46- KASÂME
(ŞAHİT BULUNAMAYAN DURUMLARDA PEK ÇOK KİŞİYE YEMİN ETTİRME) KİTABI
1- CAHİLİYYE
DÖNEMİNDE KASÂME NASILDI
3- KASÂMEDE
ÖNCE MAKTÜL TARAFINDAN YEMİN ETMESİ GEREKİR
4- KASÂME’YLE
ALAKALI DEĞİŞİK RİVAYETLER
6- BU KONUYLA
ALAKALI DEĞİŞİK RİVAYETLER
7- NE ZAMAN
İNSANLAR ARASINDA HÜKÜM VERECEK OLURSANIZ ADALETLE HÜKMEDİNİZ…(Nisâ 58)
AYETİNİN YORUMU
8- ÖLDÜRME
İŞİNDE KÖLE İLE HÜR BİR OLUR MU?
9- KÖLESİNİ
ÖLDÜRENE KISAS YAPILIR MI?
10- KADINA
KARŞI KADIN ÖLDÜRÜLÜR MÜ?
11- BİR
KADINA KARŞILIK ERKEK ÖLDÜRÜLÜR MÜ?
12- KAFİRİ
ÖLDÜREN MÜSLÜMANA KISAS YAPILIR MI?
13- EMÂN
VERİLEN KİMSE ÖLDÜRÜLMEZ
14- ÖLÜM
DIŞINDAKİ CİNAYETLERDE KÖLE İLE EFENDİ ARASINDAKİ UYGULAMA NASILDIR?
15- DİŞE
KARŞI İŞLENEN CİNAYETLERDEKİ UYGULAMA
16- ÖN DİŞLER
İÇİN KISAS GEREKİR Mİ?
17- ISIRMAK
SURETİYLE BİR CİNAYET İŞLENMİŞSE KISAS OLUR MU?
18- NEFSİ
MÜDAFA ETMEK GEREKİR
19- ISIRMA
KONUSUNDA DEĞİŞİK RİVAYETLER
20- BAZI
İŞLENEN CİNAYETE KARŞI KISAS VARMIDIR?
21- TOKAT
ATMADAN DOLAYI KISAS OLUR MU?
22- ÇEKMEKTEN
DOLAYI İZ OLURSA KISAS GEREKİR Mİ?
23- DEVLET
BÜYÜKLERİNE DE KISAS YAPILIR MI?
24- DEVLETİN
İZNİ OLMADAN KISAS YAPILAMAZ
25- KILIÇ
DIŞINDA DA KISAS UYGULAMASI OLUR MU?
27- KISASTA
AFFETMEK TAVSİYE EDİLİR
28-
ÖLDÜRÜLENİN VELİSİ KISASTAN VAZGEÇERSE BİLE BİLE ÖLDÜRENDEN DİYET ALINIR MI?
29- KADIN
KISASI DİYETE ÇEVİREBİLİR
30- TAŞLA VE
KIRBAÇLA ÖLDÜRÜLENİN DİYETİ NASILDIR?
31- BİLE BİLE
ÖLDÜRMEYE BENZEYEN HATAEN ÖLDÜRMENİN DİYETİ NE KADARDIR?
32- BU
KONUDAKİ DEĞİŞİK RİVAYETLER
33- HATA İLE
ÖLDÜRÜLEN OLAYDA DEVELERİN YAŞLARI NE OLMALI?
34- DİYET
GÜMÜŞ OLARAK VERİLECEKSE NE KADAR OLMALI?
35- KADININ
DİYETİ NE KADARDIR?
36- KAFİRİN
DİYETİ NE KADARDIR?
37- MÜKÂTEB =
SÖZLEŞMELİ KÖLENİN DİYETİ NE KADAR?
38- CENİN =
ANA KARNINDAKİ ÇOCUĞUN DİYETİ
39- KASITSIZ
ÖLDÜRMELERDE CENİNİN DİYETİNİ KİM ÖDER
40- HİÇ BİR
KİMSE BAŞKASININ SUÇUNDAN SORUMLU TUTULAMAZ
41- ŞAŞI GÖZ,
ÇOLAK EL VE ÇÜRÜMÜŞ DİŞİN DİYETİ NE KADARDIR?
42- DİŞLERİN
DİYETİ NE KADARDIR?
44- KEMİĞE
ULAŞAN DERİN YARALAMALARIN DİYETİ
45- DİYET
HAKKINDA DEĞİŞİK RİVAYETLER
46- DEVLET
GÜCÜ DIŞINDA KISAS YAPARAK HAK ALINIR MI?
46- KASÂME (ŞAHİT
BULUNAMAYAN DURUMLARDA PEK ÇOK KİŞİYE YEMİN ETTİRME) KİTABI
1-
CAHİLİYYE DÖNEMİNDE KASÂME NASILDI
4627- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Cahiliyye döneminde ilk kasâme olayı
şöyle meydana gelmiştir. Hâşimoğullarından bir adam Kureyş’in başka bir
oymağından bir kimseyi develerine çoban tutmuş ve develerinin yanına götürmüş. Hâşimoğullarından
bir adam çobanın yanından geçerken çuvalının bağı kopmuş ve çobana şöyle demiş.
Bana bir yular ver çuvalımı bağlıyayım, korkma deve kaçmaz demiş. Çoban da
yuları çuvalı bağlaması için ona vermiş. Develer götürülüp yerlerine bağlanınca
bir tanesi bağsız kalmış. Deve sahibi çobana bunun yuları nerede? Develer
arasında bu niçin bağlanmamış deyince, çoban şöyle demiş. Hâşimoğullarından bir
adam çuvalının bağı kopmuş ve yanımdan geçerken bana bir yular ver çuvalımı
bağlıyayım, deve kaçmaz dedi. Ben de onun yularını ona vermiştim deyince,
develerin sahibi sopasıyla çobana vurmuş ve çoban da orada ölmüştü. Çoban
ölmezden önce yanından geçen bir Yemenliye: “Hac mevsiminde bulunacak mısın?” demiş.
Yemenlide: “Hayır, hacca gitmeyeceğim belki ileride giderim” demiş. Hâşimi
çoban: “Ne zaman gidersen oraya bir dileğimi iletir misin?” demiş. Adam peki
demiş. Hâşimi çoban: Hacca gidip o mevsimde orada bulunduğunda Ey Kureyşliler
diye bağır Kureyşliler toplanınca Ey Hâşimoğulları diye bağır onlar da toplanınca,
Ebu T
Hâşimoğullarından
bir kadın gelerek -Onlardan birinin nikahı altında olup bir çocuğu vardı- şöyle
dedi. Ey Ebu T
4628- Rasûlullah
(s.a.v)’in ashabından Medineli bir adamdan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) Cahiliyye
dönemindeki “Kasâme” şeklindeki aynen olduğu gibi kabul etti. (Müslim, Kasame: 1; Müsned: 16553)
4629-
4630- İbn’ül
Müseyyeb (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir. Cahiliyye döneminde “kasâme”
mevcuttu Rasûlullah (s.a.v), Yahudilerin kuyusu yanında ölü ele geçirildi ve
Yahudilerin öldürdüğü iddia edilen ensari hakkında “Kasâme” hükmünü tatbik
etti. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3-
KASÂMEDE ÖNCE MAKTÜL TARAFINDAN YEMİN ETMESİ GEREKİR
4631- Sehl b. Hasme
(r.a)’ın haber verdiğine göre, Abdullah b. Sehl ve muhayyısa başlarına gelen
bir sıkıntıyı gidermek için Hayber’e gitmişlerdir. Orada Muhayyısa’ya Abdullah
b. Sehl’i öldürüp geniş bir kuyuya atıldığını söylediler. Muhayyıs’a Yahudilere
gelip: “Vallahi onu siz öldürdünüz” deyince Yahudiler: “Vallahi onu biz
öldürmedik” dediler. Muhayyısa oradan ayrıldıktan sonra Medine’ye gelerek olayı
Rasûlullah (s.a.v)’e anlattı. Sonra Muhayyısa büyük kardeşi Huveyyısa ve
Abdurrahman b. Sehl Rasûlullah (s.a.v)’in huzuruna geldiler. Hayberde olaya
şahit olan Muhayyısa konuşmak isteyince, Rasûlullah (s.a.v): Büyüğünüz konuşsun
büyüğünüz dedi. Huveyyısa konuştu sonra Muhayyısa konuştu. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ya Yahudiler arkadaşınızın diyetini verirler
veya harbe hazır olmaları bildirilir. Rasûlullah (s.a.v), Yahudilere bu konuda
bir mektup gönderdi. Yahudiler de: “Vallahi onu biz öldürmedik” diye yazdılar.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Huveyyısa,
Muhayyısa ve Abdurrahman’a yemin ederseniz arkadaşınızın diyetine hak kazanırsınız.”
Onlar: Hayır yemin etmeyiz dediler. Rasûlullah (s.a.v): “O halde
öldürmediklerine Yahudiler yemin ederler” buyurdu. Müslüman değiller ki
yemin ettiklerine inanılsın denilince, Rasûlullah (s.a.v) kendisinden yüz deve
verdi develer evlerine gönderildi. Sehl onlardan kırmızı bir deve beni
tekmelemişti dedi. (Müslim, Kasame: 1; Ebû Davud,
Diyat: 8)
4632- Sehl b. Ebî
Hasme (r.a) ve kavminin ileri gelenlerinden rivâyete göre, Abdullah b. Sehl ve
muhayyısa başlarına gelen bir sıkıntıyı halletmek için Hayber’e gitmişlerdi.
Orada Muhayyısa’ya Abdullah b. Sehl’in öldürülüp bir kuyuya atıldığını haber
verdiler. Muhayyısa, Yahudilere gelip: Vallahi onu mutlaka siz öldürdünüz dedi.
Yahudiler de vallahi onu biz öldürmedik dediler. Muhayyısa memleketi olan
Medine’ye gelip durumu akrabalarına anlattı. Sonra kendisi, büyük kardeşi ve
Abdurrahman b. Sehl Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek Hayber’deki durumdan haber
verdiler. Hayber’de olaya şahit olan Muhayyısa konuşmaya başlayınca büyük
olanınız konuşsun diyerek yaşça büyük olan kardeşe söz hakkı verilmesini
istedi. Bunun üzerine Muhayyısa konuştu. Durumu öğrenen Rasûlullah (s.a.v): “O
Yahudiler ya arkadaşınızın fidyesini verirler veya kendilerine savaş açılacağı
bildirilir” buyurdu. Ve Yahudilere bu konuda bir mektup gönderdi. Onlar da
mektuba cevaben: “Vallahi biz öldürmedik” dediler. Yahudilerden bu cevap
gelince Rasûlullah (s.a.v): “Huveyyisa,
Muhayyısa ve Abdurrahman’a: Yemin ederseniz arkadaşınızın diyetine hak
kazanırsınız” dedi. Onlar da: “Hayır yemin etmeyiz dediler. O zaman:
“Yahudiler öldürmediklerine dair yemin ederler” buyurdu. Bu sefer bunlar Müslüman
değiller ki onların yeminlerine inanılsın dediler. Rasûlullah (s.a.v), her iki
tarafın aralarındaki çekişmeyi gidermek için kendisi diyet olarak yüz deve
verdi ve o develer onların evlerine konuldu. Sehl diyor ki: Onlardan kırmızı
bir deve beni tekmelemişti.” (Müslim, Kasame: 1;
Ebû Davud, Diyat: 8)
4-
KASÂME’YLE ALAKALI DEĞİŞİK RİVAYETLER
4633- Sehl b. Ebî
Hasme (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Sehl b. Zeyd,
Muhayyısa b. Mes’ud Medine’den çıkıp Hayber’e gittiler ve işlerini görmek için
birbirinden ayrıldılar. Muhayyısa işlerini bitirip Abdullah b. Sehl’in yanına
geldiğinde Abdullah b. Sehl’i kanlar içersinde öldürülmüş olarak buldu ve
defnetti. Sonra Medine’ye dönüp Rasûlullah (s.a.v)’in yanına kendisi, Huveyyısa
b. Mes’ud ve Abdurrahman b. Sehl üçü birlikte geldiler. Abdurrahman bu üç
kişiden en küçükleri idi, arkadaşlarından önce konuşmaya başlayınca Rasûlullah
(s.a.v), ona: “Yaşça
büyük olanınız konuşsun” dedi. Bu sefer o sustu diğer iki arkadaşı
konuştular. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Adamınızı
Yahudilerin öldürdüklerine dair sizden elli kişi yemin ederse diyet almaya hak
kazanırsanız” buyurdu. Onlar da nasıl yemin edelim öldürdüklerini
görmedik dediler. Rasûlullah (s.a.v): “Öyleyse
Yahudilerden elli kişi öldürmediklerine dair yemin etsinler” deyince
bunlar: “Kafir olan bir toplumun yeminlerini nasıl kabul edelim?” dediler.
