28 NİKÂH KİTABI. 1

1. Kız İstemek. 1

2. Bakire Kızen Ve Dul Kadının Evlenmeleri Hususunda Müsaadelerinin Alınması 2

3. Mehir Ve Mehirsiz Evlilik Hakkındaki Rivayetler. 2

4. Zifaf Odasında Eşlerin Başbaşa Kalması Halinde Mehrin Vacip Oluşu. 4

5. Yeni Evlenen Kimse Bakire Veya Dul Karısının Yanında Aralıksız Kaç Gün Kalmalı?  4

6. Nikâhtan Sonra Yerine Getirilmesi Gerekmeyen Şartlar. 5

7. Muhallil Ve Benzerinin Nikâhı 5

8. Bir Adamın Nikâhında Toplanması Caiz Olmayan Kadınlar. 6

9. Boşanılan Kadının Annesiyle Evlenmenin Yasak Oluşu. 6

10. Bir Kimse, Haram Olarak Temas Ettiği Kadının Kızıyla Evlenebilir Mi?. 7

11. Şer'an Caiz Olmayan Nikâhlar. 7

12. Bir Kimsenin Hür Karısının Üzerine Cariye Alması 8

13. Bir Kimsenin Boşadıgı Karısına —Cariye Olarak— Malik Olması 9

14. Cariye Olarak Milkinde Olan İki Kız Kardeş Veya Anne Ve Kızı İle Temas Yasağı 9

15. Bir Kimsenin, Babasının Cariyesi İle Temas Etmesinin Caiz Olmayışı 10

16. Yahudi Ve Hıristiyan Cariyeleri Nikahlamak Yasağı 11

17. İhsan (Evlilik) 11

18. Muta1 Nikâhı 12

19. Kölelerin Evlenmesi 12

20. Karısı Kendisinden Önce Müslüman Olan Müşrikin Nikâhı 13

21. Düğün İle İlgili Hükümler. 14

22. Nikâhla İlgili Diğer Hadisler. 14

 

 

 

 

28 NİKÂH KİTABI

 

1. Kız İstemek

 

1. Ebû Hüreyre (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) «Hiçbiriniz, (müslüman) kardeşinin evlilik teklif ettiği kadına evlilik teklif etmez»[1] buyurdu. [2]

 

2. Abdullah b. ÖmeKr.a.) den: Resûlullah (s.a.v.): «Hiç biri­niz, (müslüman) kardeşinin evlilik teklif ettiği kadını iste­mez» buyurdu. [3]

îmam Malik (r.a.) der kî: —Allahu a'lem— Resûlullah (s.a.vj'in «Hiç biriniz, kardeşinin evlilik teklif ettiği kadını istemez» sözünün izahı şöyle olsa gerek: Bir adam bir kadına evlenme teklif eder, o da ona meyleder, belirli bir mehir üzerinde anlaşırlar ve karşılıklı rıza gösterirler, artık kadın kendisini ona bağlar. İşte peygamberimiz o zaman bu kadına başka bir adamın evlenme teklif etmesini yasaklamıştır, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ken­disine evlenme teklif edilip de rıza göstermeyen ve aralarında hiç­bir anlaşma olmayan kadına hiçbiriniz talip olmayın, demek iste­memiştir. Yoksa insanlar arasında huzursuzluk çıkardı.

 

3. Abdurrahman b. Kasım, babasından rivayeten Allah Teâlânm (kocası öien ve bekleme müddetinde olan kadınlar hak­kında) «(Bu müddeti bekleyen) kadınlara kinaye ile hisset­tirmenizde veya onları almak için içinizde bir arzu besle­menizde günah yoktur. Allah sizin onları anacağınızı bili­yor. Lâkin onlara gizli vaadlerde bulunmayın. Ancak on­lara meşru ve örfe uygun şeyler söyleyin» [4] kavli şerifinin tef­sirinde der ki: Böyle bir kadınla evlenmek isteyen kimse ona ölen kocasının vefatından sonra bekleme müddetinde iken «Benim yanımda sen çok kıymetlisin. Gerçekten sana yakınlık duyuyo­rum. Allah sana mal ve bol rızık verecek» gibi sözler söyleyebilir.

 

2. Bakire Kızen Ve Dul Kadının Evlenmeleri Hususunda Müsaadelerinin Alınması

 

4. Abdullah b. Abbas (r.a.) dan: Resûlullah (s.a.v.) (Evlenme hususunda): «Dul kadının nza ve müsaadesi, velisinden da­ha Önemlidir. Bakire kızların da müsaadesi alınır, onların sükûtu müsaade sayılır» buyurdu.[5]

 

5. Ömer b. Hattab (r.a.) der ki: Kadınlar, velisinin veya aile­sinden söz sahibinin veyahut Sultan'ın (mülki amirin) müsaadesi olmadan evlenemez.[6]

 

6. Malik (r.a.) der ki: Bana Muhammed oğlu Kasım'ın ve Ab­dullah oğlu Salim'in, kızlarını müsaadelerini almadan evlendir­dikleri rivayet olundu.

îmam Malik der ki: Bize göre bu hüküm, bakire kızların nika­hı hakkındadır.

İmam Malik der ki: Bakire kız, evlenip evine gidinceye ve ta­sarruf kudreti bilininceye kadar malında tasarruf yapamaz.

 

7. îmam Malik'e rivayet edildiğine göre, Muhammed oğlu Ka­sım, Abdullah oğlu Salim ve Yesar oğlu Süleyman bakire hakkın­da şöyle derlerdi. Onu müsaadesini almadan babası evlendirir, bu da onun için bağlayıcı olur.[7]

 

3. Mehir Ve Mehirsiz Evlilik Hakkındaki Rivayetler

 

8. Sa'd oğlu Sehl es-Sâidî anlatıyor: Bir kadın Resûlullah (s.a.v.)'in huzuruna gelerek: «Ya Resûlallah! Kendimi sana hibe ettim» dedi ve ayakta durdu bekledi. Bunun üzerine (ashabdan) biri ayağa kalkıp:

«— Ya Resûlallah! Eğer sen almayacaksan, onu bana nikâhla» deyince Resûl-i Ekrem (s.a.v.):

«— Ona mehir verecek bir şeyin var mı?» dedi. Adam: «— Şu üzerimdeki elbisemden başka bir şeyim yokdedi. Resûlullah (s.a.v.):

«— Elbisem ona verirsen çıplak kalırsın. Başka birşey araştır» dedi. Adam:

«— Bir şey bulamıyorum.» dedi. Resûlullah:

«— Bir demir yüzük de mi bulamazsın?» buyurdu. Adam araştırdı bir şey bulamadı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.v.) adama:

«— Kur'an-ı Kerim'den bir şeyler biliyor musun?» dedi.

dam ismini söylediği sûrelerden:

«— Falan falan sûreleri bilirim» deyince Resûl-i Ekrem (s.avO:

«— Bildiğin sûreleri kendisine öğretmen şartıyla onu sana nikahladım» buyurdu.[8]

 

9. Ömer b. Hattab (r.a.) der ki: Bir adam, kendisinde delilik, cüzzam veya alaca hastalığı olan bir kadınla evlense ve onunla te­masta bulunsa, onun mehrini tamamen vermesi gerekir, kadının velisi ise (aldatan durumda olduğu için) mehrin tamamım kocaya öder,[9]

imam Malik der ki: Eğer adı geçen kadını nikahlayan velisi, babası, yahut kardeşi veyahut kusurunu bilen biri olursa mehrin tamamını kocaya öder. Ama nikahlayan veli, amcasıoğlu, yahut mevlası (kendisini azat eden efendisi), yahut da kusurunu bilme­yen yakın kimselerden ise mehri ödemez, kadının kendisi mehir-den aldığını iade eder, koca da bir kısmını tazminat olarak kadı­na bırakır.

