1- NAMAZ VAKİTLERİ KİTABI. 1

1. Namaz Vakitleri 1

2. Cuma Namazının Vakti 3

3. Farz Namazın Bir Rek'atına Yetişmek. 4

4. «Güneşin Dönmesi Ve Gecenin Karanlığı» Âyetinin Tefsiri 4

5. Namazı Geciktirenler Ve Kaçıranlar. 5

6. Uyuya Kalıp Namazı Kaçırmanın Hükmü. 5

7. Çok Sıcakta Namazı Geciktirmek. 6

8. Sarmısak Kokusuyla Mescide Girmenin Ve Namazda Ağzı Kapatmanın Caiz Olmayışı 7

 

 

 

1- NAMAZ VAKİTLERİ KİTABI

 

1. Namaz Vakitleri

 

1. îbni Şihab (Ez-Zührî)'den:

Ömer b. Abdülaziz bir gün (ikindi) namazını geciktirdi. O sıra­da huzuruna giren Urve b. Zübeyr (onu uyarmak için) şu hadisi nakletti:

«— Kûfe'de bir gün Mugire b. Şube[1] (ikindi) namazını geciktirmişti. O sırada yanına girmiş olan Ebû Mes'ûd el-Ensârî:

— Bunu neden yaptın Mugire? Hatırlamıyor musun, birgün Cebrail gelmişti de öğle namazını kılmıştı. Sonra Resûlullah ta kılmıştı. Sonra (ikindi) namazını kıldı, Resûlullah da kıldı. Sonra (akşam) namazım kıldı, Resûlullah da kıldı, daha sonra (yatsı) na­mazını kıldı, Resûlullah da kıldı. Daha sonra da sabah namazını kıldı, Resûlullah da kıldı. Ondan sonra da (Cibril): «Bunlarla em-rolündün, buyurdu.» demişti.[2]

Bunun üzerine Ömer b. Abdülazız:

«— Urve, ne dediğini iyi düşün; Resûlullah'a namaz vakitleri­ni bildiren Cibril mi idi?» diye sordu. Urve de:

«— Beşir b. Ebî Mes'ûd, babasından böyle rivayet etti» dedi.[3]

 

2. Urve der ki: Âişe (r.a.) bana: «Resûlullah (s.a.v.) ikindi na­mazım, güneş henüz odamın duvarında yükselmeden kılardı.»[4] dedi.[5]

 

3. Atâ b. Yesâr anlatıyor:

Bir adam Resûlullah'ın huzuruna gelerek, sabah namazının vaktini sordu. Resulü Ekrem (s.a.v.) cevap vermedi. Ertesi gün sa­bah namazını şafak atınca kıldı; Bir gün sonra da, ortalık ağarınca kıldı.[6]

Daha sonra da:

«— (Sabah) namazının vaktini soran nerede?» buyurdu. Adam:

«— Benim Ya Resulallah» deyince;

<r— Bu iki vaktin arasındaki zamandır.» buyurdu.[7]

 

4. Âişe (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.v.) sabah namazım kıldık­tan sonra kadınlar, örtülerine bürünmüş olarak evlerine döner­lerken henüz karanlıktan tanınmıyorlardı.[8]

 

5. Ebû Hüreyre (r.a.), Resûlullah'm şöyle buyurduğunu riva­yet etti: «Güneş doğmadan sabah namazının bir rek'atma yetişebilen kimse, sabah namazını kendi vaktinde kılmış :>lur. Güneş batmadan da ikindi namazının bir rek'atma yetişebilen ikindiyi kendi vaktinde kılmış olur.»[9]

 

6. Abdullah b. Ömer'in âzadlısı Nâfi der ki: Ömer b; el-Hattab r.a.) valilerine şunu yazdı: «Bana göre en önemli vazifeniz namaz-ır. Kim onu —devam ederek— vaktinde kılarsa, dinini korumuş lur. Kim de namazlarını ihmal ederse, diğer vazifelerini haliyle

aha çok ihmal eder.»

Daha sonra dâ şunları yazdı:

«Öğle namazını, bir şeyin gölgesi fey-i zevalin[10] dışında bir ar­ın oluşundan itibaren, gölgeniz bir misli oluncaya kadar kılın.