Buradaki çıkmazı gören Rasûlullah (s.a.v) kendisinden ölen kimsenin diyetini
ödedi. (Müslim, Kasame: 1; Ebû Davud, Diyat: 8)
4634- Sehl b. Ebî
Hasme ve Rafi b. Hadîc ikisi birlikte şöyle rivâyet ettiler: Muhayyısa b.
Mes’ud ve Abdullah b. Sehl bir ihtiyaçlarını görmek için Hayber’e geldiler.
İşlerini görmek için birbirlerinden ayrıldılar, birbirleriyle buluşacakları
yere gelince Abdullah b. Sehl öldürülmüştü. Kardeşi Abdurrahman b. Sehl ve amca
oğulları Huveyyısa ve Muhayyısa Rasûlullah (s.a.v)’e durumu anlatmak üzere
geldiler. Abdurrahman kardeşinin işini anlatmak üzere konuşmaya başladı, o
oradakilerin yaşça en küçüğü idi. Rasûlullah (s.a.v): “Konuşmaya
büyüğünüz başlasın” buyurdu. Arkadaşlarının durumunu o ikisi anlatmaya
başladı. Rasûlullah (s.a.v): Buna benzer bir şeyler söyleyerek şöyle dedi.
Sizden elli kişi arkadaşınızın Yahudilerce öldürüldüğüne dair yemin etmelidir.
Onlar da: Ey Allah'ın Rasûlü! Bu nasıl iş, biz şahit olmadık, nasıl yemin
edebiliriz dediler. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “O zaman
Yahudilerden elli kişi kendi öldürmediklerine yemin ederler.” Bu sefer
bunlar: “Ey Allah'ın Rasûlü! Onlar kafir bir topluluktur, onlara nasıl inanabiliriz”
dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v), kendi yanından onların fidyelerini
ödedi. Sehl diyor ki: Onların deve ağılına girmiştim de beni o develerden biri
tekmelemişti. (Müslim, Kasame: 1; Ebû Davud,
Diyat: 8)
4635- Sehl b. Ebî
Hasme (r.a)’den rivâyete göre, Abdullah b. Sehl, Muhayyısa b. Mes’ud b. Zeyd
ikisi birlikte Hayber’e gelmişlerdi. O zaman Hayber sulh h
4636- Sehl b. Ebî
Hasme (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Sehl ve Muhayyısa b.
Mes’ud b. Zeyd Hayber’e gitmişlerdi, o zaman Hayber sulh h
4637- Sehl b. Ebî
Hasme (r.a)’den rivâyete göre, Abdullah b. Sehl b. el Ensarî ile Muhayyısa b.
Mes’ud Hayber’e gitmişlerdi, işlerini görmek üzere birbirinden ayrılmışlardı.
Bu arada Abdullah b. Sehl el Ensarî öldürülmüştü. Bu olay üzerine Muhayyısa
ölenin kardeşi Abdurrahman ve Huveyyısa b. Mes’ud olayı anlatmak üzere
Rasûlullah (s.a.v)’e geldiler. Abdurrahman söze başladı. Bunun üzerine
Peygamber (s.a.v): “Büyüğünüz
kimse o konuşsun” buyurdu. Bunun üzerine Muhayyısa ve Huveyyısa
konuşmaya başladılar ve Abdullah b. Sehl’in olayını aktardılar. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v): “Elli kişi
yemin edersiniz ve böylece ölen kimsenin diyetine hak kazanırsınız”
buyurdu. Onlar da: “Nasıl yemin edebiliriz? Hem olaya şahit olmadık hem de
orada değildik” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) “Bu sefer
Yahudilerden elli kişi öldürmediklerine dair yemin ederler ve kendilerini temize
çıkarmış olurlar” buyurdu. Onlar da: “Ey Allah'ın Rasûlü! Kafir bir
toplumun ettiği yeminlere nasıl güvenip kabul edebiliriz?” dediler. Ravi diyor
ki: Rasûlullah (s.a.v) kendisinden bu diyeti ödedi. Büşeyr diyor ki: Sehl b.
Ebî Hasme bana şöyle demişti. Zekat develerinden toplanan bu deve içersinden
bir deve beni tekmelemişti. (Müslim, Kasame: 1;
Ebû Davud, Diyat: 8)
4638- Sehl b. Ebî
Hasme (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Sehl öldürülmüş
olarak bulunmuştu. Onun kardeşi ve iki amcazadesi Huveyyısa ve Muhayyısa durumu
anlatmak üzere Rasûlullah (s.a.v)’e geldiler. Abdurrahman konuşmaya başlayınca,
Rasûlullah (s.a.v): “Büyüğünüzden
başlayın konuşmaya” buyurdu. Diğer ikisi dediler ki: Ey Allah'ın Rasûlü
biz Abdullah b. Sehl’i öldürülmüş ve Hayber kuyularından bir kuyuya atılmış
vaziyette bulduk dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Kimden
şüpheleniyorsunuz” deyince: “Yahudilerden şüpheleniyoruz” dediler. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Siz ve elli
kişi yemin ederek bunu Yahudiler öldürdü der misiniz?” Onlar da: “Görmediğimiz
halde nasıl yemin edebiliriz?” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Peki
Yahudilerden elli kişi yemin ederek suçsuz olduklarını söylesinler” buyurdu.
Bu sefer bunlar: “Onlar müşrik kimselerdir, biz onların yeminlerine nasıl
güvenebiliriz?” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) onun fidyesini
kendisinden ödedi. (Müslim, Kasame: 1; Ebû
Davud, Diyat: 8)
4639- Büşeyr b.
Yesar (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle haber vermiştir: Abdullah b. Sehl el
Ensarî ve Muhayyısa b. Mes’ud Hayber’e gittiler. ihtiyaçlarını görmek için
birbirinden orada ayrıldılar. Abdullah b. Sehl öldürüldü. Muhayyısa kardeşi
Huveyyısa ve Abdurrahman b. Sehl: Durumu anlatmak üzere Rasûlullah (s.a.v)’e
geldiler ve Abdurrahman kardeşi için konuşmaya başladı. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v): “Büyüğünüz
konuşsun, büyüğünüz konuşsun” buyurdular. Bunun üzerine Huveyyısa ve
Muhayyısa Abdullah b. Sehl hakkında gerekeni anlattılar. Rasûlullah (s.a.v)
onlara dedi ki: “Siz ve
elli kişi yemin ederek arkadaşınızın diyetine ve katilin bulunmasına hak kazanırsınız.”
Hadisin ravilerinden M
4640- Sehl b. ebi Hasme
(r.a)’nin haber verdiğine göre, onun kavminden bir gurup Hayber’e gitmişlerdi. İşlerini
görmek için orada birbirinden ayrılmışlardı ve sonunda kendilerinden birini
öldürmüş olarak buldular.Yanlarında buldukları kimselere: “Arkadaşımızı siz mi
öldürdünüz?” dediler. Onlar da: “Onu biz öldürmedik, katilini de bilmiyoruz”
dediler. Onlar da, Rasûlullah (s.a.v)’in yanına gelerek en küçükleri şöyle dedi:
“Ey Allah'ın Peygamberi! Hayber’e gitmiştik arkadaşlarımızdan birini öldürmüş
olarak bulduk.” Rasûlullah (s.a.v): “En
büyüğünüz konuşsun en büyüğünüz” buyurdu ve onlara: “Kimin
öldürdüğüne dair delil getirmeniz gerekir” dedi. Onlar da: “Bizim bir
delilimiz yok” dediler. “Peki
Yahudiler öldürmediklerine dair yemin ederler” deyince: “Onların yeminine
nasıl inanalım” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) ölen kimsenin
kimvurduya gitmesini hoş görmeyerek Beyt’ül-mal de toplanan zekatlık develerden
onların fidyesini ödedi. (Müslim, Kasame: 1; Ebû
Davud, Diyat: 8)
4641- Amr b. Şuayb
babasından ve dedesinden aktararak şöyle diyor: Muhayyısa’nın küçük oğlu Hayber
kapılarından bir kapının önünde ölü olarak bulunmuştu. Rasûlullah (s.a.v)
ölenin velilerine: “Kimin
öldürdüğüne dair iki şahit getirin size katili teslim edeyim” dedi.
Onlar da: “Ey Allah'ın Rasûlü! İki şahit nereden getirelim, kapılarının önünde
ölü olarak bulunmuş” dediler. “Öyleyse
elli kişi sizden yemin ederse Yahudilerin öldürdüğü belli olmuş olur” buyurdu.
Bunun üzerine onlar: “Ey Allah'ın Rasûlü! Nasıl yemin edebiliriz? Görmediğimiz ve
bilmediğimiz bir olay üzerine” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “O
Yahudilerden elli kişi öldürmediklerine yemin ederler” buyurdu. Bu sefer
bunlar: “Ey Allah'ın Rasûlü! Onlar Yahudi’dir onlara nasıl yemin teklif eder ve
yeminlerine inanırız” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) diyetin
yarısını kendisi Beyt’ül-mal’den ödemeyi diğer yarısını da Yahudilere
ödettirmeyi emir buyurdu. (Dârimi,
Diyat: 8)
4642- Abdullah
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sadece şu
üç şeyle bir Müslüman’ın kanı (öldürülmesi) helâl
olur: Katil kimse kısas yapılarak öldürülür. Evli iken zina eden taşlanarak öldürülür.
Dinini terk edip irtidat eden de öldürülür.” (Ebû Davud, Hudud: 1; Müslim, Kasame: 6)
4643- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında bir adam
öldürülmüştü. Katil, Rasûlullah (s.a.v)’in huzuruna çıkarılınca Rasûlullah
(s.a.v), onu maktulün velisine teslim etti. Katil: “Ey Allah'ın Rasûlü! Onu
bilerek öldürmedim” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) maktulün velisine: “Dikkat et
eğer katil sözünde doğru ise sen de onu öldürürsen Cehenneme gidersin” deyince,
Adam, katili serbest bıraktı. Ebu Hüreyre dedi ki: “O adam nis’a denilen
deriden örülmüş bir urganla bağlanmıştı urganını sürükleyerek çıktı gitti.
