23- KİTAB-ÜZ
ZEKAT (ZEKAT BÖLÜMLERİ)
3- ZEKAT
VERMEYEN KİMSENİN DURUMU
4- ZEKAT
VERMEYENDEN İSLÂM ZORLA ALIR MI?
6- DEVELERİN ZEKATI
VERİLMEZ İSE NE OLUR?
7- PEYGAMBER
AİLESİNE ZEKAT VERİLMEZ
9- ZEKAT
DIŞINDA MALLARDA BAŞKA HAKLAR VAR MIDIR?
11- ZEKATI
VERİLMEYEN HAYVANLAR NE YAPARLAR?
13- ZEKATINI
KENDİLİĞİNDEN GETİRENLERE NASIL DUA EDİLMİŞTİ?
14- ZEKAT
MEMURU MEMNUN EDİLMELİ
15- ZEKAT
MÜKELLEFİ VE ZEKAT MEMURU İLİŞKİSİ NASIL OLMALI?
17- KÖLELER
İÇİN ZEKAT GEREKİR Mİ?
20- ZEKAT
VERMEYENLERİN AHİRETTEKİ DURUMLARI
24- NE KADAR
MALA ZEKAT GEREKİR?
25- ONDA BİR
VE YİRMİDE BİR ZEKAT (ÖŞÜR)NE ZAMAN VERİLİR?
26- ZEKATI
TAHMİN İLE ALAN ZEKAT MEMURU NE YAPMALI?
27- ZEKAT
VERİRKEN KÖTÜ OLANI SEÇİP VERMEYİN.
28-
MADENLERİN ZEKAT ORANI KAÇTIR?
30- RAMAZAN
AYI ZEKATI (FİTRE) NİN MİKTARI NE KADARDIR?
31- KÖLELER
İÇİN FİTRE VERMEK GEREKİR Mİ?
32- ÇOCUKLAR
İÇİN DE FİTRE VERMEK GEREKİR Mİ?
33- FİTRE
ZİMMİLERE DEĞİL MÜSLÜMANLARA FARZDIR
34- BİR SA’
BİR KİŞİNİN SABAH AKŞAM DOYABİLECEĞİ MİKTAR MIDIR?
35- SADAKA-I
FITR (FİTRE) ZEKATTAN ÖNCE FARZ KILINMIŞTIR
36- FİTRENİN
MİKTARI VE ÖLÇÜSÜ NEDİR?
37- PEYNİR
KURUSUNDAN DA FİTRE VERİLİR Mİ?
38- KURU
ÜZÜMDEN DE FİTRE VERİLİR Mİ?
39- UNDAN DA
FİTRE VERİLEBİLİR Mİ?
40- BUĞDAYDAN
FİTRE MİKTARI NEDİR?
41- YULAF VE
ÇAVDARDAN FİTRE VERİLİR Mİ?
42- ARPADAN
FİTRE NE KADAR VERİLİR?
43- KEŞ
(KURUTULMUŞ PEYNİR) DEN FİTRE NE KADAR VERİLİR?
44- SA’ NE
KADARLIK BİR ÖLÇÜDÜR?
46- ZEKAT BİR
BÖLGEDEN DİĞER BÖLGEYE AKTARILABİLİR Mİ?
47- ZENGİN
KİMSEYE DE FARKINDA OLMADAN ZEKAT VERİLİR Mİ?
48- HARAM
MALDAN ZEKAT VERİLİR Mİ?
49- HERKES
DURUMUNA GÖRE İNFAK ETMELİ
53- SADAKA
FAZLA MALDAN VERİLMELİDİR
54- KİMLERİN
GEÇİMİ SAĞLANMALIDIR?
55- SADAKAYA
MUHTAÇ OLAN, SADAKA VERİRSE NE OLUR?
56- KÖLE,
EFENDİSİNİN MALINDAN SADAKA VERİR Mİ?
57- KADIN
KOCASININ EVİNDEN SADAKA VERİR Mİ?
58- KADIN
KOCASININ İZNİ OLMADAN TASADDUK EDER Mİ?
59- “ELİ UZUN
OLMAK” NE DEMEKTİR
60- HANGİ
SADAKA DAHA DEĞERLİDİR?
63- AZ DA
OLSA SADAKA MUTLAKA VERİLMELİ
64- SADAKA
VERMEYE TEŞVİK ETMEK GEREKİR
65- HAYIR
(SADAKA) İŞLERİNE VASITA OLMAK
66- SADAKA
VEREN KİBİRLENİR Mİ?
67- SAHİBİNİN
İZNİYLE TASADDUKTA BULUNAN KİMSENİN MÜKAFATI
69- VERDİĞİNİ
BAŞA KAKANLAR CENNETE GİRMEZ Mİ?
71- İSTEYENE
VERMEYEN KİMSENİN KIYAMETTEKİ HALİ
72- ALLAH
ADIYLE İSTEYENE VERİLMELİ
74- MAKAM VE
DURUMU EN YÜKSEK OLAN KİMDİR?
78- DUL VE
MİSKİNLERİN YARDIMINA KOŞMAK GEREKİR
79- KALPLERİ
İSLÂM’A ISINDIRILMAK İSTENENLER
80- KEFİL
OLAN KİMSEYE ZEKAT VERİLİR Mİ?
84-
İSTEYECEKSEN İYİ KİMSELERDEN İSTE
86-
İNSANLARDAN İSTEMENİN DEĞER VE KIYMETİ
87-
ZENGİNLİĞİN ÖLÇÜSÜ VAR MIDIR?
88- İSTEMEKTE
ISRARLI DAVRANMAMAK
90- İSTEMEK
KİME HELAL DEĞİLDİR?
91- ZENGİN VE
KAZANMAYA GÜCÜ YETENİN SADAKADA HAKKI YOKTUR
92- DAR
DURUMDA OLAN DİLENEBİLİR (İSTEYEBİLİR)
93- GERÇEK
İHTİYAÇ SAHİBİ BİR ŞEYLER İSTEYEBİLİR
94- İSTEMEDEN
VERİLİRSE AL YE VEYA TASADDUK ET
95- EHLİ
BEYTE ZEKAT TOPLAMA GÖREVİ VERİLİR Mİ?
96- BİR
KAVMİN YEĞENLERİ KENDİLERİNDEN SAYILIR
97- BİR
TOPLUMUN AZADLI KÖLESİ ONLARDAN SAYILIR
98-
RASÛLULLAH (S.A.V) ‘A ZEKAT HELAL DEĞİLDİR
99- ZEKAT EL
DEĞİŞTİRİRSE ZEKAT ÖZELLİĞİ KALMAZ
100- VERİLEN
SADAKA GERİ SATIN ALINABİLİR Mİ?
23- KİTAB-ÜZ ZEKAT
(ZEKAT BÖLÜMLERİ)
2392- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), Muaz’ı Yemen’e v
2393- Behz b. Hakim
(r.a) babasından ve dedesinden aktararak şöyle diyor: Ey Allah’ın Peygamberi!
Size gelip dininizi kabul etmemek için parmaklarım sayısınca yemin etmiştim.
Ben hiçbir şeye akıl ermeyen biriyim. Allah ve Peygamberin öğrettiklerinden
başka bir şey bilmiyorum. Şimdi seni bize ne ile Rabbinin gönderdiğini
soruyorum. Peygamber (s.a.v) “İslâm’ı” buyurdu.
İslâm’ın şartları nedir veya Müslüman olmam neyi gerektirir dedim. Bunun
üzerine: “İrade ve
isteklerimi Allah’a teslim ettim, Allah’a ortak koşmayı terk ettim deyip namaz
kılıp zekat vermendir” buyurdu. (Müsned:
19162)
2394- Ebu M
2395-Ebu Hüreyre ve
Ebu Said (ranhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demişlerdir: Rasûlullah (s.a.v) bir
gün bize bir konuşma yaparak üç defa: “Canım
kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki” dedi ve ağlamaya başladı.
Bunun üzerine hepimiz ağlamaya başladık. Rasûlullah (s.a.v) niçin yemin
ettiğini bilmiyorduk. Daha sonra Rasûlullah (s.a.v) başını kaldırdı yüzünde
sevinç belirtileri vardı. Onun bu h
2396- Ebu Hüreyre
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle
diyordu: “Allah
yolunda çeşit çeşit mallarından çifter çifter infak eden kimse Cennet
kapılarından Ey Allah’ın kulu bu kapı senin için daha hayırlıdır diye davet
edilir. Cennet’in pek çok kapısı vardır. Namazlarında devamlı ve duyarlı
olanlar namaz kapısından çağrılırlar. Cihad edip mücahid olanlar cihad
kapısından çağrılırlar. Zekatını vermekte cömert olanlar da zekat kapısından
çağrılırlar. Oruç tutmaktan çok zevk alanlar ise Reyyan kapısından
çağrılırlar.” Ebu Bekir diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! O kapıların
birinden girmek zaruri midir? O kapıların hepsinden de davet edilen kimse var
mıdır? Rasûlullah (s.a.v): “Evet,
senin onlardan olacağını umarım” buyurdu. (Tirmizî,
Menakıb: 16)
2397- Ebu Zer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e geldim. Kâbe’nin
gölgesinde oturuyordu. Beni görünce bana dönerek: “Kâbe’nin
Rabbi hakkı için onlar zararda olan kimselerdir” buyurdu. Kendi kendime:
“Eyvah benimle ilgili bir şey mi?” indirildi, diyerek; “Anam-babam senin yoluna
feda olsun, kimdir onlar Ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. O da şöyle buyurdu: “Malı çok
olanlar ancak mallarını hayırlara ve iyilikle, sağındaki ve solundaki muhtaç ve
fakirlere verenler müstesna buyurduktan sonra şöyle devam etti: Canım kudret
elinde olan Allah’a yemin olsun ki deve ve sığırlarının zekatını vermeyen bir
kimse kıyamet günü getirilir de o hayvanlar daha bakımlı ve semiz olarak o
kişiyi ayaklarıyla çiğnerler ve boynuzlarıyla toslarlar. Sığır ve develer bir
sefer o kimsenin üzerinden geçtiler mi yeni baştan tekrar çiğnemeye ve
toslamaya başlarlar. Bu böylece insanların hesabı görülünceye kadar devam eder
gider.” (Buhârî, Zekat: 3; İbn Mâce,
Zekat: 2)
2398- Abdullah
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Malı olup ta zekatını vermeyen kimseye o malı kıyamet günü çıplak başlı bir yılan
olup boynuna dolanacaktır. Kişi ondan kaçmaya çalışacak fakat yılan onu
kovalayacaktır. Sonra, Rasûlullah (s.a.v) Allah’ın Kitab’ından bu sözün
delilini getirip Âl-i İmrân 180. ayetini okudu: “Allah’ın
kendilerine ikram edip verdiği malları infak etmekte cimrilik gösterenler,
biriktirdikleri malların kendileri için hayır olduğunu zannetmesinler. Aksine
bu onlar için pek kötüdür. Bu derece cimrice sarıldıkları şey kıyamet günü
boyunlarına tasma gibi geçirilecektir…” (İbn
Mâce, Zekat: 2; Tirmizî, Tefsirul Kur’an: 4)
2399- Ebu Hüreyre
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle
diyordu: “Kimin
develeri var da darlıkta ve bollukta onların zekatını vermiyorsa…” Bunun
üzerine ashab: “Darlık ve bolluk ne demektir” dediler. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Kolaylık
ve zorluk anlarıdır” buyurdu. “Kıyamet
günü o develer daha hareketli daha şişman bir halde gelirler ve geniş bir alana
konulmuş olan sahiplerini çiğnerler, develerin sonuncusu gelince baştakiler
tekrar gelerek çiğnemeye başlarlar, bu süre miktarı elli bin sene olan kıyamet
günlerinde sürüp gider ve tüm insanların hesabı görülünceye kadar bu böylece
devam eder gider daha sonra kişi gideceği yeri (Cennet - Cehennem) mutlaka
görür. Yine kimin sığırları olur da darlıkta ve bollukta onların zekatını
vermezse o sığırlar kıyamet günü daha semiz daha hareketli ve daha haşin olarak
getirilir ve sahiplerini ayaklarıyla çiğnerler, boynuzlarıyla toslarlar ve
tırnaklarıyla onu çiğnerler sondakiler bitince baştakiler aynı şekilde
çiğnemeye ve toslamaya başlarlar. Bu iş elli bin sene süren ahiret günlerince
insanların hesapları görülünceye kadar devam edip gider ve o kimse gideceği yer
neresi ise orayı da görür.