 

10. NafT anlatıyor: Ubeydullah b. Ömer'in kızının annesi, Zeyd b. Hattab'ın kızıdır. Abdullah b. Ömer'in oğlu ile evlenmişti. Henüz onunla gerdeğe girmeden oğlan Öldü. Mehri de tayin etme­mişti. Anası kızının mehrini istedi. Abdullah b. Ömer (r.a.): «Ona mehr gerekmez. Eğer mehr gerekse idi elbette verirdik. Ona hak­sızlık etmezdik» dediyse de anası kabul etmedi. Bunun üzerine aralarında Zeyd b. Sabit (r.a.)'i hakem tayin ettiler. Zeyd b. Sabit (r.a.): Mehirin düşmediğine, kocasının mirasını almasına fetva verdi.[10]

 

11. Ömer b. Abdulaziz, halifeliği zamanında valilerine şunu yazdı: Bir kadını evlendiren velisi, babası veya başka biri nikâh kıyarken mehir, bağış ve sair neleri şart koşmuşsa kadının malı­dır. Kadın onu istediği zaman alabilir.

îmam Malik, mehir hususunda kadına verilmesi belirtilen bîr bağış şart koşarak babası tarafından evlendirilen kadın hakkında der ki: Nikâh kıyarken neler şart koşulmuşsa kadınındır, isterse onu alır. Gerdeğe girmeden kendisinden ayrılan kocası, nikâh es­nasında kadına neyi vermeyi şart koşmuşsa onun yansını vermesi gerekir.

îmam Malik der ki: Bir baba, malı olmayan küçük (buluğa ermemiş) oğlunu everirse, mehri babasının vermesi gerekir. Eğer çocuğun malı varsa, mehir çocuğun malından verilir. Ancak baba mehri üzerine almışsa, buluğa ermemiş çocuğun nikâhı sahihtir, babasının velayetinde olur.

imam Malik der ki: Bakire bir kızla evlenen bir kimse —ger­dekten önce— karısını boşarsa, kızın babası mehrin yansını ba-ğışlasa, caizdir. Kocasından mehrin yarısı düşer.

imam Malik bu hükmün tahlilinde der ki: Allah Teâlâ kita­bında: «... Meğerki onlar bağışlamış olsunlar.» buyurmuştur, Burada kastedilenler, kendileriyle gerdeğe girilen kadınlardır. Yine Allah: «Veya nikâh düğümü elinde olan bağışlamış o/-

sun.» buyurur. Bu da, bakire kızın babası ve cariyenin efendisi­dir, imam Malik der ki: Bu hususta işittiğim budur. Bize göre hü­küm böyledir.[11]

îmam Malik der ki: Yahudi veya Hıristiyanın nikâhlısı Yahu­di veya Hıristiyan kadın, kendisiyle gerdeğe girilmeden müslü-man olursa mehir düşer.

îmam Malik der ki: Kadının mehri çeyrek dinardan eksik ola­maz. Hırsızlıkta el kesilmesini gerektiren en az meblağ da budur.

 

4. Zifaf Odasında Eşlerin Başbaşa Kalması Halinde Mehrin Vacip Oluşu

 

12. Hz. Ömer (r.a.), zifaf odasına girip başbaşa kalan eşler hakkında mehir vaciptir diye hüküm verdi.[12]

 

13. Zeyd b. Sabit der ki: Bir kişi zevcesiyle zifaf odasına girip perde indirilince (kapı kapanınca) mehir farz olur.

Said b. Müseyyeb der ki: Erkek kadının evinde zifafa girince temas hususunda erkeğin sözü, erkeğin evinde zifafa girince kadı­nın sözü muteberdir.

imam Malik der ki: Kadının evinde erkek zifaf odasına girse de kadın: Zevcem bana dokundu dese, erkek de ona dokunmadım dese erkeğin sözü kabul olunur. Erkeğin evinde kadın zifaf odası­na girse, erkek: Ona dokunmadım dese, kadın da: Bana dokundu dese kadının sözü kabul olunur.

 

5. Yeni Evlenen Kimse Bakire Veya Dul Karısının Yanında Aralıksız Kaç Gün Kalmalı?

 

14. Abdurrahman oğlu Ebû Bekir el-Mahzumî (r.a.) den şöyle rivayet olundu: Resûlullah (s.a.v.) Ümmü Seleme ile evlendiğinde ona:

«—Yanımda her zaman kıymetli olacaksın. İstersen se­nin yanında yedi gece kalayım, yedi gece de diğer zevcele­rimin yanında kalayım, istersen üç gece senin yanında kal­dıktan sonra öbürlerinin yanına gideyim, üç gün sonra tekrar geleyim.» deyince Ümmü Seleme:

«— Üç gece kal» dedi.[13]

 

15. Enes b. Malik (r.a.) der ki: (Yeni evlenen kadınlara tanı­nan özel hak) bakire kız için yedi gece, dul kadın için üç gecedir.[14]

îmanı Malik der ki: Bize göre de hüküm böyledir. Yeni evlendi­ği karısından başka zevcesi varsa yeni evlendiği kadının ilk günle­ri geçtikten sonra, geceleri aralarında eşit bir şekilde taksim eder. Yeni evlendiği karısının yanında geçirdiği ilk gecelen hesaba kat­maz.

 

6. Nikâhtan Sonra Yerine Getirilmesi Gerekmeyen Şartlar

 

16. Said b. Müseyyeb'e sordular:

«— Bir kadın evlenirken kocasına kendisini memleketinden çıkarmamayı (gurbete götürmemeyi) şart koşarsa, hüküm nedir?»

«— Kocası isterse onu çıkarabilir» dedi.

îmam Malik der ki: Bize göre O şartı kocası söylediği zaman hüküm böyledir. Nikâh kıyarken karısına: Üzerine başka kadın almayacağım, cariye edinmeyeceğim, diye şart koşsa, şartını yeri­ne getirmesi gerekmez. Ancak bu şartını talaka (boşamaya) yahut köle azat etmeye yemin ederek pekiştirirse, mezkûr şarta bağlı kal­ması gerekir. (Yani ancak o zaman karısının üzerine başka bir ka­dınla evlenemez ve cariye edinemez.)