Bunun üzerine o adama “urganlı” adını verdiler. (Dârimi,
Diyat: 8; Müslim, Kasame: 10)
4644- Alkame b.
Vail el Hadremî babasından rivâyetle şöyle anlatıyor: birisini öldüren katili
maktulün velisi yakalamış ve Rasûlullah (s.a.v)’e getirmişti. Rasûlullah
(s.a.v) getiren adama: “Katili
affedecek misin?” dedi. O adam da: “Hayır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Onu
öldürecek misin?” buyurdu. Adam: “Evet” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Git”
dedi. Adam giderken Rasûlullah (s.a.v) çağırdı ve: “Onu
affedecek misin?” buyurdu. Adam: “Hayır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Diyet
almak ister misin?” dedi. Adam: “Hayır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Onu
öldürecek misin?” buyurdu. Adam: “Evet” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Git”
dedi. Adam giderken Rasûlullah (s.a.v) ona: “Bak! Eğer
onu affedersen senin de öldürülen kimsenin de günahları affedilir”
buyurdu. Adam katili affedip bıraktı, katil de bağlandığı urganını sürükleyerek
çekip gitti. (Dârimi, Diyat: 8; Müslim, Kasame:
10)
6-
BU KONUYLA ALAKALI DEĞİŞİK RİVAYETLER
4645- Vail
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Maktulün velisi katili bağladığı
urganla çekip getirirken Rasûlullah (s.a.v)’in yanında idim. Rasûlullah (s.a.v),
maktulün velisine “Katili
affedecek misin?” buyurdu. Adam: “Hayır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Diyet
alır mısın?” dedi. Adam: “Hayır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Onu
öldürecek misin?” dedi. Adam: “Evet” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Onu götür”
buyurdu. Adam katili götürürken kendiliğinden dönüp bakınca, Rasûlullah
(s.a.v) onu çağırdı ve “Affeder
misin?” dedi. Adam: “Hayır” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Diyet
alır mısın?” dedi. Adam: “Hayır” dedi.
Rasûlullah (s.a.v): “Öyleyse
onu öldürecek misin?” deyince, adam: “Evet” dedi. Bu sefer Rasûlullah
(s.a.v): “Onu götür”
buyurdu. Adam onu götürürken: “Bak eğer
onu affedersen senin de ölen kimsenin de günahları affedilmiş olur” buyurdu.
Adam da onu affetti ve bırakıverdi. Katili bağlandığı ipi sürüyerek çekip
gittiğini gördüm. (Dârimi, Diyat: 8; Müslim,
Kasame: 10)
4646- Vail (r.a)
babasından rivâyet ederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v)’in yanında
oturuyordum. Bir adam birinin boynuna bir urgan bağlamış getiriyordu ve şöyle
dedi: “Ey Allah'ın Rasûlü! Bu adam kardeşimle beraber kuyu kazıyorlardı,
kazmayı kaldırdı arkadaşının başına vurdu ve öldürdü.” Rasûlullah (s.a.v): “Onu affet”
buyurdu. Adam kabul etmedi ve şöyle dedi: “Ey Allah'ın Peygamberi! Bu adam
ve kardeşim kuyu kazıyorlardı, bu adam kazmasını kaldırıp arkadaşının başına
vurdu ve onu öldürdü.” Rasûlullah (s.a.v): “Onu affet”
buyurdu. Adam yine kabul etmedi ve kalkıp şöyle dedi: “Ey Allah'ın
Rasûlü! Bu adam ve kardeşim kuyu kazıyorlardı. Bu adam kazmasını kaldırdı -sanki
o sahneyi görüyor gibiyim- ve arkadaşının kafasına vurdu ve onu öldürdü”
deyince Rasûlullah (s.a.v), tekrar: “Onu affet”
buyurdu. Adam kabul etmeyince, Rasûlullah (s.a.v): “Git onu
öldürürsen sen de onun gibi olursun” buyurdu. Adam katili çıkardı biraz
gidince, O’na: “Rasûlullah (s.a.v), ne söyledi duymuyor musun?” dedik. Bunun
üzerine döndü ve: “Onu
öldürürsem onun gibi mi olurum” deyince, Rasûlullah (s.a.v): “Evet eğer
öldürürsen onun gibi olursun” buyurdu ve yine: “Onu affet”
dedi. Böylece katil affolup boynundaki urganı sürükleyerek çekip gitti. (Dârimi, Diyat: 8; Müslim: Kasame: 10)
4647- Alkame b.
Vail babasından haber verdiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’in
yanında oturduğum bir sırada bir adam bir adamı bağladığı bir urganla çekerek
getirdi ve şöyle dedi: “Ey Allah'ın Rasûlü! Bu adam kardeşimi öldürdü.”
Rasûlullah (s.a.v), o adama: “Onu
öldürdün mü?” buyurdu. Katil bir şey söylemeden maktulün velisi: “Ey
Allah'ın Rasûlü! Eğer o itiraf etmezse delil ile ispat ederim” dedi. Katil: “Evet
onu ben öldürdüm” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Onu nasıl
öldürdün?” buyurdu. O da: “Onunla bir ağaçtan odun kesiyorduk bana sövdü,
beni kızdırdı, ben de balta ile kafasına vurdum” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v), ona: “Kendini
kurtarmak için fidye verebilecek malın var mı?” buyurdu. Adam: “Ey
Allah'ın Rasûlü! Baltam ve elbisemden başka hiçbir şeyim yok” dedi. Rasûlullah
(s.a.v) ona şöyle dedi: “Ne
dersin? Kavmin diyetini vererek seni kurtarabilir mi?” Adam: “Kavmimin
yanında ben öldürdüğüm adamdan daha değersizim” dedi. Rasûlullah (s.a.v)
katilin urganını adama atarak ona: “Al
adamını” dedi. Adam katili alıp giderken Rasûlullah (s.a.v): “Eğer onu
öldürürsen onun gibi olursun” buyurunca ashap adamın arkasından
yetişerek şöyle dediler: “Ne yapıyorsun? Yazıklar olsun sana, Rasûlullah
(s.a.v) eğer onu öldürürsen onun gibi olursun” buyurdular. Adam bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v)’in yanına dönerek şöyle dedi: “Ey Allah'ın Rasûlü! Bana bunu
öldürürsen onun gibi olursun dediğini söylediler, ben onu Senin emrinle alıp
götürüyorum. Rasûlullah (s.a.v), adama: “Senin ve
ölen kardeşinin günahını götürmesini istemez misin?” dedi. Adam: “Evet
isterim” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Öyleyse
affet” dedi. Adam: “Öyleyse dediğin gibidir” dedi. (Dârimi, Diyat: 8; Müslim: Kasame: 10)
4648- Alkame b.
Vail babasından naklediyor. Rasûlullah (s.a.v)’e birisini öldüren bir katil
getirilince onu kısas olarak öldürmesi için maktulün velisine teslim etti,
yanındakilere de: “Katil de
maktul de Cehennemdedir” buyurdu. Bunu işitenlerden birisi adamın
peşinden gitti. Rasûlullah (s.a.v)’in söylediğini iletti. Adam, katili bıraktı
katil serbest bırakılınca urganını sürükleyerek gitti. Bunu Habib’e
hatırlatınca şöyle dedi: Bana Said b. Eşva nakletti ve şöyle dedi: “Rasûlullah
(s.a.v) o adama affetmesini emretmişti.” (Dârimi,
Diyat: 8; Müslim, Kasame: 10)
4649- Enes b. M
4650- Abdullah b.
Büreyde (r.a)’nin babasından rivâyete göre, bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e
gelerek yanındaki birine işaret ederek: “Bu adam kardeşimi öldürdü” dedi.
Rasûlullah (s.a.v)’de: “Git
kardeşini öldürdüğü gibi sen de onu öldür” buyurdu. Bunun üzerine katil
kendini öldürecek adama: “Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşı, beni affet,
beni affetmek sana daha çok sevap kazandırır ve ahirette senin ve kardeşin için
daha hayırlı olur” deyince, adam katili serbest bıraktı. Abdullah b. Büreyde
diyor ki: Bu durum Rasûlullah (s.a.v)’e bildirildiğinde Rasûlullah (s.a.v) ona
sordu, o da olup biteni anlatınca ona: “Bu adamın
seni öldürmesi senin için kıyamet gününde öldürdüğün adamın: “Ya Rabbi bu adama
sor beni neden dolayı öldürdü?” diyerek hakkını istemesinden daha hayırlı idi” buyurdu.
(Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
7-
NE ZAMAN İNSANLAR ARASINDA HÜKÜM VERECEK OLURSANIZ ADALETLE HÜKMEDİNİZ…(Nisâ
58) AYETİNİN YORUMU
4651- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kurayza ve Nadîr kabileleri vardı,
Nadîr Kurayza’dan daha üstün idi. Kurayza’dan bir adam Nadîrli birini öldürdü
mü öldürülür, Nadîr’den bir adam Kurayza’dan birini öldürdü mü yüz ölçek hurma
verirdi. Rasûlullah (s.a.v) Medine’ye hicret edip geldikten sonra Nadir
kabilesinden bir adam Kurayza’dan birini öldürdü. Kureyzalılar: “Katili bize
verin öldürelim” deyince, Nadîrliler eski adetleri üzere katili teslim etmek
istemeyerek: “Aramızda Peygamber (s.a.v) var” dediler ve davalarının
halledilmesi için Ona müracaat ettiler. O sırada Nisâ sûresi 58. ayeti nazil
oldu. “Adalet
cana candır yani kısastır.” Daha sonra da Mâide 50. ayeti nazil oldu. “Yoksa
onlar hala İslâm’ın karşıtı cahiliyye kanunları ile mi yönetilmek istiyorlar…” (Ebû Davud, Diyat: 1)
4652- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Mâide sûresi 42. ayeti olan “…Onlar
arasında hükmedersen adaletle hükmet. Allah adil davrananları sever”
ayeti Nadîr ile Kureyza arasındaki diyet hakkında indi çünkü Nadîrlilerin
maktulleri şerefli sayılıyor ve tam diyet ödeniyordu. Kureyza oğullarının
maktullerine ise diyetin yarısı ödeniyordu. Bu konuda davalarının halledilmesi
için Rasûlullah (s.a.v)’i hakem tayin ettiler ve o sırada yukarıdaki ayetler
nazil oldu. Rasûlullah (s.a.v) davalarını hak üzere gördü ve diyeti eşit kıldı.
(Ebû Davud, Diyat: 1)
8-
ÖLDÜRME İŞİNDE KÖLE İLE HÜR BİR OLUR MU?
4653- Kays b. Ubâde
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Eşter ile birlikte Ali’nin yanına
giderek kendisine: “Rasûlullah (s.a.v)’in başkalarına söylemediği sadece sana
söylediği bir şey var mı?” dedik. “Hayır sadece yazdığım şu şey var” dedi ve
kılıcının kınından yazdığı şeyi çıkardı, orada şunlar yazılıydı: “Mü’minlerin
kanları kısas ve diyetle müsavidir. Onlar düşmanlarına karşı tek vücut ve
kuvvetlidirler, onlardan en aşağı durumda oranı bile düşmana eman verebilir.