İkindi namazını, henüz güneş yüksekte, beyazken kılın. Namaz­dan sonra, güneş batmadan önce bir atlının iki veya üç fersah[11] gi­debileceği kadar bir zaman olsun.

Akşamı, güneş batınca kılın.

Yatsıyı, kırmızılığın (akşam şafağının)[12] kaybolmasından iti­baren gecenin üçte birine kadar kılın.[13] Yatsıyı kılmadan yatanla­rın gözüne uyku girmesin .Yatsıyı kılmadan yatanların. gözüne uyku girmesin. Yatsıyı kılmadan yatanların gözüne uyku girme-Rİn_ Sabah namazını, vıldızlar batmadan parlakken kılın.»

 

7. Ebû Süheyl rivayet eder:

Hz. Ömer (r.a.) Ebû Mûsâ el-Eş'ari'ye şöyle yazdı: Öğle nama­zını, güneş tepeden dönünce (zeval vaktini müteakip), ikindiyi gü­neş parlakken, sararmadan, akşamı güneş batınca kıl. Yatsıyı ya-tmcaya kadar geciktir. Sabah namazını yıldızlar henüz azalma­dan parlakken kıl ve sabah namazında, Mufassal sûrelerden iki sûre oku.[14]

 

8. Urve de şöyle rivayet eder:

Ömer b. el-Hattab, Ebû Mûsâ el-Eşari'ye şöyle yazdı: ikindi namazını güneş beyaz ve parlakken, yani bir atlının akşama ka­dar üç fersah gidebileceği kadar bir vakit varken lal. Yatsıyı gece­nin üçte birine kadar, hattâ gece yarısına kadar geciktirebilirsin. Ancak, sakın gafillerden de olmayasın.

 

9. Abdullah b. Râfi, Ebû Hureyre'ye namaz vakitlerini sordu. O da «Sana söyleyeyim: Öğle namazını, gölgen boyunca oldu­ğunda, ikindiyi, gölgen boyunun iki misli olduğunda, akşamı güneş batınca, yatsıyı akşamla gecenin üçte biri arasında, sabah namazını da henüz karanlıkken kıl» dedi.[15]

 

10. Enes b. Malik (r.a.) der ki:

İkindi namazını kılardık, cemaatten bazısı Amr b. Avf oğulla­rının yurduna gider, henüz onların ikindi namazı kılmakta olduk­larını görürdü.[16]

         .                                                             

11. Enes b. Malik (r.a.) der ki: ikindi namazını kıldıktan sonra Küba'ya giden kimse oraya vardığında güneş hâlâ yüksekte bulu­nurdu.[17]

 

12. (Tabiinden) Kasım b. Muhammed der ki: Ashab'a yetiş­tim. Onlar Öğle namazını hava biraz serinleyince kılıyorlardı.

 

2. Cuma Namazının Vakti

 

13. Ebû Süheyl, babası Malik1 ten rivayet eder: Cuma günü Akü b. Ebî Talib'in keçesi mescidin batı duvarının dibine konuyor­du. Duvarın gölgesi keçeyi tamamen kaplayınca, Hz. Ömer gelip Cuma namazını kıldırıyordu.

Ebû Süheyl'in babası Malik devam ederek der ki:

Cuma namazından sonra gidip Öğle uykusuna yatıyorduk.[18]

 

14. Ebû Selit'in oğlu rivayet eder: Osman b. Affan (r.a.) Cuma namazını Medine'de, ikindi namazını da «Melel»'de kıldı.[19]

îmam Malik der ki: Bu, Cuma namazının zevalden sonra ilk vaktinde hemen kılındığını ve sür'atlice Melel'e gelindiğini ifade eder.

 

3. Farz Namazın Bir Rek'atına Yetişmek

 

15. Ebû Hureyre'den: Resûlullah (s.a.v.): «(Cemaatle Kılman) Namazın bir rek'atına yetişen, cemaata yetişmiş olur» bu­yurdu.[20]

 

16. Abdullah b. Ömer şöyle derdi:

(İmamla) rukûa yetişemezsen, secdeye de (dolayısıyle o reka­ta) yetişememiş olursun.

