44 KASAME KİTABI. 1

1. Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması. 1

2. Kasden Adam Öldürmede Kan Davacılarından Yemin Etmeleri Caiz Olanlar. 3

3. Hataen Adam Öldürmede Yemin (Kasame). 4

4. Kasamedk Miras. 4

5. Kölelerde Kasame. 5

 

 

44 KASAME[1] KİTABI

 

1. Yemine Ölü Sahiplerinden Başlanması

 

1. Ebu Hasme oğlu Sehl'den: Kabilemin büyüklerinden bir kısım adamlar bana şöyle haber verdi: Sehl oğlu Abdullah ile Mu-hayyisa, maruz kaldıkları fakirlikten dolayı (hurma satın almak için) Hayber'e gittiler. Orada Muhayyısa'ya gelinerek Sehl oğlu Abdullah'ın öldürülüp bir kuyuya atıldığı haber verildi. O da Ya-hudiler'e gidip:

«— Vallahi onu siz Öldürdünüz» dedi. Onlar da:

«— Vallahi onu biz öldürmedik» dediler. Bunun üzerine Muhayyısa geri döndü. (Medine'ye) kavminin yanına gelerek durumu onlara haber verdi. Sonra Muhayyısa, büyük kardeşi Huveyyısa[2] ve (maktulün kardeşi) Abdurrahman, Resûlullah

(s.a.v.)'a geldiler. Hayber'den gelen Muhayyısa konuşmak iste­yince, Resûlullah (s.a.v.) yaşlı ağabeysin! kasdederek,

«— Söz hakkını büyüğe ver, büyüğün konuşsun» dedi. Bunun üzerine önce Huveyyısa, sonra da Muhayyısa konuştu. Da­ha sonra Resûlullah (s.a.v.):

«— (Yahudiler) ya maktulün diyetini öderler ya da bize harp ilân etmiş olurlar» dedi. [3]ve Hayber Yahudilerine bu hu­susu yazıyla bildirdi. Onlar da:

«— Vallahi onu biz öldürmedik» diye cevap yazınca, Resûlul­lah (s.a.v.) Huveyyısa, Muhayyısa ve Abdurrahman'a:

«— Adamınızın kan bedeline hak kazanmak için (onu Yahudilerden birinin Öldürdüğüne) yemin eder misiniz?»

dedi. Onlar;

«— Hayır» deyince, Resûlullah (s.a.v.):

«— Yahudiler sizin iddianızı red için yemin etsinler mi?» dedi. Onlar da:

«— Yahudiler müslüman değil ki (yeminlerine inanalım)» de­yince, Resûlullah (s.a.v.) maktulün diyetini kendi yanından ver­meyi kabullendi ve yüz dişi deve gönderdi. Hatta develer onların evine kadar götürüldü.[4]

Sehl der ki: «Bunlardan kırmızı bir dişi deve beni tepti».[5] Malik der ki: Hadisteki fakir kelimesi, kuyu demektir.

 

2. Yesâr oğlu Büşeyr anlattı: Sehl oğlu Abdullah el-Ensârî ve Mesud oğlu Muhayyısa, Hayber'e gittiler. Oraya varınca işlerini takip etmek üzere ayrıldılar. Sehl oğlu Abdullah öldürüldü. Mu­hayyısa, Medine'ye geldi. Daha sonra kendisi, kardeşi Huveyyısa ve Sehl oğlu Abdurrahman, Resûlullah (s.a.v.)'e geldiler. Ölünün kardeşi olduğu için Abdurrahman konuşmak isteyince Resûlul­lah (s.a.v.):

«—Sözü büyüğe bırak, Önce büyüğün konuşsun» buyur­du. Böylece Huveyyisa ile Muhayyisa konuşup Sehl oğlu Abdul­lah'ın öldürülmesini anlattılar. Resûlullah (s.a.v.) de kendilerine:

«—Adamınızın kan bedelinin size verilmesi için elli ye­min eder misiniz?» deyince onlar:

«— Öldürüldüğünü görmedik ve yanında değildik» dediler. Resûlullah (s.a.v.):

«— O halde elli yemin ederek Yahudiler sizin iddianız­dan kurtulur»[6] buyurunca, onlar:

«— Ya Resûlullah kâfir kavmin yeminlerini nasıl kabul ede­riz» dediler.[7]

Said oğlu Yahya der ki: Yesar oğlu Büşeyr, maktulün diyetini Resûlullah (s.a.v.) kendi verdi, dedi.

îmam Malik der ki: Bizdeki ittifaka göre alimlerin geçmişte ve yeni üzerinde ittifak ettikleri ve benim de güvendiğim kimselerden işittiğim şey, kasâmede önce davacıların yemin etmeleridir. Kasa-me ancak şu iki şeyden biriyle gerekir: Ya maktul, ölmeden önce kan bedelim falana aittir, (beni şu vurdu) der, ya da ölü sahipleri şüpheli delil getirir. Katil zanlısıyla ilgili delil kesin değilse, bu, davacıların davalı aleyhine yemin etmelerini gerektirir. îşte bize göre kasame ancak bu iki şeyden biriyle olur.[8]

imam Malik der ki: Bize göre kasden veya hata yoluyla olduğu iddia edilen ölüm olayında tatbikatın böyle olmasında ve insan­ların muamelelerinde kasameye Ölü sahiplerinin başlamasında ihtilâf yoktur.

îmam Malik der ki: Davacılar (kasden öldürme davasında) yemin ederlerse, ölülerinin kanına hak kazanırlar ve aleyhinde yemin ettikleri öldürülür[9] Kasame'de ancak bir kişi öldürülür,

iki kişi öldürülmez. Kan sahiplerinden yani maktulün akrabala­rından elli kişi elli yemin eder. Şayet sayıları elli kişiden az olur veya bir kısmı yemin etmekten kaçınırsa, diğerlerine tekrar yemin teklif edilip elli yemine tamamlanır. Ancak maktulün affetme yet­kisi olan yakınlarından biri yemin etmekten çekinirse o zaman kan davası düşer.

îmam Malik der ki: Ölünün yakınlarından katili affetme yet­kisi olmayanlardan biri yeminden kaçınırsa, diğerlerine tekrar yemin ettirilir. Şayet affetme yetkisi olanlardan biri yemin etmek istemezse, bir kişi de olsa Ölünün diğer sahiplerine tekrar yemin ettirilmez. Ölü sahipleri böylece yemin edince, bu defa davalılara yemin teklif edilir. Onlardan elli erkek (kendileri öldürmedikleri­ne ve öldüreni bilmediklerine) elli yemin eder. Şayet davalılar elli kişiden az ise, yemin edenlere tekrar yemin ettirilir. Davalı sadece bir kişi ise, o elli yemin eder ve kurtulur.[10]

imam Malik der ki: Öldürme hadisesindeki yemin ile diğer hususlardaki yeminler farklıdır. Çünkü biri diğerine borç verince hakkını vesika ve delille sağlama bağlamak ister. Ama birini Hdürmek isteyen bunu bir topluluk içerisinde yapmaz, tenha yer ar. Delille sabit olmayan yerde kasame olmasa ve kasame de diğer hukuki muamelelerde yapıldığı gibi yapılsa o zaman ölüle­rin kanları boşa gider, zayi olur ve bu şekildeki hükmü bilenler insanların kanını akıtıp öldürmeye cesaret ederlerdi. İnsanların adam Öldürmekten kaçınması ve katil zanlısının da bu gibi durumda maktulün sözü ile sorumlu tutulmaması için kasamede öldürülenin sahiplerinden başlanılması gerekli kılındı.

imam Malik der ki: Az sayıda bir topluluk maktulü Öldürmek­le itham edilip de ölü sahipleri bunların yemin etmelerini teklif ederlerse, onlardan her biri kendi adına elli yemin eder, yoksa elli yemin bunların sayısına taksim edilmez.

