3- ALLAH
YOLUNDA BİRÇOK SEFER ÖLÜMÜ İSTEMEK
4- SAVAŞA
KATILANLARIN KATILMAYANLARA ÜSTÜNLÜKLERİ
5- ANNE VE
BABASI SAĞ OLUP ONLARA BAKACAK KİMSE SAVAŞA KATILMAMALI MI?
6- ANNESİ SAĞ
OLUP BAKIMA MUHTAÇ İSE NE OLACAK?
7- ALLAH
YOLUNDA MAL VE CANLA CİHADIN DEĞERİ
8- ALLAH
YOLUNDA BİNİTSİZ YAYA OLARAK CİHAD EDENİN KIYMETİ
9- ALLAH
YOLUNDA TOZLANAN AYAKLARIN SEVABI
10- ALLAH
YOLUNDA UYKUSUZ KALAN GÖZÜN SEVABI
11- SABAH
AKŞAM ALLAH YOLUNDA HAREKET ETMEK
12- ALLAH’IN
YARDIM EDECEĞİ ÜÇ KİŞİ KİMLERDİR?
13- ALLAH’IN
ELÇİLERİ KİMLERDİR
14- ALLAH
KİMİ GARANTİ ALTINA ALMIŞTIR?
15- SAVAŞAN
MÜFREZELERİN SEVABI
16- ALLAH
YOLUNDA SAVAŞAN KİMSENİN ÖRNEĞİ NASILDIR?
17- CİHADA
DENK OLAN AMEL HANGİSİDİR?
18- ALLAH
YOLUNDA CİHAD ETMENİN DE DERECELERİ VAR MIDIR?
19- MÜSLÜMAN
OLUP HİCRET VE CİHAD EDENİN DURUMU
20- ALLAH
YOLUNDA ÇİFT SADAKA VERENİN SEVABI
21- SAVAŞ NE
MAKSATLARLA YAPILIR?
22- SAVAŞTAKİ
NİYETLER BİR GÜN AÇIĞA ÇIKACAKTIR
23- SAVAŞTA
DA NİYET EDİLEN ŞEY NE İSE O ELDE EDİLİR
24- ŞÖHRET VE
BİR ÜCRET İÇİN DE SAVAŞILIR MI?
25- ALLAH
YOLUNDA ÇOK KISA SÜRE SAVAŞMANIN SEVABI
26- ALLAH
YOLUNDA OK ATMANIN SEVABI
27- ALLAH
YOLUNDA YARA ALAN KİMSENİN DURUMU
29- KİŞİ
KENDİ SİLAHIYLA DA ÖLEBİLİR Mİ?
30- ALLAH
YOLUNDA ŞEHİD OLMAK TEMENNİ EDİLMELİ Mİ?
31- ALLAH
YOLUNDA ÖLEN KİMSENİN SEVABI
32- BORÇLU
KİMSE ŞEHİD DÜŞERSE NE OLUR?
33- HER ÖLEN
DÜNYAYA TEKRAR DÖNMEYİ İSTER Mİ?
34-
CENNETLİKLER NEYİ TEMENNİ EDERLER?
35- ŞEHİD
OLAN NE KADAR ACI DUYAR?
37- ÖLEN DE
ÖLDÜREN DE CENNETTEDİR
38- ÖLEN DE
ÖLDÜRENDE NASIL CENNETTE OLABİLİR?
39- İSLÂM
ORDUSUNDA NÖBET TUTMANIN KIYMETİ
42- TÜRKLER
VE HABEŞLİLERLE SAVAŞ
43- ZAYIFLAR
YÜZÜNDEN RIZIKLANIYORUZ
44- SAVAŞA
GİDEN MÜCAHİDİN TECHİZATLANDIRILMASI
45- ALLAH’IN
DİNİNİ YERYÜZÜNE HÂKİM KILMAK İÇİN HARCAMA YAPMAK
47- SAVAŞA
KATILAN MÜCAHİDLERİN HANIMLARINA SAYGILI OLMAK
48- SAVAŞA
GİDENLERİN AİLE VE ÇOCUKLARINA BAKMAYANLAR
3035- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v) Mekke’den
çıkarılınca, Ebu Bekir şöyle dedi: “Müşrikler kendilerine gönderilen Peygamberi
Mekke’den çıkardılar. Biz, Allah için varız ve dönüp dolaşıp O’na varacağız ama
onlar mutlaka helak olacaklar.” Bunun üzerine hac sûresi 39. ayeti nazil oldu: “Kendileriyle
savaşa girişen mü’minlere zulme uğramalarından dolayı savaş izni verildi. Şüphesiz
Allah, o mü’minlere yardım ulaştıracak güçtedir.” Ebu Bekir diyor ki: “Bu
ayet nazil olunca ileride mutlaka bir savaş olacağını anladım.” İbn Abbas diyor
ki: “Savaş hakkında ilk inen ayet budur.” (Bkz. 15/94, 16/125, 2/191, 9/5,
2/244) (Tirmizî, Tefsirül Kur’an: 23)
3036- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) Mekke’de iken Abdurrahman b. Avf ve
bazı kimseler Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek; “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz müşrik
iken daha fazla itibar görüyorduk; iman edince küçük düştük, zelil olduk” (bu
yüzden bize savaş için izin ver) dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Ben affetmekle
emrolundum, bu sebeple onlarla savaşmayın. Allah sizi Medine’ye hicret
ettirdikten sonra bize savaşmayı emretti fakat Müslümanlar savaştan çekindiler.
Bunun üzerine Allah: Nisâ sûresi 77. ayetini indirdi: “Kendilerine ellerinizi
savaştan çekin, namazlarınıza dikkatli ve devamlı olun, zekatınızı verin,
denilenlerden haberin yok mu?” Ama onlara Allah yolunda savaşmaları emredilince
bazısı Allah’tan korkması gerektiği gibi hatta daha da büyük bir korkuyla
insanlardan korkmaya başlar ve: “Ey Rabbimiz! Neden bize savaşmayı emrettin?
Keşke bize biraz mühlet verseydin” derler deki: “Bu dünyanın keyfi ve rahatlığı
çok kısadır. Ama ahiret, yolunu Allah ile bulanlar için en hayırlısıdır. Çünkü
hiçbiriniz kıl kadar bile haksızlığa uğramayacaksınız.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3037- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ben
cevami-ul kelim = az kelimelerle çok mana ifade eden bir konuşma tarzı ile veya
Kur’an ile gönderildim. Allah, düşmanların kalbine korku salarak bana yardım
etti. Bir defasında ben uyuyordum; yeryüzü hazinelerinin anahtarları getirildi
ve elime verildi.” Ebu Hüreyre dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v) ahirete
göçtü gitti siz hala dünyalık toplamakla meşgulsünüz.” (Buhârî, Cihad: ve Siyer: 121; Müslim, Salatül Müsafirin: 34)
3038- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Cevami-ul
Kelim = Az sözle çok şey ifade edecek bir konuşma tarzı ile veya Kur’an ile
gönderildim. Allah düşmanların kalbine korku salarak bana yardım etti. Bir
keresinde ben uyuyordum; yer yüzü hazinelerinin anahtarları getirilip avucuma
konuldu.” Ebu Hüreyre diyor ki: “Rasûlullah (s.a.v), ahirete göçtü gitti
siz hala dünyalık peşinde koşturup durmaktasınız.” (Buhârî,
Cihad: ve Siyer: 121; Müslim, Salatül Müsafirin: 34)
3039- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Lâ ilâhe
illallah” deyinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Kim “Lâ ilâhe
illallah” deyip iman ederse, malını ve canını benden kurtarmış olur. Ancak
Allah’ın yasalarına göre yapıp yapmayacağı şeylerden dolayı hesabını Allah
görecektir.” (Buhârî, Zekat: 1; Tirmizî,
İman: 1)
3040- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) vefat edince Ebu Bekir h
3041- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) vefat edince Ebu Bekir onun
yerine geçti. Zekat vermemek için Araplardan bir kısmı dinden dönerek irtidat edip
kafir oldular. Ebu Bekir de onlara savaş açacağını söyleyince Ömer şöyle dedi: “Ey
Ebu Bekir! Onlarla nasıl savaşabiliriz?” Rasûlullah (s.a.v) şöyle dememiş
miydi: “İnsanlarla “Lâ ilâhe illallah” deyinceye kadar onlarla savaş etmekle
emrolundum. Kim, “Lâ ilâhe illallah” derse, o kimse malını ve canını benden
kurtarmış olur. Ancak Allah’ın yasalarına göre yapıp yapmayacağı şeylerden
dolayı insanların hesabını Allah görecektir.” (Tirmizî,
İman: 1; Buhârî, Zekat: 1)
3042- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Bekir mürtedlerle savaşmak için ordu
toplayınca Ömer dedi ki: “Ey Ebu Bekir! Bu İnsanlarla nasıl savaşabiliriz?
