiye edilmektedir.[122]
493/1363- Mâlik
b. Huveyris'ten (Radıyallahu anh):[123]
Kendisi Rasûlullah'ı
(Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) rukûya giderken ellerini kaldırdığını gördü,
(ayrıca) rukûdan başım kaldırdığında ve secdeden başını kaldırdığında da
ellerini kulaklarının üstüne[124]
kadar kaldırdı.[125]
494/1364-
Meymûn el-Mekkf den:[126]
Kendisi İbn Zübeyr'i
(Radıyaiiahü anhumâ (yani) Abdullah'ı onlara namaz kıldırırken görmüştü, namaza
dururken ellerini kaldırıyor,[127]
(ayrıca) rukûya giderken, secdeye giderken, kıyama davranıp kalkarken ellerini
kaldırıyordu. İbn Abbas'ın yanına gittim, ona şöyle dedim:
'İbn Zübeyr'i namaz
kılarken öyle bir hâlde gördüm ki hiç kimseyi Öyle namaz kılarken görmemiştim'
Elleri kaldırma
olayını anlattım. Bunun üzerine İbn Abbas (Radıyaitahu anktimâ) ona şöyle dedi:
'Eğer Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) namaz kılma şeklini görmek istersen İbn Zübeyr'in
namazına tabi ol!'[128]
495/1365- Alkame'den:[129]
İbn Mes'ud
(Radıyallahu anh):
'Size Rasûlullah'ın
(Saüaiiaha aleyhi ve seiiem) namazı gibi namaz kılayım mı?'dedi ve namaz kıldı,
ellerini sadece bir kere (iftitahta) kaldırdı.'[130]
496/1366- Berâ
b. Âzib'den (Radıyallahu anh):[131]
Rasûlullah (Saiiatiaha
aleyhi ve seiiem) namaza başlarken ellerini kaldırırdı, hattâ baş parmaklan
kulakları hizasına varırdı.[132]
Ellerin kaldırılması
ile ilgili olarak Ebû Davud rivayetinde 'Başka böyle yapmadı (ellerini kaldırmadı)'
şeklinde nakledildi.[133]
Rukûda el kaldırma konusunda
müctehid imamların görüşleri:
1- İmam
Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve âlimlerin bir kısmına göre rukûya giderken ve
rukûdan kalkarken elleri kaldırmak müstehabdır. Ayrıca îmam Şafiî'ye göre İlk
teşehhüdden sonra kalkarken de elleri kaldırmak müstehabdır.
2- İbn
Münzir, Ebû Ali et-Taberî ve bazı Ehl-i hadise göre secdeye giderken de
kaldırmak müstehabdır.
3-
İmam Ebû
Hanîfe, bütün Hanefî müctehidleri, Süfyan es-Sevrî ve İmam Mâlik'ten gelen
meşhur rivayete göre eller sadece iftitah tekbirinde kaldırılır, başka yerde
kaldırılmaz.[134]
497/1367-(Z.)-
Hz.
Ali'den (Radtyalahü anh):[135]
Sağ eli sol el üzerine
koyarak göbek altında tutmak namazın sünnetlerindendir.[136]
Rivayetlerde geçen
sünnettendir lafzı Rasûlullah ve sahabe tarafından sürekli yapılan ameller için
kullanılmıştır. Sahabeden sonra bu lafzı kullanan âlimler olmuştur ve en çok
zikreden İmam Mâlik’tir. Zira o, Medineliler'in ameline (sünnetine) önem
vermekte ve delil olarak kullanmaktadır.
§Bu sünnettendir
şeklinde sahabeden gelen bazı hükümler:
1- Hz. Ali
(Radıyallahü anh): 'Bayram namazına yürüyerek gitmek sünnettendir.’[137]
'İmamın farz namazdan
sonra namaz kıldığı yeri değiştirmesi, farklı yerde nafile namaz kılması
sünnettendir.''[138]
'İmam sustuğunda/okuyamadığında
(ayeti söyleyip) yardımcı olmak sünnettendir.'[139]
'Ramazan bayramı
namazına gitmeden bir şey yemek sünnettendir.'[140]
2- Abdullah
b. Mes'ûd (Radıyallahüanh): 'Teşehhüdü gizli okumak sünnettendir.'[141]
'Biriniz cenazeyi
takip ederken tabutun dört tarafından da tutması sünnettendir.'[142]
'Ev sahibinin imam
olması sünnettendir.'[143]
3- Abdullah
b. Ömer (Radıyallahü anhümây. 'Namazda oturulduğunda sağ ayağı yatırıp, sol
ayağı dikmek sünnettendir.'[144]
4- İbn Abbas
(Radıyallahü anhümâ): 'Hac için sadece hac aylarında ihrama girmek
sünnettendir.'[145]
'Cenaze namazında
Fatiha okumak sünnettendir.'[146]
'Bir kişi oturduğunda
terliklerini çıkarması ve yan tarafına koyması sünnettendir.'[147]
'Kişinin bir
teyemmümle sadece tek farz namaz kılması sünnettendir.'[148]
5- Enes b. Mâlik
(Radıyallahü anh}: 'Müezzinin sabah ezanında 'hayye ale'l-felah' dedikten sonra
'es-Salâtü hayrun mine'n-nevm' demesi sünnettendir.''[149]
'Cuma günü gusül almak
sünnettendir.'"[150]
'Mescide sağ ayakla
girmek ve sol ayakla çıkmak sünnettendir.'[151]
6- Ebû Berze
el-Eslemî (Radıyailahu anh): "Ezanı yüksek bir yerde ve kameti mescidin
içinde okumak sünnettendir.'[152]
7- Ebû
Cuhayfe (Radıyallahü anhy. İlk rekattan kalkarken kişinin yere elleriyle
dayanmaması sünnettendir, ancak ihtiyar olması müstesna.'[153]
§Ayrıca Rasûlullah'ın
ıBu fıtrattandır/sünnettendir' lafzını kullandığı nakledilir:
Meselâ Hz. Âişe
(Radiyallahu anhâ) Rasulullah’ın (Sallallahü aleyhi ve sellem) şu sözünü nakletti:
"On şey
fıtrattandır/sünnettendir: Bıyıklan kısaltmak, sakatları bırakmak, misvak /diş
fırçası kullanmak, su İle burun temizlenmek, tırnaklan kesmek, parmak
mafsallarını yıkamak, koltuk altı kıllarını almak, kasık/etek tıraşı yapmak, su
ile tuvalette temizlenmek." Zekeri ya, Mus'ab'in onuncuyu unuttuğunu,
fakat "mazmaza /ağzı temizler olabileceğini belirtti.[154]
Ebû Eyyûb'dan
(Radıyallahü anhy. Rasûlullah şöyle dedi:
"Dört şey
Peygamberlerin sünnetlerindendir: Haya, güzel koku sürmek, misvak kullanmak ve
nikah."[155]
498/1368-
Câbir'den (Radıyallahü anh):[156]
Rasûlullah bir
adamın yanına geldi,
o kişi namaz kılıyordu,[157]
(kıyamda) sol elini sağ elinin üzerine koymuştu. Rasûlullah onun ellerini çekti
ve sağ elini sol elinin üzerine koydu.[158]
499/1369- Kubeysa
b. Hülb babası (Hülb et-Tâi)den (Radtyallahu anh) nakletti:[159]
Rasûlullah bize
imamlık yapardı ve sağ (eliyle) sol (elini) tutardı.
Rasûlullah iki
tarafından da; sağından da solundan da dönerek ayrılırdı/kalkardı.
§Aym râviden ikinci
tarikle gelen rivayet:
Rasûhıllah'ı namazda
sağ elini sol eli üzerine koymuş bir hâlde gördüm, onu sağından da solundan da
ayrılırken/kalkarken gördüm.
§Diğer lafızla
nakilde: Hz. Peygamber'i bir kere sağından bir kere solundan
ayrılırken/kalkarken gördüm, şeklinde geçti.[160]
500/1370- Sehl
b. Sa'd'dan (Radiyallahu anh):[161]
İnsanlar (Rasûluilah
döneminde) namaz kılarken sağ ellerini sol elleri üzerine koymakla
emrolunurlardı.
§(Râvilerden) Ebu
Hâzim dedi ki: Bunun ancak isnad edildiğim biliyorum. Ebû Abdurrahman (Abdullah
b. Ahmed b. Hanbel açıklamak için) şöyle dedi: İsnad edilmesinden kasıt Hz.