îmam Malik der ki: Bu konuda işittiğim sözlerin en güzeli bu­dur.

îmam Malik der ki: Kasame (yemin etmek) maktulün asabesi-ne (baba tarafından erkek akrabalarına) düşer, onlar yeminleriy-le kısas yapılan kan davacılarıdır,

 

2. Kasden Adam Öldürmede Kan Davacılarından Yemin Etmeleri Caiz Olanlar

 

îmam Malik der ki: Kasden adam öldürmedeki kasamede ka­dınlardan hiç biri yemin etmez. Hatta maktulün velileri sadece kadınlar olsa, bunlara yemin gerekmez. Affetme yetkilen de yok­tur.

îmam Malik der ki: Kasden öldürülen erkeğin asabesi (baba tarafından erkek akrabaları) veya yakınları kalkıp: «Biz yemin edip ölümüzün kanına hak kazanacağız» deseler, hak kendileri­nin olur.

îmam Malik der ki: Kadınlar affetmeyi isteseler de afları ge­çerli olmaz. Asabesi ve yakınları bu hususta kadınlardan daha çok söz sahibidirler. Çünkü ölüye yemin eden ve kana hak kaza­nan bunlardır.

îmam Malik der ki: Ölünün asabesi yahut yakınları ölünün kanına hak kazandıktan sonra affetseler de, kadınlar afdan kaçı­nıp: «Ölümüzün katilini serbest bırakmayız» deseler, o zaman söz kadınlarındır. Çünkü kan sabit olup kısas kesinleşince, kadınlar ve asabeden kısası isteyenler, istemeyenlerden daha çok hak sahi­bidirler.

îmam Malik der ki: Kasden adam öldürmede davacılara ye­min ettirilebilmesi için, yemin etmeleri gerekenlerden en az iMi kişi ve daha fazla olması gerekir[11] Yeminin adedi elli oluncaya kadar bu iki kişiye tekrar ettirilir. Elli yemin edince kana hak kazanır­lar. Hüküm bizde böyledir.

îmam Malik der ki: Bir grup insan hep beraber bir adamı ölünceye kadar dövseler, öldürülen bir kişi yerine hepsi öldürülür. Fakat dövmelerinden sonra ölürse yemin gerekir.[12] Yemin yoluy­la ise ancak bir adam kısasen öldürülür. Birden fazla öldürül-

mez.[13]

 

3. Hataen Adam Öldürmede Yemin (Kasame)

îmam Malik der ki: Hata yoluyla adam öldürmede kan dava­cıları yemin ederler ve yeminleriyle kana hak kazanırlar. Bunlar elli yemin ederler. Yeminlerinin sayısı, diyetteki hisseleri oranın­da olur. Elli yemin davacılara taksim edilince, eksik kalan yemin taksimde kendisine en çok yemin düşene yaptırılır.

îmam Malik der ki: Öldürülenin kadınlardan başka varisleri yoksa, yemini bunlar ederler ve diyeti alırlar. Sadece bir erkek va­risi varsa, elli yemin eder ve diyeti alır. Bu hüküm, kasden Öldür­mede değil, hata yoluyla öldürmededir.

 

4. Kasamedk Miras

 

imam Malik der ki: Öldürülenin yakınları (kısastan vazgeçip) diyeti kabul edince Allah'ın kitabında belirttiği taksim üzere miras alırlar. Buna ölünün kızları, kız kardeşleri ve mirasçı olabilen diğer kadınlar da varis olurlar. Şayet kadınlar hissesini aldıktan sonra diyet artarsa, o zaman kalanı kadınlarla beraber en yakın erkeklere ait olur.

