Secdeye Gidiş ve Orada Duruş Şekli
Secde Azaları, Secdeye Giderken Saç
ve Elbise Düzeltmenin Hükmü
Secdede Yapılan Dua ve Zikirler
İki Secde Arasında Oturuş (Celse) ve
Okunan Dualar
Celse-i İstirahat (İki Secdeden
Sonra Ayağa Kalkarken Biraz Oturmak)
Müsned Çalışmasının VI. Cildini hazırlama
imkânı veren yüce Allah'a sonsuz hamd ü senalar eder, O'nun Rasûlüne, Ehl-i
Beytine ve ashabına da salât ve selâm ederiz.
Kur'ân ve hadis metinleri üzerinde
çalışmalar aceleye gelmez, gelmemelidir. Bu nedenle her metin üzerinde
titizlikle durulmakta, günümüz Türkçesine anlaşılır bir şekilde terceme
edilmekte, anlaşılmayan yerler şerh bölümünde açıklanmakta ve naslardan
istinbat edilen fıkhı hükümler müctehid imamların ictihadlan ile birlikte
zikredilmektedir. Bu çalışmalar yanında hadislerin tahricleri yapılıp
okuyucunun kafasında hadis konusundaki olası problemler izale edilmektedir.
Böylesine geniş bir yelpaze takdir edersiniz ki zengin bir kaynak koleksiyonu
yanında uzun çalışma zamanı ister. Biz gecemizi gündüzümüze katarak siz
okuyucularımıza en İyiyi en kısa zamanda ulaştırmaya çalışmaktayız. Gün
geçtikçe çalışmanın ağırlığı kendisini hissettirmekte, daha fazla zamana
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle bazı gecikmelerde okurlarımızın bizi
anlayışla karşılayacağını umuyor ve desteklerini sonuna kadar bekliyoruz. Biz
uzun bir maratona çıktık, umarız ki bizi bu çalışmada yalnız bırakmazsınız.
Müsned tercemesinınin V. Cildi de sizlerin
büyük teveccühüne maz-har oldu, Kur'ân Tarihi Sürecinde Kıraatler makalesi
zengin içeriği ve kaynakçası yönüyle çok beğenildi ve bu tür ilmî makalelerin
devamı istendi. Özellikle üniversite çevresinden dostlarımız Müsned
çalışmasının mutlaka devam etmesini ısrarla istediler, karşılaştığımız kişiler
VI. Cild ne oldu, ne zaman çıkıyor, şeklinde sabırsızlıklarını izhar ettiler.
Bütün bunlar bizim azmimizi bilemekte, çalışmamızda yalnız olmadığımızı
hissettirmekte ve sizlerin desteğinin her zaman bizimle beraber olduğunu
göstermektedir. Tüm okurlarımıza şükranlarımızı arz ederiz.
VI. Cildde de Namaz konusu devam
etmektedir. Bu cildde Rükû ve secde, kunût duaları, teşehhüd, selâm ile
namazdan çıkış, (farz) namazın sonunda okunan dua ve zikirler, namazı bozan,
namazda yapılması mekruh ve mubah olan fiiller, sehiv secdesi, tilavet ve şükür
secdesi, gibi çok önemli konular bulunmaktadır. Umarız ki okuyucularımız bu
konuların Kur'ân ve sünnet bağlamında işlenmesi nedeniyle hükümlerin ana
kaynaklarına ulaşacaklar ve ibadetlerini büyük bir zevkle, asr-ı saadet
günlerine uygun olarak eda edeceklerdir.
Bu çalışmaların faydalı olması temennisiyle
dua ve desteklerinizi bekleriz.[1]
656/1526-Ebû
Hüreyre'den [2]Rasûlullah
(Saiiailaha aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
"Sizden biri secde yapacağında deve
çökmesi gibi (dizleri üzere) çökmesin. Önce ellerini sonra dizlerini yere
koysun." [3]
Secdeye giderken yere Önce ellerin mi,
yoksa dizlerin mi konulması gerektiği konusunda farklı rivayetler vardır.
Bundan dolayı mücfehidler hangisinin müstehap olduğu konusunda ihtilaf ettiler:
1-
Cumhura
göre dizlerden sonra ellerin yere konulması müstehabdır.
2-
İmam
Malik, Evzai, bîr rivayette Ahmed b. Hanbel ve İbn Hazm önce ellerin, sonra
dizlerin konulması gerektiğini savundular.[4]
§Bu konudaki geniş bilgi için bk. Müsned
Trc. H.no: 672/1542 ve ilgili hadisin açıklaması.
ŞDevenin çökmesini örnek veren iki farklı
rivayet bulunmaktadır. İkisi de Ebû Hüreyre'den gelmektedir. Birisi yukarıdaki
Ebû Hüreyre rivayeti, diğeri de şöyledir:
Ebû Hüreyre'den (Radıyallah anh): [5]
Hz. Peygamber şöyle dedi:
"Sizden biri secdeye gideceğinde
ellerinden Önce dizleriyle başlasın (yere koysun), Devenin çökmesi gibi
çökmesin."
§Alimler Ebû Hüreyre'den iki farklı rivayet
sebebiyle bunlarda ızdırap bulunduğunu söylemişlerdir. Devenin çökmesi ile
ilgili iki farklı yorum ortaya çıkmaktadır:
1-Cumhur;
devenin önce Ön ayaklarını sonra arka ayaklarını kırıp çökmesini anlamış ve
bunun yasaklandığını belirtmişlerdir.
2-Diğer
alimler ise devenin dizinin ön ayaklarında değil arka ayaklarında olduğunu
söylemişlerdir. [6]
§Cumhurun görüşünü tercih etmek daha doğru
olsa gerek. Çünkü delilleri fazla ve kuvvetlidir. Ayrıca Ebû Hüreyre
rivayetlerinde izdırap vardır. [7]
657/1527
-
îbn Ömer (Radıyallahü anhama), merfû olarak şunu nakletti"[8]
"Yüzün secde etmesi gibi iki el de
secde eder. Sizden biri yüzünü yere koyduğunda (beraberinde) ellerini de
koysun. Yüzünü kaldırdığında ellerini de kaldırsın." [9]
658/1528
-
İbn Buhayne'den (Radiyallahü anh)[10]
Rasûlullah (Saiiaitahu aleyhi ve seiiem)
secde yaptığında kollarını o kadar açardı ayırırdı ki, koltuk altlarının beyazı
görülürdü.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah namaz kılarken kollarını o kadar
açardı ki koltuk altlarının beyazı [11]görülürdü. [12]
Secdede kollarının açılması ayrılması o
kadar fazla olmalı ki koltuk altlan görülebilsin. Bunun hikmeti konusunda
farklı şeyler söylendi:
Kuıtubî dedi ki: Bu hâlde secde etmenin
müstehap olmasının hikmeti yüzün yere olan basıncını azaltmak, dolayısıyla
burnun ve alnın yerle temasında zarar görmesini engellemektir.
Bazı alimlere göre bu durum, tevazuun en
üstün derecesi, tembel ve gafil kişilere benzemeksizin burnu ve alnı korumada
en iyi yoldur. Çünkü tembel ya da gafil kişiler bu durumda kollarını kapatırlar
ve uyku vaziyetinde dururlar. [13]
659/1529
- Muhammed
b. Amr b. Atâ), Ebû Humeyd es-Sâidî'den
(Radıyallahü
anlı) nakletti:[14]
Ebû Humeyd'in (Radtyattaha cmh) şöyle
dediğini işittim ki o, Hz. Peygamber'den (SaiiaiiaM aleyhi ve seüem) (bu tür
haberleri) nakleden on sahabeden birisidir, diğeri de Ebû Katâde b. Rib'î'dir:
'Ben Rasûlullah'in (Saliaiiahu aleyhi ve
seUem) namazını sizin en iyi bileni-nizim.' Oradakiler:
'Rasûlullah'la sohbette bizden önde gelen
ve ona itaatte bizden çok ilerde olan birisi değilsin' deyince Humeyd şöyle
dedi:
'Bilâkis, (dediğinizin tam tersi.)
'0 zaman arz et/anlat!'
'Rasûlullah namaza kalktığında ayakta tam
dik olarak durdu, (tekbirde) ellerini kaldırarak omuzları hizasına getirdi.
(Sonra 'Allahü ekber' dedi ve) rükûa gitmek istediğinde ellerini kaldırarak
omuzlarının hizasına getirdi, sonra 'Allahü ekber' dedi ve rükûa vardı, orada
dengeli olarak durup, başını salmadı ya da (yukarıya) kaldırmadı ve ellerini
diz kapaklarına koydu. Sonra 'Semi'a'llahü limen hamideh' deyip (başım)
kaldırdı, her kemik yerini tam olarak alacak şekilde doğruldu. Sonra secdeye
gitti ve 'Allahü ekber' dedi, pazılarım (kollarını) karnından uzaklaştırdı ve
açtı. İki ayağının parmaklarım dikti.[15]
Sol ayağını yatırdı ve üzerine oturdu, her kemik yerini alacak şekilde durdu.
Sonra tekrar secdeye gitti ve 'Allahü ekber' dedi, sonra (sol) ayağını yatırdı
ve üzerine oturdu, her uzuv yerine dönecek şekilde durdu. Sonra kalktı ve
ikinci rekâtta da böyle yaptı. İki rekâtı kıldıktan sonra1 kalkarken tekbir
getirdi, namazın başlangıcındaki gibi ellerini omuzları hizasına kaldırdı. [16]
Sonra öncekinin benzeri şekilde kıldı. Namazın biteceği son rekâta gelince sol
ayağını (sağ tarafa) çıkarttı ve sol kabası üzerine (teverruk yaparak) oturdu, [17]
sonra selâm verdi
NOT:
Hadis hakkında açıklama için bk. Müsned Trc. H.no:480/I350. [18]
660/1530
-
Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh):[19]
Hz. Peygamber (Saitailahu aleyhi ve sdiem)
şöyle dedi:
"Secdenizde tadile uyun/tam yapın, Bu
durumda sizden biri kollarını (dirseklerini) köpeğin yere yayması gibi yere
yerfeştirmesin/yaymasın (dirseklerini kaldırsın). Rükû ve secdeleri tam yapın.
Vallahi siz rükû ve secdelere gittiğinizde ben arkamdan ya da sırtımdan sizi
görürüm." [20]
Yukarıdaki rivayette geçtiği gibi
Rasûlullah (Satlallahu aleyhi ve sellem) namaz kılanları; ben arkam size
dönükken hareketlerinizi görmekteyim, şeklinde uyarmaktadır. Rasûlullah'm
görüşü tek yöne bağlı değildir ve bu onun mucizelerindendir. Bu nedenle Buharı
söz konusu hadisi Alâmâtün-Nübüvve (Peygamberliğin alâmetleri) konusuna almıştır.
Müslim'de geçen bir rivayette Ebû Hüreyre
şöyle anlattı:
Rasûluilah bir gün bize namaz kıldırdı.
Namazı bitirince dönüp şöyle dedi: "Ey Filan! Namazı güzel kılmaz mısın?
Namaz kılan kişi nasıl kıldığını konral
etmez
mi? O ancak kendisi için namaz kılıyor. Vallahi ben önümden gördüğüm gibi arkamdan da görürüm. [21]
Bu gözle olmayan bir görüştür ki Allah'ın
izniyle normal şartlar dışında
gerçekleşir.
Âhirette Allah'ın müminler tarafından görülmesi de bu şekilde olabilir.
Doğrusunu Allah bilir. [22]
661/1531-
Câbir b. Abdullah'tan (RadıyaUahu anhi;[23]
Rasûlullah (SallallahUaleyhi vesellem)Ğ6Ğİ ki:
"Sizden biri secde yaparken tadile
uysun/tam yapsın, kollarını (dirseklerini) köpeğin yere yayması gibi koymasın
(dirseklerini kaldırsın). [24]
662/1532-
Şu'be'den[25]
İbn Abbas'a (RadıyaUahuanhuınu) bir kişi
geldi ve şöyle dedi: 'Senin mevlân secdeye gittiğinde alnını, kollarını
(dirseklerini) ve göğsünü yere koydu.'
İbn Abbas mevlasına:
'Böyle yapmana seni sürükleyen/sevk eden
nedir?' deyince o şöyle
cevap verdi:
'Tevazu Bunun üzerine Tbn Abbas şöyle dedi:
'Bu köpek yatışıdır. Hz. Peygamber'i secde
yaparken gördüm, koltuk altlarının beyazı görülüyordu (dirseklerini yere
koymamıştı).'[26]
663/1533
-
İbn Abbas'tan {Radıyallahü anhümay)[27]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem)
namazım İyice düşündüm de onu secdede kollarını (dirseklerini) açmış görmüştüm, [28]
koltuk altlarının beyazını görmüştüm. [29]
664/1534
-
Ebû Saıd el-Hudrî'den Rasûlutlah [30]
(Saiiaiiahs aleyhi ve sellem) secdeye
gittiğinde (kollarını Öyle açtı ki) onun boş böğrünün beyazlığını gördüm. [31]
665/1535
- Enes
b. Mâlik'ten (Radtyaitahu anh). [32]
Rasûluilah (Sallaiiahu aleyhi ve sellem)
secdeye gittiğinde (kollarını öyle açtı ki) koltuk altlarının beyazlığı görüldü
(ya da gördüm). [33]
666/1536
- Abdullah
b, Akram el-Huzâî'den Rdiihüh): [34]
Bir düzlükte (ovada) (Diğer rivayette;
(Arafat'taki) Nemire bölgesine yakın bir düzlükte) babam Akram ile beraberdim.
