2- TAHARET (TEMİZLİK) KİTABI. 1

1. Abdest Almak. 1

2. Uyuyan Kimsenin Namaza Kalkınca Abdest Alması 3

3. Abdest Suyunun Temiz Ve Temizleyici Olması 3

4. Abdesti Bozmayan Şeyler. 4

5. Ateşte Pişen Şeyi Yemenin Abdesti Bozmayışı 4

6. Abdestle İlgili Diğer Hadisler. 6

7. Başı Ve Kulakları Mesh Etmek. 8

8. Ayağa Giyilen Mestlerin Üzerine Mesh Etmek. 9

9. Mestlerin Üzerine Nasıl Mesh Edilir?. 10

10. Burun Kanaması 10

11. Burun Kanamasında Yapılacak İş. 11

12. Yarasından Veya Burnundan Akan Kanı Durmayan Kimsenin Yapacağı İş. 11

13. Kendisinden «Mezi» Akan Kimsenin Abdest Almakla Yetinmesi 11

14. Mezi (Sızıntı Zannı) İle Abdest Almama İzni 12

15. Cinsî Organa Dokununca Abdestin Bozulması 12

16. Karısını Öpen Kimsenin Abdest Alması 13

17. Cünüplükten Dolayı Gusletmek. 13

18. Cinsi Münasebette Gusülün Vacip Oluşu. 14

19. Cünüp Kimsenin Gusül Etmeden Önce Uyumak Veya Yemek İstediği Vakit Abdest Alması 15

20. Cünüp Olduğunun Farkında Olmayarak Namaz Kılan Kimsenin, Namazı İade Etmesi Ve Elbiselerini Yıkaması 15

21.Kadınların Da Erkekler Gibi İhtilam Oldukları Vakit Gusul Etmeleri Hakkında. 16

22. Cünüplükten Dolayı Gusl Etmek. 17

23. Teyemmüm.. 17

24.Teyemmümün Yapılışı 18

25. Cünüp Kimsenin Teyemmüm Etmesi 19

26. Aybaşı Olan Karısına Kocasının Yapabileceği Şeyler. 19

27. Hayızdan Temizlenmek. 20

28. Hamile Kadının Hayız Görmesi 20

29. İstihaze Olan Kadının Durumu. 21

30. Bebeğin İdrarı 22

31. Ayakta Küçük Abdest Bozmak. 22

32. Misvak Hakkında. 22

 

 

 

 

2- TAHARET (TEMİZLİK) KİTABI

 

1. Abdest Almak

 

1. Yahya el-Mazinî, Resûlullah'm ashabından babası Abdul­lah b. Zeyd'e,

«— Resûlullah'm nasıl abdest aldığını bana gösterebilir misin?» deyince Abdullah:

«— Evet,» dedi ve su isteyerek elinin üzerine döktü ve burnu­na üçer defa su verdikten sonra üç kere yüzünü yıkadı. Daha sonra dirseklerine kadar üçer defa kollanın yıkadı. Daha sonra da ıslak ellerini alnından arkaya doğru arkadan da alnına doğru sürerek başını meshetti. Sonra da topuklarına kadar ayaklarını yıkadı.[1]

 

2. Ebû Hureyre'den: Resûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki: «Siz­den biri abdest aldığında burnuna su vererek iyice temiz­lesin. Taş ile taharetlenen taşı tek kullansın.»[2]

 

3. Ebû Hureyre'den: Resûluîlah (s.a.v.): «Abdest alan su ile burnunu iyi temizlesin. Taşla taharetlenen taşı tek kullan­sın.» buyurdu.[3]

 

4. İmam Malik der ki: Abdest alan bir avuç su ile hem mazma-

za, hem de istinşak yapsa caizdir.[4]

 

5. Sad b. Ebi Vakkâs öldüğü gün Ebû Bekr'in oğlu Abdurrah-man, Hz. Âişe'nin (r.a.) yanına girdi. Abdest almak için su isteyin­ce Âişe (r.a.): "Abdurrahman! Abdest azalarını iyice yıka. Çünkü Resûlullah'ı (s.a.v.): «Abdest alırken kuru kalan topuklar ateşte yanacaktır.» derken işittim.» dedi.[5]

sünnettir.

 

6. Abdurrahman: "Ömer (r.a.)'in su ile taharetlendiğini işit­tim." dedi.[6]

 

7. Malik'e «Abdest alan adam unutarak mazmaza yapmadan önce yüzünü yıkasa, yahut yüzünü yıkamadan kollarını yıkasa olur mu?» diye sorduklarında: «Mazmaza yapmadan önce yüzünü yıkayan kimse, mazmaza yapsın, yüzünü tekrar yıkamasın. Yüzünü yıkamadan kollarını yıkayan, abdest aldığı yerde veya yakınında ise yüzünü yıkasın, sonra kollarını tekrar yıkasın. Böy­lece kolları yüzünden sonra yıkanmış olur.» diye cevap verdi.[7]

 

8. Yahya demiştir ki Malik'e: «Bir kimse abdest alırken unu­tup ağzına burnuna su vermeden namaz kılsa ne olur?» diye sor­dular. Malik de: «Namazım iade etmesi gerekmez.[8] Hatırlayınca mazmaza ve istinşak eder, ancak namaz kılmayı istese de, yeni­den namaza başlamaz.» dedi.

 

2. Uyuyan Kimsenin Namaza Kalkınca Abdest Alması

 

9. Ebû Hureyre (r.a.) den: Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Biriniz uykudan kalktığı vakit, ellerim -abdest suyuna sokmadan Önce- yıkasın. Çünkü uykuda ellerinin nereye dokunduğunu bilemez.» [9]

 

10. Zeyö. b. Eslem'den: Ömer b. el-Hattab (r.a.): «Yatarak uyu­yan kimse abdest alsın.»[10] dedi.

Malik der ki: «Zeyd b. Eşlem: <<Ey mü'minler, namaza kalk­tığınızda yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınıza mesh edin, topuklara kadar da ayaklarınızı yı­kayın.» ayetini "Yataktan (uykudan) kalktığınız vakitte...» diye tefsir etti.

11. imam Malik der ki: Bize göre burun kanaması, bir yerin­den kan çıkması, yaradan irin akması abdesti bozmaz. Ancak önünden ve arkasından çıkan şey ve bir de uyumak abdesti bo-zar.[11]

Nafi der ki: Abdullah b. Ömer oturarak uyur, sonra da abdest almadan namaz kılardı.

 

3. Abdest Suyunun Temiz Ve Temizleyici Olması

 

12. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor:

Bir adam Resûlullah (s.a.v.)'ın huzuruna gelerek:

*—Ya Resulallah, biz denizde sefere çıkıyoruz, yanımıza bi­raz su alıyoruz. Onunla abdest alsak içmeye kalmıyor. Deniz suyu ile abdest alabilir miyiz?» dedi.

Resulü ekrem (s.a.v.) de:

«— Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir.»[12] buyurdu.[13]

 

13. Kâb kızı Kebşe anlatıyor: Kayınpederim Ebû Katâde bize geldi, ona abdest suyu döküyordum. O sırada bir kedi geldi, sudan içmek istedi. Ebû Katâde kedi sudan içinceye kadar kabı ona eğ­dirdi. Kendisine baktığımı görünce:

«— Hayret mi ediyorsun yeğenim?» dedi. Ben de:

«—Evet» dedim. Bunun üzerine:

«— Resûluîlah (s.a.v.): «Kedi pis değildir. Evinizde ser­best dolaşır» buyurdu, dedi.[14]

îmam Malik der ki; Bunda bir mahzur yok. Ancak kedinin ağ­zında pislik olması halinde caiz değildir.

 

14. Yahya b. Abdurrahman anlatıyor:

Hz. Ömer (r.a.) bir kafile ile sefere çıktı. Amr b. el-As da kafile­de idi. Bir havuzun başına geldiler. Amr b. el-As havuz sahibine:

«— Bu havuzdan yırtıcı (vahşî) hayvanlar gelip içiyor mu? di­ye sorunca Hz. Ömer adama:

«— Bu soruya cevap verme. Çünkü bu suya hayvanlar da ge­lir, biz de geliriz.» dedi.[15]

 

15. Abdullah b. Ömer (r.a.) der ki: Resûlullah'ın zamanında erkekler ve kadınlar beraber abdest alıyorlardı.[16]

 

4. Abdesti Bozmayan Şeyler

 

16. Abdurrahman b. Avf oğlu İbrahim'in Ününü veledi[17] anla­tıyor:

Resûlullah (s.a.v.)'m zevcesi Ümmü Seleme'ye:

«— Ben, elbisesinin etekleri uzun olan bir kadınım ve pis yer­lerden geçiyorum» dediğimde, Ümmü Seleme de:

«— Resûlullah (s.a.v.): «Kuru ve temiz yerler, pis yerlere sürünüp kirlenen etekleri temizler» dedi.» şeklinde cevap ver­di.[18]

 

17. Malık (r.a.), Rebıa b. Abdurrahman in mescidde defalarca kusup abdestini tazelemeden namaz kıldığını gördü.

İmam Malik'e:

«— Kusan bir kimsenin yemden abdest alması gerekir mi?» diye sordular. O da:

«— Yeniden abdest alması gerekmez. Ancak kustuğu için ağzını çalkalaması (yıkaması) gerekir.» diye cevap verdi.[19]

 

18. Nafî rivayet eder: Abdullah b. Ömer (r.a.), Said b. Zeyd'in oğlunun cesedine koku sürdü ve onu taşıdı, sonra mescide girdi, daha sonra da abdestini tazelemeden namaz kıldı.

imam Malik'e:

«— Kusunca abdest bozulur mu?» diye sordular. O da: «—Hayır. Yalnız mazmaza eder, ağzını yıkar. Abdest alması gerekmez,» dedi.

 

5. Ateşte Pişen Şeyi Yemenin Abdesti Bozmayışı

 

19. Abdullah b. Abbas der ki: «Resûluîlah (s.a.v.) koyunun piş­miş ön butunu yedi. Abdestini tazelemeden namaz kıldı.»[20]

 

20. Süveyd b. Numan anlatıyor: Hayber Savaşı senesinde Resûluîlah (s.a.v.) ile beraber çıkmıştım. Hayber'e yakın «Sahbâ» denilen yere varınca Resûluîlah (s.a.v.) devesinden indi, ikindi na­mazını kıldırdı. Daha sonra azıkları istedi, yalnız kavut[21] getirdi­ler. Emretti, kavutu çorba yaptılar. Resulallah (s.a.v.) yedi, biz de yedik. Daha sonra da akşam namazına kalktı, mazmaza yaptı, biz de mazmaza yaptık, sonra da abdestini tazelemeden namazı kıl­dırdı.[22]

 

21. Abdullah b. Hudeyr oğlu Rebîâ der ki: Hz. Ömer'le birlikte akşam yemeği yedim, yemekten sonra namazı kıldı, yeniden ab-dest almadı.

