2.
Uyuyan Kimsenin Namaza Kalkınca Abdest Alması
3.
Abdest Suyunun Temiz Ve Temizleyici Olması
5.
Ateşte Pişen Şeyi Yemenin Abdesti Bozmayışı
6.
Abdestle İlgili Diğer Hadisler
7.
Başı Ve Kulakları Mesh Etmek
8.
Ayağa Giyilen Mestlerin Üzerine Mesh Etmek
9.
Mestlerin Üzerine Nasıl Mesh Edilir?
11.
Burun Kanamasında Yapılacak İş
12.
Yarasından Veya Burnundan Akan Kanı Durmayan Kimsenin Yapacağı İş
13.
Kendisinden «Mezi» Akan Kimsenin Abdest Almakla Yetinmesi
14.
Mezi (Sızıntı Zannı) İle Abdest Almama İzni
15.
Cinsî Organa Dokununca Abdestin Bozulması
16.
Karısını Öpen Kimsenin Abdest Alması
17.
Cünüplükten Dolayı Gusletmek
18.
Cinsi Münasebette Gusülün Vacip Oluşu
19.
Cünüp Kimsenin Gusül Etmeden Önce Uyumak Veya Yemek İstediği Vakit Abdest
Alması
21.Kadınların
Da Erkekler Gibi İhtilam Oldukları Vakit Gusul Etmeleri Hakkında
22.
Cünüplükten Dolayı Gusl Etmek
25.
Cünüp Kimsenin Teyemmüm Etmesi
26.
Aybaşı Olan Karısına Kocasının Yapabileceği Şeyler
28.
Hamile Kadının Hayız Görmesi
29.
İstihaze Olan Kadının Durumu
31.
Ayakta Küçük Abdest Bozmak
1. Yahya
el-Mazinî, Resûlullah'm ashabından babası Abdullah b. Zeyd'e,
«— Resûlullah'm nasıl
abdest aldığını bana gösterebilir misin?» deyince Abdullah:
«— Evet,» dedi ve su
isteyerek elinin üzerine döktü ve burnuna üçer defa su verdikten sonra üç kere
yüzünü yıkadı. Daha sonra dirseklerine kadar üçer defa kollanın yıkadı. Daha
sonra da ıslak ellerini alnından arkaya doğru arkadan da alnına doğru sürerek
başını meshetti. Sonra da topuklarına kadar ayaklarını yıkadı.[1]
2. Ebû
Hureyre'den: Resûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki: «Sizden biri abdest aldığında
burnuna su vererek iyice temizlesin. Taş ile taharetlenen taşı tek kullansın.»[2]
3. Ebû
Hureyre'den: Resûluîlah (s.a.v.): «Abdest alan su ile burnunu iyi temizlesin.
Taşla taharetlenen taşı tek kullansın.» buyurdu.[3]
4. İmam
Malik der ki: Abdest alan bir avuç su ile hem mazma-
za, hem de istinşak
yapsa caizdir.[4]
5. Sad b.
Ebi Vakkâs öldüğü gün Ebû Bekr'in oğlu Abdurrah-man, Hz. Âişe'nin (r.a.) yanına
girdi. Abdest almak için su isteyince Âişe (r.a.): "Abdurrahman! Abdest
azalarını iyice yıka. Çünkü Resûlullah'ı (s.a.v.): «Abdest alırken kuru kalan
topuklar ateşte yanacaktır.» derken işittim.» dedi.[5]
sünnettir.
6.
Abdurrahman: "Ömer (r.a.)'in su ile taharetlendiğini işittim." dedi.[6]
7. Malik'e
«Abdest alan adam unutarak mazmaza yapmadan önce yüzünü yıkasa, yahut yüzünü
yıkamadan kollarını yıkasa olur mu?» diye sorduklarında: «Mazmaza yapmadan önce
yüzünü yıkayan kimse, mazmaza yapsın, yüzünü tekrar yıkamasın. Yüzünü yıkamadan
kollarını yıkayan, abdest aldığı yerde veya yakınında ise yüzünü yıkasın, sonra
kollarını tekrar yıkasın. Böylece kolları yüzünden sonra yıkanmış olur.» diye
cevap verdi.[7]
8. Yahya
demiştir ki Malik'e: «Bir kimse abdest alırken unutup ağzına burnuna su
vermeden namaz kılsa ne olur?» diye sordular. Malik de: «Namazım iade etmesi
gerekmez.[8]
Hatırlayınca mazmaza ve istinşak eder, ancak namaz kılmayı istese de, yeniden
namaza başlamaz.» dedi.
9. Ebû
Hureyre (r.a.) den: Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Biriniz uykudan kalktığı
vakit, ellerim -abdest suyuna sokmadan Önce- yıkasın. Çünkü uykuda ellerinin
nereye dokunduğunu bilemez.» [9]
10. Zeyö. b.
Eslem'den: Ömer b. el-Hattab (r.a.): «Yatarak uyuyan kimse abdest alsın.»[10]
dedi.
Malik der ki: «Zeyd b.
Eşlem: <<Ey mü'minler, namaza kalktığınızda yüzlerinizi ve dirseklere
kadar ellerinizi yıkayın, başlarınıza mesh edin, topuklara kadar da
ayaklarınızı yıkayın.» ayetini "Yataktan (uykudan) kalktığınız
vakitte...» diye tefsir etti.
11. imam
Malik der ki: Bize göre burun kanaması, bir yerinden kan çıkması, yaradan irin
akması abdesti bozmaz. Ancak önünden ve arkasından çıkan şey ve bir de uyumak
abdesti bo-zar.[11]
Nafi der ki: Abdullah
b. Ömer oturarak uyur, sonra da abdest almadan namaz kılardı.
12. Ebu
Hureyre (r.a.) anlatıyor:
Bir adam Resûlullah
(s.a.v.)'ın huzuruna gelerek:
*—Ya Resulallah, biz
denizde sefere çıkıyoruz, yanımıza biraz su alıyoruz. Onunla abdest alsak
içmeye kalmıyor. Deniz suyu ile abdest alabilir miyiz?» dedi.
Resulü ekrem (s.a.v.)
de:
«— Denizin suyu temiz,
ölüsü helâldir.»[12] buyurdu.[13]
13. Kâb kızı
Kebşe anlatıyor: Kayınpederim Ebû Katâde bize geldi, ona abdest suyu
döküyordum. O sırada bir kedi geldi, sudan içmek istedi. Ebû Katâde kedi sudan
içinceye kadar kabı ona eğdirdi. Kendisine baktığımı görünce:
«— Hayret mi ediyorsun
yeğenim?» dedi. Ben de:
«—Evet» dedim. Bunun
üzerine:
«— Resûluîlah
(s.a.v.): «Kedi pis değildir. Evinizde serbest dolaşır» buyurdu, dedi.[14]
îmam Malik der ki;
Bunda bir mahzur yok. Ancak kedinin ağzında pislik olması halinde caiz
değildir.
14. Yahya b.
Abdurrahman anlatıyor:
Hz. Ömer (r.a.) bir
kafile ile sefere çıktı. Amr b. el-As da kafilede idi. Bir havuzun başına
geldiler. Amr b. el-As havuz sahibine:
«— Bu havuzdan yırtıcı
(vahşî) hayvanlar gelip içiyor mu? diye sorunca Hz. Ömer adama:
«— Bu soruya cevap
verme. Çünkü bu suya hayvanlar da gelir, biz de geliriz.» dedi.[15]
15. Abdullah
b. Ömer (r.a.) der ki: Resûlullah'ın zamanında erkekler ve kadınlar beraber
abdest alıyorlardı.[16]
16.
Abdurrahman b. Avf oğlu İbrahim'in Ününü veledi[17] anlatıyor:
Resûlullah (s.a.v.)'m
zevcesi Ümmü Seleme'ye:
«— Ben, elbisesinin
etekleri uzun olan bir kadınım ve pis yerlerden geçiyorum» dediğimde, Ümmü
Seleme de:
«— Resûlullah
(s.a.v.): «Kuru ve temiz yerler, pis yerlere sürünüp kirlenen etekleri
temizler» dedi.» şeklinde cevap verdi.[18]
17. Malık
(r.a.), Rebıa b. Abdurrahman in mescidde defalarca kusup abdestini tazelemeden
namaz kıldığını gördü.
İmam Malik'e:
«— Kusan bir kimsenin
yemden abdest alması gerekir mi?» diye sordular. O da:
«— Yeniden abdest
alması gerekmez. Ancak kustuğu için ağzını çalkalaması (yıkaması) gerekir.»
diye cevap verdi.[19]
18. Nafî
rivayet eder: Abdullah b. Ömer (r.a.), Said b. Zeyd'in oğlunun cesedine koku
sürdü ve onu taşıdı, sonra mescide girdi, daha sonra da abdestini tazelemeden
namaz kıldı.
imam Malik'e:
«— Kusunca abdest
bozulur mu?» diye sordular. O da: «—Hayır. Yalnız mazmaza eder, ağzını yıkar.
Abdest alması gerekmez,» dedi.
19. Abdullah
b. Abbas der ki: «Resûluîlah (s.a.v.) koyunun pişmiş ön butunu yedi. Abdestini
tazelemeden namaz kıldı.»[20]
20. Süveyd
b. Numan anlatıyor: Hayber Savaşı senesinde Resûluîlah (s.a.v.) ile beraber
çıkmıştım. Hayber'e yakın «Sahbâ» denilen yere varınca Resûluîlah (s.a.v.)
devesinden indi, ikindi namazını kıldırdı. Daha sonra azıkları istedi, yalnız
kavut[21]
getirdiler. Emretti, kavutu çorba yaptılar. Resulallah (s.a.v.) yedi, biz de
yedik. Daha sonra da akşam namazına kalktı, mazmaza yaptı, biz de mazmaza
yaptık, sonra da abdestini tazelemeden namazı kıldırdı.[22]
21. Abdullah
b. Hudeyr oğlu Rebîâ der ki: Hz. Ömer'le birlikte akşam yemeği yedim, yemekten
sonra namazı kıldı, yeniden ab-dest almadı.
22. Eban b.
Osman der ki: Osman b. AfFan (r.a.) ekmek ve et yedikten sonra mazmaza yaptı
(ağzını yıkadı), ellerini yıkadı ve elleriyle yüzünü sıvazladı. Daha sonra da
namaz kıldı, fakat yeniden abdest almadı.