Yakınımıza bir kervan geldi ve yol tarafına hayvanlarını çöktürdüler. Bunun
üzerine babam bana şöyle dedi:
'Ey yavrum, sen kuzuların içinde dur/bekle,
onların (kim olduklarını) soruşturmak üzere yanlarına gideyim.'
Babam çıkıp gidince ben de izinden
(peşinden) gittim. Baktım ki orada Rasûluilah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) var
(Râvi sözlerine şöyle devam etti);[35]
Namaz vakti geldi/başladı, onunla beraber
namaz kıldım, her secdeye gittiğinde Rasûlullah'ın koltuk altlarının mat
beyazlığını görüyordum. [36]
667/1537-
Ebû
İshak'tan: [37]
Berâ b. Âzib Radıyallahü anh) secdeleri
şöyle vasfetti gösterdi. Önce (secdeye gidip) avuçlarını yere koydu, kabasını
yerden kaldırdı, kollarını (dirseklerini) açtı ve şöyle dedi:
'Hz. Peygamber işte böyle secde etti.'[38]
668/1538-Hz.
Peygamber'in eşi Meymûne annemizden (Radıyallahü anha)[39]
Hz. Peygamber tSaiiallaha aleyhi ve sellem)
secdeye gittiğinde kollarını[40]
öyle açardı ki arkasında bulunan kişi koltuk altlarının beyazlığını görürdü. [41]
669/1539-
Berâ b. Âzib'den (Radıyallahü anh) [42]
Rasülullah (Sallatlah aleyhi ve sellem)
"Secdeye gittiğinde
avuçlarını (yere) [43]
koy ve dirseklerini kaldır!" [44]
670/1540-Vâil
b. Hucr'dan (Radıyatlahü anh) [45]
Rasülullah'ı (Saiiaiiam aleyhi ve setiem)
alnı ile birlikte burnunu yere koyarak secde ederken gördüm.
§Aynı râviden ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasülullah'ı (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem)
secde ederken gördüm, burnunu yere koydu. [46]
671/1541-
Vâİl el-Hadrâmİ (Radıyallahü anh), [47]
Hz. Peygamber'i (Saiiaiiahu aleyhi ve
seliem), iki eli
kulaklarına yakın olduğu hâlde secde ederken gördü. §Bir rivayette ise:
Rasülullah'ı iki eli arasına secde ederken gördü, şeklinde nakledildi, [48]
672/1542-İbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhüma)[49]
Bir kişi Hz. Peygamber'e (SallaUaha aleyhi
ve sellem) namazla ilgili bir şey
sordu.
Rasûlullah şöyle buyurdu:
"El ve ayaklarının parmak aralarını ov
(yani abdesti güzelce al)!"
Ona söylediği sözlerden biri de şuydu:
"Rükûa eğildiğinde ellerini diz
kapaklarına koy ki tam olarak rükûa gitmiş ol (sırtın tam düz olsun) ve secde
yaptığında da yerin hacmini (sertliğini) hissedinceye kadar alnını yere (iyice)
yerleştir!.." [50]
Bu babdaki hadisler secdeye gidiş şeklini
açıklamaktadır. Secdeye giderken önce ellerin mi, yoksa dizlerin mi konulması
gerekir, konusunda müetehidler ihtilafa düştüler. Bu ihtilafın sebebi farklı
rivayetlerin bulunmasıdır. Bu konudaki görüşler:
1-Cumhura
göre müstehap olan dizlerden sonra ellerin yere konulmasıdır. [51]
§İmam Nevevi şöyle dedi: Mezhebimize göre secdeye giderken müstehap olan şey
Önce dizlerin, sonra ellerin, sonra alnın, sonra da burnun yere konmasıdır. İbn
Münzir bunu, Hz. Ömer, İbrahim en-Nehâi\ Müslim b. Yesar, İmam Ebû Hanife, Ebû
Yusuf, Muhammed, Şafiî, Süfyan es-Sevrî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahûye gibi
alimlerden nakletti. [52]
Onların delilleri:
Vâil b. Hucr'dan (RadıyallahÜ anh)[53]
Hz. Peygamber'i ellerinden önce dizlerini
(yere) koyarak secdeye giderken, dizlerinden önce de ellerini kaldırarak ayağa
kalkarken gördüm.
Enes'ten (Radıyallahü anlı):[54]
'Rasûlullah'ı gördüm, tekbir aldı...
(secdeye giderken) dizleri ellerinden önce yere indi.
Sa'd'dan (Radıyallahü anh) [55]
(Secdeye giderken) elleri dizlerden önce
koyardık, sonra ellerden önce dizlerin konmasıyla emrolunduk.
Ebû Hüreyre'den (Radıyallahüanh): Hz.
Peygamber şöyle dedi: [56]
"Sizden biri secdeye gideceğinde
ellerinden önce dizleriyle başlasın (yere koysun), devenin çökmesi gibi
çökmesin."
2-İmam
Malik, Evzai; bir rivayette Ahmed b. Hanbe! ve İbn Hazm önce ellerin, sonra
dizlerin konulması gerektiğini savundular. [57]
Bu konudaki delilleri Ebû Hüreyre hadisidir. Bk. Müsned Trc. H. no: 656/1526
şÂHmler Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh)
iki farklı rivayet sebebiyle bunlarda ızdırap bulunduğunu söylemişlerdir.
Devenin çökmesi ile ilgili iki farklı yorum ortaya çıkmaktadır:
1-Cumhur;
devenin önce ön ayaklarını sonra arka ayaklarını kırıp çökmesini anlamış ve
bunun yasaklandığını belirtmişlerdir.
2-Diğer
alimler ise devenin dizinin ön ayakların da değil arka ayaklarında olduğunu
söylemişlerdir. [58]
§Ancak cumhurun görüşünü tercih etmek daha
doğru olsa gerek. Çünkü delilleri fazla ve kuvvetlidir. Ayrıca Ebû Hüreyre
rivayetlerinde ızdırab vardır ve tam delil olmaz. İbn Kayyim bu konuda 10 kadar
tercih sebebi saymıştır ki Şevkâni bunların bir kısmını eserinde zikretmiştir. [59]
Bu babdaki hadisler secdede duruşu tarif
etmekte::. El ayaiannın/avuçlann yere konulup sonra alın ve burnun yere
konulması, dirseklerin yere konulmayıp koltuk altları görünecek şekilde
açılması müstehabdır. Bu hareketle::: tembelce yatıştan uzak, Allah'ın
karşısında kulluk bilincini gösteren mütevazı bir ta'c vardır. Dirseklerin yere
konma hâli köpeğin yatışına benzetilmiştir ki onda hafife alma, önem vermeme ve
tembel bir hareket sergilenmektedir, ibadet ağına aykırıdır.[60]
673/1543-İbn
Abbas'tan (Radıyaliahüanhüma)[61]
Hz Peygamber tSaiiaiiaiıu «tevki ve teiiem)
şöyle dedi:
"Ben yedi âzâ üzerine secde yapmakla,
ayrıca bu durumda saç ve İbişe çekmemekle toplamamakla emrolundum." §İbn
Abbas'tan ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (Saiiailaha aleyhi ve sellem)
yedi âzâ üzerine secde yapmakla olundu, (bu sırada) saç ve elbise çekmekten
toplamaktan nehy olundu (men edildi).
§îbn Abbas'tan üçüncü tarikle gelen
rivayet:
Rasulullah (Sallallahü aleyhi ve sellem)'.
"Ben yedi âzâ üzerine secde etmekle
emrolundum; -eliyle burna (kadar)[62]
işaret ederek-alın üzerine, sonra iki ele (avuçlara), [63]
iki dize, (iki ayağın) [64]
parmak uçlarına (secdeyle emrolundum), (bu durumda) ne elbiseyi çekerim, ne de
saçı (toplarım)" dedi.[65]
Metinde geçen (lif) kelimesinden maksat
elbisenin ya da saçın toplanmama-sıdır. Bu şekildeki nehy haramlık ifade eder.
Ancak Kadı Iyaz'ın dediği gibi cumhur bunun tersini kabul etmektedir ki onlara
göre bu hareketler mekruhtur, ama namazı bozmaz. İbn Münzir, Hasan-ı Basri'nin
bu durumda namazın iadesi gerekir, düşüncesinde olduğunu nakletti.
§Secdcye giderken saç ve elbise toplama
yasağının hikmeti; yerle temasında korunmak şeklindeki kibirli insanların
hareketine benzemesinden olsa gerek.
§Hadiste yedi secde âzasından bahsedildi:
1-Alın
ve burun: Bunlar tek uzuv sayıldı. Nesâi rivayeti de bunu desteklemektedir,
değilse uzuvların sayısı sekize çıkar. Kurtubî şöyle dedi: 'Bu rivayetlerden
anlaşılan secdede alnın asıl, burnun ona tabi olmasıdır.' İbn Dakîk el-Iyd da
şöyle dedi: 'İkisi bir uzuv olmalıdır, değilse secde uzuvları sekize çıkar.'
İmam Ebû Hanife de bu görüştedir. Alnın yere değmesi farzdır, namazın
geçerliliği için yeterlidir, ancak burunun yere değmesi vaciptir, terki anında
sehiv secdesi gerekir. Şafıîlerin çoğuna göre de alnın bir kısmı ile yapılan secde
namazın geçerliliği için yeterlidir. Cumhurun görüşü bu şekildedir. Secdede
sadece burnun yere değmesinin namazın geçerliliği için yeterli olmayacağı
konusunda icma' vardır. İmam Evzaî, Ahmed, Ishak gibi bazı alimlere göre ise
secdede hem alnın, hem de burnun değmesi gerekir, aksi takdirde namaz olmaz.[66]
İmam Malik'ten farklı rivayetler naklolundu:
a-
Secdede alın farzdır, ama burnun yere konulmaması durumunda vakit için-de
iadesi müstehabdır.
b-
Sadece burnu yere koymak namazı bozar. c-Farziyet her ikisine de tealluk eder.[67]
2-
İki elin içi, yani avuçlar.
3-
İki diz,
4-
İki ayak parmaklarının uçları.
§Secdede alın dışındaki altı azanın yere
değmesi ile ilgili hüküm:
1-
î. Şafiî'den iki görüş nakledildi: a-Müstehabdır. b-Farzdır, bu görüş kuvvetlidir.
Hanbeliler de bu görüştedir.
2-
Hanefilere göre ellerden, dizlerden ve ayaklardan birer tanesi mutlaka yere
değmelidir.
3-
MâlikiIere göre bu altı uzvun yere değmesi müstehabdır, ancak birinin terk
edilmesi hâlinde o namazın vakit içinde iade edilmesi istenir. [68]
674/1544-Abbas
b. Abdülmuttalib'den ftiadıyaiiaim anh) [69]
RasÛlullah (SaUaUahilaleyhi ve sellem)
şöyle dedi:
"Bir kişi secdeye gittiğinde onunla
birlikte (şu) yedi âzası da secde yapar: Yüzü (alnı ve burnu), iki eli
(avuçları), iki dizi, iki ayağı." [70]
675/l545-
(Z.) Amr b. Yahya babası ya da amcasından nakletti:[71]
'Benim çok uzun saçım vardı, secdeye gittiğimde onları topladım.
ı-Babam) Ebû Hasan el-Mâzinî[72]
beni gördü ve :
'Toprak ona dokunmasın diye topluyorsun
(değil mi), vallahi onları
keseceğim'
dedi ve onları kesti.'[73]
Metinde
kelimesi geçmektedir. Arapça'da saçlar kulak yumuşağını geçer ve muzlara ulaşırsa ona
(OJi), omuzları da geçerse ona [74]
bu ikisinden daha kısa dursa
denir. [75]
Yukarıdaki râvinin uzun saçlarını toplaması Hz. Peygamber'in sünnetine aykırı olduğu
için babası Ebû Hasan el-Mâzinî tarafından yadırganmış ve bundan kurtulması için
kesin çözümün saçların kesilmesi olduğu bildirilmiştir.
§Erkeklerin uzun saçları olanların namazda
yere değmesin diye saçlarını bağlamaları da yadırganmış ve yasaklanmıştır.