Peygamber'e merfÛ olarak isnad edilmesidir.[162]
501/1371-
Gudayf
b. Haris ya da Haris b. Gudayfdan (Radtyaltahü anh):[163]
Rasûlullah'ın namazda
sağ elini sol eli üzerine koyduğunu gördüğümü unutmuyorum, (Bir rivayette:
unutmadım.)[164]
Bu konuda birçok hadis
bulunmaktadır ve bunlar namazda kıyam hâlinde sağ eli sol el üzerine koymanın
meşru olduğunu göstermektedir. Cumhura göre sağ eli sol el üzerine koymak
sünnettir. Şevkânî bu konuda 20 kadar hadisin bulunduğunu zikretti.[165]
Mezheplerin bazı farklı görüşleri:
1- Hanefîlere
göre sağ el sol el üzerine konulur ve göbek altında tutulur.[166]
2- İmam
Mâlik farz namazda değil de nafile namazlarda kıyam uzun olduğu için ellerin
bağlanması uygundur, dedi.[167]
3- Şafıîlerde
sağ el sol elin üzerine, dirseğe kadar olan kolun bir kısmı üzerine konulması
ve göbek üstünde tutulması müstehabdır.[168]
4- Hanbelîlere
göre sağ el sol el üzerine konulup göbek altında tutulur. İmam Ahmed b.
Hanbel'den gelen ikinci rivayette elleri göğüs altında tutmak efdaldir. Gelen
üçüncü rivayette de ikisi arasında muhayyerdir.[169]
Burada kastedilen
hakiki sekte değildir, bilakis bazı yerlerde sesli okumayı bırakmak, ara
vermektir. Bu yerler:
1- Niyet ve
tahrime tekbirinden sonra, kıraatten önce,
2- Fâtiha'nın
sonundaki 'veleddâllîn' den sonra,
3- Sureden
sonra, rukûdan önce...
Bu sektelerin nedeni
dua etmektir. Aşağıdaki hadisler bunların şeklini ve yerini göstermektedir.[170]
502/1372-
Semüra b. Cündüb (Radıyallahu anh) anlattı:[171]
Rasûlullah'ın (namazda)
iki sektesi (duruşu) vardı:
(Biri,) namaza
başladığındaki sektesi,
(Diğeri,) ikinci
sureyi (yani Fâtiha'dan sonraki sureyi) okuduktan sonra daha rukûya gitmeden
verdiği sekte.
Bu durum Imrân b.
Husayn'a anlatılınca: Semüra yalan söylemiş,[172]
dedi. (Bir rivayette: Imrân: ben Rasûlullah'tan böyle bir şey öğrenmedim,
dedi.) Bu durumu Medine'deki Übey b. Ka'b'a yazdı (mektupla sordu),[173]
Übey b. Kab:
'Semüra, doğru
söylemiş' dedi.
§İkinci tarikle gelen
rivayette; Semüra, onlara namaz kıldırdığında iki kere sekte verirdi:
(Biri) namaza
başladığı sırada,
(Diğeri)
Vele'd-dâllîn' dediğinde bir süre duruşu.
Onun bu hareketini
cemaattekiler kabul etmediler. Bu durumu Übey b. Ka'b'a yazdı (mektupla sordu).
Übey b. Ka'b da, 'durumun Semüra'nın dediği gibi olduğunu yazdı (mektupla
gönderdi).'
§ÜçüncÜ tarikle gelen
rivayet:
(Üçüncü sekte ise),
sure okumayı bitirdikten sonradır.
NOT: İbn Ebî
Şeybe rivayetinde de bu sektelerin üç tane olduğu bildirilmektedir:
Hafs kanalı ile Ömer
ve Hasan'dan nakledildi:
'Rasûlullah'ın üç
sektesi vardı:
İftitah tekbirini
aldığında Fatiha okuyuncaya kadar,
Fâtiha’yı bitirince
sureye başlayıncaya kadar, Sureyi bitirince rukûya gidinceye kadar.'[174]
503/1373- Ebû
Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[175]
RasÛlullah namaz
tekbiri getirince tekbir ile kıraat arasında sessiz durdu (sekte verdi), Ben:
'Anam babam sana feda
olsun. Tekbir ile kıraat arasında (yaptığın) sekte hakkında görüşün nedir, bana
onun ne olduğunu haber ver!1 deyince,
RasÛlullah, şöyle
diyorum, diye haber verdi:
"Allahümme bâid
beynî ve beyne hatâyâye kemâ bâadte beyne'l-meşnkı ve'l-mağrib.
Allahümme nekkınî m i
ne11-hatâyâye ke's-sevbi'l-ebyazı mine'd-denes."
(Râvilerden) Cerir
nakletti:
"...kemâ
yünekka's-sevbü'l-ebyaz, Allahümme'ğsilnî mine'l-hatâyâye bi's-setci ve'l-mâi
ve'l-berad"
§Bu duanın tercemesİ:
Allah'ım, benimle
günahlarım arasını tıpkı doğu ile batı arası kadar ayır,
Allah'ım, beyaz
elbisenin kirden temizlendiği gibi beni günahlarımdan temizle,
...tıpkı beyaz
elbisenin temizlenmesi gibi. Allah'ım, günahlarımdan oluşanı kar, su ve dolu
ile yıka/temizle.[176]
Bu rivayette
Rasûlullah'ın namazda sekte yaptığı yerler ve yaptığı dualar bildirilmektedir.
§Hattabî (v.388/998)
bu duada geçen Uç şey ile ilgili şöyle dedi: "Hadiste, su i yeterli olduğu
hâlde kar ve dolu da zikredildi. Hâlbuki insanlar su dışında bu İkisini ' fazla
kullanmamaktadır. Bunlarla temizliğin fazlalılığı vurgulanmaktadır.'
İbn Dakîk el-îyd
(v.702/1302) dedi ki: "Bunlarla temizliğin derinliği/fazlalığı
kastedilmişitir, üç ayn maddeyle temizliğin örnek verilmesi bunu
göstermektedir.'[177]
§Namazda sekte
konusunda ihtilaf edildi:
1- Şafiî
mezhebine göre dört yerde sekte yapılması müstehabdır:
a- İftitah
tekbiri ile eûzü-besmele arasında; burada Peygamberimizden gelen dua okunur.
b- Fâtiha
sonu ile âmin arasında kısa bir sekte yapılır.
c- Âmin İle
sure arasında; cehrî namazlarda imam bu bölümde cemaatin de Fatiha okuyabilmesi
için bir müddet durur.
d- Sure sonu
ile rükû tekbiri arasında durulur ki ikisi birbirine karışmasın.
îmam Nevevî
(v.679/1277) şöyle dedi: İlk sekte mecazidir, çünkü onda sessizce dua okunur,
ikinci ve dördüncü sekteler hakikîdir, bir şey okunmaz. Üçüncü sektede de kıraat
olduğu bildirilmektedir.[178]
2- Hanbelîlere
göre üç yerde sekte yapılır:
a- İftitah tekbiri ile
eûzü-besmele arasında; burada Peygamberimizden gelen dua okunur.
b- Cehrî namazlarda
Fatiha bitince imam biraz durur ki cemaat Fatihayı okusun. c-Sureden sonra,
rükû tekbirinden önce, ikisinin arasını ayırmak için.[179]
3- Hanefî ve Mâliki
mezhebinde cehrî namazlarda Fatihadan sonra cemaatin okuması için sekte vermek
doğru değildir. Ancak iftitah tekbirinden sonra me'sur duaları okumak için
sekte verilir. Fatihadan ve sureden sonraki sekteler de çok kısa olmalıdır.[180]
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/90.
[2] Orta namazı hakkındaki ihtilaf edildi:
a- Hz. Ali, İbn Abbas
ve Mâlik b. Enes'ten gelen bir rivayette sabah namazıdır, dendi.
b- Hz. Âişe, EbÛ Saîd,
Zeyd b. Sabit, Urve b. Ztlbeyr, Abdullah b. Şeddâd ve İbn Ömer'den gelen
rivayette ise Öğle namazıdır.
c-Bu konuda en kuvvetli görüş ikindi namazıdır, zira hadislerde
Peygamberimiz bizzat açıklamıştır ve yukarıda ismi geçenlerin bir çoğu da dahil
sahabe, tabiûn, etba ve müctehid İmamların birleştiği görüş budur. Bu görüş Hz.