 

7. Muhallil[15] Ve Benzerinin Nikâhı

 

17. Abdurrahman b. Zebiyr'in oğlu Zebiyr anlatıyor: Simval oğlu Rifaa —Resûlullah zamanında— zevcesi Vehb kızı Temi-me'yi üç talak ile boşadıktan sonra Temime Zebiyr oğlu Abdurrah­man'la evlendi. Abdurrahman, cinsî kudretinin zayıflığından do­layı Temime ile cinsî münasebette bulunamadı. Temime'yi boşa­dı. Onu daha önce boşamış olan ilk kocası Rifaa Temime'yi tekrar nikahlamak istedi. Bunu Resûlullah (s.a.v.)'a sorduğunda Resûî-i Ekrem (s.a.v.) bu evliliğe razı olmadı ve: «Temime ikinci koca­sıyla fiilen münasebette bulunmadıkça sana helâl olmaz. (Yani onunla evlenemezsin)» buyurdu.[16]

 

18. Muhammed oğlu Kasım, Hz. Aişe'den rivayet ediyor: Aişe (r.a.)'ye sordular: «Bir adam karısını bir daha alamıyacak şekilde (üç defa) boşadıktan sonra bu kadını başka bir adam nikahladı, kadına dokunmadan boşadı. îlk kocası bu kadını tekrar alabilir mi?» Aişe (r.a.): «Hayır. îkinci kocası onunla fiilen cinsî münase­bette bulunmadan alamaz,» diye cevap verdi.

 

19. İmam Malik'e rivayet edildi: Muhammed oğlu Kasım'a sordular: Bir adam karısını üç defa boşadıktan sonra kadınla baş­ka bir adam evlendi. Fakat kadına yaklaşamadan öldü. Bu kadını ilk kocası tekrar alabilir mi? Kasım:

«— Hayır alması caiz olmaz» diye cevap verdi.

îmam Malik «Muhallil» konusunda der ki: Karısını üç talak ile boşayan kimse, yeni bir nikâh ile karşılaşmadıkça eski karısı ile evliliğini devam ettiremez. Şayet başka birisi ile evliliğinden sonra boşanan karısı ile yeniden nikâhlanırsa, karısına mehrini vermesi gerekir.

 

8. Bir Adamın Nikâhında Toplanması Caiz Olmayan Kadınlar

 

20. Ebû Hüreyre'den: Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: «Bir ka­dın bir adamın nikâhında halasıyla ve teyzesiyle bir arada bulunamaz.»[17]

 

21. Said b. Müseyyeb'den: Bir kadın, halasının yahut teyzesi­nin üzerine nikâhlanamaz. Bir erkek de bir başkasından hamile olan cariyesiyle münasebette bulunamaz.[18]

 

9. Boşanılan Kadının Annesiyle Evlenmenin Yasak Oluşu

 

22. Said oğlu Yahya rivayet eder: Sabit oğlu Zeyd'e sordular:

«— Bir adam bir kadınla evlendikten sonra, yaklaşmadan onu boşadı. Bu adama boşadığı kadının anası helâl olur mu?» Zeyd (r.a.):

«— Hayır (kayınvalidesi sayılır), asla caiz olmaz. Bu hususta hiç bir şart yoktur. Şart yalnız «Rebaib» (Üvey kızlar) hakkında­dır. dedi.[19]

 

23. İmam Malik birden fazla raviden rivayet eder: Abdullah b. Mes'ud Kufe'de iken ona sordular:

«— Bir kimse nikahladığı kıza dokunmadan boşarsa onun an­nesiyle evlenebilir mi?» Abdullah:

«— Evet caizdir.» diye buna müsaade etti. Sonra Medine'ye gi­dince meseleyi büyük sahabilere sorduğunda:

«— Hayır caiz olmaz. Şart yalnız üvey kızları hakkındadır.» (Yani nikahladığı kadına dokunmamak şartıyla onu boşarsa kızı ile evlenebilir) diye cevap verdiler. Bunun üzerine Abdullah b. Mes'ud (r.a.) Küfeye dönünce evine gitmeden fetva verdiği adama geldi, (dokunmadan boşadığı kızın annesiyle evlenmesinin caiz ol­madığını söyledi ve) karısından ayrılmasını emretti.

imam Malik der ki: Bir adam karısının anasını nikâhlasa ve onunla münasebette bulunsa, karısı kendisine haram olur. Her ikisini de bırakması gerekir. Artık ikisi de ona ebedî olarak haram olur. Eğer nikahladığı kayın validesine henüz yaklaşmamışsa, onu boşar ve karısı haram olmaz.

İmam Malik der ki: Bir adam karısının anasını, yani kayın validesini nikahlayıp ona dokunsa (onunla temasta bulunsa) o kadın kendisine, babasına ve oğluna ebedî olarak haram olur. O kadının başka kızı varsa, kendisine o da haram olur, karısı da ha­ram olur.

İmam Malik der ki: Fakat bir kadına yaklaşma nikâhla değil de zina ile olmuşsa bunlardan hiç birini haram kılmaz. Zira

Allah Teâlâ (nikâhlanması haram olan kadınları sayarken):[20] «Karılarınızın anaları da size haramdır»[21]buyurmuştur. Burada nikâhla aldığınız karılarınız, anaları haram kılar, de­mektir,, zina ile haram kılındığı zikr olunmamıştır. Dolayısıyla nikâhla helâl ve meşru yoldan olan evlilik helâl evlenme sayılır.

işittiğim budur, bizde de (Medine'de) halkın tatbikatı böyle­dir.

 

10. Bir Kimse, Haram Olarak Temas Ettiği Kadının Kızıyla Evlenebilir Mi?

 

Malik der ki: Bir kimse bir kadınla zina etse de, bunun üzerine had yapılsa (şeriatın verdiği ceza tatbik edilse), o kadının kızı ile evlenebilir. Zina ettiği kadınla da o adamın oğlu evlenebilir. Zira o kadınla teması haram yoldandır. Allah Teâlâ ancak babasının meşru nikâhla yahut şüphe ile evlendiği kadını, oğluna haram kılmıştır. Allah teâlâ: «Kadınlardan babanızın nikahladığı kadınla evlenmeyiniz.» buyuruyor.[22]

Malik der ki: Bir adam bir kadınla «iddetinde» (bekleme süre­si içinde) helâl nikâhla evlenip onunla temas yapsa, o kadınla oğlunun evlenmesi haram olur. Çünkü babası o kadınla ceza gerektirmeyen meşru nikâhla evlenmiştir. Doğan çocuk babasına ait olur. Nikahladığı ve temas ettiği kadın ile evlenmek o adamın oğluna haram olduğu

gibi, oğlan bu kadınla temasta bulunursa bu kadının kızı da bu adama haram olur.

