2- SÜNNETE
UYGUN BOŞAMAK NASIL OLUR?
3- HAYIZLI
İKEN KARISINI BOŞAYAN NE YAPAR?
4- HAYIZLI
İKEN KARISINI BOŞAYAN KİMSEYE NE YAPILIR?
5- İDDETE
RİAYET EDİLMEKSİZİN BOŞAMA DA BİR TALAK YERİNE GEÇER
6- ÜÇ TALAK
BİRDEN VERİLEBİLİR Mİ?
7- ÜÇ TALAKIN
BİR SEFERDE VERİLDİĞİ DE OLUR MU?
8- ÜÇ TALAK
TEK TALAK MI SAYILIR?
9- BOŞANMIŞ
KADIN, ESKİ KOCASINA TEKRAR HANGİ ŞARTLARDA HELAL OLUR?
11- İŞİN
KENDİ ELİNDEDİR SERBESTSİN DEMEK
12- BOŞANAN
KADIN İLK KOCASINA NASIL HELAL OLUR?
13-
YAPMACIKTAN NİKAH YAPILIR MI?
14- PEYGAMBER
(S.A.V) HANGİ KADINI HEMEN BOŞAMIŞTI?
15- BOŞAMAK
UZAKTAN HABER GÖNDERMEKLE DE OLUR MU?
16- TAHRİM
SÛRESİ 1. AYETİNİN YORUMU
17- AYNI
AYETİN BAŞKA BİR YORUMU
18- AİLENİN
YANINA GİT DEMEK BOŞAMA SAYILIR MI?
19- KÖLENİN
BOŞAMASI NASILDIR?
20- AKİL
BALİĞ OLMA YAŞI VE BELİRTİSİ NEDİR?
21- KALEM
KİMLERDEN KALKMIŞTIR?
22- KİŞİNİN
GÖNLÜNDEN GEÇİRDİKLERİNDE SORUMLULUK VAR MIDIR?
23-
RASÛLULLAH (S.A.V)’İN HANIMINI DAVET ETMEYEN ÇORBACI
24- AMELLER
NİYETE GÖRE DEĞERLENDİRİLİR
25- KUREYŞ
PEYGAMBERE SÖVMÜŞ MÜDÜR?
26- EVLİLİĞİN
DEVAMI SERBEST BIRAKILIR MI?
27- SERBEST
BIRAKMAK ŞEKLİYLE TALAK GERÇEKLEŞİR Mİ?
28- AZAD
ETMEYE KİMDEN BAŞLANIR?
29- BERİRE
KISSASINDAKİ ÜÇ HÜKÜM NELERDİR?
30- KOCASI
HÜR OLAN KENDİSİ DE AZAD EDİLEN CARİYE SERBEST BIRAKILIR MI?
31- BERİRE
OLAYI VE DEĞİŞİK RİVAYETLER
34- HULU’
(BİR ÇEŞİT BOŞAMA ŞEKLİ) Bkz 2/229
35- LİAN (BİR
ÇEŞİT BOŞAMA) (Bkz 24/6-9)
36- DOĞUM VE
HAMİLELİK ÜZERİNE LANETLEŞME
37- BİR KİMSE
HANIMINI BAŞKA BİRİYLE ZİNA HALİNDE GÖRÜRSE ARALARINDA MÜLÂÂNE YAPILARAK
AYRILIRLAR
38- MÜLAANE=
KARŞILIKLI LANETLEŞME NASIL YAPILIR?
39- HÂKİM
KARAR VERİRKEN ALLAH’IM GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKAR DİYE DUA ETMELİ
40- MÜLÂÂNE
DE BEŞİNCİ YEMİNDE DİKKAT EDİLMELİ
41- MÜLAANE
YAPILIRKEN YETKİLİ KİMSE ERKEK VE KADINA NASİHAT EDER
42-
LANETLEŞENLERİN ARASI AYRILIR
43-
LANETLEŞENLER İDDİALARINDAN VAZGEÇEBİLİRLER Mİ?
44-
LANETLEŞENLER ARASINDAKİ MEHİR NE OLACAK?
45-
LANETLEŞENLERİN ÇOCUĞU KİME BIRAKILIR?
46- BİR ERKEK
DOĞAN ÇOCUĞUNU KABUL ETMEZSE NE OLUR?
47- KİMSE
KENDİ ÇOCUĞUNU İNKAR ETMEMELİ
48- ÇOCUK
DÖŞEK SAHİBİNE AİTTİR
49- CARİYE
DÖŞEĞİ DE EFENDİNİN DÖŞEĞİ SAYILIR
50- ÇOCUK
KİMİNDİR KONUSUNDA KUR’A ÇEKİLİR Mİ?
51- EL VE
YÜZE BAKARAK NESEBİ BELİRLEMEK
52- ANNE VE
BABADAN BİRİ MÜSLÜMAN OLURSA ÇOCUK KİME AİTTİR
53- HULU’
YOLUYLA AYRILAN KİMSENİN İDDET SÜRESİ NE KADARDIR?
54- İDDET
SÜRELERİ DEĞİŞİK TE OLABİLİR Mİ?
55- KOCASI
ÖLEN KADININ İDDET SÛRESİ NE KADARDIR?
56- KOCASI
ÖLEN HAMİLE KADININ İDDET SÜRESİ NE KADARDIR?
57- GERDEK
OLMADAN KOCASI ÖLEN KADIN İDDET BEKLER Mİ?
58- ÖLÜ
ARKASINDAN YAS TUTULUR MU?
59- KADIN
KOCASINA DÖRT AY ON GÜN YAS TUTABİLİR
61- KOCASI
ÖLEN KADIN, DİLEDİĞİ YERDE İDDETİNİ TAMAMLAR
62- İDDET
SÜRESİ NE ZAMAN BAŞLAR
63- MÜSLÜMAN
OLMAYAN ÖLÜLERE YAS TUTULUR MU?
64- YAS TUTAN
İDDET BEKLEYEN KADIN ÇEKİCİ ELBİSE GİYEMEZ
65- İDDET
BEKLEYEN KADIN KINA KULLANABİLİR Mİ?
66- İDDET
BEKLEYEN, SABUN (SİDR) KULLANABİLİR
67- İDDET
BEKLEYEN SÜRME ÇEKEMEZ
68- İDDET
BEKLEYEN KUST VE AZFAR SÜRÜNEBİLİR
69- HANGİ
AYET HANGİSİNİN HÜKMÜNÜ KALDIRMIŞTIR
70- NAFAKA VE
MESKEN GEREKMEYEN DURUMLAR
71- KOCASI
ÖLEN KADIN BAZI İŞLERİ İÇİN DIŞARI ÇIKAR MI?
72- KESİN
BOŞANAN KADINLARA NAFAKA YOKTUR
73- KESİN
BOŞANAN KADIN HAMİLE OLURSA DURUM DEĞİŞİR Mİ?
75- ÜÇÜNCÜ
BOŞAMADAN SONRA BİR DAHA BİRLEŞİLEMEZ
76- TALAK
SAYILMAYAN ŞEYLER VE DÖNÜLEBİLEN TALAK SAYISI
3336- Abdullah b.
Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Nafi’in haber verdiğine göre, İbn
Ömer karısını hayızlı h
3337- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, bizzat kendisi Rasûlullah (s.a.v) zamanında karısını
hayızlı iken boşamıştı. Ömer b. Hattab ta Rasûlullah (s.a.v)’e bunun hükmünü
sorunca Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ona söyle
karısına dönsün sonra kadın temizlenip tekrar hayız görüp tekrar temizleninceye
kadar onunla birlikte yaşasın daha sonra dilerse hanımını yanında tutsun ve
aile hayatını devam ettirsin dilerse bu müddet içersinde kadına cinsel ilişki
yapmaksızın boşasın. İşte bu kadının iki hayız ve iki temizlik zamanı
erkeklerin hanımlarını boşayabilmeleri için Allah’ın belirlediği bir zamandır.”
(Buhârî, Talak: 1; İbn Mâce, Talak: 2)
3338- Zübeydî
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zühri’ye, “İddet müddetine göre boşama
nasıl olur?” Diye soruldu. O da: “Sâlim b.
Abdullah b. Ömer bu konuda şunları haber verdi” dedi. Abdullah b. Ömer
dedi ki: Rasûlullah (s.a.v) hayatta iken ben karımı hayızlı h
3339- Abdurrahman
b. Eyman (r.a)’den rivâyete göre, bizzat kendisi İbn Ömer’e: “Karısını hayızlı
iken boşayan adam hakkında ne dersin?” dedi. O da ona dedi ki: “Abdullah b.
Ömer karısını Rasûlullah (s.a.v) zamanında hayızlı iken boşamıştı, babası Ömer
de bunu Rasûlullah (s.a.v)’e sormuştu ve şöyle demişti: Oğlum karısını hayızlı
iken boşamış ne yapmalıyız? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Abdullah
karısına dönsün.” Yaptığım talakı hoş bulmamıştı ve şöyle
demişti: “Karısı
temizlenince isterse boşasın isterse beraber yaşasın.” İbn Ömer diyor
ki: Rasûlullah (s.a.v) daha sonra Talak sûresi 1. ayetini okudu: “Ey
Peygamber kadınları boşamaya niyetlendiğinizde onlar için belirlenmiş süreyi
gözeterek boşayın.” (Buhârî, Talak: 1;
İbn Mâce, Talak: 2)
3340- İbn Abbas (r.a)’tan
rivâyete göre, Allah’ın Talak sûresi 1. ayeti hakkında: “Onları
iddetlerine doğru boşayınız” demektedir dedi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
2- SÜNNETE UYGUN BOŞAMAK NASIL OLUR?
3341- Abdullah
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Sünnete
uygun talak; Kişinin hanımını temiz iken ve cinsel ilişkide bulunmaksızın bir
talak ile boşamasıdır. Kadın tekrar hayız olup temizlenince ikinci talakı
verir. Tekrar hayız görüp temizlenince de tekrar üçüncü talakı verir. Sonra da
iddet süresini bekler.” A’meş diyor ki: İbrahim’e bu konuyu sordum aynen
bu şekilde söylemişti. (İbn Mâce, Talak: 2;
Buhârî, Talak: 1)
3342- Abdullah
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sünnete uygun talak (boşama) bir
erkeğin karısını cinsel ilişki kurmaksızın temiz iken boşamasıdır. (İbn Mâce, Talak: 2; Buhârî, Talak: 1)
3- HAYIZLI İKEN KARISINI BOŞAYAN NE YAPAR?
3343- Mü’temir
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Ömer’den işittim. Nafi
Abdullah (r.a)’tan şöyle aktarmıştır: O karısını bir talak olarak hayızlı iken
boşamıştı. Babası Ömer Rasûlullah (s.a.v)’e gidip durumu anlattı. Peygamber
(s.a.v)’de ona şöyle buyurdu: “Abdullah’a
emret karısına dönsün, kadın hayızdan temizlenince ona dokunmasın. Kadın ikinci
defa hayız görüp ondan da temizlenince ona cinsel ilişki yapmaksızın dilerse
boşasın dilerse de ailenin devamını isterse kadını bırakmasın. İşte bu Allah’ın
kadınları boşamak için takdir ettiği müddettir.” (İbn Mâce, Talak: 2; Buhârî, Talak: 1)
3344- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, bizzat kendisi karısını hayızlı iken boşamıştı. Durum
Rasûlullah (s.a.v)’e aktarılınca Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ona emret
karısına geri dönsün sonra mutlaka boşamak istiyorsa kadın temiz iken veya
hamile iken boşasın.” (İbn Mâce, Talak:
2; Buhârî, Talak: 1)
4- HAYIZLI İKEN KARISINI BOŞAYAN KİMSEYE NE
YAPILIR?
3345- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, bizzat kendisi hanımını hayızlı iken boşamıştı. Fakat
Rasûlullah (s.a.v) kadını temiz iken boşaması için geri getirtti. (İbn Mâce, Talak: 2; Buhârî, Talak: 1)
5- İDDETE RİAYET EDİLMEKSİZİN BOŞAMA DA BİR
TALAK YERİNE GEÇER
3346- Yunus b.
Cübeyr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’e karısını hayızlı
iken boşayanın durumunu sordum şöyle dedi: Abdullah b. Ömer’i biliyor musun? O
hanımını hayızlı iken boşamıştı. Babası Ömer Rasûlullah (s.a.v)’e bunu sordu.
Rasûlullah (s.a.v)’de: “Karısına
dönmesini ve iddet süresi olan iki hayız iki temizlik süresini beklemesini” emretti.
Ben de: “Bu yapılan bir talak yerine geçer mi?” diye sordum. O da şöyle dedi: “Bu soru
çok yersiz, o kişi karısına dönmekten aciz olur ve ahmak olursa o zaman bu
talak hükmü ondan düşer mi? Acaba!” dedi. (İbn
Mâce, Talak: 2; Buhârî, Talak: 1)
3347- Yunus b.
Cübeyr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’e: Bir adam karısını
hayızlı iken boşamış dedim. O da dedi ki: Abdullah b. Ömer’i bilir misin? O
karısını hayızlı iken boşamıştı, babası Ömer Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek
durumu sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Abdullah’ın
tekrar karısına dönmesini ve kadının iki hayız iki temizlik süresini beklemesini”
emretmişti. O zaman ben: “Bir adam karısını hayızlı iken boşadığında
böylece talak haklarından birini kullanmış sayılı mı?” dedim. O da şöyle
buyurdu: “Bu soruya
gerek yok, eğer o kimse bunları yapmaktan aciz olur ve ahmakça davranırsa talak
durumu ondan düşer mi?” (Buhârî, Talak:
1; İbn Mâce, Talak: 2)
6- ÜÇ TALAK BİRDEN VERİLEBİLİR Mİ?
3348- Mahmud b.
Lebid (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e bir erkeğin
karısını üç talakla bir seferde boşadığı haber verilince Rasûlullah (s.a.v)
kızarak ayağa kalktı ve: “Ben
aranızda iken Allah’ın Kitab’ıyla mı oynuyorsunuz?” Bir adam kalktı ve: “Ey
Allah’ın Rasûlü! Onu öldüreyim mi?” dedi. (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
7- ÜÇ TALAKIN BİR SEFERDE VERİLDİĞİ DE OLUR
MU?