Ömer, Ali, İbn Mes'ûd, Ebû Eyyub, Abdullah b. Amr, Semüra b. Cündüb, EbÛ
Hüreyre, Ebû Saîd, Hafsa, Ümmü Habibe, Ümmü Seleme, aynca İbn Ömer, Ubeyde,
İbrahim en-Nehâî, Saîd b. Cübeyr, İbn Şîrîn, Hasan b. Münzir, Ebû Hanîfe, Ebû
Yusuf, Şafiî, Ahmed b. Hanbel... gibi âlimlerden nakledilmiştir. Aynca Müsned
Trc. H.no: 125/9995'de Hz. Ali orta namazını sabah namazı olarak bildiklerini,
ancak ikindi namazı olması gerektiğini kendisi söylemiştir. (Bk. Mâlik, Salat,
8, H.no: 25-28; İbn Hazm, Muhallâ, IV/249; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/53; Zemahşerî,
Keşşaf, 1/283-284; Nevevî, Mecmu', 10/60-61; İbn Kudâme, Muğnî, 1/387-389; İbn
Kesir, Tefsir, V274-278; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadîr, 1/257; Bennâ, age.,
11/263; Hadisler için bk. Müsned Trc. H.no: 124/994,
125/9995,126/996,127/997,129/999).
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/90-91.
[4]Sened:
Sahih: Müsned, VI/I94,
H.no:25493; Benzer rivayet için bk. VI/31, H.no:23912 cümlesine ziyadesiyle;
Rivayetlerden bir kısmı da Özet olarak nakledilmiştir: VI/171, H.no:2525;
VI/281, H.no:26280; VV110, H.no:24672; Müslim, Salât, 240; Ebû Dâvûd, Salât,
122, H.no:783; îbn Mâce, İkâme, 4,16,22, H.no:812, 869 (muhtasar olarak lafzı
ile nakleder), 893; Dârimî, Salât, 31, H.no:1239; Senedde yer alan Hüseyin,
Hüseyin b. Zekvân el-Mükteb el-Muallim'dir (v.145/762). BUdeyl ise Büdeyl b.
Meysera el-Ukaylî'dir (v.130/747). Her ikisi de sahih hadis ricalindendir.
Müslim'in rivayeti de bu râviler kanalı ile nakledilmiştir.
[5] Metinde şeklinde geçmektedir. Bu oturuş şekli; insanın
kalçalarını incikleri arasından yere koyması ve elleriyle yeri tutmasıdır ki
tıpkı köpek ve diğer yırtıcı hayvanların oturuşu gibi. (Bk. Nevevi, Şerhu
Sahihi Müslim, IV/214)
[6] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/91.
[7] Sened:
Sahih: Müsned, III/407,
H.no:15307; Heysemî, senedindeki râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk.
Mecmu1, n/130.
Abdurrahman b. Ebzâ
el-Huzâî, Nâfi' b. Abdülhâris'in azaldığıdır. Sahâbî olup olmadığı
ihtilaflıdır. Buhârî sahâbî oluşunu tercih eder. Ahmed b. Hanbel'in 22
rivayetle bu zâta yer vermiş olması onun sahâbî oluşunu teyid eder. Hz. Ali
kendisini Horasan'a vali olarak atadı. Rivayetlerinin çoğunu Hz. Ömer ve Übey
b. KaVdan nakleder. Hz. Ömer onun hakkında: "Allah'ın Kur'an'la yücelttiği
kimselerden biri de Abdurrahman b. Ebzâ'dır" der. Muâviye'nin halifeliği
döneminde vefat etti. Bk. lbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, III/419-420, Trc.no:3266.
Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 481/1351. hadis.
Ayrıca bk. 688/1558 ve
743/1613. hadisler.
[8] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/92.
[9] Sened:
Sahih: Müsned, IV/318,
H.no:18772; İkinci rivayet: IV/318-319, H.no:18778; Üçüncü rivayet: IV/317,
H.no:18760; Vâil b. Hucr'dan nakledilen namazın değişik cüzleri ile ilgili
benzer rivayetler:
a-"Amin"
deyişi ile İlgili rivayetler için bk. 545-546/1415-146. hadislere bk.
b-Secde ile ilgili:
IV/317, H.no:18766;
IV/316, H,no:18746; IV/317,
H.no:18758;IV/317-318,H.no:18768.
c-Rukû ile ilgili:
IV/317, H.no:18767;
d-"Âmİn" deyişi ve kıyamda el bağlayışı ile ilgili:
IV/316, H.no:18756;
IV/316, H.no:18748;IV/318, H.no:18777 e-Tekbirlerde ellerin, teşehhüdde ise
parmağın kaldırılması ile ilgili:
IV/316-317,H.no:18757;İV/316,H.no:İ8749-18751,18755;
IV/318,H.no:18773. f-Tekbirlerde ellerin kaldınlması ve kıyamda el bağlayışı
ile İlgili:
IV/316. H.no:18754;'
g-Sağa-sola selâm
vermesi İle ilgili: IV/317, H.no: 18759.
h-Dİğer rivayetler:
rV7319,H.no:18779-18780.
Müslim, Salât, 54; Ebû
Dâvûd, Salât, 115-116, 176, 184, H.no:723-726, 728, 737, 957, 997; Tirmizî,
Salât, 70, H.no:248; Nesâî, İftitâh, 4-5, 9, 11, 36, H.no:877, 880, 885 (her üç
rivayet de muhtasar olarak), 887, 930; Tatbik, 97, H.no:1157; İbn Mâce, İkâme,
3, 14, 15, H.no:810, 855, 867 (her üçü de muhtasar olarak); D&rimî, Salât,
92, 35, 39, 41, H.no:1364, 1244,1250,1255 (muhtasar olarak).
Ayrıca bir sonraki
475/1345. hadise bk.
[10] Metinde geçen kelimesi insanın koluna, bileğine denir
ki dirsekten avuç içine kadar olan kısımdır. (Bk. Âsim Efendi, Kamus Tercemesi,
1/1167; Karahisarî, Ahterî-i kebir, 50).
[11] Bornoz başlıklı giysi, cübbedir. (Bk. İbnÜ'1-Esîr,
Nihâye, 1/122).
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/92-95.
[13] İbn Hümam, Fethu'l-Kadîr, 1/282-283.
[14] İmam Muhammed, el-Hucce alâ Ehli'l-Medine, 1/94; Âsâr,
(Thk. Ebu'1-Vefâ el-Efgânî), 1/129, H.no: 73; Merğınânî, Hidâye, 1/47; Kâsânî,
Bedaiu's-sanâV, 1/199, 201.
[15] Sehnûn, Müdevvene, 1/74; İbn Rüşd, Bidayetü'l-
mücîehid, 1/99.
[16] İ.Muhammed, el-Huccey i/94; İbn Rüşd, age., 1/96.
[17] Sehnûn, age., 1/74; îb Rüşd, 1799.
[18] İ.Şafiî, Ümm, 1/125-126; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/71-78.
[19] Zerkeşî, Şerh, 1/298; İbn Kudâme, Muğnî, 1/511,
514-515.
[20] İbn Abidîn, Refut-tereddüdfi akdi esâbi'
ınde't-teşehhüd, (MecmûatÜ'r-resâil ile birlikte) 1/120,124.
[21] Şîrâzî, age., 1/78.
[22] Zerkeşî, Şerh, 1/317; İbn Kudâme, Muğnî, 1/573.
[23] Ebu Davûd, Salat, 181.
[24] Müslim, Mesacid, 115,Aynca bk. Ahmed b. Hanbel, H/131.
[25] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, III/167; Mübârekpûrî,
Tuhfetü'l-Ahvezî, 11/158.
[26] San'ânî, Sübülü's'-selam, 1/363-364.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/95-97.
[27] Sened:
Sahih: Müsned,
IV/317-318, H.no:18768.
Hadisin tahrici ve
diğer rivayetler için bir önceki 474/1344. hadise bk.
[28] Ahmed b. Hanbet'in şeyhi/hocası.
[29] Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 593.
[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/97-98.
[31] Sened:
Sahih: Müsned, IV/119, H.no:17013; Diğer rivayet için bk. IV/120,
H.no:17018; Benzer rivayet için bk. V/274, H.no:22259; Ebû Dâvâd, Salât, 144,
H.no:863; Nesâî, Tatbîk, 3, 5, H.no:I034-I036; Dârimî, Salât, 68, H.no:1310.
Bennâ hadisin senedindeki râvilerin sika olduklarını söyler. Bk.
Bülûğu'l-emânî, III/150.
[32] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/98-99.
[33] Sened:
Sahih: Müsned, V/53-54,
H.no:20418; Benzer rivayetler İçin bk. V/53, H.no:20410, 20414-20416; IH/436,
H.no:15536-15537; III/436-437, H.no:15541 (493/1363. hadis); Buharı, Ezan, 84;
Müslim, Salât, 24-26; Ebû Dâvûd, Salât, 116, H.no:745; Nesât, îftitâh, 4, 85,
H.no:878-879, 1022, Tatbik, 18, 36, H.no:1054, 1083; îbn Mâce, îkâme, 15,
H.no:859; Dârimî, Salât, 41,H.no-.1254.