 

11. Şer'an Caiz Olmayan Nikâhlar

 

24. Abdullah b. Ömer'den: Resûlullah (s.a.v.) «sigar» usulü nikâhı yasakladı. Sigar: Karşılıklı mehir vermeden, iki kişinin birbirlerinin kızları ile evlenmeleridir.[23]

 

25. Ensardan Hıdam kızı Hansa anlatıyor: Duldum. Babam —istemediğim halde— beni birine nikahladı. Resûlullah (s.a.v.)'e gidip bunu anlatınca Hz. Peygamber (s.a.v.) nikâhı bozdu.[24]

 

26. Ebu'z-Zübeyr el-Mekkî anlatıyor: Ömer b. Hattab (r.a.)'m huzuruna bir erkek ve bir kadının şahitliği ile kıyılan bir nikâh davası getirildiğinde: «Bu gizli nikâhtır.[25] Caiz kılmam. Eğer ben­den öncekilerden gorseydim, böyle nikâhla evlenenleri «Recm»

ederdim (taşa tutarak öldürürdüm)» dedi.[26]

 

27. Said b. el-Müseyyeb ve Süleyman b. Yesâr'dan: Esed Kabi­lesinden Tuleyha, Sakif kabilesinden Rüşeyd'in nikâhlı karısı idi, onu boşadı. O da iddeti (bekleme süresi) bitmeden (başka biriyle) evlendi. Bunu duyan Hz. Ömer (r.a.) (iddeti bitmeden evlendiği için) Tuleyha'yı ve evlendiği kocasını kırbaçladı. Birbirinden ayır­dı. Daha sonra şöyle dedi: Hangi kadın iddeti bitmeden evlenirse evlendiği kocası henüz ona yaklaşmamışsa birbirlerinden ayrılır­lar. Sonra ilk kocasından bekleme süresini bitirdikten sonra bekleme süresinde evlenip ayrıldığı adam başkaları gibi kendisi­ne evlenme teklifi yapabilir. Eğer evlendiği adamla münasebette bulunmuşsa nikâh fesh edilip (bozulup) ayrılınca, önce ilk kocası­nın bekleme süresini bitirir, sonra da diğer kocasından dolayı id­deti bitinceye kadar bekler, bir daha da biraraya gelmezler, (yani birbirlerine yabancı olurlar).

imam Malik, Saîd b. Müseyyeb'den rivayetle; Aynı zamanda —temas ettiği için— bu kadına mehir vermesi gerekir, dedi.

İmam Malik der ki: Bize göre, kocası Ölen hür kadın, dört ay on gün bekledikten sonra henüz ölen kocasından hamile kalma şüp­hesi varsa, şüphesi gidinceye kadar bekler ve başkasıyla evlene-mez.

 

12. Bir Kimsenin Hür Karısının Üzerine Cariye Alması

 

28. Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ömer'e bir adamın hür karısının üzerine cariye almak istediği sorulunca, o ikisini bir ara­ya getirmeyi hoş görmediler.[27]

 

29. Saîd b. Müseyyeb'in şöyle dediği rivayet edilir: Hür kadın istemeden, üzerine cariye nikahlanmaz. Eğer isterse, (geceleri taksimde) kendisine üçte iki düşer, (yani koca bir gece cariye ile, iki gece, hür karısı ile kalır.)

îmanı Malik der ki: Hür kadınla evlenebilen hür bir kimsenin cariye ile evlenmesi uygun olmaz. Hatta nefsine hakim olabiliyor-sa hür kadınla evlenemeyenin bile cariye ile evlenmesi doğru de­ğildir. Çünkü Allah Teâlâ kitabında şöyle buyurmuştur:

«Sizden kim hür kadınlarla evlenmeye mali imkân bu­lamazsa, sahip olduğunuz müslüman cariyelerle evlenebi­lirsiniz* Bu müsaade, günaha girmek (zina etmek) korku­su olanlarınız içindir.»[28]

 

13. Bir Kimsenin Boşadıgı Karısına —Cariye Olarak— Malik Olması

 

30. Zeyd b. Sabit, cariyesini üç talakla boşadıktan sonra tek­rar satın alan kimse hakkında der ki: O cariye başka bir adamla evlenip boşanmadan kendisine helâl olmaz ( O cariye ile evlene­niz).

 

31. Said b. Müseyyeb ve Süleyman b. Yesar'a sordular: «Bîr adam cariyesini kölesi ile evlendirse, köle karısını boşasa, sonra da o cariyeyi efendisi kendisine hibe etse, kendisine helâl olur mu?» dediler. Onlar: «Başka biriyle evlenip boşanmadan helâl ol­maz» diye cevap verdiler.   

 

32. îmam Malik, îbn Şihab'a: «Bir adam nikâhında olan bir ca­riyeyi bir talakla boşadıktan sonra, satın alsa kendisine helâl olur mu?» diye sordu. O da: «Üç talakla boşamadıkça, mülkiyetine geç­mesiyle kendisine helâl olur. (Onunla karı koca hayatı yaşar) Eğer üç talakla boşanuşsa, boşadığı cariye başka biriyle evlenip tekrar boşanmadan kendisine helâl olmaz» dedi.

îmam Malik der ki: Bir adam başka birinin cariyesini nikâhlasa ve ondan bir çocuğu olsa, sonra onu satsa, o cariye, baş­kasının milkinde olarak kendisinin ümmüveledi olmaz. Ancak cariyeyi satın aldıktan sonra kendisinin milkinde olarak çocuğu doğurursa o zaman cariye kendisinin ümmii veledi olur.[29]

imam Malik der ki: Nikâhında iken kendisinden hamile ka­lan cariyeyi satın alıp çocuğu yanında doğurunca da ümmü veled sayılır.

 

14. Cariye Olarak Milkinde Olan İki Kız Kardeş Veya Anne Ve Kızı İle Temas Yasağı

 

33. Hz. Ömer'e: «Anası ile kızını cariye olarak mülkiyetine ge­çiren kimse bunlardan biri ile birleştikten sonra öbürüne yaklaşa­bilir mi?» diye sordular. O da: «İkisiyle birden birleşmeyi doğru bulmam» diye cevap verdi ve hem ana hem de kızı ile karı koca ha­yatı yaşamayı yasakladı.

 

34. Kabısa b. Züeyb rivayet eder: Bir adam Osman b. Affan'a (r.a.) sordu:

«— Cariye olan iki kız kardeşle, efendisi karı koca hayatı yaşı-yabilir mi?» Osman b. Affan (r.a.) şöyle cevap verdi;

«— iki kız kardeş cariye ile karı-koca hayatı yaşamayı bir âyet helâl kıldı, başka bir âyet haram kıldı. Ben bunu

caiz görmem» dedi.[30]

Kabîsa devam ederek der ki: Adam, Hz. Osman'ın yanından çıkınca Resûlullah'ın (s.a.v.) ashabından birine rastladı, aynı me­seleyi ona da sorunca:

«— Eğer benim selahiyetim olsa da bunu yapanı (iki kız kar­deşle evleneni) bulsam ağır ceza veririm» diye cevap verdi.

îbn Şihab: Bu sahabinin Ali b. Ebî Talib olduğunu sanıyorum, dedi.[31]

 

35. îmanı Malik'e, Zübeyr b. Avvam'dan da bu görüşün benze­ri rivayet olundu.

îmam Malik der ki: Bir adam yanındaki cariyesi ile temas et­tikten sonra aynı cariyenin kardeşi ile de temas etmek istese helâl olmaz. Ancak cariyesini —azad ederek, yahut mukâtebe akdi ya­parak[32] yahut kölesi ile veya başka biri ile evlendirerek—kendine haram kılarsa, o zaman cariyesinin kız kardeşi ile temas edebilir.

