* Farz Namazlarda Kıbleye Dönme
Zorunluluğu
* Kabe'nin İçinde Nafile Namaz
Kılınması
* Yolcunun Bineği Üzerinde Hayvanın
Yöneldiği Tarafa Doğru Nafile Namaz Kılması
* Bir Özür Sebebiyle Yolcunun, Bineği
Üzerinde Farz Namaz Kılması
Kıble (MO: Kendisine dönülen
ve namaz kılman yöndür.[1]
İslâm'da temel esas, ibadet ederken belli bir tarafa dönme şartının
olmamasıdır, çünkü Allah belli bir yönde olmaktan münezzehtir ve yönleri
yaratan da Allah'tır. Ancak tek Allah'ın varlığına (tevhide) ve Müslümanların
aynı İlâha ibadet etmelerine (vahdete) sembol olarak namazda aynı yöne dönmek
ve hac gibi ibadetlerde de aynı yerde bulunmak emredilmiştir. Kabe dört
duvardır ve çok sade bir yapıdır, önemli olan bu duvarlar değil, Kabe'nin
bulunduğu alandır ve bu alan Allah tarafından kutsal kabul edilmiş, bize de bu
kutsallık inancı ve buna göre ibadet emredilmiştir. Kabe yeryüzünde Safa-Merve
ve kurbanlıklar gibi Allah'ın birer şiarıdır (sembolüdür), önemii olan Allah'ın
emirlerine İtaattir, bu bağlamda namaz, oruç ve diğer ibadetlerin de birer
sembol olduğu söylenebilir. Ancak bu sembollerin şekli ve sınırı Allah ve
Rasûlü tarafından belirlenir, bize düşen kulluk ve teslimiyettir. Kıble de bu
teslimiyetin bir sembolüdür.
Allah Teâlâ buyurdu:
"(Evet), Nereden
(yola) çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Artık) Hepiniz
yüzünüzü o yöne çevirin ki insanlardan zâlimler bunu aleyhinize
kullanmasınlar. Onlardan korkmayın, (sadece) benden korkun ki size olan
nimetimi tamamlayayım ve siz de doğru yola ulaşasınız." (Bakara 2/150)[2]
Allah Teâlâ buyurdu:
"İnsanlardan bazı
düşüncesiz kişiler diyecekler ki; Bunları önce tâbi oldukları kıbleden şimdi çeviren
nedir? De ki; Doğu da Batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.
Bu şekilde sizi
dengeli bir ümmet kıldık ki insanlara (gerçeklerin) şahitleri olun ve
peygamber de sizin şahidiniz olsun. Önceki kıbleyi de peygambere (samimi)
bağlananları ökçeleri üzerinde dönenlerden ayırmak için emretmiştik. Bu ise
Allah'ın doğruyu gösterdiği kişiler dışındakilere ağır gelen bîr imtihandır.
Allah imanınızı boşa götürmez. (Unutmayın) Allah insanlara karşı şefkatli olan
ve onları bağışlayandır.
(Ey Peygamber), Yüzünü
zaman zaman göğe çevirdiğini görürüz. Biz istediğin kıbleye seni yönelteceğiz,
haydi (şimdi) yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir, sizler de (artık) nerede olursanız
olun yüzünüzü o yöne çevirin. (Aslında) Kitap ehli de bunun Allah'ın bir emri
olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir.
Sen Kitap ehline (bu
konudaki) bütün delilleri getirsen de kıblene tâbi olmazlar, sen de onların
kıblesine (devamlı) tabi olacak değilsin. (Ayrıca) onlar da birbirlerinin
kıblesini (tam) kabul etmezler. O hâlde sana gelen (vahy) bilgisinden sonra
onların arzularına tâbi olursan kesinlikle zâlimlerden olursun." (Bakara
2/141-145)
Allah Teâlâ buyurdu:
"Nereden (yola)
çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Unutma,) Rabbinden gelen
doğru kesinlikle budur. Allah sizin yaptıklarınızdan da gafil değildir."
(Bakara 2/149).[3]
421/1291- Berâ
b. Âzib'den (Radiyallahu anh):[4]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) Medine'ye ilk geldiğinde Ensar'dan dedelerinin ve dayılarının
yanma geldi, konakladı. Medine'de on altı ay ya da on yedi ay kadar Beyt-i
Makdis'e dönerek namaz kılmaya devam etti. Hâlbuki kıblenin Kabe olmasını arzu
ediyordu.
Rasûlullah'ın (kıble
değişince Kabe'ye doğru)[5]
kıldığı ilk namaz ikindi namazıdır, kenidisiyle birlikte bir topluluk da bu
namazı kıldı. Namaz kılanlardan birisi başka bir mescid ehline uğradı ki onlar
rükû halindeydiler. Onlara:
'Allah adıyla şahitlik
yaparım ki Rasûlullah'la birlikte Mekke'ye doğru namaz kıldım' deyince onların
olduğu gibi hepsi Kabe yönüne döndüler.
Rasûlullah Kabe yönüne
dönmeyi çok isterdi.
Beyt-i Makdis yönüne
dönerek namaz kıldıkları için Yahudiler ve diğer Kitap ehli, Müslümanları
seviyor, beğeniyorlardı. Ama ne zaman ki Müslümanlar (namazlarında) Kabe
tarafına döndüler, Yahudiler ve diğer Kitap ehli bunu kabul etmediler,
yadırgadılar.[6]
Bazı rivayetlerde
Müslümanların namazda Beyt-i Makdis'ten Kabe yönüne dönüş şekilleri şöyle
anlatılır:
*Rasûlullah'a
(Sailaiiahü aleyhi ve sellem) biat eden kadınlardan birisi olan Tüveyle bt. Eşlem[7]
anlattı:
Biz Benî Harise'deki
yerimizde namaz kılıyorduk. Abbad b. Bişr geldi ve:
'Rasûluîlah Kabe'ye
döndü1 dedi.
Bunun üzerine erkekler
kadınların yerine geçtiler ve kadınlar da erkeklerin yerine geçtiler. Sonra
kalan iki rekatı Kabe yönüne doğru kıldılar.[8]
§Bu dönüş şeklini
Hafız tbn Hacer (v.852/1448) şöyle tasvir etti: İmam bulunduğu yerden en
arkaya geçti. Çünkü Medine, Kabe ile Kudüs arasında bulunmaktadır ve orada
Beyt-i Makdis'e dönen Kabe'ye arkasını dönmek zorunda kalır. Kâbe-ye tekrar
dönmek için tam olarak geriye dönmek gerekir. Bundan dolayı imamın en arkaya
geçmesi ile erkekler de onu takip ettiler ve kadınların yerine geçtiler,
kadınlar da erkeklerin yerine geçti. Böylelikle tekrar imam önde, arkasında
erkekler ve onların arkasında kadınlar yerlerini almış oldular. Bunun amel-i
kesir (namazda çok fazla/bozan hareket) olduğu söylense de o anda (ilâhî emre
itaat gibi bir) zaruret bulunması ya da amel-i kesirin yasaklanmasından önce
vuku bulmasından dolayı caizdir, dendi.[9]
§Kuba ehlinin haber-i
vahid (bir kişinin haberi) ile namazda da olsalar hemen amel etmeleri,
sahabenin Kur'ân ve Rasûluîlah'tan gelen emirler konusunda birbirlerine
güvenmelerinden kaynaklanmaktadır. Zira onlar biliyorlardı ki hiçbir sahabi bu
konuda yalan söylemez ve iftirada bulunmaz. Bir kişinin haberi ya da âhad haber
ile amel etme konusunda çok sayıda hadis ve eser bulunmaktadır. Bundan dolayı
Müslümanlara göre, sahabe Rasûluîlah'tan nakillerinde adil kabul edilmiş ve
kendilerine güvenilmiştir. Hz. Ömer'in hadis rivayet edenlerden bazen ikinci
şahit istemesi sahabenin daha dikkatli olması içindir, onlardan hiçbirisini
yalancılık ve iftira ile suçlamamıştır.[10]
422/1292- İbn
Ömer'den (Radıyaiiahü anhümâ):[11]
İnsanlar Küba'da sabah
namazı kılarlarken bir kişi geldi ve şöyle dedi:
'Bu gece Rasûlullah'a
(Saiiaiiahü aleyhi ve seüem) Kur'ân ayeti indi ve Kabe 'ye dönmesi emredildi,
siz de o yöne dönün!'