Aynca bk. 493/1363 ve
690/1560. hadisler.
[34] Bennâ,üge., III/150.
[35] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/99-100.
[36] Halil, Muhtasar, 21-22; Şîrâzî, Muhezzeb, 1/78;
Zerkeşî, Şerh ale'l-Hımkî, 1/313-315.
[37] Buharı, Meğazi, 53.
[38] İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-Ğabe, IV/234-235; İbn Abdilber,
İsiîâb, IÜ71179, H.no: 1922; îbn Hacer, Isabe, III/176, H.no: 6852.
[39] Kâsânî, Bedaiu's-sanâi1,1/210-211.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/100-101.
[40] Sened:
Hasen: Müsned, V/343,
H.no:22804; Benzer rivayetler için bk. V/341-342, H.no:22794; V/342, H.no:22795-22796;
V/341, H.no:22791; V/344, H.no:22809 (479/1349. hadis); V/344, H.no:228U;
V/344, H.no:22814-22815; Ebû DâvÛd, Salât, 96, H.no:677.
Bennâ, hadis hakkında
Münzİrî ve Hâkim'in görüşlerini nakleder. Münzirî: "Ahmed b. Hanbel ve Ebû
Ya'lâ hasen bir isnadla nakleder"; Hâkim: "İsnadı sahihtir"
derler. Bk. Bülûğu'l-emânî, III/152. Senedinde Şehr b. Havşeb vardır. Şehr b.
Havşeb hakkında geniş bilgi için bk. 4/4. hadis.
Ayrıca bir sonraki
479/1349 ve 610-611/1480-1481. hadiselere bk, Şahid rivayet için 626/1496.
hadise bk.
[41] Altı tekbir şunlardır: İftitah tekbiri, rükû ve secde
tekbirleri, İkinci rekata kalkma tekbiri.
[42] İbn Hacer, Fethu'l-Bart, VI/264; İbn ManzÛr,
UsanÜ'l-Arab, XV/165.
[43] Münavî, Feyzu 'l-Kadîr, IV/364.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/101-103.
[45] Bk. Nevevî, Ezkar, 103-105.
[46] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/103.
[47] Sened:
Sahih: Müsned, V/344,
H.no:22809; Haris b. Ebû Üsâme, Müsnedü'l-Hâris, 1/270, H.no:151. Heysemî,
senedinde Şehr b. Havşeb'in bulunduğunu belirterek râvi hakkında tenkidlerin
bulunduğunu söyler ve "İnşallah sikadır" der. Bk. Mecma', 11/130.
Bennâ ise bu râvinin Yahya b. Maîn ve Ahmed b. Hanbeİ tarafından sika sayıldığını
ifade eder ve Yakub b. Süfyan'ın şu sözünü aktarır. "İbn Avn 'onu terk
ettiler' dese de o sika biridir". Bk. Bulûğu 7-emânî, III/153. Şehr b.
Havşeb hakkında geniş bilgi İçin bk. 4/4. hadis. Hadisin tahrici için bir
önceki 478/1348. hadise bk.
[48] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/103-104.
[49] Sened:
Sahih: Müsned, V/424,
H.no:23490; Buhâk, Ezan, 145; Ebû Dâvûd, Salât, 116, 177, H.no:730, 963;
Tirmizî, Salât, 78, H.no:260 (Hadisin Enes'ten de şahidi bulunmaktadır. Ebû
Humeyd'in hadisi İse hasen-sahihtir); 103, H.no:293 (hasen-sahih); 110,
H.no:304 (hasen-sahih); Nesâî, Tatbîk, 6, H.no:1037 (muhtasar olarak); Sehv, 2,
H.no:l 179 (muhtasar olarak); Îbn Mâce, İkâme, 1, 15, 72, H.no:803 (muhtasar
olarak), 862-863, 1061; Dârimî, Salât, 70, 92,H.no:1313,1363.
Ayrıca bk. 659/1529.
hadis.
[50] Şeklinde ha noktalı (mu'cem) olursa, dikti anlamına
gelir. (Bk. İbnÜ'1-Esîr, Nihâye, m/408); Bazı rivayetler de bu şekildedir. (Bk.
Nesâî, Tatbîk, 48; îbn Mace, ikame, 72; İbn Hıbban, V/183;)
[51] Aynı sahabiden gelen Ebû Dâvûd rivayetinde İki rekatı
bitirip kalktıktan sonra' şeklindedir.
(Bk. Ebû Davûd, Salât, 114, H.no: 730).
[52] Verik baldır ve üst kısmıdır. Teverruk baldırın üstüne
oturmaktır. Bk. Râzî, trfuhtârj 17-718;
Karahisari bunu, sol yanı üstUne oturup İki ayağını sağ tarafından çıkartmak,
şeklinde terceme etti. (Bk. Ahterî-i kebir, 1/172)
[53] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/104-105.
[54] lbnü'1-Esîr, Nihâye, V/175.
[55] Geniş bilgi için bk. îbn Kudâme, Muğnî, 1/571-572.
[56] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, İÜ/172; Mübârekpûrî,
Tuhfetü'lAhvezî, ü/154.
[57] Kâsânî, Bedaiu's-sanâi', 1/210-211.
[58] Îbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, 1/98; Mübârekpûrî,
age., ü/154.
[59] Şîrâzî, Mühezzeb, 1/78, 82.
[60] Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Mesâil, 80,99; İbn
Kudâme, age., 1/571-572.
[61] Abdullah, age., 79; Sehnûn, Müdevvene, 1/72-73;
Şîrâzî, age., 1/78; Kâsânî, age., 1/211; İbn Rtlşd, age., 1/98.
[62] Kâsânî, age., 1/210; MUbârekpûrî, age., U/144.
[63] Şîrâzî, age., 11/78; Zerkeşî, Şerh ale'l-HıraM,
1/313-315; İbn Hacer, Fethu'l-Bârt, H/302; Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, V/158.
[64] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/106-107.
[65] sened:
Sahih: Müsned, 11/437,
H.no:9601; Abdürrezzâk, 11/370, H.no:3739; Buhârî, Ezan, 95, 122; tsti'zân, 18;
Eymân, 15; Müslim, Salât, 45-47; Ebû Dâvûd, Salât, 144, H.no:856; TirmizS,
Salât, 110, H.no:303 (hasen-sahih); İsti'zân, 4, H.no:2692; Nesâî, İftitâh, 7,
H.no:882; îbn Mâce, İkâme, 72, H.no:1060.
Rifâa b. Râfi'den
şahidi için bir sonraki 482/1352. hadise bk. Ayrıca 473/1343 ve 427/1297.
hadislere bk.
[66] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/107-108.
[67] İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 1/451;
Azim&bMÎ,Avnü'l-Ma'bûd, 111/66; Mübârekpûrî, Tuhfetü'l-ahvezî,II/lll.
[68] Nesâî, Salat, 67, H.no:1314.
[69] Benna, age., III/155.
[70] Ebu Dâvûd, Salat, 148, H.no:861; Tirmizî, Salat, 228,
H.no:302.
[71] Ebû Dâvûd, Salat, 148, H.no:859.
[72] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/108.
[73] Sened:
Sahih: Müsned, IV/340,
H.no:18896; İkinci rivayet: IV/340, H.no:18898; Ebû Dâvûd, Salât, 144,
H.no:856; Tirmizt, Salât, 110, H.no:302 (Ebû Hüreyre ve Ammar b. Yâsir'den
şahidi vardır. RiSa b. Rafı' hadisi de hasendir); Nesâi, Tatbîk, 15, 77,
H.no:1051, 1134; Sehv, 67, H.no:1311-1312; Dârimt, Salât, 78, H.no:1335.
Ebû Hüreyre'den şahidi
için bir önceki 481/1351. hadise bk.
Bu rivayet 427/İ297.
hadiste zikredilmişti.
[74] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/108-110.
[75] Serahsî, Mebsût, 1/81; Kâsânî, Bedâiu's-Sanâi', I/127;
Tahanevî, l'lâu's-Sünen, MI/149.
[76] İmam Şafiî, Ümm, 1/120-124,136; Sehnûn, Müdevvene,
1/68,70; Şîrâzî, Mühezzeb, i/70, 79, 82; Kâsânî, age., 1/105, 160-164;
Merğınânî, Hidâye, 1/46; İbn Rüşd, Bidayeîü'l-müctehid, 1/80, 87-90; İbn
Kudâme, Muğnt, 1/447, 505,525,537, 550, 571; Meydanı, Lübab, 1/79-80.
[77] İ.Şafiî, age., 1/145-146; Şîrâzî, age., 1/78-79;
Merğınânî, age., 1/52; İbn Rüşd, age., 1/93; İbn Kudâme, age,, 1/658; Mevsılî,
İhtiyar, 1/54.