3349- Sehl b. Sa’d
es Saîdî (r.a)’nin haber verdiğine göre Uveymir el Aclanî Asım b. Adiy’e
gelerek: “Ey Asım ne dersin? Bir adam karısını başka bir adamla zina ederken
yakalasa o adamı öldürürse Müslümanlar da onu kısas olarak öldürürler mi? yoksa
o adam ne yapmalı” diye sordu ve Ey Asım ne olur bu soruyu Rasûlullah (s.a.v)’e
bir soruver dedi. Bunun üzerine Asım bu meseleyi Rasûlullah (s.a.v)’e sordu.
Rasûlullah (s.a.v) bu tür sorulardan hoşlanmaz ve ayıp sayardı. Bu sebeple
Rasûlullah (s.a.v)’den işittikleri Asım’a çok ağır geldi. Asım evine dönünce
Uveymir gelerek: “Ey Asım bu konuda Rasûlullah (s.a.v) ne buyurdu” dedi. Asım,
Uveymir’e bana hayırlı bir iş yaptırmadı senin sorduğun o sorudan Rasûlullah
(s.a.v) pek hoşlanmadı dedi. Bunun üzerine Uveymir dedi ki: Vallahi Rasûlullah
(s.a.v)’e bizzat kendim gidip sormadıkça bu işin peşini bırakmam dedi. Ve sonunda
Uveymir Rasûlullah (s.a.v)’e gitti Rasûlullah (s.a.v) insanların arasında
oturuyordu ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! bir kimse karısını başka biriyle zina
ederken yakalasa o adamı öldürür mü? Siz de kısas olmak üzere onu öldürür
müsünüz? Yoksa o adam ne yapmalı?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Seninle
karın hakkında ayet nazil olmuştur, git karını getir” buyurdu. Sehl diyor
ki: “Ben insanlarla birlikte Rasûlullah (s.a.v)’in yanında iken bu karı koca
bir birleriyle mülaane yaptılar. Mülaaneyi bitirdikleri zaman Uveymir dedi ki: “Ey
Allah’ın Rasûlü! eğer ben bu kadını nikahımda tutarsam ona karşı yalan söylemiş
iftira etmiş olurum” dedi ve Rasûlullah (s.a.v) kendisine emretmeden o anda bir
defa da karısını üç talakla boşayıverdi. (İbn
Mâce, Talak: 4; Buhârî, Talak: 3)
3350- Fatıma binti
Kays (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’e geldim ve:
Ben H
3351- Fatıma binti
Kays (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Üç
talakla boşanmış kadın için nafaka ve oturacak yer temin edilmez.” (İbn Mâce, Talak: 4; Buhârî, Talak: 3)
3352- Yine Fatıma
binti Kays (r.anha)’dan rivâyete göre, Ebu Amr b. Hafs el Mahzumî onu üç
talakla boşamıştı. Bunun üzerine H
8- ÜÇ TALAK TEK TALAK MI SAYILIR?
3353- İbn Tavûs
(r.a) babasından aktarıyor: Ebu’s Sahba, İbn Abbas’a gelerek: “Ey İbn Abbas! Peygamber
(s.a.v) zamanında Ebu Bekir döneminde ve Ömer’in h
9- BOŞANMIŞ KADIN, ESKİ KOCASINA TEKRAR HANGİ
ŞARTLARDA HELAL OLUR?
3354- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e: “Karısını
boşayan ve başka bir kocaya varan ve onunla birlikte olduktan sonra cinsel
ilişki olmadan ikinci kocası da o kadını boşamış olsa acaba bu kadın ilk
kocasına helâl olur mu?” diye soruldu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v)’de: “Hayır
ikinci kocası onun, o da ikinci kocasının balcağızından tatmadıkça helâl olmaz”
buyurdu. (Buhârî, Talak: 4; Müslim, Talak: 17)
3355- Âişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rıfaa el Kurazi’nin karısı Rasûlullah
(s.a.v)’e gelerek, Ey Allah’ın Rasûlü! Kocam beni boşadı, ben de Abdurrahman b.
Zübeyr ile evlendim fakat Abdurrahman’ın erkekliği şu elbise saçağı gibi
gevşektir, kocalık vazifesini yapamıyor dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):
“Sanırım
ki sen eski kocan Rıfaa’ya dönmek istiyorsun fakat bu mümkün değildir. İkinci
kocan Abdurrahman senin balcağızından sen de onun balcağızından tatmadıkça bu
olamaz” buyurdu. (Buhârî, Talak: 4;
Müslim, Talak: 17)
3356- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rıfaa el Kurazî’nin karısı
Peygamber (s.a.v)’e geldi. Ebu Bekir’de Rasûlullah (s.a.v)’in yanındaydı ve
şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! ben Rıfaa el Kurazî’nin nikahında idim beni üç
talakla kesin olarak boşadı. Ben de Abdurrahman b. Zübeyr ile evlendim. Fakat
Abdurrahman’ın erkekliği şu elbisenin saçağı gibi gevşektir dedi ve
elbisesindeki saçağı gösterdi. H
11- İŞİN KENDİ ELİNDEDİR SERBESTSİN DEMEK
3357- Hammad b.
Zeyd (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Eyyûbe; karısına serbestsin diyen
kimsenin bu ifadesini Hasan’ı Basri’nin dışında üç talak sayılır diyeni biliyor
musun?” dedim. “Hayır” dedi. Sonra: Allah’ım affına sığınırım ancak Katade’nin,
İbn Semure’nin azatlısı Kesir’den onun da Ebu Hureyre’den onun da Rasûlullah (s.a.v)’den
rivâyet ettiği hadiste Rasûlullah (s.a.v)’in üç talak sayılır dediğini duydum.
Kesir ile karşılaştım ona sordum hatırlamadı. Ebu Katade’ye gittim ona da
sordum o da unutmuş. Ebu Abdurrahman diyor ki: Bu hadis münkerdir. (Ebû Davud, Talak: 14; Tirmizî,
Talak: 4)
12- BOŞANAN KADIN İLK KOCASINA NASIL HELAL
OLUR?
3358- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rıfaa’nın karısı Rasûlullah
(s.a.v)’e gelerek şöyle dedi: “Kocam beni boşadı ve üç talak vererek işimi
bitirdi. Ben de ondan sonra Abdurrahman b. Zübeyr ile evlendim. Fakat
Abdurrahman’ın erkekliği elbise saçağı gibi gevşektir. Rasûlullah (s.a.v) güldü
ve: “Sen herhalde eski kocan Rıfaa’ya dönmek istersin” dedi. “Fakat
ikinci kocan senin balcağızından sen de onun balcağızından tatmadıkça bu mümkün
olamaz” buyurdu. (Buhârî, Talak: 3;
Müslim, Nikah: 17)
3359- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, bir adam karısını üç talakla boşamıştı. Kadın bir
başkasıyla nikahlandı fakat bu ikinci kocası kadına dokunmadan onu boşadı. Bu
kadın önceki kocasına helâl midir? diye Rasûlullah (s.a.v)’e soruldu.
Rasûlullah (s.a.v)’de: “İkinci
kocası ilk kocası gibi o kadının balcağızından tatmadıkça bu iş olmaz”
buyurdular. (Buhârî, Talak: 3; Müslim, Nikah:
17)
3360- Abdullah b.
Abbas (r.a)’tan aktarıldığına göre, Gumeysa veya Rumeysa isimli kadın Peygamber
(s.a.v)’e gelerek: Kocasının kendine dokunmayıp ilgilenmediğinden şikayet etti.
Çok geçmeden kocası da geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! O kadın yalan söylüyor,
halbuki ben onunla ilgileniyorum fakat o ilk kocasına dönmek istiyor” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İkinci
kocan senin balcağızından tatmadıkça bu imkansızdır.” (Buhârî, Talak: 3; Müslim, Nikah: 17)
3361- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyet edilmiştir. Bir adam karısını boşuyor sonra o kadın başka bir
kocaya nikahlanıyor, o ikinci kocada münasebette bulunmadan o kadını boşuyor,
bu kadın ilk kocasına dönebilir mi? diye soruldu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Hayır ilk
kocasına dönemez, ikinci koca ile o kadın birbirlerinin balcağızlarından
tatmadıkça” buyurdu. (Buhârî, Talak: 3;
Müslim, Nikah: 17)
3362- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)’e şöyle soruldu: “Bir
adam karısını üç talakla boşuyor, o kadını da başka bir adam nikahlıyor,
kapılar kapanıp perdeler çekiliyor (Yani baş başa kalıyorlar) daha sonra da o
ikinci koca o kadını cinsel ilişki kurmaksızın boşuyor. Bu kadın ilk kocasına helâl
olur mu?” Rasûlullah (s.a.v)’de: “İkinci
kocasıyla cinsel ilişki yapmadan ilk kocasına helâl olmaz” buyurdu. (Buhârî, Talak: 3; Müslim, Nikah: 17)
13- YAPMACIKTAN NİKAH YAPILIR MI?
3363- Abdullah
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) dövme yapana ve
yaptırana, saç aktarana ve aktarılana, faiz yiyene ve yedirene ayrıca ilk
kocasına helâl olabilmek için bir başkasına yapmacık ve geçici nikah yapana ve
yaptırana lanet etmiştir. (Buhârî, Nikah: 32; İbn Mâce,
Nikah: 44)
14- PEYGAMBER (S.A.V) HANGİ KADINI HEMEN
BOŞAMIŞTI?
3364- Evzaî
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zühri’ye: Rasûlullah (s.a.v) ile
evlenip Allah’a sığınan bir kadının kim olduğunu sordum. O da şöyle dedi. Urve
Aişe’den şöyle aktarmıştır. Kilabiyye isimli kadın evlenip de Rasûlullah
(s.a.v) ile beraber olacaklarında: “Senden Allah’a sığınırım” dedi. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v): “Sen çok
büyük olan Allah’a sığındın. Haydi ailenin yanına dön” buyurdu. (İbn Mâce, Talak: 18; Buhârî, Talak: 2)
15- BOŞAMAK UZAKTAN HABER GÖNDERMEKLE DE
OLUR MU?
3365- Fatıma Binti
Kays (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle diyordu: Kocam beni boşadığını
bildirerek bana haber gönderdi. Ben de elbisemi bürünüp Rasûlullah (s.a.v)’in
yanına gelip durumumu arzettim. Rasûlullah (s.a.v): “Seni kaç
talakla boşadı” diye sordu. Ben de: “Üç talakla” dedim. Rasûlullah
(s.a.v): “O zaman
sana nafaka yok, amcanın oğlu Ümmü Mektum’un evinde iddetini tamamla, onun
gözleri görmez bu sebeple dış elbiseni onun yanında çıkarabilirsin. İddetin
bitince de bana haber ver” buyurdu. (İbn
Mâce, Talak: 4; Müslim, Talak: 6)
16- TAHRİM SÛRESİ 1. AYETİNİN YORUMU
3366- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, kendisine bir adam geldi ve: Ben karımı kendime haram
kıldım dedi. İbn Abbas: Yalan söylüyorsun karın sana haram olmaz dedi. Ve şu
ayeti okudu: (Tahrim sûresi 1. ayet ) “Ey Peygamber
eşlerinden herhangi birini memnun etmek için neden Allah’ın sana helâl kıldığı
şeyleri kendine haram kılıyorsun? Ve sana büyük keffaret olan köle azâd etmen
gerekir” dedi. (İbn
Mâce, Talak: 28; Müslim, Talak: 3)
17- AYNI AYETİN BAŞKA BİR YORUMU
3367- Peygamber
(s.a.v)’in hanımlarından Aişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Zeyneb’in
yanında kalır ve bal şerbeti içerdi. Hafsa ve ben şöyle anlaşıp sözleştik:
Rasûlullah (s.a.v) hangimizin yanına gelirse: “Sende megafîr kokuyor” diyelim. Nihayet
Peygamber (s.a.v) bizlerden birinin yanına girince o anlaştığımız şekilde
söyledi. O zaman Rasûlullah (s.a.v) “Zeyneb’in
yanında bal şerbeti içmiştim” dedi. Megafîr falan değil dedi ve bir daha
bal şerbeti içmeyeceğim buyurdu. Bunun üzerine Tahrim sûresi 1- 3- 4 ayetleri
nazil oldu. Tahrim 4. ayeti Aişe ve Hafsa için nazil olmuştu. 3. ayet ise: “Sadece
bal şerbeti içmiştim” sözünü açıklamış oluyor. Bu olayların hepsi Ata’nın
rivâyetinde de vardır. (Buhârî, Talak: 7;
Müslim, Talak: 3)
18- AİLENİN YANINA GİT DEMEK BOŞAMA SAYILIR
MI?
3368- Abdullah b.
Ka’b b. M
3369- Abdurrahman b. Abdullah b. Ka’b b. M
3370- Abdullah b.
Ka’b (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ka’b’tan işittim Tebük savaşına
Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte katılamayıp geri kalmasının hikayesini
anlatırken şöyle diyordu: “… Rasûlullah (s.a.v)’in gönderdiği adam bana gelip
te; Rasûlullah (s.a.v), “Hanımından ayrı kalmanı istiyor” deyince, ben: “Onu
boşayacak mıyım yoksa ne yapayım” dedim. O da: “Ondan ayrı dur ve ona yaklaşma”
dedi. Diğer iki arkadaşıma da aynı şekilde haber göndermişti. Ben de hanımıma
ailenin yanına dön Allah bu konuda hükmünü bildirinceye kadar onların yanında
kal dedim. (Müslim, Tevbe: 9; Tirmizî, Tefsirül
Kur’an: 10)
3371- Ubeydullah b.
Ka’b (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam Ka’b’ın şöyle anlattığını
duydum: “… Rasûlullah (s.a.v) bana ve diğer iki arkadaşıma haber göndererek
şöyle demişti: Rasûlullah (s.a.v) hanımlarınızdan ayrı kalmamızı emrediyor. Ben
o gelen kimseye: “Karımı boşamam mı gerekiyor yoksa ne yapmalıyım?” Diye sordum.