Küreyb'den: [76]
İbn Abbas, Abdullah b. Haris'İ saçları
arkadan bağlanmış olarak namaz kılarken gördü, arkasına dolandı ve çözmeye
başladı. Öbürü de hareket etmeksizin ona imkan tanıdı, (namazı bitirdikten)
sonra İbn Abbas'a yöneldi ve:
'Benim başımdan sana ne?' deyince İbn Abbas
şöyle dedi:
'Ben Rasülullah'ın şöyle dediğini işittim:
"Bunun misali, ellerini omzuna
bağladığı haide namaz kılan kişiye benzer (uzun saçların da secdeye dökülmesi
gerekir).'"
Rivâyette geçen mekfûf elleri arkaya, omuza bağlamak anlamındadır." [77]Bu
şekilde namaz kılan kişinin secde azalandan bir kısmı yere değmez.
açı olan erkeklerin de saçlarını topuz
yaparak bağlaması mekfufa benzediği ...aklanmıştır, saçlarının secdeye
katılması gerekir.
İmam Nevevi şöyle dedi: 'Namazda elbisenin
ya da saçların toplanması, puz yapılması ya da uzun saçın sarığın içinde
toplanması mekruhtur, kerahet namazı bozmaz. Cumhurun görüşü bu şekildedir.
Ancak İbn Münzir, Ha Basrî'den namazın iade edilmesi görüşünü nakletti. Bunun
hikmeti saçların da secdeye katılmasıdır.[78]
Bu emir erkekler içindir. Kadınlar için
böyle bir emir yoktur, çünkü onların baş vardır. Kadınlarda yasaklanan, topu/un
büyük yapılıp dikkat çekmesidir. [79]
676/1546-
Abdullah b. Abbas'tan (Radıyaüahil anhüma) [80]
Hz Peygamber (SatlailaM aleyhi ve setlem)
tek parça elbiseye/kumaşa bürün-düğ. hâlde elbisenin fazlalılığı ile yerin
sıcaklığından ve soğukluğundan konsarak namaz kıldı. [81]
677/1547-Enes
b. Mâlik'ten (Radıyallahu anh): [82]cıca&ın
şiddetlendiği bîr anda Hz. Peygamber tSaiiaiiahu aleyhi veseilem) ile kılardık
da bizden biri (sıcaktan dolayı) yere yüzünü koymaya gücü elbisesini (fazla kısmını)
yayar ve üzerine secde ederdi. [83]
678/1548
- Abdullah
b. Abdurrahman'dan (Radıyallahu ank): [84]
Hz. Peygamber (Saiiatiahü aleyhi ve seüem)
yanımıza geldi ve bize Benî Abdileşhel Mescidi'nde namaz kıldırdı. Onu secdeye
gittiğinde ellerini elbisesinin (kolları) içinde tutarken gördüm. [85]
679/1549
- İbn
Abbas'tan (RadıyallahüanhUma) [86]
Rasûlullah'ı (Saiiailaha aleyhi ve seüem)
yağmurlu bir günde (namaz kılarken) secdeye gittiğinde üzerindeki elbisenin
bir kısmını (yayarak) yerdeki çamurdan korunurken gördüm, secdeye gittiğinde
ellerini (elbiseden) çıkart-maksızın yere koyuyordu. [87]
680/1550
- Seyyarb.
Ma'rûr'dan: [88]
Hz. Ömer'i (Radıyaiiaha anh) şöyle diyerek
hutbe verirken dinledim; 'Bİz muhacir ve ensar topluluğu Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seüem) bu idi 5ina ederken kendisiyle beraberdik. Kalabalık
arttığında sizden biri kardeşinin sırtına secde etsin!' 'Yolda namaz kılan bir
topluluk görünce şöyle dedi: 'Mescitte namaz kılın!' [89]
Hz. Ömer Rasûlullah dönemini yaşayan bir
kişi olarak gördüklerini anlatmakta ve uygulamaktadır. Bunlardan birisi de o
dönemde kalabalık olduğunda insanların yere secde edemedikleri ve bu nedenle
öndeki kardeşlerinin sırtlarına secde ettikleri gerçeğidir. Bu Rasûlullah
tarafından verilen bir ruhsattır.
Hz. Peygamber dönemindeki bir olay şöyle
nakledildi:
İbn Ömer'den: [90]
Rasûluilah (Sallallahü aleyhi ve sellem)
namaz kıldırdı; Burada Necm suresini okudu ve bize secde yaptırdı. Secdeleri
biraz uzattı, cemaat çoğaldı, hatta birbirlerinin sırtı üzerinde (secde
yaparak) namaz kıldılar.
Her halde Cuma gibi mescitte kılınma şartı
olan namazlarda durum böyledir. Hz. Ömer'den başka tarikle gelen rivayet bunu
açıklamaktadır:
Zeydb. Vehb'den:[91]
Hz. Ömer şöyle dedi:
'Cuma günü kişi (yere) secde etmeye gücü
yetmezse kardeşinin sırtına secde etsin.
§Bu konuda müctehidlerin görüşleri:
1-Hanefi,
Şafiî ve Hanbeli müctehidlere göre izdiham durumunda öndekinin sırtına secde
yapılabilir.
2-Diğerlerine
göre bekier, onlar kalkınca secde yapar. [92]
681/1551-Ebû
Hüreyre'den [93]Hz.
Peygamber'İn ashabı secdede (kollarını yana) açtıklarında meydana gelen
zorluğu (Peygamber'İn) kendisine şikayet ettiler. Hz. Peygamber (Sallallahü aleyhi ve
sellem) Şöyle buyurdu:
"Dizlerden destek alın!"
§(Râvilerden) İbn Aclân ekledi:
'Bu durum secdeler uzadığında ve yorucu
olduğunda dirsekleri dizlere koymak şeklinde olur.[94]
Dinde zorluk yoktur kaidesince ibadetlerde
kolaylık asıldın ancak kolaylığın sınırlarını Allah ve Rasûlü belirler. Sari'
tarafından belirlenmeyen
müctehid
zaruret ya da hacet sebebiyle birtakım fetvalar verebilir. Bu konular ilmî bir
disiplin ile kontrol altında tutulması ve İslâm'ın genel naslara aykırı olmaması
gerekir. Bu bağlamda Maslahat prensibinin sağlıklı hukukî yapı için önemlidir.
§Bu babdaki hadislerde bazı kolaylıklar
sağlanmıştır:
1 Secde
yapılırken soğuk, sıcak ya da başka bir nedenle kişinin üzerindeki
n bir kısmını yere yayarak üzerine secde
etmesi caizdir. İmam Ebû Hanife,
k Evzaî, İshak, bir rivayette Ahmed b.
Hanbel'e göre bu bir ruhsattır.
2-San'k
ve elbisenin ucuna yere koyarak üzerine secde İmam Şafiî, Davud ve
b-
ivâyette Ahmed b. Hanbel'e göre caiz değildir. Onların delili gelen şu
rivayettir:
Habbab b. Eret'ten (Radıyaltah anh)[95]
Biz Rasûlullah'a (Sallaüahü aleyhi ve
sellem) (kumların) şiddetli hararetinden şikayet ettik, şikayetimizi kabul
etmedi (gidermedi).
Hz. Ali, Ubade b. Samit, Abdullah b. Ömer,
Ebû Ubeyde, îbn Şirin, Ömer b. Abdülaziz gibi zatlar da bunu mekruh gördüler. [96]
SSanğın ucunu da yere koyarak üzerine
secdeyi İmam Ebû Hanife ve diğer rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre caizdir. Bu
alimler yukarıda geçen elbisenin fazlalığı üzerine secde yapma ile ilgili
hadisleri, ayrıca şu rivayetleri delil getirdiler:
Ebû Hüreyre'den: [97]
Rasûlullah sangının kıvrımına/ucuna secde
ederdi.
Hasan-ı Basrî, Şureyh, Abdurrahman b.
Yezid, Said b. Müseyyeb, Mekhûl, Zührî gibi kişiler sarığın kıvrımına/ucuna
secde etmişlerdi. [98]
3-İmam
Malik'e göre mekruhtur, ama iadesi gerekmez. [99]
§Bu rivayetler ve görüşler şöyle cem'
edilebilir: Hiçbir sebep yokken başım topraklanmasın diye sarığın ucunu yere
koyarak secde yapmak en azından mekruhtur. Ama soğuk, sıcak ya da yağmur gibi
zorluk anında bu şekilde secdeye İzin verilir. O dönemde mescit kumluk olup,
sergi yoktu. Bu nedenle yerdeki rahatsız edici bir durumdan korunmak caizdir.
Doğrusunu Allah bilir.[100]
682/1552-Hz.
Ali'den (Radıyalkthü anh)[101]
Rasûlullah (Saiiaiiahü aleyhi ve seitem)
secdeye gittiğinde şöyle derdi: "Allahümme leke secedtü ve bike âmentü
veleke eslemtü secede vechî
lillezî haiekahû fe savverahû fe ahsene suverahû fe şakka sem'ahû
ve besarahû fe tebârakeliâhü
ahsenü'l-ha'likîn. "
NOT:
Secde duasının tercemesi:
'Aliahim! Sadece senin için secde ettim,
sadece sana iman ettim, sadece sana teslim oldum. Benim yüzüm onu yaratan,
şekillendiren, ona en güzel şekilleri veren, onda duyma ve görme organı var
eden için secdece gitti (yere kapandı). Var edenlerin en güzeli olan Allah ne
kadar yücedir.'
§Rivâyetteki bu bölüm, uzun bir hadisin
parçasıdır, secde ile ilgili olduğu için el-Benna tarafından buraya alınmıştır.
Hadisin tamamı için bk. Müsned Trc. H. no: 511/1381[102]
683/1553-İbn
Abbas (Radtyaiiahüanhuma) anlattı;[103]
Teyzem Meymûne'nin evinde gece kalmıştım,
Rasûluliah'm (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) nasıl namaz kıldığını gözetledim:
Kalktı, gitti idrarını yaptı, sonra gelip yüzünü ve ellerini yıkadı, sonra
uyudu, ardından tekrar kalktı. Kırbanın yanına geldi, onun ipini çözdü, sonra
bir kaba[104]
döktü ve o kaba elini daldırdı, ondan iki abdest arasında (mübalağalı ya da az
olmaksızın orta hâili) güzel bir abdest aldı. Sonra namaza durdu, ben de
gittim, onun soluna durdum, beni çekip sağ tarafına aldı, Rasûluliah'm namazı
on üç rekâtta tamamlandı, sonra yatıp uyudu, hatta nefes alış verişi sesli
olarak arttı, onun nefes alışından uyuduğunu bilirdik. Sonra Rasûlullah tekrar
namaz kılmaya çıktı, namazını kıldı, namazda ya da secdesinde şöyle demeye
başladı:
"Allahümme'c'al fi kalbî nûran ve fi
semi nûran ve fi basarı nuran ve an yemînî nûran ve an yesarî nuran ve emamî
nûran ve halfî nûran ve fevkî nûran ve tahtî nûran ve'cal'nî nura.
§Râvilerden Şu'be ekledi: Ya da şöyle dedi:
''ve'cal'I? nura." §Kureyb'in İbn Abbas'tan yaptığı bir rivayette:
Rasûlullah uzanarak uyudu1 şeklinde geçmektedir. [105]
Duantn tercemesi:
"Allahım, kalbimde nur, kulağımda nur,
gözümde nur, sağımda nur, solumda nur, önümde nur, arkamda nur, üstümde nur ve
altımda nur yarat. Beni (tümüyle) nur yap/yarat."
*(Râvi) Şu'be'nin eki: "Benim için nur
yarat"
^Rasûluliah'm Gece Namazı bölümünde bu
hadisin tamamı gelecektir, sadece secde ile ilgili bölümü Bennâ tarafından
burada aktarılmıştır.
§Kurtubi şöyle dedi: 'Rasûlullah'ın dua
ettiği nurların hakikisi olması mümkündür. Kıyamet günü bütün azalarının nur
saçan bir şekilde yaratılması ve gelmesi şeklinde olabilir. İstiare yoluyla
dünyadaki ilim ve hidayet de kastedilebilir. [106]
Nevevi de dedi ki: 'Bunu alimler şöyle
açıkladı: Rasûlullah azalan ve yönleri için nurlar istedi. Bundan maksat hakkın
beyanı ve ışığı, yol göstericiliğidir. Rasûlullah bütün azaları, cismi,
tasarrufları, halleri ve altı yönü için nur istedi ki kendisinden nur hiç
eksik olmasın. [107]
§Yukarıdaki rivayette geçen on üç rekât
sabah namazının sünneti ile birliktedir. Bu rivayetin benzeri için bk. Müsned
Trc. H.no: 1020/1890[108]
684/1554
-HZ.
ÂİŞe (Radıyallahü anha)[109]
Bir keresinde Hz. Peygamber'i (Saitaiiahu
aleyhi ve seüem) yatağında bulamadı, (el yordamıyla araştırken) eli ona
dokundu, secdede iken eli ona ulaştı ve O şöyle diyordu:
"Rabbi! A'ti nefsi takvana, zekkihâ,
Ente hayru men zekkâhâ, Ente veliyyuhâ ve mevlâhâ."