Yine kimin
koyunları olur da bolluk ve darlıkta onların zekatını vermezse kıyamet günü o
koyunlar daha hareketli daha semiz ve daha haşin olarak getirilir ve bu
koyunlar sahiplerini tırnaklarıyla çiğnerler, boynuzlarıyla toslarlar
boynuzlarında hiçbir eksiklik ve kırıklıkta yoktur. Koyunların sondakiler
bitince baştakiler yine aynı şekilde çiğnemeye başlarlar yine bu iş elli bin
sene sürer, ahiret günlerince insanların hesapları görülünceye kadar devam edip
gider ve o kimse gideceği yer neresi ise orayı da görür.” (Buhârî, Zekat: 3; İbn Mâce, Zekat:
2)
3- ZEKAT VERMEYEN KİMSENİN DURUMU
2400- Ebu Hüreyre
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) vefat edince yerine
Ebu Bekir h
4- ZEKAT VERMEYENDEN İSLÂM ZORLA ALIR MI?
2401- Behz b. Hakim
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam dedemden aktararak Rasûlullah
(s.a.v)’in şöyle söylediğini duymuştur: “Kırk
saime deveden üç yaşına basmış bir deve zekat olarak alınır. Develer içersinde (küçük
büyük) ayrımı
yapılmaz. Zekatını sevap kazanmak için verene , Allah karşılığını verir.
Develerin zekatını vermek istemeyenlerden hem zekatını hem de (ceza
olarak) develerin
yarısını Allah’ın hakkı olarak alırız. Muhammed (s.a.v) ve soyuna zekat almak helâl
değildir.” (Dârimi, Zekat: 2; Müsned:
19183)
2402- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş
vesaktan az mahsule zekat gerekmez, beşden az olan deveye de zekat gerekmez.
Beş ukiyyeden az gümüşe de zekat gerekmez.” (Buhârî,
Zekat: 4; Müslim, Zekat: 2)
2403- Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş vesaktan az mahsule zekat gerekmez, beşden az olan deveye de zekat gerekmez. Beş ukiyyeden az gümüşe de zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 43; Müslim, Zekat: 2)
2404- Enes b. M
Gümüşün zekatı
kırkta birdir. Bir kimsenin yüz doksan dirhem gümüşü olsa buna zekat düşmez ama
sahibi isterse verebilir.” (Buhârî, Zekat: 39; Ebû
Davud, Zekat: 4)
6- DEVELERİN ZEKATI VERİLMEZ İSE NE OLUR?
2405- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kıyamet
gününde zekatı verilmeyen develer daha güçlü ve azgın vaziyette sahibine gelir
ve ayaklarıyla onu çiğner. Zekatı verilmeyen koyunlar da yine eski durumundan
daha güçlü ve azgın durumda getirilir ve sahibini tırnaklarıyla çiğner ve
boynuzlarıyla toslar Hayvanların sulandıkları su başlarında sütlerinin
sağılması da onlar üzerindeki haklardandır.
Dikkat edin!
Sizden biriniz kıyamet günü devesini yüklenerek ve deve gibi böğürerek: “Ey
Muhammed!” diye gelmesin. O zaman Ben: “Vaktinde sana bildirmiştim, şimdi bir
şey yapamam” derim.
Dikkat edin!
Sizden biriniz kıyamet günü koyununu omuzuna alıp koyun gibi meleyerek; “Ey
Muhammed!” diye gelmesin: “Ben vaktiyle size bildirmiştim, şimdi bir şey
yapamam” derim.
Kıyamet günü
sizden birinizin zekatı verilmemiş hazinesi varsa o mallar o günde başının
tüyleri dökülmüş yılan şekline dönüşür, yılan sahibini parmağından yakalayıp
tutuncaya kadar; “Ben senin malların ve hazinelerinim” der. (Müslim, Zekat: 6; İbn Mâce, Zekat: 2)
7- PEYGAMBER AİLESİNE ZEKAT VERİLMEZ
2406- Behz b. Hakim
(r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’den
işittim şöyle diyordu: “Saime
develerden her kırkı için üç yaşına basmış bir dişi deve zekat olarak verilir.
Develer sayılırken genci, yaşlısı, irisi, ufağı fark etmeksizin hesaba katılır.
Sevap kazanmak için Allah rızası için verene sevabı verilir. Vermek istemeyip
engel çıkaranlardan develerin yarısını ceza olarak alırız, bu Rabbimiz
tarafından belirlenmiş bir haktır. Muhammed ailesine zekattan bir şey
verilmez.” (Ebû Davud, Zekat: 29; Dârimi,
Zekat: 16)
2407- Muaz (r.a)
Rasûlullah (s.a.v)’in kendisi Yemen’e v
2408- Yine Muaz b.
Cebel (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v), beni Yemen’e gönderdiği zaman sayısı
kırka ulaşanlar sığırlardan üç yaşına basmış bir sığırı zekat olarak almamı,
sayı otuza ulaşınca; iki yaşına basmış erkek ve dişi bir buzağı almamı,
Müslüman olmayan ve akil b
2409- Yine Muaz
(r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) onu Yemene gönderdiğinde her otuz
sığırdan iki yaşına basmış erkek ve dişi bir buzağı almamı, kırk adede ulaşan
sığırlardan ise üç yaşına basmış bir sığırı zekat olarak almamı ve Müslüman
olmayan her bir akil b
2410- Muaz b. Cebel
(r.a) anlatıyor. Rasûlullah (s.a.v) beni Yemen’e v
9- ZEKAT DIŞINDA MALLARDA BAŞKA HAKLAR VAR
MIDIR?
2411- Câbir b.
Abdullah (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Hiçbir
deve, koyun ve sığır sahibi yoktur ki zekatını vermediği o hayvanlar; kıyamet
günü bir meydanda sahibini tırnaklarıyla ezip çiğnerler, boynuzlarıyla toslarlar.
O gün boynuzsuz veya boynuzu kırık hiçbir hayvan olmayacaktır.” “Ey
Allah’ın Rasûlü! O hayvanların hakkı nedir?” diye sorduk: “Hayvanların
erkeklerini başkalarına tohumluk olarak vermek, Allah rızası yolunda su ve yük
taşımak için o hayvanları ödünç vermektir. Yine bu hayvanlar dışında hiçbir mal
sahibi yoktur ki zekatını vermemiş ise o malları, kıyamet günü başının tüyleri
dökülmüş bir yılan şeklinde gösterilir. Sahibi ondan kaçar o da sahibini
kovalar ve ona şöyle der: “İşte bu senin cimrilik yaptığın servetin.” Bakar ki
ondan kurtuluş yok, elini o yılanın ağzına koyar yılanda güçlü bir hayvan gibi
dişleri ile çiğneyip ezmeye başlar.” (Müslim,
Zekat: 6; Dârimi, Zekat: 3)
2412- Enes b. M
Çok yaşlı özürlü
hayvanlarla, sürünün koçu zekat olarak alınmaz ancak mal sahibi kendisi verirse
olabilir. Mal sahibi fazla vermemek için zekat memuru da fazla zekat almak için
ayrı ayrı hesaplanması gerekenleri bir arada, bir arada olması gerekenleri de
ayırarak hesap edemezler. Ortak mallar da zekat olarak alınan hayvan ortaklar
tarafından ortaklık oranına göre eşit olarak ödenir. Otlaklarda yayılan
hayvanlar kırktan bir eksik olursa bunlara zekat gerekmez ancak mal sahibi
isterse verebilir. Gümüşün zekatı kırkta birdir, yüz doksan dirhem gümüşü olana
zekat gerekmez ama gümüş sahibi kendisi isterse verebilir. (Buhârî, Zekat: 4; İbn Mâce, Zekat: 10)
11- ZEKATI VERİLMEYEN HAYVANLAR NE YAPARLAR?
2413- Ebu Zer (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kimin devesi, sığırı ve koyunu
olur da zekatı ödenmez ise o hayvanlar kıyamet günü dünyadakinden daha güçlü
daha cüsseli olarak getirilirler de sahiplerini boynuzlarıyla toslarlar ve
ayaklarıyla onları teperler, onların sonuncusu çiğneme ve toslama işini
bitirince öncekilerden tekrar başlanır ve bu iş, insanların hesapları
görülünceye kadar devam eder gider. (İbn Mâce,
Zekat: 2; Buhârî, Zekat: 44)
12- ZEKATI FAZLA ALMAK İÇİN ZEKAT MEMURU
AYRI MALLARI BİRLEŞTİRMEZ, ZEKAT MÜKELLEFİ DE ZEKAT VERMEMEK İÇİN TEK OLAN MALI
AYRI AYRI KİŞİLERE TAKSİM EDEMEZ
2414- Süveyd b.
Gafele (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’in zekat
memuru bize gelmişti. Hemen yanına varıp oturdum, onun şöyle dediğini duydum: “Sütünden
istifade için elde tutulan sağmal hayvanlardan zekat alınmaması bize emredildi,
ayrıca ayrı ayrı olan malları çok zekat alabilmek için birleştirmememiz, bir
olan malı da zekatı düşürmek için ayırmamamız bize emredildi.” Bu arada
bir adam yaşlı bir deve getirdi ve bunu al dedi zekat memuru da almadı. (İbn Mâce, Zekat: 11; Dârimi, Zekat: 8)
2415- Vail b. Hucr
(r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) onu zekat memuru olarak
göndermişti. Bir adam zekat olarak hasta ve zayıf bir hayvan getirdi. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah ve
Rasûlü’nün zekat memurunu göndermiştik falan kimse zekat olarak hasta ve zayıf
bir deve vermiş. Allah o kimseye de develerine de bereket vermesin.”
Peygamber (s.a.v)’in bu sözü o adama ulaşınca güzel bir dişi deve getirerek;
Allah ve Rasûlü’nün emrine dönüyorum dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ım
ona ve develerine bereketler ver” diye dua etti. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
13- ZEKATINI KENDİLİĞİNDEN GETİRENLERE NASIL
DUA EDİLMİŞTİ?
2416- Abdullah b.
Evfa (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e bir toplum
zekatlarını kendi elleriyle getirip teslim etmişti. Rasûlullah (s.a.v) onlara
şöyle dua etmişti: “Allah’ım
falan aileye rahmet et” daha sonra babam da zekatını getirmişti. Onada
şöyle dua etmişti: “Allah’ım
Ebu Efva ailesine rahmet et.” (Müslim,
Zekat: 54; Ebû Davud, Zekat: 6)
14- ZEKAT MEMURU MEMNUN EDİLMELİ
2417- Cerir
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bedevilerden bir gurup Rasûlullah
(s.a.v)’a gelerek; “Ey Allah’ın Rasûlü! Senin zekat memurların gelip bize
zulmediyorlar” dedi. Peygamber (s.a.v): “Memurlarınızı
memnun ediniz” buyurdu. Bedeviler: “Ya zulmederlerse” deyince, yine: “Memurlarınızı
memnun ediniz” buyurdu. Bedeviler tekrar: “Ya zulmederlerse” deyince,
Rasûlullah (s.a.v) yine: “Memurları
memnun ediniz” buyurdu. Cerir diyor ki: Rasûlullah (s.a.v)’in bu
sözlerini duyalıdan beri hiçbir zekat memuru benden memnun olmaksızın dönmedi. (Ebû Davud, Zekat: 5; Müslim, Zekat: 55)
2418- Cerir (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Zekat
memuru size geldiğinde mutlaka sizden razı olmuş olarak dönsün.” (Müslim, Zekat: 55; Tirmizî, Zekat: 20)
15- ZEKAT MÜKELLEFİ VE ZEKAT MEMURU İLİŞKİSİ
NASIL OLMALI?
2419- Müslim b.