îmam Malik'e Ali b.
Ebî Talib ve Abdullah b. Abbas (r.a.)'ın ateşte pişen şeyi yedikten sonra
yeniden abdest almadıkları rivayet olundu.[23]
23. Yahya b.
Said, Abdullah b. Amar b. Rebîâ'ya:
«— Bir adam namaz
kılmak için abdest aldıktan sonra ateşte pişen bir yemeği yese tekrar abdest
alması gerekir mi?» diye sordu.
Abdullah da:
«— Babamı gördüm,
abdest aldıktan sonra ateşte pişen yemeği yiyor, tekrar abdest almıyordu.»
diye cevap verdi.[24]
24. Câbir b.
Abdullah (r.a.) el-Ensârî der ki: Ebû Bekir es-Sıddık (r.a.)'ı gördüm. Et
yedikten sonra yeniden abdest almadan namaz kıldı.[25]
25. Muhammed
b. el-Munkedir (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) yemeğe davet edilmişti.
Kendisine et ve ekmek getirildi. Bunlardan yedikten sonra abdest aldı, namaz
kıldı. Daha sonra yemeğin kalan kısmını getirdiler, ondan yedikten sonra
yeniden abdest almadan namaz kıldı.[26]
26.
Abdurrahman b. Yezid el-Ensârî anlatıyor: Enes b. Malik, Irak'tan gelmişti. Ebu
Talha ve Ubey b. KâTa yanına gittiler, Enes onlara ateşte pişmiş yemek çıkardı,
yediler. Yemekten sonra Enes kalkıp abdest alınca, Ebû Talha ve Übey b. Kâ*b:
«Bu da ne Enes? Yoksa Iraklıların âdeti mi?»[27]
deyince, Enes: «Keşke yapmasay-dım,» dedi. Ebû Talha ve Ubey b. Kâ*b kalktılar,
yeniden abdest almadan namaz kıldılar.
27. Urve
(r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.)'a: îstincâyı sorduklarında: «Üç taş bulamaz
mısınız?» diye cevap verdi.[28]
28. Ebû
Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) mezarlığa gittiğinde «Esselâmü
aleyküm ey mezarlıkta yatan mü'min-ler! Allah dilerse biz de sizlere
kavuşacağız.» dedi[29]ve devamla
«kardeşlerimizi görmeyi çok isterdim,»
«—Ya Resulallah! Biz
kardeşlerin değil miyiz?» dediler. Kesû-lah:
«—Hayır, sizler aynı
zamanda ashâbımsınız. Kardeşle-m henüz gelmediler. Ben onları (ahirette)
havz'ın başın-ı bekliyeceğim.» buyurdu. Ashab-ı Kiram:
«— Ya Resulallah,
ümmetinden senden sonra gelecekleri na-1 tanıyacaksın?» deyince:
«—Söyleyin! Bir adamın
siyah atlat arasında alnı ve Üç yağı beyaz bir atı olsa onu tanımaz mı?» dedi.
Onlar:
«—Evet Ya Resulallah!»
diye cevap verdiler. Hz. Peygamber: İşte onlar, Kıyamet gününde dünyada iken
aldıkları ab-lestlerden dolayı alınları nur gibi parlayarak gelirler. Ben lana
önceden gidip kendilerini Havz'ın başında bekleyeceğim. O kimseler Havz'ımdan
sahipsiz develer gibi kovulmazlar. Onlara «Hey! Gelin, gelin, gelin!» diye
seslenirim. O sırada «Bunlar senden sonra dinlerinde çok şey değiştirdiler.[30]
denilir. Ben de; «Öyleyse benden uzak olsunlar! Uzak olsunlar! Uzak
olsunlarl..» derim» buyurdu.[31]
29.
Hz.Osman'ın azatlısı Hümran anlatıyor: Osman b. Affan (r.a.) sekide oturuyordu.
O sırada müezzin gelip, fcrindi namazı vaktinin geldiğini haber verince, hemen
su istedi, abdest aldı.
Sonra: «Vallahi size
bir hadis söyleyeceğim, eğer Aiıan m « da olmasa[32]
söylemezdim.» dedi. Daha sonra şöyle devam etti: «Resûlullah (s.a.v.)'ı
işittim» buyurdular ki: «Her kim azalarını iyice yıkayarak abdest alır» namaz
kılarsa, o namazı ile sonraki kılacağı namazı arasında işlediği günahları mutlaka
affolunur.»
îmam Malik der ki: Hz.
Osman'ın kasdettiği ayet şudur sanırım: «Günün iki tarafında ve gecenin ilk
saatlerinde namazı hakkıyle kılın. Şüphesiz iyilikler kötülükleri giderir. Bu
düşünenlere bir öğüttür.» (Hud, U/114).[33]
30. Abdullah
el-Sunabihi (r.a.)1 den: Kesûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Mü'min bir kimse
abdest alırken mazmaza edince (ağzını yıkayınca) ağzından günahları çıkar.
Burnunu yıkayınca da burnundan günahları çıkar. Yüzünü yıkayınca, yüzünden ve
hatta gözkapaklarının altından günahları çıkar. Ellerini yıkadığı vakit
ellerinden günahları dökülür.
çiKar. Başını mesh
edince başından, hatta kulaklarından günahları çıkar. Ayaklarını yıkayınca da
ayaklarından, hatta ayak tırnaklarının altından günahları çıkar. Daha sonra
mescide gidip namaz kılışı ecrini ve günahların affını arttırır.»
31. Ebû
Hüreyre (r.a.)'den, Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Bir müslüman -yahut bir
mü'min- abdest alırken yüzünü yıkayınca yüzünden akan su ile beraber (veya
suyun son damlası ile) gözleri ile işlediği (namahremlere baktığı) bütün
günahları dökülür. Ellerini yıkadığı zaman, elleri ile işlemiş olduğu günahları
su ile beraber (diğer bir rivayette suyun son damlası ile) ellerinden dökülür.
Ayaklarını yıkayınca, ayaklan ile giderek işlediği günahları su ile beraber
veya suyun son damlası ile çıkar. Böylece bütün günahlarından temizlenmiş
olur.»34
32. Enes b.
Malik (r.a.) der ki: Bir gün ikindi namazı yaklaşmıştı, insanlar abdest almak
için su arıyorlar, bulamıyorlardı. O sırada Resûlullah'a bir kapta su
getirdiler. Hz. Peygamber elini kabın içine koydu, sonra ashabına o kaptan
abdest almalarını emretti. Enes der ki: Suyu görüyordum, Resulü Ekrem'in parmak
-
larınm arasından
kaynıyordu. Bütün insanlar ondan abdest aldılar.[34]
33. Ebû
Hüreyre (r.a.) der ki: Bir kimse güzelce abdest aldıktan sonra namaza çıkarsa
(mescide gidinceye kadar), o kimse namazda sayılır. Her iki adımının biriyle
bir sevap kazanır, diğeriyle bir günahı affolur. Sizden herhangi biriniz kamet
edildiğini işitince koşmasın. Çünkü en çok sevap kazanan, evi camiden en uzak
olanmızdır.
Dinleyenler:
«— Niçin Ey Ebû
Hüreyre?» deyince, Ebû Hüreyre (r.a.); «daha çok adım atıldığı için»,[35] diye
cevap verdi.[36]
34. Yahya b.
Saîd'den: Saîd b. el-Müseyyeb'e büyük abdestten sonra su ile taharetlenmenin
hükmü sorulunca: «O, ancak kadınların taharetlenmesidir.» diye cevap verdi.[37]
35. Ebû
Hüreyre (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.): «Köpek herhangi birinizin kabından su
içer veya bir şey yerse, o kabı yedi kez yıkasın» buyurdu.[38]
36. imam
Malik'e şu hadis rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Doğru ve
dürüst yaşayın. Her şeyi yapamazsınız. İyi ve yararlı ameller işleyin.
Amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdesti ancak kâmil mü'min muhafaza edebilir.*[39]
37. Nafi der
ki: Abdullah b.Ömer (r.a.) iki parmağını ıslatır, kulaklarım mesh ederdi.
38. imam
Malik'e rivayet edilen hadiste, Cabir b. Abdullah el-Ensari (r.a.)'ye:
«— Sangın üzerine mesh
edilir mi?» diye sorduklarında, Cabir; «— Su ile saçlar mesh edilmeden, caiz
olmaz.» diye cevap verdi.
39. Hişam b.
Urve der ki: Ebû Urve b. Zübeyr sarığını çıkarır, başını mesh ederdi.
40. Nafi[40] der
ki: Abdullah b. Ömer (r.a.)'in hanımı —Ebû
Ubeyd'in kızı—
Safiye'yi baş örtüsünü çıkarıp su ile başını mesh ederken gördüm.
îmam Malik'e, «Sarığın
ve baş örtüsünün üzerine mesh edilir mi? diye sorulduğunda: «Erkeğin sarığının
üzerine, kadının başörtüsünün üzerine mesh etmeleri caiz olmaz. Başlarının
üzerine mesh etsinler» diye cevap verdi.
tmam Malik'e, abdest
alan bir kimsenin başım mesh etmeyi unutur da abdest azalan kuruduktan sonra
hatırlarsa ne yapması gerektiğini sorduklarında: «Başını mesh etmelidir. Başını
mesh etmeden namaz kılmışsa o namazı iade etmelidir.» diye cevap ver-oı.
41. Mugîra
b. Şu*be (r.a.) anlatıyor: Tebuk Savaşında Resûlul-lah (s.a.v.) abdest bozmak
için gitti. Ben de abdest suyunu hazırladım. Gelince ellerine su döktüm,
yüzünü yıkadı. Kollarını yıkamak için cübbesinin kollarını sıvamak istedi. Dar
olduğu için kollarını sıvayamayınca, ellerini cübbenin kollarından çıkardı.
Kollarını dirseklerine kadar yıkadı. Sonra başına ve ayağındaki mestlerin
üzerine mesh etti. Resûlullah (s.a.v.) namaz kılmaya geldiğinde, Abdurrahman b.
Avf cemaate imam olmuş, namazın bir rek'atini kıîdırmıştı. Resulü Ekrem kalan
bir rek'atini cemaatle kıldı. Abdurrahman selâm verince, cemaat telâşlandı.