 

22. Eban b. Osman der ki: Osman b. AfFan (r.a.) ekmek ve et yedikten sonra mazmaza yaptı (ağzını yıkadı), ellerini yıkadı ve elleriyle yüzünü sıvazladı. Daha sonra da namaz kıldı, fakat yeni­den abdest almadı.

îmam Malik'e Ali b. Ebî Talib ve Abdullah b. Abbas (r.a.)'ın ateşte pişen şeyi yedikten sonra yeniden abdest almadıkları riva­yet olundu.[23]

 

23. Yahya b. Said, Abdullah b. Amar b. Rebîâ'ya:

«— Bir adam namaz kılmak için abdest aldıktan sonra ateşte pişen bir yemeği yese tekrar abdest alması gerekir mi?» diye sor­du.

Abdullah da:

«— Babamı gördüm, abdest aldıktan sonra ateşte pişen yeme­ği yiyor, tekrar abdest almıyordu.» diye cevap verdi.[24]

 

24. Câbir b. Abdullah (r.a.) el-Ensârî der ki: Ebû Bekir es-Sıddık (r.a.)'ı gördüm. Et yedikten sonra yeniden abdest almadan namaz kıldı.[25]

 

25. Muhammed b. el-Munkedir (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) yemeğe davet edilmişti. Kendisine et ve ekmek getirildi. Bunlardan yedikten sonra abdest aldı, namaz kıldı. Daha sonra yemeğin kalan kısmını getirdiler, ondan yedikten sonra yeniden abdest almadan namaz kıldı.[26]

 

26. Abdurrahman b. Yezid el-Ensârî anlatıyor: Enes b. Malik, Irak'tan gelmişti. Ebu Talha ve Ubey b. KâTa yanına gittiler, Enes onlara ateşte pişmiş yemek çıkardı, yediler. Yemekten sonra Enes kalkıp abdest alınca, Ebû Talha ve Übey b. Kâ*b: «Bu da ne Enes? Yoksa Iraklıların âdeti mi?»[27] deyince, Enes: «Keşke yapmasay-dım,» dedi. Ebû Talha ve Ubey b. Kâ*b kalktılar, yeniden abdest al­madan namaz kıldılar.

 

6. Abdestle İlgili Diğer Hadisler

 

27. Urve (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.)'a: îstincâyı sordukla­rında: «Üç taş bulamaz mısınız?» diye cevap verdi.[28]

 

28. Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) mezarlığa gittiğinde «Esselâmü aleyküm ey mezarlıkta yatan mü'min-ler! Allah dilerse biz de sizlere kavuşacağız.» dedi[29]ve de­vamla «kardeşlerimizi görmeyi çok isterdim,»

«—Ya Resulallah! Biz kardeşlerin değil miyiz?» dediler. Kesû-lah:

«—Hayır, sizler aynı zamanda ashâbımsınız. Kardeşle-m henüz gelmediler. Ben onları (ahirette) havz'ın başın-ı bekliyeceğim.» buyurdu. Ashab-ı Kiram:

«— Ya Resulallah, ümmetinden senden sonra gelecekleri na-1 tanıyacaksın?» deyince:

«—Söyleyin! Bir adamın siyah atlat arasında alnı ve Üç yağı beyaz bir atı olsa onu tanımaz mı?» dedi. Onlar:

«—Evet Ya Resulallah!» diye cevap verdiler. Hz. Peygamber: İşte onlar, Kıyamet gününde dünyada iken aldıkları ab-lestlerden dolayı alınları nur gibi parlayarak gelirler. Ben lana önceden gidip kendilerini Havz'ın başında bekleye­ceğim. O kimseler Havz'ımdan sahipsiz develer gibi kovul­mazlar. Onlara «Hey! Gelin, gelin, gelin!» diye seslenirim. O sırada «Bunlar senden sonra dinlerinde çok şey değiştirdi­ler.[30] denilir. Ben de; «Öyleyse benden uzak olsunlar! Uzak olsunlar! Uzak olsunlarl..» derim» buyurdu.[31]

 

29. Hz.Osman'ın azatlısı Hümran anlatıyor: Osman b. Affan (r.a.) sekide oturuyordu. O sırada müezzin gelip, fcrindi namazı vaktinin geldiğini haber verince, hemen su istedi, abdest aldı.

Sonra: «Vallahi size bir hadis söyleyeceğim, eğer Aiıan m « da olmasa[32] söylemezdim.» dedi. Daha sonra şöyle devam etti: «Resûlullah (s.a.v.)'ı işittim» buyurdular ki: «Her kim azalarını iyice yıkayarak abdest alır» namaz kılarsa, o namazı ile sonraki kılacağı namazı arasında işlediği günahları mut­laka affolunur.»

îmam Malik der ki: Hz. Osman'ın kasdettiği ayet şudur sanı­rım: «Günün iki tarafında ve gecenin ilk saatlerinde nama­zı hakkıyle kılın. Şüphesiz iyilikler kötülükleri giderir. Bu düşünenlere bir öğüttür.» (Hud, U/114).[33]

 

30. Abdullah el-Sunabihi (r.a.)1 den: Kesûlullah (s.a.v.) buyur­dular ki: «Mü'min bir kimse abdest alırken mazmaza edince (ağzını yıkayınca) ağzından günahları çıkar. Burnunu yıkayınca da burnundan günahları çıkar. Yüzünü yıkayın­ca, yüzünden ve hatta gözkapaklarının altından günahları çıkar. Ellerini yıkadığı vakit ellerinden günahları dökülür.

çiKar. Başını mesh edince ba­şından, hatta kulaklarından günahları çıkar. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarından, hatta ayak tırnaklarının altın­dan günahları çıkar. Daha sonra mescide gidip namaz kılı­şı ecrini ve günahların affını arttırır.»

 

31. Ebû Hüreyre (r.a.)'den, Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Bir müslüman -yahut bir mü'min- abdest alırken yüzünü yıkayınca yüzünden akan su ile beraber (veya suyun son damlası ile) gözleri ile işlediği (namahremlere baktığı) bü­tün günahları dökülür. Ellerini yıkadığı zaman, elleri ile işlemiş olduğu günahları su ile beraber (diğer bir rivayette suyun son damlası ile) ellerinden dökülür. Ayaklarını yı­kayınca, ayaklan ile giderek işlediği günahları su ile bera­ber veya suyun son damlası ile çıkar. Böylece bütün günah­larından temizlenmiş olur.»34

 

32. Enes b. Malik (r.a.) der ki: Bir gün ikindi namazı yaklaş­mıştı, insanlar abdest almak için su arıyorlar, bulamıyorlardı. O sırada Resûlullah'a bir kapta su getirdiler. Hz. Peygamber elini kabın içine koydu, sonra ashabına o kaptan abdest almalarını emretti. Enes der ki: Suyu görüyordum, Resulü Ekrem'in parmak -

larınm arasından kaynıyordu. Bütün insanlar ondan abdest aldı­lar.[34]

 

33. Ebû Hüreyre (r.a.) der ki: Bir kimse güzelce abdest aldık­tan sonra namaza çıkarsa (mescide gidinceye kadar), o kimse na­mazda sayılır. Her iki adımının biriyle bir sevap kazanır, diğeriyle bir günahı affolur. Sizden herhangi biriniz kamet edildiğini işitin­ce koşmasın. Çünkü en çok sevap kazanan, evi camiden en uzak olanmızdır.

Dinleyenler:

«— Niçin Ey Ebû Hüreyre?» deyince, Ebû Hüreyre (r.a.); «daha çok adım atıldığı için»,[35] diye cevap verdi.[36]

 

34. Yahya b. Saîd'den: Saîd b. el-Müseyyeb'e büyük abdestten sonra su ile taharetlenmenin hükmü sorulunca: «O, ancak kadın­ların taharetlenmesidir.» diye cevap verdi.[37]

 

35. Ebû Hüreyre (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.): «Köpek her­hangi birinizin kabından su içer veya bir şey yerse, o kabı yedi kez yıkasın» buyurdu.[38]

 

36. imam Malik'e şu hadis rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Doğru ve dürüst yaşayın. Her şeyi yapamaz­sınız. İyi ve yararlı ameller işleyin. Amellerinizin en hayır­lısı namazdır. Abdesti ancak kâmil mü'min muhafaza ede­bilir.*[39]

 

7. Başı Ve Kulakları Mesh Etmek

 

37. Nafi der ki: Abdullah b.Ömer (r.a.) iki parmağını ıslatır, kulaklarım mesh ederdi.

 

38. imam Malik'e rivayet edilen hadiste, Cabir b. Abdullah el-Ensari (r.a.)'ye:

«— Sangın üzerine mesh edilir mi?» diye sorduklarında, Cabir; «— Su ile saçlar mesh edilmeden, caiz olmaz.» diye cevap verdi.

 

39. Hişam b. Urve der ki: Ebû Urve b. Zübeyr sarığını çıkarır, başını mesh ederdi.

 

40. Nafi[40] der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.)'in hanımı —Ebû

Ubeyd'in kızı— Safiye'yi baş örtüsünü çıkarıp su ile başını mesh ederken gördüm.

îmam Malik'e, «Sarığın ve baş örtüsünün üzerine mesh edilir mi? diye sorulduğunda: «Erkeğin sarığının üzerine, kadının başörtüsünün üzerine mesh etmeleri caiz olmaz. Başlarının üzeri­ne mesh etsinler» diye cevap verdi.

tmam Malik'e, abdest alan bir kimsenin başım mesh etmeyi unutur da abdest azalan kuruduktan sonra hatırlarsa ne yapması gerektiğini sorduklarında: «Başını mesh etmelidir. Başını mesh etmeden namaz kılmışsa o namazı iade etmelidir.» diye cevap ver-oı.