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuyor mu: “İnsanlarla “Lâ ilâhe illallah”
deyinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Kim “Lâ ilâhe illallah” derse,
o kimse malını ve canını Benden kurtarmış olur. Ancak Allah’ın yasalarına göre
yapıp yapmayacağı şeylerden dolayı insanların hesabını Allah görecektir” Bunun
üzerine Ebu Bekir şöyle dedi: “Namazla zekatı birbirinden ayıranlarla mutlaka
savaşacağım çünkü zekat, malî bir yükümlülüktür. Vallahi Rasûlullah (s.a.v)’e
zekat olarak verdikleri bir dişi oğlağı bana vermezlerse, bundan dolayı onlarla
mutlaka savaşacağım. Ömer dedi ki: Vallahi anladım ki h
3043- Enes b. M
3044- Ebu Hüreyre (r.a)’den
haber verildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanlarla
“Lâ ilâhe illallah” deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim, o sözü söylerse,
malını ve canını benden kurtarmış olur. Ancak Allah’ın yasalarına göre yapıp
yapmayacağı şeylerden dolayı insanların hesaplarını Allah görecektir.” (Tirmizî, İman: 1; Buhârî, Zekat: 1)
3045- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Müşriklere
karşı mallarınızla, ellerinizle ve dillerinizle gayret edip savaşın.” (Dârimi, Cihad: 38; Ebû Davud, Cihad: 4)
3046- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim
savaşmadan ve savaş için niyetlenmeden ölürse münafık gibi ölür.” (Çünkü
o münafıklar ne savaşa çıkmak isterler ne de savaş için hazırlık yaparlardı.) (Dârimi, Cihad: 38; Ebû Davud, Cihad: 4)
3- ALLAH YOLUNDA BİRÇOK SEFER ÖLÜMÜ İSTEMEK
3047- Ebu Hüreyre (r.a)
Rasûlullah (s.a.v)’den şöyle işittiğini haber vermiştir. “Canım
kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki: Benden ayrı kalmaya razı olmayan
mü’minler olmasaydı ve ben de onlara fazla yük olacağını bilmeseydim, Allah
yolunda yapılacak hiçbir savaş ve seriyyeden geri kalmazdım. Canım kudret
elinde olan Allah’a yemin olsun ki; Allah yolunda ölüp tekrar dirilmeyi tekrar
ölüp tekrar dirilmeyi tekrar ölüp tekrar dirilmeyi ve tekrar ölmeyi çok
isterdim.” (Buhârî, Cihad ve Siyer: 7;
Müslim, İmara: 28)
4- SAVAŞA KATILANLARIN KATILMAYANLARA
ÜSTÜNLÜKLERİ
3048- Sehl b. Sa’d
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Mervan b. Hakem’in bir cemaatle
birlikte oturduğunu görünce ben de varıp yanına oturdum. Mervan bize Zeyd b.
Sabitin anlattığı şu hadisi aktardı: Rasûlullah (s.a.v)’e Nisâ sûresi 95. ayeti:
“Bir
mazeretleri olmaksızın mücadeleden kaçınan mü’minler ile Allah yolunda
mallarıyla canlarıyla çaba gösterenler bir olamazlar…” nazil olup onu
bana yazdırırken gözleri görmeyen a’ma ümmü Mektum çıkageldi ve: “Ey Allah’ın
Rasûlü! Gücüm yetseydi ben de cihada çıkardım” dedi. Bunun üzerine tekrar vahiy
geldi. Rasûlullah (s.a.v)’in dizi benim dizime dokunuyordu vahiy gelmesiyle
öyle bir ağırlık çöktü ki dizlerim kırılacak sandım sonra vahiy bitti ve her
şey eski duruma döndü. Ve: “Bir
mazeretleri olmaksızın” bölümü nazil oldu. (Buhârî,
Tefsir: 91; Tirmizî, Tefsirül Kur’an: 5)
3049- Sehl b. Sa’d
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Mervan’ın mescidde oturduğunu gördüm,
vardım yanına ben de oturdum. Mervan bize Zeyd b. Sabit’in aktardığı şu olayı
anlattı: Rasûlullah (s.a.v), Zeyd b. Sabit’e yeni nazil olan Nisâ sûresi 95.
ayetini yazdırıyordu. Bu arada Ümmü Mektum geldi. Ben ayeti yazıyordum ve şöyle
dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Cihad yapmaya gücüm yetse mutlaka cihad ederdim. Kendisi
gözleri görmeyen a’ma birisiydi. Bu esnada Allah, Rasûlüne tekrar vahyetti. O
sırada dizi benim dizimin üstündeydi, Rasûlullah (s.a.v)’in dizi o derece
ağırlaştı ki dizim kırılacak sandım sonra bu durum geçti, vahiy gelmesi
bitmişti. Allah bu anda: “Bir
mazeretleri olmaksızın” bölümünü indirmişti. (Buhârî, Tefsir: 91; Tirmizî, Tefsirül Kur’an: 5)
3050- Bera
(r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) mâna olarak şöyle söyledi: “Bir levha
ve kürek kemiği getirin nazil olan şu ayeti yazın: (Nisâ 95) O anda; Amr
b. Ümmü Mektum, Rasûlullah (s.a.v)’in arkasındaydı ve: “Benim için izin var mı?”
Diye sordu. Bunun üzerine ayetin “Bir
mazeretleri olmaksızın” bölümü indirildi. (Buhârî,
Tefsir: 91; Tirmizî, Tefsirül Kur’an: 5)
3051- Bera
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Nisâ sûresi 95. ayeti nazil olduğunda a’ma
olan Ümmü Mektum, Rasûlullah (s.a.v)’in yanına gelmişti. Ve: “Ey Allah’ın
Rasûlü! Benim durumum ne olacak? Ben a’mayım” demişti. Çok geçmeden “Bir
mazeretleri olmaksızın” bölümü nazil oldu. (Tirmizî,
Tefsirül Kur’an: 5; Buhârî, Tefsir: 91)
5- ANNE VE BABASI SAĞ OLUP ONLARA BAKACAK
KİMSE SAVAŞA KATILMAMALI MI?
3052- Abdullah b.
Amr (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kimse Rasûlullah (s.a.v)’e
gelip, cihada katılmak için Peygamber (s.a.v)’den izin istemişti. Rasûlullah
(s.a.v)’de: “Anne ve
baban sağ mıdır?” Diye sordu. O da: “Evet” deyince: “O
ikisinin rızasını kazanma yolunda gayret et” buyurdu. (Buhârî, Cihad ve Siyer: 137; Tirmizî, Cihad: 2)
6- ANNESİ SAĞ OLUP BAKIMA MUHTAÇ İSE NE
OLACAK?
3053- Muaviye b.