Dikkat edin! Kafire karşı Mü’min öldürülmez. Kafirlerden zimmî ve müstemen gibi
Müslümanlarla anlaşması olan kimseler de öldürülmez. Kim bid’at çıkarırsa o
kendisine eder kim de bir bid’at çıkaranı himaye ederse Allah’ın, meleklerin ve
tüm insanların laneti onun üzerine olsun.” (Ebû
Davud, Diyat: 10; Tirmizî, Diyat: 16)
4654- Ali (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Mü’minlerin
kanları kısas ve diyetle müsavidir. Onlar düşmanlarına karşı tek vücut olup
kuvvetlidirler. Onlardan en aşağı durumda olanı bile düşmana eman verebilir.
Kafire karşılık bir Mü’min öldürülmez. Kafirlerden Zimmî ve müstemen gibi
Müslümanlarla anlaşması olan kimseler de öldürülmez.” (Ebû Davud, Diyat: 10; Tirmizî, Diyat: 16)
9-
KÖLESİNİ ÖLDÜRENE KISAS YAPILIR MI?
4655- Semure
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim
kölesini öldürürse biz de onu öldürürüz, kim kölesinin bir organını keserse biz
de onun organını keseriz. Kim kölesini iğdiş ederse biz de onu iğdiş ederiz.” (Ebû Davud, Diyat: 10; Tirmizî, Diyat: 16)
4656- Semure
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim
kölesini öldürürse biz de onu öldürürüz, kim de kölesinin bir organını keserse
biz de onun bir organını keseriz.” (Ebû
Davud, Diyat: 10; Tirmizî, Diyat: 16)
4657- Semure (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim
kölesini öldürürse biz de onu öldürürüz, kim de kölesinin bir organını keserse
biz de onun bir organını keseriz.” (Ebû
Davud, Diyat: 10; Tirmizî, Diyat: 16)
10-
KADINA KARŞI KADIN ÖLDÜRÜLÜR MÜ?
4658- Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’in kısas hakkında
verdiği hükümleri karıştırıyordum o sırada Hamel b. M
11-
BİR KADINA KARŞILIK ERKEK ÖLDÜRÜLÜR MÜ?
4659- Enes (r.a)’ten
rivâyete göre, Bir Yahudi ziynetlerini almak için bir kızı öldürmüştü.
Rasûlullah (s.a.v) de o kıza karşılık Yahudi’ye kısas uyguladı. (İbn Mâce, Diyat: 24; Ebû Davud, Diyat: 21)
4660- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, bir Yahudi genç kızın ziynetini alıp kafasını iki taş
arasında ezmişti. Kız ölmek üzere iken yanına gelenler şüphelendikleri
kimseleri seni öldüren şu mu bu mu diye gösterdiler, kendisini o duruma sokan
Yahudi gelince “Evet budur” demişti. O Yahudi de suçunu itiraf edince
Rasûlullah (s.a.v)’de onun başının ezilmesini emretti. (İbn Mâce, Diyat: 24; Ebû Davud, Diyat: 21)
4661- Enes b. M
12-
KAFİRİ ÖLDÜREN MÜSLÜMANA KISAS YAPILIR MI?
4462- Âişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Üç şey
dışında hiç bir şey Müslüman’ın kanını helâl kılmaz. Evli kimse zina ederse
taşlanarak öldürülür. Bilerek Müslüman öldüren kimse kısas yapılarak öldürülür.
İslâm’dan çıkıp mürted olan, Allah’a ve elçisine savaş açan kimse de ya
öldürülür veya asılır veya sürgün edilir.” (Müsned:
24518)
4663- Şa’bî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle
demiştir: Ebu Cuheyfe’den işittim şöyle diyordu: Ali’ye: “Rasûlullah
(s.a.v)’den Kur’an’dan başka duyduğun bir şey var mı?” diye sorduğumuzda şöyle
dedi: “Tohumu çatlatan, canlıyı yaratan Allah’a yemin ederim ki hayır bir şey
yoktur ancak Allah’ın kuluna Kitab’ını anlama kabiliyetini vermesi ve bir de şu
sahifeden yazılı olanlar vardır. Sahife de neler var” dedim şöyle dedi: “Diyet,
esirlerin kurtarılması ve kafire karşılık Müslüman’ın öldürülmemesi konuları
vardır.” (Müsned:
24518)
4664- Ebu Hassan
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali dedi ki: “Kılıcımın kınındaki
sahifeden başka Rasûlullah (s.a.v) bana başkalarına söylemediği bir vasiyet
yapmadı dedi. Oradakiler ısrarla onu görmek isteyince sahifeyi çıkardı. Orada
şunlar yazılı idi: “Mü’minlerin
kanları eşittir. Mü’minlerden en aşağı da olan biri bile düşmana emân verebilir,
onlar düşmanlara karşı tek vücut gibidirler. Bir kafiri öldüren Müslüman kısas
yapılarak öldürülmez, anlaşma yapılan kimseler de anlaşmalarına sadık
kaldıkları sürece onlar da öldürülmez.” (Müsned:
24518)
4665- Eşter
(r.a)’den rivâyete göre, bizzat kendisi Ali’ye şöyle demiştir: “Senden duyulan
şeyler insanlar arasında yayılıyor eğer Rasûlullah (s.a.v)’in sana bir vasiyeti
varsa bize söyle” deyince, Ali: “Rasûlullah (s.a.v)’in bana insanlara
söylemediği bir vasiyeti yoktur sadece kılıcımın kınındaki sahifede yazılı
olanlar vardır” dedi. Orada şunlar yazılıydı: “Mü’minlerin
kanları eşittir. En aşağı görülen biri bile düşmana eman verebilir, kafire
karşılık Mü’min öldürülmez. Anlaşma yapılan kimse de ahdine vefa gösterdiği
sürece öldürülmez.” (İbn Mâce, Diyet: 21)
13-
EMÂN VERİLEN KİMSE ÖLDÜRÜLMEZ
4666- Ebu Bekre
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim
haksız yere ahid verdiği kimseyi öldürürse, Allah ona Cenneti haram kılar.”
(İbn Mâce, Diyet: 33; Tirmizî, Diyet: 11)
4667- Ebu Bekre
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim sebepsiz
yere ahid verdiği kimseyi öldürürse, Allah ona Cennetin kokusunu bile haram
kılar.” (İbn Mâce, Diyet: 32; Müsned:
19512)
4668- Rasûlullah
(s.a.v)’in ashabından bir adamdan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Kim
zimmîlerden birini öldürürse, Cennetin kokusunu bile alamaz halbuki Cennetin
kokusu yetmiş yıllık mesafeden alınır.” (Müsned:
22147; İbn Mâce, Diyet: 32)
4669- Abdullah b.
Amr (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim
zimmîlerden birini öldürürse, Cennetin kokusunu duyamaz halbuki Cennetin kokusu
yetmiş yıllık mesafeden alınır.” (Tirmizî,
Diyet: 11; İbn Mâce, Diyet: 33)
14-
ÖLÜM DIŞINDAKİ CİNAYETLERDE KÖLE İLE EFENDİ ARASINDAKİ UYGULAMA NASILDIR?
4670- Imran b.
Husayn (r.a)’dan rivâyete göre, fakir ailelerden birinin kölesi zengin
ailelerden birinin kölesinin kulağını kesmişti. Rasûlullah (s.a.v)’e şikayete
geldiklerinde onlara bir şey ödettirmedi. (Dârimi,
Diyet: 14; Ebû Davud, Diyat: 27)
15-
DİŞE KARŞI İŞLENEN CİNAYETLERDEKİ UYGULAMA
4671- Enes (r.a)’ten
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) diş kıran kimseye kısas yapılmasına hüküm
verdi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın
Kitab’ına göre kısas gerekir.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
4672- Semure
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): “Kölesini
öldürene kısas yapar biz de onu öldürürüz, kölesinin bir organını kesen kimsenin
biz de aynı organını keseriz” buyurdu. (Ebû
Davud, Diyat: 7; Tirmizî, Diyet: 18)
4673- Semure
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim
kölesini iğdiş yaparsa biz de onu iğdiş yaparız. Kim de kölesinin bir organını
keserse biz de onun o organını keseriz.” (Ebû
Davud, Diyat: 7; Tirmizî, Diyet: 18)
4674- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, Rübeyyi’ın kız kardeşi Ümmü Harise bir adamı yaralamış
ve Rasûlullah (s.a.v)’in yanına davalarının görülmesi için gelmişlerdi.
Rasûlullah (s.a.v): “Kısas
gerekir kısas gerekir” demişti. Ümmü Rübeyyi: “Ey Allah'ın Rasûlü! Falan
yüzünden ona kısas mı yapılacak? Hayır vallahi ona hiçbir zaman kısas yapılamaz”
dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Süphanallah,
Ey Ümmü Rübeyyi (hüküm) Allah’ın Kitab’ındaki emridir”
buyurdu. Kadın: “Hayır, vallahi ona kısas yapılamaz” dedi. Karşı taraf diyeti
kabul edinceye kadar bu sözünde diretti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ın
öyle kulları vardır ki Allah’a yemin etseler Allah onların yeminlerini boşa
çıkarmaz” buyurdu. (Müslim, Kasame: 5; İbn Mâce,
Diyet: 16)
16-
ÖN DİŞLER İÇİN KISAS GEREKİR Mİ?
4675- Enes (r.a)
anlatıyor: “Halam, bir kızın ön dişini kırmış Rasûlullah (s.a.v)’de kısas
yapılmasını emretmiş. Erkek kardeşi Enes b. Nadr Rasûlullah (s.a.v)’e: “Falanın
dişi mi kırılacak? Hayır, Seni hak dinle gönderen Allah’a yemin ederim ki, onun
dişi kırılmamalı” dedi. Daha önce dişi kırılan kimsenin ailesinden
affetmelerini veya diyet almalarını rica etmişler onlar da kabul etmemişlerdi.
Uhud savaşında şehid olan amcam Enes yemin edince affetmeye razı oldular. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ın
kullarından öyle kimseler var ki Allah’a yemin etseler Allah yeminlerini boşa
çıkarmaz” buyurdu. (Müslim,
Kasame: 5; İbn Mâce, Diyet: 16)
4676- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rübeyyi bir kızın dişlerini kırmıştı.
Onlardan affedilmelerini istediler onlar bunu kabul etmediler, diyet almalarını
istediler yine kabul etmediler. Rasûlullah (s.a.v)’in yanına geldiler. O da
kısas yapılmasını emretti. Enes b. Nadr dedi ki: “Ey Allah'ın Rasûlü!
Rübeyyi’ın dişi mi kırılacak? Hayır, Seni hak dinle gönderen Allah’a yemin
olsun ki dişi kırılmayacak.” Rasûlullah (s.a.v): “Ey Enes!
Allah’ın Kitab’ı kısası emrediyor” buyurdu. Dişi kırılanın yakınları
razı oldular ve affettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ın
kullarından öyle kimseler var ki Allah’a yemin etseler Allah onların
yeminlerini boşa çıkarmaz.” (Müslim, Kasame: 5; İbn Mâce, Diyet: 16)
17-
ISIRMAK SURETİYLE BİR CİNAYET İŞLENMİŞSE KISAS OLUR MU?
4677- Imran b.
Husayn (r.a)’dan rivâyete göre, bir adam başka birinin kolunu ısırmış o da
kolunu çekince ısıranın ön dişi düşmüş -veya ön dişleri düşmüş- Dişi düşen adam
Rasûlullah (s.a.v)’e şikayete gelince, Rasûlullah (s.a.v) ona: “Ne
yapmamı emredersin? Ona emredip kolunu ağzına vermesini seninde onun elini deve
gibi koparmasını mı istiyorsun? İstersen elini ağzına ver ısırınca çek”
buyurdu. (Ebû Davud, Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet:
20)
4678- Imran b.