Sefine (r.a) anlatıyor: İbn Alkame, babamı kavmin tahsildarı olarak tayin etti
ve zekatlarını toplamasını emretti. Bunun üzerine babam beni bir gurubun
zekatını almam için kavmin yanına gönderdi. Ben de çıkıp o kavimden Sa’r adı
verilen yaşlı bir ihtiyarın yanına geldim ve: “Babam beni koyunlarının zekatını
vermen için gönderdi” dedim. O da: “Yeğenim nasıl alacaksın?” dedi. Ben de:
“Seçeceğiz hatta hayvanların memelerini dahi ölçeceğiz” dedim. Sa’r Yeğenim,
sana bir şey anlatayım dedi. Ben Rasûlullah (s.a.v) zamanında şu vadilerin
birinde koyunlarımın başında idim. Develeri üzerinde iki adam gelerek: “Biz
Rasûlullah (s.a.v)’in görevli memurlarıyız, koyunların zekatını almaya geldik”
dediler. Ben de: “Ne vermem gerekiyor?” dedim. “Bir koyun” dediler. Ben de
bunun üzerine etli ve gürbüz bir hayvanı vermeye karar verdim. Hemen koyunu
tutup memurlara getirdim. Memurların birisi bana: “Bu çift sayılır,
kuzulayacaktır. Rasûlullah (s.a.v) bize kuzulayacak hayvanlardan almamızı
yasakladı” dedi. Ben de biraz aşağı olan ve kuzulayabilecek yaşta bir koyunu
kendilerine getirdim. “Onu ver” dediler. Ben de devenin üzerine kaldırdım onlar
da koyunu alıp gittiler. (Ebû Davud, Zekat: 5;
Müsned: 14880)
2420- Ebu Hüreyre (r.a)
Ömer’den naklediyor: Rasûlullah (s.a.v) zekat toplanmasını emretmişti,
kendisine denildi ki: İbn Cemil, H
2421- Abdullah b.
Hilal es Sekafi (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e
bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Senden sonra bir oğlak veya koyunun
zekatı yüzünden neredeyse öldürülecektim” dedi. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Eğer
toplanan bu zekatlar muhacirlerin fakirlerine verilmemiş olsaydı onu almazdım”
buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
2422- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Müslüman’ın
kölesine ve atına zekat gerekmez.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
2423- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Müslüman’ın
kölesine ve atına zekat gerekmez.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
2424- Ebu Hüreyre (r.a)’nin
merfu olarak rivâyet ettiğine göre; “Müslüman
kimsenin kölesinden ve atından zekat almak yoktur” demiştir. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
2425- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kişinin
atı ve kölesi için zekat gerekmez.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
17- KÖLELER İÇİN ZEKAT GEREKİR Mİ?
2426- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müslüman’ın
kölesine ve atına zekat düşmez.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
2427- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Müslüman’ın
kölesine ve atına zekat yoktur.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
2428- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Beş
ukıyyeden aşağı gümüş için, beş deveden azı için ve beş vesak’ın altındaki
mahsuller için zekat (öşür) gerekmez.”
(Buhârî, Zekat: 4; Müslim, Zekat: 2)
2429- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Beş
vesaktan az hurma için zekat (öşür) gerekmez.
Beş ukiyyeden az olan gümüşe de zekat gerekmez. Beş deveden aşağısına da zekat
gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Müslim,
Zekat: 2)
2430- Ebu Said el
Hudrî (r.a), Rasûlullah (s.a.v)’i şöyle derken işitmiştir: “Beş
vesaktan az olan hurma (ve ürünlere öşür) zekat
yoktur. Beş ukiyyeden az olan gümüşe de zekat gerekmez. Beş deveden az olan
deveye de zekat gerekmez.” (Buhârî,
Zekat: 4; Müslim, Zekat: 2)
2431- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim
şöyle diyordu: “Beş ukıyye’den
az gümüşe zekat düşmez, beş taneden az olan deveye de zekat düşmez. Beş
vesaktan az olan ürünlere de (öşür) zekat
gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Müslim,
Zekat: 2)
2432- Ali (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Atlardan
ve gümüşlerden zekat almıyorum, diğer mallarınızda iki yüz de beş oranında
zekatını veriniz.” (Tirmizî, Zekat: 3;
İbn Mâce, Zekat: 4)
2433- Ali (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Atlardan
ve gümüşten zekat almıyorum, iki yüzden aşağısı için zekat yoktur.” (Tirmizî, Zekat: 3; İbn Mâce, Zekat: 4)
2434- Amr b. Şuayb (r.a),
babasından ve dedesinden aktararak şöyle diyor: Yemenli bir kadın Rasûlullah
(s.a.v)’e geldi. Yanında bir kız çocuğu vardı çocuğun elinde iki tane kalın
altın bilezik vardı. Rasûlullah (s.a.v): “Bunların zekatını verdin mi?”
buyurdu. Kadın: “Hayır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Aziz ve
Celil olan Allah’ın kıyamet günü onların yerine iki tane ateşten bilezik
takması seni sevindirir mi?” buyurdu. Bunun üzerine kadın ikisini de
çıkararak Peygamber (s.a.v)’uzattı ve, bu iki bilezikte Allah ve Rasûlüne
aittir dedi. (Ebû Davud, Zekat: 3; Müsned: 6159)
20- ZEKAT VERMEYENLERİN AHİRETTEKİ DURUMLARI
2435- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mallarınızın
zekatını vermeyenlere kıyamet günü o malları kel başlı ve iki boynuzlu yılan
olarak gösterilecektir. Yılan kendisine sarılarak veya yapışarak: Ben senin
dünyada zekatını vermediğin hazinenim, ben senin dünyada zekatını vermediğin
hazinenim der.” (Müsned: 6159)
2436- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah
kime mal verir de o da zekatını vermezse, kıyamet günü zekatını vermediği o
malları kel başı çift boynuzlu bir yılan şekline getirilir ve ağzıyla o kimseyi
yakalayarak: “Ben senin malınım, ben senin hazinelerinim diyecektir.” Daha
sonra Rasûlullah (s.a.v), Al-i İmrân 180. ayetini okudu: “Allah’ın
kendilerine ikram edip verdiği malları infak etmekte cimrilik edenler, o
biriktirdikleri malların kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Aksine bu
onlar için pek kötüdür. Bu derece cimrice sarıldıkları şey kıyamet günü boyunlarına
tasma gibi geçirilecektir…” (Tirmizî,
Tefsirul Kur’an: 4; İbn Mâce, Zekat: 2)
2437- Ebu Said el
Hudri (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Beş
vesaktan az olan tahıl ve hurma için zekat yoktur.” (Buhârî, Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)
2438- Ebu Said el
Hudri (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş
vesak’a ulaşıncaya kadar buğdaya ve hurmaya zekat gerekmez. Beş ukıyye oluncaya
kadar, gümüşe de zekat gerekmez. Beş deveye kadar da zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)
2439- Ebu Said el
Hudri (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş
vesak’a ulaşıncaya kadar hububat ve hurmada zekat gerekmez. Beş deveden az
olursa yine zekat gerekmez. Beş ukiyyeden az gümüşe de zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)
24- NE KADAR MALA ZEKAT GEREKİR?
2440- Ebu Said
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş ukiyyeden
az gümüşe zekat gerekmez.” (Buhârî,
Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)
2441- Ebu Said el
Hudri (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş
ukiyyeden az gümüşe de zekat gerekmez. Develer beşten az olursa ona da zekat
gerekmez. Beş vesaktan az mahsullere de zekat gerekmez.” (Buhârî, Zekat: 4; Tirmizî, Zekat: 7)
25- ONDA BİR VE YİRMİDE BİR ZEKAT (ÖŞÜR)NE
ZAMAN VERİLİR?
2442- Sâlim
(r.a)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yağmurla,
nehir suyuyla, kaynak sularıyla (yani emek istemeyen suyla) sulanan
arazinin gelirinden onda bir zekat (öşür) vardır.
Taşıma su ile veya benzeri şekillerde (emek ve masraf isteyen) sularla
sulanan arazinin gelirinden ise yirmide bir zekat (öşür) vardır.” (Buhârî, Zekat: 56; Ebû Davud, Zekat: 11)
2443- Câbir b.
Abdullah (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yağmurla,
nehirle ve pınarlarla sulanan arazinin gelirinden onda bir zekat (öşür) alınır.
Taşıma veya kuyudan çekerek sulanan arazinin gelirinden ise yirmide bir zekat
(öşür) alınır.” (Müslim, Zekat; 1Ebû Davud, Zekat: 11)
2444- Muaz
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) beni Yemen’e
gönderirken; “Yağmurla
sulanan arazinin mahsulünden onda bir zekat (öşür) taşıma
sularla ve kuyudan çekerek yapılan sulamalarda ise yirmide bir zekat (öşür) almamı
emretti.” (İbn Mâce, Zekat: 17; Dârimi,
Zekat: 29)
26- ZEKATI TAHMİN İLE ALAN ZEKAT MEMURU NE
YAPMALI?
2445- Sehl b. ebi Hasme
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir çarşıda iken zekat memuru bize
gelerek, Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Zekatı
tahmin üzere alacağınız zaman üçte birini bırakarak alınız.” (Ebû Davud, Zekat: 14; Tirmizî, Zekat: 17)
27- ZEKAT VERİRKEN KÖTÜ OLANI SEÇİP
VERMEYİN.
2446- Ebu Ümâme
Sehl b. Huneyf (r.a) Allah’ın Bakara 267. ayeti olan; “Ey iman
edenler, kazandığınız güzel şeylerden ve topraktan sizin için bitirdiğimiz
ürünlerden başkaları için harcayın. Özellikle kötü olanı seçmeyin, gözünüzü
yummadan alamayacağınız şeyleri mi veriyorsunuz…?” Hakkında rengi bozuk,
k
2447- Avf b. M
28- MADENLERİN ZEKAT ORANI KAÇTIR?
2448- Amr b. Şuayb (r.a)
babasından ve dedesinden rivâyet ederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’e
buluntu eşya hakkında soruldu da işlek bir yolda veya bir yerleşim merkezinde
buldunsa bir yıl özellikleriyle birlikte ilân et. Sahibi gelirse sahibine ver
gelmezse senin olur. Eğer o eşya işlek olmayan bir yolda ve yerleşim merkezinde
değil de başka yerlerde bulunmuşsa defineler ve hazineler gibidir, onlardan
beşte bir zekat alınır. (Tirmizî, Zekat: 16;
Dârimi, Zekat: 29)
2449- Ebu Hüreyre
(r.a) Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu naklediyor: “Sahibinden
kaçıp başkasına zarar veren hayvanın yaptığı zarar tazmin edilmez. Su kuyusuna
düşen ve ölen kimseye de, maden ocaklarında ölen kimselere de tazminat ve fidye
bedeli ödenmez. Define ve hazinelerde beşte bir zekat verilmesi gerekir.” (Tirmizî, Zekat: 16; Dârimi,
Zekat: 29)
2450- Ebu Hüreyre
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle demiştir: “Sahibinden
kaçıp kurtulan ve zarar veren hayvanın verdiği zarar tazmin edilmez. Su
kuyusuna ve maden ocağına düşüp ölen kimseler için de tazminat ödenmez. Define
ve hazinelere beşte bir zekat ödenmesi gerekir.” (Tirmizî, Zekat: 16; Dârimi, Zekat: 29)
2451- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kuyuya
düşen kimseye kuyu sahibi tarafından tazminat ödenmez, sahibinden kaçıp
kurtulan hayvanın yaptığı zarar tazmin edilmez, maden kuyusunda ölen kimseye de
tazminat ödenmesi gerekmez. Defineler de beşte bir zekat vardır.” (Tirmizî, Zekat: 16; Dârimi, Zekat: 29)
2452- Amr b. Şuayb
(r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: “Hilal, kendisine ait
olan balın öşürünü vermek üzere Rasûlullah (s.a.v)’e geldi ve Selebe vadisinin
kendisine tahsis edilmesini istedi. Rasûlullah (s.a.v)’de o vadiyi ona tahsis
etti. Ömer b. Hattab h
30- RAMAZAN AYI ZEKATI (FİTRE) NİN MİKTARI
NE KADARDIR?
2453- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v): “Hür,
köle, kadın, erkek her bir kimse için bir sa’ hurma veya bir sa’ arpa miktarını
fitre olarak vermelerini emretmiştir. Müslümanlar bunu yarım sa’ buğdaya denk
tutmuşlardır.” (Ebû Davud, Zekat: 18;
Tirmizî, Zekat: 35)
31- KÖLELER İÇİN FİTRE VERMEK GEREKİR Mİ?
2454- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) kadın, erkek, hür, köle herkes için
bir sa’ hurma ve arpanın fıtır sadakası olarak (fitre) verilmesini emretti. İbn
Ömer diyor ki: Daha sonraları insanlar bu miktarı yarım sa’ buğdaya denk
tutarak buğdaydan da yarım sa’ miktarı fitre verdiler. (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)
32- ÇOCUKLAR İÇİN DE FİTRE VERMEK GEREKİR
Mİ?