 

8. Ayağa Giyilen Mestlerin Üzerine Mesh Etmek

 

41. Mugîra b. Şu*be (r.a.) anlatıyor: Tebuk Savaşında Resûlul-lah (s.a.v.) abdest bozmak için gitti. Ben de abdest suyunu hazırla­dım. Gelince ellerine su döktüm, yüzünü yıkadı. Kollarını yıka­mak için cübbesinin kollarını sıvamak istedi. Dar olduğu için kollarını sıvayamayınca, ellerini cübbenin kollarından çıkardı. Kollarını dirseklerine kadar yıkadı. Sonra başına ve ayağındaki mestlerin üzerine mesh etti. Resûlullah (s.a.v.) namaz kılmaya geldiğinde, Abdurrahman b. Avf cemaate imam olmuş, namazın bir rek'atini kıîdırmıştı. Resulü Ekrem kalan bir rek'atini cemaat­le kıldı. Abdurrahman selâm verince, cemaat telâşlandı.

Resûlullah (s.a.v.) namazı bitirdikten sonra ashabına döne­rek: «İyi yaptınız,» dedi.[41]

 

42. Nafi ve Abdullah b, Dinar rivayet ettiler. Hz. Ömer'in oğlu .bdullah (r.a.) Küfe valisi Sa'd b. Ebi Vakkas'ın yanma gitti, .bdullah, Sa'd'ın mestlerinin üzerine mesh ettiğini görünce bunu oş görmedi. Bunun üzerine Sa'd, Abdullah'a: «Baban Ömer'in ya­ma gidince ona sor» dedi. Abdullah, Medine'ye gitti. Fakat mest-;rin üzerine mesh etmenin hükmünü sormayı unuttu. Bilahare Üf valisi Sa'd, Medine'ye geldiğinde Abdullah'a:

 Babana sordun mu?» dedi. Abdullah: «—Hayır,» dedi.

Bunun üzerine Abdullah babasına sorunca, Ömer (r.a.): «— Abdestli iken mestlerini giydikten sonra (tekrar abdest irken) onların üzerine mesh et» dedi. Abdullah:

«—Abdest bozduktan sonra da mı?» deyince, Ömer: «— Evet, abdest bozduktan sonra da,» dedi.[42]

 

43. Nafî'den: Abdullah b. Ömer pazarda idi. Ufak s[43]u döktük-ı sonra abdest aldı, yüzünü yıkadı, kollarını dirseklerine kadar adı ve başını mesh etti. Daha sonra camiye gitti. Kendisini ıaze namazını kıldırmak için çağırdılar, mestlerinin üzerine sh ettikten sonra cenaze namazını kıldırdı.[44]

 

44. Rukayş oğlu Abdurrahman oğlu Saîd anlatıyor: Enes b. Malik'i Küba'ya  geldiğinde gördüm. Küçük abdestini bozdu. Da­ha sonra abdest alması için su getirdiler. Abdest aldı: Yüzünü yı­kadı, dirseklerine kadar kollarım yıkadı, başına ve mestlerinin üzerine mesh etti. Sonra da mescide girdi, namazı kıldı.

Yahya der ki: imam Malik'e sordular:

«— Bir adam abdest aldıktan sonra abdest bozup mestlerini çıkarsa tekrar giyse yeniden abdest alırken onların üzerine mesh edebilir mi?» dediler.

İmam Malik:

«—Mestlerini çıkarsın, ayaklarını yıkasın. Ancak ayaklarını yıkayarak abdest aldıktan sonra mestlerini giyen kim.se onların üzerine mesh edebilir. Abdest alırken ayaklarını yıkamadan mestlerini giyen kimse mesh edemez.» dedi.

Yine îmam Malik'e: «Bir adam abdest alır, ayaklarına giydiği mestlerinin üzerine mesh etmeyi unutur, namazı kıldıktan sonra hatırlarsa ne yapmalıdır?» diye sordular. îmam Malik: «Mestlerin üzerine mesh etsin, namazı iade etsin. Abdesti iade etmez» dedi.

îmam Malik'e sordularr Bir adam ayaklarını yıkayıp mestle­rini giyse daha sonra abdest alırken ne yapmalıdır? îmam Malik: «Mestlerini çıkarsın, abdest alsın ve ayaklarını yıkasın,» dedi.[45]

 

9. Mestlerin Üzerine Nasıl Mesh Edilir?

 

45. Hişam b. Urve der ki: Babamı, mestlerin üzerine mesh ederken gördüm, mestlerinin üzerini mesh ediyordu, içini mesh etmiyordu.

îmam Malik, îbn Şihâb'e: «Mestler üzerine nasıl mesh edilir?» diye sorunca, îbn Şihâb bir elini mestin altına soktu, öbür eliyle mestin üzerini mesh etti.

îmam Malik der ki: «îbn Şihâb'dan işittiğim görüş bu husus­ta en çok hoşuma gidenidir.»[46]

 

10. Burun Kanaması

 

46. Nafi der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.)'in namazda burnu canayınca gider yeniden abdest alır, gelir sonra-konuşmadan-ıamazı tamamlardı.[47]

 

47. İmam Malik'e şöyle rivayet edildi: Abdullah b. Abbas (r.a.) namazda burnu kanayınca namazdan çıkar, kanını yıkadıktan sonra dönüp namazını tamamlardı.[48]

 

48. Abdullah b. Kuseyt el-Leysi oğlu Yezid anlatıyor: Said b. el-Müseyyeb namaz kılarken burnu kanadı, hemen Resulü Ekrem'in zevcesi Ümmü Seleme'nin odasına gitti, getirilen su ile abdest aldıktan sonra döndü namazım kaldığı yerden tamamla­dı.[49]

 

11. Burun Kanamasında Yapılacak İş

 

49. Abdurrahrnan b. Harmele el-Eslemî der ki: Said b. el-Müseyyeb'i gördüm, burnu kanıyordu. Çıkan kan parmaklarım kırmızılaştırıyor, daha sonra da abdest almadan namaz kılıyor­du.[50]

 

50. Abdurrahman b. el-Mücebber der ki: Abdullah oğlu Salim'i burnundan kan akarken gördüm, hatta kan parmaklarını kırmızıya boyuyordu. Burnunu oğuşturuyor, daha sonra da ab­dest almadan namaz kılıyordu.[51]

 

12. Yarasından Veya Burnundan Akan Kanı Durmayan Kimsenin Yapacağı İş

 

51. Mahreme oğlu el-Misver anlatıyor: Vurulduğu gece Hz. Ömer'in yanına gittim, onu sabah namazına kaldırdım. Uyanınca Hz. Ömer (r.a.): «Evet, namazı terkeden kimsenin islâm'dan nasi­bi yoktur» dedi ve yarasından kanlar akarak namazını kıldı.

 

52. Yahya b. Saîd der ki: Saîd b. el-Müseyyeb'e «Burnu kana-yıp da kan kesilmeyen kimse hakkında görüşün nedir?» denildi­ğinde Saîd, başı ile ima ederek (çok hafif öne eğilerek) «Namazım kılmasını uygun görüyorum» dedi.

imam Malik: «Bu hususta işittiğim görüşlerin en güzeli bu­dur,» dedi.

 

13. Kendisinden «Mezi»[52] Akan Kimsenin Abdest Almakla Yetinmesi

 

53. El-Mikdad b. el-Esved şöyle anlattı: Ali b. Ebi Taîib (r.a.), zevcesine yaklaşınca kendisinden «mezi» akan bir kimsenin ne yapması gerektiğini Resûluilah (s.a.v.)'a sormamı emretti ve: «Resûlullah (s.a.v.)'ın kızı (Fatıma) zevcem olduğu için ona ben sormaya utanıyorum,» dedi. Bunu Resulü Ekrem (s.a.vje sordu­ğumda: «Sizden kim böyle bir şeyin farkında olursa, cinsî organını yıkasın, namaz ab desti gibi abdest alsın,» buyur­du."[53]

 

54. Zeyd babası Eslem'den şöyle dediğini nakletmiştir: Ömer el-Hattab (r.a.): «(Bazan kendimden) -boncuk yuvarlanır gibi- me­zi aktığını hissediyorum, sizden kim böyle bir şeyin farkında olur­sa cinsî organını yıkasın, namaz abdesti gibi abdest alsın,» dedi.[54]

 

55. Abdullah b. Ayyaş'ın azatlısı Cündüb'den: Abdullah b. Ömer'e meziyi sordum. «Mezi geldiği zaman cinsî organım yıka. Namaz abdesti gibi abdest al.» dedi.

 

14. Mezi (Sızıntı Zannı) İle Abdest Almama İzni

 

56. Saîd b. el-Müseyyeb'den: «Namaz kılarken yaşlık hissedi­yorum, böyle hallerde namazı bozayım mı?» diye soran bir adama: «Bacağımın üzerine aksa bile namazımı bitirene kadar hiçbir şey yapmam.» diye cevap verdi.[55]

 

57. Zübeyd oğlu es-Salt der ki: Süleyman b. Yesar'a, aktığım hissettiğim ıslaklığı sorduğumda: «Elbisenin altına biraz su serp ve onu unut (içinden vesveseyi at)» diye cevap verdi.

.

15. Cinsî Organa Dokununca Abdestin Bozulması

 

58. Urve b. ez-Zübeyr anlatıyor: Mervan b. el-Hakem'in yanı­na girdim. Onunla abdesti bozan şeyleri konuştuk. Bu arada Mer­van:

«— Cinsî organına dokunanın abdesti bozulur» deyince:

«— Bunu bilmiyorum» dedim. Mervan: «Bunu bana Safvan'ın kızı Büsre söyledi. O da, Resûlullah (s.a.v.)'m: «Herhangi biriniz cinsî organına dokunursa abdest alsın,» buyururken duymuş,» dedi.[56]

 

59. Sa'd b. Vakkas'ın oğlu Mus'ab anlatıyor: Babam Sa'd'e mushafi tutuyordum. Bir ara kaşındım. Bunu gören Sa'd (r.a.): «Yoksa cinsî uzvuna mı dokundun?» dedi. Ben de:

«— Evet» dedim. Bunun üzerine Sa'd: «Kalk abdest al,» dedi. Ben de kalktım abdest alıp geldim.

 

60. Nafi'den Abdullah b. Ömer in «Sizden biri cinsî uzvuna do­kunduğunda abdest alması (abdestini yenilemesi) vacip olur.» de­diğini rivayet etti.

 

61. Hişam babası Urve'den şöyle rivayet etti: Urve: «Kim cinsî uzvuna dokunursa, abdest alması vacip olur,» dedi.

 

62. Salim şöyle dedi: Babam Abdullah b. Ömer (r.a.)'i gusul et­tikten sonra abdest aldığını görünce ona:

«— Gusül, abdest yerine geçmez mi?» dedim.