NOT:
Duanın tercemesi:
"Rabbim! Nefsime takva duygusunu ver,
onu temizle, onu temizleyenlerin en hayırlısı sensin. Sen nefsimin velisi
(yetkilisi) ve mevlâsısın (efendisisin)." dönemde fener ya da elektrik türünde hazır
bir ışık kaynağı olmadığı için gece Rasûlullah'ı Hz. Âişe annemiz el yordamıyla
araştırmış, Rasûlullah secdede iken eli Ona ulaşmıştı. Benna lafzı ile ifade
edildiği için bunu tökezledi şeklinde anlamıştır, [110]
ancak başka bir rivayette ellerim onun ayaklarının alt tarafına ulaştı şeklinde
beyan edilmiştir. [111]
685/1555-Hz.
Âışe (Radtyallahiimha) anlattı [112]
'Bir gece Hz. Peygamberi {SaitaüaM aleyhi
ve sellem) (yatağında) bulamadım. Hanımlarından birisinin yanına gittiğini
zannettim, kendisini araştırdım. Sonra döndüm, baktım ki Rasûlullah şöyle
diyerek rükû ya da secdeye gitmiş:
"Sübhaneke ve bihamdik, Lâ ilahe İllâ
Ente."'
§(Başka tarikle) gelen diğer rivayette Hz.
Âişe (Radıyaüaha mıha) şöyle anlattı:
'...Baktım ki Rasûlullah (SaiiaUakü aleyhi
ve sgiiem) şöyle diyerek secdeye gitmiş:
"Rabbi'ğfirlî mâ esrartü ve mâ
a'lentü." (Kendi kendime) şöyle dedim:
'Annem babam sana feda olsun! Sen bir
durumdasın (ibadettesin), ben başka bir durumdayım (kıskançlıktayım)" [113]
§Duaların tercemesi:
Allahım,) Seni hamd ile teşbih ederim.
Senden başka ilâh yoktur,
Rabbim! Gizlediğim ve açığa vurduğum
(hatalarımı) bağışla" §Olay başka tarikten şu şekilde nakledildi:
Hz. Âişe anlattı:[114]
Bir gece Rasûlullah'! (Sallallahü aleyhi ve
sellem) yatakta bulamadım. El yordamıyla araştırdım ve ellerim secdede[115]
iken dikili olan ayaklarının altına rast geldi, O
şöyle diyordu:
"Allahümme eûzü binzâke min sahatike
ve bimuâfâüke min ukûbetike ve eûzü bike minke lâ uhsî senâen aleyke, Ente kemâ
esneyte alâ nefsike."
Duanın tercemesi:
"Aîlahım! Senin gazabından rızana ve
cezandan affına sığınırım, senden yine sana sığınırım. Sana olan övgüyü sayıp
bitiremem, Sen ancak kendini övdüğün gibisin (yücesin)."
§Rivâyetlerde duaların farklı olması her
hâlde Rasûlullah'ın uzun bir duası olması, râvilerin hepsini nakletmemelerinden
ya da Hz. Âişe'nin farklı zamanlarda bu duaların bir bölümü ile birlikte nakletmesinden
kaynaklanmaktadır. Doğrusunu Allah bilir.[116]
686/1556-
Ebû Hüreyre'den (Radıyaahaanhy.) [117]
Rasülullah (SallallahÜ aleyhi ve sellem)
dedi ki:
"Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl
secde hâlidir, bu durumda dua etmeyi çoğaltın.[118]
Secde hâli insanın Allah karşısındaki en
mütevazı tezellül hâlidir. Rabbi için kul yere kapanmıştır. Rivayette geçtiği
gibi bu durum Allah'a en yakın hâldir. Yakınlıktan kasıt Allah'ın rahmeti,
fazlı ve ikramıdır. Secdede çokça dua edilmeye teşvik vardır. Farz namazlar
dışında nafile kılarken, özellikle gece nafile namazlarında bize intikal eden
sünnet; secdelerin uzun olması, Allah'tan rahmeti ve fazlının istenmesidir. Bu
gibi durumları gözetlemek insanın Allah'a olan sevgisini ve yakınlığını
artırır. [119]
Ayrıca Allah'a en yakın olan zaman ise
gecenin son kısmıdır.
Amr b. Abese es-Sülemî'den (radıyallahü
anh): [120]
"Bir gün Rasûlullah'a:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'a biri
diğerinden daha yakın olan bir saat var mıdır -veya- Allah'ın zikri taleb
edilen daha yakın bir saat var mıdır?' deyince şöyle buyurdu:
"Evet, vardır. Allah'ın kula en yakın
olduğu zaman gecenin son kısmıdır. Eğer bu saatte aziz ve celil olan Allah'ı
zikredenlerden olabilirsen ol. Zîra o saatte kılınan namaz, güneş doğuncaya
kadar (meleklerin) [121]
şahitliğine ve gelişine mazhardır. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından
doğar ve bu doğma ânı kafirlerin ibadet vakitleridir. O esnada, güneş bir
mızrak boyunu buluncaya ve (sarı, zayıf) ışıkları kayboluncaya kadar namazı
bırak.
Bundan sonra namaz -güneş gün ortasına
gelinceye kadar- yine (meleklerin) şahitliğine ve gelişine mazhardır. Güneşin
tepe noktasına gelme saati, cehennem kapılarının açıldığı ve cehennemin
coşturulduğu bir saattir; namazı (eşyaların gölgesi) doğu tarafa sarkıncaya
kadar terkedin.
Bundan sonra namaz -güneş batıncaya kadar-
(meleklerin) şahitliğine ve gelişine mazhardır. Güneş, batarken bu beraberlik
ve şahitlik kalmaz, çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasında kaybolur. O sırada
yapılacak ibadet kâfirlerin ibadetidir."
§İmam Nevevi şöyle dedi: Secdede hadislerde
bize intikal eden secde dualarını ve zikirleri okumak müstehabdır. Bunların
hepsini tek vakitte okuyamazsa birkaç vakitte okuyabilir. Ama kısa okuyacaksa
teşbihle birlikte kısa bir dua yeterlidir. [122]
§Secdede okunan dualardan diğeri:
Ebû Hüreyre'den: [123]
Hz. Peygamber (Saliallahu aleyhi ve sellem)
secdelerinde şöyle derdi: "Aiiahümmağfirlî zenbi küllehü dikkahü ve
cillehü ve evvelehü ve âhirahü ve alâniyetehü ve sirrahü."
DuamnTercemesi:
"Allahım! Benim günahlarımın hepsini;
küçüğünü büyüğünü, ilkini sonunu,
açığım
ve gizlisini affet."[124]
687/1557-Hz.
Âişe annemizden (Radıyallahü anha)[125]
Rasûlullah (Suiiaiiahu aleyhi ve sellem)
namaza tekbir getirip 'el-Hamdü lillâhi rabb'ü-âlemîn'İ okuyarak başlardı.
Rükûa gittiğinde başını fazla kaldırmaz ve indirmezdi, ikisi arasında (dengeli)
dururdu. Rükûdan kalktığında iyice doğrulmadan secdeye gitmezdi. Secdeden
başını kaldırdığında da iyice oturmadan (tekrar) secdeye gitmezdi. Her iki
rekâtta tahiyyatı okurdu. (Secdede) dirsekleri yırtıcı hayvanların uzatıp
yaydığı gibi uzatmayı hoş
karşılamazdı.
(Oturduğunda) sol ayağını yatırır ve sağ ayağını dikerdi, şeytan oturuşundan[126]
men ederdi. Rasûlullah namazı selâm ile bitirirdi. [127]
688/1558-Abduliah
b. Kâsım'dan: [128]
Abdurrahman b. Ebzâ'mn
(Radıyaltahacmh)yanına oturduk, (bize):
'Size Rasûlullah'ın (Sattaiiaha aleyhi ve
sdiem) namaz kılış şeklini göstereyim mi?' dedi. Biz:
'Evet' deyince ayağa kalktı, tekbir
getirdi, sonra Kur'ân okudu ve rükûa gitti, her uzuv (rükûda) yerini alacak
şekilde (eğilip) elleri ile diz ka-pakiarmı tuttu, sonra doğruldu, her uzuv
cüzelecek şekilde (kalktı), sonra secdeye gitti, her uzuv (secdede) yerini
alacak şekilde (durdu), sonra doğruldu, her kemik yerini alacak şekilde
(durdu), sonra secdeye gitti, her kemik (secdede) yerini alacak şekilde
(durdu), sonia doğruldu.
ikinci rekâtta da birinci rekâtta
yaptığının (benzerini) yaptı. Ardından şöyle dedi: namaz kılma şekli böyledir.'[129]
689/1559-Ibn
Abbas'tan (Radıyatlahüanhüma): [130]
Rasûlullah (Saiiatiahü aleyhi ve seiiem)
gece namazı kılarken iki secde arasında (otururken) şöyle dedi:
"Rabbiğfirlî verhamnî (bir rivayetteki
ek: vecburnî) verfa'nî verzuknî
vehdinî."
Sonra (tekrar) secdeye gitti. [131]
§Duanın Tercemesi:
"Rabbim beni affet, bana merhamet et,
(bir rivayetteki ek: ihtiyaçlarımı/noksanlıklarımı gider) [132]beni
yücelt, bana rızık ver ve beni (doğruya) hidayet et."
§Bu babdaki hadisler iki secde arasında
oturmanın (celsenin) tadil-i erkâna uygun olması yanında celseyi biraz
uzatmanın da meşruiyetini göstermektedir. Fakat bu şekilde uzatmak nafile
namazlarda caizdir, cemaatle kılman farz namazları daha hafif kıldırmak
gerekir. İki secde arasındaki celsede duaların okunması, hatta nvâyetlerdeki
duaların toplanıp birleştirilerek okunması müstehabdır,
§İki secde arasında oturmanın hükmü
üzerinde müclehid imamlar ihtilaf ettiler. Bunun sebebi tadil-i erkandaki
ihtilaftır:
a-İmam
Ebû Hanife ve Muhammed'e göre vacibdir,
b-Imam
Malik, Ebû Yusuf, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise farzdır. [133]
secde arasında okunduğu nakledilen diğer
dualar:
Huzeyfe'den:[134]
.(Birinci secdeden) sonra şöyle dediği
hâide Rasûlullah (biraz) oturdu:
"Rabbiğfiriî, Rabbiğfirlî"[135]
690/1560-
Ebû Küâbe'den; [136]
Fbû Süleyman Mâlik b. Huveyris (el-Leysî)
(Radıyaiiahü anh) mescidi seldı ve: 'Vallahi ben (şimdi) namaz kılacağım,
aslında (şu anda) niyetim namaz
değildi,
ancak Hz, Peygamber (SatiaiUıhu aleyhi ve seiiem) namaz kılarken ördğümü size
göstermek istiyorum' dedi...
(Râvi sözüne) şöyle devam etti: ...Başını
ikinci secdeden kaldırdıktan sonra oturdu, sonra ayağa kalktı.'
§İkinci tarik:
Ebû Süleyman Mâlik b. Huveyris bir gün
arkadaşlarına: 'Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha a/eyhı ve seiiem) namazının nasıl
olduğunu size östereyim mi?' dedi. Vakit, namaz vakti değildi. (Ebû Süleyman)
ayağa kalktı, kıyamı düzgün bir şekilde yaptı (güzelce ayakta durdu),[137]
sonra rükûa gitti ve rükûyu da düzgünce yaptı, sonra başını kaldırıp (doğruldu)
ve kısa bir süre ayakta öylece kaldı. Sonra secdeye gitti, sonra başını
kaldırarak (oturdu) ve oturacağında tekbir getirdi, kısa bir süre öylece kaldı.
Sonra (tekrar) secdeye gitti.
§(RâviIerden) Ebû Kılâbe ekledi: 'O,
şeyhimiz Amr b. Selime el-Cermî'nin kıldığı namaz gibi namaz kıldı ki Amr
Rasûlullah döneminde imamlık yapardı.
§(Râvilerden) Eyyûb de şöyle dedi: 'Sizde
görmediğim bir şeyi Amr b. Selime yapıyordu; iki secdeyi yapıp başını
kaldırdığında (biraz) oturacak şekilde doğrulurdu/dururdu, birinci ve ikinci
rekâttan sonra ayağa kalkardı. [138]
Rivayette; namaz kılmak istemediği hâlde
göstermek İçin namaz kılmak istiyorum, sözünden eğitim amaçlı olarak bu
şekilde namaz kılmanın cevazı anlaşılmaktadır. Ayrıca sahabenin diğer
rivayetlerde geçtiği gibi namaz ve diğer İbadetleri tarif ederken hep
Rasûlullah'ı Örnek göstermeleri bizim için de önemli bir mesajdır.
§Iki secdeyi tamamladığında teşehhüd
olmadığı hâlde hemen ayağa kalkılma-ması bazı âlimlerce tavsiye edilmektedir.