 

17. Abdullah b. Ömer ve Zeyd b. Sabit: «Kim imamla rukûa ye­tişirse secdeye, (dolayısıyle o rekata) yetişmiş olur.» derlerdi.

 

18. Ebû Hureyre der ki: Bir rek'ata yetişen secdeye (namaza) yetişmiş olur. Fatiha'yı kaçıran kimse ise, birçok hayrı kaçırmış olur.

 

4. «Güneşin Dönmesi Ve Gecenin Karanlığı» Âyetinin Tefsiri [21]

 

19. Abdullah b. Ömer der ki: «Güneşin dönmesi, batıya doğru yönelmesidir.»

 

20. Abdullah b. Abbas (r.a.) der ki: «Güneşin dönmesi,» gölge­nin batıdan güneye dönmesidir. Gecenin karanlığı, gecenin başla­ması ve karanlığın tamamen basmasıdır.[22]

 

5. Namazı Geciktirenler Ve Kaçıranlar

 

21. Abdullah b. Ömer'in (r.a.) rivayetine göre, Resûîullah (s.a.v.): «ikindi namazını kaçıran kimse, ailesini ve malını zayi etmiş gibidir» buyurdu.[23]

 

22. Yahya b. Saîd rivayet eder:

Ömer b. El Hattab (r.a.) ikindi namazından dönerken, nama­za gelmeyen birine rastladı ve:

«ikindi namazına niçin gelmedin?» dedi. Adam özür beyan et­ti. Bunun üzerine Hz. Ömer de: «Ziyandasın!» dedi. [24]

Yahya der ki: imam Malik, "Ziyandasın" ifadesini açıklamak üzere şöyle der: "Her şeyin bir karşılığı ve ziyanı vardır, denir."

 

23. însan namazı vaktinde de, vakti geçmiş olarak da kılar. Vakti kaçmış namazı kılması, aile efradı ve malından daha üstün ve faziletlidir.

Yahya'ya göre îmam Malik der ki: Seferde unutarak nama­zını geciktiren kimse, vakit çıkmadan evine gelirse namazı tam kılar. Vakit çıktıktan sonra gelirse, sefer namazı -yani iki rek'at-olarak kılsın. Çünkü kazaya bıraktığı gibi kılar.

Malik der ki: Memleketimizde (Medine'de) halkın ve ulemâ­nın böyle yaptıklarını gördüm.

Malik der ki: Şafak (akşam şafağı), bata ufkundaki kırmızılık­tır. Akşamdan sonra batıda gözüken kırmızılık kaybolduktan sonra, akşam namazının vakti çıkmış, yatsının vakti girmiş olur.

 

24. Nafi rivayet eder: Abdullah b. Ömer (r.a.) bayıldı, kendin­den tamamen geçti. Ayıldıktan sonra da namazını kaza etmedi.

îmam Malik der ki: Kanaatime göre -Allah bilir- bütün vakit baygın kalmıştır. Yoksa namaz vakti çıkmadan aydan kimse mut­laka namazını kılmalıdır.[25]

 

6. Uyuya Kalıp Namazı Kaçırmanın Hükmü

 

25. Saîd b. el-Museyyeb rivayet eder: Resûlullah (s.a.v.), Hay-ber fethinden dönüşünde gece yola devam etti. Gecenin yarısın­dan çoğu geçince biraz uyuyup dinlenmek için konakladı. Bilal'e:

«—Uyuma, bizi sabah namazına kaldır» buyurdu ve uyu­du. Ashab da uyudu. Bilâl bir süre bekledikten sonra —sabaha karşı— devesine dayandı, gözleri uykuya daldı. Güneş doğup yüz­lerine vuruncaya kadar ne Resûlullah (s.a.v.), ne Bilâl, ne de As­hab uyandı.