«— Evet, geçer, ama bazen cinsî uzvuma dokunuyorum da, o zaman abdest alıyorum.» dedi.[57]

 

63. Salim b. Abdullah şöyle anlattı: Bir yolculukta babam Ab­dullah b. Ömer (r.a.)'le beraberdim. Bir gün güneş doğduktan son­ra abdest alıp namaz kıldığını görünce ona:

«— Böyle bir zamanda namaz kılmazdın?» dedim. O da: «Sa­bah namazı için abdest aldıktan sonra cinsî uzvuma dokunmuş­tum. Daha sonra yeniden abdest almayı unuttum, (namazı kıl­dım). İşte şimdi abdest aldım, namazı tekrar kıldım.» dedi.[58]

 

16. Karısını Öpen Kimsenin Abdest Alması

 

64. öaiım, babası Abdullah b, Ömer (r.a.)'den rivayet eder, Ab­dullah (r.a.) şöyle derdi: «Erkeğin hanımını Öpmesi ve eliyle ona dokunması (mulâmese)[59] den sayılır. Bu yüzden kim hanımını öper, yahut eliyle ona dokunursa abdest alması gerekir.»

 

65. Abdullah b. Mes'ud (r.a.): «Erkeğin karısını öpmesi abdesti bozar» derdi.

 

66. îbn Şıhab şöyle derdi: Erkeğin karısını öpmesi abdesti bozar. Nâfi der ki: imam Malik: «Bu, duyduğumun en güzelidir,» derdi.

 

17. Cünüplükten Dolayı Gusletmek

 

67. Mü'minlerin anası Âişe (r.a.), Hz. Peygamber'in gusul edişini anlatıyor: «Resûlullah (s.a.v.) cünüplükten dolayı gusul ederken, önce ellerini yıkar, namaz abdesti gibi abdest aldıktan sonra parmaklan ile saçlarının köküne suyu iyice yedirirdi. Daha sonra başına üç defa su döker, sonra da su dökerek bütün vücudu­nu yıkardı.»[60]

 

68. Aişe (r.a,): «Resûluİlah (s.a.v.) bir «farak» dolusu su ile gu­sul ederdi.» dedi.[61]

 

kullanmayın» buyurmuştur.

Bir «farak», üç *sa'»dır. Bir sa' ise takriben üç buçuk kilodur. Burada anlatılmak istenen, suyun az

 

69. Nâfi'den: Abdullah b. Ömer cünüp olduktan sonra gusle­deceği zaman önce sağ eline su döker ellerini yıkar, sonra tenasül uzvunu yıkardı. Ağzına ve burnuna su verdikten sonra, suyu gözlerine serperek yüzünü yıkar, sonra sağ, sonra da sol kolunu yıkardı. Başını yıkadıktan sonra da üzerine suyu dökerek bütün vücudunu yıkardı.

 

70. imam Malik'e nakledildiğine göre Aişe (r.a.)'ye kadınların nasıl gusul edecekleri sorulduğunda: «Başına üç kez su döker ve elleriyle saçlarının dibini iyice ovalar» dedi.[62]                               

 

18. Cinsi Münasebette Gusülün Vacip Oluşu

.

71. Said b. el-Müseyyeb şöyle rivayet etti: Ömer b. el-Hattab, Osman b. Affan ve Âişe (r.a.): «(Cinsi münasebette) erkeğin cinsî organının sünnet kısmı kadının organına girince gusul vacip olur» derlerdi.[63]

 

72. Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf der ki: Resûlullah (s.a.v.)'in zevcesi Âişe (r.a.)'den guslü gerektiren şeyi sordum, şöyle cevap verdi: «Senin halin neye benzer biliyor musun, ey Ebû Seleme! Civciv misalidir. Tavukların sesini işitir; o da onlarla bir­likte seslenir. Erkeğin cinsî organının sünnet kısmı, kadının cinsî organına girince gusül vacip olur.»[64]

 

73. Saîd b.el-Müseyyeb'den: Ebû Musa el-Eş'arî, Resûlullah (s.a.v.)'ın zevcesi Âişe (r.a.)'ye giderek ona:

«— Resûlullah (s.a.v.)'ın ashabının bir mesele hususunda ihtilaf etmeleri bana ağır geliyor. Onu sana sormaya da çekiniyo-rum.» dedi. O da:

«— Nedir o mesele? (Çekinme) annene sorabileceğin şeyleri bana da sor» deyince: «insan zevcesi ile cinsî münasebette bulu­nurken bazan halsizleşiyor, ama boşatamıyor?» dedim. Bunun üzerine:

«— Erkeğin cinsî organının sünnet kısmı kadının cinsî orga­nına girince (boşalma olmasa da) gusul vacip olur.» dedi. Ben de: «Bunu artık senden sonra kimseye sormayacağım.» dedim.[65]

 

74. Osman b. AfFan'm azatlısı Abdullah b. Ka*b anlatıyor: Lebîd el-Ensârî'nin oğlu Mahmud, Zeyd b. Sabit'e sordu:

«— însan eşiyle birleşirken halsizleşiyor, gevşiyor, boşalamı-yor? (Gusul gerekir mi?)» deyince, Zeyd (r.a.):

«— Gusl eder,» dedi. Mahmud:

«— Ubey b. Kala, (bu hallerde) gusül gerekmez görüşünde idi.» deyince, Zeyd: «Ubey b. KaİD, ölmeden Önce bu görüşünden dön­dü.» dedi.[66]

 

75. Nafî der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.): «Erkeğin cinsî organı­nın sünnet kısmı kadının cinsî organına girince gusül vacip olur,» derdi.[67]

 

19. Cünüp Kimsenin Gusül Etmeden Önce Uyumak Veya Yemek İstediği Vakit Abdest Alması

 

76. Abdullah b. Ömer der ki, babam Ömer b. el-Hattab Resû-lullah (s.a.v.)'e gece cünüp olduğunu söyledi. O da: «Cinsî uzvunu yıkayıp abdest aldıktan sonra uyu.» buyur[68]

 

77. Hişam'ın babası Urve, Âişe'nin (r.a.) şöyle söylediğini rivayet etti: «Sizden kim zevcesiyle münasebette bulunduktan sonra gusul yapmadan uyumak isterse, namaz abdesti gibi abdest almadan uyumasın.»[69]

 

78. Nâfi der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) cünüp iken uyumak ya­hut yemek yemek istediğinde yüzünü ve dirseklerine kadar kolla­rını yıkar, başım mesh eder, sonra yemek yer yahut uyurdu.

 

20. Cünüp Olduğunun Farkında Olmayarak Namaz Kılan Kimsenin, Namazı İade Etmesi Ve Elbiselerini Yıkaması

79. Atâ b. Yesâr şöyle rivayet etti: Resûlullah (s.a.v.) bir namazda tekbir aldıktan sonra, eliyle —bekleyin— işareti vere­rek gitti, biraz sonra üzerinde, (yıkandığını gösteren) su belirtileri olarak geldi.[70]

 

80. Zübeyd b. Salt anlatıyor: Ömer b. el-Hattab ile «Cüruf e»[71] gitmiştim. Elbisesine baktı, ihtilam (rüyada boşalma) olduğunu anladı. Yıkanmadan da namaz kılmıştı. Bunun üzerine Ömer: «Vallahi ihtilam olmuşum, farkında olmamışım. Gusul etmeden de namaz kıldım.» dedi. Hemen gusul etti, elbisesinde gördüğü meniyi yıkadı, görmediği yerine de su serpti. Güneş biraz yüksel­dikten sonra ezan okudu, yahut kaamet etti. Namazı tekrar kıldı.

 

81. Süleyman b. Yesâr anlatıyor: Ömer b. el-Hattab (r.a.) (cemaata sabah namazını kıldırdıktan sonra) Cüruf teki arazisine gitti. Orada elbisesinde meni görünce: «İnsanların idaresini üzeri­me aldığımdan beri sık sık ihtilam oluyorum.» dedi, hemen guslet­ti. Elbisesine bulaşan meniyi yıkadı ve güneş doğduktan sonra namazı iade etti.

 

82. Süleyman b. Yesar'dan: Ömer b. Hattab cemaate sabah namazım kıldırdı. Sonra vakit kaybetmeden Cüruf daki arazisine gitti. Orada, elbisesine baktığında, ihtilâm olduğunu anladı ve: «Et yediğimiz zaman, damarlar gevşiyor.» dedi. Hemen gusletti. Elbisesindeki pisliği yıkadı. Namazını iade etti (yeniden kıldı),[72]

 

83. Hâtib oğlu Abdurrahman'm oğlu Yahya anlatıyor: Ömer b. el-Hattab (r.a.) ile beraber Umreye gidiyordum. Kafilede Amr b. As da vardı. Hz. Ömer bir müddet gittikten sonra konakladığı yer­de ihtilam olmuş, sabah da yaklaşmıştı. Kafilede yıkanmak için su bulamadı. Hemen yola çıktı. Suya varınca elbisesindeki meniyi yı­kamaya koyuldu. Ortalık ağarmıştı. Bunu gören Amr, Ömer'e:

«— Yanımızda fazla elbise var. Elbiseni değiştir de yıkarsın.» deyince, Ömer:

«— Yazıklar olsun sana ey Amr! Sen yedek elbise bulabiliyor­sun ama herkes bulabilir mi? Eğer ben dediğini yapar da elbisemi değiştirirsem âdet olur. Öyle yapmadan elbisemde bulaşık gördü­ğüm yeri yıkar, görmediğim yere su serperim.» dedi.

İmam Malik rüyasında ihtilâm olduğunu hatırlamayan, elbi­sesinde meni gören ve ne zaman olduğunu da bilemeyen kimse hakkında der ki: «Son uykusunda ihtilâm olmuş gibi gusletsin, uyandıktan sonra namaz kılmışsa, (guslettikten sonra) namazını iade etsin. Çünkü insan bazen ihtilâm olur, meni göremez, bazen meni görür, ihtilâm olduğunun farkında olamaz. Elbisesinde me­ni gören kimseye gördüğü vakit gusül vacip olur. Zira Hz. Ömer (r.a.) son uykudan sonraki namazı iade etmiş, ondan önceki na­mazları iade etmemiştir.»

 

21.Kadınların Da Erkekler Gibi İhtilam Oldukları Vakit Gusul Etmeleri Hakkında

 

84. Urve b. Zübeyr'den: Ümmü Süleym, Resûlullah'a:

«— Kadınlar da erkekler gibi rüyalarında ihtilâm olduklarını görüyorlar, gusletmeleri gerekir mi?» deyince, Resûlullah (s.a.v.):

«— Evet, gusletsin» buyurdu. Bunun üzerine Hz. Âişe, Ümmü Süleym'e:

«— Ne diyorsun, kadın hiç onu (menisini) görebilir mi?» dedi.

