51 SAÇ VE SAKAL KİTABI. 1

1. Saç Ve Sakalda Sünnet. 1

2. Saçları Düzeltmek. 2

3. Saçları Boyamak. 2

4. Kötülükten Korunmak İçin Okunacak Dualar. 2

5. Allah İçin Birbirini Sevmek. 3

 

 

 

51 SAÇ VE SAKAL KİTABI

 

1. Saç Ve Sakalda Sünnet

 

1. Abdullah b. Ömer (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) bıyıkları kı­saltıp sakalları uzatmayı emretti.[1]

 

2. Abdurrahman b. Avf in oğlu Humeyd'den: Muaviye b. Ebî Süfyan (r.a.)'ın hacc ettiği yıl minberin üzerindeyken muhafızla­rından birinin elindeki bir bölük saçı alarak şöyle dediğini duy­dum:

«— Ey Medineliler! Akimleriniz nerede? Resûlullah (s.a.v.)'in böyle şeyleri yasakladığını ve İsrail oğullan ancak kadınları bunu adet edindiği zaman helak oldular, buyurduğunu duydum» dedi.[2]

 

3. İbn Şihab şöyle rivayet eder:

Resulullah (s.a.v.) saçlarını alnına aşağı indirdi (taradı), son­ra da ortasından iki yana ayırdı.[3]

İmam Malik der ki: Bir kimsenin gelini ile kayın validesinin saçlarına bakmasında bir mahzur yoktur.

 

4. Nafî'den: Abdullah b. Ömer (r.a.) yumurtaları çıkarıp bur­ması (hadım yapmayı) hoş karşılamaz ve «yaratılışının tamam ol­ması onun kalmasıyle olur» derdi.

 

5. Süleym oğlu Safvan'a şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.): «Kendisinin ya da başkasının yetimine bakıp işleri­ni yürüten kimse, haksızlıktan sakındığı takdirde, cennet­te benimle şöyle (yan yana) dır.» dedi ve işaret parmağı ile orta

parmağını gösterdi.[4]

 

2. Saçları Düzeltmek

 

6. Yahya b. Said'den: Ebû Katade el-Ensari (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)'e:

«— Benim saçlarını omuzlanma kadar uzanıyor. Onları tarı-yayım mı?» diye sorduğunda, Resûlullah (s.a.v.):

«— Evet, aynı zamanda onlara iyi bak» diye cevap verdi. Resûlullah (s.a.v.) kendisine «onlara iyi bak» dediği için Ebû Kata­de bazan saçlarını günde iki defa yağlardı.

 

7. Ata b. Yesar şunları anlattı: Resûlullah (s.a.v.) mescidde idi. îçeri saçı sakalı dağınık bir adam girdi. Resûlullah (s.a.v.) eliyle ona: «Çık» diye işaret etti. Sanki saçını ve sakalını düzeltmesini kast ediyordu. Adam da saçını sakalını düzelttikten sonra gelince, Resûlullah (s.a.v.) (onu göstererek):

«—Herhangi birinizin şeytan gibi[5] saçı başı dağınık bir halde gelmesinden böyle gelmesi daha iyi değil mi?» buyur­du.[6]

 

3. Saçları Boyamak

 

8. Abdurrahman oğlu Ebû Seleme'den: Saçı sakalı ağarmış olan Abdurrahman b. Esved bir cemaaÜe beraber oturuyordu. Er­tesi gün o cemaatin yanına geldiğinde saçlarını kırmızıya boya­mıştı. Oradakiler kendisine: «— Bu daha güzel» dediklerinde, o da: «—Resûlullah (s.a.v.)'in hanımı validem Aişe (r.a.) dün akşam cariyesi Nuhayîe'yi bana gönderdi, ısrarla boyamamı istedi ve Ebû Bekir (r.a.)'in boyadığım söyledi.» dedi.

Yahya'nın anlattığına göre îmam Malik der ki:

«Saçların siyaha boyanması hususunda, belli bir şey duymadım. Ama başka bir renge boyamak, bana göre daha iyidir. Hiç boyamasa da olur. Bu hususta, insanlar için bir zorluk yoktur. Resûlullah (s.a.v.),saç ve sakalını boyamamışbr. Eğer boyamış olsaydı Aişe (r.a.), Abdurrahman b. Esvede bunu bildirirdi.[7]

 

4. Kötülükten Korunmak İçin Okunacak Dualar

 

9. Yahya b. Said şöyle rivayet eder: Halid b.Velid (r.a.), Resû­lullah (s.a.v.)'e

«— Rüyamda korkuyorum.» dedi.Resûlullah (s.a.v.)'de şunla­rı oku buyurdu: «Allah'ın gazabından, azabından, kullarının kötülüklerinden, şeytanların vesvesesinden ve benimle beraber bulunup bana zarar vermelerinden Allah'ın nok­sanlıktan uzak, tam ve üstün kelimelerine sığınırım.»