O anda namaz
kılanların yüzü Şam bölgesine dönüktü ve birlikte Kabe'ye döndüler.[12]
423/1293- İbn
Abbas'tan (Radtyaiiahu anhümâ):[13]
Rasûlullah (Saiiaiiaka
aleyhi ve seiiem) ve ashabı on altı ay Beyt-i Makdis tarafına dönerek namaz
kıldılar, bundan sonra kıble değişti.[14]
424/1294- Ubeyd
b. Âdem, Ebû Meryem ve Ebû Şuayb'dan:[15]
Hz. Ömer Câbiye'de[16]
bulunuyordu. Beyt-i Makdis'in fetholma hadisesini anlattı...
(Sonra) Ebû Seleme,
Ebû Sinan'dan Ubeyd b. Âdem'in şu sözünü nakletti:
Hz. Ömer'in Ka'b'a
(Radıyaitahü anhüm) şöyle dediğini işittim:
'Namaz kılmam için
nereyi uygun görürsün?1 Ka*b:
'Eğer benim görüşümü
almak istersen kayanın (yani kubbetü's-sahra'nın) arkasında kıl, Kudüs
bütünüyle önünde olur' deyince Hz. Ömer:
'Yahudilerin istediği
şeyi tavsiye ettin.[17]
Hayır, olmaz. Ben Rasûlullah'in (Saiiattahü aleyhi ve seiiem) kıldığı şekilde
kılacağım’ dedi ve kıbleye (Kabe'ye) doğru namaz kıldı. Sonra Hz, Ömer ridasını
serdi ve oranın tozunu[18] ridasında
taşıdı/temizledi, insanlar da aynı şekilde temizlediler.[19]
NOT: Kudüs
h.15. yüzyılda Hz. Ömer'in halifeliği döneminde fethedildi. Cabiye'ye
geldiğinde bir kişi Kudüs'ü fethetmesini tavsiye etti. Komutan Amr b. Âs'a
yardıma gelen Ebû Ubeyde İle muhasara devam etti ve 4 ay sürdü. Kudüs ehli
sonunda teslim oldu, ancak kendilerine halifeden bir eman (güvence/garanti)
verilmesini istediler. Hz. Ömer oniara şunları yazarak gönderdi:
Rahman ve Rahim olan
Allah adıyla,
işte bu Allah'ın kulu
ve müminlerin hükümdarı Ömer'den Kudüs halkına verilen bir eman nâmedir:
Onların canlan,
mallan, kiliseleri, haçları, hastası, sağlamı ve başka dlnd& olanları İçin
verdiği emana göre kiliselerine oturul-mayacak, yıkılmayacak, onlardan bir şey
eksiltilmeyecek, kiliselerin etrafına, haçına ve mallarından hiçbir şeye
dokunulmayacaktır. Kimse dini konusunda zorlanmayacak, onlardan kimse herhangi
bir zarar görmeyecek ve Kudüs'te hiçbir Yahudi kalmayacak (hepsi sürgün edilecektir).
Kudüs halkı tıpkı
Medâin halkı gibi cizye (vergi) ödeyecek, ayrıca Rumlar'ı buradan
çıkaracaklardır. Onlardan kim çıkar giderse gideceği yere kadar can ve mal
güvenliği vardır, kim de kalmak isterse Kudüs halkının ödediği gibi cizye
(vergi) sorumluluğu vardır. Kudüs halkından da kim Rumlar'la birlikte gitmek,
mabedlen'nl ve haçlarını boşaltmak isterlerse gidecekleri yere kadar canlan,
mabedleri ve haçları güvenlik içindedir. Bu topraklarda oturan diğer insanlar
filanın öldürülmesinden önce burada kalmak isterlerse Kudüs halkınınki gibi
cizye sorumlulukları vardır, isteyen Rumlarla beraber gidebilir, isteyen de
geri dönebilir. Hasat zamanına kadar onlardan hiçbjr şey (vergi)
alınmayacaktır. Bölge halkı cizyelerini verdikleri sürece bu evrakta yazılanlar
için Allah'ın ahdi, Allah'ın Rasülü'nün, halifelerin ve müminlerin sorumluluğu
vardır.
Buna Hâtid b. Velid,
Amr b. Âs ve Muâviye b. Ebû Süfyan şahittir.[20]
§Yukarıdaki Müsned
rivayetinde Hz. Ömer, Ka'b'a namaz için yer sorar. Belki o Kudüs konusunda
bilgili ve tecrübeli bir kişiydi. Burada Hz. Ömer'in istişareye verdiği önemi
görmekteyiz. Çünkü kendisi zaman zaman Müslümanlarla istişare eder, hattâ
Yahudi mahallelerine gider ve onlarla konuşur, tartışırdı. Ancak istişarede
İslâm'a aykırı bir görüş ortaya çıkarsa onunla amel etmemek esastır. Çünkü
burada Ka'b'ın iyi niyetli olarak yaptığı tavsiye Rasûlullah'ın sünnetine
aykırıdır. Namazda Kudüs'e doğru değil Kabe'ye doğru dönülür.
Buradaki kayadan
kasıt, Miraç gecesi Peygamberimiz'in Kudüs'te uğradığı kaya olsa gerek. Tek
parça ve çok büyük olan bu kayanın boyutları: Boyu: 17,70 m., eni: 13,50 m. ve
yerden yüksekliği: 1,25 İlâ 2m. arasındadır. Kıbleye 11 derecelik bir açı ile
altındaki mağaraya inilmektedir.[21]
Aynca Hz. Ömer'in
burada mütevazı bir hareketi görülmektedir. Kendisi devlet başkanı olduğu hâlde
özel işlerinde kimseye emir vermemekte ve istirahat için ridasını sermekte,
Rasûlullah'daki sade hayat sahabilerde de görülmektedir, Allah onlardan razı
olsun.[22]
425/1295-
îbrahim b. Ebû Able'den:[23]
İki kıbleye doğru da
Hz. Peygamber'le (Sattaiiaka aleyhi ve seiiem) namaz kılan Abdullah b. Amr b.
Ümmü'l- Haram el-Ensarî'yi (RadıyaiiaM ank) gördüm, üzerinde ibrişim ve yünden
mamul[24]
toprak rengi bir elbise vardı.
(Râvi) İbrahim eliyle
omuzlarına işaret etti. (Râvi) Kesir b. Mervân da onu rida zannetti.
§(Kr.)[25] Aynı
râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Ebû Übeyy el-Ensârî'yi
gördüm ki o İbn Ebi Haram el-Ensarî'dir. Onun bana haber verdiğine göre kendisi
Rasûlullah'la beraber iki kıbleye de dönerek namaz kılmıştı ve üzerinde
ibrişimden mamul toprak rengi bir elbise vardı.
NOT: Bu
rivâyetlerdeki iki kıbleden bahsolmaktadır. Bunlardan kasıt önce Beyt-i
Makdis'e doğru, sonra da Kabe'ye doğru dönmek kastediliyor. Ebû Übey adındaki
bu sahabi iki dönemde de iki kıbleye doğru namaz kılan kişilerdendir. Ayrıca
üzerinde hazz denilen ibrişim ve yünden
mamul elbise bulunması onu
giymenin cevazını
gösterir. Yaklaşık yirmi sahabenin giydiği nakledilmektedir. Ancak ipekten ya
da sadece İbrişimden mamul olursa giymek haramdır.[26]
426/1296- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaiiaha anh):[27]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"İnsanlarla 'Lâ
ilahe illallah Muhammedü'r-Rasûlullah'a şehadet edinceye kadar mücâdele
etmekle emrolundum. Bunu kabul ederler, kıblemize dönerler, kestiğimizi yerler
ve bizim gibi namaz kılarlarsa, işte o zaman (hukukî ceza dışında) canlarının[28] ve
mallarının dokunulmazlığı vardır. Müslümanların lehinde ve aleyhinde ofan
şeyler (hak ve sorumluluklar), bu kişiler için de geçerlidir."[29]
427/1297- Rifaa
b. Rafı* ez-Zürakf den (Radıyaiiahu anh):[30]
Mescidde Rasûlullah'la
(Saihiiaha aleyhi ve seiiem) beraberdik. Bir kişi mescide girdi ve bir
köşesinde namaz kıldı. Rasûlullah kendisini izlemeye başladı. Sonra o kişi
geldi ve selâm verdi. Rasûlullah selâmını aldıktan sonra dedi ki:
"Dön ve tekrar
namaz kıl! (Çünkü) sen namaz kılmadın." İki ya da üç kere bu olay
tekrarladı. Üçüncü ya da dördüncü de o kişi: 'Seni hak din ile gönderen Allah'a
yemin ederim ki kendimi zorladım (başka olmuyor), bana (doğrusunu) öğret ve
göster!' deyince Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Namaz kılmak
İstediğinde abdest al, abdestini güzelce at! Sonra kıbleye yönel ve tekbir
getir! Sonra (Kur'ân'dan) oku! Ardından rukûya git ve rükû yaparken tam eğil
(öylece kal)![31] Sonra doğrul ve o şekilde
kal! Sonra secdeye git ve secde yaparken o şekilde kal! Sonra doğrul ve öyle
kai! Sonra tekrar secdeye git ve secde yaparken o şekilde kal! Sonra kalk (ve
böyle devam et)!