Resûlullah (s.a.v.)
namazı bitirdikten sonra ashabına dönerek: «İyi yaptınız,» dedi.[41]
42. Nafi ve
Abdullah b, Dinar rivayet ettiler. Hz. Ömer'in oğlu .bdullah (r.a.) Küfe valisi
Sa'd b. Ebi Vakkas'ın yanma gitti, .bdullah, Sa'd'ın mestlerinin üzerine mesh
ettiğini görünce bunu oş görmedi. Bunun üzerine Sa'd, Abdullah'a: «Baban
Ömer'in yama gidince ona sor» dedi. Abdullah, Medine'ye gitti. Fakat mest-;rin
üzerine mesh etmenin hükmünü sormayı unuttu. Bilahare Üf valisi Sa'd, Medine'ye
geldiğinde Abdullah'a:
Babana sordun mu?» dedi. Abdullah: «—Hayır,»
dedi.
Bunun üzerine Abdullah
babasına sorunca, Ömer (r.a.): «— Abdestli iken mestlerini giydikten sonra
(tekrar abdest irken) onların üzerine mesh et» dedi. Abdullah:
«—Abdest bozduktan
sonra da mı?» deyince, Ömer: «— Evet, abdest bozduktan sonra da,» dedi.[42]
43.
Nafî'den: Abdullah b. Ömer pazarda idi. Ufak s[43]u
döktük-ı sonra abdest aldı, yüzünü yıkadı, kollarını dirseklerine kadar adı ve
başını mesh etti. Daha sonra camiye gitti. Kendisini ıaze namazını kıldırmak
için çağırdılar, mestlerinin üzerine sh ettikten sonra cenaze namazını
kıldırdı.[44]
44. Rukayş
oğlu Abdurrahman oğlu Saîd anlatıyor: Enes b. Malik'i Küba'ya geldiğinde gördüm. Küçük abdestini bozdu. Daha
sonra abdest alması için su getirdiler. Abdest aldı: Yüzünü yıkadı,
dirseklerine kadar kollarım yıkadı, başına ve mestlerinin üzerine mesh etti.
Sonra da mescide girdi, namazı kıldı.
Yahya der ki: imam
Malik'e sordular:
«— Bir adam abdest
aldıktan sonra abdest bozup mestlerini çıkarsa tekrar giyse yeniden abdest
alırken onların üzerine mesh edebilir mi?» dediler.
İmam Malik:
«—Mestlerini çıkarsın,
ayaklarını yıkasın. Ancak ayaklarını yıkayarak abdest aldıktan sonra mestlerini
giyen kim.se onların üzerine mesh edebilir. Abdest alırken ayaklarını yıkamadan
mestlerini giyen kimse mesh edemez.» dedi.
Yine îmam Malik'e:
«Bir adam abdest alır, ayaklarına giydiği mestlerinin üzerine mesh etmeyi
unutur, namazı kıldıktan sonra hatırlarsa ne yapmalıdır?» diye sordular. îmam
Malik: «Mestlerin üzerine mesh etsin, namazı iade etsin. Abdesti iade etmez»
dedi.
îmam Malik'e sordularr
Bir adam ayaklarını yıkayıp mestlerini giyse daha sonra abdest alırken ne
yapmalıdır? îmam Malik: «Mestlerini çıkarsın, abdest alsın ve ayaklarını
yıkasın,» dedi.[45]
45. Hişam b.
Urve der ki: Babamı, mestlerin üzerine mesh ederken gördüm, mestlerinin üzerini
mesh ediyordu, içini mesh etmiyordu.
îmam Malik, îbn
Şihâb'e: «Mestler üzerine nasıl mesh edilir?» diye sorunca, îbn Şihâb bir elini
mestin altına soktu, öbür eliyle mestin üzerini mesh etti.
îmam Malik der ki:
«îbn Şihâb'dan işittiğim görüş bu hususta en çok hoşuma gidenidir.»[46]
46. Nafi der
ki: Abdullah b. Ömer (r.a.)'in namazda burnu canayınca gider yeniden abdest
alır, gelir sonra-konuşmadan-ıamazı tamamlardı.[47]
47. İmam
Malik'e şöyle rivayet edildi: Abdullah b. Abbas (r.a.) namazda burnu kanayınca
namazdan çıkar, kanını yıkadıktan sonra dönüp namazını tamamlardı.[48]
48. Abdullah
b. Kuseyt el-Leysi oğlu Yezid anlatıyor: Said b. el-Müseyyeb namaz kılarken
burnu kanadı, hemen Resulü Ekrem'in zevcesi Ümmü Seleme'nin odasına gitti,
getirilen su ile abdest aldıktan sonra döndü namazım kaldığı yerden tamamladı.[49]
49.
Abdurrahrnan b. Harmele el-Eslemî der ki: Said b. el-Müseyyeb'i gördüm, burnu
kanıyordu. Çıkan kan parmaklarım kırmızılaştırıyor, daha sonra da abdest
almadan namaz kılıyordu.[50]
50.
Abdurrahman b. el-Mücebber der ki: Abdullah oğlu Salim'i burnundan kan akarken
gördüm, hatta kan parmaklarını kırmızıya boyuyordu. Burnunu oğuşturuyor, daha
sonra da abdest almadan namaz kılıyordu.[51]
51. Mahreme
oğlu el-Misver anlatıyor: Vurulduğu gece Hz. Ömer'in yanına gittim, onu sabah
namazına kaldırdım. Uyanınca Hz. Ömer (r.a.): «Evet, namazı terkeden kimsenin
islâm'dan nasibi yoktur» dedi ve yarasından kanlar akarak namazını kıldı.
52. Yahya b.
Saîd der ki: Saîd b. el-Müseyyeb'e «Burnu kana-yıp da kan kesilmeyen kimse
hakkında görüşün nedir?» denildiğinde Saîd, başı ile ima ederek (çok hafif öne
eğilerek) «Namazım kılmasını uygun görüyorum» dedi.
imam Malik: «Bu
hususta işittiğim görüşlerin en güzeli budur,» dedi.
53.
El-Mikdad b. el-Esved şöyle anlattı: Ali b. Ebi Taîib (r.a.), zevcesine
yaklaşınca kendisinden «mezi» akan bir kimsenin ne yapması gerektiğini
Resûluilah (s.a.v.)'a sormamı emretti ve: «Resûlullah (s.a.v.)'ın kızı (Fatıma)
zevcem olduğu için ona ben sormaya utanıyorum,» dedi. Bunu Resulü Ekrem
(s.a.vje sorduğumda: «Sizden kim böyle bir şeyin farkında olursa, cinsî
organını yıkasın, namaz ab desti gibi abdest alsın,» buyurdu."[53]
54. Zeyd
babası Eslem'den şöyle dediğini nakletmiştir: Ömer el-Hattab (r.a.): «(Bazan
kendimden) -boncuk yuvarlanır gibi- mezi aktığını hissediyorum, sizden kim
böyle bir şeyin farkında olursa cinsî organını yıkasın, namaz abdesti gibi
abdest alsın,» dedi.[54]
55. Abdullah
b. Ayyaş'ın azatlısı Cündüb'den: Abdullah b. Ömer'e meziyi sordum. «Mezi
geldiği zaman cinsî organım yıka. Namaz abdesti gibi abdest al.» dedi.
56. Saîd b.
el-Müseyyeb'den: «Namaz kılarken yaşlık hissediyorum, böyle hallerde namazı
bozayım mı?» diye soran bir adama: «Bacağımın üzerine aksa bile namazımı
bitirene kadar hiçbir şey yapmam.» diye cevap verdi.[55]
57. Zübeyd
oğlu es-Salt der ki: Süleyman b. Yesar'a, aktığım hissettiğim ıslaklığı
sorduğumda: «Elbisenin altına biraz su serp ve onu unut (içinden vesveseyi at)»
diye cevap verdi.
.
58. Urve b.
ez-Zübeyr anlatıyor: Mervan b. el-Hakem'in yanına girdim. Onunla abdesti bozan
şeyleri konuştuk. Bu arada Mervan:
«— Cinsî organına
dokunanın abdesti bozulur» deyince:
«— Bunu bilmiyorum»
dedim. Mervan: «Bunu bana Safvan'ın kızı Büsre söyledi. O da, Resûlullah
(s.a.v.)'m: «Herhangi biriniz cinsî organına dokunursa abdest alsın,»
buyururken duymuş,» dedi.[56]
59. Sa'd b.
Vakkas'ın oğlu Mus'ab anlatıyor: Babam Sa'd'e mushafi tutuyordum. Bir ara
kaşındım. Bunu gören Sa'd (r.a.): «Yoksa cinsî uzvuna mı dokundun?» dedi. Ben
de:
«— Evet» dedim. Bunun
üzerine Sa'd: «Kalk abdest al,» dedi. Ben de kalktım abdest alıp geldim.
60. Nafi'den
Abdullah b. Ömer in «Sizden biri cinsî uzvuna dokunduğunda abdest alması
(abdestini yenilemesi) vacip olur.» dediğini rivayet etti.
61. Hişam
babası Urve'den şöyle rivayet etti: Urve: «Kim cinsî uzvuna dokunursa, abdest
alması vacip olur,» dedi.
62. Salim
şöyle dedi: Babam Abdullah b. Ömer (r.a.)'i gusul ettikten sonra abdest
aldığını görünce ona:
«— Gusül, abdest
yerine geçmez mi?» dedim.
«— Evet, geçer, ama
bazen cinsî uzvuma dokunuyorum da, o zaman abdest alıyorum.» dedi.[57]
63. Salim b.
Abdullah şöyle anlattı: Bir yolculukta babam Abdullah b. Ömer (r.a.)'le
beraberdim. Bir gün güneş doğduktan sonra abdest alıp namaz kıldığını görünce
ona:
«— Böyle bir zamanda
namaz kılmazdın?» dedim. O da: «Sabah namazı için abdest aldıktan sonra cinsî uzvuma
dokunmuştum. Daha sonra yeniden abdest almayı unuttum, (namazı kıldım). İşte
şimdi abdest aldım, namazı tekrar kıldım.» dedi.[58]
64. öaiım,
babası Abdullah b, Ömer (r.a.)'den rivayet eder, Abdullah (r.a.) şöyle derdi:
«Erkeğin hanımını Öpmesi ve eliyle ona dokunması (mulâmese)[59] den
sayılır. Bu yüzden kim hanımını öper, yahut eliyle ona dokunursa abdest alması
gerekir.»