Mâliki, Şafiî ve Hanbelî mezheplerinin kabul ettiği bu oturuşa celse-İ
istirahat denir. [139]
Bu rivayette de sahabi olan Amr b. »ehme'nin (v. 85/704) namazı örnek
gösterilmiştir. Rasûlullah zamanında imamlık ya-pan bu sahâbî Mekke'nin fethinden
sonra Müslüman olmuştur. Hadise şu şekildedir:
Mekke'nin fethinden sonra Yemenli Cerm
kabilesi İslâm'ı öğrenmek için
Peygamberimiz'e bir heyet gönderdi. Bu
heyette Amr1 w babası Selime de vardı.
Rasûlullah gerekli bilgileri verdikten
sonra içlerinde Kur'ân'ı en iyi okuyan/bilen Şmin namaz kıldırması gerektiğini belirtti.
Selime'nin oğlu Amr ise, gelen kervanardan Rasûlullah ile ilgili haberleri
duyuyor, kabilesini ziyaret eden Müslümanlar dan Kur'ân ayetleri ezberliyordu. Heyet
Rasûlullah'a geldiği sırada kabilesinde Kur'ân'ı ondan daha iyi bilen yoktu.
Yedi veya sekiz yaşlarında olmasına rağmen İmamlık görevi ona verildi.[140]
Daha sonra Amr Rasûlullah'ı ziyaret etti. Hayatı boyunca kendi kabilesinde
namaz kıldırdı. Hz. Ömer zamanında da Basra'ya yerleşti. [141]
Ebû Kılâbe ve Eyyûb es-Sahtiyânî gibi
kişiler de kendisinden hadis nakleden tabiûn arasındadır ve hocaları Amr'ın
namaz kılma şeklini bize aktarmaktadırlar.
Hanefi mezhebine göre ikinci secdeden sonra
teşehhüd yoksa hemen ayağa kalkılır, oturulmaz. Gelen bu rivayetler ise
Rasûlullah'ın zayıflık ya da ihtiyarlık hâline hamledilir, sünnet değildir. [142]
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/VIII.
[2] Sent.il:
Sahih:
Musned, 11/381, H.no:8935; Ebû Dâvûd, Salât, 137, H.no:840-841; TirmizU Salât,
85,
H.no:269
(hasen-garib); /fedf, İftitâh, 38, H.no: 1088-1089;
Dârimî,
Salât, 74, H.no: 1327
İbn
Ömer'den (Radıyallahü anhiima) şahidi:
Bu
rivayet Buhârî'de bab başlığında muallak olarak zikredilmiş mevkuf bir
rivayettir.
Hükmen
merfûdur. Çünkü sahabenin ibadetler konusunda kendi görüşlerine göre hareket
etmesi
düşünülemez. Bk. Buhârî, Ezan, 128.
Ellerden
önce dizlerin konulduğunu ifade eden rivayetler de vardır:
a-Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh): İbn Ebî Şeybe, 1/235, H.no: 2702; Ebû Ya'lâ,
XI/414,
H.no: 6540; Beyhaki. H/100; İbn Hacer isnadın zayıf olduğunu belirtir. (Bk.
Fethu'l-
Bari,
11/291)
b.Vâil
b. Hucr'dan (Radıyallahü anh): Ebû Davıtd, Salât, 838, H.no: 838-839; Tirmizi,
Salât, 48, H.no: 268 (Hasen-garib); Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/229, H.no: 676;
İbn Mace, İkâme, 19, H.no: 882; İbn Huzeyme, 1/318; H.no: 626;
c-Enes
b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh): Hâkim, 1/349, H.no: 822 (Hâkim bu rivayetin
Buharı ve Müslim'in şartı üzere sahih olduğunu, herhangi bir illet
bulunmadığını belirtir); Beyhaki, 11/99; Yalnız bu rivayetin senedinde Alâ b.
İsmail bulunmaktadır, meçhul olan bu râvinin rivayeti tek yolla gelmiştir ve
Darekıunî gibi alimler tarafından zayıf kabul edilmiştir. HakİnVİn tesahUlü
malumdur ve sahih demesi tek başına yeterli değildir. {Bk. Aziınâbâdî,
Avnü'l-Ma'bûd, 111/50)
d-Sa'd
b. Ebî Vakkas'tan (Radıyattahü anh): İbn Nuzeyme, 1/3 19. H.no: 628: Beyhaki,
11/100; İbn Hacer, bu rivayette bulunan İbrahim b. İsmail b. Sefeme'nin zayıf
olduğunu, bu sebeple rivayetin neshe delil olamayacağını söyler (Bk.
Fethu'l-Bâri, 11/291)
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/2.
[4] Şirazi, Mühezzeb,
1/75; İbn Kudâme, Muğni, 1/554; Meydani, LUbab, 1782; Ebu'l-Hasan
el-Malikî, Kifayeîü't-talib, 1/337; Ebû Abdullah el-Abderî. el-Mevvâk. 1/541
[5] İbn EbtŞeybe, 1/235. H.no: 2702; Ebû Ya'lâ. XI/4I4,
H.no: 6540; Beyhaki, 11/100, H.no: 2467; İbn Hacer isnadın zayıf olduğunu
beiirtti. (Bk. Fethu'l-Bâri, 11/291)
[6] Bennâ, age., IH/284
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/2-3.
[8] Sened:
Sahih:
Müsned, II/6, H.no:450t; Mâlik, Kasr, 60:
Ebû
Dâvûd, Salât, 151, H.no:892 (Hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği hadislerden
biridir); Nesâî, Tatbik, 39, H.no: 1090; Hâkim, 1/226 (Hâkim rivayeti Buhârî ve
Müslim'in şartına/râvisine göre sahih saymış, Zehebî de bunu onaylamıştır).
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/3-4.
[10] Senedi
Sahih:
Müsned, V/345, H.no:22820; İkinci rivayet için bk. V/345, H.no:22822; Buhcırî,
Salât, 27; Ezan, 130; Menâkıb, 23; Müslim, Salât. 235-236; NesâU Tatbik, 51,
H.no:1104.
Hadisin
ilk rivayetinin senedinde Rişdin bulunmaktadır. İbn Hacer, Rİşdİn'in zayıf
olduğunu söyler ve Ebû Hâtim'in "İbn Lehîa'yı Rişdîn'e tercih ettiği"
görüşünü nakleder. İbn Yûnııs'un da: "Dininde sağlam biri idi. Sonradan
gaflete düştü ve ihtilât etti." dediğini kaydetti. Bk. Takrîb, Trc.no:
1942. Zehebî ise Ebû Zür'a'nın zayıftır" dediğini naklederek, hafızasının
kötü olduğunu hatırlattı. Bk.Kâşif, Trc. no; 1575. Bu zât hakkında geniş bilgi
için bk. 31/73. hadisin tahrici. ikinci rivayette ise mütâbaatı bulunmaktadır.
Ve bu rivayet sahihtir. Dolayısıyle ilk rivayet de sahih li ğayrihî seviyesine
yükselir.
[11] Nevevi, Şerhu Sahihi Mildim, İV/212
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/4.
[13] İbn Hacer, Fethu'l-Kadîr, U/294
İmam
Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/4.
[14] Sahih: Müsned, V/424. H.no:23490;
Buhâri, Ezan, 145; Ebû Dâvûd, Salât. 116, 177, H.no: 730, 963 (Her iki rivayet
de hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği hadislerdendir); TirmİZÎ, Salât, 78,
H.no;260 (Hadisin Enes'ten de şahidi bulunmaktadır. Ebû Humeyd'in hadisi ise
hasen-sahihtir); 103, H.no:293 (hasen-sahih); 110, H.no:304 (hasen-sahih);
Nesâî, Tatbîk, 6, H.no:1037 (muhtasar olarak); Sehv, 2, H.no:1179 (muhtasar
olarak); İbn Mâce, İkâme, 1, 15, 72, H.no:803 (muhtasar olarak), 862-863, 1061;
Dârimî, Salât, 70, 92, H.no:1313, 1363. Hadis için bk. Müsned Trc.
H.no:480/1350.
[15] Şeklinde ha noktalı (mıTcern) olursa,
dikti anlamına gelir. (Bk. İbnü'1-Esîr, Nihâye,
III/408);
Bazı rivayetler de bu şekildedir. (Bk. Nesâl Tatbik, 48; İbn Mace, İkame, 72;
İbn Hb
[16] Aynı sahabiden gelen Ebû Dâvûd
rivayetinde 'İki rekâtı bitirip kalktıktan sonra' şeklindedir. (Bk. Ebû Davûd,
Salât, 114, H.tıo: 730)
[17] Verik baldır ve üst kısmıdır.
Teverruk (üjjdı) baldırın üstüne oturmaktır. Bk. Râzİ
Muhtar,!
17-718; Karahisarî bunu, sol yanı üstüne oturup iki ayağını sağ tarafından
çıkartmak, şeklinde terceme etti. (Bk. Ahterî-i kebîr, 1/172)
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/5-6.
[19] Sahih: Müsned, 111/279, H.no:13908;
Benzer rivayetler için bk. ffl/269, H.no:13776; IH/274, H.no:13829-13833;
m/234, H.no:13387; III/231, H.no:13353; m/178, H.no:12757; IH/170, H.no: 12669;
IH/130, H.no:12261; m/291, H.no:14029; III/109, H.no:12005; IH/115,
H.no:12087-12088; m/214, H.no:13165; Buharı, Ezan, 141; Müslim, Salât, 233; Ebû
Dâvûd, Salât, 154, H.no:897; Timim, Salât, 89, H.no:276; Nesâî, İftitâh, 89,
H.no:1026; Tatbik, 16, 50, 53, H.no:1052, 1101, 1108; Sehv, 102, H.no:1361;
îbnMâce, İkâme, 21, H.no:892; Dârimî, Salât, 72,75, H.no:1323,1328. Ahmed b.
Hanbei'in Enes'ten (Radıyallahü anh) naklettiği bir rivayet de şöyledir:
Bk.
Müsned, III/102, H.no: 11936; Benzer rivayetler için bk. HI/154, H.no: 12507;
IH/240, H.no:13461; III/245, H.no:13505 (Mükerreri için bk. III/290, H.no:
14020); Müslim, Salât, 112-113; Ebû Ya'lâ, VII/41, 48, H.no:3952; 3963.
Enes'ten
(Radıyallahü anh) nakledilen değişik konulardaki rivayetler birleştirilerek
değerlendirilebilir: Bk. 34/231. hadis. Ayrıca secde ve saf düzeni ile ilgili
rivayetleri bulunmaktadır, Bk. Müsned, 111/103, H.no:11950; III/125, H.no:
12195; 111/182, H.no:12819.
Ebû
Hüreyre'den (Rudıyaliahü anh) şahidi:
Bk.
Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:901; Ayrıca 656/1526. hadise bk.
Câbir'den (Radıyaltahii anh) şahidi için bk.
661/1531. hadis.
[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/7.
[21] Müslim, Salât, H.no:423; Beyhakî, 11/290
[22] Bennâ, age., IH/161
İmam
Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/7.
[23] Sened:
Sahih:
Müsned, IH/315, H.no:1432l; Benzer rivayetler için bk. III/389, H.no:15116;
I1I/3O5, H.no: 14210; III/336, H.no: 14544:
Tinnizu
Salât, 89, H.no:275 (Bu konuda Abdurrahman b. Şibl, Enes. Berâ', Ebû Humeyd ve
Aişe'den de nakiller vardır. Câbir (Radıyallahü anh) rivayeti ise
hasen-sahihtİr); İbn Mâce, İkâme, 21, H.no:891; Tafaerânî, el-Mu'cemü'I-evsat,
11/203. H.nol731.
Enes
ve Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahu anhüma) şahidi İçin bk. 660/1530. hadis.
[24] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/8.
[25] Sahih: Müsned, 1/320, H.no:2935-2936;
Benzer rivayetler için bk. 1/292, H.no:2662; 1/317, H.no:2909; 1/233,
H.no:2073; 1/343, H.no:3197:
1/352,
H.no:3305; 1/354, H.no:3328; 1/362, H.no:3414; 1/364-365, H.no:3446-3447;
1/267, H.no:2405:
(Erbede
et-Temîmî bu rivayetten de anlaşıldığı gibi İbn Abbas'ın Tefsir'ini nakleden
kişidir) 1/339, H.no:3152; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:899
İbn
Abbas'tan (RadıyaUahu anhüma} nakledilen konu ile ilgili bu rivayetin yanında
misvakla ilgili (159/167. hadis. Bk. Müsned, 1/237, H.no:2125) ve namazda
teşehütte işaret parmağını kaldırma ile ilgili (ki bu konu ileride zikredilecektir)
rivayetleri birlikte değerlendiriniz. Her üç konuyu da İçeren rivayet için bk.
Müsned, 1/339-340, H.no:3152.
Ayrıca
663/1533. hadise bk.
Hadisin
şâhİdleri:
a-Ebû
Saîd'den (Radıyaltahü anh) şahidi: 664/1534. hadise bk.
b-Enes'ten
(Radıyallahü anh) şahidi: 665/1535. hadise bk.
c-Abduliah
b. Arkam el-Huzâî'den (RadıyaUahu anh) şahidi: 666/1536. hadise bk.
d-Câbir'den
(Radıyaltahü anh) şahidi:
Bk.