Cahime es Selemî (r.a), Peygamber (s.a.v)’e gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Savaşa
katılmak istiyorum, bu işi sizinle istişare etmeye geldim” dedi. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v): “Annen sağ
mıdır?” Diye sordu. O da: “Evet” deyince: “Öyleyse
annene hizmet et çünkü Cennet onların ayakları altındadır.” (İbn Mâce, Cihad: 12)
7- ALLAH YOLUNDA MAL VE CANLA CİHADIN DEĞERİ
3054- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek: “Ey
Allah’ın Rasûlü! İnsanların en hayırlısı kimdir?” Diye sordu. Rasûlullah
(s.a.v)’de: “Mal ve
canıyla Allah yolunda savaşandır” buyurdu. Adam: “Sonra kimdir?” Diye
sorunca; Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kenar ve
kıyı semtlere kaçıp kendi şerrinden insanları koruyan ve gereği şekilde Allah’a
kulluk yapan kimsedir” buyurdu. (Buhârî,
Cihad ve Siyer: 2; Tirmizî, Fedailül Cihad: 24)
8- ALLAH YOLUNDA BİNİTSİZ YAYA OLARAK CİHAD
EDENİN KIYMETİ
3055- Ebu Said el
Hudri (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Tebük savaşı olduğu yıl
Rasûlullah (s.a.v), sırtını devesine dayayıp insanlara bir konuşma yaparak
şöyle buyurdu: “Size
insanların en hayırlısı ile en şerlisini haber vereyim mi? En hayırlı kimse
ölünceye kadar atının veya devesinin sırtında veya yaya olarak Allah yolunda
gayret eden kimsedir. En şerli kimse ise; Allah’ın Kitab’ını okuyup da
gerekenleri yerine getirmeyen kimsedir.” (Müsned:
11124)
3056- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: “Allah’ın
azabından korkarak gözyaşı döken bir kimseyi süt memeye tekrar girinceye kadar Cehennem
ateşi yakmaz. Allah yolunda savaşan kimsenin çıkardığı toz ile Cehennem
ateşinin dumanı Müslüman bir kişinin burnunda asla bir araya gelmez.” (Tirmizî, Fedailül Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8)
3057- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın
azabından korkarak gözyaşı döken bir kimse süt memeye tekrar girinceye kadar
ateş o kimseyi yakmaz. Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim kılmak için gayret eden
kimsenin çıkardığı toz ile Cehennem dumanı bir araya gelmez.” (Tirmizî, Fedailül Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8)
3058- Yine Ebu Hüreyre
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir
kafiri öldürüp sonra da Müslümanca yaşamaya devam edip, Müslümanca ölen kimse;
o kafirle beraber Cehennemde olmaz. Allah yolunda gayret ederken çıkarılan toz
ile Cehennem ateşi bir araya toplanmaz. Kulun kalbinde iman ile hased bir arada
olamaz.” (Tirmizî, Fedailül Cihad: 8;
Dârimi, Cihad: 8)
3059- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah
yolunda gayret ederken çıkarılan toz ile Cehennem dumanı bir kulda asla
birleşmez. İman ile cimrilik mü’min bir kimsenin kalbinde asla birleşmez.” (Tirmizî, Fedailül Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8)
3060- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah
yolunda gösterilen her türlü çabadan dolayı çıkarılan toz ile Cehennem dumanı
bir kulun yüzünde asla bir araya gelemez. İman ile cimrilikte bir kulun
kalbinde asla bir araya gelemez.” (Tirmizî,
Fedailül Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8)
3061- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah
yolunda gösterilen her türlü çabadan dolayı çıkarılan toz ile Cehennem dumanı
mü’min bir kul üzerinde bir arada olamaz. İman ve cimrilik bir mü’minin
kalbinde asla bir araya gelemez.” (Tirmizî,
Fedailül Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8)
3062- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın
dini yeryüzünde hâkim olsun için gösterilen çabadan dolayı çıkarılan toz ile Cehennem
dumanı hiçbir şekilde bir mü’min üzerinde bir araya gelemez.” (Tirmizî, Fedailül Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8)
3063- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın
dini yolunda sarfedilen çabadan dolayı çıkarılan toz ile Cehennem dumanı bir
Müslüman’ın burnunda birleşmez. Yine bir Müslüman’ın kalbinde iman ve cimrilik
bir arada bulunamaz.” (Tirmizî, Fedailül
Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8)
3064- Yine Ebu Hüreyre
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Allah
Müslüman bir kimse üzerinde kendi yolunda çalışırken çıkarılan toz ile Cehennem
dumanını birleştirmez. Yine Allah Müslüman bir kimsenin kalbinde imanla
birlikte her türlü cimriliği de bir araya getirmez.” (Tirmizî, Fedailül Cihad: 8; Dârimi, Cihad: 8)
9- ALLAH YOLUNDA TOZLANAN AYAKLARIN SEVABI
3065- Yezid b. Ebu
Meryem (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben, Cuma namazına giderken
Abaye b. Rafi’ bana yetişti ve şöyle dedi: “Müjdeler sana! Senin attığın şu
adımlar Allah yolundadır. Ebu Abs’ten duydum şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Kimin
ayakları Allah yolunda tozlanırsa onu yakmak ateşe haramdır.” (Tirmizî, Cihad: 7; Buhârî, Cihad ve Siyer: 17)
10- ALLAH YOLUNDA UYKUSUZ KALAN GÖZÜN SEVABI
3066- Ebu Reyhane
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle
diyordu: “Allah
yolunda uykusuz kalan göze ateş haram kılınmıştır.” (Dârimi, Cihad: 11; Müsned: 16581)
11- SABAH AKŞA
3067- Sehl b. Sa’d
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sabah
erken vakitlerde ve akşamleyin Allah yolunda gayret edip çaba göstermek dünya
ve içindekilerden daha hayırlıdır.” (Buhârî,
Cihad ve Siyer: 5; Müslim, Imara: 30)
12- ALLAH’IN YARDIM EDECEĞİ ÜÇ KİŞİ
KİMLERDİR?
3068- Ebu Eyyub el
Ensari (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sabahleyin
veya akşamleyin Allah yolunda gayret için atılan her bir adım güneşin doğup
battığı bir günde yapılacak her şeyden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Cihad ve Siyer: 5; Müsned: 22483)
3069- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Üç kişi
vardır ki Allah onlara mutlaka yardım eder. Allah yolunda savaşan kimse kötü
yollardan sakınıp iffetli olabilmek için evlenen kimse ve borcunu ödemek ve
kölelikten kurtulmak için efendisiyle sözleşme yapan köle.” (Tirmizî, Fedailül Cihad: 20; Buhârî, Cihad ve Siyer:
5)
13- ALLAH’IN ELÇİLERİ KİMLERDİR
3070- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah’ın
elçileri üçtür: Gaziler, hacılar ve umreye gidenler.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
14- ALLAH KİMİ GARANTİ ALTINA ALMIŞTIR?
3071- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah
kendi rızası için kendi yolunda gayret edeni ve kendi dinini tasdik edeni Cennete
sokacağını ve dünyada da elde edeceği sevap ve ganimetle evine döndüreceğini
vaad etmiştir.” (İbn Mâce, Cihad: 1;
Muvatta', Cihad: 1)
3072- Yine Ebu Hüreyre
(r.a) Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle dediğini duymuştur: “Allah
kendi yolunda iman üzere çıkan ve Allah yolunda gayret eden kimse Cennete girinceye
kadar -ister savaşta şehid olsun isterse vefat ederek ölsün- Allah’ın garantisi
altındadır veya o kimse elde edeceği sevap ve ganimetlerle evine dönünceye kadar
yine Allah’ın himaye ve garantisi altındadır.” (İbn Mâce, Cihad: 1; Muvatta', Cihad: 1)
3073- Ebu Hüreyre (r.a)
Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle söylediğini işitmiştir: “Allah
yolunda gerekli çabayı gösteren kişi -Allah daha iyi bilir- gündüzleri
oruç tutup geceleri ibadet eden kimse gibi sevap kazanır. Allah kendi yolunda
gayret eden mücahidin ruhunu alıp Cennete koymayı garanti eder veya elde
edeceği sevap ve ganimetlerle evine sağ Sâlim döndürmeyi garanti eder. (İbn Mâce, Cihad: 1; Muvatta', Cihad: 1)
15- SAVAŞAN MÜFREZELERİN SEVABI
3074- Abdullah b.
Amr (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim
şöyle diyordu: “Allah
yolunda savaşan müfrezeler bir ganimet elde ederlerse, üçte iki mükafatlarını
bu dünyada almış olurlar üçte biri ahirette kalır. Hiçbir ganimet elde
edemezlerse mükafatlarının tamamı ahirete kalır.” (Müslim, Imara: 44; Ebû Davud, Cihad: 13)
3075- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) Rabbinden naklederek şöyle buyurdu:
“Kullarımdan
herhangi birisi Allah yolunda sırf benim rızamı kazanmak için çaba sarf ederse,
onu sağ Sâlim geri çevirmek istersem elde edeceği ganimet ve sevapla evine geri
döndürürüm veya şehid edip ruhunu kabzedersem affederek rahmetime alacağımı
garanti ederim.” (Müsned: 5705)
16- ALLAH YOLUNDA SAVAŞAN KİMSENİN ÖRNEĞİ
NASILDIR?
3076- Ebu Hüreyre (r.a)
Rasûlullah (s.a.v)’den şöyle işitmiştir: “Allah
yolunda gayret gösteren mücahidin örneği -Allah daha iyi bilir- gündüzlerini
oruçla, gecelerini huşu ile ruku ve secdeler yaparak namaz kılan kimse
gibidir.” (İbn Mâce, Cihad: 1; Muvatta', Cihad:
1)
17- CİHADA DENK OLAN AMEL HANGİSİDİR?
3077- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek: “Cihada
denk olabilecek bir işi bana söyler misin?” dedi. Rasûlullah (s.a.v)’de:
“Ona
denk bir kulluk bulamıyorum ama gücün yeter mi şuna: Mücahid savaş için
çıktığında cihaddan dönünceye kadar mescide girip hiç usanıp bıkmaksızın ve
bırakmaksızın namaz kılmaya ve hiç iftar etmeksizin oruç tutmaya… O adam: Buna
kimin gücü yeter ki” dedi. (İbn Mâce,
Cihad: 1; Muvatta', Cihad: 1)
3078- Ebu Zer
(r.a)’den rivâyete göre, bizzat kendisi Rasûlullah (s.a.v)’e: “Hangi amel daha
hayırlıdır?” Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de şöyle buyurdu: “Allah’a
iman ve O’nun yolunda her türlü çabayı göstermektir.” (Buhârî, Itk: 2; Müslim, İman: 36)
3079- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e: “Hangi amel daha
değerlidir?” Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v): “Allah’a
imandır” buyurdu. Adam: “Sonra hangisi?” Deyince, Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ın
dini yolunda her türlü gayreti göstermektir” buyurdu. Adam: “Daha sonra
hangisidir” deyince, “Allah
tarafından kabul gören hacdır” buyurdu. (Müslim,
İman: 36; Tirmizî, Cihad: 21)
18- ALLAH YOLUNDA CİHAD ETMENİN DE
DERECELERİ VAR MIDIR?