İşte bu şekilde
namazını tamamlarsam namazı tam kılmış olursun. Bundan bir şey eksiltirsen
namazından eksiltmiş (eksik kılmış) olursun."[32]
Bu rivayetten namaz
kılarken tadil-i erkanın önemi anlaşılmaktadır. Hattâ buna riayet etmeyen
neredeyse namaz kılmamış kabul edilmektedir. Bu konudaki bazı rivayetlerde
Peygamberimiz şu cümleyi eklemiştir:
"Bunlardan bir
şey eksildiğinde namazın eksik olması ve tümüyle boşa gitmemesi İnsanlar İçin
daha uygun/hafif bir hükümdür."[33]
§Tadil-i erkân
hakkında müctehid imamların görüşleri:
1- Mâlikî,
Şafiî ve Hanbelîlere, ayrıca Hanefîlerden İmam Ebû Yusuf a göre tadil-i erkân
farzdır.
2- Hanefîerin
çoğunluğuna göre ise vacibdir.[34]
428/1298- Âmir
b. Rebîa'dan (Radıyaiiahu anh):[35]
Rasûlulîah'ı
(Saiiaiiahü aleyhi ve seüem) bineği üzerinde (nafile)[36]
namaz kılarken gördüm, bineğin gittiği yöne doğru başıyla ima ederek (namaz)
kılıyordu. Rasûlullah farz namazlarda böyle yapmazdı.
NOT: Bu
rivayetten anlaşılan binek üzerinde nafile namaz kılmanın, bunu ima ile ve
hayvanın gittiği yöne dönerek eda etmenin caiz olmasıdır. Ancak namaza dururken
kıbleye dönme şartı vardır.
Farz namazların binek
üzerinde kılınmasının cevazında ihtilaf edildi, özür sebebiyle binek üzerinde
farz namaz kılmak ile ilgili rivayetlerin zikredileceği yerde mezheplerin
görüşleri de nakledilecektir.[37]
429/1299-
Üsame b. Zeyd’den (Radiyallahu anhüma):[38]
Rasûlullah'la
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) birlikte Kabe'ye girdim. Oturdu, Allah'a hamd ve
sena etti, tekbir getirdi, Lâ ilahe illallah dedi. Sonra Kabe'nin kendisine
gelen kısmına doğru kalkü; göğsünü, yanağını ve ellerini ona dayadı/yapıştırdı.
Sonra tekbir getirdi, Lâ ilahe illallah dedi ve dua etti. Sonra bunları bütün
köşelerde yaptı. Sonra çıktı, kapı tarafındayken kıbleye yöneldi ve:
"İşte kıble bu!
İşte kıble bu!" dedi, bunu iki ya da üç kere tekrarladı.[39]
430/1300- Ibn
Cüreyc'den:[40]
Atâ'ya dedim ki:
îbnAbbas'ın (Radtyaiiahüanhümâ) şöyle de&&m işittin (mi)?[41] 'Siz
Kabe'yi tavaf ile emrolundunuz, (içine) girmekle emrolunmadınız.' Atâ dedi ki:
'İbn Abbas (içine)
girmeyi yasaklamazdı, ancak şöyle dediğini duydum:' Üsame b. Zeyd'in bana haber
verdiğine göre Hz. Peygamber (Saiiatiahu aleyhi ve seiiem) Kabe'nin içine girdi
ve etrafında/köşelerinde dua etti, orada çıkıncaya kadar namaz kılmadı. Oradan
çıktı ve (dışarıda) Kabe tarafına dönerek namaz kıldı.
§(Râvi) Abdürrezzak
ekledi: (ve Hz. Peygamber dedi ki: "İşte kıble bu!"[42]
431/1301- Ibn
Ömer'den (Radıyaiiahü anhümâ):[43]
Bilâl dedi ki:
'Rasûluîlah (Saiiaihhu
aleyhi ve seiiem) Kabe'nin içinde namaz kıldı.'
Hâlbuki İbn Abbas
şöyle derdi:
'Rasûlullah içinde
namaz kılmadı, fakat (içindeyken) etrafında/köşelerinde tekbir getirdi.'[44]
432/1302- İbn
Ebî Müleyke'den:[45]
Hz Muâviye hacca geldi
ve Şeybe b. Osman'a; Kabe'nin kapısını aç, diye haber gönderdi. Sonra dedi ki:
'Abdullah b. Ömer'i
(Radtyaiiahu anhum) yanıma çağırın!'
İbn Ömer gelince
Muâviye ona sordu:
'Rasûlullah'ın Kabe
içinde namaz kılması ile ilgili bir haber sana ulaştı mı?'
Abdullah:
'Evet. Rasûlullah
Kabe'ye girdi ve çıkışı biraz gecikti. Benim bir hacetim çıktı ve gittim.
Sonra hızla geri döndüm. Rasûlullah'ı çıkarken buldum. Bilâl b. Rebah'a :
'Rasûlullah
(Saitaiiahu aleyhi ve seiiem) Kabe'nin içinde namaz kıldı mı?' diye sordum,
şöyle dedi:
'Evet, iki direk
arasında iki rekat kıldı."[46]
Rasûlullah'ın
(Sallailahu aleyhi ve sellem) Kabe içinde namaz kılması konusunda sahabe
arasında ihtilaf oldu:
1- İbn Abbas
Rasûlullah'ın Kabe içinde namaz kılmadığını, tekbir getirdiğini ve dua ettiğini
bildirmekte. Bir rivayette de kendisinden; 'Rasûluliah içine girdiğinde iki
direk arasında secdeye gitti, sonra oturdu, ve dua etti, (ancak; namaz kılmadı'
şeklinde nakletti.[47]
2- Ancak tbn
Ömer'in Bilâl ve Üsame'den rivayetler, Rasûlullah'ın Kabe içinde namaz kıldığı,
şeklindedir. Peygamberimiz Kabe'ye Bilâl, Üsame ve Osman b. Talha ile birlikte
girmişti. Bu üç sahabeden Rasûlullah'ın içeride namaz kıldığı, nakledildi.
Her ne kadar İbn Abbas
Üsame'den namaz kılmadığını nakletse de yine Üsame'den gelen rivayet yanında
Bilâl b. Rebah ve Osman b. Talha'dan gelen rivayetler Rasûlullah'ın Kabe'nin
içinde namaz kıldığı şeklindedir. Hattâ İmam Tahâvî'ye (v.321/933) göre
Rasûlullah'ın Kabe'de namaz kılması ile ilgili rivayetler tevatür derecesine
ulaşmıştır.[48]
Kabe'nin içinde namaz
kılma konusunda müctehid imamların görüşleri:
1-
Her türlü
namaz Hanefî ve Şafıîlere göre caizdir.
2- MâIikî ve
Hanbelîlere göre sadece nafile namaz caizdir.
Buradaki ihtilafın
sebebi Rasûlullah'ın Kabe'nin içinde sadece nafile namaz kılmış olmasıdır; o
hâlde burada sadece nafile namaz mı kılmabilir, yoksa her türlü namaza bunu
şamil kılabilir miyiz? anlayışı şeklinde iki farklı görüş ortaya çıkmıştır.[49]
433/1303- Osman
b. Talha'dan (Radıyaiiaha anh):[50]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) Kabe'ye girdi ve sen içeri girdiğinde iki direk
arasında karşına gelen yönde de iki rekat namaz kıldı.[51]
Allah Teâlâ buyurdu:
"Doğu da batı da
Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır. Şüphesiz Allah her şeyi
işiten ve bilendir." (Bakara 2/115).[52]
434/1304- Enes
b. Mâlik'ten (Radtyaiiahü anh):[53]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve setiem) yolculuk sırasındayken bineği üzerinde kıbleye dönmeksizin
nafile namaz kılardı.[54]
435/1305- Enes
b. Mâlik'ten ( ERadiyalalhu anh):[55]
Rasûlullah (Sattaitaha
aleyhi ve seiiem) bineği üzerinde nafile namaz kılmak istediğinde (önce)
kıbleye döner ve namaz için tekbir alırdı. Sonra bineğini serbest bırakır ve
hayvanın yöneldiği tarafa doğru namazına devam ederdi.[56]
436/1306-
Ebû
Saîd el-Hudri’den,
Aynca Nâfı' yoluyla İbn
Ömer'den (Radıyaüahü anhüm):[57]
Rasûlullah (Satiatiahu
aleyhi ve seiiem) bineği üzerinde hayvanın yöneldiği tarafa doğru nafile
namazını kılardı/namazına devam ederdi, îma ile namazı kılardı, secde için
rukûdan biraz daha fazla eğilirdi.