Müsned, III/294-295, H.no:14071; tbn Huzeyme, 1/326, H.no: 649; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübra, 11/115.
e-Abdullah
b. Mâlik b. Bühayne'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V/345,
H.no:22822, 22820; Buharı, Ezan, 130.
f-Meymûne'denf/îflrfı>pa«öftüûrtfa.>
şahidi için bk. 668/1538. hadis.
[26] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/8-9.
[27] Sahih: Müsned, 1/305, H.no:2782;
Benzer rivayetler için bk. 1/302, H.no:2753 1/317, H.no:29l0 Dâvârf, Salât,
154, H.no:899. Ayrıca şâhidleri için bk. 662/1532. hadis.
[28] Metindeki (^» kelimesi (jw)
anlamındadır ki uzaklaştırdı, açtı manasına gelir. Eğerşeklinde takdir edilirse
karnını yerden kaldırdı anlamında olur, ancak Şeklindeki takdirde ise kollarını
yanlarından uzaklaşnrdı/açtı manasına gelir. Konu dirseklerin Konulmaması
olduğu ve koltuk altı beyazlığının görülmesi cümlesi zikredildiği için kolların
(dirseklerin)
.«uımw
uıuugu ve Koltuk altı beyazlığının görülmesi cümlesi zikredildiği için kolların
(t seklerin) açılması şeklinde terceme edildi. Genel tercih budur. (Bk.
İbnü'1-Esîr, Hikâye, IH/408).
[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/9.
[30] Sahih: Müsned, 111/15, H.no:l 1055;
Benzer rivayetler için bk. ffl/15, H.no:11056 Heysemî, senedinde hakkında
tenkid bulunan İbn Lehîa'nın varlığına işaret eder. Bk. Mecma\ 11/125. İbn
Lehîa ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64. hadis.
Ayrıca
şâhİdleri için bk. 662/1532. hadis. Sened:
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/10.
[32] Hasen: Müsned, III/172, H.no:12694;
Senedinde müphem bir râvi bulunmaktadır. Çünkü Enes'ten (Raüıyallahü anh)
nakleden râvi bilinmemektedir. Fakat hadis şâhidleri ile hasen li ğayrihî
seviyesine yükselir.
Ayrıca
şâhidleri için bk. 662/1532. hadis.
[33] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/10.
[34] Sahih: Mw.vn^, IV/35, H.no:16354;
Diğer rivayetler için bk. IV/35, H.no:16353, 16355; Tirmizî, Salât, 88,
H.no:274 (Bu konuda İbn Abbas, İbn Bühayne, Câbir, Ahmer b. Cez', Meymûne, Ebû
Humeyd, Ebû Mes'ûd, Ebû Üseyd, Seni b. Sa'd, Muhammed b. Mesleme, Berâ' b.
Âzib, Adiy b. Amîra ve Aİşc'den (Radıyallahü anhümj de nakiller vardır.
Abdullah b. Akram rivayeti ise hasendir); İbn Mâce, İkâme, 19. H.no:881;
Humeydî, ü/412, H.no:923; Ahmed eş-Şeybânî, Âhâd, IV/306. H.no:2331; Taberânî.
el-Mu'cemü'l-kebîr, 1/306. H.no:904.
[35] Râvinin sözü için bk. İbn Mâce,
İkame, 19, H No- 881
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/10-11.
[37] Sahih: M«W, IV/303, H.no:18607;
Benzer rivayetler için bk. IV/283, H.no:18402 (669/1539. hadis); iv/294,
H.no:18506; IV/294-295, H.no;18511
Salât,
234; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no:896 Timizi Salât, 87, H.no:271:
Eedir
R^B-U k°nuda VSİI b" Hucr ve Ebû Humeyd'den (Radtyallahüanhüma) rivayet
nakledilmek-J- Bera1 rivayeti ise hasen-sah ih-garibd ir); Aferff, İftitah, 51,
H.norl 102. 1103
Ca'd, s.365, H.no:2510; Tayâlisî, s.99,
H.no:442;/V( , 1/329, H.no:656. 25 Aynca
669/L539. hadise bk.
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/11.
[39] Sened:
[40] Sahih: Müsned, VI/335, H.no:26723;
Mükerrer için bk. VI/332, H.no:26697; Benzer rivayetler için bk. VI/331,
H.no:26688 (448/1318. hadise bk.)
VI/333,
H.no:26710 Müslim, Salât, 237-238; Ebû Dâvûd, Salât, 154, H.no;898; Nesâî,
İftitâh, 52, 88, H.no: 1107, 1145; İbn Mâce, İkâme, 19, H.no:880; Dârimî,
Salât, 79, H.no:1336.
Hadisin
şâhidleri için bk. 662/1532. hadis.
Ayrıca
463/1333 ve 448/1318. hadise bk.
[41] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/11-12.
[42] Meymûne (Radıyallahü anha) annemizden
başka tarikle gelen rivayette şeklinde 'kollarını açtı' lafzıyla zikredildi.
Bk. Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/245, H.no:733; Ebû Avâne, Müsned, 1/502, H.no:
1874,1/535, H.no: 2005
[43] Bennâ, age., 111/281
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/12.
[45] Sened:
Sahih:
Müsned, IV/315, H.no:18742; İkinci rivayet için bk. İV/315, H.no:18741; Benzer
rivayetler için bk. IV/317, H.no: 18758; IV/317, H.no: 18766;
Vâil
b. Hucr'un (Radıyallahü anh) Hz. Peygamber'in namazı ile ilgili olarak diğer
rivayetleri için bk.474-475, 545-546/1344-1345, 1415-1416, 671/1541. hadisler.
Ebû Humeyd es-Sâidî'den
(Radıyatlahü anh) şahidi:
Tirmizî,
Salât, 86, H.no:270 (Bu konuda ibn Abbas, Vâil b. Hucr ve Ebû Saîd'den
(Radıyallahü anhüm) şahidi vardır. Ebû Humeyd es-Sâİdî'nin rivayeti ise
hasen-sahihtir).
[46] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/12-13.
[47] Sahih. Müsned, IV/316, H.no: 18747;
Diğer rivayet için bk. IV/316, H.no:18746; Benzer rivayetler için bk. IV/316,
H.no:18752:
IV/318,H.no:18772:
168 H.no:18769 Mfc/im, Salât, 54; Dâviî^, Salât,
115, 116,
855'
867- n/'-H:n?:I23"728' 737' 932"933< 957> 997' îbn Mâce, İkâme,
3, 14, 15, H.no:810, 35' 39> 41> 92' H'no:1244' 125°- 1255, 1364.
ilgili
olarJ^-' HuCArun (Rad'yall^ü anh) Hz. Peygamber'in (SaUaliahti aleyhi ve
sellem) namazı ile an,* H,ger rivayetleri için bk.474-475, 545-546/1344-1345,
1415-1416, 670/1540. hadisler.
[48] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/13.
[49] Sened:
Hasen:
Müsned, 1/287, H.no:2604; Tirmizî, Taharet, 30, H.no:39 (hasen-garib); İbn
Mâce, Taharet, 54, H.no:447; Dârimi, VudÛ', 30, H.no:706. Ahmed Muhammed Şâkir,
Tev'eme'nin azadlığı Salih'i zayıf sayanların varlığını, bunun sebebi olarak da
ömrünün son döneminde ihtilât ettİğinîn/bunadığının gösterildiğini belirtmiş,
fakat Mûsâ b. Ukbe'nİn hocası Salih'ten ihtİlâtından önce hadis aldığını ve bu
sebeple İbn Hacer'İn de (Bk.Telhîs, s.34) naklettiği gibi Buhârî'nin hadisi
hasen saydığını söylemiştir. Mûsâ b.Ukbe Salih'ten ihtİlâtından önce hadis
almıştır. Bk.Sünen, Taharet, 30, H.no:39; Şevkânî de aynı bilgileri verir. Bk.
Neylü'l-evtâr, 1/169; Bennâ, age., 11/44.
Bu rivayet 288/596 ve
625/1495. hadislerde zikredilmişti.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/14.
[51] Şirazi, Mühezzeb,
1/75; Kâsâni, Bedâi', 1/210; İbn Kudâme, MuğnU 1/554; Meydani, Lübab,
1782; Ebu'l-Hasan el-Malikî, Kifayetü't-taîib, 1/337; Ebû Abdullah el-Abderî,
el-Mevvâk, 1/541
[52] Nevevi, Mecmu, İÜ/554
[53] Ebû Davud, Salât. 838, H.no: 838; Timizi, Salât, 48,
H.no: 268 (Hasen garib); Nesâi, es-Sünenü'l-kübra, 1/229, H.no: 676: İbn Mace,
İkâmetu's-salât, 19, H.no: 882; İbn Huzeyme, 1/318; H.no: 626; Hattabi bu rivayetin
ellerin önce konması ile ilgili rivayetten daha kuvvetli olduğunu belirtti.
(Bk. Bennâ, age., IH/283)
[54] Hakim, 1/349, H.no: 822 (Hakim bu rivayetin Buhari ve
Müslim'in şartı üzere sahih ugunu, herhangi bir illet bulunmadığını zikretti);
Beyhakî, 11/99, H.no: 2464; Yalnız bu vayetın senedinde Alâ b. İsmail
bulunmaktadır, meçhul olan bu râvinin rivayeti tek yolla ve TSh V£ Darekutnî
§ibi alim!er rafından zayıf kabul edilmiştir. Hakim'in tesahülü malumdur 36
sahih demesi tek başına yeterli değildir. (Bk. Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bÛd, m/50)
[55] I/319' H-no: 628- Beyhaki, 11/100,
H.no: 2469; İbn Hacer, bu rivayette nan ibrahim b. İsmail b. Seieme'nin zayıf
olduğunu, bu sebeple rivayetin neshe delil yamayacağını söyledi. (Bk.
Fethu'l-Bâri, 11/291)
[56] udânıe' Muğni, 1/554; Ebu'l-Hasan
el-Malikî, Kifayetü't-talib, 1/337; Ebû Abdullah g-Abderî, ri-Afevvâ*. 1/541
[57] 111/284
[58] 111/284
[59] sebepleri için bk. Şevkâni, Neylü'l-evtâr, 11/283
[60] Nevevi, Şerku Sahihi Müslim, IV/209
İmam
Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık:
6/14-16.
[61] Sened:
Sahih:
Müsned, 1/285, H.no:2584; Mükerrer rivayetler için bk. 11%, H.no:2588, 2590;
İkinci tarik için bk.1/221, H.no:1927 (Bu rivayetin mükerreri: 1/222,
H.nD:1940); Üçüncü tarik için bk. 1/305, H.no:2778; Benzer rivayetler için bk.
1/255, H.nreZMO; 1/279-280, H.no:2527; 1/286, H.no:2596; 1/324, H.no:2985;
1/270, H.no:2436; 1/292, H.:.,:2658:
Ebû
Hanîfe, Müsned, s.134; Buhârî, Ezan, 133-134, 137-138; Müslim, Salât, 227-230
Ebû
Dâvûd, SalâL 151, H.no:889-890
'
Jıi); Tirmizî, Salât, 87, H.-ü:273 (hasen-sahih); Nesâî,
Tatbik, 40, 43-45,56-58,
H.no: 1091, 1094-1096, 1111, 1113; İbnMâce, fkbte, 19,67,H.no; 883-884, 1040;
Dânmf, Salât, 73, H.no: 1324-1325. Sa'd'dan (Radıyallahü anhj şahidi:
[62] Bu ek için bk. Nesâi, Sııcûd, 45, H.no: 1096
[63] Bennâ, age., 111/285
[64] İbn Hacer< Fethu'J-Bâri, 11/297
[65] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/16-17.
[66] Kâsâni, Bedâi', 1/105; Nevevi, Mecmu,
111/423; İbn Kudüme, Muğni, 1/555; İbn Hacer, age. 11/296-297
[67] Sehnûn, Müdevvene, 1/73; Desûki, Haşiye, 1/240
[68] Nevevi, Mecmu', III/426-428; İbn Kudâme, Muğni, 1/555;
Desûki, Haşiye, 1/240
İmam
Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/17-18.
[69] Sahih: Müsned, 1/206, H.no:1764;
Benzer rivayetler için bk. 1/206, H.no:1769, 1765; 1/208, H.no:1780:
Müslim,
Salât, 231; Ebû Dâvûd, Salât, 151, H.no:891; Tirmizî, Salât, 87, H.no:272
(Hasen-sahih olan hadis İbn Abbas, Ebû Hüreyre, Câbir ve Ebû Saîd'den de
nakledilir); Nesâî, İftitâh, 41, 46, H.no:K)92, 1097; İbn Mâce, İkâme, 19,
H.no:885; Ebû Ya'lâ, XII/51-52, H.no: 6693; Bezzâr, IV/146, H.no: 13 19;
İbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) şahidi için bk. 673/1543. hadis.