[78] Şîrâzî, age., 1/79; Kâsânî, age., 1/213; Merğınânî,
age., 1/52; İbn Kudâme, age., 1/581.
[79] Şîrâzî, age., 1/80; Kâsânî, age., 1/194; İbn Rüşd,
age., 1/94; İbn Kudâme, age., 1/588-589.
[80] Şîrâzî, age., 1/82; Kâsânî, age., 1/163; İbn Rüşd,
age., 1/97; İbn Kudâme, age., 1/541.
[81] İ.Şafiî, age., I/135-İ36; Şîrâzî, age., 1/82; İbn
Rüşd, age., 1/97; İbn Kudâme, age.. 1/546-547; Haddâd, el-Cevheratü'n-neyyira,
1/67.
[82] İ.Şafiî, age., 1/138-139; SehnÛn, age., 1/73; Şîrâzî,
age., 1/82; Merğınânî, age., 1/49; İbn Kudâme, age., 1/543.
[83] Şîrâzî, age., 1/55; Kâsânî, age., 1/147; İbn Rüşd,
age., 1/79; İbn Kudâme, age., 1/428.
[84] Kunut ve cenaze namazı tekbirleri bu hükmün
dışındadır.
[85] İ. Şafiî, age., 1/132,135; Şîrâzî, age., 1/82; Kâsânî,
age., 1/210-211; Merğınânî, age., 1/50; İbn Rüşd, age., 1/88; tbn Kudâme, age.,
1/541.
[86] Merğınânî, age., 1/46; Mezhebin namazlardaki rükün
anlayışı budur, ancak rükünleri tamamlayıcı bazı şartlar vardır, imam İle
cemaatin aynı namazı kılmaları vb. Bu şartlar için bk. Kâsânî, age., 1/138-146.
[87] Bu, aynı zamanda Hanefî mezhebinin de görüşüdür, ancak
namazın farzını sayarken bunu zikretmezler, cemmatle namaz konusunda geçer.
[88] Namaza başlama tekbirine tahrime tekbiri de denir,
çünkü bu tekbirle dünyalık birçok şey haram kılınır (yasaklanır), tpkı hacca ya
da umreye başlarken ki ihram gibi.
[89] Halil, Muhtasar, 21-22; Desûkî, Haşiye, 1/231-241.
[90] Şîrâzî, age., 1/82.
[91] İbn Kudâme, age., 1/657-659, Aynca bk.
1/502,505,509,519,537,545,553,563,573,581,590.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/110-113.
[92] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/113.
[93] Sened:
Sahih: Müsned, I/I23,
H.no:1006; Benzer rivayet için bk. 1/129, H.no:1072; Ebû Dâvûd, Taharet, 31,
H.no:61; Salât, 73, H.no:618; Tirmizî, Taharet, 3, H.no:3; Dârimî, Vudû', 22,
H.no:693; İbn Mâce, Taharet, 3, H.no:275; Dârekutnî, 1/360, 379; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 11/15, 173, 253, 379; Suyûtî, hadisin hasen olduğunu
belirtir. Bk.el-Câmİu's-sağîr, H.no:8193. Aynca 181/489. hadise bk.
Bu rivayet 760/1630.
hadiste zikredilecektir.
Hadisin şâhidleri:
a-Câbir'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.181/489 ve 24/894. hadisler.
b-Ebû Saîd'den
{Radıyallahü anh) şahidi için bk. Tirmizî, Salât, 62, H.no:238 (hasen); îbn
Mâce, Taharet, 3, H.no:276; Dârekutnî, 1/359, 365; Hâkim, 1/223-224, H.no:457
(Hâkim, Müslim'in şartına/râvisine göre sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de
onaylamıştır); Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/379-380;
c-lbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Heysemî hadisin Taberânî tarafından
nakledildiğini, senedinin zayıf olduğunu belirtir. Bk. Mecma', 11/104
d-Abdullah b. Zeyd'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Heysemî hadisin Taberânî tarafından
nakledildiğini, senedinin zayıf olduğunu belirtir. Bk. Mecma', 11/104
e-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/15.
[94] Lafız olarak, "Yasaklan başlatan tekbirdir ve
yasağı sona erdiren selâmdır" şeklindedir.
[95] Bennâ, age., III/159.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/113-114.
[96] Sened:
Sahih: Müsneâ, 1/211,
H.no:1799; Benzer rivayet:
Bk. IV/167, H.no:
17454; Tirmizî, Salât, Î66, H.no:385 {)'&... Z&İ 'ğ ds"j ıir üi
iıji jüO lafzı ile nakleder ve şunu ekler: "İbnü'l-Mübârek'in dışındakiler
bu hadiste şu lafzı nakleder: Ç-CU '^ iuî j^' \ ^)Hocam Muhammed b. İsmail
el-Buhârî'nin şöyle dediğini işittim: 'Şu'be bu hadisi Abdürabbih b. Saîd'den
rivayet etti ve bazı yerlerde hata yaptı. Meselâ senedde 'Enes b. Ebû Enes'
dedi. Hâlbuki o, İmran b. Ebû Enes'tİr. Ayrıca 'Abdullah b. el-Hâris'ten' diye
nakilde bulunur. Bunun doğrusu: 'Abdullah b. Nâfî' İbnü'l-Amyâ', Rabîa b.
Hâris'ten' şeklindedir. Yine Şu'be senedde: 'Abdullah b. el-Hâris,
Muttalib'den, o da Hz. Peygamber'den' der. Fakat doğrusu: 'Rabîa b. el-Hâris b.
Abdulmuttalib, Fadl b. Abbas'tan, o da Hz. Peygamber'den' şeklindedir.
Dolayısıyla Leys b. Sa'd'ın hadisi Şu'be-nin hadisinden daha
sağlamdır/kuvvetlidir"; İbnü'l-Mübârek, Zühd, s.404, H.no:1152; îbn Huzeyme,
11/220, H.no:1212; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/451, H.no:I441; Taberânî,
el-Mu'cemü'i-kebîr, XVIII/295, H.no:757; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, Ü/487-488.
Görüldüğü gibt Ahmed b.
Hanbel'İn her iki senedi de Leys b. Sa'd kanalı ile gelmiştir. Bu ise daha kuvvetli
isnadla nakledildiğini gösterir.
Ahmed Muhammed Şâkir
"Hadîsin senedi su götürür/tartışılır. İnşallah sahihtir" der.
[97] Tirmizî, Salat, 160, H.no:385.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/114-115.
[98] Sened:
Sahih: Müsned, 11/365,
H.no:8756; İkinci tarik: 11/244, H.no:7329; Benzer rivayetler için bk. 11/303,
H.no:8011 ziyadesi ile; 11/375, H.no:8863 (aynı ziyade ile); Mâlik, Kasr, 70;
Bu/ıan, Salât, 40; Ezan, 88; Müslim, Salât, 109.
Hadisin sebeb-i vürûdu
sayılabilecek bir başka rivayet de şöyledir:
Bk. Müsned, 11/449,
H.no:9758; Diğer benzer rivayetler için bk. 11/234, H.no:7198: ti/379,
H.no:891; 11/505, H.no:10513:
II/319, H.no:8238.
Heysemî, hadisin Bezzâr tarafından nakledildiğini, râvilerin sika olduklarını
belirtir, fakat Ahmed b. Hanbel tarafından nakledildiğine değinmez. Bk. Mecma',
II/89.
[99] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/115.
[100] Müslim, Salat, H.no:423; Beyhakî, 11/290.
[101] Benna, age., III/161.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/116.
[102] sened:
Sahih: Müsned, IV/25,
H.no:16269; İkinci tarik: IV/25, H.no:l6264 (Rivayetin sonunda Abdullah b.
Ahmed b. Hanbel şöyle der: "ekini sadece (babamın hocası) Yezid b. Hârûn nakletti");
Benzer rivayetler için bk. IV/26, H.no: 16278 rivayet lafzı ile başlar; Ebû
Dâvûd, Salât, 157, H.no:904 lafzı ile; Nesûî, Sehv, 18, H.no:1212 lafzı ile
nakledilir.
Mutarrif in babası,
Abdullah b. eş-Şihhîr b. Avf tır.
[103] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/116.
[104] Sened:
Sahih: Müsned, V/194,
H.no:2l587; Benzer rivayette Zeyd b. Eşlem ile Zeyd b. Hâlid el-CUhenî arasında
Atâ b. Yesar bulunmaktadır:
Bk. IV/I17, H.no:16991;
Ebû Dâvûd, Salât, 158, H.no:905 (Ebû DâvÛd bu hadisi hocası Ahmed b. Hanbel'den
nakleder. Müsned'de de bu senedle nakledilir. Fakat Ahmed b. Hanbel hocasının
ismini künyesi (Ebû Âmir) ile verirken Ebû Dâvûd ismi (Abdulmelİk b. Amr) ile
vermiştir.)