Husayn (r.a)’dan rivâyete göre, Bir adam bir adamın kolunu ısırmış diğeri de
kolunu asılınca bu adamın dişi kopmuştu. Rasûlullah (s.a.v)’in huzuruna mahkeme
olmak üzere çıkarıldılar. Rasûlullah (s.a.v) böyle bir şey olmayacağını söyleyerek
davayı iptal etti ve şöyle buyurdu: “Kardeşinin
etini deve gibi ısırıp koparmak mı istiyorsun?” (Ebû Davud, Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet: 20)
4679- Imran b.
Husayn (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam bir adamı kolundan
ısırdı o da kolunu çekince dişi koptu. Davalaşarak Rasûlullah (s.a.v)’in
huzuruna çıktılar. Rasûlullah (s.a.v)’de şöyle buyurdu: “Biriniz
kardeşinizi deve ısırır gibi ısıracak öyle mi? Onun diyeti yoktur.” (Ebû Davud, Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet: 20)
4680- Imran b.
Husayn (r.a)’dan rivâyete göre, Ya’la şöyle demiştir: Bir adam diğerini ısırdı
ve onun da dişleri döküldü. Rasûlullah (s.a.v)’de onlara: “Diyet yoktur”
buyurdular. (Ebû Davud, Diyat: 24; İbn Mâce,
Diyet: 20)
4681- Imran b.
Husayn (r.a)’dan rivâyete göre, Bir adam bir adamı bileğinden ısırdı onun da
dişi düştü. Peygamber (s.a.v)’e gelerek durumu anlattılar. Rasûlullah (s.a.v)
şöyle buyurdu: “Sen
kardeşinin bileğini deve gibi ısırıp koparacak mısın?” O davayı iptal
etti. (Ebû Davud, Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet:
20)
18-
NEFSİ MÜDAFA ETMEK GEREKİR
4682- Ya’la b.
Münye (r.a)’den rivâyete göre, Ya’la bir adamla dövüşüyor ve kolunu ısırıyor o
da onun ağzından elini çekince dişi düşüyor, durumu Rasûlullah (s.a.v)’in
huzuruna götürüyorlar. Rasûlullah (s.a.v)’de şöyle buyuruyor: “Deve gibi
birbirinizi mi ısırıyorsunuz?” Davayı reddedip iptal etti. (Ebû Davud, Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet: 20)
4683- Ya’la b.
Münye (r.a)’den rivâyete göre, Temim oğullarından bir adam birisiyle kavga
ediyor ve elini ısırıyor o da elini kurtarmak için çekince diğerinin dişi
düşüyor. Rasûlullah (s.a.v)’e şikayete geldiklerinde Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyuruyor: “Biriniz
bir diğer kardeşinizi deve gibi ısırıyor öyle mi?” davayı iptal etti ve
reddetti. (Ebû Davud, Diyat: 24; İbn Mâce,
Diyet: 20)
19-
ISIRMA KONUSUNDA DEĞİŞİK RİVAYETLER
4684- Ya’la ve
Ümeyye (r.anhüma)’dan rivâyete göre, şöyle demişlerdir: Rasûlullah (s.a.v) ile
birlikte Tebük savaşına çıkmıştık. Beraberimizdeki bir arkadaşımız
Müslümanlardan birisiyle kavga etti. O adam bunun kolunu ısırdı o da kolunu
onun ağzından kurtarmak için çekince dişi döküldü. Bunun üzerine o kimse gidip
Rasûlullah (s.a.v)’den dişinin diyetini isteyince, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Hem gidip
deve gibi kardeşinin kolunu ısırıyor hem de gelip diyet istiyor, onun için
diyet yoktur” böylece davayı iptal etti. (Ebû
Davud, Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet: 20)
4685- Safvan b.
Ya’la (r.a)’nın babasından rivâyet ettiğine göre; Bir adam bir adamın elini
ısırmıştı o da onun ağzından elini çekince dişi döküldü. Rasûlullah (s.a.v)’e
geldiler, O da davayı iptal etti. (Ebû Davud,
Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet: 20)
4686- Ya’la
(r.a)’dan rivâyete göre, bir adam ücretle bir işçi tutmuştu. O adamla kavga
edip elini ısırmıştı elini çekince dişi dökülmüştü. Rasûlullah (s.a.v)’in
huzuruna geldiler ve şikayette bulundular. Rasûlullah (s.a.v)’de “Elini
ağzında bıraksaydı da deve gibi koparsaydın öyle mi? buyurdular. (Ebû Davud, Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet: 20)
4687- Safvan b.
Ya’la (r.a), babasından rivâyet ederek şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) ile
birlikte Tebük savaşında savaşa katılmıştım bu arada da bir işçi tutmuştum.
Benim işçi, bir adamla kavga edip onun parmağını ısırmıştı. O da elini çekince
dişleri dökülmüştü. Rasûlullah (s.a.v)’e gelip durumu anlattıklarında Peygamber
(s.a.v)’de o davayı iptal etti. (Ebû Davud,
Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet: 20)
4688- Ya’la b.
Ümeyye (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) ile beraber
Ceyşül Usre = Tebük seferinde bulunmuştum. Bu hayatımda en güvendiğim
amelimdir. Yanımdaki hizmetçim bir adamla kavga etti, onlardan biri diğerinin
parmağını ısırdı o da parmağını kurtarmak için parmağını çekince onun ön dişini
söktü ve dişi düştü. Dişi düşen Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek: Şikayette
bulundu. Rasûlullah (s.a.v)’de ona şöyle dedi: “Elini ağzında
bıraksaydı da koparsaydın öyle mi?” (Ebû
Davud, Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet: 20)
4689- Safvan b.
Ya’la b. Münye (r.a)’den rivâyete göre, Ya’la b. Münye’nin hizmetçisi başka bir
kimsenin kolunu ısırmıştı, o da kolunu onun ağzından kurtarmak için çekince
dişi düşmüştü. Durumu Rasûlullah (s.a.v)’e götürdüler. Rasûlullah (s.a.v)
davayı iptal etti ve şöyle buyurdu: “Elini
ağzında bıraksaydı da deve gibi elini koparsaydın öyle mi?” (Ebû Davud, Diyat: 24; İbn Mâce, Diyet: 20)
4690- Safvan b.
Ya’la (r.a)’dan rivâyete göre, babası Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte Tebük
savaşına katılmıştı. Bir hizmetçi tutmuştu, o da bir adamla kavgaya tutuştu ve
o adamın kolunu ısırdı o ısırmadan dolayı acı çekince elini çekti ve diğerinin
dişi döküldü. Durumu Rasûlullah (s.a.v)’e götürdüler, O da şöyle buyurdu: “Biriniz
birinizi bile bile deve gibi ısıracak öyle mi?” Davayı iptal etti
dökülen dişte boşa gitti. (Ebû Davud, Diyat: 24;
İbn Mâce, Diyet: 20)
20-
BAZI İŞLENEN CİNAYETE KARŞI KISAS VARMIDIR?
4691- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) yanımızda
iken bir şey dağıtılıyordu. Bir adam daha önce almak için Rasûlullah (s.a.v)’in
yanına yaklaştı ve oraya yüzüstü kapandı. Rasûlullah (s.a.v)’de onu bir hurma
sapı ile dürttü. Adam kalkıp çıkınca Rasûlullah (s.a.v), adama: “Gel
benden öcünü al” buyurunca, Adam: “Affettim ey Allah'ın Rasûlü” dedi. (Ebû Davud, Diyat: 15)
4692- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) aramızda bir
şey dağıtıyordu. Bir adam dağıtılanlardan almak için oraya atıldı ve yüz üstü
kapaklandı. Rasûlullah (s.a.v)’de yanında bulunan bir hurma dalı ile onu
dürttü. Adam bağırınca Rasûlullah (s.a.v): “Gel
benden öcünü al kısas yap” buyurdu. Adam da: “Affettim ey Allah'ın
Rasûlü” dedi. (Ebû Davud, Diyat: 15)
21-
TOKAT ATMADAN DOLAYI KISAS OLUR MU?
4693- İbn Abbas
(r.a) anlatıyor: Bir adam Abbas’ın cahiliyye’de ölen babasına sövdü. Abbas’ta
ona bir tokat atmıştı. Bunun üzerine o adamın akrabaları gelerek şöyle dediler:
“Abbas’ın vurduğu gibi o da Abbas’a vurmalıdır değilse silahlarımızla onu
öldürürüz.” Durum Rasûlullah (s.a.v)’e ulaşınca minbere çıktı ve: “Ey
İnsanlar! Allah katında en değerli insan kimdir? Biliyor musunuz” deyince,
Ashab: “Sensin” dediler. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Abbas
benim ailemden ben de onun ailesindenim, ölmüşlerimize sövmeyin ki dirilerimiz
üzülmesinler.” Bunun üzerine Abbas’a karşı ayaklananlar: “Ey Allah'ın
Rasûlü! Seni gücendirmekten Allah’a sığınırız. Bizim için Allah’tan af dile”
dediler. (Müsned: 2598)
22-
ÇEKMEKTEN DOLAYI İZ OLURSA KISAS GEREKİR Mİ?
4694- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Mescid de Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte
oturuyorduk O kalkınca biz de kalkardık. Bir gün kalktı biz de kalktık.
Mescidin ortasına varınca bir adam, Rasûlullah (s.a.v)’in hırkasından tuttu ve
hızlıca çekti hırkası kalın kumaştan yapılmıştı sert olduğu için boynu
kızarmıştı. O adam Rasûlullah (s.a.v)’e: “Ey Muhammed şu iki deveme yiyecek
yüklet çünkü Sen ne kendi malından ne de babanın malından veriyorsun” deyince
Rasûlullah (s.a.v): “Hayır!
Allah’tan bağışlanmamı isterim. Boynumu kızartmandan dolayı kısas yapılmadıkça
develerine bir şeyler yükletmem” buyurdu. Bunun üzerine bedevi: “Hayır
kıyas yaptırmam” dedi. Rasûlullah (s.a.v) sözünü üç defa tekrarladı üçünde de
bedevi: “Hayır vallahi kısas yaptırmam” diyordu. Bedevinin bu ısrarını duyunca
hızlıca onun üzerine yürüdük. O sırada Rasûlullah (s.a.v) bize dönerek, şöyle
buyurdu: “Sözümü
işiten herkes kendisine izin vermeden yerinden kımıldamamasına karar verdim” diyerek
oradakilerden birine: “Ey Filan!
Bedevinin bir devesine arpa diğer devesine de hurma yükle” buyurdu. Daha
sonra da: “Dağılın”
buyurdu. (Ebû Davud, Edeb: 1)
23-
DEVLET BÜYÜKLERİNE DE KISAS YAPILIR MI?
4695- Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v)’in kendisine kısas
yaptırmak istediğini gördüm.” (Ebû Davud, Diyat:
15)
24-
DEVLETİN İZNİ OLMADAN KISAS YAPILAMAZ
4696- Âişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v), ebu Cehm b. Huzeyfe’yi zekat
toplama göreviyle göndermişti. Ebu Cehm gittiği yerde zekat konusunda münakaşa
eden birine vurmuştu. Bunun üzerine o adam arkadaşlarıyla birlikte Rasûlullah
(s.a.v)’e geldiler ve kısas isteriz Ey Allah'ın Rasûlü! dediler. Rasûlullah
(s.a.v)’de “Kısas
yerine şunu veya şunu alın” buyurdu. Razı olmadılar tekrar: “Şunu ve
bunu da alın” buyurunca kabul ettiler. Rasûlullah (s.a.v) onlara: “Bu
meseleyi insanlara duyuracağım” buyurdu. Onlar da: “Olur” dediler.