2455- İbn Ömer (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Ramazan zekatı (fitre) olarak
her kimse için küçük büyük, hür köle, kadın için bir sa’ hurma ve bir sa’ arpa
verilmesini emretti. (Ebû Davud, Zekat: 18;
Tirmizî, Zekat: 35)
33- FİTRE ZİMMİLERE DEĞİL MÜSLÜMANLARA
FARZDIR
2456- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): “Ramazan
da fitre vermeyi Müslümanlardan hür, köle, erkek, dişi herkes için arpadan ve
hurmadan bir sa’ olarak verilmesini emretmiştir.” (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)
2457- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), fitre olarak
hurmadan ve arpadan bir sa’ miktarı verilmesini; hür, köle, erkek, dişi, küçük,
büyük Müslümanlardan herkesin vermesini emretmiş ve bayram namazından çıkmadan önce
verilmesi gerektiğini de belirtmiştir. (Ebû
Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)
34- BİR SA’ BİR KİŞİNİN SABAH AKŞAM
DOYABİLECEĞİ MİKTAR MIDIR?
2458- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), fıtır sadakası
(fitre) olarak; küçük, büyük, kadın, erkek, hür, köle, herkes için hurmadan ve
arpadan bir sa’ verilmesini emretmiştir. (Ebû
Davud, Zekat: 18; Tirmizî, Zekat: 35)
35- SADAKA-I FITR (FİTRE) ZEKATTAN ÖNCE FARZ
KILINMIŞTIR
2459- Kays b. Sa’d
b. Ubâde (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Biz aşura günü oruç tutar ve
fitremizi de verirdik. Bir Ramazan ayı girince zekat vermekte farz kılındı,
fitre konusunda da bir emir ve yasak daha gelmedi de biz fitremizi verip
duruyoruz. (Ebû Davud, Zekat: 18; Tirmizî,
Zekat: 35)
2460- Kays b. Sa’d
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bize fıtır
sadakasını vermemizi zekat farz kılınmazdan önce emretmişti. Zekat farz
kılınınca fitre vermeyi emretmedi ve yasaklamadı. Biz de fitre vermeye devam
ediyoruz. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
36- FİTRENİN MİKTARI VE ÖLÇÜSÜ NEDİR?
2461- Hasan-ı Basri
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas Basra’da v
Bu vergi Rasûlullah
(s.a.v)’in her erkek, kadın, hür, köle, için arpadan ve hurmadan bir sa’
buğdaydan da yarım sa’ verilmesi gereken bir vergidir. Bunun üzerine oradakiler
kalkıp gittiler. (Ebû Davud, Zekat: 20; Müsned:
1914)
2462- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, fıtır sadakası (fitre) konusunda şöyle demiştir: “Buğday,
hurma, arpa ve yulaftan birer sa’ miktarı verilir.” (Ebû Davud, Zekat: 20; Müsned: 1914)
2463- Ebu Reca’dan
rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas (r.a)’ın Basra’daki minber de şöyle
dediğini duydum: “Fıtır sadakası yiyeceklerden bir sa’ miktarı verilir.” (Ebû Davud, Zekat: 20; Müsned: 1914)
37- PEYNİR KURUSUNDAN DA FİTRE VERİLİR Mİ?
2464- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) fitreyi
arpadan bir sa’, hurmadan bir sa’, keş (kurutulmuş peynir) den de bir sa’
olarak verilmesini emretti.
(Müslim, Zekat: 4; Muvatta', Zekat: 28)
38- KURU ÜZÜMDEN DE FİTRE VERİLİR Mİ?
2465- Ebu Said
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v) aramızda iken biz
fitreyi yiyeceklerden, arpadan, hurmadan, kuru üzümden ve keş (kurutulmuş
peynir)’den birer sa’ olarak verirdik.” (Müslim,
Zekat: 4; Muvatta', Zekat: 28)
2466- Ebu Said
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) aramızda iken biz
fıtır sadakası denilen fitreyi yiyeceklerden bir sa’, hurmadan bir sa’, arpadan
bir sa’, keş (kurutulmuş peynir)’den de yine bir sa’ olarak verirdik. Muaviye,
Şam’dan gelinceye kadar bunda bir değişiklik olmadı. Muaviye: Şam buğdayının
iki müddünün bu maddelere denk olduğunu söyledi. Bunun üzerine Müslümanlar
buğday için bu ölçüyü esas aldılar. (Müslim,
Zekat: 4; Muvatta', Zekat: 28)
39- UNDAN DA FİTRE VERİLEBİLİR Mİ?
2467- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında biz
fitreyi hurmadan bir sa’, arpadan bir sa’, kuru üzümden bir sa’, undan bir sa’,
keşten bir sa’, yulaftan da bir sa’ olarak verirdik. (Müslim, Zekat: 4; Muvatta', Zekat: 28)
40- BUĞDAYDAN FİTRE MİKTARI NEDİR?
2468- Hasan-ı Basri
(r.a)’den rivâyete göre, İbn Abbas Basra’da bir konuşma yaparak şöyle dedi:
“Orucunuzun zekatını veriniz.” Bunun üzerine halk birbirine bakmaya başladı.
İbn Abbas bunun üzerine: Medineli kim varsa kalkıp kardeşlerine oruç zekatı
olan fitreyi öğretsinler çünkü onlar bilmiyorlar Rasûlullah (s.a.v): “Fıtır
sadakasını küçük, büyük, hür, köle, erkek, kadın, yarım sa’ buğdaydan, bir sa’
hurmadan, bir sa’ arpadan verilmesini emretti.” Hasan diyor ki: Ali
şöyle dedi: “Allah size bol bol verirse sizde bol olarak buğday ve benzeri
şeylerden birer sa’ veriniz” dedi. (Müslim,
Zekat: 4; Muvatta', Zekat: 28)
41- YULAF VE ÇAVDARDAN FİTRE VERİLİR Mİ?
2469- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında
Müslümanlar fitreyi; arpadan bir sa’, hurmadan bir sa’, yulaf ve kuru üzümden
de bir sa’ olarak verirlerdi. (Müslim, Zekat: 4;
Muvatta', Zekat: 28)
42- ARPADAN FİTRE NE KADAR VERİLİR?
2470- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında
fitreyi arpadan bir sa’, hurmadan bir sa’, kuru üzümden bir sa’, keş’ten bir
sa’ olarak verirdik. Muaviye zamanına kadar bu iş böylece devam etti. Muaviye:
“Bana kalırsa iki müd şam buğdayı bir sa’ arpaya denktir.” (Müslim, Zekat: 4; Muvatta', Zekat: 28)
43- KEŞ (KURUTULMUŞ PEYNİR) DEN FİTRE NE
KADAR VERİLİR?
2471- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında
sadaka-ı fıtrı, hurmadan bir sa’, arpadan bir sa’, keş’ten bir sa’ olarak
verirdik başka şeylerden vermezdik. (Müslim,
Zekat: 4; Muvatta', Zekat: 28)
44- SA’ NE KADARLIK BİR ÖLÇÜDÜR?
2472- Cuayd (r.a),
Saib b. Yezid’ten şöyle söylediğini işitmiştir: “Rasûlullah (s.a.v) zamanında
bir sa’ bu günkü kullandığınız bir müd ile üçte bir müd kadardı.” (Müslim, Zekat: 4; Muvatta', Zekat: 28)
2473- İbn Ömer
(r.a) Peygamber (s.a.v)’den naklederek şöyle diyor: “Ölçeklerde
esas Medine ölçeğidir. Ağırlık ölçüsünde esas ise Mekkelilerin ölçeğidir.” (Müslim, Zekat: 4; Muvatta', Zekat: 28)
2474- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): “Fitrenin
cemaat bayram namazından çıkmadan önce verilmesi gerektiğini emretti.” (Tirmizî, Zekat: 36; Müslim, Zekat: 5)
46- ZEKAT BİR BÖLGEDEN DİĞER BÖLGEYE
AKTARILABİLİR Mİ?
2475- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken
şöyle buyurmuştu: “Sen kitap
ehli bir topluma gidiyorsun. Onları Allah’tan başka ilâh olmadığına, benim de
Allah’ın kulu ve elçisi olduğuma şehadet etmeye davet et, kabul ederlerse
Allah’ın kendilerine günde beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Bunu da
kabul ederlerse Allah’ın onların zenginlerinin mallarından alınıp fakirlere
dağıtılması için zekat vermeleri gerektiğini onlara bildir. Bunu kabul edip
itaat ederlerse onların mallarından en iyilerini zekat olarak almamaya çalış.
Mazlumun bedduasından sakın çünkü mazlumla Allah arasında hiçbir engel yoktur
yani duası mutlaka kabul edilir.” (İbn
Mâce, Zekat: 1; Dârimi, Zekat: 1)
47- ZENGİN KİMSEYE DE FARKINDA OLMADAN ZEKAT
VERİLİR Mİ?
2476- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Adamın
biri mutlaka zekatımı (geceleyin) vereceğim
diyerek zekatını bir hırsıza verdi. Bunun üzerine halk arasında hırsıza zekat
verildi diye konuşulmaya başlandı. Adam: Allah’ım Sana hamdolsun, bu verdiğim
zekat hırsıza gitti fakat mutlaka yine zekatımı (geceleyin) vereceğim
dedi. bu sefer zekatı fahişe bir kadına ulaştı. Bu sefer halk zina eden bir
kadına zekat verilmiş diye konuşmaya başladılar. Adam: Allah’ım Sana hamdolsun,
bu verdiğim zekat da zina eden birine ulaşmış ama ben yine (geceleyin) zekat
vereceğim dedi. Bu sefer de zekatı bir zengine verilmiş oldu. Halk tekrar bir
zengine zekat verilmiş diye konuşmaya başladılar. Adam: Allah’ım Sana hamdolsun,
bu verdiğim zekatlar hırsıza, fahişe kadına ve bir zengine verilmiş oldu diye
üzüldü. Bunun üzerine adama rüyasında şöyle denildi. Verdiğin zekatların kabul
edildi. Zekatını verdiğin fahişe kadın iffetli biri h
48- HARAM MALDAN ZEKAT VERİLİR Mİ?
2477- Ebu’l Melîh
(r.a) babasından naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle
diyordu: “Allah
abdestsiz namazı kabul etmez, çalıntı (ve haram olan) mallardan
zekat olmaz.” (Buhârî,
Zekat: 8; İbn Mâce, Tahara: 17)
2478- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah,
bir kimsenin helâl olarak kazandığı maldan verdiği zekatı sağ eliyle alıp
mutlaka kabul eder. Bu verilen zekat bir hurma kadar bile olsa… O rahman olan
Allah’ın avucunda sizin tayınızı ve deve yavrunuzu besleyip büyüttüğünüz gibi
dağdan büyük oluncaya kadar artıp büyür.” (Buhârî,
Zekat: 8; İbn Mâce, Tahara: 17)
49- HERKES DURUMUNA GÖRE İNFAK ETMELİ
2479- Abdullah b.
Hubşî el Has’amî (r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’e hangi amelin daha
değerli olduğu soruldu. O da şöyle buyurdu: “İçersinde
şüphe olmayan iman, ganimet malından çalmaksızın yapılan cihad, gereğine göre
yapılan hactır” buyurdu. Bu sefer hangi namazın daha değerli olduğu
soruldu. “Kunut’u
uzun olan namazlardır” buyurdu. Hangi zekat daha değerlidir denilince
de: “Duruma
göre verilen zekattır” buyurdu. Hangi hicret daha değerlidir diye
soruldu; “Allah’ın
haramlarından uzaklaşmaktır” buyurdu. Hangi cihad daha değerlidir diye
soruldu. “Müşriklere
karşı mal ve can ile yapılan cihaddır” buyurdu. Hangi şehidlik daha
değerlidir denilince de: “Kanı
akarak ve atı kesilip öldürülen kimsenin şehidliğidir” buyurdu. (Ebû Davud, Salat: 347; Dârimi, Salat: 135)
2480- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Durumuna
göre bir dirhem yüz bin dirhemi geçebilir.” “Oradakiler bu nasıl olur?” dediler.
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir
adamın iki dirhemi olsa bir dirhemini tasadduk etse; diğer adamın da pek çok
malı olmuş olsa da ondan alıp yüz bin dirhemini infak etse durum nasıl olur?