îmam Malik der ki; Hata yoluyla öldürülen maktulün bir kı­sım varisleri yok iken, bulunanlardan biri kendi hissesine düşen miktarı almak istese, kasame tamam olup elli yemin yapıncaya kadar bunu alamaz ve diyetten ne az ve nede çok hiç bir şeye hak kazanamaz. Fakat elli yemin ederse, o zaman diyetten hissesine

düşen miktarı alır. Zira kan ancak elli yeminle sabit olur. Kan sa­bit oluncaya kadar diyet sabit olmaz. Bundan sonra o gaib varis­lerden biri gelirse elli yeminden miras miktarı oranınca yemin eder ve diyetten hakkını alır. Bütün varisler diyet haklarını alın­caya kadar bu iş böyle devam eder. Mesela anabir erkek kardeş ge­lirse miras hakkı altıda birdir. Elli yeminin altıda birini yapar. Yemin eden kimse diyetten hakkını alır. Yeminden kaçmanan hakkı ise yok olur. Varislerin bir kısmı gaib veya buluğa ermemiş çocuk olursa, hazır olanlar elli yemin ederler. Bundan sonra gaib gelir veya çocuk buluğa ererse, bunlardan her biri diyetteki hakla­rı ve mirasları oranınca yemin ederler.

İmam Malik der ki: Bu işittiklerimin en güzelidir.

 

5. Kölelerde Kasame

 

imam Malik der ki: Bize göre, kölelerin durumu şöyledir; Köle kasden veya hata yoluyla öldürülür, sonra efendisi (bunu falan öldürdü diye) bir şahit getirirse, şahitle beraber kendisi de bir yemin ettikten sonra öldürülenin bedelini alır. Hataen ve kasden öldürülen kölelerde kasame (elli yemin) yoktur. Kasame gerekir diyen hiç bir ilim sahibini işitmedim.

İmam Malik der ki: Köle kasden veya hata yoluyla öldürülür-se efendisine kasame de yoktur, yemin de gerekmez. Efendisi buna ancak ya iki adil şahitle ya da bir şahitle beraber kendi yeminiyle hak kazanır.

imam Malik der ki: Bu, işittiklerimin en güzelidir.[14]

 

 



[1] Kasame, lugatta yemin etme anlamınadır. İslam hukukunda ise, bir kimse öldürülmüş olarak bulunur da mahkemede katilinin kim olduğu kesin delil­le isbat edilemezse maktulün velileri veya ölü olarak bulunduğu yerin sahi­bi ya da halkına elli yemin ettirilmesidir, Kasamenin meşru olduğunda, dört mezhep görüş birliği içerisindedir. Fakat bunun uygulanmasında ihtilaf et­mişlerdir. Bu bahisde onu göreceğiz.

[2] Muhayyısa ve Huveyyısa ensardan Abdullah b, Mesud'un oğullarıdır. Mak­tul Abdullah ile kardeşi Abdurrahman da bunların kardeşi Sehl'in oğullan­dır.

[3] O zaman müslumanlarla Hayber Yahudileri arasında sulh anlaşması vardı.

[4] Davacılar yemin etmekten kaçındıkları için, Resûlullah (s.av.) bu defa dava­cılara yemin teklif edip etmeyeceklerini sormuştur ki Şafii ve Malikiler'e gö­re de tatbikat böyledir. Davacılar onların yeminlerini de kabul etmek istemeyince, Resûlullah (s.a.v.) olayın daha fazla sürüncemede kalmasını önlemek ve bu sebeple Ya­hudilerle ölü sahipleri arasında çıkacak ihtilafı önlemek için maktulün di­yetini kendi malından veya devlet hazinesinden ödemiştir. . Ayrıca burada gayri müslimlerin yeminlerinin geçerli olduğunu öğreniyo­ruz. Şayet onların yeminleri muteber olmasaydı, Resûlullah (s.a.v.) onlara yemin teklifinde bulunmazdı. Ölü sahipleri onlara düşmanlık ve kızgınlık­larından dolayı yeminlerini kabul etmemiştir.