O da: “Hayır ondan uzak dur ve ona yaklaşma” dedi. Bende hanımıma ailenin
yanına dön, Allah bu konuda bir hüküm indirinceye kadar orada kal dedim. O da
ailesine dönüp gitmişti. (Müslim, Tevbe: 9;
Tirmizî, Tefsirül Kur’an: 10)
3372- Abdurrahman
b. Ka’b b. M
19- KÖLENİN BOŞAMASI NASILDIR?
3373- Ömer b. Muattib
(r.a)’ten rivâyete göre, Beni Nevfel’in azatlı kölesi Ebu Hasan şöyle anlattı: “Ben
ve hanımım ikimiz de köle idik. Ben hanımımı iki talak ile boşamıştım sonra
ikimizde hürriyetimize kavuşturulup azâd olmuştuk. Bu talak durumunu İbn
Abbas’a sordum: “Eğer tekrar hanımına dönmek istiyorsan bu senin yaptığın iki
talak tek sayılır. Rasûlullah (s.a.v) bu konuda böyle hüküm vermişti” dedi. (Ebû Davud, Talak: 6; İbn Mâce, Talak: 32)
3374- Beni
Nevfel’in azatlısı Hasan (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas’a;
karısını iki talakla boşayan daha sonra da azâd edilip hürriyetine kavuşturulan
kölenin tekrar eski karısıyla evlenip evlenemeyeceği soruldu. İbn Abbas: “Evet
evlenir” dedi. Soruyu soran kimse bu fetvayı nereden aldın dedi. O da: “Rasûlullah
(s.a.v) bu şekilde fetva verdi” diye cevap verdi. (Ebû
Davud, Talak: 6; İbn Mâce, Talak: 32)
20- AKİL BALİĞ OLMA YAŞI VE BELİRTİSİ NEDİR?
3375- Kesir b. Saib
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Kureyza kabilesi çocukları bana şöyle
anlattılar. Kureyza savaşının arkasından beni Kureyza’lı çocuklar Rasûlullah
(s.a.v)’e arz edildiler. Onlardan akıl b
3376- Atiyye el
Kurazî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Beni Kureyza savaşı sonunda
kimin öldürülüp kimin sağ kalacağı konusunda Sa’d b. Muaz’ın hüküm verdiği gün
ben de çocuktum. Benim çocuk mu yoksa ihtilam olanlardan mı olacağım konusunda
tereddüte düştüler fakat benim ergenlik alametlerinden olan kıllarımın
bitmediğini gördüler ve beni bıraktılar. İşte o günden bu yana yanınızdayım. (İbn Mâce, Hudud: 4; Ebû Davud, Hudud: 17)
3377- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşında ben on dört yaşımdaydım,
savaşa katılmak için Rasûlullah (s.a.v)’e arz olundum, Rasûlullah (s.a.v) izin
vermedi. Hendek günü on beş yaşındaydım savaşa katılmama izin verdi. (İbn Mâce, Hudud: 4; Ebû Davud, Hudud: 17)
21- KALEM KİMLERDEN KALKMIŞTIR?
3378- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Üç
kişiden kalem kaldırılmıştır. İşlediklerinden dolayı günah yazılmaz 1. Uyanıncaya
kadar uyuyan kişi 2. Akıl b
22- KİŞİNİN GÖNLÜNDEN GEÇİRDİKLERİNDE
SORUMLULUK VAR MIDIR?
3379- Ebu
Hureyre(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah,
ümmetimin kalbinden geçen ve dile getirmedikleri ve yapmadıkları şeylerden
vazgeçmiştir. Sorumlu tutmaz.” (İbn Mâce,
Talak: 14; Tirmizî, Talak ve Lian: 8)
3380- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ümmetimin
gönlünden geçen temayüller ve vesveseler işlenmedikçe ve söylenmedikçe
affedilmiştir, Allah sorumlu tutmaz.” (İbn
Mâce, Talak: 14; Tirmizî, Talak ve Lian: 8)
3381- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah,
ümmetimin aklından geçirip söylemedikleri ve yapmadıkları işlerden dolayı
sorumlu tutmaz, günah yazmaz.” (İbn Mâce,
Talak: 14; Tirmizî, Talak ve Lian: 8)
23- RASÛLULLAH (S.A.V)’İN HANIMINI DAVET
ETMEYEN ÇORBACI
3382- Enes
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’in Farslı bir
komşusu vardı, güzel çorba pişirirdi. Bir gün Rasûlullah (s.a.v)’e geldi.
Rasûlullah (s.a.v)’in yanında Aişe vardı. O adam eliyle işaret ederek
Rasûlullah (s.a.v)’in gelip pişirdiği çorbadan yemesini istedi. Rasûlullah
(s.a.v)’de Aişe’ye işaret ederek bu hanımım Aişe’de gelirse olur demek istedi. O
adam da yine eliyle işaret ederek iki veya üç kere olmaz manasına işaret etti
(yani sadece Seni davet ediyorum hanımın gelmesin dedi). (Müslim, Eşribe: 21; Tirmizî, Etıme: 42)
24- AMELLER NİYETE GÖRE DEĞERLENDİRİLİR
3383- Ömer b.
Hattab (r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yapılan
her iş niyete göre değerlendirilir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline o geçer.
Kimin memleketini terk etmesi veya günahlardan uzak kalması Allah ve Rasûlünün
isteği doğrultusunda ise onun bu yaptığı iş Allah yolunda sayılır ve ahirette
hesabı ona göre görülür. Kimin de memleketini terk etmesi eline geçireceği bir
dünyalık veya elde edeceği bir kadın için olursa, onun da bu hicreti hicret
ettiği bu şeye aittir, onları elde etmiş olur ahirette de hesabı ona göre
verilir.” (Tirmizî, Cihad: 15; Müslim,
Imara: 45)
25- KUREYŞ PEYGAMBERE SÖVMÜŞ MÜDÜR?
3384- Ebu Hüreyre (r.a)
Rasûlullah (s.a.v)’den şöyle aktarmıştır: “Bakınız!
Allah Kureyş’in sövmesini ve lanetini nasıl da benden çevirip uzak tutuyor. Ben
(Övülmüş insan) Muhammed
olmama rağmen onlar nasıl da beni kötüleyip beni lanetliyorlar.” (Buhârî, Menakıb: 17; Müsned: 7029)
26- EVLİLİĞİN DEVAMI SERBEST BIRAKILIR MI?
3385- Peygamber
(s.a.v)’in hanımlarından Aişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v) zevcelerini dünya hayatıyla Allah’ın Rasûlü ve ahireti
tercih konusunda serbest bırakmakla emredilince önce benden başladı ve sana bir
şey söyleyeceğim yalnız acele etme anne ve babana danış dedi. Rasûlullah
(s.a.v) anne ve babamın kendisinden ayrılmayacağımı biliyordu daha sonra
Rasûlullah (s.a.v) şu ayeti okudu: (Ahzâb sûresi 28. ayet) “Ey
Peygamber! Eşlerine söyle eğer siz dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız
gelin size boşanma bedelini vereyim ve sizi güzellikle salıvereyim.”
Bunun üzerine ben bu konuda babama ve anneme mi danışacağım. Ben Allah ve Rasûlünü
ve Ahiret yurdunu isterim dedim. Aişe sözüne devamla şöyle dedi: “Daha sonra
Rasûlullah (s.a.v)’in diğer hanımları da benim yaptığım gibi yaptılar.
Rasûlullah (s.a.v)’in onları muhayyer bırakması onların da Rasûlullah (s.a.v)’i
seçmeleri talak olarak kabul edilmedi. (Buhârî,
Talak: 4; Müslim, Talak: 4)
3386- Aişe
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ahzâb sûresi 28. ayet nazil olunca
Rasûlullah (s.a.v) yanıma gelip benden başlayarak şöyle buyurdu: “Ey Aişe Sana
bir şey söyleyeceğim fakat acele etme, annene babana danışmadan karar verme”
Aişe diyor ki: Vallahi Rasûlullah (s.a.v) anne ve babamın Rasûlullah
(s.a.v)’den ayrılmamı istemeyeceklerini biliyordu. Daha sonra bana Ahzâb sûresi
28. ayetini okudu. Ben de şöyle dedim: “Bu konuda anne ve babama mı
danışacağım. Ben Allah’ı ve Rasûlünü istiyorum” dedim. (Buhârî, Talak: 4; Müslim, Talak: 4)
27- SERBEST BIRAKMAK ŞEKLİYLE TALAK GERÇEKLEŞİR Mİ?
3387- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bizi dünya
hayatı ile Allah ve Rasûlünü seçmede serbest bıraktı, biz de onu seçtik. Bu
talak olur mu? (Buhârî, Talak: 4; Müslim, Talak:
4)
3388- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bizi kendisini
ve dünyayı seçmekte serbest bıraktı fakat bu talak sayılmadı. (Buhârî, Talak: 4; Müslim, Talak: 4)
3389- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) hanımlarını
kendisini ve dünyayı seçmekte serbest bıraktı fakat bu talak sayılmadı. (Buhârî, Talak: 4; Müslim, Talak: 4)
3390- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) hanımlarını
kendisini ve ahireti tercih etmekte serbest bıraktı. Bu talak sayılır mı? (Buhârî, Talak: 4; Müslim, Talak: 4)
3391- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bizi kendisiyle
dünyayı seçmek arasında serbest bırakmıştı. Bizde kendisini seçmiştik fakat bu
olayı bizim için talak sayılmamıştı. (Buhârî,
Talak: 4; Müslim, Talak: 4)
28- AZAD ETMEYE KİMDEN BAŞLANIR?
3392- Kasım b.
Muhammed (r.a)’ ten rivayete göre, şöyle demiştir: Aişe’nin bir köle bir de
cariyesi vardı, o ikisini de azâd etmek istemişti ve Rasûlüllaha sormuştu.
Rasûlullah (s.a.v)’de: “Cariyeden
önce köleden başla” buyurdu. (İbn Mâce,
Itk: 10; Ebû Davud, Talak: 23)
29- BERİRE KISSASINDAKİ ÜÇ HÜKÜM NELERDİR?
3393- Peygamber (s.a.v)’in hanımı Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Berire kıssasında üç hüküm vardır.
1. Aişe cariyesi Berire’yi azâd etmiş kocasıyla kalıp kalmayacağı konusunda
serbest bırakmıştır. 2. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Vela
hakkı onu azâd edene aittir” buyurdu. 3. Rasûlullah (s.a.v) bir gün
evine girdi bir tencerede et kaynıyordu. Rasûlullah (s.a.v)’e ekmek ve evde
bulunan bir katık getirildi de Rasûlullah (s.a.v) “Kaynayan
tenceredeki etten bir şeyler yok mu” buyurdular. Orada bulunanlar: “Evet
Ey Allah’ın Rasûlü! O et Berire’ye sadaka olarak verilen ettir. Sen ise sadaka
yemezsin dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “O et Berire’ye
sadakadır bize hediyedir” buyurdular. (Buhârî, Talak: 16; Dârimi, Talak: 21)
3394- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Berire olayında üç tane dini hüküm
vardır: “1. Ailesi onu satmak istedi fakat vela hakkının kendilerine ait
olmasını şart koştular. Bu durum Peygamber (s.a.v)’e anlatılınca; Aişe’ye: “Onu satın
al ve azâd ediver” buyurdu ve: “Vela
hakkı azâd edene aittir” dedi. 2. Berire azâd edildi. Rasûlullah (s.a.v)
onu kocasıyla kalıp kalmayacağı konusunda serbest bıraktı. O da kendi başına
kalmayı seçti. 3. Berire’ye bazı şeyler sadaka olarak getirilirdi de o da
onlardan bir kısmını bize hediye ederdi. Bu durumu Rasûlullah (s.a.v)’e
aktardım O da: “Onun
verdiklerinden yiyiniz o Berire’ye sadakadır fakat bize Berire’nin hediyesidir”
buyurdu. (Buhârî, Talak: 16)
30- KOCASI HÜR OLAN KENDİSİ DE AZAD EDİLEN
CARİYE SERBEST BIRAKILIR MI?
3395- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Berire’yi satın aldım, Berire’nin
ailesi vela hakkı bize aittir diye şart koştular. Bunu Rasûlullah (s.a.v)’e
sordum şöyle buyurdular: “Onu azâd et.
Vela hakkı para vererek azâd edene aittir.” Aişe diyor ki: Onu azâd ettim
sonra Rasûlullah (s.a.v) onu çağırdı ve kocasıyla beraber kalıp kalmamakla onu
serbest bıraktı. O zaman Berire bana şunu da bunu da verse onunla birlikte
kalmam dedi ve yalnız kalmayı tercih etti, onun kocası hür bir kimse idi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3396- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, bizzat kendisi Berire’yi satın almak istedi, ailesi
onun Vela hakkı bize ait olacaktır diye şart koştular. Bu durumu Rasûlullah
(s.a.v)’e aktardım, O da: “Onu satın
al ve azâd et. Vela hakkı azâd edene aittir” buyurdu. Daha sonra
Rasûlullah (s.a.v)’e bir et getirildi ve bu et Berire’ye sadaka olarak verilen
ettendir denildi. O zaman Rasûlullah (s.a.v): “O et
Berire’ye sadakadır bize ise Berire’nin hediyesidir.” buyurdu.
Rasûlullah (s.a.v) Berire’yi kocasına dönüp dönmemekte serbest bıraktı kocası
hür bir kimseydi. (Sadece Nesâi rivâyet
etmiştir.)
31- BERİRE OLAYI VE DEĞİŞİK RİVAYETLER
3397- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Berire hürriyetine kavuşması için
her yıl bir okıyye vermek şartıyla dokuz okıyye vermek üzere anlaşma yapmıştı.