Resûlullah (s.a.v.) de Aişe'ye:

«— Allah hayrını versin (o zaman) çocuk anasına nasıl benziyor?» buyurdu.[73]

 

85. Resûlullah'ın zevcesi Ümmü Seleme anlatıyor: Ebu Talha el-Ensârı nin zevcesi Ümmü Süleym, Resûlullah'ın huzuruna ge­lerek:

«— Ya Resulallah! Allah gerçeği öğrenme hususunda utan­mayı emretmez. Kadın da ihtilâm olursa gusül etmesi gerekir mi?» diye sorunca, Resûlullah (s.a.v.):

«— Evet, suyu (meniyi) gördüğü vakit» buyurdu.[74]

 

22. Cünüplükten Dolayı Gusl Etmek

 

86. Nâfi'den: Abdullah b. Ömer (r.a.): «Aybaşı halinde yahut cünüp değilse, kadının başkasından artık su ile gusül etmesinde beis yoktur.» derdi.

 

87. Nâfi'den: Abdullah b. Ömer (r.a.) cünüpken terler, sonra aynı elbise ile namaz kılardı.

 

88. Nafi’den : Abdullah b.Ömer’in cariyeleri aybaşı halinde iken onun ayaklarını yıkar ve seccadesini verirlerdi.

İmam Malik: «Araâagusul etmeden iki cariyesi ile birleşmesi caizdir. Hür kadınlara gelince, bir zevcesi ile birleşme yapan ada­mın gusül etmeden diğer zevcesi ile birleşme yapması mekruhtur, ama bir cariyesi ile birleşme edip cünüp iken diğer cariyesi ile bir­leşmesi caizdir.» diye cevap verdi.

îmam Malik'e «Cünüp olan bir adama yıkanması için su getir­seler, o da, cünüp olduğunu unutup —sıcaklığını anlamak için— parmağım suya soksa ne lâzım gelir?» diye sorduklarında: «Par­mağına bir şey bulaşmamışsa (temizse), suyu kirletmez» diye ce­vap verdi.

 

23. Teyemmüm

 

89. Mü'minlerin anası Hz. Aişe anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) ile beraber bir sefere çıkmıştık. Beydâ'ya[75] yahut Zatül-Ceyş'e varınca kolyem koptu, düştü. Resûlullah kolyemi aramak için ora­da konakladı, ashab da onunla konakladı. Orada su yoktu. Yanla­rında da su yoktu. Ashap, Ebû Bekir es-Sıddık'a gelerek:

«— Âişe'nin yaptığını görüyor musun? Susuz yerde Resûlul-lah'ı ve ashabı durdurdu, yanlarında su da yok,» dediler. Aişe der ki: Resûlullah başını dizime koymuş uyumuştu, o sırada Ebû Bekir (r.a.) gelerek:

«— Resûlullah'ı ve ashabı susuz yerde durdurdun. Yanların­da su da yok,» diye darıldı ve bana çıkıştı, eliyle böğrüme vurmaya başladı. Resûlullah'm başı dizimde olduğu için kımıldayamadım. Susuz yerde Resûlullah sabaha kadar uyudu. Bu sırada Allahu Teâlâ teyemmüm ayetini indirdi, bunun üzerine Üseyd îbn Hudayr:

«—Bu ilk bereketiniz (iyiliğe yol açışınız) değil, ey Ebû Bekir ailesi.» dedi.

Bindiğim deveyi kaldırdığımda kolyeyi altında bulduk.[76]

îmam Malik'e: «Teyemmüm edip namazım kılan bir adam diğer namaz vakti geldiğinde tekrar teyemmüm eder mi?» diye sorduklarında: «Her namaz için teyemmüm eder, çünkü her na­maz için su araması gerekir, su arar da bulamazsa teyemmüm eder» diye cevap verdi.[77]

Yine îmam Malik'e: «Teyemmüm eden bir adamın abdestli olan arkadaşlarına imamlık etmesi caiz olur mu?» diye sordukla­rında:

«— îmamlık yapabilir, ancak başkasının yapması daha evl­âdır. Onun da imamlık yapmasında bir beis görmüyorum.» dedi.

Yahya der ki: «Suyu bulamayıp teyemmüm eden bir adam tekbir alıp namaza dursa, o sırada yanında su olan bir adam gözükse ne yapar?» diye îmam Malik'e sorduklarında: «Namazını bozmaz. Aynı teyemmümle (durduğu) namazını tamamlar, ondan sonraki namazları için abdest alır,» dedi.[78]

îmam Malik der ki: Namaza kalkan abdest almak için su bu­lamaz da teyemmüm ederse Allah'a itaat etmiş olur. Su ile abdest alan ondan daha temiz sayılmaz., namazı da onunkinde daha tam değildir. Çünkü abdest de teyemmüm de emrolunmuştur. Her ikisi de Allah'ın emrini yapmışlardır. Su bulup abdest alan da namaza girmeden önce su bulamayıp teyemmüm eden de Allah'ın emrine göre amel etmişlerdir.

îmam Malik der ki: Teyemmüm ile namaz kılmak caiz olan bir yerde su bulamayan cünüp kimse teyemmüm eder, Kur'an'dan hizbini[79] okur ve nafile namazlarını kılar.

 

24.Teyemmümün Yapılışı

 

90. Nâfi'den: Abdullah b. Ömer'le beraber Cüruf den[80] geli­yorduk, Mirbed'e ulaşınca Abdullah (binitinden) indi, yerde teyemmüm etti, yüzünü ve dirseklerine kadar iki kolunu meshet-ti, sonra namazı kıldı.[81]

»ı. iNâti der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) teyemmüm ederken dirseklerine kadar mesh ederdi,

îmam Malik'e:

«— Teyemmüm nasıl yapılır ve nereye kadar meshedilir?» di­ye soruldu. O da:

«Ellerini bir kez yüzü için yere vurur yüzünü mesheder, binkez de kolları için vurur kollarını dirseklerine kadar mesheder,» diye cevap verdi

 

25. Cünüp Kimsenin Teyemmüm Etmesi

 

92. Abdurrahman b. Harmele'den: Bir adam Saîd b. Müsey-yeb'e:

«— Cünüp olan bir kimse teyemmüm ettikten sonra suya ka­vuşursa ne yapar?» diye sordu. Saîd de:

«— Suya kavuştuğu vakit, sonraki namazları için gusletmesi gerekir» dedi.[82]

îmam Malik, seferde ihtilâm olup, abdest alacak kadar sudan başka suyu olmayan, suya kavuşuncaya kadar da susamayacak adam hakkında şöyle der: «O su ile avret mahallini ve meni doku­nan yerleri yıkar, sonra Allah'ın emrettiği gibi temiz yerde teyem­müm eder»

îmam Malik'e sordular: «Cünüp olan bir adam teyemmüm et­mek istese de çorak topraktan başka toprak bulamazsa çorak top­rakla teyemmüm eder mi ve orada namaz kılması mekruh olur mu?»

îmam Malik: «Çorak yerde namaz kılınır ve orada teyemmüm edilir. Çünkü Allahu Teâlâ:

«— Temiz yeryüzünden teyemmüm edin»[83] buyurdu. Ço­rak olsun veya olmasın temiz olan her yerde teyemmüm edebilir.»

 

26. Aybaşı Olan Karısına Kocasının Yapabileceği Şeyler

 

93. Zeyd b. Eslem'den: Bir adam Resûlullah (s.a.v.)'e:

«—Zevcem aybaşı iken bana onun nesi helâl olur?» diye sordu. Resûlullah (s.a.v.) da: «Etekliğini bağlasın (donunun uçkurunu bağlasın, yahut külotunu giysin), yukarısı ile istediğini yapar­sın» buyurdu.[84]

 

94. Rabia b. Ebî Abdurrahman'dan: Resûlullah (s.a.v,) ile ya­takta yatarken —üzerinde sadece elbisesi vardı— Hz. Aişe birden kalkınca Resûlullah (s.a.v.) ona:

«— Neyin var, galiba aybaşı oldun,» dedi. Aişe (r.a.) da:

«— Evet,» deyince Resûlullah (s.a.v.):

«— Etekliğini (izarını) giyin, yatağına gir.» buyurdu.[85]

 

95. Nâfi şöyle anlattı: Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer (r.a.) Nâfî'i, Âişe'ye göndererek ona:

«■— insan aybaşı olan zevcesiyle kucaklaşabilir mi?» diye sor­masını söyledi. Nâfî sorunca, Aişe (r.a.): «Belden aşağısına etekli­ğini giysin, sonra isterse onunla kucaklaşsın.» dedi.[86]

 

96. îmanı Malik rivayet eder: Salim b. Abdullah ve Süleyman b. Yesar'dan: «Hayızdan temizlenen kadın gusletmeden kocası onunla cinsî münasebette bulunabilir mi?» diye sorulduğunda:

«— Hayır, gusül edinceye kadar bu iş yapılamaz.» dediler.[87]

 

27. Hayızdan Temizlenmek

 

97. Mü'minlerin anası Hz. Âişe'nin azatlısı Ümmü Alkame anlatıyor: Kadınlar sarımtırak hayız kanı ve pamuğu kutuya koyar Hz. Aişe'ye gönderirler ve ona:

«— Artık namaz kılabilir miyiz?» diye sorarlar, Âişe de onlara:

«— Acele etmeyin bembeyaz aktığım görünceya kadar bekle­yin.» derdi.

Hz. Aişe: «Beyaz görünceye kadar» sözüyle hayızdan temiz­lenmelerini kastediyor.

 

98. Abdullah b. Ebî Bekir halasından, o da Zeyd b. Sabitin kı­zından rivayet eder: «Kadınlar gece yarısı kandil isteyerek hayız­dan temizlendiklerine bakarlar, Zeyd'in kızı da bunları kınar ve eskiden kadınlar bunu yapmazdı,» derdi.

 

99. îmam Malik'e «hayızdan temizlenen kadın, su bulamazsa teyemmüm edebilir mi?» diye sorduklarında: «Evet teyemmüm et­sin, Onun hali cünüp kimsenin ki gibidir. Su bulamayınca teyem­müm eder,» dedi.

 

28. Hamile Kadının Hayız Görmesi

 

100. imam Malik rivayet eder: Resûlullah (s.a.v.)'ın zevcesi Hz. Aişe (r.a.); Kan gören hamile kadın «Namazı bırakır.» dedi.

 

101. îmam Malik, îbni Şihab'a hayız kam gören hamile kadı­nın durumu hakkında sordu. O da:

«— Namazı kılmaz.» dedi.