Bir düşünün..!” (Buhârî, Tefsir 146;
Müslim, Zekat: 21)
2481- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir
dirhemin değeri sevapça yüzbin dirhemin değerini geçer.” Oradakiler: “Ey
Allah’ın Rasûlü! bu nasıl oluyor?” dediler. “Bir adam
düşünün ki iki dirhemi vardır birini sadaka olarak verir, bir de çokca serveti
olan ve ondan yüz bin dirhemi sadaka olarak vereni düşünün…!” buyurdu. (Buhârî, Tefsir 146; Müslim, Zekat: 21)
2482- Ebu Mes’ud (r.a)’tan
rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v) sadaka vermemizi emrederdi
de pek çoğumuz sadaka verebilecek bir şeyler bulamazdı fakat pazara gider
yaptığı hamallığın karşılığı olan bir müddü alır ve onu sadaka olarak
Rasûlullah (s.a.v)’e verirdik. Bakıyorum ki o gün bir dirhemi olmayanların
bugün yüz binleri var.” (Buhârî, Tefsir 146;
Müslim, Zekat: 21)
2483- Ebu Mes’ud
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bize sadaka
vermemizi emredince, Ebu Akîl yarım sa’ kadar sadaka verdi. Bir başkası da
ondan biraz fazla getirince, Münafıklar: “Aziz ve Celil olan Allah zengindir bu
sadakaya ihtiyacı yoktur” dediler. Diğer çokça veren kimse de gösteriş için
bunu vermiştir deyince; Tevbe Sûresi 79. ayeti nazil oldu: “Bu
münafıklar Allah yolunda vermekle yükümlü olduğundan fazlasını veren zengin
mü’minlere ve hem de mevcut durumlarının elverdiği şekilde az veren mü’minlere
dil uzatıp onlarla alay eden kimselerdir… Allah onların bu alay ve
küçümsemelerini kendilerine geri çevirecek ve onları maskara edecektir. Onlar
için çetin bir azâb vardır.” (Buhârî,
Tefsir 146; Müslim, Zekat: 21)
2484- Hakîm b.
Hızam (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’den istedim
verdi. Sonra istedim yine verdi. Yine istedim yine verdi ve şöyle buyurdu: “Bu dünya
malı göz alıcı ve tatlıdır, gönül hoşluğuyla alan kimse için bereketlenir kim
de küçümseyerek ve azımsayarak alırsa hiç bereketlenmez. Böyle kimseler yiyip
de doymayan kimseler gibidir. Veren el alan elden daima üstündür.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)
2485- Tarık el
Muharibî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medine’ye geldik Rasûlullah
(s.a.v) insanlara minberde hutbe verip şöyle buyuruyordu: “Veren el
üstündür. Yedirip içirmeye geçimini üstlendiğin kimselerden başla; annen, baban,
erkek ve kız kardeşlerin… Sonra yakınlık durumuna göre devam et.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)
2486- Abdullah b.
Ömer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) sadaka ve dilenmekten uzak
durmak konularından bahsetti ve şöyle buyurdu: “Veren el
alan elden daha üstün ve hayırlıdır. Üstün olan el infak edip veren eldir.
Aşağı olan ve alan el ise dilencilik yapan eldir.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)
53- SADAKA FAZLA MALDAN VERİLMELİDİR
2487- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sadakanın
hayırlısı veren kimseyi güç duruma sokmayandır. Veren el alan elden daima
üstündür. Vermeye ve infak etmeye geçimini sağlamakla yükümlü olduğun
kimselerden başla.” (Müslim, Zekat: 32;
Dârimi, Zekat: 22)
54- KİMLERİN GEÇİMİ SAĞLANMALIDIR?
2488- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sadaka
veriniz.” Bunun üzerine bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! yanımda bir dinar
var, kim için harcamalıyım?” dedi. “Onu
kendin için harca” buyurdu. Adam: “Başka bir dinar daha var” deyince, “Onu da
hanımın için harca” buyurdu. Adam: “Başka bir dinar daha var” deyince,
Rasûlullah (s.a.v): “Çocuğun
için harca” buyurdu. Adam: “Bir daha var” deyince: “Hizmetçin
için harca” buyurdu. Adam: “Bir dinar daha var” deyince:
“Sen
daha iyi bilirsin” buyurdu. (Müslim,
Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 22)
55- SADAKAYA MUHTAÇ OLAN, SADAKA VERİRSE NE
OLUR?
2489- Ebu Said
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v) hutbe okurken bir
adam mescide girdi. Rasûlullah (s.a.v) ona: “İki rekat
namaz kıl” buyurdu. İkinci hafta yine adam cumaya geldi. Rasûlullah
(s.a.v) yine o adama: “İki rekat
namaz kıl” buyurdu. Üçüncü hafta yine geldi Peygamber (s.a.v): “İki rekat
namaz kıl” buyurdu. Sonra da cemaate “Bu adama
sadaka veriniz” buyurdu. Ona iki elbise verdik. Daha sonra Peygamber
(s.a.v) yine: “Sadaka
veriniz” deyince adam kendisine verilen iki elbiseden birini çıkardı.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Görmüyor
musunuz mescide kötü bir kıyafetle gelmişti, kendisine anlayışla davranarak
sadaka vereceğinizi tahmin edip ümid etmiştim fakat bunu yapmadınız. Ben de
sadaka veriniz dedim sizlerde sadaka verdiniz, Bende iki elbise vermiştim.
Sonra tekrar sadaka verin deyince o adam da elbisesinin birini çıkarıp sadaka
olarak veriyor.” Rasûlullah (s.a.v), adama: “Elbiseni
al diye” azarladı. (Müslim, Zekat: 32;
Dârimi, Zekat: 22)
56- KÖLE, EFENDİSİNİN MALINDAN SADAKA VERİR Mİ?
2490- Yezid b. Ebu
Ubeyd (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Âb-ıllahm’ın kölesi Umeyr’den
işittim şöyle demişti: “Efendim bana kurutmak için et doğramamı emretmişti o
sırada bir fakir geldi, o etten o fakire de vermiştim. Durumu öğrenen efendim
beni dövdü. Ben de doğruca Peygamber (s.a.v)’e gittim. Peygamber (s.a.v),
efendimi çağırttı ve: “Niçin
dövdün?” diye sordu. Efendim de: “Benim emrim olmadan benim yiyeceğimi
başkalarına yediriyor” cevabını verdi -bir başka defa da emrim olmaksızın-
dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): “Mükafatı
ikinizindir” buyurdu. (İbn Mâce, Ticaret:
66; Müslim, Zekat: 26)
2491- Ebu Musa
(r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Her
Müslüman’ın sadaka vermesi lazımdır.” Bunun üzerine, “Ya bir şey
bulamazsa” diye soruldu. Rasûlullah (s.a.v): “Elinin
emeğiyle kazanır hem kendisi faydalanır hem de sadaka verir” buyurdu.
Oradakiler tekrar: “Ya çalışamaz ise” dediler. Rasûlullah (s.a.v): “İhtiyacı
olan birine bedenen yardım eder” buyurdular. “Bunu da yapamaz ise”
denildi. Rasûlullah (s.a.v): “İyiliği
emreder” buyurdu. “Bunu da yapamazsa” denildi. “Kötülüğün
yapılmasına engel olur çünkü buda bir sadakadır” buyurdu. (Müslim, Zekat: 16; Buhârî, Zekat: 26)
57- KADIN KOCASININ EVİNDEN SADAKA VERİR Mİ?
2492- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın
kocasının evinden bir şeyler tasadduk ederse kadına da sevap yazılır kocasına
da aynen sevap yazılır, malın bekçisi ve hizmetçisi durumunda olan kimse için
de durum aynıdır. Hepsine aynı sevap yazılır, kocaya kazancından dolayı
hanımına veya hizmetçiye de harcamadan dolayı sevap yazılır ve hiçbirinin
sevabı diğerinden eksik olmaz.” (Tirmizî,
Zekat: 34; Ebû Davud, Büyü’: 86)
58- KADIN KOCASININ İZNİ OLMADAN TASADDUK
EDER Mİ?
2493- Abdullah b.
Amr (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Mekkeyi
fethettiği gün ayağa kalkarak bir konuşma yaptı ve bu konuşmada: “Kadının
kocasından izinsiz sadaka vermesi caiz değildir” demişti. (Tirmizî, Zekat: 34; Ebû Davud, Büyü’: 86)
59- “ELİ UZUN OLMAK” NE DEMEKTİR
2494- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’in hanımları bir gün toplanarak: Senden
sonra ilk önce kim vefat edecek diye Peygamber (s.a.v)’e sordular. O da: “Eli uzun
olanınız” buyurdu. Bunun üzerine bir kamış parçası alarak ellerini
ölçmeye başladılar… Peygamber (s.a.v)’den sonra ilk vefat eden, Sevde oldu.
Çünkü o çok sadaka verirdi, elinin uzun olması demek çok sadaka vermesi
demektir. (Buhârî, Zekat:
12; Müslim, Fedailü’s Sahabe: 17)
60- HANGİ SADAKA DAHA DEĞERLİDİR?
2495- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e hangi sadaka daha
değerlidir?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v): “Sıhhatli
ve sağlam, zenginliğe karşı hırslı olduğun, çok yaşamayı ümid ettiğin ve
fakirleşmeden korktuğun andaki yaptığın sadakadır” buyurdu. (Buhârî, Vesaya: 7; Ebû Davud, Vesaya: 3)
2496- Hakim b.
Hizam (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sadakaların
en değerlisi verilen kimseyi ihtiyaçtan kurtarandır veren el alan elden
üstündür, harcamaya geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerden başla.” (Buhârî, Zekat: 18; Dârimi, Zekat: 23)
2497- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sadakanın
en değerlisi verilen kimseyi ihtiyaçtan kurtaran şekilde olanıdır. Harcamaya
geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerden başla.” (Buhârî, Zekat: 18; Dârimi, Zekat: 23)
2498- Ebu Mes’ud
(r.a)’tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimse
karşılığını Allah’tan bekleyerek geçimini sağlamakla mükellef olduğu kimselere
harcamada bulunursa bu onun için sadakadır.” (Buhârî, Zekat: 18; Dârimi, Zekat: 23)
2499- Câbir
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uzre oğullarından bir adam arkasından
yani kölenin haberi olmadan kölesini azâd etmişti. Bu durum Rasûlullah (s.a.v)’e
ulaşınca Rasûlullah (s.a.v) adama: “O köleden
başka malın var mı?” buyurdu. Adam: “Hayır” deyince,
Rasûlullah (s.a.v): “Bu köleyi
benden kim satın alır?” buyurdu. Nuaym b. Abdullah el Adevî sekiz yüz
dirheme satın aldı. Rasûlullah (s.a.v) bu parayı götürüp adama verdi ve: “Önce
kendinden başlayarak bu parayı harca; eğer artar ise çoluk çocuğuna yine artar
ise yakınlarına harca yine artar ise sağındaki solundaki yakınlarına harca” buyurdu.
(Müslim, Zekat:13; Ebû Davud, Itk: 9)
2500- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Eli açık
devamlı infak eden bir kimseyle cimrinin durumu şöyledir: “İki adam vardır ki
demirden cübbe giymişler boyunlarından göğüslerine doğru sarkmıştır. Eli açık
kimse bir sadaka vermek istediği zaman bu cübbe veya zırh genişler
parmaklarının üzerini örtünceye kadar ve ayak izlerini silinceye kadar uzar.
Cimri kimse sadaka vermek istediği zaman zırh veya cübbe daralır her bir halka
bulunduğu yere yapışır.
Ebu Hüreyre diyor
ki: Rasûlullah (s.a.v) şöyle demek istemiştir: O kimse o cübbeyi genişletmeye
çalışır fakat genişletemez.
Tavus diyor ki: Ebu
Hureyre’den işittim eliyle işaret ve genişletmeye çalışır fakat genişletemez
diyordu. (Buhârî, Zekat: 29; Müslim, Zekat: 23)
2501- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Cimri ile
eli açık kimsenin durumu üzerlerinde demirden zırh giymiş kimseler gibidir.
Demirden zırh; parmak uçlarından boyunlarına kadar çıkmıştır. Cömert kimse
sadaka vermek istediğinde ayak izlerini silecek kadar genişleyip uzar. Cimri
kimse bir şeyler vermek istediğinde cübbesi büzülür ve her halkası kendi yerine
yapışır ve iki elini parmak uçlarından boynuna kadar sıkıştırır.” Rasûlullah
(s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Zırhı
genişletmeye çalışır fakat genişletemez.” (Buhârî,
Zekat: 30; Müslim, Zekat: 23)
2502- Sehl b.