Resulü Ekrem birden heyecanla uyanınca, Bilâl:

«— Ya Resulallah; Seni uyutan (Allah) beni de uyuttu.» dedi. Bunun üzerine Resûlullah hareket emri verdi. Savaşçılar devele­rini kaldırıp yola düştüler. Biraz gittikten sonra Resûlullah (s.a.v.) Bilal'e emretti. Bilâl kaamet etti. Resulü Ekrem cemaate sabah namazım kıldırdı.[26] Namazdan sonra da: «Namazı unutup

kılamayan onu hatırlayınca kılsın. Çünkü Allah Teâlâ ki-tabmda *Beni hatırlayınca namazı kıl[27] buyurur» dedi.[28]

 

26. Zeyd b. Eşlem rivayet eder: Resûlullah bir gece Mekke yolunda konakladı. Kendilerini namaza kaldırması için de Bilâl'i vazifelendirdi ve uyudu. Ashab da uyudu. (Bir süre sonra) Bilâl da uyudu. Ancak güneş doğunca uyanabildiler. Uyanıp telâşa düşün­ce Resûlullah (s.a.v.) hemen bineklerine binmelerini, o vadiden çıkmalarını emretti, ve: «Bu vadide şeytan vardır» buyurdu. (De­velerine ve atlarına) bindiler. Vadiyi geçtikten sonra, Resûlullah (s.a.v.) inmelerini ve abdest almalarını emretti. Bilâl'a da ezan okumasını veya kamet getirmesini söyledi. Resûlullah namazı kıldırdı, cemaate döndü. Korku ve heyecanlarını görünce onlara:

«Ey insanlar! Şüphesiz ruhumuzu Allah aldı (Bizi Allah uyuttu). Dileseydi ruhumuzu bize başka bir zamanda iade

ederdi. Bizi daha erken uyandırırdı.[29] Sizden kim uyuya-kalır, yahut unutur da namazı kılanı azsa uyanınca, nama­zını vaktinde kıldığı gibi kılsın» dedikten sonra, Ebû Bekr'e dönerek: «Bilâl namaz kılıyordu, şeytan geldi onu yatırdı, ninni ile uyutulan çocuk gibi onu uyuttu.» dedi. Daha sonra Hz. Peygamber Bilâl'i çağırdı. Bilal, Resûlullah'm (daha önceden) Ebu Bekr'e haber verdiği şeylerin aynısını kendisine anlatınca, Ebu Bekr «Gerçekten senin Allah'ın Resulü olduğuna şahadet ederim» dedi.[30]

 

7. Çok Sıcakta Namazı Geciktirmek

 

27. Atâ b. Yesar'dan:

Resûlullah (s.a.v.): «Sıcağın şiddeti, cehennemin nefesin-dendir.. Sıcak şiddetlenince namazı (biraz te'hir edip) ha­va biraz serinleyince kılın» dedi ve devam etti: «Cehennem Rabbine şikâyet ederek: Yarabbi! Ateşim birbirini yedi, de­di. Rabbi de ona senede iki nefes alma izni verdi: Bir nefes yazın, bir nefes kışın.»[31]

 

28. Ebû Hureyre'den: Resûlullah (s.a.v.) «Sıcak şiddetli olunca (öğle) namazını biraz te'hir edin; serin vakte bıra­kın, zira sıcağın şiddeti, cehennemin nefesindendir.»

buyurdu.

Sonra şu hadisi zikretti: «Cehennem, Rabbine şikayette bulundu. O da, senede iki nefes izin verdi: Bir ne­fes kışın, bir nefes de yazın.»[32]

 

29. Ebû Hureyre'den: Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Çok sıcakta namazı biraz te'hir edin. Zira sıcaklığın şiddeti, ce­hennemin nefesindendir.»33

 

8. Sarmısak Kokusuyla Mescide Girmenin Ve Namazda Ağzı Kapatmanın Caiz Olmayışı

 

30. Said b. El Müseyyeb'ten:

Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Şu bitkiden (sarmısak-tan) yiyen mescitlerimize girip bizi sarmısak kokusuyla rahatsız etmesin.»

îmam Malik, Abdurrahman'dan rivayet eder: «Salim b. Ab­dullah namazda ağzını bir atkıyla kapatan birini görünce, ağzını kapatan bu atkıyı sertçe çekip, açardı.»[33]

 



[1] O zamanlar Mugîre b. Şube, Hz. Ömer tarafından Küfe valisi olarak tayin edilmişti.