Rasûlullah (s.a.v) şöyle konuştu: “Bu
adamlar bana geldiler kısas istediler. Ben de onlara şunları alın dedim razı
oldular.” Demesi üzerine onlar: “Hayır kabul etmiyoruz” dediler.
Muhacirler o adamların üzerine yürüyeceklerdi. Rasûlullah (s.a.v) muhacirlere: “Ellerini
onlardan çekmelerini emretti onlar da ellerini çektiler, onları çağırdı ve razı
mısınız?” buyurdu. Onlar da: “Evet” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v): “Bu
durumu insanlara duyuracağım” buyurdu. Onlar da: “Konuş ve
bildir” dediler. Rasûlullah (s.a.v) yine insanlara konuşup anlattı ve o
kimselere tekrar sordu: “Aldıklarınıza
razı mısınız?” Onlar da: “Evet” dediler.
(Ebû Davud, Diyat: 13; İbn Mâce, Diyet: 10)
25-
KILIÇ DIŞINDA DA KISAS UYGULAMASI OLUR MU?
4697- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, Bir Yahudi, üzerinde ziynet eşyası bulunan bir kızı
görüyor ve onu taşla öldürerek ziynetlerini alıyor, ölmek üzere olan kızın
yanına Rasûlullah (s.a.v) götürülüyor ve ona şöyle soruyor: “Seni
falan kimse mi öldürdü?” -hadisin ravilerinden Şu’be başıyla işaret
ederek kızın hareketini aktarıyordu- Kız, hayır diye işaret etti. “Peki
falan mı öldürdü?” dediklerinde -yine Şu’be başıyla anlatıyordu- Kız
yine: “Hayır” dedi. “Falan mı
öldürdü denildiğinde -Şube yine başıyla anlattı- Kız: “Evet” işareti
yaptı. Rasûlullah (s.a.v), Yahudi’yi getirtip kafasını iki taş arasında
ezdirerek öldürülmesini emretti. (Ebû Davud,
Diyat: 13; İbn Mâce, Diyet: 10)
4698- Kays
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) Has’am kabilesinden bir guruba
karşı bir müfreze göndermişti. Oradakilerden bir kısmı secde ederken Müslüman
olduklarını belirterek öldürülmemelerini isteseler de çarpışma sırasında
öldürüldüler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) onların diyetlerinin yarısını
ödemelerini Müslümanlara emretti ve: “Ben müşrikler
arasında yaşayan Müslümanlardan uzağım. Müslümanlarla müşriklerin ateşleri
birbirlerine görülmeyecek kadar uzak olsunlar” buyurdu. (Ebû Davud, Diyat: 17; Tirmizî, Siyer: 42)
26-
Bakara 178. ayetinin yorumu: “BUNUNLA BERABER KİM ÖLDÜRÜLENİN KARDEŞİ VEYA
VELİLERİ TARAFINDAN AFFEDİLİRSE O ZAMAN AFFEDENİN DİNİN ÖNGÖRDÜĞÜ DİYETİ
İSTEMESİ AFFEDİLENİN DE ONU GÜZELCE ÖDEMESİ GEREKİR…”
4699- İbn Abbas (r.a)’tan rivâyete göre, şöyle
demiştir: İsrailoğulları zamanında kısas vardı, diyet vermek yoktu. Bu konuda
Allah, Bakara 178. ayetini indirdi: “Ey iman
edenler, öldürme olaylarında adil karşılık olan kısas size farz kılındı. Hüre
karşı hür, köle kadın için köle kadın öldürülür. Bununla beraber kim öldürülenin
kardeşi veya velileri tarafından affedilirse o zaman affedenin dinin öngördüğü
diyeti istemesi affedilenin de onu güzelce ödemesi gerekir…” Affetmek
bilerek öldürmede diyeti kabul etmek demektir. Allah’ın istediği şekilde
ödemeye uymak demektir. Karşı tarafta güzellikle diyeti ödemelidir. Bu Rabbinizden
size bir rahmet ve hafifletme demektir. Ve sizden öncekilere farz kılınanlardan
daha kolaydır, onlara farz kılınan sadece kısastı o zaman diyet yoktu. (Buhârî, Tefsir: 19)
4700- Mücahid
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: “Öldürme
olaylarında adil karşılık olan kısas size farz kılındı, hüre karşı hür…”
(Bakara 178.) İsrailoğullarında diyet yoktu onlara sadece kısas farz
kılınmıştı. Allah bu ümmete kolaylık olsun için İsrailoğullarında olmayan diyet
hükmünü indirdi. (Sadece Nesâi rivâyet
etmiştir.)
27-
KISASTA AFFETMEK TAVSİYE EDİLİR
4701- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’e kısas talebi için
gelenlere affetmelerini emrederdi. (Ebû Davud,
Diyat: 3; İbn Mâce, Diyet: 35)
4702- Enes b. M
28-
ÖLDÜRÜLENİN VELİSİ KISASTAN VAZGEÇERSE BİLE BİLE ÖLDÜRENDEN DİYET ALINIR MI?
4703- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kimin bir
yakını öldürülürse iki şeyden hayırlısını talep eder yani ya katile kısas
yapılmasını ister veya diyet verilmesini…” (Ebû
Davud, Diyat: 4; İbn Mâce, Diyet: 35)
4704- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kimin bir
yakını öldürülürse iki şeyden hayırlısını talep eder yani ya katile kısas
yapılmasını ister veya diyet verilmesini…” (Ebû
Davud, Diyat: 4; İbn Mâce, Diyet: 35)
4705- Ebu Seleme
(r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kimin bir
yakını öldürülürse iki durumdan birini yapmakta serbesttir. Ya fidye alır ya da
kısas ister.” (İbn
Mâce, Diyet: 35; Ebû Davud, Diyat: 4)
29-
KADIN KISASI DİYETE ÇEVİREBİLİR
4706- Âişe
(r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Öldürülen
kimsenin velileri kısastan vazgeçip diyeti talep etmeliler. Aralarında biri bir
kadın bile olsa affederse kısas düşer diyet almaları gerekir.” (Ebû Davud, Diyat: 16)
30-
TAŞLA VE KIRBAÇLA ÖLDÜRÜLENİN DİYETİ NASILDIR?
4707- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim
bilinmeyen bir sebeple veya bir şey atmakla taşla, değnekle ve kırbaçla
öldürülürse, onun diyeti kasıtsız hata ile öldürme diyetidir. Kim bile bile
öldürülürse kısas yapılır. Kim katile kısas yapılmasına engel olursa Allah’ın
meleklerin ve tüm insanların laneti onun üzerine olsun ondan ne tevbe kabul
edilir ne de fidye. (Ebû Davud, Diyat:
17; İbn Mâce, Diyet: 6)
4708- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kim
bilinmeyen bir sebeple veya bir şey atmakla veya taşla veya kamçı ile veya değnekle
öldürülürse, onun diyeti kasıtsız hata ile öldürme diyetidir. Kim bile bile
öldürülürse kısas yapılır. Kim katile kısas yapılmasına engel olursa Allah’ın,
meleklerin ve tüm insanların laneti onlar üzerine olsun, ondan ne tevbe kabul
edilir ne de fidye.” (Ebû
Davud, Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
31-
BİLE BİLE ÖLDÜRMEYE BENZEYEN HATAEN ÖLDÜRMENİN DİYETİ NE KADARDIR?
4709- Abdullah b.
Amr (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bile bile
öldürmeye benzeyen hata ile öldürmede kamçı olsun değnek olsun o kimsenin
diyeti yüz devedir. Bu develerden kırkı da gebe olacaktır.” (Ebû Davud, Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
4710- Kasım b.
Rabia (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) Mekke fethi günü bir hutbe
vermişti. (Ebû Davud, Diyat: 17; İbn Mâce,
Diyet: 6)
32-
BU KONUDAKİ DEĞİŞİK RİVAYETLER
4711- Abdullah
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dikkat
edin bile bile öldürmeye benzeyen hata ile öldürme kamçı ile veya değnek ile
olsun diyeti yüz devedir ve kırk tanesi de gebe olacaktır.” (Ebû Davud, Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
4712- Rasûlullah
(s.a.v)’in ashabından birinin rivâyetine göre, Rasûlullah (s.a.v), Mekke fethi
günü hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Dikkat
edin bile bile öldürmeye benzeyen hata ile öldürme kamçı, değnek ve taşla bile
olsa diyeti yüz deve olup kırkı altı ile dokuz yaş arasında olacak ve hepsi de
doğurgan olacaktır.” (Ebû Davud, Diyat:
17; İbn Mâce, Diyet: 6)
4713- Ukbe b. Evs
(r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Dikkat
edin! Hataen öldürülen kimsenin diyeti, kamçı ve değnekle olsun yine yüz deve
olup kırk tanesi gebe durumda olacaktır.” (Ebû
Davud, Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
4714- Rasûlullah
(s.a.v)’in ashabından birinden rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) feth günü Mekke’ye
girdiğinde şöyle buyurdu: “Dikkat
edin hata ile öldürme ve hata ile öldürmeye benzeyen öldürmelerde ister kamçı
ile olsun ister değnekle öldürülmüş olsun diyeti kırkı gebe olan (yüz
devedir). (Ebû Davud, Diyat: 17; İbn Mâce,
Diyet: 6)
4715- Rasûlullah
(s.a.v)’in ashabından bir kimsenin rivâyetine göre, Rasûlullah (s.a.v) fetih
yılı Mekke’ye geldiğinde şöyle buyurdu: “Dikkat
edin hata ile öldürmeye benzeyen öldürmelerde ister kamçı ister değnekle olsun
fidyesi kırkı gebe olmak üzere (yüz devedir). (Ebû Davud, Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
4716- Rasûlullah
(s.a.v)’in ashabından bir kimsenin rivâyetine göre, Rasûlullah (s.a.v) fetih
yılı Mekke’ye geldiğinde şöyle buyurdu: “Dikkat
edin hata ile öldürmeye benzeyen öldürmelerde ister kamçı ister değnekle olsun
fidyesi kırkı gebe olmak üzere” (yüz devedir). (Ebû Davud, Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
4717- İbn Ömer
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Mekke fethi günü Kâbe’nin
merdiveninin üzerinde Allah’a hamdü sena ederek şöyle konuştu: “Vadini
yerine getiren, kuluna yardım eden, tek başına düşman ordularını mağlup eden
Allah’a hamd olsun. Bile bile öldürmeye benzeyen ve hata ile öldürülen kırbaçla
da değnekle de olsa; diyeti kırk tanesi gebe olmak şartıyla yüz devedir.” (Ebû Davud, Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
4718- Kasım b. Rabia
(r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Hata ile
öldürmek veya bile bile öldürmeye denk olan öldürmelerde diyet yüz deve olup
kırk tanesi gebe olmalıdır.” (Ebû Davud,
Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
4719- Amr b. Şuayb
(r.a)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Kim hata
ile bir adam öldürürse diyeti yüz devedir. Bu develerden otuz tanesi bir
yaşında dişi, otuz tanesi de iki yaşında dişi ve otuz tanesi de dört yaşında
dişi, kalan on tanesi de iki yaşında erkek olacaktır.” Rasûlullah
(s.a.v) şehirlilere yüz deve yerine dört yüz dinar altın veya onun bedeli gümüş
taktir ederdi. Deve bedelleri arttıkça Rasûlullah (s.a.v) de altın ve gümüş
nispetini artırırdı, duruma göre bu bedeli indirdiği de olurdu. Rasûlullah
(s.a.v) zamanında diyet bedeli dört yüz dinardan sekiz yüz dinara kadar
ulaşmıştı veya bu bedelde gümüş miktarına ulaşmıştı. Rasûlullah
(s.a.v) inek sahiplerine diyet bedeli olarak iki yüz inek taktir etmişti.