îmam Malik: «Bu, bize göre de böyledir.» dedi.

 

102. Aışe (r.a.) den: «Ben ay başı iken Resûlullah (s.a.v.)'ın ba­şını tarardım.»[88]

 

103. Ebû Bekir es-Sıddık'ın kızı Esma (r.a.)'dan: Bir kadın

Resûlullah (s.a.v.)'e:

«— Bizden birimizin elbisesine hayız kanı bulaşırsa ne ya­par?» diye sordu. Resûlullah (s.a.v.)'de:

«— Birinizin elbisesine hayız kanı bulaşırsa su ile ova­layarak o bölümü yıkasın, sonra bu elbise ile namazı kıl­sın» buyurdu.

 

29. İstihaze[89] Olan Kadının Durumu

 

104. Resûlullah (s.a.v.)'m zevcesi Aişe (r.a.) anlattı: Ebû Hubeyş'in kızı Fâtıma:

«— Ya Resulallah (s.a.v.) Temizlenemiyorum (hayız kanım kesilmiyor), namazı bırakayım mı?» diye sordu. Resûlullah (s.a.v.) da:

«—O, damardan gelen normal kandır, hayız kanı değil­dir. Âdet başlayınca namazı bırak, hayız günlerin bitince kanını yıka, namazı kıl,» buyurdu.[90]

 

105. Resûl-i Ekrem'in zevcesi Ümmü Seleme anlattı: Resûlul­lah (s.a.v.)'m zamanında hayız kam kesilmeyen bir kadın vardı. Bunu onun adına Resûlullah (s.a.v.)1 dan sorunca:

«— Bu hastalığa yakalanmadan Önce ayda kaç gün ve kaç gece âdet görüyor idiyse, her ay o kadar namazı bıraksın. O kadar gün geçince gusletsin ve avret yerine bez (pa­muk vb.) koysun, sonra namazını kılsın,» buyurdu.[91]

 

106. Ebû Seleme1 nin kızı Zeynep anlattı: Abdurrahman b. Avf m zevcesi Cahş kızı Zeynep istihaze olduğu (hastalık kanı gör­düğü) vakit gusleder» namazını kılardı.

 

107. Ebû Bekir b. Abdurrahman'ın azatlısı Sümey'den: b. Hakîm ve Zeyd b. Eşlem, Sümey'yi Saîd b. Müseyyeb'den istiha-za olan kadının hükmünü sormak için gönderdiler. Sümey sorun­ca, Saîd:

«— Adet (aybaşı) günleri bitince gusleder, öbür âdet gününe kadar her namaz vakti için yeniden abdest alır.[92]Eğer kan fazla-laşırsa avret yerine bez koyar» diye cevap verdi.

 

108. Hişam babası Urve'den naklen rivayet eder: Müstehaza (hastalık kanı gören) yalnız bir defa gusleder. Sonra her namaz vakti için yeniden abdest alır.[93]îmam Malik der ki: Bize göre müstehaza namaz kılmaya baş­layınca kocası onunla münasebette bulunabilir. Lohusa da böyle­dir. Adet günlerinin en uzun süresini bitirdikten sonra —kan gör­se de— kocası ile münasebette bulunabilir. Bu durumda o kadın müstehaza hükmündedir.[94]

İmam Malik der ki: Müstehaza hakkında delilimiz, Hişam'ın babasından naklen rivayet ettiği hadistir. Bu hususta işittiklerim içerisinde en hoşuma gideni budur.

 

30. Bebeğin İdrarı

 

109. Hz. Âişe (r.a,)'den: Resûlullah (s.a.v.)'ın kucağına bir be­bek verdiler. Elbisesine çiş yaptı. Hz. Peygamber su istedi ve suyu çişten ıslanan yere serpti.[95]

 

110. Mıhsan'ın kızı Ümmü Kays'den: Henüz yemek yemeyen çocuğumu Resûlullah (s.a.v.)'a götürdüm. Kucağına oturttu. O da elbisesine çiş yaptı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem su istedi, ıslak yere suyu serpti. Fakat ovalayarak yıkamadı.[96]

 

31. Ayakta Küçük Abdest Bozmak

 

111. Yahya b. Saîd (r.a.) anlatıyor: Bir bedevi Mescid-i Neve-vî'ye girdi, küçük su dökmek için eteklerini kaldırdı. Bunu gören cemaat bağırdı, sesler yükselince Resûlullah (s.a.v.):

«— Ona dokunmayın» buyurdu. Onlar da dokunmadılar. Bedevi küçük abdestini yaptıktan sonra Resûlullah (s.a.v.) bir ko­va su istedi. Bedevinin abdest bozduğu yere döküldü.[97]

 

112. Abdullah b. Dinar'dan: Abdullah b. Ömer (r.a.)'i ayakta küçük abdest bozarken gördüm.

îmam Malik'e: «Küçük abdestten ve büyük abdestten sonra su ile taharetlenmek hakkında bir eser (rivayet) var mıdır?» diye sorduklarında: «Eskilerden bazılarının büyük abdestten sonra su ile taharetlendiğini işittim. Ben küçük abdestten sonra da su ile taharetlenmeyi uygun görüyorum,* dedi.

 

32. Misvak Hakkında

 

113. Ibnü's-Sebbak (r.a.)'dan: Resûlullah (s.a.v.)'ı bir cuma günü:

«— Ey cemaati müsliminî Allah bu günü bayram kıldı. O halde gusledin. Yanında koku olan kimsenin, onu sürün­mesinde sakınca yoktur. Misvak kullanmayı ihmal etme­yin,» buyurdu."[98]

 

114. Ebû Hüreyre (r.a.)'den. Resûlullah (s.a.v,):

«— Ümmetime zorluk vereceğimden korkmasaydım, mutlaka misvak kullanmalarını emrederdim,» buyurdu.[99]

 

115. Ebû Hüreyre (r.a.)'den: Ümmetine zorluk çıkacağından korkmasaydı Resûlullah (s.a.v.) her abdest alırken misvak kul­lanmalarım emrederdi.[100]

 

 



[1] Buhari, Vudû, 4/38; Müslim, Taharet, 2/18,19; Şeybanî, 5.

Ellerin önce iki defa yıkanması abdest suyuna elleri temiz olarak daldırmak içindir. Ayrıca burada adedin söz konusu olması, el yıkamanın ibadet mak-sadiyle yapıldığını gösterir. Pislikten dolayı yıkamanın adedi yoktur. Pislik temizleninceye kadar yıkanır. (Bâcî Münteka) Abdest organlarını bir defa yıkamak zorunlu, iki defa yeterli, üç defa yıkamak ise efdaldir. Başın meshedilmesine gelince imam Mâlik bu ve benzeri hadislere dayana­rak, abdest ayetinde zikredilen başa meshi de umum manasına alarak, ba­şın tamamını mesh etmek farzdır, der. Şafiî imamları «Meshi» mutlak ma­nasına alarak başın cüz'i bir yeri dahi meshedilse caizdir, derler. Hanefi imamları, Hz. Peygamber'in başın ön tarafına (dörtte birine) mes-hettiğini bildiren hadislere bakarak ve âyeti kerimeleri hadislerin ışığında tefsir ederek, başın dörtte birini mesh etmek farzdır, derler. Bütün imamla­ra göre başın tamamını kaplayarak meshetmek sünnettir.

[2] Buhari, Vudû, 4/26; Müslim, Taharet, 2/20. Ayrıca bkz. Şeybanî, 6,

[3] Buharı, Vudû, 4/25; Müslim, Taharet, 2/22. Ayrıca bkz. Şeybanî, 7.

[4]  (4/a) Mazmaza: Ağıza su vermektir. îstinşak: Buruna su vermektir. Bu ikisi,

[5] (4/b) Müslim'de (Taharet, 2/23) mevsûldur.

[6] Şeybanî, 10.

[7] Eğer abdest aldığı yerden ayrılmış, abdest azası kururmışsa, unuttuğu yeri yıkar, yıkadığı yeri tekrar yıkamaz.

[8] Zira mazmaza ve istinşak sünnettir. Terki ile namazı bozulmaz.

[9] Buharı, Vudû, 4/26; Müslim, Taharet, 2/87,88. Ayrıca bkz. Şeybanî, 9. Böyle yapmak iyidir, terkeden günahkâr olmaz.

O zaman bugünkü gibi musluk sistemi yoktu. Genellikle eller bir kap içerisindeki suya batınlarak abdest alınırdı. Bazı durumlarda eller temiz olmayabilir. Hadis-i Şerifle önce ellerin dışarıda yıkanması, sonra kap içerisine batınlarak abdest alınması emredilmiştir ki bu, temizlik için ge­reklidir.

[10] Yatarak uyuyunca abdesti bozulur demektir. Oturduğu yerde bir yere da­yanmadan uyursa abdesti bozulmaz. Bir yere dayanır uyurda dayandığı şey çekilince düşecek gibi olursa yine abdesti bozulur.

[11] Şafiî mezhebinde de hüküm böyledir.

îmam Ebü Hanife, kendince sahih gördüğü hadislere dayanarak, vücut­tan çıkan kan ve irinin abdesti bozacağını benimsemiştir.

[12] Yani deniz suyu ile abdest alabilirsiniz. Denizden çıkıp ölen hayvanlar da helâldir, demektir.

[13] Ebu Davud, Daharet, 1/41; Tirmizİ, Taharet, 1/52; Nesaî, Taharet, 1/47; îbn Mace. Taharet, 1/38; Ayrıca bkz Şeybani 46.

[14] Ebu Davud, Taharet, 1/38; tirmizî, Taharet, 1/69; Nesaî, Taharet, 1/54; îbn Mace.Taharet, 1/32, Ayrıca bkz. Şeybanî, 90.

[15] Hz. Ömer (r.a.) bu sözünü, şüphe ve evhamı gidermek için söylese gerektir. Çünkü yapılmış ibadetlerin şüpheye dayalı hale gelmesine yol açılmama-hdır.

[16] Buharî, Vudû, 4/43, Ayrıca bkz. Şeybanî, 45.

Mazini der ki: Abdullah (r.a.) bu sözüyle: Her erkek kendi haremi ile bir arada bir kaptan abdest alırlardı, demek istiyor. Bazı rivayetler bu mana­dadır. Yoksa namahrem kadınla erkek bir arada abdest alırlardı, demek değildir.

[17] Cariyeden çocuk olunca o cariyeye «Ümmü veled» denir.

[18] Ebu Davud, Taharet, 1/137;Tirmizî, Taharet,lA09; îbn Mace, Taharet,l/79

[19] Hanefi Mezhebine göre, ağız dolusu kusmak abdesti bozar.