§Abdullah b. Ahmed
ekledi: Doğrusu buradaki (râvinin) Atiyye olmasıdır.[58]
Ahmed b. Hanbel'in
oğlu Abdullah (v.290/902) büyük bir muhaddis olduğu İçin bazı tashihlerde
bulunmuştur. Nesâi ve Ebu'l-Kâsım el-Beğavî gibi muhaddis-lerin şeyhi olan Abdullah'ın
ilmî gücünü babası da takdir etmiş ve onun görüşlerine değer vermiştir. Hafız
Mizzî (v.742/1341), Ebu'l-Hüseyin el-Münâdî'nin Abdullah hakkında: 'Babasından
onun kadar çok hadis rivayet eden bir başka kişi yoktur, Çünkü Müsned'i
babasından dinledi ve nakletti, onda da otuz bin hadis vardır1 şeklindeki
hayranlığını nakletmiştir.[59]
Bu rivayetteki senedde
Ata'dan ya da Atiyye'den nakledildi, şeklinde bir şüphe lafzı bulunmaktadır.
Abdullah b. Ahmed rivayetin sonuna düştüğü notla râvinin Atiyye olması
gerektiğini belirtmiştir. Ancak kendisinin de yanılma ihtimali olması ve ilmî
emanet/saygı sebebiyle babasının naklettiği senedi değiştirme cihetine
gitmemiştir. Abdullah'ın zaman zaman bu şekildeki ilâveleri onun hem ilmî
gücünü, hem de güveniliriiliğini ortaya koymaktadır. Hadisleri bu şekilde
güvenilir ellerle bize ulaştıran Allah'a hamd ederiz, O dinini koruyacaktır. Bu
da Kur'ân'ın korunması yanında hadislerin tesbiti ile mümkündür. Çünkü risalet
olmadan tevhid doğru anlaşılmaz ve yaşanmaz.[60]
437/1307- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyaiiaha anhumâ):[61]
RasÛlullah'ı
(Saiiaiiaha aleyhi ve seitem) bineği üzerinde (hayvanın gittiği) her tarafa
dönerek nafile namaz kılarken gördüm. Fakat o, secdeye rukûdan daha fazla
eğiliyor ve namazı ima ile kılıyordu.[62]
438/1308- İbn
Ömer'den (Radıyaiiahü anhümâ):[63]
Rasûlullah (Satiaiiaha
aleyhi ve seiiem) bineği üzerinde hayvanın yöneldiği taraf olan Mekke'den
Medine'ye dönmüş olarak nafile namaz kılıyordu. Burada şu ayet indi:
've nereye dönerseniz
Allah'ın yüzü (kıblesi) oradadır...’[64]
439/1309- îbn
Ömer'den (Radıyaiiahü anhumâ):[65]
Rasûlullah’ı merkebi
üzerinde Hayber'e dönük olarak namaz kılarken gördüm
NOT: İmam
Nevevî (v.676/1277) şerhinde, Darekutnî'nin (v.385/995) bu rivayetteki "merkebi
üzerinde* lafzının Amr b. Yahya el-Mazinî'den kaynaklanan bir hata olduğunu,
doğrusunun 'bineği ya da devesi üzerinde* şeklinde olması gerektiği, şeklindeki
görüşünü nakletti. Ancak Nevevî râvi Amr b. Yahya'nın sika bir kişi olduğunu,
sözüne güvenildiğini, dolayısıyla Rasûlullah-ın bir keresinde merkep üzerinde,
diğer seferde ise devesi üzerinde namaz kılmasının mümkün olacağını belirtti.[66]
Burada Önemli olan binek üzerinde nafile namazın kılınma ruhsatıdır.[67]
440/1310-
Nâfı'den:[68]
tbn Ömer'i (RadıyaiuM
anhumâ) bineği üzerinde hayvanın yöneldiği tarafa doğru nafile namaz kılarken
gördüm. Bunu kendisine bildirince şöyle dedi:
'Ben Ebû'l-Kâsım'ı
(Rasûlullah'ı) (Saiiaiiaha aleyhi ve selim) böyle kılarken gördüm.'[69]
441/1311- Enes
b. Şîrîn’den:[70]
Enes b. Mâlik'le
(Radıyaiiaha anh) Şam bölgesinden gelirken karşılaştık; Aynü't'temr denilen
yerde bineği üzerinde kıble dışında bir yere dönük olarak namaz kılarken
karşılaştık. Sonra kendisine dedik ki:
'Sen kıble dışında bir
başka yöne doğru namaz kılıyorsun!' Şöyle cevap verdi;
'Rasûlullah'ın
(Saiiaitahü aleyhi ve seiiem) böyle yaptığını görmeseydim ben de yapmazdım.'
NOT: Enes b.
Mâlik Şam bölgesinden zâlim Haccac b. Yusuf un zulmünden dolayı geliyordu.
Yolda Enes b. Sîrin ile karşılaştı. Rivayette geçen Aynü't-temr Şam'a giden
Irak yolu üzerinde bir yer ismidir.[71]
442/1312- Âmir
b. Rebîa'dan (Radiyallahu anh):[72]
Rasûlullah'ı
(Saiiaiiaka aleyhi ve seiiem) bineği üzerindeyken hayvanın döndüğü her tarafa
doğru nafile namaz kılarken gördüm.[73]
Bu rivayetlerden binek
üzerinde ve ima ile nafile namaz kılmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır ve cevazı
konusunda da icma vardır. Namaza başlarken (iftitah tekbiri sırasında) kıbleye
dönmek yeterlidir, daha sonra bineğin başka tarafa dönmesi namaza zarar vermez.
îma ile kılarken de secde için rukûdan daha fazla eğilmek gerekir, ama hayvanın
üzerine secde yapılmaz.
Peygamberimiz'in
(Sallallaku aleyhi ve sellem) binek üzerinde vitir namazı kıldığına dair
rivayetler de bulunmaktadır.[74] Bu
nedenle cumhura göre binek üzerinde vitir kılınabilir. Ama îmam Ebû Hanîfe'ye
göre vitir zaruret yokken binek üzerinde kılınmaz. Ona göre vitir namazı vacib
olduğu için farz namaza benzer.[75]
Allah Teâlâ buyurdu:
"Korku/Zorluk
anındaysanız yerde ya binitiniz üzerinde (namaz kılabilirsiniz). (Ama) güvenli
duruma girdiğinizde bilmediğinizi öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin."
(Bakara 2/239)[76]
443/1313- Ya'lâ
b. Mürre'den (Radtyaüaha anh):[77]
Rasûlullah (Saitaiiaha
aleyhi ve seitem) ve ashabı dar bir geçide geldiler, Rasûlullah bineği
üzerindeydi, yağmur üstlerinden (devamlı yağıyor), oluşan çamur altlarından
(bataklık gibi aşağı inmelerine mani oluyordu). Namaz vakti de gelmişti.
Rasûlullah müezzine emretti, müezzin ezan okudu ve kamet etti. Rasûlullah
bineği üzerinde öne geçti ve onlara namaz kıldırdı, ima ile namaz kılıyordu,
öyle ki secdeleri yaparken rukûdan daha fazla eğiliyordu (ya da secdelerini
yaparken rukûundan daha fazla eğiliyordu).
NOT: Yolculuk, yağmur
ve çamur gibi yerde namaz kılmaya mani bir özür bulunması hâlinde farz namazlar
binek üzerinde kılınabilir. Ancak namazlarda kıbleye dönme şartı vardır, Bu
durumda ezan ve kamet okunur. Cemaatle de kılınabilir, ancak ima ile kılınması
gerekir, bineğin Üzerine secde yapılmaz. İmam Nevevî (v.676/1277) özür sebebiyle
binek üzerinde farz namaz kılmanın cevazı üzerinde icma olduğunu zikretti.[78]
A- îttifak
Edilen Konular.
1- Namaz
kılarken kıbleye dönmek farzdır, dönülmediği takdirde namaz bozulur ve geçersiz
olur.
2- Yolculukta
binek üzerinde nafile namaz kıhnabilir, ilk anda kıbleye dönme şartı vardır,
sonra bineğin yöneldiği tarafa doğru ima ile kılınır.