Huneyf (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün mescidde Ensar ve
Muhacirlerle birlikte otururken Hz Aişe ile görüşmek üzere izin alması için bir
adamı gönderdik. Bizler yanına girince şöyle dedi: Bir defasında bana bir
dilenci geldi. Yanımda da Rasûlullah (s.a.v) vardı bir şey verilmesini emrettim
ve verilecek şeyi getirttim ve ona baktım. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v)
şöyle buyurdu: “Evine
senin haberin olmadan hiçbir şeyin girip çıkmasını istemiyor musun?” Ben
de: “Evet” dedim. Bu sefer şöyle buyurdu: “Ey Aişe
dur! Bu kadar hesapçı olma, sayarak verme! Allah’ta sana sayarak verir.” (Ebû Davud, Zekat: 46; Müslim, Zekat: 28)
2503- Esma binti
Ebu Bekir (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) kendisine şöyle
buyurdu: “(Sadaka
verirken) sayma,
hesaplayarak verme! Allah’ta sana hesaplayarak verir.” (Ebû Davud, Zekat: 46; Müslim,
Zekat: 28)
2504- Esma binti
Ebî Bekir (r.anha) Peygamber (s.a.v)’e gelerek şöyle dedi: “Ey Allah’ın Peygamberi! Zübeyr’in getirdiğinden
başka hiçbir şeyim yok. Onun bu getirdiklerinden sadaka versem bana günah olur
mu?” Peygamber (s.a.v)’de: “Gücün yettiği kadar ver. Kesenin ağzını
bağlama Allah’ta sana kısarak verir.” (Ebû
Davud, Zekat: 46; Müslim, Zekat: 28)
63- AZ DA OLSA SADAKA MUTLAKA VERİLMELİ
2505- Adiy b. Hatim
(r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Yarım
hurmayla bile olsa Cehennem ateşinden korununuz.” (Müslim, Zekat: 20; Ebû Davud, Zekat: 46)
2506- Adiy b. Hatim
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Cehennemden
bahsedince ciddi bir tavır takındı ve ondan Allah’a sığındı. -Şu’be diyor ki bu
durum üç defa oldu- sonra şöyle buyurdu: “Yarım
hurmayla bile olsa Cehennem ateşinden korununuz bunu da bulamaz iseniz güzel
söz söyleyiniz.” (Müslim, Zekat: 20; Ebû
Davud, Zekat: 46)
64- SADAKA VERMEYE TEŞVİK ETMEK GEREKİR
2507- Münzir b.
Cerir (r.a) babasından naklediyor ve şöyle diyor: Günün ortasında Rasûlullah
(s.a.v)’la birlikte oturuyorduk. Mudar kabilesinden bir gurup insan elbiseleri
yok, ayakları çıplak bir vaziyette kılıçlarını kuşanmış olarak geldiler.
Rasûlullah (s.a.v) bunların bu ihtiyaçlı hallerini görünce yüzünün rengi
değişti. İçeri girdi sonra çıktı
2508- Harise
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle
diyordu: “Sadaka
veriniz öyle bir zaman gelecek ki kişinin sadakasını vermek için götürdüğü
kimse dün getirseydin alırdım fakat bugün alamam” diyecektir. (Buhârî, Zekat: 17; Müslim, Zekat: 18)
65- HAYIR (SADAKA) İŞLERİNE VASITA OLMAK
2509- Ebu Musa
(r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hayır
işlerinde vasıta olun ki Allah’ta size lutfuyla muamele etsin Allah,
peygamberinin diliyle ne güzel hükmetmiş.” (Buhârî,
Edeb: 16; Ebû Davud, Edeb: 124)
2510- Muaviye b.
Ebu Sufyan (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bazen bir
adam benden bir şeyler ister de ben sizin de o işe vasıta olmanızı istediğim
için onu hemen yapıvermem ki siz de sevap kazanasınız.” Rasûlullah
(s.a.v) şöyle buyurdu: “Hayra
vasıta olun ki sevap kazanasınız.” (Buhârî,
Edeb: 16; Ebû Davud, Edeb: 124)
66- SADAKA VEREN KİBİRLENİR Mİ?
2511- Câbir (r.a)
babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Aziz ve
Celil olan Allah’ın hoşlandığı kıskançlıklar olduğu gibi kızdığı kibirlilik ve
hoşlandığı kibirlikler de vardır. Allah’ın hoşlandığı kıskançlık yerli yerince
olan kıskançlıktır. Allah’ın gazaplandığı kıskançlık ise yersiz duyulan kıskançlıktır.
Allah’ın hoşlandığı kibir kişinin savaşta ve sadaka verdiği esnadaki kibirdir.
Allah’ın hoşlanmayıp kızdığı kibir ise batıl yollar da yapılan kibirdir.” (Ebû Davud, Cihad: 114; Müsned: 21630)
2512- Amr b. Şuayb
(r.a) babasından ve dedesinden aktararak şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Yiyiniz,
sadaka veriniz, kibir ve israfa kaçmadan da giyininiz.” (İbn Mâce, Libas: 22; Müsned: 6408)
67- SAHİBİNİN İZNİYLE TASADDUKTA BULUNAN
KİMSENİN MÜKAFATI
2513- Ebu Musa
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Mü’minler
birbirleri için bina gibidirler, birbirlerine destek olurlar. Rasûlullah
(s.a.v) şöyle devam etti. Efendisinin m
2514- Ukbe b. Amir
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kur’anı
açıktan sesli okuyan açıktan sadaka veren gibidir. Kur’anı gizli ve sessiz
okuyan da sadakayı gizli veren gibidir.” (Tirmizî,
Fedailül Kur’an: 20; Ebû Davud, Salat: 315)
69- VERDİĞİNİ BAŞA KAKANLAR CENNETE GİRMEZ
Mİ?
2515- Sâlim b.
Abdullah (r.a) babasından naklederek şöyle demiştir. Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Üç kişi
vardır ki Allah kıyamet günü onların yüzüne bakmaz 1- Anne babasına isyan
edenler. 2- Erkeklere benzemeye çalışan kadınlar. 3- Eş ve ailesini kıskanmayan
erkekler. Üç gurup daha vardır ki onlar da Cennete giremez 1- Ana babaya asi
olanlar. 2- Devamlı içki içenler. 3- Verdiğini başa kakanlar. (Müsned: 2539; İbn Mâce, Ticaret: 30)
2516- Ebu Zer
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Üç gurup
insan vardır ki Allah Kıyamet günü onlarla ne konuşur ne yüzlerine bakar ne de
onları temize çıkarır ve onlar için acıklı bir azapta hazırlanmıştır.” Rasûlullah
(s.a.v) bu şekildeki ayet olan; Al-i İmran sûresi 77. ayetini okudu: “…Allah
kıyamet günü onlarla ne konuşacak ne yüzlerine bakacak ne de onları
günahlarından arındıracaktır, onlar için acıklı bir azap vardır.” Bunun
üzerine Ebu Zer şöyle dedi. Aldanıp ziyana uğradılar, aldanıp ziyana uğradılar.
Rasûlullah (s.a.v) şöyle devam etti: “1-
Kibirinden dolayı eteğini yerde sürüyenler 2- Yalan yere yemin ederek malını
satanlar 3- Verdiğini başa kakanlar.” (İbn
Mâce, Ticarat: 30; Müsned: 2539)
2517- Ebu Zer
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Üç gurup
insan vardır ki kıyamet günü Allah ne onlarla konuşur ne onların yüzüne bakar
ne de onları temize çıkarır, Onlar için acıklı bir azap ta vardır. 1- Verdiğini
başa kakan kimse, 2- Kibirden dolayı elbisesini yerde sürükleyen kimse, 3-
Yalan yere yemin ederek malını çok satmaya çalışanlar.” (İbn Mâce, Ticarat: 30; Müsned: 2539)
2518- İbn Büceyd el
Ensarî (r.a) dedesinden naklederek Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu bize
bildirmiştir: “Dilenciyi
boş çevirmeyin, bir hayvan tırnağı bile olsa mutlaka veriniz.” (Tirmizî, Zekat: 29; Ebû Davud,
Zekat: 33)
71- İSTEYENE VERMEYEN KİMSENİN KIYAMETTEKİ
HALİ
2519- Behz b. Hakîm
(r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’den
işittim şöyle buyurdu: “Kendisine
gelen bir dilenciye olduğu halde vermeyen kimseye kıyamet günü kel başlı bir
yılan çağrılarak o vermediği mal zehirletilerek kendisine yedirilmek sûretiyle
işkence edilir.” (Sadece Nesâi rivâyet
etmiştir.)
72- ALLAH ADIYLE İSTEYENE VERİLMELİ
2520- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah
adına size sığınana yardım edip sığındırın, Allah adını anarak isteyene verin,
Allah rızası için düştüğü tehlikeli durumdan yardım isteyene yardım edin. Size
iyilik yapanı mükafatlandırın mükafatlandıracak bir şey bulamaz iseniz razı
ettiğinize inanıncaya kadar ona dua ediniz.” (Ebû Davud, Edeb: 117; Müsned: 5110)
2521- Behz b. Hakîm
(r.a) babasından ve dedesinden rivâyetle şöyle diyor: Peygamber (s.a.v)’e: “Ey
Allah’ın nebisi sana gelmemeye ve dinine girmemeye elimin parmakları sayısınca
yemin etmiştim. Ben Allah ve Rasûlünun bana öğrettiğinden başka hiçbir şey
bilmeyen biri idim. Şu anda sana Allah rızası için soruyorum. Rabbin seni bize
ne ile gönderdi?” dedim. Rasûlullah (s.a.v): “İslâm
ile” buyurdu. Behz: “İslâm’ın alametleri nelerdir?” Rasûlullah (s.a.v): “Allah
rızası için Müslüman oldum ve İslâm dışı her şeyden sıyrıldım demen, namazı
dosdoğru ve devamlı kılman, zekatı vermen ve Müslüman’ın Müslüman’a canı, ırzı
ve malının haram olduğunu bilmen ve ona göre yaşaman ve Müslümanların birbirleriyle
kardeş olduklarını bilmen İslâm olan bir kimsenin müşrikler arasında kalmayıp
Müslümanlar arasına gelmesi gerektiğini değilse Allah’ın hiçbir amelini kabul
etmeyeceğini bilmendir” buyurdu. (Müsned:
19162)
74- MAKAM VE DURUMU EN YÜKSEK OLAN KİMDİR?
2522- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Durum
olarak insanların size en hayırlı olanını haber vereyim mi?” Biz de:
“Evet söyle Ey Allah’ın Rasûlü” dedik. Şöyle buyurdu: “Ölünceye
veya öldürülünceye kadar Allah yolunda atının yularını bırakmayan kimsedir.
Bundan sonrakini söyleyeyim mi?” buyurdu. “Evet Ey Allah’ın Rasûlü! söyle”
dedik. Şöyle buyurdu: “Bir dağ
başında yalnız kalıp namazını kılıp zekatını veren ve insanların şerlerinden ve
şerlilerinden uzak kalan kimsedir. Sonra size insanların en şerlilerinden haber
vereyim mi?” buyurdu: Biz de: “Evet söyle ey Allah’ın Rasûlü!” dedik.
Şöyle buyurdu: “Allah
rızası için isteyen kimseye vermeyen kimsedir.” (Muvatta', Cihad: 1; Dârimi, Cihad: 5)
2523- Ebu Zer (r.a)
Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu naklediyor: “Üç insan
vardır ki Allah onları sever yine üç insan vardır ki Allah onlara kızıp buğz
eder. Sevdiği kimseler şunlardır. 1- Bir adam ki bir topluma gelir Allah rızası
için bir şeyler ister -bu istediği aralarındaki akrabalık bağından
dolayı da değildir- onlar bu
kimseyle ilgilenip ona bir şey vermezler fakat onlardan biri geri kalarak
gizlice o kimseye bir şeyler verir, verdiği meblağı da Allah’tan başka kimse
bilmez 2- Bir toplulukla gece yürüyüşüne çıkan ve topluluktaki insanların
yorgunluktan başlarını koydukları, uyuyakaldıkları bir anda uyumayıp kalkıp
Allah’a yalvarıp yakaran ve Allah’ın ayetlerini okuyan kimsedir. 3- Bir
seriyyede bulunup düşmanla karşılaşan tüm arkadaşları hezimete uğradıktan sonra
tek başına bile olsa zafer kazanıncaya kadar ileri atılan cesurca savaşa devam
eden ve şehid olan veya fetih nasib olan kimsedir. Allah’ın gazablandığı ve
kızdığı kimselere gelince bunlar: 1) Zina eden ihtiyar 2) Kibirli fakir 3) Z
2524- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Miskin
kimse birkaç hurma birkaç lokma diyerek kapı kapı dolaşan kimse değildir.