Aişe’ye gelerek kendisine yardım etmesini istedi. Aişe ise: “Yardım edemem
fakat vela hakkı benim olmak şartı ile dokuz taksidini de bir sefer de
ödeyebilirim” dedi. Berire gitti ve efendileriyle bu konuyu konuştu. Onlar vela
hakkı kendilerine ait olursa bu teklifi kabul edebileceklerini ifade ettiler. Bunun
üzerine Berire tekrar Aişe’ye geldi, o sıra da Rasûlullah (s.a.v)’de oraya
gelmişti. Berire kendisine söylenenleri aynen nakletti. Aişe ise: “Hayır olamaz,
vela hakkı bana ait olursa o zaman olur dedi. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Nedir
meseleniz” buyurdu. Aişe: “Ey Allah’ın Rasûlü! Berire bana geldi yaptığı
anlaşmadaki borcunu ödeyebilmek için benden yardım istedi. Bende vela hakkı ben
de olmak şartıyla tüm borcunu ödeyebileceğimi değilse yardım etmeyeceğimi
söyledim. Berire’de durumu efendilerine anlattı, onlarda vela hakkı
kendilerinde kalmak şartıyla razı olabileceklerini söylemişler” dedi. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Onu satın
al vela şartının da senin olduğunu onlara şart koş çünkü vela hakkı azâd edene
aittir” buyurdu. Sonra kalktı ve bir konuşma yaparak Allah’a hamd-ü sena
ettikten sonra şöyle buyurdu: “Bir kısım
insanlara ne oluyor da Allah’ın Kitabında olmayan şartları ileri sürüyorlar ve
diyorlar ki: falan kimseyi satın al, azâd et, vela hakkı benimdir diyorlar.
Allah’ın Kitabı en doğru olandır. Allah’ın şartları da en itimat edileni ve sağlamıdır.
Allah’ın Kitabında olmayan bütün şartlar yüz şartta olsa batıldır” buyurdu.
Rasûlullah (s.a.v), Berire’yi kocasından ayrılıp ayrılmamakta serbest bıraktı,
kocası köle idi. Berire kendi başına kalmayı tercih etti. Urve diyor ki: “Eğer
Berire’nin kocası hür olsaydı Rasûlullah (s.a.v), Berire’yi bu konuda serbest
bırakmazdı.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3398- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Berire’nin kocası köle idi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3399- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, bizzat kendisi Ensar’dan bir adamdan Berireyi satın
aldı, satanlar vela hakkının kendilerine ait olmasını şart koşmuşlardı. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Vela hakkı nimete sahib olanındır. (Yani parayı
vererek hürriyete kavuşturan kimsenindir.) Kocası köle olduğu için Berire’yi
serbest bıraktı. Aişe’ye biraz et hediye edilmişti de Rasûlullah (s.a.v): “O etten
biraz da bize verseniz” buyurmuştu. Aişe: Bu et Berire’ye sadaka olarak
verlmişti deyince Rasûlullah (s.a.v) “O
Berire’ye sadakadır bize hediyedir” buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3400- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e Berire’nin
durumunu sordum, onu satın almak istiyorum vela hakkı kendilerine kalmasını
şart koşmuşlardı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Onu satın
al, vela hakkı satın alıp azâd edene aittir” buyurdu. Ravi diyor ki:
Rasûlullah (s.a.v) kocası köle olduğu için Berire’yi kocasına gidip gitmemekte
serbest bıraktı sonrasını hatırlamıyorum. Rasûlullah (s.a.v)’e et getirilmişti.
Oradakiler: “Bu et Berire’ye getirilen sadakalardandır” dediler. Rasûlullah
(s.a.v)’de: “O Berire
için sadakadır bizim için Berire’nin hediyesidir” buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3401- Ebu’d Duha (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir ayın kaç
gün olduğunu tartışıyorduk bir kısmımız otuz gün bir kısmımız da yirmi dokuz
gün diyorduk. Ebu’d Duha şöyle dedi: İbn Abbas bize şu olayı anlatmıştı. Peygamber
hanımları yanlarında aileleri de olduğu halde ağlayarak bir gün sabahı
etmiştik. Ben hemen mescide girdim. Bir de ne göreyim mescid doluydu. O sırada
Ömer b. Hattab geldi ve Peygamber (s.a.v)’in yanına vardı, Peygamber (s.a.v) o
gün kendisine ait yüksekçe bir odada idi. Ömer selâm verdi hiçbir kimse cevap
vermedi, tekrar selâm verdi yine cevap veren olmadı, tekrar selâm verdi yine
cevap veren olmadı sonra geri döndü
3402- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v) kendisine mahsus bir
odada bekleyerek hanımlarına yaklaşmamak üzere yemin etmişti. Yirmi dokuz gece
bekledi sonra bulunduğu yerden inip hanımlarının yanına girdi. Kendisine: “Ey
Allah’ın Rasûlü! Bir ay diye yemin etmemiş miydin?” diye soruldu: “Bir ay
yirmi dokuz gündür” buyurdu. (Buhârî,
Talak: 7; Müslim, Talak: 5)
3403- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek, karısına zıhar
yapan ve keffaret ödemeden karısıyla cinsel ilişki kuran bir adam Rasûlullah
(s.a.v)’e geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben hanımıma zıhar yaptım ve keffaret
ödemeden de cinsel ilişki de bulundum” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Allah
iyiliğini versin bunu neden yaptın?” buyurdu. Adam: “Ay ışığında
hanımımın ayak bileğine taktığı bileziği gördüm onun için yaptım” dedi. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ın
emrini yerine getirmeden ona yaklaşma” buyurdu. (İbn Mâce, Talak: 26; Ebû Davud, Talak: 17)
3404- İkrime
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam karısına zıhar yapmıştı.
Keffaretini ödemeden de hanımıyla cinsel ilişki de bulunmuştu. Bu durumu
Rasûlullah (s.a.v)’e aktarınca Rasûlullah (s.a.v): “Bunu
yapmana sebep ne idi” buyurdu. Adam:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Allah sana rahmet etsin. Ay ışığında onun ayak bileğine
taktığı bileziği veya bacağını gördüm de o yüzden yaptım” dedi. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v) “Allah’ın
sana emrettiği şeyi yapıncaya kadar ondan ayrı kal” buyurdu. (İbn Mâce, Talak: 26; Ebû Davud, Talak: 17)
3405- İkrime
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek:
“Ey Allah’ın Peygamberi, o kimse hanımına zıhar yaptı sonra da üzerine düşeni
yapmadan (keffaret ödemeden) onunla münasebette bulundu durumu ne olacak?” diye
sordu. Rasûlullah (s.a.v): “Bu işi yapmaya
ne sebep oldu?” diye sorunca, o da şöyle dedi: “Ey Allah'ın Peygamberi!
Ay ışığında onun bacağının beyazlığını gördüm.” O zaman Rasûlullah (s.a.v): “Üzerine
düşeni yapmadıkça hanımından uzak kal” buyurdu. (İbn Mâce, Talak: 26; Ebû Davud, Talak: 17)
3406- Aişe
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bütün sesleri işiten Allah’a hamdolsun.
Havle Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek kocasından şikayet etti. Söylediklerini
duymadım fakat Allah: Mücadele sûresi 1-4 ayetlerini indirdi. (Tirmizî, Talak: 20; Ebû Davud, Talak: 17)
34- HULU’ (BİR ÇEŞİT BOŞAMA ŞEKLİ) Bkz 2/229
3407- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Kocalarından ayrılmak, ve muhalea yapmak isteyen
kadınlar münafıklardır. (Müsned: 8990)
3408- Amre binti
Abdurrahman (r.a) Habibe binti Sehl’den aktarıyor. Habibe; Sabit b. Kays b.
Şemmas’ın nikahı altındaydı. Rasûlullah (s.a.v) sabah namazı için çıkacaktı,
kapısının önünde sabahın karanlığında Habibe binti Sehl’i gördü; Rasûlullah
(s.a.v) “Sen
kimsin?” diye sordu. O da: “Ben Habibe binti Sehlim Ey Allah’ın Rasûlü!”
dedi. “Nedir
derdin?” deyince. “Ben ve Sabit bir arada yaşayamayız” dedi. Sabit b.
Kays gelince Rasûlullah (s.a.v) ona; “Bak bu
Habibe binti Sehl olup söylenmesi gerekenleri hep söyledi” buyurdu.
Habibe: “Ey Allah’ın Rasûlü! Onun bana verdiği her şey yanımdadır” dedi. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v), Sabit’e: “Ondan
verdiklerini al” buyurdu. Sabit de aldı, Habibe de Sabit’ten ayrılmış
olarak ailesinin yanında oturdu. (Ebû Davud,
Talak: 18; İbn Mâce, Talak: 23)
3409- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Sabit b. Kays’ın karısı Peygamber (s.a.v)’e gelip; ey
Allah’ın Rasûlü! Ben Sabit’e karşı ne dini ne de ahlakî yönde bir ayıp
işlemiyorum. Fakat Müslüman olarak küfre götürecek hareketleri de yapmak
istemiyorum diyerek ayrılmak istediğini bildirdi. Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v): “Sana
mihir olarak verdiği bahçesini ona verdin mi?” buyurdu. O da: “Evet
verdim” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v), Sabit’e: “Bahçeni
al hanımını da bir talakla boşa” buyurdu. (Ebû
Davud, Talak: 18; İbn Mâce, Talak: 23)
3410- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Bir adam Peygamber (s.a.v)’e gelerek: “Karım hiçbir
erkeği geri çevirmiyor ne yapmalıyım?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Dilersen
onu boşa” buyurdu. Adam: “Gönlüm ona takılı kalacağından korkuyorum”
dedi. “O zaman
ondan istifade et hanımın olarak kalsın” buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3411- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! Nikahımda bir hanımım
var hiçbir erkeği geri çevirmiyor ne yapmalıyım?” diye sordu. Rasûlullah
(s.a.v): “Onu boşa”
buyurdu. Adam: “Ondan ayrı kalmaya dayanamam” dedi. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v): “Öyleyse
onu bırakma nikahında tut” buyurdu. (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
35- LİAN (BİR ÇEŞİT BOŞAMA) (Bkz 24/6-9)
3412- Asım b. Adıy
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Aclan oğullarından Uvaymir bana
gelerek şöyle dedi: “Ey Asım ne dersin? Bir kimse kendi hanımıyla başka birini
zina ederken görse ve zina eden adamı öldürse siz de onu kısas yaparak öldürür
müsünüz? Yoksa bu kimse ne yapmalı? Lütfen bunu Rasûlullah (s.a.v)’e sorabilir
misiniz?” Asım bu konuyu Rasûlullah (s.a.v)’e sordu fakat Rasûlullah (s.a.v)
bundan hoşlanmadı ve ayıpladı. Sonra Uveymir, Asım b. Adiy’e gelerek: “Ey Asım
ne yaptın?” dedi. Asım: “Dediğini yaptım ama sen hayırlı bir şey yapmış
olmadın. Rasûlullah (s.a.v) hoşlanmadı ve bu tür soruları ayıpladı” dedi. O
zaman, Uveymir: “Vallahi bu konuyu Rasûlullah (s.a.v)’e mutlaka soracağım” dedi
ve Rasûlullah (s.a.v)’e gidip sordu. Rasûlullah (s.a.v): “Allah
senin ve hanımın hakkında ayet indirdi. Hanımını alıp buraya getir” buyurdu.
Sehl diyor ki: Ben Rasûlullah (s.a.v)’in yanında toplumun arasındaydım, Uveymir
karısını getirdi ve karşılıklı lanetleştiler. Daha sonra Uveymir: “Ey Allah’ın
Rasûlü! Onu nikahım altında tutarsam ona karşı yalan söylemiş olurum” dedi ve
Rasûlullah (s.a.v) boşamak için emir vermeden önce karısını boşadı. Bu olaydan
sonra karşılıklı lanetleşen kimselerin ayrılmaları kocanın talakıyla adet olmuş
oldu. (Ebû Davud, Talak: 27; İbn Mâce, Talak:
27)
36- DOĞUM VE HAMİLELİK ÜZERİNE LANETLEŞME
3413- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), Aclanlı karı koca
arasında karşılıklı lanetleşme yaptırdı o sırada kadın zinadan dolayı hamile
idi. (Buhârî, Talak: 32; Müslim, Lian: 1)
37- BİR KİMSE HANIMINI BAŞKA BİRİYLE ZİNA
HALİNDE GÖRÜRSE ARALARINDA MÜLÂÂNE YAPILARAK AYRILIRLAR
3414- Muhammed
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. M
38- MÜLAANE= KARŞILIKLI LANETLEŞME NASIL
YAPILIR?
3415- Enes b. M
39- HÂKİM KARAR VERİRKEN ALLAH’IM GERÇEĞİ
ORTAYA ÇIKAR DİYE DUA ETMELİ
3416- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’in huzurunda
karşılıklı lanetleşmeden bahsedilince Asım b. Adiy bu konuda bir şey söyleyip
çıkıp gitti. Sonra kendi kavminden bir adam gelerek karısıyla beraber bir
erkeği yakaladığını söyledi. Asım: O söylediğim sözden dolayı imtihan
olunuyorum başıma bu iş geldi diyor. O kimseyi doğru Rasûlullah (s.a.v)’e
götürdü. O adam karısının durumunu anlattı. Bu adam sarışın, az etli ve düz
saçlı idi. Karısıyla birlikte gördüğü adam ise buğday tenli, kalın baldırlı,
şişman biriydi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ım
bu konuda gerçeği ortaya çıkar diye dua” etti. Daha sonra o kadın
kocasının yakaladığını iddia ettiği adama benzeyen bir çocuk doğurdu.
Rasûlullah (s.a.v) o iki kişi arasında lanetleşme yaptırdı sonra orada
bulunanlardan birisi İbn Abbas’a: Rasûlullah (s.a.v)’in “Eğer ben
delilsiz bir kimseyi recm etmiş olsaydım bu kadını recm ederdim” dediği kadın
bu mudur? diye sordu. İbn Abbas: “Hayır o kadın İslâm da kötülükler ortaya
koyan biriydi” dedi. (Müslim, Lian: 1; Buhârî,
Talak: 30)
3417- Abdullah b.