 

10. Yahya b. Said'den: Resûlulîah (s.a.v.) geceleyin götürüldü­ğü bir yerde ateşten bir meşaleyle kendisini arayan bir cin gördü. Nereye dönse onu arıyordu. Cebrail kendisine:

«— Sana, okuduğun zaman ateşini söndürecek ve onu yüz üs­tü düşürecek bir kaç kelime öğreteyim mi?» dediğinde Resûlullah (s.a.v.):

«— Evet, Öğret» deyince Cebrail: «Şunları oku» dedi:

«Gökten inen azabından, yerden yükselen kötülüklerin şer­rinden, Allah'ın, yerin altında ve üstünde yarattığı mahlûkların şerrinden, gece ve gündüzün fitnelerinden, gece ve gündüz mey­dana gelen hayırlı şeylerin dışındaki felaketlerden Allah'a ve onun noksanlıktan uzak, hiç bir iyinin ve kötünün ulaşamayacağı kelimelerine sığınırım.»

 

11. Ebû Hüreyre (r.a.) der ki: Eşlem kabilesinden bir adam: «— Ben bu gece uyumadım.» dedi. Resûlullah (s.a.v.): «— Neden?» diye sorunca:

«— Beni bir akrep soktu.»diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.):

«— Eğer akşamleyin: Yarattığı şeylerin şerrinden, Al­lah'ın noksanlıktan uzak, tam ve üstün kelimelerine sığını­nın, deseydin sana zarar veremezdi.» buyurdu.[8]

 

12. Ka'kâ b. Hakîm'den: Ka'bül-Ahbar «Eğer söylediğim bir kaç kelime olmasaydı, yahudiler beni merkep yapacaklardı.»[9] de­di. Kendisine:

«— O kelimeler nedir?» diye sorulduğunda, şöyle dedi:

«— Yaratıp çoğalttığı şeylerin şerrinden, kendisinden daha büyük bir şey olmayan Allah'a, hiçbir iyinin ve kötünün ulaşamı-yacağı noksanlıktan uzak, tam ve üstün kelimelerine, Allah'ın bil­diğim ve bilmediğim bütün güzel isimlerine sığınırım.»[10]

 

5. Allah İçin Birbirini Sevmek

 

13. Ebû Hüreyre (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Allah Teâlâ kıyamet günü şöyle buyurur:

«— Nerede benim rızam için birbirini sevenler? Benim gölgemden[11] başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bu günde onları kendi gölgemde gölgelendireceğim.»[12]

 

14. Ebû Hüreyre (r.a.)'den Resûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyur­duğu rivayet edildi: «Kendi gölgesinden başka hiç bir gölge­nin bulunmadığı günde (kıyamet gününde) Allah yedi kişi­yi kendi gölgesinde gölgelendirir (rahmetiyle muamele eder):

1) Âdil devlet başkanı,

2) Allah'a ibadetle yetişen genç,

3) Mescidden çıktığı zaman tekrar dönünceye kadar-kalbi oraya bağlı olan adam,

4) Allah yolunda sevişen, bu sevgiyle birleşen ve bu sev­giyle ayrılan iki kişi,

5) Allah Teâlâ'yı tenha bir yerde zikredip gözlerinden yaş akıtarak ağlayan adam.

6)  Güzelce soylu bir kadın kendisim davet ettiğinde: «Ben Allah'tan korkarım» diyen kimse

7) Sadaka verdiğinde sağ elinin verdiğini sol eli bilme­yecek şekilde onu gizleyen kimse.»13

 

15. Ebû Hüreyre'den (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyur­duğu rivayet edildi: «Allah bir kulunu sevdiği zaman, Cebrai-le:

«— Ben filan kimseyi sevdim (ondan razı oldum), onu sen de sev.» buyurur. Onu Cebrail de sever, sonra gök hal­kına seslenerek:

«— Allah filan kimseyi sevdi siz de seviniz.» der. Onu gök halkı da sever. Sonra onun sevgisi yeryüzünde halk arasında da yayılır.»[13]

îmam Malik diyor ki: Allah bir kula buğz edince, buğz etme hususunda da böyle söylediğini zannediyorum.[14]

 

16. Ebû îdris el-Hâvlânî'den; Dımaşk camime (Şam Ümeyye camiine) girdim, bir de baktım ki dişleri parlak, güzel yüzlü bir genç ve etrafında insanlar toplanmış, bir şey hakkında ihtilaf edince ona müracaat ediyorlar ve onun sözünü kabul ediyorlardı. Onun kim olduğunu sorduğumda:

«—Bu, Muaz b. Cebel» dediler. Ertesi gün erkenden (mescide) gittim. Onu bulduğumda benden daha erken gelmiş namaz kılı­yordu. Namazını bitirinceye kadar onu bekledim. Sonra huzuru­na gittim, selam verdim ve dedim ki:

«—Vallahi ben seni Allah rızası için seviyorum.»

«— Vallahi mi?» dedi.

«—Vallahi!» dedim. Tekrar:

«—Vallahi mi?» dedi.

«— Vallahi!» dedim Yine:

«—Vallahi mi?» dedi.