3080- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ey Ebu
Said! Kim Rab olarak Allah’tan razı olur, din olarak ta İslâm’ı seçerse,
Peygamber olarak ta Muhammed’i kabul ederse; Cennet ona vacib olur.”
Ravi diyor ki: Ebu Said buna çok hayret etti ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Söylediğini
bana tekrar söyler misin?” Dedi. Rasûlullah (s.a.v) söylediğini tekrarladı ve
şöyle devam etti: “Bir başka
şey daha vardır ki onu yapanın derecesi Cennette yüz kat artar, her derecenin
arası da gökle yer arası gibidir.” Ebu Said: “Ey Allah’ın Rasûlü! O nedir?”
deyince Rasûlullah (s.a.v): “Allah
yolunda cihaddır. Allah yolunda cihaddır.” buyurdu. (Ebû Davud, Salat: 36; Müslim, İmara: 31)
3081- Ebu’d Derda
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim
namazını doğru dürüst ve devamlı kılarsa ve zekatını da verip Allah’a hiçbir
kimseyi ve hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse, hicret etmeyip doğduğu yerde ölse
bile Allah onu bağışlar.” Bunun üzerine biz: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bunu biz
insanlara haber versek de sevinseler olmaz mı” dedik. Rasûlullah (s.a.v) şöyle
devam etti: “Cennette
yüz derece vardır ki her bir derecenin arası yerle gök arası kadardır. Allah bu
yerleri kendi yolunda gayret gösterip çabalayan mücahidler için hazırlamıştır. Mü’minlere
zorluk vermeyeceğini bilsem ve onlar için savaş malzemesi bulabilsem ve benim
katıldığım savaşa katılmayınca üzülmeyeceklerini bir bilsem şüphesiz her
müfrezeye mutlaka katılır ve Allah yolunda ölüp dirilmeyi sonra tekrar ölmeyi
isterdim.” (Buhârî, Cihad ve Siyer: 18)
19- MÜSLÜMAN OLUP HİCRET VE CİHAD EDENİN
DURUMU
3082- Fedale b.
Ubeyd (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim
şöyle diyordu: “Örneğiniz
ve önderiniz benim. Bana iman edip, Müslüman olup hicret ederseniz Cennetin
kıyılarından ve ortasından bir ev verileceğine kefilim. Ve yine ben, bana
inanıp benim yolumda giden ve cihad edene de yine Cennetin kıyılarından ve
ortasından ve Cennetin en üst derecesinden bir köşk verileceğine kefilim. Kim
böyle bir iş yaparsa elde etmedik bir hayır bırakmamış, kaçınmadık bir şer de
bırakmamış sayılır. Nerede ölürse ölsün fark etmez.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3083- Sebre b. Ebu
Fakih (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim
şöyle diyordu: “Şeytan,
20- ALLAH YOLUNDA ÇİFT SADAKA VERENİN SEVABI
3084- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim Allah
yolunda çift çift harcamada bulunursa, Cennette o kimseye Ey Allah’ın kulu, bu
kapıdan gel, hayır ve bereketler buradadır denilir. Çok namaz kılanlar ise Cennetin
namaz kapısından, cihad edenler cihad kapısından çağrılır. Çok sadaka verenler
ise zekat kapısından çağrılır, çok oruç tutanlar ise Reyyan kapısından çağrılır”
buyurdu. Bunun üzerine Ebu Bekir: “Ey Allah’ın Peygamberi! Bir kişi bu
kapıdan hepsinden de çağrılabilir mi? Buna bir engel var mıdır?” dedi.
Rasûlullah (s.a.v)’de: “Evet
hepsinden davet olunur Senin onlardan biri olmanı ümîd ederim.” (Buhârî, Fedailül Ashab: 5; Tirmizî, Menakıb: 14)
21- SAVAŞ NE MAKSATLARLA YAPILIR?
3085- Ebu Musa el
Eş’arî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir bedevi Rasûlullah (s.a.v)’e
gelerek: “Kimisi şöhret için, kimisi ganimet elde edebilmek için kimi de
cesaretini göstermek için savaşıyor, bunlardan hangisi Allah yolundadır?” diye
sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Kim
Allah’ın dini yeryüzüne hâkim olsun diye gayret edip savaşırsa o Allah
yolundadır” buyurdu. (Tirmizî, Cihad: 15;
Müslim, Imara: 42)
22- SAVAŞTAKİ NİYETLER BİR GÜN AÇIĞA
ÇIKACAKTIR
3086-
Diğer bir kimse ise
ilim tahsil edip onu başkalarına öğreten ve Kur’an okuyan kimsedir. Kıyamet
günü o da Allah’ın huzuruna getirilir, kendisine verilen nimetler gösterilir. O
da kendisine verilen tüm nimetleri tanır. Sonra Allah, ona sorar: “Bu nimetler
karşılığında ne yaptın?” O da: “İlim öğrendim ve başkalarına da öğrettim. Senin
rızanı kazanmak için Kur’an okudum” der. Allah’ta: “Yalan söylüyorsun” der; “Sen
Diğer bir kimse de
Allah’ın kendisini bolluk içersinde ve her türlü malları verdiği bir kimsedir
ki o da Allah’ın huzuruna getirilir ve dünyadaki kendisine verilen nimetler
gösterilir ve o da onları tanır. Allah: “Bunca nimetlere karşılık ne yaptın?”
Diye sorar. O kişi de: “Senin sevdiğin her yolda malımdan harcadım der.” (Ebu
Abdurrahman der ki: “Senin sevdiğin” kelimesinden ne kastedildiğini anlayamadım.
Senin infak etmemi istediğin her yere infak ettim demiş olmalıdır.) Allah: “Yalan
söylüyorsun sen, tüm bu yaptıklarını falan adam cömerttir desinler diye
yapıyorsun ve sonunda sana böyle de söylenmiş oldu.” Sonra Allah emreder ve
yüzüstü sürünerek Cehenneme atılacaktır.” (Müslim,
Imara: 43; Tirmizî, Zühd: 17)
23- SAVAŞTA DA NİYET EDİLEN ŞEY NE İSE O
ELDE EDİLİR
3087- Yahya b.
Velid b. Ubâde b. Samit (r.a), dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlullah
(s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah
yolunda yular elde etmek için savaşan kimseye niyetindeki şey vardır.” (Dârimi, Cihad: 25; Müsned: 21669)
3088- Ubâde b.
Samit (r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim ki bir
yular kadar basit şeyler elde etmek için savaşırsa niyet ettiği şeye ulaşır.” (Dârimi, Cihad: 25; Müsned: 21669)
24- ŞÖHRET VE BİR ÜCRET İÇİN DE SAVAŞILIR
MI?
3089- Ebu Umâme el
Bâhili (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e
gelerek: “Şöhret ve ücret elde etmek için savaşan kimse hakkında ne dersin?” diye
sordu. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Onun için
hiç bir şey yoktur.” Adam sorusunu üç sefer tekrarladı. Rasûlullah
(s.a.v)’de her defasında: “Onun için
hiçbir şey yoktur” buyurdu ve şöyle devam etti: “Allah
ancak kendi rızası gözetilerek samimi bir niyetle yapılan ibadetleri kabul
eder.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
25- ALLAH YOLUNDA ÇOK KISA SÜRE SAVAŞMANIN
SEVABI
3090- Muaz b. Cebel
(r.a) şöyle anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Kim,
Allah yolunda bir süt sağımı zamanı kadar bile savaşırsa, Cennet ona vacip
olur. Kim de samimi olarak savaşmayı ister sonra da ölür ve öldürülürse ona da
şehid sevabı verilir. Kim de Allah yolunda savaşırken yara alır veya başına bir
felaket gelirse, kıyamet günü kanlar içersinde gelir. O kan zaferan renginde
olup kokusu da misk kokusu gibidir. Allah yolunda yara alanların üzerinde
şehidlik mührü bulunur.” (Dârimi, Cihad:
5; İbn Mâce, Cihad: 15)
26- ALLAH YOLUNDA OK ATMANIN SEVABI
3091-
3092- Ebu Nüceyh es
Selemî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim
şöyle diyordu: “Kim Allah
yolunda düşmana bir ok isabet ettirirse Cennette bir derece verilir.”