Abbas (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’in huzurunda
karşılıklı lanetleşmeden bahsedildiğinde Asım b. Adiy’de o konuda bir şeyler
söyleyip çıkıp gitmişti. Çok geçmeden kendi kavminden bir adam onunla
karşılaşıp karısıyla başka bir adamı yakaladığını söyledi. Asım b. Adiy o
kimseyle birlikte Rasûlullah (s.a.v)’e geldi. O adam onun karısını hangi halde
bulunduğunu Rasûlullah (s.a.v)’e haber verdi. Bu adam yani kadının kocası
sarışın, zayıf ve düz saçlı idi karısıyla birlikte yakaladığı adam ise esmer,
kalın baldırlı ve kıvırcık saçlı idi. Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ım
gerçeği ortaya çıkar” diye dua etti. Daha sonra kadın zina eden erkeğe
benzer bir çocuk doğurdu. Rasûlullah (s.a.v)’de bu kadınla kocası arasında mülaane
yaptırdı. O toplantıda olanlardan biri İbn Abbas’a: Rasûlullah (s.a.v)’in “Eğer ben
delilsiz bir kimseyi recm edecek olsaydım bu kadını recm ederdim” dediği
kadın bu mudur? diye sordu. İbn Abbas’ta: “Hayır o İslâm da ilk kötülükleri
ortaya çıkaran biriydi diye cevap verdi.” (Müslim,
Lian: 1; Buhârî, Talak: 30)
40- MÜLÂÂNE DE BEŞİNCİ YEMİNDE DİKKAT
EDİLMELİ
3418- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, “Peygamber
(s.a.v), lanetleşecek çiftlere karşılıklı lanetleşme emrini verdikten sonra
beşinci de elini ağzına kapamasını emreder ve beşinci yemin azabı gerektirir”
buyurdu. (Ebû Davud, Talak: 27)
41- MÜLAANE YAPILIRKEN YETKİLİ KİMSE ERKEK
VE KADINA NASİHAT EDER
3419- Said b.
Cübeyr (r.a) şöyle anlatıyor: İbn Zübeyr’in v
42- LANETLEŞENLERİN ARASI AYRILIR
3420- Said b.
Cübeyr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mus’ab lanetleşen karı kocayı
ayırmadı. Said diyor ki: Bu durumu İbn Ömer’e anlattım; O şöyle dedi: “Rasûlullah
(s.a.v), Aclanoğullarından iki kişinin arasını ayırmıştı.” (Müslim, Lian: 1; Ebû Davud, Talak: 27)
43- LANETLEŞENLER İDDİALARINDAN
VAZGEÇEBİLİRLER Mİ?
3421- Said b.
Cübeyr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’e karısına zina suçu
yükleyen adamın durumundan sordum şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v), Aclan
oğullarından bir çifti ayırmıştı sonra da şöyle demişti: “Allah
biliyor ki ikinizden biri yalancıdır tevbe edip doğruyu söyleyen var mı?”
Bunu üç sefer tekrarladı, ikisi de bu işten uzak durup iddialarından vazgeçmediler.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) onları ayırdı. Eyyub diyor ki: Amr b. Dinar
şöyle demişti: Bu olayda bir şeyler olmuştu ki onu size söylemek istemiyorum. O
adam dedi ki: “Ya mallarım ne olacak?” Rasûlullah (s.a.v): “Sana mal
yoktur. Eğer doğru sözlü biriysen verdiğin o mal (mihir) karşılığında
onunla zifafa girdin eğer yalancı biriysen o kadın senden uzaktır” buyurdu. (Müslim, Lian: 1; Ebû Davud, Talak: 27)
44- LANETLEŞENLER ARASINDAKİ MEHİR NE OLACAK?
3422- Said b.
Cübeyr (r.a) şöyle anlatıyor: İbn Ömer’e lanetleşen karı kocanın durumunu
sordum şöyle dedi: “Rasûlullah
(s.a.v), lanetleşen çifte hesabınız Allah’a aittir ikinizden biri mutlaka
yalancıdır. Senin erkek olarak o kadının üzerinde bir hakkın yoktur.”
Bunun üzerine o adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! Benim mehir olarak verdiğim malım ne
olacak?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v): “Senin o
mihir olarak verdiğin malda bir hakkın yoktur, sen eğer bu konuda doğru
söylüyorsan o mehri, o kadını kendine helâl etmek için vermiştin bu yüzden o
mehir sana geri dönmez. Eğer zina isnadında yalancı isen o malı istemek sana
çok uzaktır” buyurdu. (Ebû Davud, Talak:
27)
45- LANETLEŞENLERİN ÇOCUĞU KİME BIRAKILIR?
3423- İbn Ömer
(r.a)’den rivayete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bir erkekle bir
kadının arasında lanetleşme yaptırdı, o çifti ayırdı ve çocuğu da anneye verdi.
(Ebû Davud, Talak: 34; Müslim, Lian: 1)
46- BİR ERKEK DOĞAN ÇOCUĞUNU KABUL ETMEZSE
NE OLUR?
3424- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Fezare oğullarından bir adam Rasûlüllaha gelerek: “Karım siyah
bir çocuk doğurdu ondan şüpheleniyorum” dedi. Rasûlullah (s.a.v) ona: “Develerin
var mı?” diye sordu. O adam: “Evet var” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Onların
renkleri nasıldır?” diye sordu. Adam: “Kırmızıdır” dedi. Rasûlullah
(s.a.v): “Onların
arasında boz renkli var mı?” diye sordu. Adam: “Evet onların arasında
boz renklisi de vardır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “O boz
renkli develer nereden geldi?” dedi. O adam: “Soyunun bir damarına
çekmiş olmalıdır” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “İşte
oğlun da soyunun bir damarına çekmiştir” buyurdu. (Ebû Davud, Talak: 28; Müslim, Lian: 1)
3425- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Fezare oğullarından bir adam Peygamber (s.a.v)’e
gelerek; “Karım siyah bir çocuk doğurdu” diyerek o çocuğun kendisinden
olmadığını söylemek isteyip reddetmek istiyordu. Rasûlullah (s.a.v) ona: “Senin
develerin var mı?” buyurdu. Adam: “Evet” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Onların
renkleri nasıldır?” diye sordu. Adam: “Kırmızıdır” diye cevap verdi.
Rasûlullah (s.a.v): “Aralarında
boz renkli olanları var mıdır?” diye sordu. Adam: “Evet boz renkli
olanları da var” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “O boz
renkliler nereden gelmiştir dersin” diye sordu. Adam: “Soyunda belki
öyle bir damar vardır” dedi. O zaman Rasûlullah (s.a.v): “Öyleyse
bu çocukta soyunun bir damarına çekmiştir” buyurdu. Ravi diyor ki:
Böylece Rasûlullah (s.a.v) o adamın çocuğunu reddetmesine izin vermedi. (Ebû Davud, Talak: 28; Müslim,
Lian: 1)
3426- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Bizler Rasûlullah (s.a.v)’in yanında otururken
bir adam kalktı ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Siyah bir oğlum oldu” dedi. Rasûlullah
(s.a.v): “O renk
nereden gelmiş olabilir?” buyurdu. O adam: “Bilmiyorum” dedi. Rasûlullah
(s.a.v): “Senin
develerin var mı?” diye sordu. Adam: “Evet” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Renkleri
nasıldır?” dedi. Adam: “Kırmızıdır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Aralarında
boz develer var mı?” buyurdu Adam: “Evet boz renkli develer de var”
dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Onlar
nereden gelmiş” diye sordu. Adam: “Bilmiyorum ama Ey Allah’ın Rasûlü! Soyunun
bir damarına çekmiş olabilir” dedi. O zaman Rasûlullah (s.a.v): “Bu
çocukta soyunun bir damarına çekmiş olabilir” buyurarak; “Bir
adamın kendi karısından doğan bir çocuğu karısının zina ettiğini görmedikçe
inkar edip kabul etmemesinin mümkün olmadığı şeklinde hüküm verdi.” (Ebû Davud, Talak: 28; Müslim,
Lian: 1)
47- KİMSE KENDİ ÇOCUĞUNU İNKAR ETMEMELİ
3427- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, bizzat kendisi Rasûlullah (s.a.v)’den şöyle işitmiştir: Mülaane
ayeti indiğinde Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ailesinden
olmayan bir erkeği herhangi bir kadın evine alır ve zina ederse, Allah’tan bir
şey istemeye hakkı yoktur. Allah onu Cennetine koymaz. Göz göre göre çocuğunu
inkar eden bir adamın gözüne Allah perde çeker ve kıyamet günü geçmiş ve
gelecek toplumların önünde onu rezil ve rüsvay eder.” (Ebû Davud, Talak: 28; Dârimi, Nikah: 42)
48- ÇOCUK DÖŞEK SAHİBİNE AİTTİR
3428- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Doğan
çocuk döşek sahibine aittir. Zina eden kimseye de mahrumiyet vardır.” (Dârimi, Nikah: 41; Ebû Davud, Talak: 34)
3429- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Doğan
çocuk döşek sahibine aittir. Zina edene de mahrumiyet vardır.” (Dârimi, Nikah: 41; Ebû Davud, Talak: 34)
3430- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sa’d b. ebi Vakkas ile Abd b. Zem’a
bir erkek çocuğun nesebi hakkında münakaşa ettiler. Sa’d: Ey Allah’ın Rasûlü! Bu
çocuk kardeşim Utbe b. Ebu Vakkas’ın çocuğudur. Bunun nesebinin kendisine ilhak
edilmesini bana vasiyet etmiştir. Bakınız ona ne kadar da benzeşiyor kardeşim
Utbe ile dedi. Abd b. Zem’a ise şöyle dedi: “Bu benim kardeşimdir, babamın
döşeği üzerinde babamın cariyesinden doğmuştur” dedi. Rasûlullah (s.a.v),
Çocuğun kime benzediğine bakınca, onun Utbeye çok benzediğini gördü ve “Ey Abd!
O, sana aittir. Çocuk döşek sahibinindir. Zina edene de mahrumiyet vardır. Ey
Sevde binti Zem’a artık sen de Abdurrahman’ın yanında örtün” buyurdu. Abdurrahman
da artık bir daha Sevde’yi görmedi. (Dârimi,
Nikah: 41; Ebû Davud, Talak: 34)
3431- Abdullah b.
Zübeyr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zem’a’nın bir cariyesi vardı.
onunla münasebette bulunuyordu. Başka birisinin de o cariye ile münasebeti
olduğunu zannediyordu. Cariye, ilişki kurduğunu zannettiği adama benzer bir
çocuk doğurdu. Zem’a, Cariye hamile iken vefat etmişti. Sevde bu durumu
Rasûlullah (s.a.v)’e arzetti de Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Çocuk
döşek sahibine aittir. Ey Sevde artık ondan uzak dur ve örtün çünkü o senin
kardeşin değildir” buyurdu. (Müsned: 15542)
3432- Abdullah
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Çocuk
döşek sahibine aittir. Zina edene ise mahrumiyet vardır.” (Ebû Davud, Talak: 28)
49- CARİYE DÖŞEĞİ DE EFENDİNİN DÖŞEĞİ
SAYILIR
3433- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sa’d b. ebi Vakkas ile Abd b.
Zem’a; Zem’anın oğlunun kime aid olduğu konusunda anlaşamadılar. Sa’d dedi ki: “Kardeşim
Utbe bana vasiyette bulunup demişti ki: Mekke’ye geldiğinde Zem’a’nın
cariyesinin çocuğuna bak, o benim oğlumdur.” Abd b. Zem’a ise: “O babamın
cariyesinin çocuğudur, babamın döşeğinde doğmuştur. Rasûlullah (s.a.v) çocuğa
baktı, açık bir şekilde Utbe’ye benzediğini gördü ve şöyle buyurdu: “Çocuk
döşek sahibine aittir. Ey Sevde onun yanında tesettürlü bulun!” (Dârimi, Nikah: 41; Müslim, Rada: 10)
50- ÇOCUK KİMİNDİR KONUSUNDA KUR’A ÇEKİLİR
Mİ?
3434- Zeyd b. Erkam
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali, Yemende iken kendisine üç kişi
geldi. Bunlar bir temizlik süresi içersinde bir kadınla cinsel ilişkide
bulunmuşlardı ve doğan çocuğun kime ait olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdi.
Ali, o iki kimseye: “Çocuğun bu üçüncü kişiye ait olmasını kabul eder misiniz?”
diye sordu. O ikisi “Hayır kabul etmeyiz” dediler. Ali, daha sonra diğer iki
kişiye: “Çocuğun bu üçüncü şahsa ait olduğunu kabul eder misiniz?” diye sordu. Yine
ikisi birden: “Hayır” dediler.
Bunun üzerine Ali aralarında Kur’a çekti, çocuğu Kur’ayı kazanana verdi ve
kadının diyetinin üçte ikisini ona yükledi. Bu olay Peygamberimiz (s.a.v)’e
hatırlatılınca azı dişleri görününceye kadar güldü. (İbn Mâce, Ahkam: 20; Ebû Davud, Talak: 32)
3435- Zeyd b. Erkam
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir defasında biz Rasûlullah (s.a.v)’in
yanındaydık. O günlerde Ali Yemendeydi. Yemenden bir adam geldi ve anlatmaya
başladı. Ey Allah’ın Rasûlü! Ali’ye üç kişi geldi ve temizlik h
51- EL VE YÜZE BAKARAK NESEBİ BELİRLEMEK
3436- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) yüzünde
şimşekler çakar gibi nurlar saçarak güler yüzle yanıma geldi ve şöyle dedi: “Görmedin
mi? Mücezziz, Zeyd b. Harise ile Usameye baktı ve: Şu ayakların bazısı
bazısındandır dedi.” (Ebû Davud, Talak:
31; Müslim, Rada: 11)
3437- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bir gün yanıma
sevinçli bir halde girdi ve şöyle dedi: “Ey Aişe
görmedin mi? Mücezziz el Müdlicî yanıma gelmişti. Üsâme b. Zeyd’te yanımdaydı. Üsâme
b. Zeyd ile Zeyd b. Harise başlarına bir kadife örtüp uyumuşlardı, ayakları
dışarıdaydı. Mücezziz onların ayaklarına baktı ve şu ayakların bir kısmı
diğerinden olmuştur dedi.” (Ebû Davud,
Talak: 31; Müslim, Rada: 11)
52- ANNE VE BABADAN BİRİ MÜSLÜMAN OLURSA
ÇOCUK KİME AİTTİR
3438- Abdulhamid b.