65. Abdullah
b. Mes'ud (r.a.): «Erkeğin karısını öpmesi abdesti bozar» derdi.
66. îbn Şıhab
şöyle derdi: Erkeğin karısını öpmesi abdesti bozar. Nâfi der ki: imam Malik:
«Bu, duyduğumun en güzelidir,» derdi.
67.
Mü'minlerin anası Âişe (r.a.), Hz. Peygamber'in gusul edişini anlatıyor:
«Resûlullah (s.a.v.) cünüplükten dolayı gusul ederken, önce ellerini yıkar,
namaz abdesti gibi abdest aldıktan sonra parmaklan ile saçlarının köküne suyu
iyice yedirirdi. Daha sonra başına üç defa su döker, sonra da su dökerek bütün
vücudunu yıkardı.»[60]
68. Aişe
(r.a,): «Resûluİlah (s.a.v.) bir «farak» dolusu su ile gusul ederdi.» dedi.[61]
kullanmayın»
buyurmuştur.
Bir «farak», üç
*sa'»dır. Bir sa' ise takriben üç buçuk kilodur. Burada anlatılmak istenen,
suyun az
69.
Nâfi'den: Abdullah b. Ömer cünüp olduktan sonra gusledeceği zaman önce sağ
eline su döker ellerini yıkar, sonra tenasül uzvunu yıkardı. Ağzına ve burnuna
su verdikten sonra, suyu gözlerine serperek yüzünü yıkar, sonra sağ, sonra da
sol kolunu yıkardı. Başını yıkadıktan sonra da üzerine suyu dökerek bütün
vücudunu yıkardı.
70. imam
Malik'e nakledildiğine göre Aişe (r.a.)'ye kadınların nasıl gusul edecekleri
sorulduğunda: «Başına üç kez su döker ve elleriyle saçlarının dibini iyice
ovalar» dedi.[62]
.
71. Said b.
el-Müseyyeb şöyle rivayet etti: Ömer b. el-Hattab, Osman b. Affan ve Âişe
(r.a.): «(Cinsi münasebette) erkeğin cinsî organının sünnet kısmı kadının
organına girince gusul vacip olur» derlerdi.[63]
72. Ebû
Seleme b. Abdurrahman b. Avf der ki: Resûlullah (s.a.v.)'in zevcesi Âişe
(r.a.)'den guslü gerektiren şeyi sordum, şöyle cevap verdi: «Senin halin neye
benzer biliyor musun, ey Ebû Seleme! Civciv misalidir. Tavukların sesini
işitir; o da onlarla birlikte seslenir. Erkeğin cinsî organının sünnet kısmı,
kadının cinsî organına girince gusül vacip olur.»[64]
73. Saîd
b.el-Müseyyeb'den: Ebû Musa el-Eş'arî, Resûlullah (s.a.v.)'ın zevcesi Âişe
(r.a.)'ye giderek ona:
«— Resûlullah
(s.a.v.)'ın ashabının bir mesele hususunda ihtilaf etmeleri bana ağır geliyor.
Onu sana sormaya da çekiniyo-rum.» dedi. O da:
«— Nedir o mesele?
(Çekinme) annene sorabileceğin şeyleri bana da sor» deyince: «insan zevcesi ile
cinsî münasebette bulunurken bazan halsizleşiyor, ama boşatamıyor?» dedim.
Bunun üzerine:
«— Erkeğin cinsî
organının sünnet kısmı kadının cinsî organına girince (boşalma olmasa da)
gusul vacip olur.» dedi. Ben de: «Bunu artık senden sonra kimseye
sormayacağım.» dedim.[65]
74. Osman b.
AfFan'm azatlısı Abdullah b. Ka*b anlatıyor: Lebîd el-Ensârî'nin oğlu Mahmud,
Zeyd b. Sabit'e sordu:
«— însan eşiyle
birleşirken halsizleşiyor, gevşiyor, boşalamı-yor? (Gusul gerekir mi?)»
deyince, Zeyd (r.a.):
«— Gusl eder,» dedi.
Mahmud:
«— Ubey b. Kala, (bu
hallerde) gusül gerekmez görüşünde idi.» deyince, Zeyd: «Ubey b. KaİD, ölmeden
Önce bu görüşünden döndü.» dedi.[66]
75. Nafî der
ki: Abdullah b. Ömer (r.a.): «Erkeğin cinsî organının sünnet kısmı kadının
cinsî organına girince gusül vacip olur,» derdi.[67]
76. Abdullah
b. Ömer der ki, babam Ömer b. el-Hattab Resû-lullah (s.a.v.)'e gece cünüp
olduğunu söyledi. O da: «Cinsî uzvunu yıkayıp abdest aldıktan sonra uyu.» buyur[68]
77. Hişam'ın
babası Urve, Âişe'nin (r.a.) şöyle söylediğini rivayet etti: «Sizden kim
zevcesiyle münasebette bulunduktan sonra gusul yapmadan uyumak isterse, namaz
abdesti gibi abdest almadan uyumasın.»[69]
78. Nâfi der
ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) cünüp iken uyumak yahut yemek yemek istediğinde
yüzünü ve dirseklerine kadar kollarını yıkar, başım mesh eder, sonra yemek yer
yahut uyurdu.
79. Atâ b.
Yesâr şöyle rivayet etti: Resûlullah (s.a.v.) bir namazda tekbir aldıktan
sonra, eliyle —bekleyin— işareti vererek gitti, biraz sonra üzerinde,
(yıkandığını gösteren) su belirtileri olarak geldi.[70]
80. Zübeyd
b. Salt anlatıyor: Ömer b. el-Hattab ile «Cüruf e»[71]
gitmiştim. Elbisesine baktı, ihtilam (rüyada boşalma) olduğunu anladı.
Yıkanmadan da namaz kılmıştı. Bunun üzerine Ömer: «Vallahi ihtilam olmuşum,
farkında olmamışım. Gusul etmeden de namaz kıldım.» dedi. Hemen gusul etti,
elbisesinde gördüğü meniyi yıkadı, görmediği yerine de su serpti. Güneş biraz
yükseldikten sonra ezan okudu, yahut kaamet etti. Namazı tekrar kıldı.
81. Süleyman
b. Yesâr anlatıyor: Ömer b. el-Hattab (r.a.) (cemaata sabah namazını
kıldırdıktan sonra) Cüruf teki arazisine gitti. Orada elbisesinde meni görünce:
«İnsanların idaresini üzerime aldığımdan beri sık sık ihtilam oluyorum.» dedi,
hemen gusletti. Elbisesine bulaşan meniyi yıkadı ve güneş doğduktan sonra
namazı iade etti.
82. Süleyman
b. Yesar'dan: Ömer b. Hattab cemaate sabah namazım kıldırdı. Sonra vakit
kaybetmeden Cüruf daki arazisine gitti. Orada, elbisesine baktığında, ihtilâm
olduğunu anladı ve: «Et yediğimiz zaman, damarlar gevşiyor.» dedi. Hemen
gusletti. Elbisesindeki pisliği yıkadı. Namazını iade etti (yeniden kıldı),[72]
83. Hâtib
oğlu Abdurrahman'm oğlu Yahya anlatıyor: Ömer b. el-Hattab (r.a.) ile beraber
Umreye gidiyordum. Kafilede Amr b. As da vardı. Hz. Ömer bir müddet gittikten
sonra konakladığı yerde ihtilam olmuş, sabah da yaklaşmıştı. Kafilede yıkanmak
için su bulamadı. Hemen yola çıktı. Suya varınca elbisesindeki meniyi yıkamaya
koyuldu. Ortalık ağarmıştı. Bunu gören Amr, Ömer'e:
«— Yanımızda fazla
elbise var. Elbiseni değiştir de yıkarsın.» deyince, Ömer:
«— Yazıklar olsun sana
ey Amr! Sen yedek elbise bulabiliyorsun ama herkes bulabilir mi? Eğer ben
dediğini yapar da elbisemi değiştirirsem âdet olur. Öyle yapmadan elbisemde
bulaşık gördüğüm yeri yıkar, görmediğim yere su serperim.» dedi.
İmam Malik rüyasında
ihtilâm olduğunu hatırlamayan, elbisesinde meni gören ve ne zaman olduğunu da
bilemeyen kimse hakkında der ki: «Son uykusunda ihtilâm olmuş gibi gusletsin,
uyandıktan sonra namaz kılmışsa, (guslettikten sonra) namazını iade etsin.
Çünkü insan bazen ihtilâm olur, meni göremez, bazen meni görür, ihtilâm
olduğunun farkında olamaz. Elbisesinde meni gören kimseye gördüğü vakit gusül
vacip olur. Zira Hz. Ömer (r.a.) son uykudan sonraki namazı iade etmiş, ondan
önceki namazları iade etmemiştir.»
84. Urve b.
Zübeyr'den: Ümmü Süleym, Resûlullah'a:
«— Kadınlar da
erkekler gibi rüyalarında ihtilâm olduklarını görüyorlar, gusletmeleri gerekir
mi?» deyince, Resûlullah (s.a.v.):
«— Evet, gusletsin»
buyurdu. Bunun üzerine Hz. Âişe, Ümmü Süleym'e:
«— Ne diyorsun, kadın
hiç onu (menisini) görebilir mi?» dedi.
Resûlullah (s.a.v.) de
Aişe'ye:
«— Allah hayrını
versin (o zaman) çocuk anasına nasıl benziyor?» buyurdu.[73]
85.
Resûlullah'ın zevcesi Ümmü Seleme anlatıyor: Ebu Talha el-Ensârı nin zevcesi
Ümmü Süleym, Resûlullah'ın huzuruna gelerek:
«— Ya Resulallah! Allah
gerçeği öğrenme hususunda utanmayı emretmez. Kadın da ihtilâm olursa gusül
etmesi gerekir mi?» diye sorunca, Resûlullah (s.a.v.):
«— Evet, suyu (meniyi)
gördüğü vakit» buyurdu.[74]
86.
Nâfi'den: Abdullah b. Ömer (r.a.): «Aybaşı halinde yahut cünüp değilse, kadının
başkasından artık su ile gusül etmesinde beis yoktur.» derdi.
87.