Ravi diyor ki: O gün düşmana on altı ok isabet ettirdim ve Rasûlullah
(s.a.v)’in şöyle dediğini de duydum: “Kim Allah
yolunda düşmana bir ok atarsa, bir köleyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap
kazanır.” (Tirmizî, Cihad: 10)
3093- Sâlim b.
Ebi’l Ca’d’ten (r.a) rivâyete göre, Şurahbil b. Sımt, Ka’b b. Mürre’ye; Ey Ka’b!
Rasûlullah (s.a.v)’den duyduğun bir hadisi bize aktar ilave ve
noksanlaştırmaktan da sakın!” Ka’b b. Mürre şöyle anlattı: Rasûlullah
(s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Kim,
Allah yolunda İslâm dini yeryüzünde hâkim olsun diye çabalar da bu uğurda
saçını ağartırsa, kıyamet günü o saçları onun için nur olur.” Yine, Ka’b
b. Mürreye, “Tekrar bir hadis anlat fakat eksiltme ve fazlalaştırma yapma”
dedim. O da şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle buyurdu: “Düşmana
ok atın, düşmana bir ok isabet ettirenin Allah derecesini yükseltir.”
İbn-ün Nehham diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! bu derecenin yüksekliği ne
kadardır?” Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “O ananın
evindeki eşik kadar değildir fakat iki derece arası yüz yıllık mesafedir”
buyurdu. (Tirmizî, Cihad: 10)
3094- Şurahbil b. Sımt (r.a)’tan rivâyete göre,
bizzat kendisi Amr b. Abese’ye: Söyle Ey Amr! Rasûlullah (s.a.v)’den duyduğun
bir hadisi söyle, fakat onda bir eksiklik ve unuttuğun bir şey olmasın” dedim.
O da şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu duydum: “Kim,
Allah yolunda savaşırken bir ok atar ve düşman bölgesine ulaştırırsa, o ok bir
düşmana isabet etsin etmesin bir köle azâd etmiş sevabını kazanır. Kim de
Müslüman bir köleyi hürriyetine kavuşturursa, o kölenin her organına karşılık
kendi organı Cehennemden kurtulmuş olur. Allah yolunda gayret edip saçlarını
ağartan kimseye kıyamet günü bir nur verilir.” (Tirmizî, Cihad: 10)
3095- Ukbe b. Âmir
(r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah bir
ok vasıtasıyla üç kişiyi Cennete koyar. Birincisi sadece hayır gözeterek ok
yapanı, ikincisi o oku düşmana atanı, üçüncüsü okun ucuna sivri demir yapan
kimseyi.” (Tirmizî,
Fedailül Cihad: 11; İbn Mâce, Cihad: 15)
27- ALLAH YOLUNDA YARA ALAN KİMSENİN DURUMU
3096- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah
yolunda yara alan bir kimse -Allah kimin kendi yolunda yara aldığını en iyi
bilir- Kıyamet günü yarasından kan akarak gelir, rengi kan renginde olup kokusu
da misk kokusudur.” (Tirmizî, Fedailül
Cihad: 11; İbn Mâce, Cihad: 15)
3097- Abdullah b.
Sa’lebe (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şehidler için şöyle
buyurdu: “Onları
kanlarıyla ve kanlı elbiseleriyle sarıp defnedin. Çünkü Allah yolunda yara alan
her kimse kıyamet günü yarası kanayarak Allah’ın huzuruna gelir, rengi kan
renginde kokusu ise misk kokusu gibidir.” (Tirmizî,
Fedailül Cihad: 11; İbn Mâce, Cihad: 15)
3098- Câbir b. Abdullah (r.a)’tan rivâyete göre,
şöyle demiştir: Uhud savaşında Müslümanlar bozguna uğradıklarını sanıp dağılıp
kaçtıklarında Rasûlullah (s.a.v), Ensardan on iki kişiyle beraber bir köşede
kalmıştı. Talha b. Ubeydullah ta onlar arasındaydı. Müşrikler kendilerine
yetişince, Rasûlullah (s.a.v) yanındakilere dönerek; “müşriklere
kim karşı koyacak?” buyurdu. Talha hemen: “Ben” dedi. Rasûlullah (s.a.v):
“Sen
yerinde kal” buyurdu. Ensardan diğer biri çıkarak, “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben”
dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Peki sen
çık” buyurdu. Adam, şehid oluncaya kadar müşriklerle savaştı. Rasûlullah
(s.a.v) döndü müşriklerin tekrar saldırıya geçtiklerini görünce yine: “Onlara
kim karşı koyacak?” buyurdu. Talha yine ben dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Sen dur”
buyurdu: Ensardan biri çıkarak: “Ben varım” dedi. Peygamber (s.a.v): “Peki sen
çık” buyurdu. O adam da şehid oluncaya kadar savaştı. Peygamber
(s.a.v)’in böyle söylemesi ve Ensardan da bir kişinin çıkıp şehid olması devam
edip gitti. Sonunda Rasûlullah (s.a.v) ve Talha kaldı. Rasûlullah (s.a.v): “Kim karşı
koyacak?” buyurunca; Talha: “Ben” dedi. Talha da kendisinden önceki on
bir kişi gibi çarpıştı, elinden yara alıp parmakları kesilince, Talha bir
çığlık attı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Eğer bismillah
deseydin insanların gözü önünde melekler seni göğe çıkarırlardı ve Allah’ta
böylece müşrikleri yok ederdi.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
29- KİŞİ KENDİ SİLAHIYLA DA ÖLEBİLİR Mİ?
3099- Seleme b. Ekva (r.a)’dan rivâyete göre,
şöyle demiştir: Hayber savaşında kardeşim Rasûlullah (s.a.v) ile beraber
düşmana karşı şiddetle savaştı, bu arada kılıcı geri dönerek kendisini öldürdü.
Rasûlullah (s.a.v)’in ashabı onun hakkında tereddüd edip kendi silahıyla ölen
birisi diyerek şehid olup olmadığı hakkında şüpheye düştüler. Seleme diyor ki:
Rasûlullah (s.a.v), Hayber’den dönerken kendisine: “Ey Allah’ın Rasûlü! izin
verirsen Sana recezli bir şiir söyleyeyim” dedim. Rasûlullah (s.a.v)’de izin
verdi. Bu arada Ömer b. Hattab: “Ne söyleyeceğine iyi dikkat et” dedi. Ben de
şu şiiri söyledim: “Vallahi eğer Allah istemeseydi biz hidayete eremezdik. Ne
namaz kılabilir ne de sadaka verebilirdik.” Rasûlullah (s.a.v): “Doğru
söyledin” buyurdu. Ben de şöyle devam ettim: “Allah’ım, bize sekinetini
indir ve düşmanla karşılaştığımızda ayaklarımızı kaydırmâ. Müşrikler bize baş
kaldırıp azgınlık ettiler.” Ben şiirimi söyleyip bitirince, “Bunları
kim söyledi” diye sordu. Ben de: “Kardeşim söyledi” dedim. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v): “Allah ona
rahmet etsin” diye dua etti. Bunun üzerine ben: “Ey Allah’ın Rasûlü!
halk kardeşime dua etmekten korkuyor ve kendi silahıyla ölen birisidir diyorlar”
dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Cihad
edip mücahid olarak şehid oldu” buyurdu. İbn Şihab diyor ki: Seleme b.
Ekva’ın bir oğluna bu durumu sordum, bana babasından yukarıdaki gibi nakletti
sadece şu ilaveyi yaptı: “Halk ona namaz kılıp dua etmekten sakınıyor” dediğini
de söyledi. Rasûlullah (s.a.v): “Onlar
yalan söylüyorlar, cihad ederek düşmana karşı mücadele vererek şehid olarak
öldü” buyurdu ve parmağıyla işaret ederek; “O’na iki
defa ecir vardır” buyurdu. (Müslim, Cihad ve Siyer: 43; Ebû Davud, Cihad: 40)
30- ALLAH YOLUNDA ŞEHİD OLMAK TEMENNİ
EDİLMELİ Mİ?