[2] Yani hergün namazı, bu beş vakitte kılmakla emrolundun. Diğer bir rivayet­te Cibril: «Sen bunu tebliğ ile.emrolundun,» dedi.

[3] Buhari, Mevakîtu's-Salât, 9/1; Müslim, Mesâcid, 5/166,187.

[4] Güneş doğduğunda ışıkları önce odanın tabanına vurur, Güneş batıya ufağa indikçe odanın duvarına yükselir. Âişe validemiz, yukarıdaki sözüyle Resû­lullah (s.a.v.) ikindi namazım ilk vaktinde kılardı, demek istiyor.

[5] Buhari, Mevakitu's-Sâlat, 9/1; Müslim, Mesâcid, 5/167; Şeybanî, 3.

[6] Sabah namazının vakti, şafak söktükten sonra başlar, güneşin doğması yak-laşıncaya kadar^kıhmr, demektir.

[7] Bu hadis, mürseldir; Enes'ten ise mevsûl olarak gelmiştir. Nesaî, Ezan 7/12.

[8] Buharı, Mevakitu's-Salât, 9/37; Müslim, Mesâcid, 5/232.

Hz. Âişe: Sabah namazının erken kılındığını söylemek istiyor. Resulü Ek­rem (s.a.v.) çoğu zaman sabah namazını erken kılar, bazan da geç kılardı. İmam Şafiî (rahimehullah) erken kılınmasının efdal olduğunu söyler, îfirîam Ebu Hanîfe Hazretleri de -cemaatin çoğalması için-, ortalık biraz ağannca kılınmasını tavsiye eder. Bu hadisten Asrı Saadette kadınların camiye devam ettikleri anlaşılıyor.

[9] Buharî, Mevakîtu's-Salât, 9/28; Müslim, Mesâcid, 5/232. Ebu's-Seâdât tbnül-EsSr der ki: Namaza yetişmeyle ilgili bu hüküm; bu iki namaza mahsus olmayıp, bütün namazlara şâmil olduğu halde, bilhassa bu iki vaktin bildirilmesinin sebebi şudur: Bu iki vakit gündüzün başlangıç ve sonudur. Namaz kılan kimse namazın bir kısmını kıldıktan sonra güneş doğsa, veya batsa vakit çıktı ve namaz bozuldu sanır. Aynı zamanda güneş doğarken ve batarken namaz kılınması yasak edilmiştir. Eğer Hz. Peygam­ber (s.a.v.) ikindi ve sabah namazlarının birer rek'atlanna yetişenin nama­zının sahih olduğunu bildirmese idi, namaz kılan kimse bu iki vaktin çıkma­sıyla namazlarının bozulduğunu sanırdı. İşte bu yanlış anlamaya meydan vermemek için, Resulü Ekrem özellikle bu iki vakti açıklamıştır.

Bu hadisi şeriften iki sonuç çıkar:

1. Vaktin sosunda yalnız bir rekâtı kılınan namazın tamamı kaza değil eda sayılır, Neufflpıamazın, bu derece dar bir vakte kadar kasten geciktirilme- sini ulemanın caiz görmediğini söylemiştir.

2. Özürlü bir kişinin özrü, vaktin sonunda bir rek'at kılınabilecek kadar bir zaman içerisinde kalksa o vaktin namazı o kişi üzerine borç olur. Sonra kaza etmesi gerekir. Şayet Özür devam etmiş olsaydı üzerine borç olmayacaktı. Bujtonuda âlimlerin görüşleri şöyle özetlenebilir:

a- Alimlerin çoğunluğu birinci maddedeki görüşe sahiptirler,

b- Bir kısım âlimler de rek'atların hepsinin kaza olacağı görüşündedirler,

c- Bazıları da vakit içerisinde kılman bir rek'at eda, diğer rek'at veya rek'at-lar kazadır, derler.