Nâfi'den: Abdullah b. Ömer (r.a.) cünüpken terler, sonra aynı elbise ile namaz
kılardı.
88. Nafi’den
: Abdullah b.Ömer’in cariyeleri aybaşı halinde iken onun ayaklarını yıkar ve
seccadesini verirlerdi.
İmam Malik:
«Araâagusul etmeden iki cariyesi ile birleşmesi caizdir. Hür kadınlara gelince,
bir zevcesi ile birleşme yapan adamın gusül etmeden diğer zevcesi ile birleşme
yapması mekruhtur, ama bir cariyesi ile birleşme edip cünüp iken diğer cariyesi
ile birleşmesi caizdir.» diye cevap verdi.
îmam Malik'e «Cünüp
olan bir adama yıkanması için su getirseler, o da, cünüp olduğunu unutup
—sıcaklığını anlamak için— parmağım suya soksa ne lâzım gelir?» diye
sorduklarında: «Parmağına bir şey bulaşmamışsa (temizse), suyu kirletmez» diye
cevap verdi.
89.
Mü'minlerin anası Hz. Aişe anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) ile beraber bir
sefere çıkmıştık. Beydâ'ya[75]
yahut Zatül-Ceyş'e varınca kolyem koptu, düştü. Resûlullah kolyemi aramak için
orada konakladı, ashab da onunla konakladı. Orada su yoktu. Yanlarında da su
yoktu. Ashap, Ebû Bekir es-Sıddık'a gelerek:
«— Âişe'nin yaptığını
görüyor musun? Susuz yerde Resûlul-lah'ı ve ashabı durdurdu, yanlarında su da
yok,» dediler. Aişe der ki: Resûlullah başını dizime koymuş uyumuştu, o sırada
Ebû Bekir (r.a.) gelerek:
«— Resûlullah'ı ve
ashabı susuz yerde durdurdun. Yanlarında su da yok,» diye darıldı ve bana
çıkıştı, eliyle böğrüme vurmaya başladı. Resûlullah'm başı dizimde olduğu için
kımıldayamadım. Susuz yerde Resûlullah sabaha kadar uyudu. Bu sırada Allahu
Teâlâ teyemmüm ayetini indirdi, bunun üzerine Üseyd îbn Hudayr:
«—Bu ilk bereketiniz
(iyiliğe yol açışınız) değil, ey Ebû Bekir ailesi.» dedi.
Bindiğim deveyi
kaldırdığımda kolyeyi altında bulduk.[76]
îmam Malik'e:
«Teyemmüm edip namazım kılan bir adam diğer namaz vakti geldiğinde tekrar
teyemmüm eder mi?» diye sorduklarında: «Her namaz için teyemmüm eder, çünkü her
namaz için su araması gerekir, su arar da bulamazsa teyemmüm eder» diye cevap
verdi.[77]
Yine îmam Malik'e:
«Teyemmüm eden bir adamın abdestli olan arkadaşlarına imamlık etmesi caiz olur
mu?» diye sorduklarında:
«— îmamlık yapabilir,
ancak başkasının yapması daha evlâdır. Onun da imamlık yapmasında bir beis
görmüyorum.» dedi.
Yahya der ki: «Suyu
bulamayıp teyemmüm eden bir adam tekbir alıp namaza dursa, o sırada yanında su
olan bir adam gözükse ne yapar?» diye îmam Malik'e sorduklarında: «Namazını
bozmaz. Aynı teyemmümle (durduğu) namazını tamamlar, ondan sonraki namazları
için abdest alır,» dedi.[78]
îmam Malik der ki:
Namaza kalkan abdest almak için su bulamaz da teyemmüm ederse Allah'a itaat
etmiş olur. Su ile abdest alan ondan daha temiz sayılmaz., namazı da onunkinde
daha tam değildir. Çünkü abdest de teyemmüm de emrolunmuştur. Her ikisi de
Allah'ın emrini yapmışlardır. Su bulup abdest alan da namaza girmeden önce su
bulamayıp teyemmüm eden de Allah'ın emrine göre amel etmişlerdir.
îmam Malik der ki:
Teyemmüm ile namaz kılmak caiz olan bir yerde su bulamayan cünüp kimse teyemmüm
eder, Kur'an'dan hizbini[79] okur
ve nafile namazlarını kılar.
90.
Nâfi'den: Abdullah b. Ömer'le beraber Cüruf den[80] geliyorduk,
Mirbed'e ulaşınca Abdullah (binitinden) indi, yerde teyemmüm etti, yüzünü ve
dirseklerine kadar iki kolunu meshet-ti, sonra namazı kıldı.[81]
»ı. iNâti der ki:
Abdullah b. Ömer (r.a.) teyemmüm ederken dirseklerine kadar mesh ederdi,
îmam Malik'e:
«— Teyemmüm nasıl
yapılır ve nereye kadar meshedilir?» diye soruldu. O da:
«Ellerini bir kez yüzü
için yere vurur yüzünü mesheder, binkez de kolları için vurur kollarını
dirseklerine kadar mesheder,» diye cevap verdi
92.
Abdurrahman b. Harmele'den: Bir adam Saîd b. Müsey-yeb'e:
«— Cünüp olan bir
kimse teyemmüm ettikten sonra suya kavuşursa ne yapar?» diye sordu. Saîd de:
«— Suya kavuştuğu
vakit, sonraki namazları için gusletmesi gerekir» dedi.[82]
îmam Malik, seferde
ihtilâm olup, abdest alacak kadar sudan başka suyu olmayan, suya kavuşuncaya kadar
da susamayacak adam hakkında şöyle der: «O su ile avret mahallini ve meni dokunan
yerleri yıkar, sonra Allah'ın emrettiği gibi temiz yerde teyemmüm eder»
îmam Malik'e sordular:
«Cünüp olan bir adam teyemmüm etmek istese de çorak topraktan başka toprak
bulamazsa çorak toprakla teyemmüm eder mi ve orada namaz kılması mekruh olur
mu?»
îmam Malik: «Çorak
yerde namaz kılınır ve orada teyemmüm edilir. Çünkü Allahu Teâlâ:
«— Temiz yeryüzünden
teyemmüm edin»[83] buyurdu. Çorak olsun
veya olmasın temiz olan her yerde teyemmüm edebilir.»
93. Zeyd b.
Eslem'den: Bir adam Resûlullah (s.a.v.)'e:
«—Zevcem aybaşı iken
bana onun nesi helâl olur?» diye sordu. Resûlullah (s.a.v.) da: «Etekliğini
bağlasın (donunun uçkurunu bağlasın, yahut külotunu giysin), yukarısı ile
istediğini yaparsın» buyurdu.[84]
94. Rabia b.
Ebî Abdurrahman'dan: Resûlullah (s.a.v,) ile yatakta yatarken —üzerinde sadece
elbisesi vardı— Hz. Aişe birden kalkınca Resûlullah (s.a.v.) ona:
«— Neyin var, galiba
aybaşı oldun,» dedi. Aişe (r.a.) da:
«— Evet,» deyince
Resûlullah (s.a.v.):
«— Etekliğini
(izarını) giyin, yatağına gir.» buyurdu.[85]
95. Nâfi
şöyle anlattı: Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer (r.a.) Nâfî'i, Âişe'ye göndererek
ona:
«■— insan aybaşı
olan zevcesiyle kucaklaşabilir mi?» diye sormasını söyledi. Nâfî sorunca, Aişe
(r.a.): «Belden aşağısına etekliğini giysin, sonra isterse onunla
kucaklaşsın.» dedi.[86]
96. îmanı
Malik rivayet eder: Salim b. Abdullah ve Süleyman b. Yesar'dan: «Hayızdan temizlenen
kadın gusletmeden kocası onunla cinsî münasebette bulunabilir mi?» diye
sorulduğunda:
«— Hayır, gusül
edinceye kadar bu iş yapılamaz.» dediler.[87]
97.
Mü'minlerin anası Hz. Âişe'nin azatlısı Ümmü Alkame anlatıyor: Kadınlar
sarımtırak hayız kanı ve pamuğu kutuya koyar Hz. Aişe'ye gönderirler ve ona:
«— Artık namaz
kılabilir miyiz?» diye sorarlar, Âişe de onlara:
«— Acele etmeyin
bembeyaz aktığım görünceya kadar bekleyin.» derdi.
Hz. Aişe: «Beyaz
görünceye kadar» sözüyle hayızdan temizlenmelerini kastediyor.
98. Abdullah
b. Ebî Bekir halasından, o da Zeyd b. Sabitin kızından rivayet eder: «Kadınlar
gece yarısı kandil isteyerek hayızdan temizlendiklerine bakarlar, Zeyd'in kızı
da bunları kınar ve eskiden kadınlar bunu yapmazdı,» derdi.
99. îmam
Malik'e «hayızdan temizlenen kadın, su bulamazsa teyemmüm edebilir mi?» diye
sorduklarında: «Evet teyemmüm etsin, Onun hali cünüp kimsenin ki gibidir. Su
bulamayınca teyemmüm eder,» dedi.
100. imam
Malik rivayet eder: Resûlullah (s.a.v.)'ın zevcesi Hz. Aişe (r.a.); Kan gören
hamile kadın «Namazı bırakır.» dedi.
101. îmam
Malik, îbni Şihab'a hayız kam gören hamile kadının durumu hakkında sordu. O
da:
«— Namazı kılmaz.»
dedi.
îmam Malik: «Bu, bize
göre de böyledir.» dedi.
102. Aışe
(r.a.) den: «Ben ay başı iken Resûlullah (s.a.v.)'ın başını tarardım.»[88]
103. Ebû
Bekir es-Sıddık'ın kızı Esma (r.a.)'dan: Bir kadın
Resûlullah (s.a.v.)'e:
«— Bizden birimizin
elbisesine hayız kanı bulaşırsa ne yapar?» diye sordu. Resûlullah (s.a.v.)'de:
«— Birinizin
elbisesine hayız kanı bulaşırsa su ile ovalayarak o bölümü yıkasın, sonra bu
elbise ile namazı kılsın» buyurdu.
104.