Hz. Osman (b.
Affân)'dan şahidi için bk. 12/882. hadis (Müsned, 1/67, H.no:484; Benzer
rivayetler için bk. 1/57, H.no:400 (200/508. hadis); 1/68, H.no:489; Mâlik,
Taharet, 29; Buhârî, VudÛ', 24; Müslim. Taharet, 6; Nesâî, Taharet, 68-69,94,
H.no:84-85,116; îbn Mace, Taharet, 6, H.no:285; Dâritnî, Vudû', 27, H.no:699;
Tayâlısî, s.13-14, H.no:76-77; Beyhakî, ŞuabÜ'l-îmân, m/10-11, H.no:2729.
[105] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/116-117.
[106] İbn Rüşd, Bidayetü't'tnüctehid, 1/88; Bennâ, age.,
III/162.
[107] İmam Şafiî, Ümm, 1/121-122; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/70;
İbn Rüşd, age., 1/88-89; İbn Kudâme, Muğnî, 1/506; Meydanî, Lübab, 1/80.
[108] Kasanı, Bedaiu's-sahâbe, 1/215; tbnü'1-Esîr, Nihâye,
II/4.
[109] îbn Hacer, Fethu'l-Barî, II7225.
[110] Abdullah b. Mübarek, ZüftJ, 1/403, H.no:1148; Hâkim,
11/426, H.no: 3482; ü/279, H.no:3333.
[111] Abdürrezzak, 11/266, H.H.no: 3308; İbn Mace, 11/86,
H.no:6787; Beyhakt, E/285, H.no:3365 Saîd b. Müseyyeb'in bu sözü Hakim
et-Tirmİzî'nİn rivayetinde hadis olarak geçmektedir.(Bk. Nevadiru'l-Usûl, 11/172)
Ancak seneddeki Ebû Dâvûd en-Nehaî'den dolayı hadisin zayıf olduğu
belirtilmektedir. (Bk. İbrahim b. Muhammed el-Hüseynî, el-Beyan ve't-Tarif,
11/169)
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/117-118.
[112] Sened:
sahih: Müsned, 1/93,
H.no:717; Ebû Dâvûd, Salât, 116; 119, H.no:744, 760; İbn Mâce, Ödüne, 15,
H.no:864.
H2. Ali'den nakledilen
bu rivayet, Tirmizî'nin Sünen'inde Tİrmİzî'nin hocası Hasan b. Ali el-Hallâl
vasıtasıyle Müsned'deki aynı senedle sonunda şu ziyade ile nakledilir;
Bk. Tirmizî, Deavât,
32, H.no:3423 (hasen-sahih). Bu ziyâde Müsned'de yine Hz. Ali'den farklı bir
hadis olarak nakledilir. İlgili rivayet için bk. 511/1381. hadis. Tirmizî'nin
bu rivayetinden hareketle biz de Müsned'deki iki (511/1381 ve 488/1358.) hadisi
birleştirerek okuyabiliriz.
[113] Sahabi Ebû Humeyd'den gelen Ebû Dâvûd rivayetinde 'İki
rekatı bitirip kalktıktan sonra' şeklindedir. (Bk. Ebû Davûd, Salât, 114,
H.no:730)
[114] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/118-119.
[115] Sened:
Sahih: Müsned, IV/3,
H.no:16044; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafın-lan
nakledildiğini, senedinde Haccâc b. Ertad'ın bulunduğunu, bu râvi hakkında
ihticacda ihtilaf edildiğini ifade eder. Bk. Mecma', 11/101. Bennâ bu rivayet
hakkında: "Ebû Hatim, Haccâc b. Ertad'ın 'haddesenâ' lafzı İle naklettiği
rivayetlerinde sâlih sayıldığını, hafızasının sağlamlığında ve doğruluğunda
şüphe edilmediğini belirtir. Yahya b. Main ise sadûk olduğunu fakat tedlis
yaptığını belirtir. Ayrıca Yahya b. Main ve Nesâî'nin bu râvinin kuvvetli
almadığını belirtirler. Müslim mütâbaatla rivayetlerine eserinde yer
verir" der. Bk. Bülûğu'l-mânî, III/165.
Hadisin sahâbisi
Abdullah b. Zübeyr el-Esedî el-Kuraşî (v.73/692), cennetle müjdelenen Zübeyr b.
Avvam b. Huveylid b. Esed'in oğludur. Künyesi Ebû Bekir'dir.
[116] Müsned'de bu rivayetin peşinden farklı bir rivayet
daha verilmiştir:
"(Ahmed b. Hanbel)
dedi ki: Benim de şâhid olduğum şu rivayet Süfyan'a okundu; İbn Aclân ve Ziyad
b. Sa'd bunu Amir b. Abdullah b. Zübeyr'den, o da babasından naklettiğini
duydum, (babası): 'Hz. Peygamber'i böyle dua ederken gördüm' dedi, İbn ZUbeyr
de (parmaklarını) bitiştirdi."
Fakat Bennâ bu ziyâde
rivayeti eserinin tertip bölümünde (el-Fethu'r-Rabbânîfa) değil de şerh
bölümünde (Bülûğu'l-emânfde) zikretmiştir. Hâlbuki bu rivayet farklı bir
hadistir. Çünkü rivayette namazda teşehhüd hâlinde parmak kaldınlırkenkİ dua
durumu anlatılmaktadır. Bu rivayetten sonra zikredilen hadis de buna işaret
eder. Şuayb el-Arnavut ve ekibi peşpeşe zikredilen Uç ayn rivayeti şu şekilde
numaralamışlardır: 16099, 16100/1, 16100/2. Bu numaralama sisteminde de İlk İki
rivayetle değil, son iki rivayetle ilişki kurulmuştur. Ahmed Muhammed Şâkir
tahricini devam ettiren Hamza Ahmed nüshasında ise ilk iki rivayetin senedi ile
metni birbirine karıştırılmıştır. Eksik cümleler bulunmaktadır.
Ahmed b. Hanbe! hocası
SUfyan b. Uyeyne'den 817 rivayet nakleder. Bunlardan 40'ını başka hocaları
aracılığı ile yine ondan aktarır. 22 rivayeti ise şeklinde kıraat yolu ile
rivayet eder. Bunlardan başka 7 rivayeti ise oğlu Abdullah ziyadeleri arasında
hocaları vasıtası ile Süfyan'dan nakleder.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/119-120.
[117] Sened:
Sahih: Müsned, Ü/434,
H.no:9574; Diğer rivayet için bk. 11/500, H.no: 10440; Abdürrezzâk, ü/67,
H.no:2517; Nesâî, îftitâh, 6, H.no:881; es-Sünenü'l-kübrâ, 1/308, H.no:957; îbn
Huzeyme, 1/233, H.no:459; Hâkim, V336, 359, H.no:781, 856 (isnadı sahihtir);
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/284; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/27, 195;
X/16,19. Bazı rivayetlerde ise şöyle bir nakil yer alır:
Bk. Müsned, 11/375,
H.no:8861; Benzer rivayet için bk. 11/500, H.no:10439; Ebû Dâvûd, Salât, 117,
H.no:753; Tirmizî, Salât, 63, H.no:239-240; Dârimî, Salât, 32, H.no: 1240.
[118] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/120-121.
[119] Sened:
Sahih: Müsned, 11/147,
H.no:6345; Benzer rivayetler için bk. 11/133-134, H.no:6I75: 11/132,
H.no:6163-6164 (Ebû Hüreyre'den naklettiği bu hadisin peşinden bir başka sened
daha vererek hadisin İbn Ömer'den de nakledildiğini gösterir):
IU106, H.no:5843;
11/100, H.no:5762; ü/18, H.no:4674; II/8, H.no:4540; 11/44, H.no:5033-5034
(Tâvûs'un talebelerinden biri bilinmediği için senedi zayıftır); 11/45-46,
H.no:5054 (Câbir b. Yezid el-Cu'fî sebebiyle zayıftır); 11/47, H.no:508I;
11/62, H.no:5279; 11/58, H.no:4540; 11/145, H.no:6328; H/147, H.no:6346; Mâlik,
Salât, 16; Buhâıİ, Ezan, 83, 86; Müslim, Salât, 21-23; Ebû Davud, Salât,
115-116, H.no:721-722, 741; Tirmizî, Salât, 76, H.no:255; Nesâî, îftitâh, 1, 3,
86, H.no:874-876., 1023; Tatbik, 21, 37, 85, H.no:1057, 1086, 1142; İbn Mâce,
İkâme, 15, H.no:858; Dârimî, Salât, 41, 71, H.no:1253, 1314-1316.