 

15. Bir Kimsenin, Babasının Cariyesi İle Temas Etmesinin Caiz Olmayışı

 

36. imam Malik'e şöyle rivayet olundu: Ömer b. Hattab (r.a.) oğluna bir cariye hibe etti ve kendisine: «Ona dokunma. Avret ma­halline baktım, (sana helâl olmaz)» dedi.

Malik (r.a.), Abdurrahman b. el-Mücebber'den rivayet eder: Salim b. Abdullah oğluna bir cariye hibe eder ve ona der ki: «Ona yaklaşma. Çünkü onunla temas etmek istedim. Fakat vücudunu gördükten sonra vaz geçtim.[33]

 

37. Esved oğlu Ebû Nehşel, Sa'id oğlu Yahya'ya şöyle anlattı: «Muhammed oğlu Kâsım'a: Ay ışığında cariyemi çıplak (mahrem yerlerini) gördüm. Hemen ona, bir erkeğin karısına yaklaştığı gibi yaklaştım. Bunun üzerine cariyem: «Bana yaklaşma, âdet halin­deyim (hayz görüyorum)» dedi. Ben de hemen kalkıp ondan uzak­laştım. Şimdi onu oğluma hibe etsem onunla cinsî münasebette bulunabilir mi?» dedim. O da (onun mahrem yerlerim gördüğüm için) onu oğluma vermeme müsaade etmedi.[34]

 

38. Mervan oğlu Abdulmelik arkadaşına bir cariye hibe eder. Bir süre sonra arkadaşına:

«— Cariyeden ne haber?» der. O da:

«— Onu oğluma hibe etmek istiyorum. Onunla karı koca haya­tı yaşıyacak» deyince, Abdulmelik:

«— Mervan (babam) senden daha muttaki imiş. Oğluna (ba­na) bir cariye hibe etti, sonra da, ona cariyenin bacaklarını açık olarak gördüğünü ve ona yaklaşmamasını tenbih etti» dedi.

 

16. Yahudi Ve Hıristiyan Cariyeleri Nikahlamak Yasağı

 

îmam Malik der ki: Yahudi ve hıristiyan cariye ile evlenmek caiz değildir.[35] Çünkü Allah Teâlâ Kur'an-ıKerimde  şöyle buyu­rur: «Mü'min kadınların hür olanlarıyla, sizden evvel kitab verilen ümmetlerin (yahudilerin ve hristiyanların) hür kadınları (...) size helâldir.»[36] Bu âyette yahudi ve hıristiyan hür kadınlarla evlenmeyi helâl etmiş, «Hür mü'min kadınlarlaevlenmeye gücünüz yetmezse, mü*min cariyelerinizle evle­nin»[37] âyetinde ise, müslüman cariyelerle evlenmeye müsaade etmiş ve fakat yahudi ve hıristiyan cariyelerle evlenmeye müsaade etmemiştir.[38]

imam Malik der ki: Kişinin Yahudi ve Hıristiyan cariyesi ken­disine helâldir. Onunla karı koca hayatı yaşayabilir. Fakat Meeû-si cariyesi helâl olmaz.[39]

 

17. İhsan (Evlilik)

 

39. Sa îd b. el-Müseyyeb der ki:

Kadınlardan muhsana olanlar, kocası olan evli kadınlardır. Bunlarla da evlenmek caiz değildir. Evlenince nikâh batıldır, zina sayılır. Zinayı ise Allah haram kılmıştır.

 

40. îbn Şihab ve Kasım b. Muhammed derler ki: Hür kimsenin nikahlayıp da temas ettiği cariye artık muhsana sayılır.

îmanı Malik der ki: Kendisine yetiştiğim âlimlerin hepsine göre, cariye ile evlenen hür kimse muhsan sayılır.[40]

Köle ile evlenen hür kadın da muhsana sayılır.

imam Malik der ki: Hür bir kadın kölesi ile evlenirse o köle muhsan sayılamaz. Ancak nikâhında iken kölesini azad eder, kölesi de azad edildikten sonra onunla münasebette bulunursa o zaman muhsan sayılır. Azad etmeden önce köle, hanımından ay-rılırsa muhsan sayılmaz. Kendisini azad ettikten sonra hanımı ile evlenir, onunla temas ederse o zaman muhsan sayılır. Bir cariye, hür efendisi ile evlenir, azad edilmeden boşanırsa muhsana sayıl­maz. Azad edildikten sonra evlenip, kocası ile münasebette bulu­nunca muhsana sayılır. Çünkü bir cariye hür bir kimse ile evlenir, kocası onu azad eder ve azad ettikten sonra onunla münasebette bulunursa muhsana olur.

îmanı Malik der ki: Hür bir müslüman hür bir yahudi veya Hıristiyan yahut müslüman cariye, ile nikâh kıyıp, onlardan bi­riyle münasebette bulunduğunda muhsan olur.

 

18. Muta1 Nikâhı[41]                                                         

 

41. Ali (r.a.)'den rivayet olundu: Resûlullah (s.a.v.) Hayber savaşı günü Muta' nikâhını ve ehlî merkep etinin yenilmesini yasakladı.[42]

 

42. Zübeyr oğlu Urve anlatıyor:

Hakîm kızı Havle, Hz. Ömer'in huzuruna girerek:

«— Ümeyye oğlu Rebîa bir kadınla Muta' usulü birleşti, kadın hamile kaldı» deyince, Hz. Ömer kızdı, hırkasını sürükleyerek çıkarken şöyle söyledi:

«— Bu müt'adir. Önceden hükmü bana bırakılsa idi, bunu yapanları recm ederdim. (Taşlayarak öldürürdüm.)»

 

19. Kölelerin Evlenmesi

 

43. Ebû Abdurrahman oğlu Rebîa': «Köle dört kadına kadar alabilir» der.

îmam Malik der ki: Bu hususta duyduğumun en güzeli budur.

imam Malik der ki: «(Köle hususunda) Kölenin durumu MuhallU»[43] gibi değildir. Efendisi izin verirse nikâhı sahihdir. zin vermezse sahih değildir. Karısından boşatılır. Muhallil ise

«Tahlil» niyeti ile evlenmiş ise mutlaka boşatılır.

imam Malik der ki: Bir kadının kocası köle olarak mülkiyeti­ne girerse yahut bir adamın karısı cariye olarak mülkiyetine geçerse, boşama olmaksızın bu mülkiyet hükümsüzdür. Yeni bir nikâhla birleştiklerinde birbirinden —hadiseler yüzünden iste­meyerek— ayrılmaları boşanma sayılmaz.[44]

imam Malik der ki: Bir kadın köle olan kocasını mülkiyetine geçirdikten sonra azat ederse onun iddetinde (ayrıldıktan sonra bekleme süresinde) sayılır. Ancak yeni bir nikâhla birleşebilirler.