Miskin ihtiyacı olduğu halde iffetinden dolayı istemeyendir.” İsterseniz
Bakara sûresi 273. ayetini okuyunuz: “Onları
yüz suyu dökmediklerinden rızık için gezip dolaşmazlar.” (Buhârî, Zekat: 54; Dârimi, Zekat: 2)
2525- Ebu Hüreyre (r.a)
Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu nakleder: “Miskin
birkaç hurma birkaç lokma diyerek kapı kapı dolaşarak insanlardan isteyen kimse
değildir.” Oradakiler: “Peki öyleyse miskin kimdir?” diye sordular. “İhtiyacını
giderecek bir şey bulamayan, maddi durumu bilinmediği için kendisine bir şey
verilmeyen, kalkıp istemediği için insanların arayıp sormadığı kimsedir” buyurdu.
(Buhârî, Zekat: 54; Dârimi, Zekat: 2)
2526- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Miskin
birkaç hurma birkaç lokma diyerek dolaşan kimse değildir.” Oradakiler:
“Peki öyleyse miskin kimdir?” dediler. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İhtiyacını
giderecek malı olmayan insanların da durumunu bilmedikleri için sadaka
vermedikleri kimsedir.” (Buhârî, Zekat:
54; Dârimi, Zekat: 2)
2527- Rasûlullah
(s.a.v)’e biat edenlerden biri olan Ümmü Büceyd (r.anha), Rasûlullah (s.a.v)’e
şöyle demiştir: “Miskin kapıma geliyor ona verecek bir şey bulamıyorum.” Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Yanmış
bir hayvan tırnağı bile olsa veriver.” buyurdular. (Tirmizî, Zekat: 29; Ebû Davud, Zekat: 33)
2528- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Üç kimse
vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz: Zina eden ihtiyar, büyüklük
taslayan fakir, yalan söyleyen lider.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
2529- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah
dört kimseye buğz eder; çok yemin ederek malını satan kibirli fakir, zina eden
ihtiyar ve z
78- DUL VE MİSKİNLERİN YARDIMINA KOŞMAK
GEREKİR
2530- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dul
kadınların ve miskinlerin yardımına koşan, Allah yolunda cihad eden gibidir.” (İbn Mâce, Ticarat: 1; Müslim, Zühd ve Rekaik: 2)
79- KALPLERİ İSLÂM’A ISINDIRILMAK İSTENENLER
2531- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali Yemen’de iken Rasûlullah
(s.a.v)’e bir miktar altın göndermişti de Rasûlullah (s.a.v) o altınları dört
kişi arasında paylaştırmıştı. Bunlar: Hanzala kabilesinden Akra b. Habis’e
Fezârî kabilesinden Uyeyne b. Bedr’e ve bir yönden Âmirî kabilesine diğer
yönden de Kilaboğulları kabilesine mensup Alkame b. Ulase’ye ve Tâî ve Nebhan
oğullarından olan Zeyd ismi verilen kimselerdi. Kureyşin ileri gelenleri
dediler ki: “Bizi bırakıp Necid’lilerin büyüklerine veriyor.” Rasûlullah
(s.a.v): “Onları İslâm’a
ısındırmak için böyle yaptım” buyurdu. Bunun üzerine sık sakallı,
yanakları çıkık, gözleri çökük, alnı çıkık, başı tıraşlı bir adam gelerek:
“Allah’tan kork Ey Muhammed!” dedi. Peygamber (s.a.v)’de: “Aziz ve
Celil olan Allah’a Ben isyan edersem acaba kim O’na itaat eder? Yeryüzünde
herkes Bana güvenirken siz nasıl güvenmezsiniz?” buyurdu. Sonra o adam
çıkıp gitti. Bunun üzerine orada bulunanlardan biri bu adamı öldürmek için izin
istedi. Bu kimse H
80- KEFİL OLAN KİMSEYE ZEKAT VERİLİR Mİ?
2532- Kabîsa b.
Muharik (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir olayda kefil olmuş ve pek
çok borç altına girmiştim. Yardımcı olur diye Rasûlullah (s.a.v)’e geldim. O da
şöyle buyurdu: “İstemek
(dilenmek) üç kimseye
helaldir iki kimse arasında kefil olup borç yüklenen kimseye, ki bu borçları
elde edinceye kadar ister (dilenir) sonra
bırakır…” (Müslim, Zekat: 56; Dârimi,
Zekat: 37)
2533- Kabîsa b.
Muharik (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir olayda kefil olmuş ve pek
çok borcu yüklenmiştim. Bu konuda bir şeyler istemek için Rasûlullah (s.a.v)’e
geldim; “Kabîsa
biraz bekle! Zekat gelirse sana verilmesini emrederim” buyurdu. Sonra
konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kabîsa
dilenmek üç kimseye helaldir. 1- İki kişi arasında kefil olup borç yükü altında
kalmış kimseye ödenmesi gereken meblağın tedarik edilmesine kadar dilenmesi,
istemesi helaldir. 2- Bir afete uğramış malını mülkünü kaybetmiş kimsenin
yaşayabilecek duruma gelinceye kadar dilenmesi ve istemesi helaldir. 3- Yoksul
ve fakir olduğuna üç kişinin şahitlik ettiği kimse de geçinebilecek kadar malı
toplayıncaya kadar isteyip dilenebilir. Ey Kabîsa bu üç durum dışındaki
dilenmek ve istemek haramdır, dilenirse dilenen kimse haram yemiş olur.” (Müslim, Zekat: 56; Dârimi, Zekat: 37)
2534- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) minbere
oturdu biz de etrafına oturduk, Dünya ve dünyanın zinetlerinden bahsederek: “Benden
sonra dünyalık servet yönünden başınıza gelecek felaketlerden korkuyorum”
buyurdu. Bunun üzerine bir adam: “Hayır, şer getirir mi?” diye sordu.
Rasûlullah (s.a.v) bir süre sustu, oradakiler o adama: “Rasûlullah (s.a.v) sana
bir şey dememiş iken sen Onunla niçin konuşuyorsun” diye çıkıştılar. Adam
sıkıntıdan dolayı kendinden geçmişti. Biraz kendine gelince terini sildi. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Ey soru
soran kimse Beni dinliyor musun? Gerçekten hayır şer getirmez. Fakat bahar
yağmurlarının bitirdiği nice otlar vardır ki o otların bir kısmı hayvanları
öldürür bir kısmı da onları besler. Ancak yeşillik yiyerek hayatlarını
sürdürenler bunun dışındadır. Onlar şişip semirinceye kadar yerler, güneşten de
istifade eder oynar, zıplar, idrarını yapar tekrar otlarlar. İşte dünya malı
olan servet de böyledir yeşil ve tatlı olup aldatıcıdır. Müslüman zengin
kendisine verilen bu maldan yetim, fakir ve yolda kalmışa infak ederse, ne iyi
kimsedir. O hakkı olmadığı halde her şeyi alan kimse ise yiyip yiyip de
doymayan kimse gibidir. O aldıkları şeyler kıyamet günü kendi aleyhinde
şahitlikte bulunacaktır.” (Buhârî, Zekat:
48; Müslim, Zekat: 40)
2535- Selman b.
Âmir (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Muhtaç
kimseye sadaka vermekte sadaka sevabı vardır. Akrabaya sadaka vermekte ise; hem
sadaka sevabı hem de akrabalık bağlarını kuvvetlendirme sevabı.” (Tirmizî, Zekat: 26; Dârimi, Zekat: 38)
2536- Abdullah b.
Mes’ud (r.a)’ın hanımı Zeyneb (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v) kadınlara şöyle buyurdu: “Sadaka
veriniz süs eşyalarınızdan bile olsa…” Zeyneb: Kocam Abdullah fakir idi,
bunun için ben ona: “Ben sadakamı sana ve yeğenlerime versem olur mu?” dedim. O
da: “Rasûlullah (s.a.v)’e sor” dedi. Rasûlullah (s.a.v)’in yanına vardım,
kapının önünde Zeyneb isimli biri daha vardı ki o da benim soracağımı sormaya
gelmişti. Kapıyı çaldık,
2537- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Birinizin
sırtında odun toplayarak pazar yerinde satması, bir kimsenin dilenmesinden daha
hayırlıdır. Belki de dilendiği kişi ya bir şeyler verecek veya vermeyecek.” (Müslim, Zekat: 35; Tirmizî, Zekat: 38)
2538- Abdullah b.
Ömer (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Dilencilik
yaparak geçinen kimseler kıyamet günü yüzlerinde et olmadığı halde geleceklerdir.” (Müslim, Zekat: 35; Tirmizî,
Zekat: 38)
2539- Âiz b. Amr
(r.a)’den rivâyete göre, bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e geldi ve bir şeyler
istedi. Peygamber (s.a.v)’de verdi, adam ayağını eşikten atar atmaz Rasûlullah
(s.a.v) şöyle buyurdu: “Eğer
dilenmenin günahını bilseydiniz hiçbiriniz bir şeyler istemek için bir adım
bile atmazdınız.” (Sadece Nesâi rivâyet
etmiştir.)
84- İSTEYECEKSEN İYİ KİMSELERDEN İSTE
2540- İbn-ül Firâsî
(r.a) anlatıyor. Rasûlullah (s.a.v)’e: “Dilenebilir miyim?” diye sordum. “Hayır!
Çaresiz kalmışsan iyi kimselerden bir şeyler iste.” (Ebû Davud, Zekat: 28)
2541- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, ensardan bir gurup Rasûlullah (s.a.v)’den bir
şeyler istediler. O da verdi, tekrar istediler tekrar verdi. Peygamber
(s.a.v)’in yanındakiler bitinceye kadar istemeye devam ettiler. Bunun üzerine
Peygamber (s.a.v): “Bulunanı
sizden hiçbir zaman esirgemem. Ama kim iffetli davranmayı isterse Allah onu
iffetli kılar, sabır isteyene de Allah dayanma gücü verir. Hiçbir kimseye
sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir şey verilmedi.” (Ebû
Davud, Zekat: 28; Müslim, Zekat: 42)
2542- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Canım
kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizden birinizin ipini alarak
sırtında odun taşıması Allah’ın zenginlik verdiği bir kimseden bir şeyler
istemesinden daha hayırlıdır, belki de o kimse verecek veya vermeyecek.” (Müslim, Zekat: 35; Tirmizî, Zekat: 38)
86- İNSANLARDAN İSTEMENİN DEĞER VE KIYMETİ
2543- Sevban (r.a)’dan
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim bir
konuda garanti verirse ona Cennet vardır.” Ravi Yahya diyor ki: “Bu
kelime veya konu insanlardan bir şey istememektir.” (Ebû Davud, Zekat: 27; Müsned: 21388)
2544- Kabîsa b.
Muharik (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim
şöyle diyordu: “Üç kişi
dışında dilenmek (istemek) helâl
değildir; 1- Malı bir felaketle yok olan kimse ki bu kimse durumu düzelinceye
kadar yaşayabilecek kadar dilenir sonra bırakır. 2- İki kişi arasında kefil
olup büyük borç altına giren kimse ki oda borcunu bitirinceye kadar dilenir ve
bırakır. 3- Aklı başında üç kimsenin fakir ve ihtiyaç sahibi olduğuna şahitlik
ettikleri kimse de geçimini temin edecek kadar dilendikten sonra bu işe son
verir. Bunların dışındakilere dilenmek haramdır.” (Ebû Davud, Zekat: 27; Dârimi, Zekat: 37)
87- ZENGİNLİĞİN ÖLÇÜSÜ VAR MIDIR?
2545- Abdullah b.
Mes’ud (r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İhtiyacı
olmadığı halde kim isterse ve dilenirse kıyamet günü yüzü tırmalanmış veya
yüzünde et olmadığı halde gelir.” Bunun üzerine: “Ey Allah’ın Rasûlü!