Namazda ellerin kulak
hizasına kaldırılması ile ilgili diğer rivayetler için bk.
a-Hz. Ali'den: 511/1381
ve 488/1358. hadisler.
b-Vâil b. Hucr
el-Hadramî'den: 474/1344. hadis.
[120] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/121.
[121] Sened:
Hasen: Müsned, 11/61,
H.no:5264; Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bülûğu'l-emâriî,
İÜ/167. Fakat, senedindeki râvilerden Bİşr b. Harb el-Ezdî zayıftır. Heysemî
eserine bu rivayeti almamıştır.
Ayrıca bir önceki
491/1361. hadise bk.
[122] Bennâ, age., III/167.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/122.
[123] Sened:
Sahih: Müsned,
IÜ/436-437, H.no: 15541; Benzer rivayetler için bk. V/53, H.no:20410,
20414-20416; III/436, H.no:l5536-15537; V/53-54, H.no:20418 (477/1347. hadis);
Buhârî, Ezan, 84; Müslim, Salât, 24-26; Ebû Dâvûd, Salât, 116, H.no:745; Nesâî,
İftitah, 4, 85, H.no:878-879, 1022; Tatbik, 18, 36, H.no:1054, 1083; İbn Mâce,
İkâme, 15, H.no:859; Dârimî, Salât, 41, H.no:1254.
Ayrıca bk. 477/1347.
hadis.
[124] lbnü'1-Esîr, Nihâye, III/436.
[125] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/122.
[126]Sened:
Hasen: Müsned, İ/255,
H.no:2308; Diğer rivayet için bk. 1/289, H.no:2627; Ebû Dâvûd, Salât, 116,
H.no:739 (Ahmed b. Hanbel'in senedi ve metni ile nakleder); Hadisin senedinde
İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvî İle ilgili geniş bilgi için bk.22/64. hadis.
Aynca Meymûn el-Mekkî mechûl biridir. Meymûn el-Mekkî'nin buradaki (Ahmed b.
Hanbel'in Müsnedİ'nde iki, Ebû Davud'un Siineni'ndeki bir) rivayetinden başka
bir nakli de yoktur.
Daha önce geçen sahih
hadislere muhalif bir rivayet olduğu için münkerdir. Dolayısıyla delil olarak
alınmaz.
Ahmed Muhammed Şâkir hadise hasen hükmü vermiştir.
[127] Metinde geçen lafzı, anlaşılması için ellerim
kaldırarak, şeklinde terceme edildi.
[128] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/122-123.
[129] Sened:
Sahih: Müsned, 1/388,
H.no:3681; Mükerrer rivayet için bk. 1/441-442, H.no:4211;
Benzer rivayet için bk.
11/418-419, H.no:3974; Ebû Dâvûd, Salât, 117, H.no:748 (Ebû Dâvûd hadisi hocası
Osman b. Ebî Şeybe aracılığı ile ve aynı senedle nakleder ve rivayetin sonuna
şu sözünü ekler. "Bu, uzun bir hadisin özetidir. Bu lafızla sahih
değildir"); Tirmizî, Salât, 76, H.no:257 CFirmizî de bu hadisi hocası
Hennâd kanalı İle aynı senedle ve lafzı ile nakleder ve şunları
ifade eder:
"Berâ b. Âzib'den de nakledilen İbn Mes'ûd hadisi hasendir"); Nesâî,
tftitâh, 87, H.no:1024.
Hadisin senedindeki
Âsim b. Küleyb hakkında cerh-ta'dil âlimleri özetle şöyle der: Ahmed b. Hanbel
"Bir beis yok"; Yahya b. Maîn ve Nesâî "sika"; Ali b.
el-Medînî "Tek kaldığı rivayetleri ile delil getirilmez"; İbn Sa'd:
"Sikadır, kendisi ile delil getirilir"; Ahmed b. Salih "Sikadır,
me'mûndur".
Bennâ hadisi
nakledenlere ve değerlendirmede bulunanlara şu şekilde yer verir: "Hadis
hafızlan bu hadisin hükmünde farklı görüşlerdedir. Meselâ Tirmİzî hadisi hasen,
İbn Hazm ve tbn Kattan sahih, Ahmed b. Hanbel, şeyhi Yahya b. Âdem, Buhârî, Ebû
Dâvûd ve Ebû Hatim ise zayıf saymışlardır. Hadisi Beyhakî, Dârekutnî ve İbn
Adiy farklı bir senedle ve lafzı ile tbn Mes'Ûd'dan nakleder. İbnü'l-Cevzî bu
tarikten gelen rivayeti Mevzûât'ında zikreder. Ahmed b. Hanbel bu tarikte yer
alan Muhammed b. Câbir için: "Hiçbir şey değildir. Kendisinden daha şerli
birinden başkasından nakilde bulunmamıştır" der. Ahmed b. Hanbel'in burada
verilen senedi ceyyiddir. Fakat, senedin sahih olması metnin de sahih olmasını
gerektirmez. İbn Mes'ûd birçok meselede olduğu gibi burada da unutmuştur."
Bk. Bulûğu 't-emânî, 111/168-169. Heysemî de tenkid edilen senedli rivayeti
verir ve Ebû Ya'lâ'nm naklettiğine işaret eder. Senedinde Muhammed b. Câbir
el-Hanefî'nin bulunduğunu söyleyerek bu râvinin ihtilât ettiğini, kendisine
telkîn edilen her şeyi kabullendiğini ileri sürer. Bk. Mecma', 11/101.
[130] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/123-124.
[131] Sened:
Hasen: Müsned, IV/302,
H.no:18588; Mükerrer rivayet için bk. IV/301, H.no:18580; Benzer rivayetler
için bk. IV/282, H.no:18398; IV/303, H.no:18598; IV/303, H.no:l8608; Ebû Dâvûd,
Salât, 117, H.no:749,752; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/26.
Bennâ, hadisi Ebû
Dâvûd, Dârekutnî, Beyhakî ve Tahâvî'ye nisbet eder ve Yezİd b. Ebû Ziyâd'ın
kuvvetli olmadığını, Buhârî, Ahmed b. Hanbel, Şafiî, ibn Uyeyne, tbnü'z-Zübeyr,
Dârimî vd. âlimler tarafından zayıf sayıldığını söyler. Bk. Bulûğu 'l-emânî,
III/170.
Yezid b. Ebu Ziyâd, Ebû
Abdullah el-Hâşimî (v.136/753) için bk. 447/755. hadisin tahrici.
[132] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/124.
[133] Ebu Dâvûd, Salat, 116, H.no: 749.
[134] Tahavî, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/228; Cassâs, Muhtasarı*
ihtilafi'l-utema li't-Tahavî, 1/199; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/74; İbn RUşd,
Bidayetü'l-müctehid, 1/96; İbn Kudâme, Muğnî, 1/538; Meydanî, Lübab, 70-72;
Bennâ, age., III/170.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/124-125.
[135] Sened:
Hasen: Müsned, 1/110,
H.no:875; Ebû Dâvûd, Salât, 118, H.no:756; Abdurrahman b. İshak Ebû Şeybe
el-Vâsıtî zayıftır. îbn Sa'd, Ebû Dâvûd ve Nesâî bu zatı zayıf sayarlar. Buhârî
de Ahmed b. Hanbel'in bu râvi hakkında: "münkeru'l-hadis" dediğini
nakleder. Bk. ed-Duafâ, s.21. Ziyâd b. Zeyd es-Süvâî ise mechuİ biridir.
Abdurrahman b. İshak hakkında geniş bilgi için bk. 271/1141. hadisin tahrici.
Hadis şâhidleri ile hasen li ğayrihî seviyesine yükselir.
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Ebû Dâvûd, Salât,
118, H.no:755; Nesâî, İftitah, 10, H.no:886; /6n Mâce, İkâme, 3,H.no:811.
b-Câbir'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 498/1368. hadis.
c-Hülb et-Târden
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 499/1369. hadis.
d-Sehl b. Sa'd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 500/1370. hadis.
e-Gudayf b. Hâris'ten
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 501/1371. hadis.
f-Şeddâd b. Şürahbil,
İbn Abbas, Yala b. Mürre, Ebu'd-Denİâ ve Ukbe b. Ebû Âişe'den (Radıyallahü
anhüm) şahidi için bk. Heysemî, bu hadisleri Taberânîye nisbet eder. Bk.
Mecma', 11/104-105.
[136] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/125.
[137] Tirmizî, Cum'a,30, H.no: 530.