3100- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ümmetime
zor gelmeyeceğini bilsem hiçbir müfrezeden geri kalmazdım fakat ümmetim savaş
için binit bulamıyorlar, Ben de onları bindirecek binit bulamıyorum. Hem benden
ayrı kalmak ta onlara güç geliyor. Allah yolunda şehid olup tekrar dirilmeyi
tekrar şehid olup tekrar dirilmeyi ve üçüncü sefer tekrar şehid olmayı çok
isterim.” (Buhârî, Cihad ve Siyer: 7;
Muvatta', Cihad: 14)
3101- Ebu Hüreyre (r.a)
şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Canım
kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki mü’minlerden bir kısmının benden ayrı
kalmalarına üzülmeyeceklerini bilsem ve onları bindirebilecek binitler temin
edebileceğimi bir bilsem. Allah yolunda savaşa giden hiçbir müfrezeden geri
kalmazdım. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki Allah yolunda ölüp
dirilmeyi sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi ve yine öldürülmeyi isterdim.” (Buhârî, Cihad ve Siyer: 7)
3102- İbn Ebî Amîra
(r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Müslümanlar
arasında hiçbir Müslüman yoktur ki Rabbi onun ruhunu aldıktan sonra tekrar size
geri dönmek istemez, dünya ve içindekilerin hepsi kendisine verilse bile… Ama
şehid böyle değildir.” (O tekrar dirilip yine tekrar şehid olmak ister)
İbn Ebî Amîra diyor ki: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah
yolunda şehid olmayı göçebe ve yerleşik hayat yaşayanların elde ettikleri her
şeye tercih ederim.” (Müsned: 17221)
31- ALLAH YOLUNDA ÖLEN KİMSENİN SEVABI
3103- Amr (r.a)’dan
rivâyete göre, şöyle demiştir: Câbir şöyle söylerken işittim: Uhud savaşında
bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e: “Allah yolunda savaşırken öldürülürsem ben
nereye giderim” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Cennete” buyurdu.
Bunun üzerine o adam yemekte olduğu hurmaları atarak savaş meydanına katıldı ve
ölünceye kadar savaştı. (Müslim, İmara: 41;
Müsned: 8021)
32- BORÇLU KİMSE ŞEHİD DÜŞERSE NE OLUR?
3104- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), minberde hutbe verirken bir
adam gelerek: “Allah yolunda sabrederek ecrimi de Allah’tan bekleyerek savaştan
kaçmaksızın hep ilerleyerek düşmana karşı savaşırsam. Allah günahlarımı affeder
mi?” diye sordu. Peygamber (s.a.v): “Evet” buyurdu.
Biraz sustu ve: “Az önce
soru soran nerededir?” buyurdu. O adam: “Buradayım” dedi. Rasûlullah (s.a.v):
“Ne
demiştin?” diye sordu. O adam da: “Allah yolunda sabrederek ecrimi de Allah’tan
bekleyerek savaştan kaçmaksızın daima ilerleyerek düşmanla savaşırsam, Allah
günahlarımı affeder mi?” demiştim dedi. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Evet
fakat kul borcu müstesnadır” buyurdu ve: “Bunu bana
biraz önce Cibril söyledi” dedi. (Müsned:
8021)
3105- Abdullah b.
Ebu Katade (r.a) babasından nakledip şöyle diyor: Bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e
gelip: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah yolunda sabrederek ecrimi de Allah’tan bekleyerek
hep ileri atılarak ve savaştan kaçmayarak düşmanla savaşırsam Allah günahlarımı
affeder mi?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Evet”
buyurdu. Adam dönüp giderken Rasûlullah (s.a.v) ona emretti ve çağırttı. “Nasıl
demiştin diye” sordu. Adam da sorusunu aynen tekrarladı. Rasûlullah
(s.a.v): “Evet
fakat kul borcu ve hakları bunun dışındadır, diyerek bunu bana Cibril söyledi” buyurdu.
(Dârimi, Cihad: 21; Tirmizî, Fedailül Cihad: 11)
3106- Ebu Katade
(r.a), Rasûlullah (s.a.v)’den şöyle işittiğini söylemiştir. Rasûlullah (s.a.v),
ashabının arasında durup en değerli amel’in Allah yolunda cihad ve iman etmek
olduğunu söylemişti. Bir adam kalkarak: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah yolunda
savaşırken ölsem Allah günahlarımı bağışlar mı?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de:
“Evet,
Allah yolunda sabrederek mükafatını da sadece Allah’tan bekleyerek ileri
atılarak savaştan kaçmaksızın düşmanla savaşırsan Allah tüm günahlarını
bağışlar sadece kul borcu ve hakları müstesnadır diyerek bunu bana Cibril
söyledi” buyurdu. (Dârimi, Cihad: 21;
Tirmizî, Fedailül Cihad: 11)
3107- Abdullah b.
Ebu Katade babasından naklediyor ve şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v) minberde
iken bir adam geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah yolunda kılıcımı çekip
sabrederek ve mükafatımı da Allah’tan bekleyerek ön de gidip geri kalmaksızın
düşmanla savaşırken öldürülürsem, Allah; tüm günahlarımı affeder mi?”
Rasûlullah (s.a.v): “Evet” dedi. Adam, dönüp giderken Rasûlullah (s.a.v)
onu çağırdı ve Cibril bana şimdi haber verdi. “Borcun
varsa o müstesnadır” buyurdu. (Dârimi,
Cihad: 21; Tirmizî, Fedailül Cihad: 11)
33- HER ÖLEN DÜNYAYA TEKRAR DÖNMEYİ İSTER
Mİ?
3108- Ubâde b.
Samit (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Yeryüzünde
hiçbir insan eğer Allah katında hayırlara nail olup Cennete girmeye hak
kazanmışsa, dünya ve içindekiler kendisine verilse bile tekrar sizin yanınıza
dönmek istemez ancak şehid böyle değildir, o tekrar diriltilip yeniden şehid
olmak ister.” (Müsned: 21686)
34- CENNETLİKLER NEYİ TEMENNİ EDERLER?
3109- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Şehid
olarak Cennete girenlerden biri Allah’ın huzuruna getirilir de Allah ona: “Ey
Ademoğlu, yerini nasıl buldun?” diye sorar. O adam: “Ey Rabbim! Yerim yerlerin
en hayırlısıdır” diye cevap verir. Bunun üzerine Allah şöyle der: “Benden ne
istersen iste” buyurur. O kimse de: “Şehidliğin üstünlüğünü görüp bildiği için
beni dünyaya tekrar dünyaya döndürmeni ve senin yolunda on kere şehid olmayı
isterim” der.” (Buhârî, Cihad ve Siyer:
22; Tirmizî, Fedailül Cihad: 22)
35- ŞEHİD OLAN NE KADAR ACI DUYAR?
3110- Ebu Hüreyre (r.a)’den
(r.a) rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Şehid
ölürken ancak sizden birinizin çimdiklenmeden duyduğu acı kadar bir acı duyar.”
(İbn Mâce, Cihad: 16; Dârimi, Cihad: 20)
3111- Sehl b.
Huneyf (r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlullah
(s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim
samimi bir kalple Allah’tan şehid olmayı isterse Allah onu şehidler makamına
eriştirir yatağında ölse bile.” (İbn Mâce,
Cihad: 16)
3112- Ukbe b. Amir
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Beş ölüm
şekli vardır ki kim Müslüman olarak bunlardan biriyle ölürse o şehid sayılır.
Allah yolunda, Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılmak için çabalayan ve savaşan
kimse şehidtir. Allah’ın dini yolunda çabalarken boğularak ölen şehidtir. İç
hastalığından ölen kimse şehidtir. Taun hastalığından ölen şehidtir. Lohusa h
3113- Irbad b.
Sariye (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şehidlerle
yataklarında ölenler, taun hastalığından ölen kimseler konusunda görüş
ayrılığına düştüler ve şehidler dediler ki: “Onlar bizim kardeşlerimizdir biz
gibi öldüler” yataklarında ölenler de dediler ki: “Onlar da bizim gibi öldüler”
ey Rabbimiz diyerek Allah’ın huzurunda konuştular. Rabbimiz de şöyle buyurdu:
“Onların yaralarına bakınız, onların yaraları şehidlerin yarasına benziyorsa
onlardandır ve onlarla birliktedir. O anda onların yaraları onlara
benzetilecektir.” (Buhârî, Cihad ve
Siyer: 28; Muvatta', Cihad: 14)
37- ÖLEN DE ÖLDÜREN DE CENNETTEDİR
3114- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah
katında şu iki adamın durumu çok hayret vericidir. Biri, kafir olarak Müslüman’ı
öldürür, Müslüman şehid olarak Cennete gider sonra o kafir tevbe edip tekrar
Müslümanlar safında savaşır, o da şehid olur ikisi de Cennete girer.” (Buhârî, Cihad ve Siyer: 28; Muvatta', Cihad: 14)
38- ÖLEN DE ÖLDÜRENDE NASIL CENNETTE
OLABİLİR?