 

20. Karısı Kendisinden Önce Müslüman Olan Müşrikin Nikâhı

 

44. îbn Şihab'dan şöyle rivayet olundu: Resûlullah (s.a.v.)'in zamanında kocaları henüz kâfir olan bazı kadınlar hicret etmeksi­zin müslüman olmuşlardır. Onlardan biri de Mugıyra oğlu Velid'in kızıdır ki Ümeyye oğlu Safvan'm karısı idi. Mekke'nin fet­hi günü müslüman oldu. Kocası Safvan İslama girmedi ve kaçtı. Resûlullah (s.a.v.) Safvan'a, amcası Ümeyy oğlu Vehb'i —güven altında olduğuna işaret olmak üzere hırkasını vererek— peşinden gönderdi ve islâm'a davet etti. Vehb'e şöyle talimat verdi. Safvan razı olursa İslâm'ı kabul edecek, gelmek istemezse ona iki ay müd­det tanınmıştır.

Safvan, elinde hırka ile Resûlullah (s.a.v.)'in yanına gelince cemaat arasında:

«— Ya Muhammed! İşte şu Umeyr oğlu Vehb, hırkanı bana ge­tirerek beni çağırdığım, razı olursam îslama gireceğimi, olmaz-

sam bana iki ay süre tanıyacağını söyledi» deyince Resûl-i Ekrem (s.a.v.):

«— Ey Ebû Vehb! Bineğinden inebilirsin.» buyurdu. Safvan:

«— Hayır. Bana kararını açıklamadan vallahi inmem» deyin­ce Resûlullah (s.a.v.):

«— Sana dört ay süre tanıdım» buyurdu.

Bunun üzerine Resûluîlah (s.a.v.) Hevâzin kabilesini Islama davet etmek üzere Huneyn'e hareket etti. Orada Safvan'a haber göndererek emanet olmak üzere silah ve bazı malzeme getirmesi­ni söyledi. Safvan gelince:

«— Bunları kendi rızamla mı vereceğim, yoksa zorla mı ala­caksın?» dedi. Resûlullah (s.a.v.)'da:

«—Kendi rızanla» buyurunca, yanındaki silah ve malzeme­yi verdi.

Daha sonra Safvan —kendisi kâfir, karısı müslüman olarak— Resûlullah ile birlikte Huneyn ve Taif savaşlarına katıl­dı. Müslüman oluncaya kadar da Resûî-i Ekrem (s.a.v.) karısını ondan ayırmadı. İslam'a girdikten sonra eski nikâhlarıyla hayat­larını sürdürdüler.[45]

45. Ibn Şihab der ki: Safvan, karısının müslüman oluşundan bir ay kadar sonra İslam'a girmiştir.

îbn Şihab der ki: Kocası küffar memleketinde kâfir olarak ka­lan bir kadın, Allah ve Resulü uğrunda hicret edip müslüman olunca kocasından kesin olarak ayrılıyordu. Ancak kocası —iddeti bitmeden— müslüman olarak hicret eder gelirse ayrılık olmuyor­du.

 

46. Ibn Şihab der ki: Haris b. Hişam'm kızı ümmü Hakîm, Ebû Cehil oğlu İkrime'nin karısı idi, Mekke'nin fethi günü müslüman oldu. Kocası Ikrime müslüman olmada, kaçtı Yemen'e gitti. Peşin­den karısı Ümmü Hakîm, Yemen'e kadar giderek onu İslama da­vet etti. O da îslamı kabul etti. Fetih senesi Medine'ye geldiler. Huzura girdiğinde Resûlullah onu görünce sevinerek kalktı, onu karşıladı. Ikrime de Resûlullah'a biat etti. (Ömrünün sonuna ka­dar din uğrunda mücadele ve cihad yapacağına söz verdi.) Bundan sonra karısıyla eski nikâhlarıyla yaşadılar.

İmam Malik der ki: Koca müslüman olur, karısı kâfir kalırsa karısı islam'a çağrılır, kabul etmezse nikâhları bozulur. Çünkü Allah Teâlâ:

«—Kafir kadınları nikâhınızda tutmayın» (Mumtahine, 60/10) buyurmuştur.[46]

 

21. Düğün İle İlgili Hükümler

 

47. Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor: Abdurrahman b. Avf (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)'in huzuruna geldi, üzerinde evlilik belirtisi vardı. Resûl-i Ekrem sorunca evlendiğini söyledi. Resûlullah (s.a.v.) ne kadar mehir verdiğini sordu, o da:

«— Bir hurma çekirdeği ağırlığında altın verdim» dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:

«— Bir koyun da olsa kes, düğün yap» buyurdu.[47]

 

48. Said oğlu Yahya'dan şöyle rivayet edildi: «— Bana nakledildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) düğüne ge­lenlere et ve ekmek yedirirdi.[48]

 

49. Abdullah b. Ömer, Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle dediğini ri­vayet etti:

«—Herhangi biriniz düğüne davet edilirse, gitsin.»[49]

 

50. Ebû Hüreyre'nin şöyle dediği rivayet olundu:

«— En kötü sofra fakirlerin çağırılmayıp sadece zenginlerin davet edildiği düğün yemeğidir. Kim davet edilir de gitmezse, Allah'a ve Resulüne âsi olmuş olur.»[50]

 

51. Enes b. Malik anlatıyor:

Bir terzi Resûluîlalı (s.a.v.)'ı, hazırladığı bir yemeğe davet et­ti. Ben de beraber gittim. Ev sahibi arpa ekmeği ve kabak çorbası çıkardı. Yerken Resûlüllah (s.a.v.)'in çorbadaki kabaklan topladı­ğını gördüm. O günden sonra kabağı sevmeye başladım.[51]

 

22. Nikâhla İlgili Diğer Hadisler

 

52. Eşlem oğlu Zeyd'den Resûlullah (s.a.v.)in şöyle dediği ri­vayet olundu:

«— Sizden biriniz bir kadınla evlenir veya bir cariye satın alır­sa, perçeminden (kakülünden) tutsun. Uğurlu ve bereketli olması için dua etsin. Deve satın aJınca da elini hörgücüne koysun, şeyta-nın şerrinden (devenin tekme ve ısırmasından) Allah'a sığınsın.»

 

53. Ebû Zübeyr el-Mekkî der ki:

Bir adam birinin kız kardeşini istedi. Kardeşi de bacısının zina ettiğini söyledi. Bunu işiten Hz. Ömer (r.a.) neden unutulmuş hadiseyi söyledin diye kızın kardeşini dövdü (veya neredeyse döv­mek üzereydi).

 

54. Rebia b. EM Abdurrahman'dan şöyle rivayet edildi: Muhammed oğlu Kasım ve Zübeyr oğlu Urve şöyle derlerdi: Dört karısı olan bir adam zevcelerinden birini boşasa, istediği takdirde evlenebilir. Onun iddetinin bitmesini beklemesi gerekmez.

 

55. Kasım b. Muhammed ile Urve b. Zübeyr yukardaki fetvayı, Medine'ye geldiği sene Abdülmelik oğlu Velid hakkında vermiş­lerdi. Şu kadar var ki, Muhammed oğlu Kasım: «Velîd karısını muhtelif meclislerde boşadı» dedi.