3- Yolculukta
çok şiddetli yağmur gibi zarurî bir durum bulunur ve yere inilmesi mümkün
değilse binek Üzerinde namaz kılınabilir, ancak namazın sonuna kadar kıbleye
dönme şartı vardır, ancak özür veya imkânsızlık varsa şart değildir; gemi, uçak
ve tren gibi araçlarda namaz kılmak gibi.
4- Yolculukta
kıble tam tesbit edilemez ve soracak/bilen kimse de bulunmazsa kanaati olan
yöne döner ve kılar.[79]
B- İhtilaf
Edilen Konular.
1- Yolculukta
binek üzerinde nafile namaz kılmanın cevazında ve farz namazlarında zaruret
varken kılınmasında ihtilaf yok, ancak vitir namazını binek üzerinde kılmada
ihtilaf var:
Cumhura göre binek
üzerinde vitir namazı da kıhnabilir. Peygamberimiz'in binek üzerinde vitir
namazı kıldığına dair rivayetler de bulunmaktadır.[80]
îmam Ebû Hanîfe'ye
göre vitir zaruret yokken binek üzerinde kılınmaz. Ona göre vitir namazı vacib
olduğu için farz namaza benzer.[81]
2- Kâbe'nin
içinde namaz kılmanın cevazı konusunda ihtilaf edildi:
Hanefî ve Şafiîlere
göre her türiü namaz caizdir.
Mâliki ve Hanbelîlere
göre sadece nafile namaz caizdir.
Buradaki ihtilafın
sebebi Rasûlullah'ın Kabe'nin içinde sadece nafile namaz kılmış olmasıdır; o
hâlde burada sadece nafile namaz mı kılınabilir yoksa her türlü namaza bunu
şamil kılabilir miyiz, anlayışı şeklinde iki farklı görüş ortaya çıkmışür.[82]
[1] Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 519.
[2] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/32.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/32-33.
[4] Sened:
Sahih: Müsned,
IV/283, H.no:18407; Benzer rivâyeüer için
bk. IV/289, H.no:18448 (muhtasar olarak); IV/305,
H.no:18613:
Buhâri, îmân, 31
(Rivayetin sonunda şu ziyade bulunmaktadır: Salât, 31; Tefsîr, 2/12, 18;
Ahbâru'1-âhâd, 1; Müslim, Mesâcid, 11-12; Tirmizî, Salât, 138, H.no:340
(hasen-sahih); Nesâî, Salât, 22, H.no:486-487; Kıble, 1, H.no:740. İbn Mâce'nin
rivayeti:
îbn Mâce, İkâme, 56, H.no:1010.
[5] Bk. Bennâ,age., III/115.
[6] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/33-35.
[7] Bk. İbn Hacer, îsabe, VII/546, H.no: 10959.
[8] Ebu Bekir eş-Şeybânî, el-Âhâd ve'l-Mesânî, VI/228;
Taberânî, XXIV/207; Heysemî, hadisin râvileri sikadır, dedi. Bk. Mecma\ 11/14.
[9] İbn Hacer, Fetlıu'l-Bârî, V506.
[10] Bu konudaki geniş açıklama için bk. İmam Şafiî,
Risale, 369-471.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/35.
[11] Sened:
Sahih: Müsned, 11/113, H.no:5934; Benzer rivayetler için bk. 11/105,
H.no:5827; 11/26, H.no:4794; 11/15-16, H.no:4642; Mâlik, Kıble, 6; Buhâri,
Salât, 32; Tefsîr, 2/16-20; Ahbâru âhâd, 1; Müslim, Mesâcid, 13-14; Nesâî,
Salât, 24, H.no:491; Kıble, 3, H.no:743; Dârimî, Salât, 30, H.no: 1237.
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/35-36.
[13] Sened:
Sahih: Müsned, 1/350,
H.no:3270; Mükerrer için bk. 1/250, H.no:2252; Benzer rivayetler için bk.
1/325, H.no:2993:
1/357, H.no:3363;
Heysemî "Hadisi Ahmed, Taberânî ve Bezzâr nakletti. Râvîleri sahih hadis
ricalidir" der. Bk. Mecma', 11/12. Bennâ, hadisi Beyhakî'ye de nisbet eder
ve Irâkî'nin: "tsnâdı sahihtir" sözünü nakleder. Bk. Bülûğu'l-emânî,
III/116.
[14] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/36.
[15] Sened:
Hasen: Müsned, 1/38,
H.no:261; Bennâ hadisin İsnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bülûğu'l-emânî,
III/117. Fakat, senedinde yer alan Ebû Sinan Isa b. Sinan el-Hanefî "leyyinü'l-hadis"
olarak nitelendirilir. Ahmed b. Hanbel, Ebû Zür'a ve Yahya b. Maîn zayıf sayar.
İbn Hırâş sadûk sayar. îbn Hıbbân İse Sikât'ında zikreder. Iclî ise bir beisin
olmadığını belirtir. Ebû Şuayb Yahya b. el-Hakem de mechûl biridir. Ancak bu
râvinin iki mütâbii bulunmaktadır.
Şuayb el-Arnavut ve
ekibi: "İbn Kesîr Hz. Ömer'in Müsned'inde zikreder (1/160) ve hadisin
isnadının hasen olduğunu söyler. Zİyâüddin el-Makdisî de bu görüşü tercih
eder" derler, fakat Ebû Sinan îsa b. Sinan'ın zayıf olmasını gerekçe
göstererek rivayetin senedinin zayıf olduğunu söylerler (Bk. H.no:261). Ahmed
Muhammed Şâkİr ise isnadının hasen olduğunu belirtir.
[16] Câbiye Şam'da bulunan bir kasabadır. Hz. Ömer şöyle
dedi: 'Câbiye hastalıktan temiz bir yerdir.' (Bk. tbnU'1-Esîr, Nihâye, V/43
(md..); Hamevî, Mu'cemu'l-büldâh, 11/106).
[17] Îbnü'l-Esîr.flge., III/I06.
[18] İbnü'1-Esîr, age., IV/146.
[19] Bennâ bu temizliğin orada istirahat ya da kaylûle İçin
olduğunu söylüyor. (Bk. Bennâ, age., III/117); Taberi ise bu kalıntıları
Rumların Beyt-i Makdis'e gömdüğünü ve Hz. Ömer ile Müslümanlar'in bunları
güçleri yettiği kadar çıkardıklarını belirtmektedir. (Bk. Taberî, Tarih,
İV/161).
[20] Taberi, Tarihu'l-mülÛk, IV/159.
[21] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, VII/8; Şürrab, Muhammed
Hasen, Beytü'l-makdis ve'l-Mescİdi't-aksa, 509.
[22] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/36-39.
[23] Sened:
Hasen: Müsned, IV/233,
H.no:17971; İkinci rivayet: IV/233, H.no:17970 (KR):; Hadisin senedindeki Kesîr
b. Mervân es-Sülemî el-Filastînî sadûk biridir. Ahmed b. Hanbel, Nesâî ve İbn
Maîn zayıf saydılar. Hakkında "münkeru'l-hadis" hükmü verilir. Fakat
Bennâ bu râvinin zayıf olduğunu ve kendisi ile delil getirilemeyeceğini, ancak
ikinci rivayetin bu senedi desteklediğini belirtir. Bk. Bülûğu'l-emânî,
111/118. İkinci rivayetin senedinde ise Mehdî b. Cafer er-Remlî ve Ebu'l-Velîd
Rudeyh b. Atıyye var ki bu râviler de sadûktur. Heysemî hadisin çok zayıf
olduğunu söyler. 17970. hadisin senedi sahihtir. Bu hadis Abdullah b. Amr b.
EbûTÜmmü Haram el-Ensârî'nin rivayetleri arasında yer alması gerekirken
yanlışlıkla Abdullah b. Hişam'ın rivayetleri arasında yer almıştır.
Sahâbî Ebû Übey
Abdullah b. Amr b. Kays b. Zeyd el-Ensârî, İbn Ümmü Haram nisbeti ile tanınır.
Ninesine nisbet edilir. Medineli ilk Müslüinanlardandır. Her İki kıbleye doğru
namaz kılanlardan biridir. Kudüs'e yerleşerek orada vefat etti.
Hadisin ikinci
rivayetin senedinde bulunan Ebu'l-Velid Rudayh b. Atıyye Beyti Makdis'in
müezzini İdi. Bu da bize hadisin naklinde
geçirdiği evrelere ışık tutmaktadır.
[24] Hazz İbrişim ve yünkarışımı bir elbisedir, sahabe ve
etba giymiştir. (Bk. İbnü'1-Esîr, Nihâye, 11/28; Asım Efendi, Kamus Tercemesi,
11/51)
İbrişim ise bükülmüş ipek ya da İpek ipliği demektir. (Bk. Şemseddİn
Sami, Kamûs-u Türkî, 66).