3115- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah şu
iki kulun durumuna hayret edip güler biri diğerini öldürür ikisi de Cennete
girer. İlk öldürülen Müslümandır ve şehid olmuştur, onu öldüren kafir tevbe
edip Müslüman olur ve çarpışırken o da şehid olur ikisi de Cennettedirler.” (Buhârî, Cihad ve Siyer: 28; Muvatta', Cihad: 14)
39- İSLÂM ORDUSUNDA NÖBET TUTMANIN KIYMETİ
3116- Selman-ül
Hayr (r.a) Rasûlullah (s.a.v)’den şöyle aktarmıştır: “Kim,
Allah’ın dini yeryüzüne hâkim olması yolunda bir gün ve bir gece nöbet tutarsa,
bir ay oruç tutmuş ve ay boyu namaz kılmış gibi sevap alır. Kim de nöbet
tutarken ölürse aynı sevabı kazanır. Allah ona bol bol rızık verir ve kabir
azabından emin olur.” (İbn Mâce, Cihad: 7; Tirmizî,
Fedailül Cihad: 11)
3117- Selman
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle
diyordu: “Kim İslâm’ın
ordusunda bir gün ve bir gece nöbet tutarsa, bir ay boyu oruç tutmuş ve
geceleri namaz kılmış kimse gibi sevap kazanır. Ölürse defteri kapanmaz, kabir
imtihanından kurtulur, rızkı da bol bol verilir.” (İbn Mâce, Cihad: 7; Tirmizî,
Fedailül Cihad: 11)
3118- Osman b.
Affan (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle
diyordu: “Allah
yolunda bir gün nöbet tutmak başka yerlerde geçirilen bin günden daha
hayırlıdır.” (İbn
Mâce, Cihad: 7; Tirmizî, Fedailül Cihad: 11)
3119- Osman b.
Affan (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim
şöyle diyordu: “Allah’ın
dinini yeryüzünde hâkim kılma yolunda beklenecek bir günlük nöbet, onun dışında
geçirilen bin günden daha hayırlıdır.” (İbn Mâce, Cihad: 7; Tirmizî, Fedailül Cihad: 11)
3120- Enes b. M
3121- Milhan’ın
kızı Ümmü Haram (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)
bize geldi ve öğle uykusuna yatmıştı ve gülümseyerek uyandı. Ben: “Ey Allah’ın
Rasûlü! Anam babam sana feda olsun seni güldüren nedir?” diye sordum. Şöyle buyurdu:
“Ümmetimden
bir gurubu kralların koltuklarına kuruldukları gibi deniz vasıtalarına
kurularak savaşa çıktıklarını gördüm, ondan dolayı gülümsüyorum” buyurdu.
Ben de: “Beni de o deniz savaşçılarından kılması için Allah’a dua et” dedim. “Sen
onlardan olacaksın” buyurdu. Sonra tekrar uyudu tekrar gülümseyerek
uyandı. Ben niçin gülümsediğini sordum. Önceki söylediği gibi söyleyerek kara
savaşçılarından bahsetti. Ben yine: “Dua et de Allah, beni onlardan eylesin”
dedim. Bunun üzerine: “Sen önceki
guruptansın” buyurdu. Ravi
Enes b. M
3122- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bize Hint ülkesine savaş
yapılacağını vaad etti. Eğer o savaşa katılırsam malımı ve canımı feda edeceğim
eğer o savaşta şehid olursan en değerli şehidlerden olurum. Eğer geri dönersem Cehennem
ateşinden kurtulup kazanan Ebu Hüreyre olurum dedim. (Müsned: 6831)
3123- Yine Ebu Hüreyre
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bize Hind ülkesine
savaş yapılacağını vaat etmişti. Ben de, “Eğer o savaşa katılırsam malımı ve
canımı feda edeceğim” dedim. “Eğer öldürülüp şehid olursam en değerli
şehidlerden olurum. Eğer gazi olarak geri dönersem
Cehennem ateşinden kurtulan Ebu Hureyre’yim dedim.” (Müsned: 6831)
3124- Rasûlullah
(s.a.v)’in azatlı kölesi Sevban (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ümmetimden
iki gurup vardır ki Allah onları Cehennem ateşinden korumuştur. Biri hind
seferine katılıp savaşanlar diğeri de Meryem oğlu İsa ile birlikte olanlardır.”
(Ebû Davud, Melahim: 17)
42- TÜRKLER VE HABEŞLİLERLE SAVAŞ
3125- Hürriyetine
kavuşturulanlardan Sükeyne (r.a), Peygamber (s.a.v)’in ashabından bir kişiden
naklederek şöyle diyor: Hendek savaşı için Rasûlullah (s.a.v), hendek
kazılmasını emretmişti. Hendek kazımında önlerine büyük bir kaya çıktı. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v) kalkıp kazmayı aldı, cübbesini çıkardı ve bir kenara
koydu. En’âm sûresi 115. ayeti olan: “Zira
Rabbinin verdiği söz doğruluk ve adaletle yerine getirilmiştir. Onun vaadlerini
engelleyebilecek hiçbir güç yoktur ve yalnızca odur her şeyi duyan ve bilen.”
Okuyarak taşa vurdu taşın üçte biri koptu, Selman-ı Farisi ayakta Rasûlullah
(s.a.v)’e bakıyordu. Rasûlullah (s.a.v)’in kayaya vuruşuyla şimşek gibi bir
kıvılcım çıktı. Sonra ikinci defa yine vurdu ve En’âm 115. ayetini okudu, diğer
üçte biri de kırılmış oldu yine bir kıvılcım çıktı, Selman da o kıvılcımı
görmüştü sonra üçüncü kez kayaya vurdu ve yine En’âm 115. ayetini okudu, kalan
üçte biri de kırıldı. Rasûlullah (s.a.v) hendekten çıktı cübbesini alıp oturdu.
Selman: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sen her taşa vurduğunda kıvılcım çıkıyordu” dedi.
Rasûlullah (s.a.v) ona: “Ey Selman! Çıkan kıvılcımı gördün mü?” buyurdu.
Selman: “Seni hak din üzere gönderen Allah’a yemin olsun ki gördüm” dedi. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Kayaya
ilk vuruşumda bana Kisra’nın şehirleri ve çevresindeki pek çok yer gösterildi.
Öyle ki sanki gözlerimle görüyor gibiyim.” Bunun üzerine sahabeden orada
bulunanlar: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’a dua et de oraların fethedilmesini bize
nasib etsin, oraları bize ganimet olarak versin. Beldelerini ellerimizle teslim
almamızı bizlere nasib etsin” dediler. Rasûlullah (s.a.v)’de bu şekilde dua
etti ve sözüne şöyle devam etti: “Kayaya
ikinci sefer vurduğumda Kayserin şehirleri ve çevresi bana gösterildi, öyle ki
adeta gözlerimle görüyor gibiydim.” Bunun üzerine oradakiler: “Ey
Allah’ın Rasûlü! dua et de oraların fethini Allah bize nasib etsin, onların
memleketlerini bize ganimet olarak versin ve o şehirlerin idarelerini bizim
elimize geçirsin.” Yine Rasûlullah (s.a.v) aynı şekilde dua etti. Sözüne
devamla şöyle buyurdu: “Üçüncü
defa kayaya vurduğumda Habeş şehirleri ve çevresinde kasabalar bana gösterildi,
öyle ki sanki gözlerimle görüyorum” dedi ve konuşmasına şunları ekledi: “Habeşliler
size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın. Türkler size bir şey yapmadıkça
sizde onlara dokunmayın.” (Müsned: 21262)
3126- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müslümanlar Türklerle
savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. O Türkler öyle bir kavimdir ki yüzleri
deriden yapılmış kalkanlar gibidir. Onlar kıldan dokunmuş elbiseler giyerler,
ayakkabıları da yine kıldan (keçeden) mamuldür.” (Buhârî,
Kitabül Cihad ve Siyer: 94; Tirmizî, Fiten: 40)
43- ZAYIFLAR YÜZÜNDEN RIZIKLANIYORUZ
3127- Mus’ab b.
Sa’d (r.a) babasından naklediyor. Mus’ab’ın babası, Peygamber (s.a.v)’in
ashabının kendisinden daha fakir olmalarından dolayı kendisinde bir üstünlük
görüyordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah bu
ümmete zayıflarının duaları, namazları ve samimi olmaları yüzünden yardım eder
ve etmektedir.” (Buhârî, Cihad ve Siyer:
75; Müsned: 1411)
3128- Ebu’d Derda
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle
diyordu: “Bana
zayıf ve fakirlerinizi getirin de onlara yardım edip iyi muamele edeyim. Çünkü
sizler zayıflarınız vasıtası ile rızıklanır ve yardım görürsünüz.” (Buhârî, Cihad ve Siyer: 75;
Tirmizî, Cihad: 24)
44- SAVAŞA GİDEN MÜCAHİDİN
TECHİZATLANDIRILMASI
3129- Zeyd b. H
3130- Zeyd b. H
3131- Ahnef b. Kays
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Hac için yola çıktık. Medine’ye
geldik. Gayemiz sadece hac yapmaktı, konakladığımız yerde yüklerimizi
indirdiğimizde bir kimse gelip; İnsanlar mescidde toplanmış ve büyük bir
heyecan var dedi. Bu söz üzerine biz doğru mescide gittik. İnsanlar aralarında
Ali, Zübeyl, Talha ve Sa’d b. ebi Vakkas’ın bulunduğu gurubun etrafında
toplanmışlardı. Biz bu durumda iken Osman çıkıp geldi sarı bir örtüye bürünüp
örtünün bir parçasıyla da başını örtmüştü ve şöyle demişti: “Talha burada mı?