Seleme el Ensarî (r.a) babasından ve dedesinden aktarıyor. Kendisi Müslüman
olmuş fakat hanımı İslâm’ı kabul etmemişti. Onların küçük bir erkek çocukları
da vardı, henüz akıl b
3439- Ebu Meymune
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün Ebu Hureyre’nin yanındaydım
şunları anlattı: “Bir kadın Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek; “Anam babam Senin
yoluna feda olsun, kocam oğlumu götürmek istiyor, bana da içmek ve kullanmak
üzere Ebu Inebe kuyusunu bıraktı” dedi. Daha sonra kadının kocası geldi ve: “Oğlum
konusunda kim benimle kavga ediyor?” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v)
çocuğa: “Ey çocuk
işte baban ve işte annen hangisiyle birlikte yaşamak istiyorsan tut elini” buyurdu.
Çocuk ta annesinin elinden tuttu, annesi de onu alıp gitti. (Ebû Davud, Talak: 32; Müslim, Lian: 1)
53- HULU’ YOLUYLA AYRILAN KİMSENİN İDDET
SÜRESİ NE KADARDIR?
3440- Rubeyyi binti
Muavviz b. Afra (r.anha)’nın haber verdiğine göre, Sabit b. Kays b. Şemmas
karısını dövmüş ve kolunu kırmıştı. Karısı Cemile binti Abdullah b. Übey idi. Bu
kadının erkek kardeşi Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek, şikayette bulundu.
Rasûlullah (s.a.v), Sabit’e haber göndererek çağırttı ve ona: “Hulu
bedelini ondan al ve onu serbest bırak” buyurdu. Sabit b. Kays’ta: “Peki”
dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Kadına
bir hayz süresi beklemesini ve sonra da ailesi yanına dönmesini emretti.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3441- Ubâde b.
Velid b. Ubâde b. Samit (r.a)’ten, O da Rubeyyi binti Muaviz’den rivâyet ederek
şöyle demiştir: Rubeyyi binti Muavize: “Başından geçen olayı anlat” dedim. O da
şöyle dedi: Kocamdan Muhalea şeklinde ayrılmıştım sonra Osman’a gelerek ne
kadar iddet bekleyeceğimi sordum: “Sana iddet gerekmez” dedi. Fakat son
zamanlarında kocanla münasebette bulunmuş isen bir hayız görünceye kadar iddet
beklemen yeterlidir dedi ve şöyle devam etti: “Ben bu konuda Rasûlullah
(s.a.v)’in Sabit b. Kays b. Şemmas’ın nikahlısı olan Meryem el Megalliye
hakkında verdiği hükme uymuş oluyorum, çünkü o da Sabit’ten muhalea yoluyla
ayrılmıştı.” (İbn Mâce, Talak: 23)
54- İDDET SÜRELERİ DEĞİŞİK TE OLABİLİR Mİ?
3442- İbn Abbas
(r.a), Bakara sûresi 102. ayeti ve Nahl sûresi 101. ayeti ve Ra’d sûresi 39.
ayetleri hakkında şöyle demiştir: Kur’an’da hükmü değiştirilen şey kıble konusudur.
Bakara 228. ayetinin bir kısmını Talak sûresi 4. ayeti değiştirmiştir. Ayrıca
iddet gerekmeyen durumları da Allah, Ahzâb sûresi 49. ayetiyle belirlemiştir. (Ebû Davud, Talak: 37)
55- KOCASI ÖLEN KADININ İDDET SÛRESİ NE
KADARDIR?
3443- Ümmü Habibe
(r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Allah’a
ve ahiret gününe inanan bir kadının kocasından başka bir ölen kimseye üç günden
fazla yas tutması helâl olmaz. Ama kocası ölünce dört ay on gün yas tutup
süslenmeksizin bekler.” (İbn Mâce, Talak:
8; Tirmizî, Talak: 18)
3444- Zeyneb binti
Ümmü Seleme (r.anha) şöyle demiştir: Anneme iddet bekleyenin durumunu sordum. O
da şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v)’e kocası ölen bir kadının gözlerinin rahatsız
oluşundan dolayı sürme çekip çekemeyeceği sorulmuştu. O da cevaben şöyle
buyurmuştu: “Sizden
biriniz cahiliyye döneminde en kötü elbiselerinizi giyerek evinde bir yıl
beklerdi de sonra dışarı çıkabilirdi, şimdi dört ay on gün bekleyemez mi?” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3445- Ümmü Seleme
ve Ümmü Habibe (r.anhüma)’dan bildirdiğine göre, şöyle demişlerdir: Bir kadın
Rasûlullah (s.a.v)’e geldi ve: “Kızımın kocası öldü. Ben de onun göz
rahatsızlığından korkuyorum, dolayısıyla sürme çekebilir mi?” diye sordu. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Sizden biriniz cahiliyye döneminde kocası
öldüğünde bir yıl evinde oturuyordu, bu konuda İslâm’ın emri ise dört ay on
gündür. Cahiliyye döneminde bir yıl dolunca bir deve tezeği alarak matemden
çıkardı. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak:
18)
3446- Rasûlullah
(s.a.v)’in hanımlarından Hafsa binti Ömer (r.anha)’dan rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah’a
ve ahiret gününe inanan bir kadının kocası dışında hiçbir ölü için üç günden
fazla matem tutması ve süslenmemesi helâl değildir. Sadece kocasının ölümünde
dört ay on gün matem tutar ve süslenmeksizin bekler.” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3447- Ümmü Seleme
(r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’a
ve ahiret gününe inanan bir kadının kocası dışında hiçbir ölüye üç günden fazla
yas tutup süslenmemesi helâl olmaz ancak kocası için dört ay on gün süreyi
süslenmeksizin bekler.” (İbn Mâce, Talak:
8; Tirmizî, Talak: 18)
56- KOCASI ÖLEN HAMİLE KADININ İDDET SÜRESİ
NE KADARDIR?
3448- Misver b.
Mahreme (r.a)’den rivâyete göre, Sübeya-tel Eslemiyye kocasının ölümünden
birkaç gün sonra çocuk doğurdu ve Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek evlenmek için
izin istedi. Rasûlullah (s.a.v)’de ona izin verdi ve iddet beklemeksizin o
kadında evlendi. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî,
Talak: 18)
3449- Misver b.
Mahreme (r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) Sübeya isimli kadına
nifas’tan kurtulunca evlenmesini emretti. (İbn
Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3450- Ebu’s Senabil (r.a) rivâyete göre, şöyle
demiştir: Sübeya kocasının ölümünden yirmi üç veya yirmi beş gün sonra çocuğunu
doğurmuştu. Nifastan kurtulunca da evlenmek istedi, onun bu isteği ayıp
karşılandı. Bu olay Rasûlullah (s.a.v)’e anlatılınca: “Onun
evlenmesine engel bir şey yoktur, o çocuğunu doğurmuştur” buyurdu. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî,
Talak: 18)
3451- Ebu Seleme (r.a)’den rivâyete göre, şöyle
demiştir: Ebu Hüreyre ve İbn Abbas; hamile iken kocası ölen kadının çocuğunu
doğurduktan sonra hemen evlenip evlenemeyeceği konusunda ihtilafa düştüler. Ebu
Hüreyre “Evlenebilir” dedi. İbn Abbas ise: “Ayette belirtilen iki müddetten en
uzununu bekledikten sonra evlenebilir” dedi. Bunun üzerine Ümmü Seleme’ye haber
gönderip sordular. O da cevaben şöyle dedi: “Sübeya’nın kocası ölmüştü.
Sübeya’da kocasının ölümünden on beş gün sonra çocuk doğurmuştu. Sübeya’ya iki
kişi dünürcü oldu. O da onlardan birini seçti. Diğer adam ve onun yanındakiler
onu elde edememekten dolayı endişe ettiler ve senin evlenmen helâl olmaz
dediler. Sübeya diyor ki: Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v)’e gittim ve durumu
anlattım. O da şöyle buyurdu: “Şu anda
evlenmen sana helaldir dilediğin kimse ile evlenebilirsin.” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî,
Talak: 18)
3452- Ebu Seleme
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas ve Ebu Hureyre’ye kendisi
hamile iken kocası ölen kadının durumu soruldu. İbn Abbas: “İki iddetten
sonuncusunu bekledikten sonra evlenebilir” dedi. Ebu Hureyre’de: “Çocuğunu
doğurduktan sonra evlenebilir” dedi. Bunun üzerine Ebu Seleme, Ümmü Seleme’nin
yanına gitti ve bu meseleyi sordu. Ümmü Seleme şöyle dedi: “Sübeya-tül
eslemiyye kocasının vefatından on beş gün sonra doğum yapmıştı. İki kişi ona
dünürcü olmuştu, birisi genç diğeri de yaşlıydı. Sübeya genç olanın teklifini
kabul etti. Bunun üzerine yaşlı olan senin evlenmen helâl değildir dedi. Sübeya’nın
ailesi o günlerde orada değildi. O ihtiyar kimse, Sübeya’nın ailesi gelince
kendisini tercih edebileceklerini ümid ediyordu. Bunun üzerine Sübeya,
Rasûlullah (s.a.v)’e geldi ve durumu anlattı. Rasûlullah (s.a.v): “Sen
evlenebilirsin, dilediğin kimse ile evlen” buyurdu. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3453- Ebu Seleme b.
Abdurrahman (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “İbn Abbas’a kocasının
ölümünden yirmi gün sonra doğum yapan bir kadının evlenip evlenemeyeceği
soruldu. O da cevaben: “Hayır, iki iddetten en son olanını beklerse olur” dedi.
Ebu Seleme diyor ki: Ben, “Allah,
hamile kadınların iddetleri doğumla biter” buyuruyor dedim. İbn Abbas: “O
Talak neticesinde olan durumdur” dedi. Ebu Hureyre’de: Ben kardeşimin oğlu yani
Ebu Seleme’nin görüşündeyim dedi. Bunun üzerine ibn Abbas kölesi Küreyb’i
gönderdi ve Ümmü Seleme’ye git ve sor, acaba Rasûlullah (s.a.v)’in sünnetinde
böyle bir şey var mıdır? Küreyb gitti sonra dönüp geldi ve şöyle dedi: Ümmü
Seleme diyor ki: “Evet, Rasûlullah (s.a.v) böyle yapmıştı. Sübeya-tül Eslemiyye
kocasının vefatından yirmi gün sonra doğurmuştu. Rasûlullah (s.a.v) Sübeya’ya
evlenmesini emretmişti. Ebus Senabil isimli kimse de ona dünürcü olanlardandı. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3454-
3455- Ümmü Seleme
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sübeya kocasının ölümünden birkaç
gün sonra doğurmuştu. Rasûlullah (s.a.v)’de onun evlenmesini emretmişti. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3456-
3457- Ebu Seleme b.
Abdurrahman (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben, İbn Abbas ve Ebu Hüreyre
üçümüz birlikteydik, ibn Abbas: Bir kadının kocası vefat eder de bir süre sonra
doğum yaparsa, onun iddet süresi iki iddetin sonuncusudur dedi. Ebu Seleme dedi
ki: Küreyb’i, Ümmü Seleme’ye bu konuyu sormak üzere gönderdik. O da onun
yanından geldi ve şu haberi getirdi. Sübeya kocasının vefatından bir müddet
sonra doğum yaptı da Rasûlullah (s.a.v) ona evlenmesini emretti. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3458- Peygamber
(s.a.v)’in hanımlarından Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, Eslem
oğullarından bir kadın ki kendisine Sübeya ismi verilir, kocasının nikahında
idi. Kendisi hamile iken kocası öldü. Ebu’s Senabil b. Ba’kek Sübeya ile
evlenmek istedi. Sübeya bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Ebu’s Senabil
senin dört ay on gün iddet beklemeden evlenmen helâl değildir dedi. Yirmi gün
sonra çocuk doğurdu ve Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek durumunu sordu. Rasûlullah
(s.a.v)’de “Evlenebilirsin”
buyurdu. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak:
18)
3459- Ebu Seleme b.
Abdurrahman (r.a)’dan rivâyete göre, kendisi ve Ebu Hureyre, İbn Abbas’ın
yanındaydılar. Bir kadın gelerek kendisi hamile iken kocasının öldüğünü, dört
aydan daha az bir süre içersinde de doğum yaptığını söyledi. Bunun üzerine İbn
Abbas dedi ki: İki iddetin sonuncusunda evlenebilirsin. Ebu Seleme de şöyle
dedi: Peygamber (s.a.v)’in ashabından bir adamın bana haber verdiğine göre, Eslem
kabilesinden Sübeya, Rasûlullah (s.a.v)’e geldi ve kocasının hamile iken
öldüğünü ve dört aydan daha az bir süre içerisinde doğum yaptığını söyledi.
Rasûlullah (s.a.v)’de ona evlenmesini emretti. Ebu Hüreyre diyor ki: “Buna ben de şahidim.” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3460- Ubeydullah b.
Abdullah (r.a)’ın aktardığına göre, babası Ömer b. Abdullah b. Erkam ez Zühri’ye
mektup yazarak Sübeya binti Haris el Eslemiyye’ye gitmesini ve başından geçen
hadiseyi sormasını emretti. Ömer b. Abdullah’ta, Abdullah b. Utbeye haber
vermek üzere şu mektubu gönderdi: Sübeya şöyle anlatmıştır: Sübeya beni
Amir’den Sa’d b. Havle’nin nikahı altındaydı, kendisi bedir savaşına katılan
sahabelerdendi. Kendisi hamile iken kocası veda haccında vefat etti. Kocasının
ölümü üzerinden pek geçmeden doğum yaptı. Nifastan kurtulunca dünürcü olanlara
karşı süslendi. Bu esnada Abduddar oğullarından Ebu’s Senabil adında biri onun
yanına girmişti. Ona dedi ki: Hayrola süslenmişsin, evlenmek istiyorsun herhalde.
Vallahi dört ay on gün geçmeden evlenemezsin” Sübey’a diyor ki Ebu’s Senabil, böyle
söyleyince o akşam elbisemi giyinip Rasûlullah (s.a.v)’e geldim ve evlenip
evlenemeyeceğimi sordum. Rasûlullah (s.a.v)’de çocuğu doğurduktan sonra evlenebileceğimi
söyledi. Dünürcü olursa evlenmemi istedi. (İbn
Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3461- Züfer b. Evs
b. el Hadesan en Nasri (r.a)’den rivâyete göre, Ebus Senabil b. Ba’kek b.