İbn
Mes'ûd'dan (Radıyallahü anlı) şahidi:
Bk.
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebır, lX/266, H.no:9326. Heysemî râvilerİnin sahih
hadis ricalinden olduklarını söyler. Bk. Mecma\ 11/127.
[70] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/18.
[71] Sahih: Müsned, IV/78, H.no: 16659;
Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bulûğu'!-emânî, III/286.
Zevâid'den olan bu rivayete Heysemî değinmemiştir, daha doğrusu biz bu rivayeti
Mecma'u'z-zevâid'de bulamadık.
Ebû
Hasen el-Mâzinî el-Ensârî el-Medenî'nin (Radıyatlahü ank) isminin künyesi
°'duğu, ayrıca isminin olmadığı iddia edildiği gibi, isminin Temim b. Abdiamr
olduğu da ifade edilmektedir. İmam Mâlik'in şeyhi olan bu sahâbî Akabe ve
Bedir'de bulunmuş olduğunu ifade eder. Bk. İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, VI/70-71,
Trc.no:5813; İbn Hacer, eUsâbe, IV/1632, Trc.no:2915.
[72] Amr b. Yahya'nın dedesi. (Bk. Bennâ, age., III/286)
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/19.
[74] Razi, Muhtaru 's-Sıhâh, 605
[75] ibn Hacer, Fethu'l-Bâri, VI/486
[76] Ahmed b. Hanbel, 1/304; Müslim,
Salât, 232 (492); Ebû Davud, Salât, 88, H.no: 647; Nesâi, l^Sünenü'l-kübra,
1/235, H.no: 701
[77] Ibnü'1-Esir, Nihaye, IV/149
[78] Şerhu Sahihi Müslim, IV/209
[79] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/19-20.
[80] H.nü:232Ü; Benzer rivayetler için bk.
1/265, H.no:2384-2385; 1/303, H.na2760; 1/320, H.no;2940; 1/354, H.no:3327 (Bu
benzer rivayetlerin hepsinin senedi za>.-_-. Çünkü senedlerinde Hüseyin b.
Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas bulunmaktadır. Bu râvi ayıttır. Heysemî:
"Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin Evsat ve Kebîr'irıde nakl=: ;n
hadisin Ahmed b. Hanbel isnadı sahih hadis ricâlindendir" der. (Bk.
Mecma', 11/48) Hâl:.,.; Hüseyin sahih hadis ricalinden biri değildir);
Heysemî'nin Taberânî'nin Evsat'ına nisbaettiği ve hasen hükmü verdiği rivayet
de şöyledir: "Rasûluiiah yünlü bir elbiseye bürünmüş, :.!nde bir
bastonuyla/ asasıyla, Üsâme b. Zeyd'e de dayanmış bîr vaziyette yanımıza çıka
geld Bastonu önüne diktirdi. Sonra ona doğru namaz kıldı." Bk. age.,
11/50; Beyhakî, es-Sütm'l-kübrâ, 11/108.
Teveşşuh
kelimesinin anlamı için bk. 379/1249. hadisin dipnotu.
Enes'ten
(Radıyallahu anlı) şahidi için bk. 677/1547. hadis.
Abdullah
b. Abdurrahman'dan i Radıyallahu anlı) şahidi için bk. 678/1548. hadis.
Ayrıca 385/1255 ve
679/1549. hadislere bk.
[81] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/20.
[82] Sened: »
Salüh:
Müsned. 1TJ/100, H.no:I1909; Buhârt, Salât, 23; Mevâkît, 11; Amel, 9; Müslim,
Mesâcid, 191- Ebû Dâvûd, Salât, 92, H.no:660; Tirmîzî, Cuma. 58. H.no:584;
Nesât, Tatbik, 59, H.no: 1114; İbnMûce, İkâme, 64, H.no: 1033; Dârimî, Salât,
82, H.no:1343.
İbn
Abbas'tan (Radıyallahu anhüına) şahidi için bk. 676/1546. hadis.
Abdullah b.
Abdurrahman'dan (Radıyallahu anh) şahidi için bk. 678/1548. hadis.
[83] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/21.
[84] Sened:
Hasen:
Müsned, IV/334-335, H.no:18855; ibn Ebî Şeyhe, 1/237-238. H.no:2728; ibn Mâce,
İkâme, 64. H.no:lÜ31 (İbn Ebî Şeybe'den aynı sened ve metinle nakleder); Ahmed
eş-Şeybânî, Âluul, ÎV/165. H.no:2146: Bûsırî Abdullah b. Abdurrahman'ın hadisi
babası ve dedesi (Sabit b. es-Sâmit) aracılığı iie naklettiğini, senedinde İki
râvi düştüğü için isnadının mu'dal olduğunu söyier. Bk. Misbûhu'z-zücâce.
1/124; Senedinde yer alan İsmail b. Ebû Habîbe'nin de zayıf sayılması sebebiyle
hadisin isnadı zayıftır. Taberânî, İbn Huzeyme ve Ahmed eş-Şeybânî hem muttasıi
bîr senedle, hem de mutâbi bir râvi ile nakleder:
Bk.
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 11/76, H.no:1344; M Huzeyme, 1/336, H.no: 676
Ahmed
eş-Şeybânî, Âhâd, İV/166, H.no:2147 Ayrıca Beyhakî zayıf isnadla İbn Abbas'tan
nakledilen şahidine de yer verir:
Bk.
csSünenü'l-kübrâ, 11/108. Hadis şâhidleri ile kuvvetlenir.
bdui]an
b Abdurrahman'ın (Radıyallahu anh) sahâbiden olup olmadığı tartışılmıştır.
İbnü'l-. e'"Cezerî onun sahâbî olduğunu ve sadece burada verilen hadisin
kendisinden nakledildiğini söyler. Bk. Üsdü'l-ğâbe, III/301, Trc.no:3047.
Babası Abdurrahman b. Sabit b. es-Sâmit. ^uharı'ye göre sahâbiden, Müslim'e
göre tabiînden sayılmıştır. Dedesi Sabit b. es-Sâmit el-ITl/lo"
el"Eşheiî de sahâbidendir. Câhiliye döneminde öldüğü de iddia
edilmektedir. Bk. age.. Eb~ T!cno:32?8'-1/444-445. Trc.no:556. Ahmed b. Hanbel
bu sahâbinin hadisini Abdullah b. I Habîbe başlığı altında vermiştir. Bu sahâbî
Küba Mescidi cemaatindendir. İlgili rivayet Çln bk- Müsned Trc.H.no: 405/1275.
Enes'ten
(Radıyallahu anh) şahidi için bk. 677/1547. hadis.
ibn
Abbas'ıan (Radıyallahu anhüma) şahidi için bk. 676/1546. hadis.
[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/21-22.
[86] Hasen: Müsned, 1/265, H.no:2385;
Benzer rivayetler için bk. 1/256, H.no:2320; r/303, H.no: 2760; 1/320,
H.no:2940; 1/265, H.no: 2384; 1/354, H.no:3327. (Bu rivayetlerin hepsinin
senedi zayıftır. Çünkü senedlerinde Hüseyin b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas
bulunmaktadır. Bu râvi zayıftır. Heysemî: "Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve
Taberânî'nin Evsat ve Kebîr'inde nakledilen hadisin Ahmed b. Hanbel isnadı
sahih hadis ncâlindendir" der. (Bk. Mecma\ 11/48) Hâlbuki Hüseyin sahih
hadis ricalinden biri değildir); Heysemî'nin Taberânî'nin Evsat'tna nisbet
ettiği ve hasen hükmü verdiği rivayet de şöyledir: "Rasûlullah yünlü bir elbiseye
bürünmüş, elinde bir mızrakla, Üsâme b. Zeyd'e (Raâıyallahü cnihûm) de dayanmış
bir vaziyette yanımıza çıka geldi. Mızrağı önüne diktirdi. Sonra ona doğru
namaz kıldı." Bk. age., ü/50; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, U/108.
Ayrıca
385/1255 ve 676/1546. hadislere bk.
[87] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/22.
[88] Hasen: Müsned, 1/32, H.no:217;
Tayâ'lisî, s.l3,H.no:70 (Ahmed b. Hanbel hocası EbÛ Dâvûd et-Tayahsînm bu
isnadı ile nakleder. Fakat hocasının eserinde kısmı bulunmamaktadlr); Makdisî,
Muhtara, 1/236, H.no:'l31 (ieyyin/zay.f bir isnadla ve Ahmed b. Hanbel'in
senedi ile nakleder); 1/237, H.no:132; Beyhakî, es-Sünenül-kübrû,
[89] III/182. Heysemî, senedindeki Seyyar
b. Ma'rûr/Mağrûr'un meçhul biri olduğunu söyler. Bk. Mecma', 0/9-10. Fakat
hadisin mütâbî ve şahidi bulunmaktadır: Mütâbi olan bu rivayet mevkuftur. Bk.
Beyhakî, age., 111/183; /ön EbîŞeybe, 1/237,
H.no:2726
AbdürrezzaJc, 1/398, H.no:1556; III/233,
H.no:5465
(Şa'bi, Hz. Ömer'den nakleder); 01/234, H.no:5469.
Ahmed
Muhammed Şâkir bu rivayetin sahih olduğunu söyler. İbn Hazm'ın Muhalla'ında
UV/84)
geçen Ahmed b. Hanbel'in bir başka İsnadını verir ve onun sahih olduğunu iddia
eder.
Ahmed
Muhammed Şâkir işle bu rivayeti Müsned'de bulamadığını belirtir. İbn Ömer'den
(Rcıdıyailahıi anhünuı) şahidi:
Bk-
Beyhakî, age., 01/182.
İmam
Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık:
6/22-23.
[90] ibn Ebı Şeybe'deki bir rivayet
buradaki sözlerin Hz. Ömer'e ait olduğunu göstermektedir:
Seyyar
b. Ma'rûr'dan (Radıyallahü anh): Hz. Ömer yolda namaz kılan bir topluk gördü ve
onlara:
Mescitte
namaz kılın!1 dedi. (İbn Ebî Şeybe, 11/169, No: 7745) Musned'İn
Şuaybü'l-Arnavud tahriçlİ nüshasında da Hz. Ömer'in sözü olarak geçmektedir.
Bk. 1/342
İh H-ı, Heysem' râvilerden Seyyar'm meçhul
olduğunu belirtti. Bk. Mecmeuz'-zevâid, 11/10; 63 "Hıbbarı sika olarak
zikretti. Bk. Sikât, IV/334, No: 3203
[91] İbn Ebi Şeybe, 1/237, No: 2726;
Beyhaki, m/182, No: 5419 (Azimâbâdî isnadının sahih olduğunu belimi.
BkAvnü'l-Ma'bûd, IV/201)
[92] Mııhammed, Asi, 1/199; Sehnûn, el-Müdevvenetü'l-kübra,
1/147; Şirazi, Mühezzeb, 1/115: Kâsâni. Bedâi', 1/210; İbn Müflıh. Mübdi',
11/154-155; İbn Hacer, Fethu'i-Bâri, 11/560
İmam
Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık:
6/23-24.
[93] Sened: j
Sahih:
Mihneti 11/339-340. H.no:8458; Benzer rivayet için bk. 11/417, H.no:9370:
Tirmizt,
Salât, 96, H.no:286 (Tirmizî rivayetin bu isnadla garib olduğunu, fakat şu isnadın
bundan daha sahih/sağlam olduğunu belirtir:
Dâvöc/,
Salât, 155, H.no:902; //âfam, 1/352, H.no:834 (Müslim'in şartına/râvisine göre
sahihtir); İbn Hıbbân, V/246, H.no:19[8; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, II/l 16.
[94] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/24.
[95] Musned, V/108. H.no:20950; Diğer
rivayet: V/1I0, H.no:2096i; Müslim, Mesâcid, 189; Nesâî, «vfflft, 2, H.rıo:495;
İbn Mâce, Salât, 3, H.no:675; Humeydî, 1/83, H.no:352; Taberânî, el-~U
cemü''-kebîr, İV/78. H.no:3698; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/438 (Sahih, bk.
Musned "e. IV.Cild, H.no: 103/973)
[96] Ablurrezzak, 1/401, No: 1569-1570; İbn Ebi Şeybe,
1/240, No: 2755-2766
[97] Abdurrezzak, 1/400, No: 1564 (İbn
Kayyim, senedde metruk bir ravi olduğunu belirtti. Bk.FeyZu-lKdiV/l42)
[98] abduullah, 1/400, No: 1566-1567; İbn Ebi Şeybe, 1/239,
No: 2747-2754
[99] el:Mudevvenelü'l-kübra, 1/74-75;
Nevevi, Mecmu', 111/524; İbn Kudame, Muğnı, ^t- DesÛkî, Haşiye, 1/252-253;
Meydani, Lübub, 1/82
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/24-25.