Koyunda ise iki bin koyun taktir etmişti. Diyet bedelinin ölen kimsenin
varisleri arasında hisselerine göre paylaştırılmasını artanını da asabe denilen
ölenin baba tarafından akrabalarına yüklenmesini emretti. Yine Rasûlullah
(s.a.v) katil kadının diyetini asabasına ödettirmeyi emir buyurdu. Öldürülen
kadının diyetinden varislere dağıtıldıktan sonra arta kalanın asabaya
verilmesini, öldürülen kadının diyetinin varisler arasında bölüşülmesini,
katili de onların öldürmesini emretti.” (Ebû
Davud, Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
33-
HATA İLE ÖLDÜRÜLEN OLAYDA DEVELERİN YAŞLARI NE OLMALI?
4720- İbn Mes’ud
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah
(s.a.v) hata ile olan öldürmelerde diyet olarak verilmesi gereken develerin yirmi
tanesinin bir yaşında dişi, yirmi tanesinin bir yaşında erkek, yirmi tanesinin
iki yaşında dişi, yirmi tanesinin beş yaşında, yirmi tanesinin de beş yaşında
deve olmasına hükmetti.” (Ebû Davud,
Diyat: 17; İbn Mâce, Diyet: 6)
34-
DİYET GÜMÜŞ OLARAK VERİLECEKSE NE KADAR OLMALI?
4721- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) zamanında bir adam
bir adamı öldürmüştü. Rasûlullah (s.a.v) onun diyetini on iki bin dirhem gümüş
olarak taktir etmişti. Bu konuda da Tevbe sûresi 74. ayetini hatırlatmıştır: “…Allah ve
Peygamberinin kendilerini zenginleştirmiş olmasından başka bir sebepleri de
yoktu.” (Ebû Davud, Diyat: 17; İbn Mâce,
Diyet: 6)
4722- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) diyeti on iki bin dirhem olarak
verilmesine hükmetti. (Ebû Davud, Diyat: 17; İbn
Mâce, Diyet: 6)
35-
KADININ DİYETİ NE KADARDIR?
4723- Amr b. Şuayb (r.a),
babasından ve dedesinden naklederek şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: “Kadının
diyeti aynen erkeğin diyeti gibidir. Bu oran diyetin üçte birine ulaşmasına
kadar böyledir.” (Sadece Nesâi rivâyet
etmiştir.)
36-
KAFİRİN DİYETİ NE KADARDIR?
4724- Amr b. Şuayb
(r.a) babasından ve dedesinden rivâyetle şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v)
şöyle buyurdu: “Zimmîlerin
(Müslümanların idaresinde yaşayan Müslüman olmayan kimselerin) diyeti Müslümanların
diyetinin yarısıdır. O, zimmîler de: Yahudi ve Hıristiyanlardır.” (İbn Mâce, Diyet: 13; Ebû Davud, Diyat: 23)
4725- Abdullah b.
Amr (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kafirin
diyeti Müslüman’ın diyetinin yarısıdır.” (İbn
Mâce, Diyet: 13; Ebû Davud, Diyat: 23)
37-
MÜKÂTEB = SÖZLEŞMELİ KÖLENİN DİYETİ NE KADAR?
4726- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah
(s.a.v), Mükâteb kölenin diyetinde ödediği kadar ki bedelinde hür kimsenin
diyeti gibi diyet ödemesine hükmetti.” (Ebû
Davud, Diyat: 23; Tirmizî, Büyü’: 35)
4727- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), Mükâteb kölenin diyeti hakkında
ödediği kadarki bedelinde hür kimsenin diyeti gibi diyet ödemesine hükmetti. (Ebû Davud, Diyat: 23; Tirmizî, Büyü’: 35)
4728- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v), Mükâteb kölenin diyeti hakkında
ödediği kadarki bedelinde hür kimsenin diyeti gibi kalan kısmında da köle
diyeti gibi diyet ödenmesini emretti. (Ebû
Davud, Diyat: 23; Tirmizî, Büyü’: 35)
4729- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Mükâteb
köle bedelinden ödediği kadar hürdür ve kendisine o nispette had uygulanır ve o
nispette de mirasa iştirak eder.” (Ebû
Davud, Diyat: 23; Tirmizî, Büyü’: 35)
4730- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) zamanında mükâteb bir köle
öldürmüştü. Rasûlullah (s.a.v), Mükâtebe bedelinden ödediği kısımda hür diyeti
gibi diğer kısmında ise köle diyeti gibi ödenmesine emir buyurdu. (Ebû Davud, Diyat: 23; Tirmizî, Büyü’: 35)
38-
CENİN = ANA KARNINDAKİ ÇOCUĞUN DİYETİ
4731- Abdullah b.
Büreyde (r.a) babasından naklederek şöyle demiştir: “Bir
kadın bir kadına taş atarak karnındaki çocuğunu düşürdü. Bunun üzerine Rasûlullah
(s.a.v) düşen cenine diyet olarak elli koyun verilmesini emretti. O günden
sonra taş atmayı yasakladı.” (Ebû Davud,
Diyat: 22; Tirmizî, Nikah: 36)
4732- Abdullah b.
Büreyde (r.a)’den rivâyete göre, Bir kadın bir kadına taş attı taş atılan kadın
karnındaki çocuğu düşürdü. Durum Rasûlullah (s.a.v)’e aktarılınca: “Düşen
cenine diyet olarak beş yüz gurre verilmesini emretti. O günden itibaren taş
atmayı yasakladı.” Ebu Abdurrahman der ki: Beş yüz gurre verilmesi vehm
dir. Yüz gurre olması gerekir. Yasaklama taş atma konusundadır. (Ebû Davud, Diyat: 22; Tirmizî, Nikah: 36)
4733- Abdullah b.
Muğaffel (r.a)’den rivâyete göre, bizzat kendisi taş atan birini görünce ona: “Atma!
Peygamber (s.a.v) taş atmayı yasakladı veya taş atmaktan hoşlanmazdı”
dedi. (Ebû Davud, Diyat: 21; İbn Mâce, Sayd: 11)
4734- Hamel b. M
4735- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Lihyan oğullarından bir
kadının ölü düşen çocuğuna diyet olarak bir gurre köle ve cariye verilmesine
hükmetti sonra kendisine gurre verilmesini hükmedilen kadın ölünce, Rasûlullah
(s.a.v) onun mirasını kocasının ve oğullarının almasını diyeti de asabesinin
vermesini emretti. (Ebû Davud, Diyat: 21; İbn
Mâce, Sayd: 11)
4736- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Hüzeyl kabilesinden iki kadın kavga etmişlerdi,
biri diğerine taşla vurarak (veya benzeri bir söz söyledi) kadını ve karnındaki
çocuğu öldürmüştü. Davalarını görmek üzere Rasûlullah (s.a.v)’e geldiklerinde
Rasûlullah (s.a.v) ölen çocuğa diyet olarak bir köle veya cariye verilmesini,
anasının diyetini de öldüren kadının akrabasının ödemesini katil kadına da
mirasçılarının ve çocuğunun varis olmasını hükmetti. Hamel b. M
4737- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Hüzeyl kabilesinden iki kadın Rasûlullah (s.a.v) zamanında kavga
edip biri diğerine taş atarak diğerinin karnındaki çocuğunu düşürmüştü.
Rasûlullah (s.a.v) onun hakkında bir köle ve cariye verilmesine hükmetti. (İbn Mâce, Sayd: 11; Ebû Davud, Diyat: 20)
4738- Said b.
Müseyyeb (r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) anasının karnında ölen
cenin için bir köle ve cariye verilmesini emretti. Cezayı vermeyi gereken kimse
nasıl olur da yemeyen, içmeyen, konuşmayan, ağlamayan -veya benzeri sözler
söyleyerek- lafı uzattı. Rasûlullah (s.a.v): “Bu sözler
kahin sözlerindendir” buyurdu. (Ebû
Davud, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)
4739- Muğire b.
Şube (r.a)’den rivâyete göre, bir kadın hamile olan kumasına bir çadır kazığı
ile vurarak öldürmüştü, ölen o kadın da hamile idi. Hüküm vermesi için
Rasûlullah (s.a.v)’e durum getirilince, Rasûlullah (s.a.v) kadının asabesinin
diyet ödemesini cenin için de bir gurre verilmesini emretmişti. Ölen kadının
asabesi durumunda olan biri şöyle demiştir. Yemeyen, içmeyen, bağırıp ağlamayan
bir cenine diyet mi vereceğim? Buna benzer sözlerle sözü uzattı. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v): “Bu sözler
bedevilerin kafiyeli sözleri gibidir” buyurdu. (Ebû Davud, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)
39-
KASITSIZ ÖLDÜRMELERDE CENİNİN DİYETİNİ KİM ÖDER
4740- Muğire b.
Şube (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kadın hamile olan kumasını
çadırın kazığı ile vurup öldürüyor. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) öldüren
kadının asabesinin diyet ödemesini ve karnındaki ölen cenine de bir köle ve
cariye verilmesini emretmişti. Katil kadının asabesi durumunda olan bir adam: “Yemeyen,
içmeyen, ses çıkarmayan” -veya buna benzer sözler- söyleyerek lafı uzattı.
Rasûlullah (s.a.v)’de bunun üzerine şöyle buyurdu: “Bu sözler
bedevilerin kafiyeli sözlerine benziyor ve cenine diyet verilmesini emretti.” (Ebû Davud, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)
4741- Muğire b.
Şube (r.a)’den rivâyete göre, iki kumadan biri diğerini çadırın kazığı ile
öldürmüştü. Rasûlullah (s.a.v)’de katilin asabesine diyet vermelerini emretti.
karnındaki cenin için ise bir gurre verilmesini emretti. Bunun üzerine o
bedevi: “Yemeyen, içmeyen, ses çıkarıp ağlamayan bir çocuk için diyet mi
ödeyeceğim” diyerek sözü uzattı. Rasûlullah (s.a.v) bu sözlere: “Cahiliyye
dönemi sözleri gibi vezinli, kafiyeli sözlerdir bunlar diyerek karnındaki çocuk
için bir gurre verilmesine hükmetti.” (Ebû
Davud, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)
4742- Muğire b.
Şube (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Lihyan oğullarından bir kadın
kumasına çadır kazığıyla vurarak öldürmüştü, ölen kadının karnında çocuğu da
vardı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Katilin
asabesine diyet verilmesini, karnındaki çocuğa da gurre verilmesine hükmetti.”
(Ebû Davud, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)
4743- Muğire b.
Şube (r.a)’den rivâyete göre, Hüzeyl kabilesinden iki kadın bir erkeğin nikahı
altındaydı, biri diğerine çadırın kazığıyla vurarak diğerinin çocuğunu
düşürmüştü. Rasûlullah (s.a.v)’in huzuruna gelerek davalarının görülmesini
istediler. (Rasûlullah (s.a.v)’de gerekeni söyledi.) Bunun üzerine onlar: “Ses
çıkarmayan, bağırmayan, yemeyen, içmeyen bir çocuk için nasıl fidye
ödeyebiliriz” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Bu sözler
bedevilerin kafiyeli sözlerine benziyor” buyurdu ve kadının akılesi
üzerine gurre ile hükmetmiştir. (Ebû Davud,
Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)
4744- Muğire b.