[25] (Kr.) babamın kitabından/dosyasından okudum sözünün
rumuzudur.
[26] İbn Hacer, Feîhu'l-Barî, X/295.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/39-40.
[27] Sened:
Sahih: Müsned, iÜ/199,
H.no:I2990; Mükerrer rivayet için bk. III/224-225, H.no:13281:
Buhâri, Salât, 28;
77muzf, îmân, 2, H.no:2608 (hasen-sahîh-garib); £&ıî Dâvûd, Cihâd, 95,
H.no:2642; Nesâî, Cihâd, 1, H.no:3092; Tahrîmü'd-dem, 1, H.no:3964-3965, 3967;
îmân, 15, H.no: 5000; es-Sünenü'l-kübrâ, E/279-280, H.no:3428-3431; m/5,
H.no:4302; VI/531, H.no: 11734; İbn Huzeyme, IV/7, H.no:2247; Tahâvî, Şerhu
meâni'l-âsâr, m/215, Dârekutnt, 1/232, H.no:2-6; £fc« KaVâ, 1/69, H.no:68;
Hâkim, Müstedrek, 1/544, H.no:1427; Makdisî, Muhtara, V/277-280, H.no:1913-1917
(sahîh); Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, U/3, H.no:2031; HI/92, H.no: 4921; VII/4,
H.no:12897; VIII/177.
Bennâ yukanda verilen
hadis yerine şu rivayeti tercih ederek verse idi daha İsabetli olurdu:
Bk. III/284, H.no:
13967.
Bu hadis 64/106.
hadiste zikredilmişti.
[28] Lafız mânâsı, '(Hukukî) ceza dışında onların kanları ve malları bize haram kılındı,'
şeklindedir. Burada kandan murat, kişinin canıdır.
[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/40-41.
[30] Sened:
Sahih: Müsned, IV/340, H.no:18898;
Benzer rivayetler için bk. IV/340, H.no:18896:
Ebû Dâvûd, Salât, 144,
H.no:856; Tirmizî, Salât, 110, H.no:302; Nesât, Tatbik, 15,77, H.no:1051, 1134;
Sehv, 67, H.no:1311-1312: Dârimf, Salât,78, H.no:1335.
Ebû Hüreyre'den
(Radtyallahü anh) şahidi: Müsned, 11/437, H.no:9601; Abdürrezzâk, 11/370,
H.no:3739.
Bu rivayetler için bk.
482/1352. hadis.
[31] Hadis metninde rükû ve secde ile ilgili emirlerde
sükûn buluncaya kadar, şeklindeki lafzî terceme yerine her emir için farklı
terceme yapıldı. Meselâ, rükû için tam eğil, kavme için öylece kal, şeklinde
anlaşılır bie terceme tercih edildi.
[32] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/41-42.
[33] Tayalisi, 1/196;
Timizi, Salât, 226, H.no:302; Ebû Dâvud, Salât, 148, H.no:861; Nesât,
Tatbik, 15; es-Sünenü'l-Kübm, 1/507.
[34] Sehnûn, Müdevvene, 1/73; Halil, Muhtasar, 22; Kâsânî,
age., 1/105, 162; Nevevî, Mecmu', IH/410; İbn Kudâme, age., 1/571.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/42.
[35] Sened:
Sahih: Müsned, III/446, H.no:15635; Benzer rivayetler için bk. III/445,
H.no:15624; III/446, H.no:15626; III/447, H.no:15641; III/444, H.no:16512
(Senedindeki Seken b. Nafi’ ve Salih b. Ebu’l-Ahdar sebeiyle hadis hasendir.);
Buhari, Taksir, 9; Müslim, Müsafirün, 40; Darimi, Salat, 181, H.no:1522.
Hadisin şahitleri:
a- Enes b. Malik’ten (Radiyallahu anh) şahidi için 434-435,
441/1304-1305, 1311. hadislere bk.
b- İbn Ömer’den (Radiyallahu anhüma) şahidi için 436,438-440/1306,
1308-1310.Bk.
c- Cabir’den (Radiyallahu anh) şahidi için 437/1307. hadise bk.
Amir b. Rabia’nın rivayeti farklı bir nakille 442/1312. hadiste tekrar
edilecektir.
[36] Benna, age., III/119.
[37] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/43.
[38] Sened:
V/201, H.no:21656;
V/206, H.no:21694; V/201,
H.no:21651;V/204,H.noİ21677:
Mükerrerleri için bk.
V/207, H.no:21698; VI/464, H.no:27505 (Bu rivayet Ümmü Kürz el-Huzâiyye başlığı
altında yanlışlıkla yer almıştır); Müslim, Hac, 395; Ebû Dâvûd, Salât, 22,
H.no:477; Tirmizî, Hac, 46, H.no:874; Nesâî, Menâsik, 127, H.no:2905-2906.
İbn Abbas da Üsâme b.
Zeyd'den işitmiştir. Bir sonraki 430/1300. hadisle karşılaştırınız.
Ayrıca îbn Ömer
rivayetleri olan 431-432/1301-1302. hadislerile karşılaştırınız.
Bilâl Habeşî'nin
rivayetleri için bk.432/1302 ve 453/1323. hadisler.
Üsâme b. Zeyd'den
nakledilen bir başka rivayet için bk.451/40I6. hadise bk. Hac konusunda Kabe'ye
giriş ve içinde namaz kılma hususunda diğer rivayetler için
bk.449-453/4014-4018. hadisler.
[39] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/43-44.
[40] Sened:
Sahih: Müsned, V/208,
H.no:21706; Mükerrer için bk. V/201, H.no:21651; Abdürrezzâk, V/78, H.no:9056;
Müslim, Hac, 395-396; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/303, H.no:11808;
İbn Abbas'm da Üsâme b.
Zeyd'den işittiği görülmektedir. Önceki 429/1299. hadisle karşılaştırınız.
Ayrıca bir sonraki
431/1301. hadise bk.
[41] şeklindeki muhatap siğasıyla olan zaptı için bk.
Müsned, Thk. Şuayb el-Arnavut, XXXVI/138.
[42] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/44-45.
[43] Sened;
Sahih: Müsned, VV\5,
H.no:23804;' Benzer rivayetler için bk. VI/15, H.no:23806; VI/14, H.no: 23790
(Senedinde yer alan Husayf b. Abdurrahman el-Cezerîyi bir rivayete göre Ahmed
b. Hanbel zayıf sayar. Nesâî de tenkid eder. Iclî sika sayar. İbn Maîn ise
kendisini kabul eder); VI/14, H.no:23791; VI/13, H.no:23785; VI/13, H.no:23782
(Senedinde Osman b. Sa'd bulunmaktadır. Bu zat hafızası sebebiyle zayıf
sayılır); V\l\3, H.no:23779; Mâlik, Hac, 193; Buhârİ, Salât, 30, 81, 96-97;
Teheccüd, 28; Hac, 51-52; Cihâd, 127; Meğâzî, 78; Müslim, Hac, 388-394; Ebû
Dâvüd, Menâsik, 92, H.no:2023; Tirmitf, Hac, 46, H.no:874; Nesâî, Mesâcid, 5,
H.no:690; Kıble, 6, H.no:747; Menâsik, 126-127, H.no:2903-2906; İbn Mâce,
Menâsik, 79, H.no:3063; Dârimî, Menâsik, 43, H.no:1873.
a-İbn Abbas'tan
nakledilen Hz. Peygamber'in Kabe'nin içinde namaz kılmadığını ifâde eden
rivayetler:
Müsned, 1/311,
H.no:2834; 1/237, H.no;2126;
Müsned, 1/360,
H.no:3396;
Müsned, 1/334,
H.no:3093;
Müsned, 1/283,
H.no:2562 (Bu rivayette görüldüğü gibi Kabe'den çıktıktan sonra iki rekat namaz
kıldığını ifade eder. Fakat hadisin isnadı İçin tenkidler yapılmıştır. Ahmed
Muhammed Şâkir'in eleştirisi İçin bk.)
***İbn Abbas bu rivayetleri
Üsâme b. Zeyd'den işittiği gibi (bk. 430/1300. hadis), kardeşi Fadl b.
Abbas'tan duymuştur. Müsned'den delilleri:
Müsned, 1/214, H.no:I830; 1/210, H.no:1795;
Müsned, 1/212,
H.no:1819 (Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafından nakledildiğini,
Ahmed b. Hanbel'in râvİlerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk.
Mecma', III/294.);
Müsned, 1/211,
H.no;1801 (Heysemî, senedindeki râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk.