 

56. Said b. Müseyyeb der ki: Üç şeyle oynanmaz, şaka yapıl­maz: Nikâh, talak ve köle âzad etmek. (Bunlarda çok ciddi olmak gerekir.)[52]

 

57. Hadîc oğlu Râfi anlatıyor: Ensardan (Medine'li) Mesleme oğlu Muhammed!in kızıyla evlendim. Yaşlanınca üzerine genç bir kızla evlendim. Genç karıma daha fazla önem veriyordum, ilk ka­rım ayrılmak istedi, onu bir talak ile boşadım. Iddeti bitmek üze­reyken onunla tekrar birleştim. Sonra yine genç karıma yakınlık gösterince tekrar ayrılmak istedi, onu bir talak daha boşadım. Id­deti bitmeden onunla tekrar birleştim. Daha sonra genç karıma yakınlık ve iltifatım devam edince yine boşanmak istedi. Bunun üzerine ona:

«— Ne diyorsun? iyi düşün. Bir talak kaldı. (Seni tekrar boşar-sam bir daha biri eşe meyiz.) Genç hanımdan daha az iltifat göre­rek yaşamaya razıysan evliliğimiz devam etsin. Buna razı olmaz­san bir daha birleşmemek üzere seni üçüncü kez boşayacağım» dedim. O da:

«— Ben bu hale razıyım, evliliğimiz devam etsin» dedi, ben de onu bir daha bırakmadım. 3u hale razı olduğunu söyleyince ben de bunda bir vebal görmedim.[53]

 

 



[1] Buhari, Nikâh, 67/45; Şafiî, Risale, no: 847; Şeybanî, 528.

[2] Evlilik teklif etmez demek, evlilik teklif etmesin demektir. Resulü Ekrem'in tabiri daha nazik, daha beliğdir. Yani: Siz mü'minler yasak olan şeyleri yapmayın demeye lüzum kalmadan, zaten yapmazsınız demektir.

[3] Buharî, Nikâh, 67/45; Şafiî, Risale, 48.

[4] Bakara, 2/235.

[5] Müslim, Nikâh, 16/8, no: 66; Şeybanî, 540.

[6] Şeybanî, 542

[7] Eğer kızı babasından başka bir velisi evlendirir, kız da istemezse nikâhı bozar.

[8] Buharı, Nikâh, 67/40; Müslim, Nikâh, 12/12, no: 76.

[9] Said b. Museyyeb'den rivayet edilen benzeri için bkz. Şeybanî, 539

[10] Şeybanî, 543.

[11] Yukarıdaki âyet Bakara sûresinin 237. âyetidir. Meali şerifi şöyledir: «Mehir tayin etmiş olduğunuz kadınları, kendileriyle gerdeğe girmeden bo-şarsanız, o zaman tayin etmiş olduğunuz mehirlerin yansı onlarındır. Me­ğer ki onlar, veya nikâh düğümünü elinde tutan (veliler) bunu bağışlamış ol­sunlar. Bağış takvaya daha yakındır. Kendi aranızdaki iyiliği unutmayın. Allah işlediklerinizi görür.»

îmam Malik'in: «—.. Kendileriyle gerdeğe girilen kadınlardır...» sözü kendi anlayışına göredir. Ayetin zahiri, mealde de yazdığımız gibi kendileriyle gerdeğe girmeden boşanan kadınlardır. Alimlerin çoğu da böyle anlamıştır.

[12] Şeybanî, 532.

[13] Müslim, Radâ, 17/12, no: 41-44; Şeybanî, 525.

îşte din, her şeyde adaleti ön planda tuttuğu gibi, birden fazla kadınla evle­nen kimsenin de zevceleri arasında adaleti eksiksiz uygulamasını emreder. Her şeyde ümmetine örnek olan Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bu hususta da örnek olmuştur. Müteaddit zevceleri olan kimsenin geceleri de hanımları arasın­da adilâne taksim etmesi gerekir. Yalnız yeni evlendiği karısına kaynaşma­ları için ilk günlerde özel hak tanımıştır. O da gelecek hadisde de belirtildiği gibi, bakire için yedi gece, dul kadın için üç gecedir.

[14] Buharı, Nikâh, 67/100-101; Müslim, Radâ, 17/12, no: 45-46.

[15] Muhallil: Hulleci demektir. Yani kocasından üç talakla boşanan kadının ikinci kocası bununla evlenir, kan koca hayatı yaşar, bu kocası da boşarsa tekrar eski kocası ile evlenebilir.

[16] Buharı, Libas, 87/6; Müslim, Nikâh, 16/16, no: 111-115.

[17] Buhari, Nikâh, 67/27; Müslim, Nikâh, 16/3, no: 33; Şeybanî, 526

[18] Şeybanî,527.

[19] Mesele şöyledir: Bir kızı nikahlamak, münasebet olmadan boşanması ha­linde dahi anasını nikâhlamayı haram kılar. Fakat kızın anasını nikâhlar da —münasebette bulunmadan— onu boşarsa, kızı ile (ki bir yerde adamın üvey kızı oluyor) evlenmesi caizdir. Fakat, anasıyla münasebette bulun­duktan sonra boşarsa kızı ile evlenemez.

[20] Dinimizde zina büyük günahlardandır. En ağır cezayı gerektirir. Yukarı­daki meselede, cehaleti veya gafleti sebebiyle zina eden kimse, seri cezasını görüp veya tevbe edip zinaya son verdikten sonra, manen günahtan temiz­lenmiş sayılır. Dolayısiyle mezkûr kadının anasıyla veya kızıyla evlenmesi caiz olur.

[21] Nisa, 4/22.

[22] Nisa: 22.

[23] Buharı, Nikâh, 67/28; Müslim, Nikâh, 16/6, no: 57; Şeybanî, 533.

[24] Buharı, Nikâh, 67/42; Şeybanî, 529.

Bu hadise göre, bir kimse evlenmek istemeyen kızını zorlayamaz. Hele dul ise hiç zorlayamaz.

[25] Bu nikâhın gizli oluşu, şahidin eksikliğinden geliyor. Bilindiği gibi, şer'i nikâhta ya iki erkek, yahut bir erkek ve iki kadın şahidlik yapacaktır.

[26] Şeybanî,534

[27] Şer*an hür kadının üzerine cariye ile evlenmenin hoş görülmeyi sinin sebe­bi, o zamanlarda bütün dünyada yaygın olan köle ve cariyeliği mümkün ol­duğu kadar azaltmak ve yok etmektir.

[28] Nisa, 4/25.

[29] Kişinin milkinde olan bir cariye, efendisinden bir çocuk doğurursa, «ümmü veled» ismini alır. Böyle bir cariye satılmaz, hibe edilmez. Efendisi Öldük­ten sonra da hür olur. İslâm dininin cariyeleri hürriyete kavuşturmak için koyduğu kurallardan biri de budur.

[30] Hz. Osman (r.a,) cariye olan iki kız kardeşle birden zevciyet hayatı yaşama­yı helâl kılan âyetle «Nİsa Sûresi 24.» âyeti kasdedİyor. Allah Teâlâ bir ön­ceki âyette nikâhlanması haram olan kadınları beyandan sonra bu âyette: «...Ancak cariyeleriniz müstesna...» buyuruyor. Cariyeler kayıtsız olarak mutlak söyleniyor, îki kız kardeş de olsa efendilerine helâl olur mu, olmaz mı belirtilmiyor. Haram kıldı dediği âyet de «Nisa Sûresi 23.» âyetidir.