Resûlullah (s.a.v.)'m zevcesi Aişe (r.a.) anlattı: Ebû Hubeyş'in kızı Fâtıma:
«— Ya Resulallah
(s.a.v.) Temizlenemiyorum (hayız kanım kesilmiyor), namazı bırakayım mı?» diye
sordu. Resûlullah (s.a.v.) da:
«—O, damardan gelen
normal kandır, hayız kanı değildir. Âdet başlayınca namazı bırak, hayız
günlerin bitince kanını yıka, namazı kıl,» buyurdu.[90]
105. Resûl-i
Ekrem'in zevcesi Ümmü Seleme anlattı: Resûlullah (s.a.v.)'m zamanında hayız
kam kesilmeyen bir kadın vardı. Bunu onun adına Resûlullah (s.a.v.)1 dan
sorunca:
«— Bu hastalığa
yakalanmadan Önce ayda kaç gün ve kaç gece âdet görüyor idiyse, her ay o kadar
namazı bıraksın. O kadar gün geçince gusletsin ve avret yerine bez (pamuk vb.)
koysun, sonra namazını kılsın,» buyurdu.[91]
106. Ebû
Seleme1 nin kızı Zeynep anlattı: Abdurrahman b. Avf m zevcesi Cahş kızı Zeynep
istihaze olduğu (hastalık kanı gördüğü) vakit gusleder» namazını kılardı.
107. Ebû
Bekir b. Abdurrahman'ın azatlısı Sümey'den: b. Hakîm ve Zeyd b. Eşlem, Sümey'yi
Saîd b. Müseyyeb'den istiha-za olan kadının hükmünü sormak için gönderdiler. Sümey
sorunca, Saîd:
«— Adet (aybaşı)
günleri bitince gusleder, öbür âdet gününe kadar her namaz vakti için yeniden
abdest alır.[92]Eğer kan fazla-laşırsa
avret yerine bez koyar» diye cevap verdi.
108. Hişam
babası Urve'den naklen rivayet eder: Müstehaza (hastalık kanı gören) yalnız bir
defa gusleder. Sonra her namaz vakti için yeniden abdest alır.[93]îmam
Malik der ki: Bize göre müstehaza namaz kılmaya başlayınca kocası onunla
münasebette bulunabilir. Lohusa da böyledir. Adet günlerinin en uzun süresini
bitirdikten sonra —kan görse de— kocası ile münasebette bulunabilir. Bu
durumda o kadın müstehaza hükmündedir.[94]
İmam Malik der ki:
Müstehaza hakkında delilimiz, Hişam'ın babasından naklen rivayet ettiği
hadistir. Bu hususta işittiklerim içerisinde en hoşuma gideni budur.
109. Hz.
Âişe (r.a,)'den: Resûlullah (s.a.v.)'ın kucağına bir bebek verdiler.
Elbisesine çiş yaptı. Hz. Peygamber su istedi ve suyu çişten ıslanan yere
serpti.[95]
110.
Mıhsan'ın kızı Ümmü Kays'den: Henüz yemek yemeyen çocuğumu Resûlullah
(s.a.v.)'a götürdüm. Kucağına oturttu. O da elbisesine çiş yaptı. Bunun üzerine
Resûl-i Ekrem su istedi, ıslak yere suyu serpti. Fakat ovalayarak yıkamadı.[96]
111. Yahya
b. Saîd (r.a.) anlatıyor: Bir bedevi Mescid-i Neve-vî'ye girdi, küçük su dökmek
için eteklerini kaldırdı. Bunu gören cemaat bağırdı, sesler yükselince
Resûlullah (s.a.v.):
«— Ona dokunmayın»
buyurdu. Onlar da dokunmadılar. Bedevi küçük abdestini yaptıktan sonra
Resûlullah (s.a.v.) bir kova su istedi. Bedevinin abdest bozduğu yere döküldü.[97]
112.
Abdullah b. Dinar'dan: Abdullah b. Ömer (r.a.)'i ayakta küçük abdest bozarken
gördüm.
îmam Malik'e: «Küçük
abdestten ve büyük abdestten sonra su ile taharetlenmek hakkında bir eser
(rivayet) var mıdır?» diye sorduklarında: «Eskilerden bazılarının büyük
abdestten sonra su ile taharetlendiğini işittim. Ben küçük abdestten sonra da
su ile taharetlenmeyi uygun görüyorum,* dedi.
113.
Ibnü's-Sebbak (r.a.)'dan: Resûlullah (s.a.v.)'ı bir cuma günü:
«— Ey cemaati
müsliminî Allah bu günü bayram kıldı. O halde gusledin. Yanında koku olan
kimsenin, onu sürünmesinde sakınca yoktur. Misvak kullanmayı ihmal etmeyin,»
buyurdu."[98]
114. Ebû
Hüreyre (r.a.)'den. Resûlullah (s.a.v,):
«— Ümmetime zorluk vereceğimden
korkmasaydım, mutlaka misvak kullanmalarını emrederdim,» buyurdu.[99]
115. Ebû
Hüreyre (r.a.)'den: Ümmetine zorluk çıkacağından korkmasaydı Resûlullah
(s.a.v.) her abdest alırken misvak kullanmalarım emrederdi.[100]
[1] Buhari, Vudû, 4/38; Müslim, Taharet, 2/18,19; Şeybanî,
5.
Ellerin önce iki defa
yıkanması abdest suyuna elleri temiz olarak daldırmak içindir. Ayrıca burada
adedin söz konusu olması, el yıkamanın ibadet mak-sadiyle yapıldığını gösterir.
Pislikten dolayı yıkamanın adedi yoktur. Pislik temizleninceye kadar yıkanır.
(Bâcî Münteka) Abdest organlarını bir defa yıkamak zorunlu, iki defa yeterli,
üç defa yıkamak ise efdaldir. Başın meshedilmesine gelince imam Mâlik bu ve
benzeri hadislere dayanarak, abdest ayetinde zikredilen başa meshi de umum
manasına alarak, başın tamamını mesh etmek farzdır, der. Şafiî imamları
«Meshi» mutlak manasına alarak başın cüz'i bir yeri dahi meshedilse caizdir,
derler. Hanefi imamları, Hz. Peygamber'in başın ön tarafına (dörtte birine)
mes-hettiğini bildiren hadislere bakarak ve âyeti kerimeleri hadislerin
ışığında tefsir ederek, başın dörtte birini mesh etmek farzdır, derler. Bütün
imamlara göre başın tamamını kaplayarak meshetmek sünnettir.
[2] Buhari, Vudû, 4/26; Müslim, Taharet, 2/20. Ayrıca bkz.
Şeybanî, 6,
[3] Buharı, Vudû, 4/25; Müslim, Taharet, 2/22. Ayrıca bkz.
Şeybanî, 7.
[4] (4/a) Mazmaza:
Ağıza su vermektir. îstinşak: Buruna su vermektir. Bu ikisi,
[5] (4/b) Müslim'de (Taharet, 2/23) mevsûldur.
[6] Şeybanî, 10.
[7] Eğer abdest aldığı yerden ayrılmış, abdest azası
kururmışsa, unuttuğu yeri yıkar, yıkadığı yeri tekrar yıkamaz.
[8] Zira mazmaza ve istinşak sünnettir. Terki ile namazı
bozulmaz.
[9] Buharı, Vudû, 4/26; Müslim, Taharet, 2/87,88. Ayrıca
bkz. Şeybanî, 9. Böyle yapmak iyidir, terkeden günahkâr olmaz.
O zaman bugünkü gibi
musluk sistemi yoktu. Genellikle eller bir kap içerisindeki suya batınlarak
abdest alınırdı. Bazı durumlarda eller temiz olmayabilir. Hadis-i Şerifle önce
ellerin dışarıda yıkanması, sonra kap içerisine batınlarak abdest alınması
emredilmiştir ki bu, temizlik için gereklidir.
[10] Yatarak uyuyunca abdesti bozulur demektir. Oturduğu
yerde bir yere dayanmadan uyursa abdesti bozulmaz. Bir yere dayanır uyurda
dayandığı şey çekilince düşecek gibi olursa yine abdesti bozulur.
[11] Şafiî mezhebinde de hüküm böyledir.
îmam Ebü Hanife,
kendince sahih gördüğü hadislere dayanarak, vücuttan çıkan kan ve irinin
abdesti bozacağını benimsemiştir.
[12] Yani deniz suyu ile abdest alabilirsiniz. Denizden
çıkıp ölen hayvanlar da helâldir, demektir.
[13] Ebu Davud, Daharet, 1/41; Tirmizİ, Taharet, 1/52;
Nesaî, Taharet, 1/47; îbn Mace. Taharet, 1/38; Ayrıca bkz Şeybani 46.
[14] Ebu Davud, Taharet, 1/38; tirmizî, Taharet, 1/69;
Nesaî, Taharet, 1/54; îbn Mace.Taharet, 1/32, Ayrıca bkz. Şeybanî, 90.
[15] Hz. Ömer (r.a.) bu sözünü, şüphe ve evhamı gidermek
için söylese gerektir. Çünkü yapılmış ibadetlerin şüpheye dayalı hale gelmesine
yol açılmama-hdır.
[16] Buharî, Vudû, 4/43, Ayrıca bkz. Şeybanî, 45.
Mazini der ki: Abdullah
(r.a.) bu sözüyle: Her erkek kendi haremi ile bir arada bir kaptan abdest
alırlardı, demek istiyor. Bazı rivayetler bu manadadır. Yoksa namahrem kadınla
erkek bir arada abdest alırlardı, demek değildir.
[17] Cariyeden çocuk olunca o cariyeye «Ümmü veled» denir.
[18] Ebu Davud, Taharet, 1/137;Tirmizî, Taharet,lA09; îbn
Mace, Taharet,l/79
[19] Hanefi Mezhebine göre, ağız dolusu kusmak abdesti
bozar.
[20] Buharı, Vudû, 4/50; Müslim, Hayd, 3/91, Ayrıca bkz.
Şeybanî, 30.
[21] Kavut: Kavrulmuş un.
[22] Buhari, Vudu,4/51. Ayrıca bkz.Şeybani, 34.
Hanefi Mezhebine göre,
bu hadise dayanarak, ateşte pişen nesneleri yemeden dolayı abdest almak
gerekmez. Zahirilere göre, bu durumda abdest bozulur,tazelenmesi gerekir.
[23] Şeybanî, 32.
[24] Şeybanî, 33.
[25] Şeybanî, 29
Cabir (r.a) böyle
demekle, ateşte pişen bir şeyi yemenin abdesti bozmadığını ifade etmektedir.