Sebbak, Sübeyatül eslemiyyeye iki iddetten en uzunu olan dört ay on gün
geçmedikçe evlenmen helâl değildir dedi. Bunun üzerine Sübey’a, Rasûlullah
(s.a.v)’e gelerek durumu sordu. Rasûlullah (s.a.v), çocuğu doğurduktan sonra
evlenebileceğini söyledi. Kocası öldüğünde dokuz aylık hamileydi. Sübey’a Sa’d
b. Havle’nin nikahında idi, kendisi veda haccında vefat etti. Sübey’a doğum
yaptıktan sonra kendi kavminden bir genç onu nikahladı. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3462- Ubeydullah b.
Abdullah (r.a)’tan rivâyet edilmiştir: Abdullah b. Utbe, Ömer b. Abdullah b. el
Erkam ez Zührî’ye mektup yazarak, Sübey’a bintil Haris el Eslemiye’ye gitmesini
ve hamileliği esnasındaki Rasûlullah (s.a.v)’in verdiği fetvayı sormasını
istedi. Ömer b. Abdullah’ta oraya gidip ona sordu. Sübey’a da şöyle anlattı: “Kendisi,
Rasûlullah (s.a.v)’in ashabından Bedir’e katılan ve veda Haccında ölen Sad b.
Havle’nin nikahındaydı. Ölümünden dört ay kadar geçmeden doğurdu. Nifastan
kurtulunca Abduddar oğullarından Ebu’s Senabil onun yanına geldi ve onu
süslenmiş bir vaziyette gördü. Dedi ki: “Herhalde üzerinden dört ay on gün geçmemesine
rağmen evlenmek istiyorsun?” Sübey’a diyor ki: “Ebus Senabil’den bunu duyunca
Rasûlullah (s.a.v)’e gittim ve durumumu anlattım. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Çocuğunu
doğurduktan sonra evlenmen helaldir” buyurdu. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3463- Muhammed
(r.a)’ten Kufe’de ensara ait büyük bir toplantıda Cemaatin arasında
oturuyordum. Aralarında Abdurrahman b. Ebi Leyla da vardı. Sübeya’nın
durumundan bahsettiler. Ben de Abdullah b. Utbe b. Mesud’tan naklen İbn Avn’ın
sözünü destekler yönde çocuğu doğurduktan sonra evlenebilir manasında bir şey
söyledim. O zaman İbn Ebi Leyla: Fakat amcası böyle söylemiyor dedi. Bunun
üzerine ben, sesimi yükselterek; Abdullah b. Utbe Kufe’nin bir mahallesinde
bulunurken onun hakkında yalan mı söyleyeceğim dedim. Sonra M
3464- İbn Mes’ud
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kim isterse onunla iddia edebilirim
ki: “Hamile kadınların iddetleri doğurmalarıyla biter. (Talak sûresi 4. ayet) ayeti,
kocası ölen kadının iddetini bildiren (Bakara 234. ayet) ayetten sonra nazil
olmuştur. Bu sebeple kocası ölen hamile kadın çocuğunu doğurunca evlenmesi helâl
olur. (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3465- Abdullah b.
Mes’ud (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Kısa Nisâ sûresi denilen Talak
sûresi Bakara sûresinden sonra nazil olmuştur. (İbn
Mâce, Talak: 7; Ebû Davud, Talak: 47)
57- GERDEK OLMADAN KOCASI ÖLEN KADIN İDDET
BEKLER Mİ?
3466- Abdullah b.
Mes’ud (r.a)’tan rivâyete göre, kendisine: Bir kadınla evlenen, kadına bir
mehir belirlemeden ve gerdek olmadan ölen bir adam hakkında soruldu da İbn
Mes’ud dedi ki: “O kadına benzeri kadınlara verilen mihir kadar mihir takdir
olunur, ne az ne de fazla olmamalı. Kadın iddet beklemesi gerekir ve mirasa da
dahil olur. Bunun üzerine Ma’kıl b. Sinan el Eşcaî kalktı ve Rasûlullah (s.a.v)
aramızda iken Berva binti Vaşık adındaki kadın hakkında da aynen senin verdiğin
hüküm gibi hüküm vermişti dedi. İbn Mes’ud bunu duyunca sevindi. (İbn Mâce, Nikah: 18; Tirmizî, Nikah: 44)
58- ÖLÜ ARKASINDAN YAS TUTULUR MU?
3467- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir
kadının kocası hariç hiç bir ölünün arkasından üç günden fazla yas tutması helâl
değildir.” (Kocası için bu süre dört ay on gündür.) (İbn Mâce, Talak: 35; Tirmizî, Talak: 18)
3468- Aişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah’a
ve ahiret gününe inanan bir kadının kocası dışında bir ölünün arkasından üç
günden fazla yas tutması helâl değildir.” (İbn
Mâce, Talak: 35; Tirmizî, Talak: 18)
59- KADIN KOCASINA DÖRT AY ON GÜN YAS
TUTABİLİR
3469- Ümmü Habibe
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim
minber üzerinde şöyle diyordu: “Allah’a
ve Rasûlüne inanan bir kadının kocası dışında bir ölüye üç günden fazla yas
tutması helâl değildir. Ancak kocası için dört ay on günlük iddet süresince yas
tutup süslenmez.” (Buhârî, Talak: 45;
Tirmizî, Talak: 18)
3470- Faria binti M
3471-
Füreya binti M
3472- Füreya
(r.anha)’dan rivâyete göre, memleketi dışından işçiler aramaya çıkmıştı. Kaddüm
tarafında öldürüldü. Füreya diyor ki: Peygamber (s.a.v)’e geldim ailemin yanına
gidip gidemeyeceğimi sordum, her h
61- KOCASI ÖLEN KADIN, DİLEDİĞİ YERDE
İDDETİNİ TAMAMLAR
3473- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, “ İddetini ailesi yanında veya dilediği yerde
tamamlar” ayetini Bakara sûresi 240. ayeti neshetmiş yani hükmünü ortadan
kaldırmıştır. (Ebû Davud, Talak: 45; Buhârî,
Talak: 41)
62- İDDET SÜRESİ NE ZAMAN BAŞLAR
3474- Ebu Said el
Hudri’nin kızkardeşi Furey’a binti M
63- MÜSLÜMAN OLMAYAN ÖLÜLERE YAS TUTULUR MU?
3475- Zeyneb binti
Seleme (r.anha)’dan aktarıldığına göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v)
hanımlarından Ümmü Habibe’nin yanına girdim babası Ebu Süfyan b. Harb vefat
etmişti. Ümmü Habibe hizmetçisine güzel koku getirtti ve ondan biraz alıp
yanaklarına sürdü ve şöyle dedi: Vallahi koku sürünmeye ihtiyacım yok fakat,
Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Allah’a
ve ahiret gününe inanan bir kadının herhangi bir ölüye üç günden fazla yas
tutması ve süslenmemesi helâl değildir ancak kocası için dört ay on gün yas
tutar ve süslenmez.” (Buhârî, Talak: 45;
Tirmizî, Talak: 18)
3476- Zeyneb binti
Seleme (r.anha) diyor ki: Kardeşi öldüğünde Zeyneb binti Cahş’ın yanına
gitmiştim, Zeyneb koku getirdi ve ondan süründü sonra şöyle dedi: Vallahi
süslenmeye hiç ihtiyacım yok ama Rasûlullah (s.a.v)’in minberde şöyle söylediğini
işittim: “Allah’a
ve ahirete inanan bir kadının kocası dışında bir ölüye üç günden fazla yas
tutması helâl değildir. Ancak kocasına dört ay on gün yas tutup
süslenmeyebilir.” (Buhârî, Talak: 45;
Tirmizî, Talak: 18)
3477- Zeyneb (r.anha)
şöyle demiştir: Ümmü Seleme’den işittim şöyle diyordu: Bir kadın Rasûlullah
(s.a.v)’e geldi ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Kızımın kocası öldü. Onun gözünden
şikayeti var acaba sürme çekebilir mi?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de şöyle
buyurdu: “Hayır çekemez
zaten bu süre dört ay on gündür. Sizler cahiliyye devrinde bir yıl bekler sonra
deve tezeği atarak matemden çıkardınız.” Ravi Humeyd diyor ki: Zeyneb’e:
“Sene sonunda deve tezeği atmak ne anlama geliyor?” dedim. O da şöyle dedi: “Cahiliyye
döneminde bir kadını kocası ölürse o kadın küçük, dar bir odaya girer en kötü
elbiselerini giyer ne güzel koku ne de başka şeyler kullanmazdı. Daha sonra bir
yıl bitince kadının yanına merkeb, koyun, veya kuş cinsinden bir hayvan
getirilir ve o hayvanı o kadın kendi vücuduna sürterdi. O sürttüğü hayvan
sürtüle sürtüle sonunda ölürdü. Sonra o kadın odasından çıkar ve eline bir deve
tezeği verilirdi. Kadın da onu fırlatıp atardı. Bundan sonra da dilediği gibi
süslenir ve koku sürebilirdi.” (Buhârî, Talak:
45; Tirmizî, Talak: 18)
64- YAS TUTAN İDDET BEKLEYEN KADIN ÇEKİCİ
ELBİSE GİYEMEZ
3478- Ümmü
Atiyye’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kadın
kocasının ölümü hariç hiçbir ölen için üç günden fazla yas tutamaz ancak kocası
için dört ay on gün yas tutabilir. Bu arada süslenmek sayılan boyalı elbiseler
ve kumaşlar giyemez, sürme çekemez, taranıp güzelliğini ortaya koyamaz, güzel
koku da sürünemez. Ancak, hayızdan temizlendiğinde bir parça; kust ve azfar
kokusu sürebilir.” (Ebû Davud, Talak: 46;
Buhârî, Talak: 48)
3479- Peygamber
(s.a.v)’in hanımlarından Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber
(s.a.v) şöyle buyurdu: “Kocası
ölen kadın çekicilik özelliği olan sarı renkli elbise giyemez, kırmızı elbise
giyemez, kına yakınamaz, sürme çekemez.” (Ebû
Davud, Talak: 46; Buhârî, Talak: 48)
65- İDDET BEKLEYEN KADIN KINA KULLANABİLİR
Mİ?
3480- Ümmü Atiyye (r.anha)’dan rivâyete göre,
Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah’a
ve ahirete inanan bir kadının kocası hariç bir ölünün arkasından üç günden
fazla yas tutması helâl değildir. Cazibeli elbise giyemez, kına ve sürme
kullanamaz.” (Buhârî, Talak: 48; Ebû Davud,
Talak: 45)
66- İDDET BEKLEYEN, SABUN (SİDR)
KULLANABİLİR
3481- Ümmü Hâkim
binti Esîd (r.anha) annesinden naklediyor. Onun kocası ölmüştü, göz ağrısından
şikayeti vardı ve sürme çekmek istiyordu. Bu sebeple cariyesini Ümmü Seleme’ye
göndererek sürme çekmenin hükmünü sordu. Ümmü Seleme’de: Mecbur kalmadıkça
sürme çekemez şöyle ki: Ebu Seleme vefat ettiğinde ben gözüme sabır otu sürmüştüm
o arada Rasûlullah (s.a.v) yanıma gelerek: “Ey Ümmü
Seleme! Bu nedir?” diye sordu. Ben de: “Bu sabır otudur, onun kokusu
yoktur” dedim. Rasûlullah (s.a.v): “O gözü ve
yüzü renklendirip güzelleştiriyor, onu ancak gece kullan saçını tarayıp güzel
kokular ve kına sürme çünkü onlar güzelleştirici, kadının çekiciliğini artıran
boya cinsindendir” buyurdu. “Peki ne ile saçlarımı taramalıyım Ey
Allah’ın Rasûlü!” dedim. “Sidr (bir
nevi sabun) bolca
kullanabilirsin” buyurdu. (Ebû Davud,
Talak: 45)
67- İDDET BEKLEYEN SÜRME ÇEKEMEZ
3482- Ümmü Seleme
(r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kureyş’ten bir kadın Rasûlullah
(s.a.v)’e gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Kızımın gözü ağrıyor ona sürme
çekebilir miyim?” diye sormuştu. Kızının kocası ölmüştü. Rasûlullah (s.a.v): “Dikkat
edin dört ay on gün bekleyecek. Sürünemez” buyurdu. Annesi: “Onun
gözlerinin bozulmasından korkuyorum bu sebeple sürme kullanayım mı?” dedi.