[138] Beyhakî, es-Sünenü's-suğrâ, 1/395, H.no: 674.
[139] Beyhakî, III/213, H.no: 5584.
[140] Beyhakî, III/283, H.no: 5953.
[141] Ebû Dâvûd, Salat, 179, H.no: 986; Tirmizî, Salat, 101,
H.no: 291.
[142] Beyhakî, IV/19, H.no: 6625.
[143] Şafiî, Müsned, 1/55.
[144] İbn Huzeyme, 1/338, H.no: 678.
[145] Buharı, Hac, 33.
[146] Tirmizî, Cenaiz, 39, H.no: 1026.
[147] Ebû Dâvûd, Libas, 41, H.no: 4138.
[148] Beyhakî, 1/221, H.no: 997.
[149] İbn Huzeyme, 1/202, H.no: 386; Beyhakî, 1/423, H.no:
1835.
[150] Beyhakî, 1/1296, H.no: 1314.
[151] İbn Huzeyme, 1/338, H.no: 791.
[152] Beyhakî, 1/1425, H.no: 1846.
[153] Beyhakî, 1/1136, H.no: 2637.
[154] Bk.Müsned, VI/137, H.no:24941; Müslim, Taharet, 56;
Ebû Dâvûd, Taharet, 29, H.no:53 (Ebû Dâvûd, Ammâr b. Yâsir, Ebû Hüreyre ve İbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhüm) da nakillerde bulunur. îbn Abbas'ın şu sözünü de
ilâve eder. "Bunların beş tanesi baş ile ilgilidir."); Tirmizî, Edeb,
14, H.no:2757 (Tirmizî hadisin hasen olduğunu, bu hususta Ammar b. Yâsir, ibn
Ömer ve Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anhüm) de rivayetlerin bulunduğunu ifade
eder); Nesâî, Zînet, 1, H.no:5037; es-Sünenü'l-kübra, V/405, H.no: 9288; İbn
Mâce, Taharet, 8, H.no;293; İbn Huzeyme, 1/47, H.no:88; Dârekutnî, 1/94;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/52; Ebû Ya'lâ, VIII/14, H.no:4517; Ebû Avâne,
1/163, H.no:472. Bu rivayet Edeb bölümünde 1/7278.hadiste zikredilecektir.
[155] Bu konudaki rivayetler ayrıca Hz. Osman, Sevbân, Âişe
annemiz, îbn Ömer, Ebû Necîh, Câbir ve Akkâftan da nakledildi. Bk. Tirmizî,
Nikah, 1, H.no: 1080; Ahmed b. Hanbel, V/421.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/126-127.
[156] sened:
Sahih; Müsned, 111/381,
H.no:15029; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/7, H.no:199; İbn Hıbbân, V/67,
H.no:1770; Dârekutnî, 1/284. Senedindeki Ebû Yusuf Haccâc b. Ebû Zeyneb ve Ebû
Süfyan Talha b. Nâfi saduktur. Bennâ, hadisi Dârekutnî'ye nisbet eder ve
Nevevî'nin Hulâsa'da: "Müslim'in râvisİne göre İsnadı sahihtir"
dediğini nakleder. Bk. Bülûğu'l-emânî, HI/172.
Heysemî, hadisin Ahmed
b. Hanbel ve Taberânî tarafından nakledildiğini, râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma',
11/104.adisin şâhidleri için bk.497/1367. hadis.
[157] Burası Arap dili açısından hâl cümlesi olmasına rağmen
anlaşılması için bu sekide terceme edildi.
[158] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/127-128.
[159] Sened:
Sahih: Müsned, VI221,
H.no:21872; Mükerrer için bk. V/227, H.no:21873; ikinci rivayet: V7227,
H.no:21871 (z.); Benzer rivayetler için bk. V/226, H.no:21870 (z.); V/226,
H.no:21864:V/227, H.no:21876-21877; V/227, H.no:21879-21880 ; V/4, H.no:27910;
V/226, H.no:21868, 21866, 21865 (z.); V/4, H.no:279l'l; Ebû Davud 'Sahih, 198, H.no:1041; 7îi7wrf, Salât,
109, H.no:301; An Mâce, tkâme, 33, H.no:929.
Hadisin şâhidleri için
bk.497/1367. hadis.
[160] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/128.
[161] Sened:
Sahih: Müsned, V/336,
H.no:22747; Mâlik, Kasr, 47; Buharı, Ezan. 87; Bennâ Nevevî'nın: "Hadis
sahih ve merftıdur" dediğini nakleder. Bk. Bülûğu'l-emânî, İÜ/173.
Hadisin şâhidleri İçin bk.497/1367. hadis.
[162] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/129.
[163] Sened:
Sahih: Müsned, IV/105,
H.no:16904; Diğer rivayet için bk. IV/105, H.no:16905 (Mükerreri: V/290,
H.no:22396); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, m/276, H.no:3399-3400.
Heysernî, hadisin Ahmed
b. Hanbel ve Taberânî tarafından nakledildiğini, senedindeki râvilerin sika
olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 11/104.
Hadisin şâhidleri için
bk.497/1367. hadis.
[164] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/129.
[165] Şevkanî, Neylü'l-evtâr, 11/200; Bennâ, age., III/173.
[166] İbn Nüceym, el-Bahru'r-râik, 1/325.
[167] Sehnûn, Müdevvene, 1/74.
[168] Şirazî, Mühezzeb, 1/71.
[169] Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, MesâiU 72-73.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/129-130.
[170] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/130.
[171] Sened:
Sahih: Müsned,
V/15,H.no:20042; Diğer rivayet: V/7, H.no:19964; İkinci rivayet: V/23,
H.no:20142; Üçüncü rivayet: V/23, H.no:20143 ve V/ll-12, H.no:20008; Benzer
rivayetler için bk. V/20, 21, H.no: 20105, 20120,20122:
Ebû Dâvûd, Salât, 121,
H.no:777, 779-780; Tirmizî, Salât, 72, H.no:251 (Hadis Ebû Hlireyre'den de
nakledilir. Semüra b. Cündüb'ün rivayeti hasendir.); îbn Mâce, İkâme, 12,
H.no:844-845; Dârimî, Salât, 37, H.no:1246 (Merfû hadislerde iki sekteden
bahsedilirken Katade üç sekteden bahsetmektedir).
[172] Metindeki kelimesi, doğruyu söylemedi, hata etti
manasındadır. Imran'ın bu tepkisi, kendisine birinci sekte dışında bir haberin
ulaşmamasıdır. Bu nedenle Tirmizî rivayetinde Imran b. Husayn bunu inkâr etti
ve 'biz tek sekte öğrendik' dedi.Durumu Medine'deki Übey b. Ka'b'a
yazdık...(Bk. Tirmizî, Salat, 72, H.no: 251.
[173] Mektup yazan Irnran ve Semüra olmalıdır. Ebû
Dâvûd'daki rivayette; 'Bu konuda her İkisi de Ka'b'a mektup yazdı' şeklinde
geçmektedir. (Bk. Ebû Dâvûd, Salat, 120, H.no: 779; Beyhakl ü/195, H.no: 2898)'
[174] İbn Ebî Şeybe, 1/247, H.no: 2837.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/130-132.
[175] Sened:
Sahih: Müsned, IT/231,
H.no:7164; Benzer rivayetler için bk. 11/494, H.no:10358; 11/448, H.no:9743;
11/494, H.no: 10358; Buhârî, Ezan, 89; Müslim, Mesâcid, 147; Ebû Dâvûd, Salât,
121, H.no:78l; Nesâî, Taharet, 48, H.no:60; îftitah, 14-15, H.no:892-893; İbn
Mâce, İkâme, 1, H.no:805; Dârimî, Salât, 37, H.no:1247.
[176] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/132.
[177] İbn Hacer, Fethu't-Bârî, 11/230; San'ânî,
Sübülü's-selâm, 1/314-315.
[178] İmam Şafiî, Ümm, 17128,131; Nevevi, Mecmu', III/365,
367, 395; İbn Hacer, Fethu'l-Bûrî, 1/230; Şirbinî, Muğni'l-muhtac, 1/163.
[179] Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Mesâil, 76; İbn Kudâme, Muğnî,
1/516, 531; İbn Kudâme el-Makdİsî, eş-Şerhu'l-kebir (Muğnî ile beraber), 1/516.
[180] İ.Muhammed, Asi, 1/29; Tahavî, Muhtasar, 26; İbn RUşd,
Bidayetü'Lmüctehid, 1/89; Kâsânî, Bedaiu's-sanâi', 1/202; DesÛkî, Haşiye,
1/238; Meydanî, Lübab, 1/81.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/132-133.