[101] Sened:
Sahih:
Müsned, 1/94-95, H.no:729; Diğer rivayet için bk. 1/102-103, H.no:803; 1/119,
H.no: 960 (633/1503. hadis); Mâlik, Saİât, 17; Müslim, Müsâfirûn, 201-202; Ebû
Dâvûd, Salât, 119, H.no:760; Vitir, 25, H.no:1509; Tirmizî, Salât, 82. H.no:266
(İbn, Ömer, İbn Abbas, İbn Ebî Evfâ, Ebû Cuhayfe ve Ebû Saîd'den (Radıyallahü
anhüm) şahidinin de bulunduğunu söyleyen Tirmizî, Hz. Ali rivayetinin
hasen-sahİh olduğunu ifade eder); Deavât, 32, H.no:342t-3423 (hasen-sahih);
Nesâî, İftitâh, 17. H.no:895; Tatbik, 67, H.nu:l 124; İbn Mâce, İkâme, 15. 70.
H.no:864, 1054; Dârimİ Saiât, 33. 71. H.no: 1241, 1320.
Rükû'da
okunan dua ile ilgili rivayet için bk. 633/1503. hadis.
Rükû'dan
sonra okunan dua ile ilgili rivayet için bk. 649/1519. hadis.
Hadisin
tam metni için bk. 511/1381. hadis.
Câbirb.
Abdullah'tan (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk.
Afesâf, Tatbik, 68, H.no:1125;
Muhammed
b. Mesleme'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk.
Nesâî, Tatbik, 68, H.no: 1126;
Rüku ve secde duaları
ile ilgili diğer rivayetler için bk. 610/1480. hadisin tahrici.
[102] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/26.
[103] Sened:
Sahih:
Müsned, 1/284, H.no:2567; Benzer rivayetler için bk. 1/343, H.no:3194 (sonunda
şu ziyade ile nakledilir: 1/358, H.no:3372; 1/373, H.no:3541; 1/369,
H.no':3490; 1/347, H.no:3243; 1/354, H.no:3324; 1/357, H.no:3359; Buharı,
Deavât, 10; Müslim, Müsâfirûn, 181-193 (Bİr rivayetinde ise şu şekildedir:
£tiî
Oâvıîrf, Taharet, 79. H.no:202; Taiavvu', 26. H.no: 1353. 1357; Nesâî, Tatbik,
63, H.no: 1119, İbn Mâce, İkâme. 23. H.no:898.
Taberânî
rivayeti ise bütün rivayetleri bir araya getirmiş gibi görünmektedir:
Bk.
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XII/20, H.no:12349; Heysemî, hadisin Taberânî
tarafından nakledildiğini, senedinde Ubeyd b. İslıak el-Attâr'ın bulunduğunu,
bu râviyi İbn Maın ve diğerlerinin zayıf saydığını, Ebû Hâtim'in ise bu zata
olumlu baktığını söyler. Bk. Mecma', 11/275.
İbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhüma) nakledilen 364/672, 366-367/674-675 ve
1020/1890. hadislere bk.
Ayrıca bk. 175/488,
610/1480. ve 639/1509. hadisler.
[104] Metinde kelimeleri geçmektedir.
Kisaî'nin belirttiğine göre Cefne adlı kap Kas'a'dan daha büyüktür, Kaş'a ise
yaklaşık on kişiyi doyuracak büyüklükte bir kaptır. Bk. Nevevi, Şerhu Sahihi
Müslim, XlV/37; Hz. Peygamber döneminde kulandan diğer kaplar için bk. Müsned
Trc. H. no: 26/334
[105] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/27-28.
[106] Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, IV/162; MübarekpÛrî,
TuhfetÜ'l-Ahvezi, K/261-262
[107] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, VI/45
[108] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/28.
[109] Sened:
Sahih:
Müsned, VI/209, H.no:25633; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel tarafından
nakledildiğini, râvüerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 11/127-128;
X/110. Heysemî, Ebû Ya'lâ'nın (Müsned, VÎII/121-122, H.no:4661) Hz. Âişe'den
(Radıyallahü anha) bir başka rivayetine daha yer verir. Bu rivayetin senedinde
Osman b. Atâ' el-Horasânî'nin bulunduğunu, bu râviyi de EJuhaym'in sıka,
Buharı, Müslim, İbn Main vd. âlimlerin ise zayıf saydığını söyler:
Bk.
age., 11/128.
Hz.
Âişe'den (Radıyallahü anha) farklı secde duaları da nakledilmiştir. İlgili
rivayetler 'Çin bk. 637/1507 ve 685/1555. hadisler.
Zeyd
b. Erkam'dan (Radıyallahü anh) şahidi:
[110] Bennâ, age.. 111/292
[111] Bk. Müsned Trc. H.no: 685/1555
tahrici.
İmam
Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/29.
[112] Sahih: Müsned, VI/151. H.no:25056;
Diğer rivayet için bk. VI/147, H.nü:2502Ü; Benzer rivayetler için bk. VI/49,
H.no:24105; VI/190, H.no:25443; VI/1Ü0, H.no:24566; VI/43, H.no: 24045
(637/1507. hadis); Abdürrezzâk, 11/161; Buharı, Ezan, 123, 139; Meğâzî. 52;
Tefsir, 110/2; Müslim, Salât, 217-220; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:877; Nesâî,
İftitâh, 10. 64-66, H.no: 1045. 1120-1121, 1122-1123; İbn Mâce, İkâme, 20,
H.no:889.
Hz.
Âişe'den (Radtyatlahiianha) farklı secde duaları da nakledilmiştir. Bunlardan
biri şudur:
Müsned,
VI/201, H.no;25531; Diğer rivayet:
VI/58,
H.no:24l93 (Ahmed b. Hanbel hocası İbn Nümeyr kanalı ile naklettiği rivayetin
senedinde Ebû Hüreyre bulunmamaktadır); Mâlik, Kur'ân, 31; Müslim, Salât, 222;
Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:879; Tirmizî, Salât, 75, H.no:3493 (hasen-sahih)
Nesâî, Tatbik, 47, 71. H.no:l098, 1128; İbn Mâce, Duâ, 3, H.no:3841;
Dârekııtnî, 1/143.
Diğer
rivayetler için bk. 637/1507 ve 684/1554. hadisler.
[113] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/30.
[114] Müslim, Salât, 222 (486); Timizi. Daavât, 75, H.no:
3493; Nesâi, es-Sünenü'l-kiibra, 1/98. H.no: 158; İbn Huzeyme, 1/329, H.no:
655; İbn Hihhan, 1/335, H.no: 671
[115] Bk. Azimâbâdi, Avnü 'l-Ma 'bûd, 111/93
[116] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/31.
[117] Sahih: Müsned, 11/421, H.no:9415;
Müslim, Salât, 215; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:875; Nesâî, iftitâh, 78, H.no:l
135; Ebû Ya'lâ, X1I/12, H.no:6658; Mu'cem, 1/85, H.no:73. Peygamberimizin
secdede okuduğu dualardan biri şu İdi:
Bk.
Müslim, Salât, 216; Ebû Dâvûd, Salât, 148, H.no:878.
[118] Burada mahzuf bir haberin
mübtedassdır, hazf sebebi olan hâl cümlesinin (j*u y.) onun yerine gelmesi ile
haberden istiğna edilmiştir. (Bk. Azimâbâdî, Avnü 'l-Ma 'bûd, IH/90)
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/31-32.
[119] Nevevi, Şerhu Sahihi Müslim, İV/200
[120] Nam, es-Sünenü'l-kübra, 1/482, H.no:
1544, Miicteba, Mevakîl 35, H.no: 1, 279, 280; Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel,
IV/111-112, 385; Müslim, Müsâftrûn, 294, (832); Ebü Dâvud, Salât 299, H.no:
1277;
[121] Nevevi, age.,VI/l 16
[122] Nevevi, age., İV/198
[123] Müslim, Salât, 216 (483); EbÛ Davud, Salât, 152 H.no:
878; İbn Huzeyme, 1/335, H.no: 672
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/32-33.
[125] Sened:
Sahih:
Müsned, VI/194, H.no:25493; Benzer rivayet için bk. VI/31, H.no:23912 cümlesine
(^JgAr) ziyadesiyle; Rivayetlerden bir kısmı da.özet olarak nakledilmiştir:
VI/171. H.no:25258 VI/281, H.no:26280; VI/110, H.no:24672; Vl/110, H.no:24672
(518/1388. hadis)'; VI/281, H.no:26280; VI/I71, H.no:25258:
VI/194
Hno-25493- VI/31, H.no:239L2 Müslim, Salât, 240; Ebû Dâvûd, Salât, 122.
H.no:783; İbn Mâce, İkâme. 4. 16,22, H.no:812, 869 (muhtasar olarak 893.
Danml Salât, 31,
H.no:1239; Senedde yer alan Hüseyin, Hüseyin b. Zekvân ^ Muallim'dir (v.
145/762). Büdeyl ise Büdeyl b. Meysera el-Ukaylî'dır (v. 130/747). de sahih
hadis ricâlindendir. Müslim'in rivayeti de bu râviler kanalı ile nakledilmiştir
Ayrıca bk. 472/1342 ve 5 İH/1388, hadisler
[126] Metinde şeklinde geçmektedir. Bu
otsruş şekli; insanın kalçalarını İncikleri
arasından yere koyması
ve elleriyle yeri tutmasıdır ki tıpkı köpek ve diğer yırtıcı hayvanların
oturuşu gibi. (Bk. Nevevİ, Şerhu Sahihi Müslim, İV/214
[127] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/33-34.
[128] Sahih: Müsned, III/4Ü7, H.no:15307;
Heysemî, sened ndeki râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma MI/130.
Abdurrahman
b. Ebzâ el-Huzâî. Nâfı' b. Abdılhâris'in azadlığıdır. Sahâbî olup olmadığı
ihtilaflıdır. Buhârî sahâbî oluşunu tercih eder. Aımed b. Hanbeİ'in 22
rivayetle bu zâta yer vermiş olması onun sahâbî oluşunu teyid eder. Hz. A!İ
kendisini Horasan'a vali olarak atadı. Rivayetlerinin çoğunu Hz. Ömer ve Übey
b. Ka'b'can nakleder. Hz. Ömer onun hakkında: "Allah'ın Kur'ân'la
yücelttiği kimselerden biri de Abd-i ıran man b. Ebzâ'dır" der.
Muâviye'nİn halifeliği döneminde vefat etti. Bk. İbnu'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe,
III/419-420, Trc.no:3266.
Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahiiaııh) şahidi için b<. 481/1351. hadis.
Ayrıca
rivayet 473/1343. hadiste zikredilmiştir.
[129] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/34-35.
[130] Sahih: Müsned~V3\5, H.no:289o! Diğer
rivayet için bk. 1/371, H.no:3514; Ebû Dûvûd, Salât, 141, H.no:85ü {jy, Timizi
Salât, 95. H.no:284 (Hadis garıbd.r. Hz. Ali'den de rivayet nakledilmiştir. İbn
Abbas (Radtyaliahü anhüma) hadisi şeklinde nakledilmiştir); İbn Mâce, İkâme,
23, H.no:898 lafzı İle nakledilmiştir.
Ayrıca
bk. 639/1509. hadis.
[131] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/35.
[132] Bu mana için bk. Mübarekpûrî,
Tuhfetü'l-Ahvezi, 11/141; Münâvi, Feyzu'l-Kadir, 11/145
[133] Şirazî, Mühezzeb, 1/77; Kâsânî, Bedâiu's-sanâi',
1/162; Nevevi, Mecmu, İÜ/440; ibn Kudame, Muğni, 1/562-563; Desûkî, Haşiye,
1/298
[134] Ahmed b. Hanbel, V/398; Nesai, es-Sünenü'l-kübm,
1/433, H.no: 1378, 1/434 H no- 1379-İbn Mace, Edeb, 57, H.no: 3814
[135] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/35-36.
[136] Sened:
Sahih: Müsned, HI/436.
H.no:15536; İkinci rivayet için bk. V/53-54, H.no:2Ü418 (477/1347. hadis);
Benzer rivayetler için bk. V/53, H.no:20410, 20414-20416- HI/436 H.no:15537;
m/436-437, H.no:15541 (493/1363. hadis); Buhârİ, Ezan, 84; Müslim, Salât,
24-26' EbÛDâvûcİ Salât, 116, H.no:745; Nesât îftitâh, 4, 85, H.no:878-879,
1022, Tatbîk, 18, 36, H.no:1054 1083; ibn Mâce, İkâme, 15, H.no:859; Dârimî,
Salât, 41, H.no:1254 Ayrıca bk.493/1363 ve 477/1347. hadis.
[137] Mbennâ, age., IH/150
[138] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 6/36-37.
[139] Halil, Muhtasar, 21-22; Şîrâzî,
Mühezzeb, 1/78; Zerkeşî, Şerh ale'l-Hırakt, 1/313-315
[140] Buharı, Meğazİ, 53
[141] İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğabe, IV/234-235; İbn Abdilber,
İstîâb, III/l 179, H.no: 1922; İbn
Hacer, îsabe, III/176. H.no: 6852
[142] Kâsânî, Bedaiu's-sanâi', 1/210-211