Mecma', III/294);
b-Bilâl Habeşî'nin
rivayetinde olduğu gibi İbn Ömer'den nakledilen Hz. Peygamber'in Kabe'nin
içinde namaz kıldığına işaret eden rivayetler:
Müsned, II/3,
H.no:4464;
Müsned, 11/33,
H.no:4891; 11/55, H.no:5176;
; ü/50, H.no:5116;
H/82, H.no:5547; H/46, H.no:5065 (vicâde yolu nakledilmiş)-5066 (Bu rivayet de
vicâde yolu nakledilmiştir. Fakat sonunda şu ziyade vardır:11/45, H.no:5053:
İbn Abbas'tan Kabe'nin
içinde ilk girişinde kıldığına, sonraki girişinde ise kılmadığına dâir her iki
görüşü destekleyen bir rivayet nakledilmektedir. Bu rivayetin metni için 433/1303.
hadisin tahricine bk.
Ayrıca bir önceki
430/1300. hadise bk.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/45-47.
[45] Sened:
Sahih: Müsned, VI/10,
H.no:23770; Benzer rivayetler için bk. VI/13, Rno:23784; Vl/15, H.no:23807:
VI/14, H.no:23792:
Hadis İbn Ömer'in
müsnedinde de farklı lafızlarla aynı anlamda birçok rivayette nakledilmektedir:
11/75, H.no:5449:
11/139, H.no:623811/33,
H.no: 4891; H/138, H.no:6231; 11/113, H.no:5927; 11/55, H.no:5176 (Bu iki
rivayetin bir önceki hadisin tahririnde metni verildi); 11/120, H.no:6019:
Su/ıdrf, Salât, 30, 96;
Hac, 51; Meğâzî, 78; Müslim, Hac, 388-394; Afoâî, Mesâcid, 5, H.no:690;
Menâsik, 127, H.no:2905; İbn Mâce, Menâsik, 79, H.no:3063; Dârimî, Menâsik, 43,
H.no:1873-1874; Abdürrezzâk, V/82, H.no:9068; İbn Ebî Şeybe, VII/259,
H.no:35875; Humeydî, 1/82, H.no:149; 11/304, H.no:692; Bezzâr, IV/191,
H.no:1346; İbn Hıbbân, VII/476, 480, H.no:3201, 3205; Taberânî,
el-Mu'cemu'l-kebîr, 1/344, H.no:1037. Ayrıca 453/1323 ve 450/4015. hadislere
bk.
[46] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/47-48.
[47] İbn Huzeyme, IV/330.
[48] Tahavi, Şerhu meani'l-âsâr, 1/389-393 ; Heysemi,
Mecma', 111/294, 296.
[49] İmam Muhammed, Asi, 1/403; İbn Rüşd, age., 1/71-72; Nevevî,
Mecmu', III/195-196; İbn Kudâme, age., 1/721.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/48.
[50] Sened:
Sahih: Müsned, m/410,
H.no:15323. Heysemî, hadisin Ahmed ve Taberânî tarafından nakledildiğini, Ahmed
b. Hanbel'in râvilerinin sahih hadis ricali olduklannı İfade eder. Bk. Mecma',
m/294. Bennâ da bu görüştedir. Bk. Bulûğu 'l-emânî, İÜ/122.
Peygamber Efendimizin
Kabe'nin içine girdiğinde namaz kılıp kılmadığı ile ilgili rivayetler birbiri
ile çelişkili görünmektedir. Üsâme b. Zeyd, Fadl b. Abbas ve Abdullah b.
Abbas'tan nakledilen rivayetlerde içeride namaz kılmadığı, sadece dua ve
istiğfarda bulunduğu, kâbeden çıktığında kıblenin kâbe olduğunu söyleyerek bir
kenarda iki rekat namaz kıldığı belirtilmektedir. Osman b. Talha, İbn Ömer ve
Bilâl Habeşî'den nakledilen rivayetlerde ise içeride namaz kıldığı ifade
edilmektedir.
Ahmed Muhammed Şâkir
sahih ve doğru olan rivayetin İbn Ömer'in naklinin olduğunu, bunun sebebinin de
"İsbât eden, isbât etmeyene (olumsuz olduğunu söyleyene) tercih edilir
ilkesi/kuralı" olduğunu söyler. Aynca şunu da ilâve eder; İbn Abbas
gerçekte bu rivayeti kardeşi Fadl b. Abbas'tan nakleder. Belki Fadl kendisi dua
ile meşgul olduğu için Hz. Peygamber'i namaz kıldığı sırada görmedi. (11/45,
H.no:5053'ün şerhi)
Taberânî'nin İbn
Abbas'tan naklettiği bir rivayetinde her iki görüşü de doğrulayan bir nakit
vardır:
Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XII/20, H.no:12347 (Heysemî, senedinde Ebû Meryem'in
bulunduğunu, bu râvinin sığanı*t-tâbiînden nakillerde bulunduğunu ve kendisini
tanımadığını belirtir. Diğer râvileri ise sika olduklarını, fakat bazılarında
tenkidlerin bulunduğunu İfade eder. Bk. Mecma', III/294); Dârekutnî, 11/52;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kiibrâ, 11/329; Taberânî'nin bu rivayetine göre Allah Rasûlü
önce Kabe'ye girmiş, iki sütun arasında iki rekat namaz kılmış sonra dışarı
çıkarak Mültezem'de (Kabe'nin kapısı İle Hacerü'l-esved arasında) iki rekat
namaz kılmış ve Kabe'nin kıble olduğunu hatırlatarak tekrar İçeri girmiş ve
tekrar namaz kılmaksızın dua etmiştir.
iki rekat İçeride, iki
rekat da dışanda kıldığını gösteren İbn Ömer ve Bilâl rivayetleri için bk.
Buhârî, Salât,25.
[51] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/49.
[52] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/49-50.
[53] Sened:
Sahih: Müsned,
IİI/126, H.no:12217; Benzer rivayetler için
bk. III/203, H.no:13042 (435/1305. hadis); III/204,
H.no:13046 (441/1311. hadis); Mâlik, Kasr, 26; Buharı, Taksir, 10; Müslim, Müsâfirûn,
41; Ebû Dâvûd, Sefer, 8, H.no:1225; Nesâi, Mesâcid, 46, H.no:739. Ayrıca bir
sonraki 435/1305 ve 441/1311. hadislere bk.
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/50.
[55] Sened:
Sahih: Müsned,
III/203, H.no:13042; Benzer rivayetler için
bk. III/126, H.no:12217 (434/1304. hadis); in/204,
H.no:13046 (441/1311. hadis); Mâlik, Kasr, 26; Buhâri, Taksir, 10; Müslim,
Müsâfirûn, 41; Ebû Dâvûd, Sefer, 8, H.no:1225; Nesâî, Mesâcid, 46, H.no:739.
Ayrıca bir önceki 434/1304. ve 441/1311. hadislere bk.
[56] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/50.
[57] Sened:
Sahih: Müsned, IU/73,
H.no:11641; Abdürrezzâk, 11/576, H.no:4520; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr,
XII/448, H.no: 13627. Heysemî, senedinde hakkında tenkid yapılan Muhammed b.
Ebû Leylâ'nın bulunduğunu belirtir.
Bk. Mecma', 11/162. Fakat hadis şâhİdleri İle sahih li
ğayrihî seviyesine yükselir. Bk. Heysemî, age., 11/161-162.
İbn Ömer'den nakledilen diğer rivayetlerle (438-440/1308-1310.
hadislerle) karşılaştırınız.
[58] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/50-51.
[59] Mizzî, Tehzibü'l-Kemâl, XIV/290.
[60] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/51.
[61] Sened:
Sahih: Müsned, III/296,
H.no:14088; Benzer rivayetler için bk. III/350-351, H.no:14719; ITJ/388,
H.no:15104; III/300, H.no:14134; III/304-305, H.no:I4206; III/330, H.no:14470;
III/332, H.no:14491; III/334, H.no:14523; İÜ/378, H.no:14978; IIV379, H.no:15001;
III/380, H.no:15011; 111/351, H.no:14724; III/363, H.no:14844; ni/388-389,
H.no:15113; III/312, H.no:14281; III/339-34O, H.no:14577; Buhârî, Salât, 31,
Taksir, 7, 9; Amel, 15; Meğâzî, 34; Müslim, Mesâcid, 36-38; Ebû Dâvûdt Salât,
166, H.no:926, Sefer, 8, H.no:1227; Tirmizî, Salât, 143, H.no:351; Nesâî, Sehv,
6, H.no:1187-1188; İbn Mâce, İkâme, 59, H.no:1018; Dârimî, Salât, 181,
H.no:1521.