«—Vallahi!» dedim.[15]

Bunun üzerine abamdan tuttu, beni yanına çekti ve dedi ki:

*— Sana müjdeler olsun: Ben Resûlullah (s.a.v.)'in «Allah Teâlâ buyuruyor ki> benim «zam için birbirini seven, be­nim rızam için bir arada oturan, benim rızam için birbirini ziyaret eden ve kendilerini benim rızama adayan kimsele­re benim muhabbetim vaciptir.»[16] buyurduğunu duydum.[17]

 

17. îmam Malike Abdullah b. Abbas (r.a.)'m şu hadisi rivayet edildi: İşlerde iktisatlı olmak, yumuşak davranmak, (din ve görü­nüş bakımından) güzel bir yol tutmak Nübüvvetin yirmi beşte bi­ridir.[18]

 

 



[1] Müslim, Taharet, 2/16, no:53.

Bıyıkları kısaltmaktan maksat.dudakların üzerinde uzayan kısmını kes­mektir. Sakala gelince, Abdullah b. Ömer ile Ebû Hüreyre (r.a.)'ın sakalları­nın bir tutamdan fazlasını kestikleri rivayet edilmiştir. (Bâcî, el-Munteka, c.7, s. 266).

[2] Buharı, Enbiya, 60/54; Müslim, Libas, 37/33, no:122.

[3] İbn Abdilber der ki: Malik'in ravileri böylece mürsel olarak rivayet etmiştir. Sahîhayn'da Ibn Abbas'tan mevsuldür: Buhari, Libas, 77/70; Müslim, Fe-dail, 43/24.

[4] Malik'in bu konuda, Müslim'de yer alan başka bir senedi daha var: Müslim'de yer alan başka bir senedi daha var: Müslim, Zühd, 53/2, no:42 Ayrıca bkz. Buhari, Edeb, 78/24.

[5] Yani çirkin görünüşlü demektir. Çirkin bîr şeyi şeytana benzetmek, Arapla­rın adetlerindendi. Burada da onların örfüne göre kullanılmış ve üstü başı dağınık, çirkin bir görüntüyle cemiyet içerisine çıkmanın uygun olmayacağı anlatılmak istenmiştir.

[6] Ebu Ömer der ki: Mürselliğinde Malik'ten ihtilaf yoktur. Cabir ve başkalarından manaca mevsul olarak gelmiştir.

[7] Şeybanî, 937.

[8] Müslim, Zikr, 48/16, no:55.

[9] Burada beni ahmaklaştırarak doğru yolumdan saptıracaklardı, hiçbirşey-bilmeyen ve anlamayan bir merkep gibi yapacaklardı, demek istiyor. Çünkü merkep, anlayış kıtlığı ve bilgisizlikte darbı mesel olmuştur.

[10] Burada iki şey düşünülebilir: Ya başkaları bilse bile kendisinin bilmediği esmai hüsnamn varlığına inanıyor, ya da esmai hüsna arasında hiç kimse­nin bilmediği isimler olabileceğini kast ediyor. (Bâcî, el-Münteka, c. 7, s. 272).

[11] Allah'ın gölgesinden, murad, onun rahmeti, ihsanı ve himayesidir. Yahut da birçok hadislerde de belirttiği üzere arşı â'lâ'nın gölgesidir.

[12] Müslim, Bir, 45/12, no:37.

Yanı onların dünyadaki iyi davranışlarının mükafatını vereceğim.

[13] Buharı, Tevhîd, 97/33; Müslim, Bir, 45/48, no: 157. Yani onu tanıyan müslümanlar arasında demektir.

[14] Yani Allah bir kişiye buğz edince Cebrail'e:

«Ben filan kimseyi sevmiyorum, sen de sevme! diye emreder. Onu Cebrail de sevmez. Sonra gök halkına seslenerek:

«—Allah filan kimseyi sevmiyor. Onu siz de sevmeyiniz.» der. Bunun üzeri­ne yerdeki insanlar ondan nefret ederler. (Bâcî, el-Münteka, c.7, s. 274).

[15] Bu da gösteriyor ki, yemin o günkü Arapça'da bazan bir haberin, bir sözün tekid ve tahkik edilmesi için kullanılıyordu.

[16] Yani gerek düşmanlara karşı cihad hususunda ve gerekse kendisine emre­dilen diğer hususlarda, Allah'ın rızasını gözeterek hareket edenlere, Ce-nab-ı Hak bol sevap ve mükafat vereceğini vad ediyor (Bâcî, Münteka, c.7, s. 275).

[17] Mevkuftur. Merfu hürmüne sahiptir. Çünkü böylesi kendi fikri olarak söylenmez. Tabaranî, el-Mucemu"l-Kebir'de Abdullah b. Serahsi'den riva­yet etmiştir.

Bu hadis sahihtir. Hakim der ki: Buhari ve Müslim'in şartlan üzeredir. îbn Abdilber der ki: Bu, sahih bir isnaddır.

[18] Yani bunlar nebilerin ahlâkındandır. onlara emredilen sıfatlardandır. Biz bu tecezziye (taksimata) inanırız, fakat mahiyetini bilemeyiz. Çünkü bu peygamberlik bilgilerindendir. Bunu düşünce ve istinbat yoluyla anlamak mümkün değildir.