d- Ebû Hanife'ye göre -ikinci maddede olduğu gibi- hadisi şerif özürlü kişile­rin durumunu açıklamaktadır. Burada söz konusu olan Özürler delilik, ba­yılma, hayız, lohusalık vs.dir. Bu özürlerden biri kendisinde olan bir şahıs, özüründen vaktin sonunda bir rek'at kılınabilecek bir zaman içerisinde kur-tulursa, o vaktin namazının bu kişi tararından kaza edilmesi gerekir. Ayrıca Ebû Hanife, bir rek'atı vakit içinde, diğer rek'atı güneş doğarken kılınan sa­bah namazının batıl olacağı görüşündedir. Fıkıh usulündeki şu kaide de Ebû Hanife'yi desteklemektedir: Kâmil bir vakitte kılınması farz olan bir namazın, mekruh bir vakitte kılınması caiz değildir. Bundan başka 'Özür1 vakit daha çıkmadan kalkarsa, o vaktin namazı borç olur. Yukarıda bir rek'at olarak ifade edilmesi ekseriyete göredir. (Bkz. el-Menhel).

[10] Fey-i zeval, güneş tam tepede iken herhangi bir cismin en kısa gölgesidir. Bir Arşın, takriben 60 santimdir.

[11] Bir Fersah, üç mildir. Bir mil, takriben 1609 metredir.

[12] Şafak (akşam şafağı, gurup), akşamdan sonra ufukta gözüken kırmızılık­tır.

[13] Yatsı namazı tan yeri ağarıncaya (fecr-i sadık doğuncaya) kadar kılınabi-lir. Fakat yatmadan önce kılınması sünnet ve efdaldir. Bu yüzden Hz. Ömer yatsıyı kılmadan yatanları kınıyor ve onlara beddua ediyor.

[14] Mufassal sûreler, Hucurât'dan Abese'ye kadar olan, sûrelerdir. Bakara'dan Tevbe'ye kadar, «Tıvâl» (uzun sûreler) «Tekvîr»'den «Nas»a kadar olanlara da «kısar» yani kısa sûreler denir.

[15] Ebû Hanife'ye göre, ikindinin vakti, gölge boyun iki misli olunca başlar. Şeybanî, 1.

[16] Buhari, Mevakitu's-Salât, 9/13; Müslim, 5/194. Ayrıca bkz. Şeybanî, 4. Amr b. Avf oğullarının yurdu, Mescid-i Nebeviye «iki mil» yani «4 kilomet­re» kadardı.

İmam Nevevî der ki: Aahab-ı kiramdan Amr b. Avf oğullan, tarla veya bah­çelerinde çalışırlardı. İşleri bitince toplanıp ikindiyi kılıyorlardı. Bu yüz­den namazları gecikiyordu.

Hanefî Mezhebine göre, güneş parlak beyazken ertelenerek kılınması efdaldir.

[17] Buharı, Mevakîtu's-Salât, 9/13; Müslim, Mesâcid, 5/193; Şeybanî, 3. «Kubâ», Medine'ye Üç mil uzaktadır.

[18] Şeybanî, 223.

Ashab-ı kiram geceleri az uyuyorlardı. Öğle sıcağında namazdan önce bi­raz yatıyorlardı. Bu uykuya «Kaylule» deniliyordu. Cuma günleri gusül ve sair temizlik işleriyle meşgul oldukları için öğle Uykusuna namazdan son­ra yatıyorlardı

[19] Meleî, Medine'ye 17 mil mesafededir. Bu hadis, Hz. Osman'ın cuma nama­zını geciktirmeden vaktinde kıldığını ve Melel'e çok süratli gittiğini ifade eder. Diğer günlerde sıcakların şiddetinden öğle namazını biraz geç kılı­yorlardı. Fakat cuma namazını hangi mevsim ve hangi memlekette olursa olsun vaktinde kılmak efdâldir

[20] Buhari, Mevakîtu's-Salât, 9/29; Müslim, Mesacid, 5/161.

[21] îsrâ sûresinin 78. âyetinde: «Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırmcaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl. Bir de sabah namazını.. Çünkü sabah namazı şahidlidir.» buyurulur. Ayetteki «Güneşin dönmesi, île gecenin karanlığı bastırıncaya kadar.» bölümünün tefsirinde ihtilaf edilmiştir. 19 ve 20 numaralı rivayetlerde, bu konu açıklanmaktadır.