[62] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/51-52.
[63] sened:
Sahih: Müsned, 11/20,
H.no:47l4; Benzer rivayetler için bk. 11/40, H.no:4982; 11/38, H.no: 4956;
11/44, H.no:5040; ü/41, H.no:5001:
11/45, H.no:5047-5048:
Wâ/iJt, Kasr, 26,
Buhârî, Taksir, 7; Afiü/im, Müsâfırûn, 31-39; Ebû Dâvûd, Sefer, 8, H.no: 1224;
Tirmizî, Salât, 144, H.no:352; Vitr, 14, H.no:472; Tefsir, 2/4, H.no:2958;
Nesâî, Salât, 23, H.no:488-490; Mesâcid, 46, H.no:738; Kıble, 2, H.no:741;
Dârimî, Salât, 213, H.no:1598.
tbn Ömer'den nakledilen
diğer rivayetlerle (436/1306, 439-440/1309-1310. hadislerle) karşılaştırınız.
[64] Bakara, 2/115.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/52.
[65] sened:
Sahih: Müsned, ü/7,
H.no:4520; Benzer rivayetler için bk. 11/49, H.no:5099; 11/105, H.no: 5822,
5826; 11/57, Rno:5208-5209; Ü/7, H.no:4518-4519; II/4, H.no:4470, 4476; Ü/7,
H.no: 4530; Ü/45, H.no:5047-5048; n/81, H,no:5529; 11/72, H.no:5406, 5413;
11/66, H.no:5334; 11/46, H.no:5062; 11/124-125, H.no:6071; 11/113, H.no:5936;
IV57, H.no:5206 ziyadesiyle, 5207-5209; 11/75, H.no:5447,5451; IV83, H.no:5557
lafzı ile; 11/128, H.no:6120; Müsâfirûn, 31-39; Ebû Dâvûd, Sefer, 8, H.no:1226;
Nesâî, Mesâcid, 46, H.no:738; Taberânî, el-Mu'cemü'i-kebtr, XII/334, H.no:13274
ziyadesi ile nakleder.
İbn Ömer'den nakledilen
diğer rivayetlerle (436/1306, 438/1308, 440/1310. hadislerle) karşılaştırınız.
[66] Müslim, Şerhu Sahihi Müslim, V/211.
[67] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/52-53.
[68] Sened:
Sahih: Müsned, II/4,
H.no:4470; Benzer rivâyetier için bk. Ü/7, H.no:4518; 11/38, H.no:4956; H/105,
H.no:5822, 5826:
ü/41, H.no:4982; 11/46,
H.no:5062 (vicâde yolu ile nakledilir); 11/56, H.no:5189; ü/66, H.no:5334 /72,
H.no:5406, 5413; II/75, H.no:5447; ü/124-125, H.no:6071; 11/38,
H.no:4956; 11/44,
H.no:5040; 11/81, H.no:5529; n/137-138, H.no:622I; 11/138, H.no:6224; 11/132,
H.no:6155; 11/128, H.no:6120; n/142, H.no:6287; A/Os/im, MüsâfırÛn, 31-39; EbÛ
Dâvûd, Sefer, 8, H.no: 1226; Nesâî, Mesâcid, 46, H.no:738.
Müsned'de İbn Ömer'den
nakledilen bir rivayet de şöyledir:
H/4, H.no:4476; Benzer
rivayetler için bk. H/13, H,no:4620 ziyadesi ile;
İbn Ömer'den nakledilen
diğer rivayetlerle (436/1306, 438-439/1308-1309. hadislerle) karşılaştırınız.
[69] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/53-54.
[70] Sened:
Sahih: Müsned, IU/204,
H.no:13046; Benzer rivayetler için bk. III/126, H.no:12217 (434/1304. hadis);
III/203, H.no:13042 (435/1305. hadis); Mâlik, Kasr, 26; Buharı, Taksir, 10;
Müslim, Musâfırûn, 41; Ebû Dâvûd, Sefer, 8, H.no:1225; Nesâî, Mesâcid, 46,
H.no:739; Heysemî Taberânî'nin Kebir'inde yine Enes b. Sîrîn'den naklettiği
rivayete de yer verir ve râvilerinin sika olduklarını söyler. Bu rivayette
karşılaşılan yerin Küfe bölgesinde Küfe ile Basra arasındaki Etît denilen bir
dağ, yerin ise hayli sulak ve çamur bir aRâzî, kılınan namazın farz bir namaz
olduğu kayıtlıdır. BkMecma', 11/161-162.
Ayrıca
434-435/1304-1305. hadislere bk.
[71] Bennâ, age., 111/125; Hamevi, Mucemu'lbüldân, IV/199.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/54.
[72] sened:
Sahih: Müsned, IH/445,
H.no:15624; Benzer rivayetler için bk. ID/445-446, H.no: 15626 ziyadesi ile;
III/444, H.no:15612 lafzı ile; 111/446, H.no:15635(428/1298. hadis); III/447,
H,no:15641; Buhârî. Taksir, 7, 9; Müslim, Müsâfirûn, 40; İbn Mâce, Tıb, 32,
H.no:3506; Dârimî, Salât, 181, H.no;l522.
Hadisin şâhidleri:
a-Enes b. Mâlik'ten
(Radıyallahü anh) şahidi için 434-435, 441/1304-1305, 1311. hadislere bk.
b-tbn Ömer'den
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için 436,438-440/1306, 1308-1310. Bk.
c-Câbir'den
(Radıyallahü anh) şahidi için 437/1307. hadise bk.
Âmir b. Rabîa'nın
rivayeti farklı bir nakille 428/1298. hadiste zikredildi.
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/54-55.
[74] Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, V/211.
[75] Tahavî, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/431; Şîrâzî, Mühezzeb,
1/69; Nevevî, Mecmu', 1/232-234; Desûkî, Haşiye, 1/225.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/55.
[76] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 5/55.
[77] Sened:
Hasen: Müsned,
IV/173-174, H.no:17503; Tirmitf, Salât, 186, H.no:411 (Hadis garibdir. Çünkü
Ömer (b. Meymûn) b. er-Rammâh el-Belhî rivayette tek kalmıştır. Bu hadis sadece
onun kanalı ile nakledilmiş ve bu râviden birçok kimse rivayet etmiştir. Ayrıca
Enes'ten de şöyle bir nakil vardır: Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXII/256,
H.no:663; Heysemî, senedindeki râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma\
11/161. Heysemî hadisi Ya'lâ b. Umeyye'den de nakledildiğini söyler ve der ki:
"Ebû Dâvûd bu hadisi Ya'lâ b. MUrre'den nakletti. Taberânî Kebir'inde
(XXÜ7256) Ebû Davud'un isnadı ile nakletti. Râviieri sikadır. Fakat Ebû Dâvûd
rivayetin garib olduğunu ifade etti. Çünkü Ömer b. Rammâh rivayetinde tek
kalmıştır." Abdullah el-Müzenfden de nakledilir. Taberânî'nİn Evsat'ında
naklettiği bu rivayetin senedinde zayıf olan Muhammed b. Kaza bulunmaktadır.
Bezzâr'ın Amr b. Ya'lâ'dan naklettiği rivayetin senedinde ise zayıf biri olan
Abdula'Iâ b. Âmir vardır. Diğer şâhidler için de bk. age., 11/161.
Hadisin senedinde
bulunan Amr b. Osman b. Ya'lâ b. Mürre es-Sekafî hakkında tbnü'l-Kattân
"mechûîü'1-hâl, mestur, kendisini cerh ve tadile tabi tutan biri yok"
derken Zehebî "sika sayıldı" der. İbn Hıbbân ise Sikât'mda zikreder.
Babası Osman b. Ya'lâ b. MUrre es-Sekafî hakkında İbnü'l-Kattân
"mechûl" der.
[78] Nevevî, Şerhu Sahih Müslim, V7211; Ayrıca bk. Tahavî,
Şerhu meâni'l-âsâr, 1/431; İbn Kudâme, Muğnî, 1/636; Desûkî, age., 1/225.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/55-56.
[79] Şîrâzî, Mühezzeb, 1/69; Merğınânî, Hidâye, 1/54; İbn
Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, 1/80-81; İbn Kudâme, age., 1/447-455,466.
[80] Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, V/211.
[81] Tahavî, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/431; Şîrâzî, age., 1/69;
Nevevî, MecmÛ', 1/232-234; DesÛkî, Haşiye, 1/225.
[82] İmam Muhammet!, Asi, 1/403; îbn Rüşd, age., 1/71-72;
Nevevî, Mecmu', IH/195-196; îbn Kudâme, age., 1/721.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 5/56-57.