Bilindiği gibi, Hz. Ebû Bekir eti abdestli iken vemiştir
[26] Hadis mürseldir. Ebû Davud (Taharet, 1/74), Cabir'den
-mevsul olarak- rivayet etmiştir. Ayrıca bkz. Tirmizî, Taharet, 1/59; Şeybanî,
31.
[27] Hz. Enes'in ziyaretçilerinin bu tenkitleri, Enes'in,
ateşte pişen yemek yenince abdest bozulur zannımn yanlış olduğunu ifade
etmektedir.
Bu konudaki bazı
rivayetlerden, ayette pişen şeyi yemenin abdesti bozacağı anlaşılmakta ise de,
bu tür rivayetler mensûh kabul edilmiştir. (Bkz. Ebu Dâvud, Taharet, 74,75).
[28] Ebu Davud (Taharet, 1/21), Hz. Aişe'den mevsul olarak
rivayet eder; Tirmizî, Taharet, 1/40.
Arabistan'da Resûlullah
(s.a.v.) zamanında her yerde su bulunmadığı için toprakla teyemmüm edildiği
gibi -abdest bozduktan sonra- taş ve benzerleriyle temizlenmek âdetti.
Resûlullah (s.a.v.) bu sözüyle: «Su bulamıyor-san, taş da mı bulamıyorsun?»
demek istemiş, her yerde olduğu gibi tevhide (tekliğe) işareten, burada da üç
taş kullanılmasını istemiştir.
[29] Burada Resulü Ekrem'in «Allah dilerse size
kavuşacağız» demesi şüphe ettiği için değil, Allah Teâlâ'mn: «Hiçbir şey için
- Allah dilerse demeden yarın şunu yapacağım- deme.» (Kehf sûresi: 24) emrine
uyarak söylemiştir.
[30] «Dinlerinde, çok şeyler değiştirdiler.» demek,
«sünnetini bıraktılar, bid'at « **« olmadığı şeyleri işlediler» demektir.
[31] Müslim Taharet, 2/39.
[32] Buhâri ve Müslim rivayetlerinde «Urve» der ki: Hz,
Osman'ın «Eğer Allah'ın kitabında olmasa...» diye kasdettiği ayet şudur;
«Gerçekten indirdiğim ayetleri ve doğru yolu Kitap'ta insanlara açıkladıktan
sonra, gizleyen kimseler var ya, onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler
lanet eder, ancak tevbe edenler, ıslah olanlar ye gerçeği ortaya koyanlar
müstesna; işte onların tevbesini kabul ederim. Ben tevbeleri daima kabul eder
ve merhamet ederim.» (Bakara, 2,159-160.)
Hz. Osman «Bildiğim
şeyi gizlemeyi yasaklayan (yukarıdaki) âyet olmasaydı, onu söylemezdim.» demek
istiyor.
Urve'nin Buharı ve
Müslim'de yer alan bu görüşü, hadisin ravilerinden olması ve kesin söylemesi
bakımından 29. hadisin sonundaki İmam Malili hazretlerinin beyanından evlâ ve
daha sahihtir.
[33] Buharı, Vudû, 4/24; Müslim, Taharet, 2/6.
[34] Buharı, Vudû, 4/32; Müslim, Fedâil, 43/5.
Sözün gelişinden
anlaşıldığı gibi, hadise bir yolculuk sırasında ve suyun kıt olduğu bir yerde
oluyor. Hz. Peygamber'in mübarek elini koyduğu küçük bir kapta parmaklarının
arasından suyun kaynaması açık bir mucize oluyor. Böylece Hz. Peygamber ve
mü'minler, ne zaman ve nerede darda kalırlarsa ilahi kudret tecelli ediyor,
Peygamberimizden mucizeler zuhur ediyor.
Kadı îyad der ki:
Resûlullah (s.a.v.)'ın parmaklarının arasından suyun kaynamasını (ashabın da
bulunduğu) birçok toplantı yerlerinde ve askerlerin arasında güvenilir raviler
tarafından rivayet edildi, bunu hiçbir sa-habi red ve inkâr etmedi. Bu da,
Resulü Ekrem'in kesinleşen mucizelerinden biridir.
[35] Camiye giderken koşmak ve acele yürümek namaz adabına
aykırıdır. Bu hareket, insanın vekar ve ağırbaşlılığını bozduğu için doğru
değildir.
[36] Ibn Abdilber der ki: imam Malik ve diğerleri: Nuaym,
Ebû Hüreyre'nin hadislerini mevkuf olarak rivayet etmiştir. Ashaptan rivayet
edilen bu gibi sözler, şahsi görüş ve içtihatla olamadığı için, müsned hadis
gibi sayılır, yani Resulü Ekrem'den işitmişlerdir, Bu manada Ebû Hüreyre ve
diğerlerinden sahih isnadlarla hadis rivayet edilmiştir.
[37] Said b. el-Müseyyeb bu sözüyle, erkeklerin taşla
silinmeleri kâfidir, demek istiyor. Fakat İmam Mâlik ve birçok ulema bu görüşte
değildirler. Yani erkek olsun, kadın olsun mecbur kalmadıkça, su ile
temizlenmelidirler.
[38] Buharî, Vudû, 4/33; Müslim, Taharet, 2)90.
Başka bir hadiste Hz.
Peygamber (s.a.v.); «Köpeğin dokunduğu kabı yedi kez yıkayın,» bir defasında da
«Toprakla yıkayın» buyuruyor, îlim adamları, köpeğin salyasında bir tür mikrop
olduğunu, onu da ancak toprağın öldüreceğini belirtmişlerdir. «Köpek olan eve
melek girmez» hadisinin bir sırrı da budur.
[39] Bu, mürsel bir hadistir. İbn Abdilber, et-Takassî'de
der ki: "Sevbân'ın Hz. Peygamber'den (s.a.v.) sahîh yollarla rivayetiyle,
müsned ve muttasıl olur. İbn Mace (Taharet, 1/4) tarafından da rivayet edilir.
Yapılacak işler çok
olur da zaman az olursa işlerin en Önemlilerini yapın. Namaz da en önemli
işlerin başında gelir. Her zaman abdestli bulunmak da imanın kemaline işarettir
ve abdest mü'minin silâhıdır.
[40] Nafi, Abdullah b. Ömer (r.a.)'in azatlı kölesidir.
[41] Buharı, Megazî, 64/81; Müslim, Salât, 4/105, Ayrıca
bkz. Şeybanî, 47. Hâdise sabah namazında olmuştur. Resulü Ekrem namaza
gecikince Ashab-ı kiram vakit geçer korkusuyla Avf oğlu Abdurrahman'ı imam yaparak
namazı kılmışlar. Bu işi Resûlullah (s.a.v.)'tan izinsiz yaptıkları İçin de,
Hz. Peygamber gelip Abdurrahman'a uyarak namaz kılmasıyla da telâşa
düşmüşlerdi. Resulü Ekrem de, iyi yaptınız diyerek hem onları sıkıntıdan kurtarmış,
hem de namazı geciktirmemek için Abdurrahman'ı imam yaparak namazı kılmalarını
doğru bulmuştu. (Bâcî, Münteka, c.l, s.77)
[42] Şeybanî, 49
[43] Kubâ, Hz. Peygamberin Hz. Ebû Bekir'le birlikte
Mekke'den hicretlerinde Medine'ye girmeden önce son konakladığı yerdir. Burada
Hz. Enes'in namaz kıldığı -İslâm'da ilk mescit olan- Kubâ mescidini yaptı.
Hacıların Me-dine-i Münevvere'de ziyaret ettikleri önemli yerlerden biri de
burasıdır. Yukarıdaki hadislerde abdest almaya yüzünü yıkamakla başlanışı
abdes-tin farzlarım beyan içindir. Yoksa bilindiği gibi daha Önce sünnet olarak
eller yıkanır, ağıza ve burna su vererek temizlenir.
[44] Şeybanî, 50
[45] Şeybanî, 48.
Bu meselede İmam
Mâlik'ten başka bir rivayete göre «mestlerini çıkarmadan abdest alır ve
mestlerinin üzerine mesh eder.» demiştir. Ebû Hanife'ye göre de böyledir.
Burada mestlerini çıkarsın ayağını yıkasın demesi, efdal ve evla olanını beyan
içindir. Zira abdest alırken, arayı açmadan azalarını birbiri peşinden yıkamak
sünnettir. Mest üzerine meshin geçerlilik süresi, Hanefî Mezhebine göre,
mukimler için bir gün bir gece; yolcular için üç gün üç gecedir. İmam Mâlik'e
göre, mukimler mest üzerine meshede-mez. (Bâcî, Münteka, c.l, s.80)
[46] Şeybanî, 51.
[47] Şeybanî, 36.
[48] Namazım bozmadan kıldığı namazın, eksik kalan
rek'atlarım tamamlamıştır.
[49] Şeybani ,36.
[50] Krş. Şeybanî, 39.
[51]Yani çıkan kanın abdestini bozmadığına kani olarak
abdestini tazelemiyordu, imam Şafiî, hazretleri de «Vücuttan çıkan kan ne
kadar çok olursa olsun, abdesti bozmaz» demektedir^
Hanefi'lere göre ise,
vücûdun herhangi bir yerinden çıkıp akan kan abdesti Ear,
[52] Mezi, şehveti tahrik edici hal ve yerlerde cins!
organdan akan sızıntıdır. Bu gibi hallerde gusül gerekmez, Sadece abdest
bozulmuş olur.
[53] fon Abdilber der ki: Bu, muttasıl bir isnad değildir.
Çünkü Süleyman b. Ye-sar, ne Mikdad'dan, ne de Ali'den duymuştur. Bu hadiste,
Süleyman ile Ali arasında, îbn Abbas vardır.
Müslim'de (Hayd, 3/19), tbn Abbas'tan rivayet edilir. Aynca bkz.
Şeybanî, 42
[54] Şeybanî, 43.
Hanefî Mezhebi, bu
görüşü alır. Vesveseli kişiler, tereddütlerini gidermek için elbisesine su
serper.
[55] Saîd b. el-Müseyyeb, karşısındakinin evhamlı biri
olduğunu farkederek böyle cevap verse gerek. Yoksa sızıntı abdesti bozar,
dolayısiyle namaz da bozulur. Bu hususta ulema ittifak etmişlerdir.