[22] Abdullah (r.a.) bu sözü ile, îsrâ sûresinin (78.) ayetini kastediyor. Bu âyeti kerîme işaret yolu ile beş vakit namazı ifade etmektedir:

Güneşin meyli, öğle ve ikindi namazlarına; karanlığın basması, akşam ve yatsı namazlarına; Fecr Kur'an'ı (Kur'ane'1-Fecr) da, sabah namazına işa­rettir.

[23] Buhari, Mevakitu's-Salat, 9/14; Müslim, Mesâcid, 3/200; Şeyban-î, 222.

[24] Yani seferde iken kılamadığıdört rekatlık bir namazı, evinde iki rek'at, evinde kazaya bıraktığı namazı, seferde dört rek'at kılar. Yani seferde iken kılamadığıdört rekatlık bir namazı, evinde iki rek'at, evinde kazaya bıraktığı namazı, seferde dört rek'at kılar.

[25] Ebû Hanife'ye göre, bir gün ya da daha az bir süre baygın kalan bir kişi, bay­gın haldeyken geçen namazları kaza eder. Daha fazla baygın kalmışsa ge­çirdiği namazları kaza etmez. (Bâcî, Münteka, c.l, s.24)

[26] Burada Resûlullah (s.a.v.)'ın uyandıktan sonra derhal namaz kılmayıp bi­raz gittikten sonra namaz kılmasının iki sebebi olabilir: a- Bilâl (r.a.)'ın, ezan ve ikameti ile bir kısım kişiler uyanmamış olabilirler, hepsinin uyanmasını sağlamak maksadiyle yola düşmüşlerdir. b- O vadide uyuyup kalmalarına şeytan sebep olmuştur. Şeytan olan bir vadiyi terk edip şeytan olmayan bir yere gitmek gayesiyle derhal namaz kılmamışlar, bir süre gittikten sonra kılmışlardır. Ancak biz, şeytanın bu­lunduğu yeri bilemeyeceğimiz için, hatırladığımız yerde namazımızı kıl­malıyız. (Bâcî, Münteka, c.l, s.30)

[27] Taha süresindeki 14. ayeti kerîmenin bir meali de şöyledir: «Beni hatırla­man için namaz kıl.»

[28] Bu hadis, mürseldir; Müslim'de (Mesâcid, 5/309) mevsûl olarak yer almıştır. Ayrıca bkz. Şeybanî, 184.

[29] Resulü Ekrem bu sözü ile şu ayete işaret ediyor: «Allah (insanların) ölümü zamanında ruhları alır, ölmeyenlerin de uykuları sırasında. Böyle Ölümü­ne hükmettiği kimseninkini alıkor, diğerini belli bir vakte kadar gönderir. Bunda muhakkak düşünen insanlar için ibretler vardır.»» (Zümer sûresi, 42) «Uyku küçük ölüm» denilmesinin sebebi de budur.

[30] Bütün Muvatta râvîlerinin ittifakiyle hadis mürseldir.

[31] Hadis mürseldir. Ebû Ömer'in dediğine göre İmam Malik ve başkalarının bir çok yolla rivayet etmiş oldukları muttasıl hadisler bunu takviye eder. «Sıcağın şiddeti, cehennemin nefesindendir» Buharı, Mevakitu's-Salât, 9/9; Müslim, Mesâcid, 5/180.

sözü sıcakların şiddetinden kinayedir. Asr-ı Saadette mescidin büyük kısmının üzeri açıktı. Namazı da kızgın kumun üzerinde kılıyorlardı. Bunlara bir de gölgede 40-50 dereceyi bulan Hicaz'ın sıcaklarım eklersek, güneş tepede iken öğle namazının ne kadar zor kılınacağını düşünebiliriz. Böyle zamanlarda öğle namazını bi­raz geciktirmek (mekruh vakte bırakmamak şartıyla) müstehaptır.

[32] Buharf, Mevakitu's-Saîât, 9/9; Müslim, Mesâcid, 5ft80,185; Şeybanî, 183.

[33] Hadis mürseldir. Müslim, (Mesacid, 5/71) muttasıl olarak rivayet etmiştir.