[5] Buharı", Ahkâm, 93/38; Müslim, 28/1, no: 6; Şeybanî, 681.

[6] Bu hadise istinaden îmam Malik, Şafii ve Ahmed b. Hanbel böyle faili meç­hul katil hadiselerinde elli yemin maktulün velilerine yani davacılarına et­tirilir, derler. Hanefiler ise, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in *—Delil getir­mek davacıya, yemin etmek de inkâr edene, (başka bir rivayette) davalıya aittir.» hadisi şerifini alarak, yemin maktulün bulunduğu yer­den davacıların seçeceği elli davalıya ettirilir, derler.

[7] Ebu Ömer der ki: Bu hadisin mürsel oluşunda Malik'e muhalefet yoktur. Sahihayn ve başkalarında, Beşir-Sehl b. ebi Hayseme-Râfî b. Hadîc yoluyla mevsuldür: Buharı, Diyât, 87/22; Müslim, Kasame, 28/1, no:2.

[8] Mücerred ölüm olayıyla kasame sabit olmaz. Ortada bir şüphenin bulunma­sı gerekir. Dört mezhep bu hususta görüş birliği içerisindedir. Ancak bu şüp­henin ne olduğunda ihtilaf edilmiştir. Hanefiler'e göre, adamın kendi eceliy­le değil de başkaları tarafından öldürülmüş olduğuna dair üzerinde bir iz bulunması ve maktulun belirli kimselerin mülkünde bulunmuş olması ye­terlidir.

[9] Hanefiler'e göre, kasame neticesinde kısas hükmü verilmez, diyetle hükme­dilir. Katil bulunmaz, Ölünün bulunduğu semt halkı elli yemini ederlerse, neticede maktulün varislerine diyet vermelerine hükmolunur.

[10] Hanefiîer'e göre, davacılara yemin gerekmediğini daha Önce kaydetmiştik.

[11] Davacı bir kişi olursa yemin ettirilmez. O zaman yemin davalıya teklif edi­lir. Davalı bir kişi de olsa yemin ettirilir. Çünkü davacıya yemin ettirme­mekle hak zayi olmaz. Halbuki davalıya yemin ettiriîmezse maktulün kanı boşa gitmiş olur.

[12] Yani adam dövülürken iki kişi şahit olur, dövülmeden sonra bir müddet ya­şayıp da ölürse o zaman bu dövmeden dolayı ölüp Ölmediğine dair kasaıne gerekir.

[13] Hanefîler'e göre, kasame (yemin) neticesinde kısas gerekmez, sadece diyet gerekir. Dava kasden öldürme davası ise, davalılar diyeti kendi malların­dan verirler. Şayet dava hata yoluyla öldürme davası ise, o zaman diyeti davalıların âkıîesi (baba tarafından erkek arkabaları verir. (Meydanı, Lübâb, c.3, s. 172).

[14] Kasame konusu biterken ehemmiyetine binaen şu hususları belirtmek is­tiyoruz:

a) Kasamenin uygulanması, muayyen kimselerden meydana gelen mahal­le veya semt halkını daha dikkatli veya uyanık bulundurur. Bölgeleri içeri­sindeki faili meçhul cinayet olaylarının meydana gelmesini Önîemeyeçah-şırlar,

b) Cemiyet içerisinde katil olayı elbetteki fevkalade mühim bir hadisedir. Kasame neticesinde maktulün yakınlarına diyet vermekle bu acj nisbeten hafifletilmiş olup, böylece onların maddi ve manevi yardımına koşulmuş olur.

c) Katili bilinmeyen öldürme hadisesinde bir kısım kimseler töhmet altın­da bulunabilir. Kasame ile bu da giderilmiş olur. Böylece cemiyetin dirlik ve düzenliği sağlanmış olur.