Gerçekte akıntı ve
sızıntı olmadan evhamlılık da doğru değildir. Böyle evhamlı ve vesveseli kimse
abdest aldıktan sonra kilotuna biraz su serper, kendisini evhamdan kurtarır.
[56] Ebu Davud, Taharet, 1/69; Tirmizî, Taharet, 1/61;
Nesaî, Taharet, 1/118; îbn Mace, Taharet, 1/63.
[57] Şeybanî,12.
[58] Bu ve benzeri rivayetlere dayanarak İmam Mâlik, îmam
Ahmed b. Hanbel, îmam Şafii ve bu mezheplerin diğer imamları cinsî uzvuna
dokunan kimsenin abdestinin bozulduğu hususunda birleşmişlerdir. Hanefî
imamları ise şu hadise dayanarak abdestin bozuîmadığı kanaatine varmışlar, bu
gibi hallerde abdest almak - ihtilaftan kurtulmak için- müs-tahaptır,
demişlerdir: Bedevî olduğu anlaşılan bir adam Resulü Ekrem (s.a.v.)'in huzuruna
gelerek: Ya Resûlallah! Namazda cinsî uzvuna dokunan adam hakkında ne dersin?
deyince, Resulü Ekrem (s.a.v.): «O, vücudundan bir parça değil raidir?»
buyurdu. (Ebu Davud, Taharet, 70; Tir-mizi, Taharet, 62; İbn Mace, Taharet,
118).
Bu hadise göre, cinsî organa dokunmak, vücudun herhangi bir yerine dokunmak
gibidir; yani abdesti bozmaz
[59] «Mulâmese», dokunmak manasınadır. Abdullah (r.a.)
«Mülamese» tabiri ile «Nisa» sûresinin 43. âyetine işaret ediyor. Bu âyette
«... yahut kadınlara dokunursanız, su da bulumazsanız, temiz yerden teyemmüm
edin...» buyuru] m akta dır. Mülamese (Kadınlara dokunma)nın şer'î manasında
mezhep imamları arasında ihtilaf vardır. Kadınlara dokunmak (=Mülamese), Ebû
Hanife'ye göre cinsî birleşmeden kinayedir. Bu takdirde gusül gerekir. Sadece
dokunmakla bir şey lâzım gelmez (ne gusul ne de abdest). Maîikî, Şafiî ve
Hanbelî imamlarına göre, «Mulâmese» herhangi bir şekilde dokunmak manasındadır.
Bunlara göre, kadına dokunan erkeğin abdesti bozulur.
[60] Buharî, Gusl, 5/1; Müslim, Hayd, 3/35.
[61] Buharî, Gusül,
5/2; Müslim, Hayd, 3/41. kullanılmasıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.), her zaman ve
her şeyde, her münasebette suyun az kullanılmasını emretmektedir. Bir
hadisinde: «Denizden de abdest alsanız, suyu fazla
[62] Gusul etmekte erkekle kadın arasında fark yoktur.
Yalnız kadının saçlarının Örgüsünü açması gerekmez, saçlarının dibini
ovalayarak yıkaması yeterlidir. Hz. Aişe, burada sadece bu farkı anlatmak
istiyor
[63] Şeybani; 76.
[64] Aynı hadis Âişe
(r.a.)'den muttasıl olarak da rivayet olundu. Tirmisi, Taharet, 1/80 Âynca bkz.
Şeybanî, 77,
[65] îbn Abdübsr, et-Tekassî adlı kitabında der ki: Bu
hadis mevkuftur. Bisitn teshilimize göre hadis, muttasıldır: Müslim, Kayd,
3/88.
[66] Şeybani ,74.
[67] Erkeğin cinsî
organının sünnet kısmı, kadınınkine girince, boşalma olsun olmasın gusül
gerekır.
[68] Buharı, Gusül, 5/27; Müslim, Hayd, 3/25. Ayrıca bkz.
Şeybanî, 55. İnsan zevcesi ile münasebetten sonra iyice taharetlenir, sonra
yıkanır. Yıkanmayı geciktirecekse abdest alır, hiç olmazsa ellerini yıkar,
mazma-za ve istinşak yaparak yüzünü yıkar. Bunlar sağlık bakımından çok
yararlıdır. Yorgunluk ve halsizliği giderir. Hafiflik ve ferahlık verir.
[69] Hz. Aişe'den
muttasıl olarak gelmiştir: Buharî, Gusül, 5/27; Müslim, Hayd,
[70] Bu, mürsel bir hadistir: Buharı, Gusül, 5/17; Müslim,
Mesacid, 5/157,158.
[71] «Cüruf», Medine'nin
üç mil kuzeyinde bir yer ismidir. Orada Hz. Ömer'in arazisi vardı. Gusuî
etmeden kıldığı namazın, sabah namazı olduğu anlaşılıyor.
[72] Cünüp iken Cemaate namaz kıldırdığı halde namazı
yalnız kendisinin iade etmesi ve cemaatın namazlarını iade ettirmeyişi imam
cünüp olduğunu unutur da cemaat de bunu bilmezse namazlarının bozulmadığına
delâlet eder. Eğer imam cünüp olduğunu bilerek kıldırırsa, cemaatin de
namazları bozulur.
[73] Müslim, Hayd, 3/30. Ayrıca bkz. Şeybanî, 81.
[74] Buhari ,İlim, 3/50;Müslim , Hayd, 3/32.
[75]Beydâ: Mekke yolunda Zülhüleyfe'ye karşı bir tepedir.
«Zâtülceyş», Medine'ye 12 mil mesafede bir yer. Teyemmüm âyeti hakkında
İbnül-Arabî der ki: Âişe'nin teyemmüm ayetlerinden hangisini kasdettiğine ait
bir delil bulamadım. Îbn Beddâl, «Nisa yahut da Maide süresindeki âyet, abdest
ayeti diye tanınır. Nisâ'daki ayette abdest bahsi yoktur» dedi. Vahidî
Eshab'un-Nüzul adlı eserinde bu hadisi, Nisa süresindeki ayetin nüzul sebebinde
verir. Hanz İbni Hacer Fethu'l-bârî'de der ki: îmam Buhâri'ye zahir olan bu
durum, herkesçe bilinmiyor. Şüphesiz bu, Mâîde süresindeki ayettir. Tefsir
babında Buhâri'nin kendisinden rivayet ettiği Abdurrah-man b. Kasım der ki: «-
Mü'minler namaza kalkmak istediğiniz vakit..» (Maide: 6) âyeti nazil olmadan
önce (teyemmüm yoktu) mutlaka abdest almak gerekiyordu. Bu yüzden susuz yerde
konaklamak ashaba ağır geldi.
[76] Buharî, Teyemmüm, 7/1; Müslim, Hayd, 3/108; Şeybanî,
72.
[77] Hanefi Mezhebine göre, bir teyemmümle birden fazla
farz ve nafile namaz kılmabilir. Çünkü teyemmüm su olmadığında onun yerine
geçer. Bir kimse bir abdestle istediği kadar namaz kılabileceği gibi
teyemmümle de kılabilir.
[78] Hanefi Mezhebine göre, namaz kılarken suyu gören
kimsenin abdesti, dolayısıyla namazı bozulmuş olur.
[79] Hizb: Günlük okunan Kur'an.
[80] Cüruf: Medine'nin üç mil kuzeyinde bir yer. Mirbed
ise, Medine'ye bir mil mesafede bir yerdir.
[81] (81/a) Şeybanî, 71.
[82] Teyemmümü mubah kılan özür ortadan kalkınca, teyemmüm
de bozulur. Su yok iken gusul yerine teyemmüm eden kimse, suyu görünce
teyemmümü bozulur, yıkanması gerekir. Önce kıldığı namazları kaza etmez. Çünkü
o ana kadar teyammüm guslün yerini tutmuştur.
[83] Nisa: 43.
[84] İbn Abdilber der ki: Bu lafızla, müsned olarak rivayet
eden birini bilmiyorum. Manası, sahîh ve sabittir.
Zurkanî, derki: Ebu
Davud (Taharet, 1/82), Abdullah b. Sa'd el-Ensârfden rivayet eder. Ayrıca bkz.
Şeybanî, 75.
[85] îbn Abdilber derki: Muvatta ravileri, bu hadisi
nıürsel rivayette ihtilaf etmemiştir. Hz. Aişe'den bu lafızla rivayet
edildiğini bilmiyorum. Manası, Ümmü Seleme'nin hadisiyle muttasıldır.
Ümmü Seleme hadisi şu
kaynaklardadır: Buharı, Hayd, 6/4; Müslim, Hayd, 3/5.
[86] Şeybanî, 73.
[87] Şeybanî, 74.
[88] Buharı, Hayd, 6/2; Müslim, Hayd, 3/9,
[89] istihaze herhangi bir rahatsızlıktan dolayı kadından
kan gelmesidir.
[90] Buhari hayd 6/8 müslim hayd 3/62.
[91] Ebu Davud, Taharet, 17107; Nesaî, Hayd ve'1-tsühada,
3/3. Ayrıca bk Şeybanî, 82.
Bu şekildeki kadınlar,
her namaz vakti için bir abdest ahp -kan aksa bil namaz kılarlar.
[92] Şeybanî, 83.
Mtistehaza olan
(hastalık kanı gören) kadın sahib-i Özür sayıldığı içi özür sahipleri gibi her namaz vakti için
abdest alır.
[93] Şeybanî, 84.
[94] îmam Malik'e göre lohusahk günlerinin en fazlası
altmış gündür. Hanefilere göre ise, kırk gündür.
[95] Buharı, Vudû, 4/59; Müslim, Taharet, 2/101. Ayrıca
bkz. Şeybanî, 40.
[96] Buharî, Vudû, 4/59; Müslim, Taharet, 2/103.
Hanefî Mezhebi,
çocukların çiş yaptığı yere su dökülmesi hususunda bu hadise dayanır.
[97] Buharı, Vudû 4/58; Müslim, Taharet, 2/99.
[98] İbn Mace (ikametu's-Salât, 5/83), mevsul olarak
rivayet eder.
[99] Buharî, Cum'a, 11/8; Müslim, Taharet, 2/42.
[100] îbn Abdiîber der ki: bu hadis, pekçok yoldan muttasıl
oluşu ve lafzı dolayisıyle müsned hadis çerçevesine girer.