[20] Buharı, Vudû, 4/50; Müslim, Hayd, 3/91, Ayrıca bkz. Şeybanî, 30.

[21] Kavut: Kavrulmuş un.

[22] Buhari, Vudu,4/51. Ayrıca bkz.Şeybani, 34.

Hanefi Mezhebine göre, bu hadise dayanarak, ateşte pişen nesneleri yemeden dolayı abdest almak gerekmez. Zahirilere göre, bu durumda abdest bozulur,tazelenmesi gerekir.

[23] Şeybanî, 32.

[24] Şeybanî, 33.

[25] Şeybanî, 29

Cabir (r.a) böyle demekle, ateşte pişen bir şeyi yemenin abdesti bozmadığı­nı ifade etmektedir. Bilindiği gibi, Hz. Ebû Bekir eti abdestli iken vemiştir

[26] Hadis mürseldir. Ebû Davud (Taharet, 1/74), Cabir'den -mevsul olarak- ri­vayet etmiştir. Ayrıca bkz. Tirmizî, Taharet, 1/59; Şeybanî, 31.

[27] Hz. Enes'in ziyaretçilerinin bu tenkitleri, Enes'in, ateşte pişen yemek ye­nince abdest bozulur zannımn yanlış olduğunu ifade etmektedir.

Bu konudaki bazı rivayetlerden, ayette pişen şeyi yemenin abdesti bozaca­ğı anlaşılmakta ise de, bu tür rivayetler mensûh kabul edilmiştir. (Bkz. Ebu Dâvud, Taharet, 74,75).

[28] Ebu Davud (Taharet, 1/21), Hz. Aişe'den mevsul olarak rivayet eder; Tirmizî, Taharet, 1/40.

Arabistan'da Resûlullah (s.a.v.) zamanında her yerde su bulunmadığı için toprakla teyemmüm edildiği gibi -abdest bozduktan sonra- taş ve benzer­leriyle temizlenmek âdetti. Resûlullah (s.a.v.) bu sözüyle: «Su bulamıyor-san, taş da mı bulamıyorsun?» demek istemiş, her yerde olduğu gibi tevh­ide (tekliğe) işareten, burada da üç taş kullanılmasını istemiştir.

[29] Burada Resulü Ekrem'in «Allah dilerse size kavuşacağız» demesi şüphe et­tiği için değil, Allah Teâlâ'mn: «Hiçbir şey için - Allah dilerse demeden ya­rın şunu yapacağım- deme.» (Kehf sûresi: 24) emrine uyarak söylemiştir.

[30] «Dinlerinde, çok şeyler değiştirdiler.» demek, «sünnetini bıraktılar, bid'at « **« olmadığı şeyleri işlediler» demektir.

[31] Müslim Taharet, 2/39.

[32] Buhâri ve Müslim rivayetlerinde «Urve» der ki: Hz, Osman'ın «Eğer Al­lah'ın kitabında olmasa...» diye kasdettiği ayet şudur; «Gerçekten indirdi­ğim ayetleri ve doğru yolu Kitap'ta insanlara açıkladıktan sonra, gizleyen kimseler var ya, onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder, ancak tevbe edenler, ıslah olanlar ye gerçeği ortaya koyanlar müstesna; iş­te onların tevbesini kabul ederim. Ben tevbeleri daima kabul eder ve mer­hamet ederim.» (Bakara, 2,159-160.)

Hz. Osman «Bildiğim şeyi gizlemeyi yasaklayan (yukarıdaki) âyet olmasaydı, onu söylemezdim.» demek istiyor.

Urve'nin Buharı ve Müslim'de yer alan bu görüşü, hadisin ravilerinden ol­ması ve kesin söylemesi bakımından 29. hadisin sonundaki İmam Malili hazretlerinin beyanından evlâ ve daha sahihtir.

[33] Buharı, Vudû, 4/24; Müslim, Taharet, 2/6.

[34] Buharı, Vudû, 4/32; Müslim, Fedâil, 43/5.

Sözün gelişinden anlaşıldığı gibi, hadise bir yolculuk sırasında ve suyun kıt olduğu bir yerde oluyor. Hz. Peygamber'in mübarek elini koyduğu kü­çük bir kapta parmaklarının arasından suyun kaynaması açık bir mucize oluyor. Böylece Hz. Peygamber ve mü'minler, ne zaman ve nerede darda kalırlarsa ilahi kudret tecelli ediyor, Peygamberimizden mucizeler zuhur ediyor.

Kadı îyad der ki: Resûlullah (s.a.v.)'ın parmaklarının arasından suyun kaynamasını (ashabın da bulunduğu) birçok toplantı yerlerinde ve asker­lerin arasında güvenilir raviler tarafından rivayet edildi, bunu hiçbir sa-habi red ve inkâr etmedi. Bu da, Resulü Ekrem'in kesinleşen mucizelerin­den biridir.

[35] Camiye giderken koşmak ve acele yürümek namaz adabına aykırıdır. Bu hareket, insanın vekar ve ağırbaşlılığını bozduğu için doğru değildir.

[36] Ibn Abdilber der ki: imam Malik ve diğerleri: Nuaym, Ebû Hüreyre'nin ha­dislerini mevkuf olarak rivayet etmiştir. Ashaptan rivayet edilen bu gibi sözler, şahsi görüş ve içtihatla olamadığı için, müsned hadis gibi sayılır, yani Resulü Ekrem'den işitmişlerdir, Bu manada Ebû Hüreyre ve diğerle­rinden sahih isnadlarla hadis rivayet edilmiştir.

[37] Said b. el-Müseyyeb bu sözüyle, erkeklerin taşla silinmeleri kâfidir, demek istiyor. Fakat İmam Mâlik ve birçok ulema bu görüşte değildirler. Yani er­kek olsun, kadın olsun mecbur kalmadıkça, su ile temizlenmelidirler.

[38] Buharî, Vudû, 4/33; Müslim, Taharet, 2)90.

Başka bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.); «Köpeğin dokunduğu kabı yedi kez yıkayın,» bir defasında da «Toprakla yıkayın» buyuruyor, îlim adamla­rı, köpeğin salyasında bir tür mikrop olduğunu, onu da ancak toprağın öl­düreceğini belirtmişlerdir. «Köpek olan eve melek girmez» hadisinin bir sırrı da budur.

[39] Bu, mürsel bir hadistir. İbn Abdilber, et-Takassî'de der ki: "Sevbân'ın Hz. Peygamber'den (s.a.v.) sahîh yollarla rivayetiyle, müsned ve muttasıl olur. İbn Mace (Taharet, 1/4) tarafından da rivayet edilir.

Yapılacak işler çok olur da zaman az olursa işlerin en Önemlilerini yapın. Namaz da en önemli işlerin başında gelir. Her zaman abdestli bulunmak da imanın kemaline işarettir ve abdest mü'minin silâhıdır.

[40] Nafi, Abdullah b. Ömer (r.a.)'in azatlı kölesidir.

[41] Buharı, Megazî, 64/81; Müslim, Salât, 4/105, Ayrıca bkz. Şeybanî, 47. Hâdise sabah namazında olmuştur. Resulü Ekrem namaza gecikince Ashab-ı kiram vakit geçer korkusuyla Avf oğlu Abdurrahman'ı imam yapa­rak namazı kılmışlar. Bu işi Resûlullah (s.a.v.)'tan izinsiz yaptıkları İçin de, Hz. Peygamber gelip Abdurrahman'a uyarak namaz kılmasıyla da telâşa düşmüşlerdi. Resulü Ekrem de, iyi yaptınız diyerek hem onları sıkıntıdan kurtarmış, hem de namazı geciktirmemek için Abdurrahman'ı imam yaparak namazı kılmalarını doğru bulmuştu. (Bâcî, Münteka, c.l, s.77)

[42] Şeybanî, 49

[43] Kubâ, Hz. Peygamberin Hz. Ebû Bekir'le birlikte Mekke'den hicretlerinde Medine'ye girmeden önce son konakladığı yerdir. Burada Hz. Enes'in na­maz kıldığı -İslâm'da ilk mescit olan- Kubâ mescidini yaptı. Hacıların Me-dine-i Münevvere'de ziyaret ettikleri önemli yerlerden biri de burasıdır. Yukarıdaki hadislerde abdest almaya yüzünü yıkamakla başlanışı abdes-tin farzlarım beyan içindir. Yoksa bilindiği gibi daha Önce sünnet olarak el­ler yıkanır, ağıza ve burna su vererek temizlenir.

[44] Şeybanî, 50

[45] Şeybanî, 48.

Bu meselede İmam Mâlik'ten başka bir rivayete göre «mestlerini çıkarma­dan abdest alır ve mestlerinin üzerine mesh eder.» demiştir. Ebû Hanife'ye göre de böyledir. Burada mestlerini çıkarsın ayağını yıkasın demesi, efdal ve evla olanını beyan içindir. Zira abdest alırken, arayı açmadan azalarını birbiri peşinden yıkamak sünnettir. Mest üzerine meshin geçerlilik süresi, Hanefî Mezhebine göre, mukimler için bir gün bir gece; yolcular için üç gün üç gecedir. İmam Mâlik'e göre, mukimler mest üzerine meshede-mez. (Bâcî, Münteka, c.l, s.80)

[46] Şeybanî, 51.

[47] Şeybanî, 36.

[48] Namazım bozmadan kıldığı namazın, eksik kalan rek'atlarım tamamla­mıştır.

[49] Şeybani ,36.

[50] Krş. Şeybanî, 39.

[51]Yani çıkan kanın abdestini bozmadığına kani olarak abdestini tazelemi­yordu, imam Şafiî, hazretleri de «Vücuttan çıkan kan ne kadar çok olursa olsun, abdesti bozmaz» demektedir^

Hanefi'lere göre ise, vücûdun herhangi bir yerinden çıkıp akan kan abdesti Ear,

[52] Mezi, şehveti tahrik edici hal ve yerlerde cins! organdan akan sızıntıdır. Bu gibi hallerde gusül gerekmez, Sadece abdest bozulmuş olur.

[53] fon Abdilber der ki: Bu, muttasıl bir isnad değildir. Çünkü Süleyman b. Ye-sar, ne Mikdad'dan, ne de Ali'den duymuştur. Bu hadiste, Süleyman ile Ali arasında, îbn Abbas vardır.

Müslim'de (Hayd, 3/19), tbn Abbas'tan rivayet edilir. Aynca bkz. Şeybanî, 42

[54] Şeybanî, 43.