Rasûlullah (s.a.v)’de: “Hayır
dört ay on gün bekleyecek ve hiçbir şey sürünmeyecek süre dolunca sürünebilir” buyurdu
ve ekledi: “Sizden
biriniz cahiliyye döneminde ölen kocası için bir yıl matem tutup bekliyordu,
senenin sonunda bir deve tezeği atarak matemden kurtuluyordu.” (Ebû Davud, Talak: 46; Buhârî, Talak: 48)
3483- Zeyneb binti
ebî Seleme (r.anha) annesinden naklediyor. Bir kadın Peygamber (s.a.v)’e gelip
kocası ölen kızının gözlerinden şikayeti olduğunu ve sürme çekip çekemeyeceğini
sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de şöyle buyurdu: “Sizler
cahiliyye döneminde bir yıl matem tutar sene bitiminde de deve tezeği atarak
matemden çıkardınız. Bu İslâm’da dört ay on gündür” (Sabrediniz
bakalım). (Buhârî, Talak: 46; Ebû Davud, Tahara:
46)
3484- Ümmü Seleme
(r.anha)’dan rivâyete göre, Kureyşten bir kadın Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek;
şöyle dedi: “Kızımın kocası öldü, kızımın gözlerinin bozulmasından korkuyorum,
kızım da sürme çekmek istiyor.” Rasûlullah (s.a.v)’de şöyle buyurdu: “Sizden
biriniz cahiliyye döneminde bir yıl bekleyip sene sonunda deve tezeği atarak
yas tutmayı bitirirdi. Bu, İslâm da dört ay on gündür.” Humeyd b. Nafi
diyor ki: “Bir sene beklemek nedir?” diye sordum, şöyle cevap verdi: “Cahiliyye
döneminde bir kadın kocası öldüğünde evinin en kötü bir köşesine gider, bir
sene doluncaya kadar orada beklerdi. Sene bitince bir deve tezeği atar ve
matemden çıkmış olurdu.” (Buhârî, Talak:
46; Ebû Davud, Tahara: 46)
3485- Zeyneb
(r.anha)’dan rivâyete göre, kocası ölen bir kadın Ümmü Seleme ve Ümmü Habibe’ye
iddet süresi içersinde sürme çekip çekemeyeceğini sordu. Ümmü Seleme dedi ki:
Bir kadın Peygamber (s.a.v)’e gelip aynı şekilde sormuştu. Rasûlullah (s.a.v)
ona şöyle buyurmuştu: “Sizden
biriniz cahilliyye döneminde kocası ölünce bir yıl evinde bekler sonra arkasına
bir deve tezeği atarak matemden çıkardı. Fakat bu İslâm’da sadece dört ay on
gündür, bu süre bitinceye kadar sürme çekme!” (Buhârî, Talak: 46; Ebû Davud, Tahara: 46)
68- İDDET BEKLEYEN KUST VE AZFAR SÜRÜNEBİLİR
3486- Ümmü Atiyye
(r.anha)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) kocası ölen kadının hayızdan
temizlendiğinde kullanması gereken kokulardan olan “Kust ve
azfarın” kullanımına izin vermiştir. (Buhârî,
Talak: 46; Ebû Davud, Tahara: 46)
69- HANGİ AYET HANGİSİNİN HÜKMÜNÜ
KALDIRMIŞTIR
3487- İbn Abbas (r.a)’tan rivâyete göre, (Bakara
234. ayeti) vaziyyet ayeti olan dörtte bir sekizde bir şeklindeki (Nisâ 12.
ayet)’iyle hükmü kaldırılmıştır. “İddet
süresinin dört ay on gün olması da ayetteki bir yıl hükmünü kaldırmıştır.”
(Buhârî, Talak: 41; Ebû Davud, Talak: 43)
3488- İkrime
(r.a)’den rivâyete göre, (Bakara 240. ayeti) yine (Bakara 234. ayetiyle) hükmü
kaldırılmıştır. (Buhârî, Talak: 41; Ebû Davud,
Talak: 43)
70- NAFAKA VE MESKEN GEREKMEYEN DURUMLAR
3489- Abdurrahman
b. Asım (r.a) Fatıma b. Kays’tan naklediyor. Fatıma Mahzum oğullarından birinin
nikahında idi. Kocası onu üç talakla boşadı ve savaşlardan birine katıldı.
Savaşa giderken de vekil bıraktığı kimseye bir miktar nafaka vermesini emretti.
Fakat Fatıma verilen bu nafakayı az buldu. Rasûlullah (s.a.v)’in hanımlarından
birini yanına gitti. O oradayken Rasûlullah (s.a.v)’de onların yanına
geliverdi. Hanımı: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu, Fatıma b. Kays’tır; kocası olan
falan kimse onu boşamıştır ve az bir miktar da nafaka göndermiştir. Fakat
Fatıma onu az bularak reddetmiştir. Kocası verdiği bu nafakanın şart olmadığını
da söylemiş.” Rasûlullah (s.a.v): “Kocası
doğru söylemiş” buyurdu ve Fatımaya: “Ümmü
Gülsüm’ün evine git iddet müddetini orada tamamla” buyurdu. Sonra da: “Ümmü
Gülsüm’ün gelip gideni pek çoktur, sen Abdullah b. Ümmü Mektum’un evine git o
gözleri görmeyen biridir” buyurdu. Fatıma, Abdullah’ın evine gitti. İddeti
bitinceye kadar orada kaldı sonra kendisine Ebu Cehm ve Muaviye b. ebî Süfyan
dünürcü oldular. Fatıma, Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek bu konuları danıştı.
Rasûlullah (s.a.v): “Ebu Cehm
ki; senin adına ondan ben korkarım, asasını çok kullanıp kadınları döver.
Muaviye ise; malı mülkü olmayan birisidir” buyurdu. Sonunda
Fatıma Üsâme b. Zeyd ile evlenmişti. (Buhârî,
Talak: 40; Müslim, Talak: 6)
3490- Ebu Seleme b.
Abdurrahman (r.a) Fatıma binti Kays’tan naklederek şöyle diyor: Fatıma, Ebu Amr
b. Hafs b. Mugıre’nin nikahlısıydı, üç talakla Fatıma’yı boşadı. Fatıma
Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek, kocasının evinden çıkması için fetva istedi.
Rasûlullah (s.a.v)’de: “İbn Ümmü
Mektum’un evine taşınarak orada kalmasını” emretti. Mervan, boşanmış
kadının evinden çıkması konusunu tasdik etmekten çekindi. Urve diyor ki: “Aişe’de,
Fatıma’nın evinden çıkmasını hoş karşılamamıştı.” (Buhârî,
Talak: 40; Müslim, Talak: 6)
3491- Fatıma binti
Kays (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Kocam
beni üç talakla boşamıştır. Başıma bir tehlike gelebileceğinden korkuyorum”
dedi. Rasûlullah (s.a.v)’de ona, başka bir yere taşınmasını emretti, o da oraya
taşındı. (Buhârî, Talak: 40; Müslim, Talak: 6)
3492- Şa’bî
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fatıma binti Kays’ın yanına girdim ve
Rasûlullah (s.a.v)’in kendisi hakkında verdiği hükmü sordum. Anlattığına göre,
kocası onu kesin olarak üç talakla boşamıştı. Kalacak yer ve nafaka konusunda
kocasının vekilini Rasûlullah (s.a.v)’e şikayet etmişti. Fatıma diyor ki:
Rasûlullah (s.a.v) benim için ne mesken ne de nafaka olmadığını söyledi ve Ümmü
Mektum’un evinde iddetimi tamamlamamı emretti. (Buhârî,
Talak: 40; Müslim, Talak: 6)
3493- Fatıma binti
Kays (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kocam beni boşadı ben de başka
bir yerde kalmak istedim. Rasûlullah (s.a.v)’e geldim, Rasûlullah (s.a.v): “Amca oğlun
Amr b. Ümmü Mektum’un evine taşın, iddetini orada tamamla” buyurdu.
Fatıma bunu nakledince Esved bir avuç toprak alıp, Fatıma’nın üzerine attı ve:
Yazık sana böyle bir şeyi hadis imiş gibi bize naklediyorsun dedi. Ömer diyor
ki: Aynı şeyi Rasûlullah (s.a.v)’den duyan iki kişiyi şahid olarak getirirsen
ne güzel yoksa biz Allah’ın Kitab’ını bir kadının sözü üzerine terk edemeyiz.
Çünkü Allah, boşanan kadınlar hakkında (Talak sûresi 1. ayeti)’nde: “…Onları
evlerinden çıkarmayın” buyuruyor. (Buhârî,
Talak: 40; Müslim, Talak: 6)
71- KOCASI ÖLEN KADIN BAZI İŞLERİ İÇİN DIŞARI
ÇIKAR MI?
3494- Câbir
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Câbir’in halası boşanmıştı. Kendisine
ait bir hurma bahçesine giderken bir adamla karşılaştı. O da dışarı çıkmasını
yasakladı. Bunun üzerine kadın Rasûlullah (s.a.v)’e geldi. Rasûlullah (s.a.v): “Çık ve
hurmanı topla, ola ki tasadduk edersin ve böylece bir hayır yapmış olursun” buyurdu. (Müslim, Talak: 6; Ebû Davud,
Talak: 41)
72- KESİN BOŞANAN KADINLARA NAFAKA YOKTUR
3495- Ebu Bekir b.
ebî Cehm (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben ve Ebu Seleme Fatıma
binti Kays’ın yanına girdim şunları anlattı: “Kocam beni boşadı. Bana ne mesken
ne de nafaka bıraktı, amca oğluna benim için sadece on kafiz yiyecek bırakmıştı,
onun da beşi arpa beşi de hurma idi. Hemen Rasûlullah (s.a.v)’in yanına geldim
durumu ona haber verdim. Rasûlullah (s.a.v): “Doğru
söylemiş” buyurdu ve falan kimsenin evinde iddetimi tamamlamamı emretti.
Ravi diyor ki: Kocası onu geri dönülmeyecek şekilde kesinlikle boşamıştı. (Müslim, Talak: 6; Buhârî, Talak: 39)
73- KESİN BOŞANAN KADIN HAMİLE OLURSA DURUM
DEĞİŞİR Mİ?
3496- Ubeydullah b.
Abdullah b. Utbe (r.a)’den rivâyete göre, Abdullah b. Amr b. Osman, Said b.
Zeyd’in kızı -ki annesi Hamne binti Kaystır- kesinlikle boşamıştı. O kadının
teyzesi Fatıma binti Kays, Abdullah b. Amr’ın evinden taşınmasını emretti.
Mervan bunu duyunca o kadına haber göndererek evine dönmesini ve iddeti
bitinceye kadar orada kalmasını emretti. Bunun üzerine bu kadın Mervan’a haber
göndererek teyzesi Fatıma binti Kays’ın kendisine böyle fetva verdiğini ve
kocasından boşandığında kendisine Rasûlullah (s.a.v)’in böyle yapmasını
bildirdiğini aktardı. Bunun üzerine Mervan, Kabîsa b. Züeyb’i; Fatıma’ya
gönderip bu konuyu sordurdu. Fatıma şöyle anlattı: “O, Ebu Amran nikahında idi.
Rasûlullah (s.a.v), Ali b. Ebî T
3497- Urve b.
Zübeyr (r.a)’den rivâyete göre, Fatıma binti Ebu Hubeyş şöyle anlatıyor: Bizzat
kendisi Rasûlullah (s.a.v)’e geldi ve hayız günleri dışında gelen kandan
şikayette bulundu. Rasûlullah (s.a.v) ona: “Bu
damardan gelen bir kandır. Dikkat et hayız olduğunda namaz kılma! Hayız kanı kesildiğinde
temizlen ve diğer hayız zamanına kadar namazını kıl” buyurdu. (Buhârî, Hayz: 9; Tirmizî, Tahara: 93)
75- ÜÇÜNCÜ BOŞAMADAN SONRA BİR DAHA
BİRLEŞİLEMEZ
3498- İbn Abbas
(r.a)’dan rivâyete göre, (Bakara 106. ayet) ve (Nahl 101. ayeti) (Ra’d 39.)
ayetleri hakkında Kur’anda hükmü değiştirilen ilk şey kıbledir dedi. Ayrıca (Bakara
228.) ayeti hakkında da: “Bir adam
karısını bir veya iki boşamada tekrar karısına dönebilir ama üçüncü de dönemez”
hükmü de (Bakara 229. ayetiyle) kaldırılmıştır. (Ebû Davud, Talak: 41)
76- TALAK SAYILMAYAN ŞEYLER VE DÖNÜLEBİLEN
TALAK SAYISI
3499- Yunus b.
Cübeyr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’den işittim şöyle
diyordu: Karım hayızlı iken onu boşadım. Bunun üzerine babam Ömer, Rasûlullah
(s.a.v)’e gelerek durumu anlattı. Rasûlullah (s.a.v): “Ona söyle
karısına dönsün, karısı hayızdan temizlendiğinde dilerse onu boşayabilir” buyurdu.
Yunus b. Cübeyr diyor ki: İbn Ömer’e: O hayızlı iken yaptığını talak olarak
saydın mı?” deyince şöyle dedi: “Buna ne engel var kişi aciz ve ahmak olursa o
başka…” (Müslim, Talak: 1;
İbn Mâce, Talak: 2)
3500- Nafi (r.a)
İbn Ömer’den naklediyor. İbn Ömer karısını hayızlı iken boşamış dediler. Bunun
üzerine Ömer, durumu Peygamber (s.a.v)’e sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de şöyle
buyurdu: “Ona söyle
karısına dönsün, ikinci bir hayız oluncaya kadar beklesin hayızdan
temizlendiğinde dilerse onu boşasın dilerse onu tutsun ve evlilik hayatı devam
etsin. İşte bu Allah’ın emrettiği şekilde yapılan boşama şeklidir. Allah onları
iddet (Temizlik) günlerini
gözeterek boşayın buyuruyor.” (Müslim, Talak: 1; İbn Mâce, Talak: 2)
3501- Nafi
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’e karısını hayızlı durumda
boşayan kişi hakkında sorulduğunda şöyle derdi: Bir kimse karısını bir veya iki
defa boşarsa, Rasûlullah (s.a.v) o kimseye tekrar karısına dönmesini ve
birlikte olmalarını emrederdi. İkinci bir hayız görüp tekrar temizleninceye
kadar tutmasını ve ona hiç dokunmadan boşamasını emrederdi. Eğer karısını üç
talakla boşamışsa ve tekrar dönmek istiyorsa, o zaman Allah’ın boşama
konusundaki emrine isyan etmiş olursun böyle bir durumda hanımın senden bir
daha dönemeyeceğin şekilde boşanmış olur. (Müslim,
Talak: 1; İbn Mâce, Talak: 2)
3502- Sâlim, İbn
Ömer (r.a)’den naklediyor. İbn Ömer karısını hayızlı iken boşamıştı. Rasûlullah
(s.a.v) ona emretti o da karısına döndü. (Müslim,
Talak: 1; İbn Mâce, Talak: 2)
3503- Abdullah b.
Ömer (r.a)’den rivâyete göre, kendisine karısını hayızlı iken boşayan kimse
hakkında sorulunca şöyle dedi. “Sen, Abdullah b. Ömer’i tanıyor musun?” O adam:
“Evet” dedi. O zaman İbn Ömer’i o karısını hayızlı iken boşamıştı; babası Ömer,
Peygamber (s.a.v)’e gelerek durumu anlattı. Rasûlullah (s.a.v)’de İbn Ömer’e
temizleninceye kadar tekrar karısına dönmesini emretti dedi. (Müslim, Talak: 1; İbn Mâce, Talak: 2)
3504- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Hafsa’yı boşamış sonra tekrar ona
dönmüştü -Allah en iyisini bilir- (İbn Mâce,
Talak: 1; Ebû Davud, Talak: 38)