Zenginliğin ölçüsü nedir?” denildi. “Elli
dirhem gümüş veya buna denk gelebilecek altına m
88- İSTEMEKTE ISRARLI DAVRANMAMAK
2546- Muaviye (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah
(s.a.v) şöyle buyurdu: “Israrla
istemeyiniz, biriniz benden hoşlanmadığım bir şeyi istemesin değilse verdiğim
şeyde bereket kalmaz.” (Müslim, Zekat: 33; Dârimi, Zekat: 17)
2547- Amr b. Şuayb
(r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Kim kırk
dirhemi varken dilenirse o kimse muhtaç olmadığı halde dilenmiş olur.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
2548- Ebu Said el
Hudrî (r.a) babasından naklederek şöyle diyor: “Annem, beni Rasûlullah
(s.a.v)’e göndermişti. Yanına vardım ve oturdum beni karşıladı ve şöyle
buyurdu: “Kim
başkalarına muhtaç olmak istemezse Allah o kimseyi, kimseye muhtaç etmez. İffetli
kalmak isteyeni de Allah iffetli kılar. Kim ihtiyacına yetecek biçimde bir
yaşantı isterse Allah ta onu kimseye muhtaç etmez. Kırk dirhemi olduğu halde
kim dilenirse o ihtiyacı olmadığı halde dilenmiş olur.” Bunun üzerine
ben kendi kendime: Benim yakutî devem kırk dirhemden daha fazla eder dedim ve
döndüm bir şey istemedim. (Ebû Davud, Zekat: 28;
Müsned: 10566)
90- İSTEMEK KİME HELAL DEĞİLDİR?
2549- Ata b. Yesar
(r.a), Esed oğullarından bir adamdan naklederek şöyle diyor: Ben ve ailem Baki-ul
Gargad’e yerleştik. Ailem bana dedi ki Rasûlullah (s.a.v)’e git ve yiyecek bir
şeyler iste. Ben de gittim, yanında bir şeyler isteyen biri vardı. Rasûlullah
(s.a.v)’de ona şöyle diyordu: “Sana
verecek bir şeyim yok” adam kızgın vaziyette döndü o sırada şöyle
söylüyordu: “Yemin ederim ki istediğin kimselere veriyorsun” Rasûlullah
(s.a.v)’de: “Verecek
bir şeyim olmadığından dolayı o bana kızıyor. Birinizin kırk dirhemi ve ona
denk bir malı varsa ve bir şeyler isterse bu kimse muhtaç olmadığı halde
istiyor demektir” buyurdu. Esedli adam anlatmasını şöyle sürdürdü:
“Bunun üzerine ben kendi kendime benim bol sütlü bir devem var, bu devem kırk
dirhemden fazla eder dedim ve hiçbir şey istemeden geri döndüm. Bu olaydan
sonra Peygamber (s.a.v)’e arpa ve kuru üzüm getirildi de Allah katında zengin
sayılıncaya kadar bu gelenleri bizim aramızda taksim etmişti.” (Ebû Davud, Zekat: 23; Müsned: 15815)
2550- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Zengin ve
sıhhatli güç ve kuvveti yerinde olan kimseye sadaka alması helâl değildir.” (Müsned: 8700)
91- ZENGİN VE KAZANMAYA GÜCÜ YETENİN
SADAKADA HAKKI YOKTUR
2551- Ubeydullah b.
Adiy b. Hıyar (r.a) iki kişinin kendisine şunları naklettiklerini söylüyor. Bu
iki kişi Rasûlullah (s.a.v)’e sadaka istemek için gelmişler. Rasûlullah (s.a.v)
bu iki kişiye gözlerini kaldırıp bir bakmış (Ravi Muhammed diyor ki) onlara
baktı ve onları güçlü kuvvetli gördü ve şöyle buyurdu: “Dilerseniz
vereyim ama o sadaka malında zengin ve kazanmaya güç yetirebilenin hakkı yoktur.”
(Ebû Davud, Zekat: 23; Müsned: 17291)
92- DAR DURUMDA OLAN DİLENEBİLİR
(İSTEYEBİLİR)
2552- Semure b.
Cündüp (r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dilenmek
tırmalatmak demektir. Dilenmek sûretiyle kişi yüzünü tırmalattırır. Dileyen
dilencilik yaparak yüzünü tırmalattırır dileyen de tırmalatmaz. Ancak kişinin
yetkili makamdan bir şey istemesi veya gerçek darda kalanın istemesi böyle
değildir.” (Ebû Davud, Zekat: 23)
93- GERÇEK İHTİYAÇ SAHİBİ BİR ŞEYLER
İSTEYEBİLİR
2553- Semure b.
Cündüp (r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dilenmek
yüzü tırmalatmak demektir. Kişi dilenip istemek sûretiyle yüzünü tırmalatmış
olur, ancak kişinin devletten bir şeyler istemesi veya çaresiz kalan birinin
dilenmesi bu anlamda değildir.” (Ebû
Davud, Zekat: 23)
2554- Hakîm b.
Hızam (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den istedim
verdi, tekrar istedim yine verdi, yine istedim yine verdi ve şöyle buyurdu: “Ey Hakîm,
bu dünya malı tatlı ve çekicidir. Kim onu gönül hoşluğu ile alırsa o mal
bereketlenir. Kimde onu açgözlülükle ve ihtirasla alırsa bereketi kaybolur.
Böyle kimseler yiyip yiyip de doymayan kimseler gibidir.Veren el alan elden
üstündür.” (Müslim,
Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 20)
2555- Yine Hakîm b.
Hızam (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v)’den bir şeyler istedim verdi, sonra
yine istedim tekrar verdi, tekrar istedim tekrar verdi sonra da şöyle buyurdu: “Ey Hakim
Bu dünya malı tatlı ve çekicidir. Kim onu cömertçe ve tok gözlülükle alırsa, o
mal o kimse için bereketlendirilir. Kim de onu açgözlülükle ve ihtirasla alırsa
bereketi kalmaz. Böyleler yiyip yiyip de doymayan kimse gibidir. Veren el alan
elden üstündür.” (Müslim, Zekat: 32;
Dârimi, Zekat: 20)
2556- Yine Hakîm b.
Hızam (r.a)’den aktarıldığına göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v)’den bir
şeyler istedim verdi, sonra yine istedim yine verdi sonra da şöyle buyurdu: “Ey Hakim!
Bu dünya malı tatlıdır. Kim cömertçe ve tok gözlülükle alırsa bereketlenir.
Kimde açgözlü olarak ve hırsla alırsa bereketi kalmaz. Böyle kimseler yiyip
yiyip de doymayan kimse gibidir. Veren el alan elden üstündür.” Hakim
diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki
bundan sonra ölünceye kadar kimseye el açmayacağım.” (Müslim, Zekat: 32; Dârimi, Zekat: 20)
94- İSTEMEDEN VERİLİRSE AL YE VEYA TASADDUK
ET
2557- İbn’üs Saidi
el M
2558- Abdullah b.
Sa’dî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Şam’dan gelip Ömer b. Hattab’ın
yanına çıktım. Bana: Haberin yok mu? Görevlendirilip Müslümanların bir işini
yaptığın zaman bir ücret verilir sen onu kabul etmiyormuşsun dedi. Ben de evet
benim atlarım, kölelerim var ve ben bolluk içinde birisiyim dolayısıyla
yaptığım görevin ücreti Müslümanlara sadaka olsun dedim. Ömer de şöyle anlattı.
Ben de senin gibi istememiştim fakat Rasûlullah (s.a.v) bana bu ücreti verdi.
Ben bunu benden daha fakir olanlara veriniz demiştim. Yine bir seferinde böyle
bir ücret vermişti. Ben de benden daha fazla ihtiyaç sahibi olanlara veriniz
dedim, bunun üzerine şöyle buyurdu: “İstemediğin
halde Allah tarafından sana verilen bu malı aç gözlü olmadan al ve kabul et,
istersen kendin ondan istifade et istersen de tasadduk et. Verilmeyende de
gözün kalmasın.” (Müslim, Zekat: 37; Ebû
Davud, Zekat: 28)
2559- Yine Abdullah
b. Sa’dî (r.a)’nin haber verdiğine göre kendisi H
2560- Abdullah b.
Sa’dî (r.a)’nin haber verdiğine göre bizzat kendisi Ömer’in h
2561- Abdullah b.
Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam Ömer’den işittim şöyle
diyordu: Rasûlullah (s.a.v) bana bazı şeyler veriyordu da ben: Benden daha
fakir olanlara vermesini istiyordum. Bir seferinde tekrar bir mal vermişti de
ben: “Benden daha fakir birine veriniz” demiştim. Bunun üzerine şöyle
buyurdular: “Al onu
kendine mal et ondan sonra tasadduk edersin. Bu mal sana açgözlülük ettiğin
için veya istediğinden dolayı verilmedi ki; al onu verilmeyen mallarda da gözün
kalmasın.” (Müslim,
Zekat: 37; Ebû Davud, Zekat: 27)
95- EHLİ BEYTE ZEKAT TOPLAMA GÖREVİ VERİLİR
Mİ?
2562- Rabia b.
Haris (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Haris’in torunu Abdulmutt
96- BİR KAVMİN YEĞENLERİ KENDİLERİNDEN SAYILIR
2563- Şube (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu İyas Muaviye b. Kurre’ye şöyle dedim: “Enes
b. M
2564- Enes b. M
97- BİR TOPLUMUN AZADLI KÖLESİ ONLARDAN
SAYILIR
2565- İbn ebi Rafi (r.a),
babasından naklettiğine göre, Rasûlullah (s.a.v) Mahzumoğullarından bir kimseyi
sadaka toplamakla görevlendirdi. Ebu Rafi‘de onunla birlikte gitmek istedi.
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bizim
sadaka almamız helâl değildir. Bir kavmin azadlı kölesi onlardan sayılır.”
(Sende bizim azadlı kölemizsin.) (Tirmizî,
Zekat: 25; Müslim, Zekat: 50)
98- RASÛLULLAH (S.A.V) ‘A ZEKAT HELAL
DEĞİLDİR
2566- Behz b. Hakim
(r.a), babasından ve dedesinden aktararak şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’e bir
şey getirildiğinde: “Bu
hediye mi? yoksa zekat mı?” diye sorardı. Zekat denirse yemezdi hediye
denirse elini uzatırdı. (Tirmizî, Zekat: 25;
Müslim, Zekat: 50)
99- ZEKAT EL DEĞİŞTİRİRSE ZEKAT ÖZELLİĞİ
KALMAZ
2567- Esved (r.a)
Aişe’den naklediyor. Aişe Berire’yi satın alıp azâd etmek istedi. Berire’nin
sahipleri velâ hakkının kendilerine ait olmasını istediler. Aişe durumu
Peygamber (s.a.v)’e anlattı. Peygamber (s.a.v) efendimiz de: “Onu satın
al ve azâd et çünkü velâ hakkı (akrabalık bağı) azâd edene
aittir” buyurdu. Böylece
Berire satın alınınca serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra Rasûlullah (s.a.v)’e
bir miktar et getirildi ve bu Berire’ye sadaka (zekat) olarak verilen ettendir
denilince, Rasûlullah (s.a.v): “Bu et ona
sadakadır fakat bize Berire’nin hediyesidir. Onun kocası da zaten hürdü” buyurdu.
(Tirmizî, Zekat: 25; Müslim, Zekat: 50)
100- VERİLEN SADAKA GERİ SATIN ALINABİLİR
Mİ?
2568- Zeyd b. Eslem
(r.a), babasından naklederek şöyle diyor: Ömer’den işittim şöyle diyordu:
“Allah yolunda kullanılması için bir kısrak tasadduk etmiştim, adam atı
kullanamamıştı. Ben de onu ondan para ile satın almak istedim ve ucuzca
satacağını da tahmin etmiştim. Durumu Rasûlullah (s.a.v)’e sordum. O da şöyle
buyurdu: “Onu satın
alma! Ona onu para ile satmış olsaydın belki olurdu. Fakat şimdi olmaz. Çünkü
verdiği sadakasından dönen kustuğunu yiyen köpek gibidir.” (Tirmizî, Zekat: 32; Ebû Davud, Zekat: 9)
2569- Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Allah yolunda kullanılması için bir at
tasadduk etmiştim. Onun satıldığını gördüm, onu satın almak istedim. Peygamber
(s.a.v) bana: “Sadakandan
dönme” buyurdu. (Tirmizî, Zekat: 32; Ebû
Davud, Zekat: 9)
2570- Abdullah b.
Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle anlatmıştır: Ömer, Allah yolunda
kullanılması için bir at tasadduk etmişti. Sonradan onun satışa çıkarıldığını
gördü, onu satın almak istedi ve Rasûlullah (s.a.v)’e gelip bu konuda ne
yapması gerektiğini sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de “Sadakana
geri dönme” buyurdu. (Tirmizî, Zekat: 32;
Ebû Davud, Zekat: 9)
2571- Said b.
Müseyyeb (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): “Attab b.
Esid’e yaş hurmanın zekatının kuru hurmadan verildiği gibi yaş üzümün miktarını
da tayin edip zekatının kuru üzümden verilebileceğini emretti.” (Tirmizî, Zekat: 17; Ebû Davud, Zekat: 13)