[31] Şeybanî, 537

[32] Mukâtebe akdi, bir kimsenin, cariyesi veya kölesi ile belirli bir meblağ öde­dikten sonra hür olması üzerine anlaşmasıdır.

[33] Yani, ben mahrem yerini gördüm, senin ona yaklaşman caiz olmaz demek­tir.

[34] Kâsım'ın müsaade etmeyişinin sebebi babanın, mahrem yerlerini gördüğü bir kadınla oğlunun evlenmesinin caiz olmamasıdır. Bu yüzden bir kadı­nın; kayın babasının yanında örtünmeden açık durması caiz ise de, ona mahrem yerlerini (vücudunu) gösteremez.

[35] imam Malik'e göre ehli kitaptan bir cariye ile —yukarıdaki hadiste görül­düğü gibi— nikâh akdi ile evlenilmesi caiz değildir. Bir sözünde ise «nikâh­la evlenmesi caiz olmayan ehli kitap (Yahudi ve Hıristiyan), kendi cariyesi olması bakımından onunla cinsî münasebette bulunabilir» der. Aradaki fark şudur: Gayri müslim cariyeden olan çocuk hür ölür; çünkü do­ğan çocuğun babası müslüman olduğu için çocuk ona tabidir. Bir kâfire köle olmak ihtimali olmaz. Aynı cariye ile nikâh akdi ile birleşirse, doğan çocuk köle olur, babasına tabi olarak da

müslüman olur. Böyle olunca, bir müslü­man kölenin kâfirin eline düşme ihtimali belirir.

Doğan bir çocuk, nesepde babasına tâbi, köle ve cariyelikte anasına tâbi, dinde de, hangisinin dini üstünse ona tâbidir.

[36] Mâide Sûresi, 24.

[37] Nisa Sûresi, 25.

[38] Bu âyeti kerimeyi îmam Şafii' de, îmam Malik gibi anlayarak (yani Yahu­diliği ve Hıristiyanlığı şirkten sayarak) gayri müslim cariyelerle evlenmek (münasebette bulunmak) caiz değildir demiştir.

Ebû Hanife ise cariye hususundaki hükmün umumi oluşunu esas olarak, aşağıdaki hadise de dayanarak —müslünıanı tercih etmekle beraber— gayri müslim cariyelerle de evlenmek caizdir demiştir: tbn Abbas'tan şöyle rivayet olundu:

«Allah bu ümmete hükümleri geniş bıraktığı içindir ki, Yahudi veya Nasra-ni de olsa cariyelerle evlenmek caizdir.» (Ebussuud Tefsiri, c.l, s.333)

[39] Nikâh yoluyla hürleriyle cinsî münasebetin caiz olduğu din mensupla­rının cariyeleriyle cinsî münasebet (nikâh değil) caizdir. Nikâh yoluyla hürleriyle cinsî münasebetin caiz olmadığı din mensuplarının cariyeleriyle cinsî münasebeti de caiz değildir. (Zürkarî, III/196).

[40] Evli kadına muhsana, evli erkeğe muhsan denilir. Bunların her ikisi de zi­na yaparsa —şer'an— recim (ölüm) cezasına çarptırılırlar.

[41] Muta nikâhı, bir kadını belirli bir mal, para veya kadının masrafim üzerine alma karşılığında, treçİci bir süre için nikâhlamaktır.

islam dan önce bu yapılıyordu, sonra da bir sure serbest kaldı, daha sonra Hayber Savaşı sırasında nihâi olarak yasaklandı.

[42] Buhari, 64- Megazî, 38; Müslim, 16-Nikâh, 2; no: 29-32. Önceleri —zaruret ve ihtiyaç gereği—ehli merkep eti  helâldi, sonra yasaklandı. Vahşi eşeğin eti helâl kılındı.

[43] Muhallil, kocasından üç talakla boşanan kadını, —kocası ile tekrar evlen­mesi caiz olsun diye—boşamak şartıyla nikahlayan kimsedir. Bu tür ev­lenmeye, «tahlil» denir. Resûlullah bu niyetle evlenen erkeğe ve kadına lanet etmiştir.

Kocasından üç talakla boşanan bir kadın, başka biriyle evlenip boşanma­dan eski kocasıyla evlenemez. Fakat yeni koca bu kadınla gerçekten sürekli karısı olması niyetiyle evlenmelidir. Herhangi bir sebeple kendi isteğiyle karısını boşarsa, bu kadın tekrar eski kocası ile evlenebilir. İkinci koca ka­dının eski kocasıyla evlenebilmesi için nikahlayıp tekrar boşamak üzere anlaşmalı evlenirse, bu adama «muhallil» denir ki, Resûlullah tarafından lanetlenmiştir.

[44] Boşadıktan sonra köle veya cariye olarak,mülkiyetine geçerse, bu mülkiyet hüküm ifade eder. Yani kadının boşandığı kocası kendisinin kölesi ve adamın boşadığı karısı da cariyesi olur.

[45] îbn Abcîilber der ki: Sahih bir yoldan muttasıl olduğunu bilmiyorum. Bu, siyer bilginlerince bilinen bir hadistir. Îbn Şihab, bu bilginlerin imamıdır. Bu hadisin şöhreti, isnadından daha güçlüdür. Ayrıca bkz, Müslim, 43- Fed-âil, 14, no: 59.

Resûl-i Ekrem'in kâfir olan Sah an'ın müslümnn karısını ayırmnyışı o gü­nün durumuna göre idi. Hem de Safvan'm î ilom'n gireceğine inanıyordu. Yoksa tslâm dininin kesin hükmü, bir müslüman kadın, — dini ne olursa ol­sun— müslüman olma. v- bir a bnım karısı olamaz, şeklindedir.

[46] Şeybanî, 602.

Burada kâfir demek hiç bir semavi dini kabul etmeyen, yani ehli kitap ol­mayan demektir. Yoksa müslüman bir erkeğin Yahudi veya Hıristiyan bir kadınla evlenmesi caizdir. Yine kan koca Hıristiyan olur veya Yahudi koca müslüman olur, karısı kendi dininde kalmak isterse nikâhları bozulmaz, evlilik hayatları devam eder.

[47] Buharı, Nikâh, 67/54; Müslim, Nikâh, 16/12, no: 79-83.

[48] îbn Mace (Nikâh, 9/24), mevsul olarak rivayet eder.

[49] Buharî, Nikâh, 67/71; Müslim, Nikâh, 16/15, no: 96.

[50] Buharî, Nikâh, 67/72; Müslim, Nikâh, 16/15, no: 107

[51] Buharı", Et'ımi, 70/4; Müslim, Eşribe, 36/21, no: 144.

[52] Ebu Davud, Talak, 13/9; Tirmizi, Talâk, 11/9; İbn Mace, Talâk, 10/13.    

[53] Şeybanî, 586.