Hanefî Mezhebi, bu görüşü alır. Vesveseli kişiler, tereddütlerini gidermek için elbisesine su serper.

[55] Saîd b. el-Müseyyeb, karşısındakinin evhamlı biri olduğunu farkederek böyle cevap verse gerek. Yoksa sızıntı abdesti bozar, dolayısiyle namaz da bozulur. Bu hususta ulema ittifak etmişlerdir.

Gerçekte akıntı ve sızıntı olmadan evhamlılık da doğru değildir. Böyle ev­hamlı ve vesveseli kimse abdest aldıktan sonra kilotuna biraz su serper, kendisini evhamdan kurtarır.

[56] Ebu Davud, Taharet, 1/69; Tirmizî, Taharet, 1/61; Nesaî, Taharet, 1/118; îbn Mace, Taharet, 1/63.

[57] Şeybanî,12.

[58] Bu ve benzeri rivayetlere dayanarak İmam Mâlik, îmam Ahmed b. Hanbel, îmam Şafii ve bu mezheplerin diğer imamları cinsî uzvuna dokunan kim­senin abdestinin bozulduğu hususunda birleşmişlerdir. Hanefî imamları ise şu hadise dayanarak abdestin bozuîmadığı kanaatine varmışlar, bu gibi hallerde abdest almak - ihtilaftan kurtulmak için- müs-tahaptır, demişlerdir: Bedevî olduğu anlaşılan bir adam Resulü Ekrem (s.a.v.)'in huzuruna gelerek: Ya Resûlallah! Namazda cinsî uzvuna doku­nan adam hakkında ne dersin? deyince, Resulü Ekrem (s.a.v.): «O, vücu­dundan bir parça değil raidir?» buyurdu. (Ebu Davud, Taharet, 70; Tir-mizi, Taharet, 62; İbn Mace, Taharet, 118).

Bu hadise göre, cinsî organa dokunmak, vücudun herhangi bir yerine do­kunmak gibidir; yani abdesti bozmaz

[59] «Mulâmese», dokunmak manasınadır. Abdullah (r.a.) «Mülamese» tabiri ile «Nisa» sûresinin 43. âyetine işaret ediyor. Bu âyette «... yahut kadınlara dokunursanız, su da bulumazsanız, temiz yerden teyemmüm edin...» buyuru] m akta dır. Mülamese (Kadınlara dokunma)nın şer'î manasında mezhep imamları arasında ihtilaf vardır. Kadınlara dokunmak (=Mülamese), Ebû Hanife'ye göre cinsî birleşmeden kinayedir. Bu takdirde gusül gerekir. Sadece dokunmakla bir şey lâzım gelmez (ne gusul ne de ab­dest). Maîikî, Şafiî ve Hanbelî imamlarına göre, «Mulâmese» herhangi bir şekilde dokunmak manasındadır. Bunlara göre, kadına dokunan erkeğin abdesti bozulur.

[60] Buharî, Gusl, 5/1; Müslim, Hayd, 3/35.

[61]  Buharî, Gusül, 5/2; Müslim, Hayd, 3/41. kullanılmasıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.), her zaman ve her şeyde, her münasebette suyun az kullanılmasını emretmek­tedir. Bir hadisinde: «Denizden de abdest alsanız, suyu fazla

[62] Gusul etmekte erkekle kadın arasında fark yoktur. Yalnız kadının saçlarının Örgüsünü açması gerekmez, saçlarının dibini ovalayarak yıkaması yeterlidir. Hz. Aişe, burada sadece bu farkı anlatmak istiyor

[63] Şeybani; 76.

[64]  Aynı hadis Âişe (r.a.)'den muttasıl olarak da rivayet olundu. Tirmisi, Taharet, 1/80 Âynca bkz. Şeybanî, 77,

[65] îbn Abdübsr, et-Tekassî adlı kitabında der ki: Bu hadis mevkuftur. Bisitn teshilimize göre hadis, muttasıldır: Müslim, Kayd, 3/88.

[66] Şeybani ,74.

[67]  Erkeğin cinsî organının sünnet kısmı, kadınınkine girince, boşalma olsun olmasın gusül gerekır.

[68] Buharı, Gusül, 5/27; Müslim, Hayd, 3/25. Ayrıca bkz. Şeybanî, 55. İnsan zevcesi ile münasebetten sonra iyice taharetlenir, sonra yıkanır. Yıkanmayı geciktirecekse abdest alır, hiç olmazsa ellerini yıkar, mazma-za ve istinşak yaparak yüzünü yıkar. Bunlar sağlık bakımından çok yararlıdır. Yorgunluk ve halsizliği giderir. Hafiflik ve ferahlık verir.

[69]  Hz. Aişe'den muttasıl olarak gelmiştir: Buharî, Gusül, 5/27; Müslim, Hayd,

[70] Bu, mürsel bir hadistir: Buharı, Gusül, 5/17; Müslim, Mesacid, 5/157,158.

[71]  «Cüruf», Medine'nin üç mil kuzeyinde bir yer ismidir. Orada Hz. Ömer'in arazisi vardı. Gusuî etmeden kıldığı namazın, sabah namazı olduğu anlaşılıyor.

[72] Cünüp iken Cemaate namaz kıldırdığı halde namazı yalnız kendisinin ia­de etmesi ve cemaatın namazlarını iade ettirmeyişi imam cünüp olduğunu unutur da cemaat de bunu bilmezse namazlarının bozulmadığına delâlet eder. Eğer imam cünüp olduğunu bilerek kıldırırsa, cemaatin de namazları bozulur.

[73] Müslim, Hayd, 3/30. Ayrıca bkz. Şeybanî, 81.

[74] Buhari ,İlim, 3/50;Müslim , Hayd, 3/32.

[75]Beydâ: Mekke yolunda Zülhüleyfe'ye karşı bir tepedir. «Zâtülceyş», Medi­ne'ye 12 mil mesafede bir yer. Teyemmüm âyeti hakkında İbnül-Arabî der ki: Âişe'nin teyemmüm ayetlerinden hangisini kasdettiğine ait bir delil bulamadım. Îbn Beddâl, «Nisa yahut da Maide süresindeki âyet, abdest ayeti diye tanınır. Nisâ'daki ayette abdest bahsi yoktur» dedi. Vahidî Eshab'un-Nüzul adlı eserinde bu hadisi, Nisa süresindeki ayetin nüzul sebebinde verir. Hanz İbni Hacer Fethu'l-bârî'de der ki: îmam Buhâri'ye zahir olan bu durum, herkesçe bilinmiyor. Şüphesiz bu, Mâîde süresinde­ki ayettir. Tefsir babında Buhâri'nin kendisinden rivayet ettiği Abdurrah-man b. Kasım der ki: «- Mü'minler namaza kalkmak istediğiniz vakit..» (Maide: 6) âyeti nazil olmadan önce (teyemmüm yoktu) mutlaka abdest al­mak gerekiyordu. Bu yüzden susuz yerde konaklamak ashaba ağır geldi.

[76] Buharî, Teyemmüm, 7/1; Müslim, Hayd, 3/108; Şeybanî, 72.

[77] Hanefi Mezhebine göre, bir teyemmümle birden fazla farz ve nafile namaz kılmabilir. Çünkü teyemmüm su olmadığında onun yerine geçer. Bir kim­se bir abdestle istediği kadar namaz kılabileceği gibi teyemmümle de kılabilir.

[78] Hanefi Mezhebine göre, namaz kılarken suyu gören kimsenin abdesti, dolayısıyla namazı bozulmuş olur.

[79] Hizb: Günlük okunan Kur'an.

[80] Cüruf: Medine'nin üç mil kuzeyinde bir yer. Mirbed ise, Medine'ye bir mil mesafede bir yerdir.

[81] (81/a) Şeybanî, 71.

[82] Teyemmümü mubah kılan özür ortadan kalkınca, teyemmüm de bozulur. Su yok iken gusul yerine teyemmüm eden kimse, suyu görünce teyemmümü bozulur, yıkanması gerekir. Önce kıldığı namazları kaza et­mez. Çünkü o ana kadar teyammüm guslün yerini tutmuştur.

[83] Nisa: 43.

[84] İbn Abdilber der ki: Bu lafızla, müsned olarak rivayet eden birini bilmiyo­rum. Manası, sahîh ve sabittir.

Zurkanî, derki: Ebu Davud (Taharet, 1/82), Abdullah b. Sa'd el-Ensârfden rivayet eder. Ayrıca bkz. Şeybanî, 75.

[85] îbn Abdilber derki: Muvatta ravileri, bu hadisi nıürsel rivayette ihtilaf etmemiştir. Hz. Aişe'den bu lafızla rivayet edildiğini bilmiyorum. Manası, Ümmü Seleme'nin hadisiyle muttasıldır.

Ümmü Seleme hadisi şu kaynaklardadır: Buharı, Hayd, 6/4; Müslim, Hayd, 3/5.

[86] Şeybanî, 73.

[87] Şeybanî, 74.

[88] Buharı, Hayd, 6/2; Müslim, Hayd, 3/9,

[89] istihaze herhangi bir rahatsızlıktan dolayı kadından kan gelmesidir.

[90] Buhari hayd 6/8 müslim hayd 3/62.

[91] Ebu Davud, Taharet, 17107; Nesaî, Hayd ve'1-tsühada, 3/3. Ayrıca bk Şeybanî, 82.

Bu şekildeki kadınlar, her namaz vakti için bir abdest ahp -kan aksa bil namaz kılarlar.

[92] Şeybanî, 83.

Mtistehaza olan (hastalık kanı gören) kadın sahib-i Özür sayıldığı içi  özür sahipleri gibi her namaz vakti için abdest alır.

[93] Şeybanî, 84.

[94] îmam Malik'e göre lohusahk günlerinin en fazlası altmış gündür. Hanefilere göre ise, kırk gündür.

[95] Buharı, Vudû, 4/59; Müslim, Taharet, 2/101. Ayrıca bkz. Şeybanî, 40.

[96] Buharî, Vudû, 4/59; Müslim, Taharet, 2/103.

Hanefî Mezhebi, çocukların çiş yaptığı yere su dökülmesi hususunda bu hadise dayanır.

[97] Buharı, Vudû 4/58; Müslim, Taharet, 2/99.

[98] İbn Mace (ikametu's-Salât, 5/83), mevsul olarak rivayet eder.

[99] Buharî, Cum'a, 11/8; Müslim, Taharet, 2/42.

[100] îbn Abdiîber der ki: bu hadis, pekçok yoldan muttasıl oluşu ve lafzı dolayisıyle müsned hadis çerçevesine girer.