Zübeyr burada mı? Sa’d burada mı?” Oradakiler: “Evet” dediler. Bunun üzerine
Osman: “Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah adına söylüyorum, biliyor
musunuz? Rasûlullah (s.a.v); “Kim falan oğullarının hurma kurutma yerini satın
alırsa Allah onu bağışlar” buyurdu. Ben de orayı yirmi bin veya yirmi beş bin’e
aldım. Rasûlullah (s.a.v)’e gelip durumu anlattım O da: “Onu
mescide bağışla karşılığını görürsün” buyurdu. Oradakiler: “Allah şahitimizdir
ki doğru söylüyorsun” dediler. Osman sözlerine devam ederek: Kendisinden başka
gerçek ilâh olmayan Allah adına söylüyorum! Biliyor musunuz? Rasûlullah (s.a.v)
şöyle buyurmuştu: “Kim Rûme
kuyusunu satın alıp Müslümanlara vakfederse Allah onu bağışlar.” Ben de
o kuyuyu şu kadar bu kadar fiyata satın aldım. Rasûlullah (s.a.v)’e gelip Rûme
kuyusunu şu kadar fiyata satın aldım dedim. O da: “Onu
Müslümanların su ihtiyaçları için vakfet karşılığını görürsün” buyurmuştu.
Oradakiler: Allah şahitimiz olsun ki sen doğru söylüyorsun dediler. Osman
sözlerine devam ederek: Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah adına
söylüyorum! Biliyor musunuz? Rasûlullah (s.a.v) ashabına hitab ederek: “Kim şu
orduyu techiz ederse Allah onu affeder” buyurmuştu da ben O, “Ceyşül
Usre” ordusunu yular ve iplerine varıncaya kadar techiz etmiştim dedi.
Oradakiler: Allah şahitimiz olsun ki doğru söylüyorsun dediler. Bunun üzerine
Osman da: Allah’ım şahit ol, Allah’ım şahit ol, Allah’ım şahit ol demişti. (Müsned: 681)
45- ALLAH’IN DİNİNİ YERYÜZÜNE HÂKİM KILMAK İÇİN
HARCAMA YAPMAK
3132- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim
Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılma yolunda çift çift infak ederse Cennette o
kimseye: “Ey Allah’ın kulu, bu yaptığın büyük bir hayırdır” denilecek. O kimse
namaza karşı fazla düşkün ise Cennete namaz kapısından çağrılacak. Cihad yapan
biri ise cihad kapısından, sadakaya düşkün ve çok veren biri ise sadaka
kapısından, çok oruç tutan biri ise Reyyan kapısından çağrılacaktır.”
Bunun üzerine Ebu Bekir: “Bir kişinin bu kapıların hepsinden de çağrılması
mümkün müdür?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Evet,
umarım ki sen de onlardan olursun” buyurdu. (Dârimi,
Cihad: 13; Tirmizî, Menakıb: 16)
3133- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kim Allah’ın dini yeryüzüne hâkim olsun diye
malından çifte çifte infak ederse Cennet bekçileri Cennetin kapılarından: “Ey falan
kişi gel buradan gir diye seslenirler” buyurdu. Bunun üzerine Ebu Bekir:
“Ey Allah’ın Rasûlü! bir kimse bütün kapılardan çağrılabilir mi?” diye sordu.
Rasûlullah (s.a.v)’de: “Senin
onlardan olacağını ümid ederim” buyurdu. (Dârimi, Cihad: 13; Tirmizî, Menakıb: 16)
3134- Sa’sa’ b.
Muaviye (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Zerle karşılaştım ve bana
bir hadis söyle dedim. Peki dedi ve şu hadisi söyledi: Rasûlullah (s.a.v)
buyurdu ki: “Müslüman
bir kimse sahip olduğu her türlü maldan çift çift sadaka verirse, Cennet
bekçileri onu karşılar ve her biri kendi bulunduğu kapıdan onu davet ederler.”
Bunun üzerine ben: “Çift çift sadaka nasıl olur?” diye sordum. Ebu Zer: “Devesi
varsa iki deve, sığırı varsa iki sığır” dedi. (Müsned:
20480)
3135- Hureym b.
Fatik (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Kim
Allah’ın dini yeryüzüne hâkim olması için bir şeyler infak ederse o kimseye
infak ettiğinin yedi yüz katı karşılık verilir.” (Dârimi, Cihad: 13; Tirmizî, Fedailül Cihad: 14)
3136- Ebu Mes’ud
(r.a)’ten rivâyete göre, adamın biri yularlı bir deveyi Allah yolunda tasadduk
etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “O adam
kıyamet gününde yedi yüz tane yularlı deve ile gelecektir” buyurdu. (Dârimi, Cihad: 12; Müslim, İmara: 37)
3137- Muaz b. Cebel
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Savaş iki
türlüdür. Birisi Allah’ın rızasını kazanmak ister ve komutanına itaat eder ve
değerli malını bu yolda harcar ve arkadaşına yardımcı olur, kötülüklerden
kaçınırsa bu kimsenin uykusuna da uyanıklığına da sevap yazılır. Kim de
gösteriş için savaşır veya savaştı desinler diye savaşır komutanına isyan eder
ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırsa, bu da yaptıklarının karşılığını mutlaka
bulur.” (Dârimi, Cihad: 25; Ebû Davud,
Cihad: 25)
47- SAVAŞA KATILAN MÜCAHİDLERİN HANIMLARINA
SAYGILI OLMAK
3138-
48- SAVAŞA GİDENLERİN AİLE VE ÇOCUKLARINA
BAKMAYANLAR
3139-
3140- İbn Büreyde
(r.a) babasından naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Savaşa
katılan mücahidlerin hanımları, savaşa katılamayanlara haramdır tıpkı
annelerinin kendilerine haram olduğu gibi. Mücahidlerden biri savaştan geri
kalanlardan birine çoluk çocuğunun bakımını emanet etse o da onlara bakmayıp
hainlik etse kıyamet günü o kimse mücahidin karşısına dikilir ve kendisine
şöyle denir: “Ey falan kimse! İşte bu kişi dünyada sana ihanet eden, çoluk
çocuğuna bakmayan kimsedir dilediğin kadar onun sevabından alabilirsin.”
Rasûlullah (s.a.v) daha sonra ashabına dönerek: “Ne dersiniz? Onun sevabından
bir şey bırakır mı?” (Müslim, İmara: 39;
Ebû Davud, Cihad: 32)
3141- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Düşmanlarınıza
karşı ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla mücadele ediniz.” (Ebû Davud, Cihad: 18; Dârimi, Cihad: 38)
3142- Abdullah
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): “Yılanların
öldürülmesini emretti ve kim onlardan intikam almaktan korkarsa bizden
değildir” buyurdu. (Ebû Davud, Edeb: 173;
Müsned: 3787)
3143- Abdullah b.
Cebr (r.a) babasından naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v), Cebre hasta
ziyaretinde bulunmuştu. Onun yanına girince kadınlar bunu duydu ve ağlamaya ve
şöyle demeye başladılar. Biz senin Allah yolunda şehid olduğunu sanmıştık.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Sizler
şehidliği sadece savaşta ölmekmi sanıyorsunuz? O zaman sizin şehidleriniz çok
azdır. Dikkat edin Allah yolunda savaşırken ölmek şehidliktir. İç hastalığından
ölmek şehidliktir. Yanarak ölmek şehidliktir. Boğularak ölmek şehidliktir.
Yıkıntı altında kalarak ölmek şehidliktir. Aklını kaybederek ölmek şehidliktir.
Hamile iken ölen kadın da şehid sayılır.” Bunun üzerine birisi:
Rasûlullah (s.a.v) yanımızda iken hala mı ağlıyorsunuz dedi. Rasûlullah
(s.a.v)’de: “Bırak
ağlasınlar, ölüm geldikten sonra bir daha ağlamazlar” buyurdu. (İbn Mâce, Cihad: 16; Ebû Davud, Cenaiz: 15)
3144- Cebr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Cebr, Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte bir cenaze evine girdi. Kadınlar ağlıyorlardı. Cebr: Rasûlullah (s.a.v) yanımızda otururken hala ağlıyor musunuz?” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Bırak ben aralarında olduğum halde bile olsa ağlasınlar. Ölüm gerçekleştiği zaman asla ağlamasınlar” buyurdu. (İbn Mâce, Cihad: 16; Ebû Davud, Cenaiz: 15)