Şube (r.a)’den rivâyete göre, Hüzeyl kabilesinden bir adamın iki karısı vardı
biri diğerine çadırın kazığı ile vurdu ve karnındaki çocuğunu düşürdü. Denildi
ki: “Yemeyen, içmeyen, bağırıp ses çıkarmayan bir çocuk hakkında ne dersin?”
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bedevilerin
kafiyeli sözleri gibi sözlerdir.” O konuda Rasûlullah (s.a.v) bir köle
ve cariyenin verilmesini kadının akilesine emretti. (Ebû Davud, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)
4745- İbrahim
(r.a)’den rivâyete göre, bir kadın bir taşla hamile olan kumasına vurarak
öldürmüştü. Rasûlullah (s.a.v) karnındaki cenine gurre verilmesini emretti. Diyetinin
de asabesine ödettirilmesini emretti. Onlar da yemeyen, içmeyen, ses çıkarmayan
bir çocuk için gurre mi vereceğiz diyerek lafı uzattı. Peygamber (s.a.v): “Bu sözler
bedevilerin vezinli, kafiyeli sözlerine benziyor; ne dedimse hüküm dediğim
gibidir” buyurdular. (Ebû Davud, Diyat:
21; İbn Mâce, Diyet: 11)
4746- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Aralarında kavga çıkan iki komşu
kadından biri hamile olan diğer kadına taşla vurdu Saçları çıkmış olarak hamile
kadın çocuğunu düşürdü ve kadının kendisi de öldü. Rasûlullah (s.a.v) akilesine
diyet ödemelerini emretti. Kadının amcası: “Ey Allah'ın Rasûlü! Ayrıca saçları bitmiş
bir çocuğu da düşürmüştü” dedi. Bunun üzerine katilin babası dedi ki: “Bu adam
yalan söylüyor, vallahi o çocuk ne ses çıkardı ne yedi ne içti” diyerek sözü
uzattı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Bu sözler cahiliyye dönemi
kahinlerinin sözlerine benziyor ölen çocuk için gurre gerekir” buyurdu. İbn
Abbas diyor ki: Bu kadınlardan biri Müleyke olup diğeri de Ümmü Gatîf idi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4747- Câbir
(r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) her karında taşıyan cenin için
diyet verilmesini ve Müslüman kölesini azâd eden kimse azâdlı kölesinin izni
olmadan onun velisi olamayacağını yazdı. (Müsned:
14233)
4748- Amr b. Şuayb
(r.a) babasından ve dedesinden rivâyetle şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)
şöyle buyurdu: “Tıbbî
bilgisi olmayan bir kimse doktorluk yapmaya kalkarsa ve bir kimseye zarar
verirse, tazmin etmek mecburiyetindedir.” (İbn
Mâce, Tıb: 16; Ebû Davud, Diyat: 25)
40- HİÇ BİR KİMSE BAŞKASININ SUÇUNDAN SORUMLU
TUTULAMAZ
4749- Ebu Rimse
(r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babamla birlikte Rasûlullah (s.a.v)’in
yanına gitmiştim, beni kastederek: “Yanındaki kim?” dedi. Babam da: “Oğlumdur,
oğlum olduğuna şahitlik ederim” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Ne oğlun
senin işlediğin cinayetle cezalanır ne de sen onun işlediği cinayetten sorumlu
tutulursun” buyurdu. (İbn
Mâce, Diyet: 26; Ebû Davud, Diyat: 2)
4750- Sa’lebe b.
Zehdem el Yerbûî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v),
Ensardan bir guruba hitap ediyordu. Oradakilerden bir kaçı: “Ey Allah'ın Rasûlü!
Bunlar Sa’lebe b. Yerbu oğulları, cahiliyye döneminde falan kimseyi öldürdüler”
deyince, Rasûlullah (s.a.v) sesini yükselterek: “Dikkat
edin! Hiçbir kimse başkasının cinayetiyle suçlanıp cezalanmaz”
buyurdular. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4751- Sa’lebe b.
Zehdem (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Beni Sa’lebe’den bir gurup
Rasûlullah (s.a.v)’in yanına geldiler. Rasûlullah (s.a.v) konuşuyordu. O arada
bir adam: “Ey Allah'ın Rasûlü! Bunlar beni Sa’lebe b. Yerbu’dandırlar (cahiliye
döneminde) Rasûlullah (s.a.v)’in ashabından falan kimseyi öldürdüler” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Hiçbir
kimse bir başkasının cinayetiyle suçlanıp cezalandırılmaz” buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4752- Sa’lebe b.
Yerbu oğullarından bir adam (r.a)’dan rivâyete göre, Beni Sa’lebe’den bir gurup
insan Peygamber (s.a.v)’e geldi. O esnada bir adam: “Ey Allah'ın Rasûlü! Bu
kabileden bir gurup insan Senin ashabından falan kimseyi öldürdüler” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Bir kimse
bir başkasının cinayetinden sorumlu tutulamaz” buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4753- Esved b.
Hilal (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Beni Sa’lebe b. Yerbu’dan bir
gurup insan Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek: “Sa’lebe oğullarından bazı kimseler
Peygamber (s.a.v)’in ashabından bir kimseyi öldürmüştü” dediler. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v): “Hiçbir
kimse hiçbir kimsenin cinayetinden dolayı sorumlu tutulup cezalandırılamaz”
buyurdu. Şube diyor ki: Kimse kimsenin günah yükünü çekemez, Allah en iyisini bilendir.
(Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4754- Sa’lebe b.
Yerbu oğullarından bir adam (r.a)’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:
Peygamber (s.a.v)’e geldim konuşuyorduk. Bir adam: “Ey Allah'ın Rasûlü! Bu
Sa’lebe oğulları bir kişiyi öldürmüşlerdi” deyince, Rasûlullah (s.a.v): “Hiç kimse
başkasının cinayetiyle cezalandırılmaz” buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4755- Yerbu
oğullarından bir adamdan (r.a) rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah
(s.a.v)’in yanına geldik, O insanlara konuşuyordu. İnsanlar arasından birileri
kalktı ve: “Ey Allah'ın Rasûlü! Bu falan oğulları filan kimseyi öldürmüşlerdi”
dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimse
bir başkasının cinayetinden sorumlu tutulamaz.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4756- Tarık el
Muharibi (r.a)’den rivâyete göre, bir adam: “Ey Allah'ın Rasûlü! Bu Sa’lebe
oğulları falan kimseyi cahiliyye döneminde öldürmüşlerdi, onlardan intikamımızı
al” deyince, Rasûlullah (s.a.v) koltuk altlarının beyazı gözükünceye kadar
kollarını kaldırdı ve şöyle buyurdu: “Bir anne
çocuğu üzerine iki sefer cinayet işlemez.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
41-
ŞAŞI GÖZ, ÇOLAK EL VE ÇÜRÜMÜŞ DİŞİN DİYETİ NE KADARDIR?
4757- Amr b. Şuayb
(r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlullah (s.a.v): “Şaşı gözü
patlatan kimseye diyetin üçte birinin verilmesine, çolak eli kesenin de yine
üçte bir diyet vermesine, çürümüş dişlerin kırılmasına veya yerinden düşmesine
sebeb olan kimsenin de yine üçte bir diyet vermesine hükmetti.” (Ebû Davud, Diyat: 20)
42-
DİŞLERİN DİYETİ NE KADARDIR?
4758- Amr b. Şuayb
(r.a) babasından ve dedesinden naklederek şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v): “Dişler
için beş deve diyet verilir” buyurdu. (Dârimi,
Diyet: 15; Müsned: 2268)
4759- Amr b. Şuayb
(r.a) babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Dişler
eşittir; her bir diş için beş deve diyet vardır.” (Dârimi, Diyet: 15; Müsned: 2268)
4760- Ebu Musa
(r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v): “Her bir
parmak için on deve diyet vardır” buyurdu. (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
4761- Ebu Musa el
Eşarî (r.a)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Her
parmak eşittir ve hepsinin diyeti onar devedir.” (Dârimi, Diyet: 15; Müsned: 2268)
4762- Ebu Musa
(r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v): “Parmakların
hepsi eşittir, her biri için on deve diyet vardır.” (Dârimi, Diyet: 15; Müsned: 2268)
4763- Said b. Müseyyib
(r.a)’ten rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v)’in kendilerine yazdığını söyledikleri
Amr b. Hazm oğullarının elindeki mektupta şunların yazılı olduğunu buldular: “Parmaklardan
her biri için onar deve diyet vardır.” (Dârimi,
Diyet: 15; Müsned: 2268)
4764- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Şu
parmakla şu parmak denktir yani başparmakla küçük parmak” diyeti de
denktir. (Dârimi, Diyet: 15; Tirmizî, Diyet: 4)
4765- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Şu
parmakla şu parmak denktir yani başparmakla küçük parmak” diyeti de
denktir. (Dârimi, Diyat: 15; Tirmizî, Diyet: 4)
4766- İbn Abbas
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Parmakların
diyeti onar devedir” (Sadece Nesâi
rivâyet etmiştir.)
4767- Abdullah b.
Amr (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) Mekke’yi
fethettiğinde verdiği hutbesinde şöyle demiştir: “Parmaklar
için onar fidye vardır.” (Tirmizî, Diyet:
4; Ebû Davud, Diyat: 20)
4768- Amr b. Şuayb
(r.a)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Peygamber (s.a.v), sırtını Kâbe’nin
duvarına yaslamış olduğu vaziyette: “Parmakların
hepsi denktir. Diyetleri de denk olup on devedir” buyurdu. (Tirmizî, Diyet: 4; Ebû Davud, Diyat: 20)
44-
KEMİĞE ULAŞAN DERİN YARALAMALARIN DİYETİ
4769- Abdullah b.
Amr (r.a)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) Mekke’yi fethettiğindeki
hutbesinde: “Kemiğe
varan yaralamalarda beşer deve diyet vardır” buyurdu. (Tirmizî, Diyet: 4; Ebû Davud, Diyat: 20)
45-
DİYET HAKKINDA DEĞİŞİK RİVAYETLER
4770- Amr b. Hazm’ın (r.a) babasından ve
dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v)’in Yemenlilere yazdığı mektupta
farzlar, sünnetler ve diyetler yazılıydı. Mektup, Amr b. Hazm vasıtasıyla
gönderilmişti ve Yemenlilere okunmuştu. Mektupta şöyle yazılıydı: “Allah’ın
Peygamberi Muhammed’den Şürahbil b. Abdi Külal’e, Nuaym b. Abdi Külal’e ve
Haris b. Abdi Külal’e yani (Ruayn, meafir ve hemdanlılara...) Bundan
sonra.. Kim bir kimseyi sebepsiz yere öldürür o da delil ile sabit olursa, o
kimseye kısas uygulanır ancak öldürülen kimsenin velileri kısastan vazgeçer
diyete razı olurlarsa, bir adamın diyeti yüz devedir. Burun tamamen kesilirse
tam diyet ödenir. Dil kesmekte tam diyet gerektirir, iki dudağın kesilmesi de
tam diyettir. İki yumurtanın tahrip edilmesi de tam diyet gerektirir. Tenasül
organı kesilirse tam diyet gerekir, bilek kemiği kırılırsa tam diyettir. İki
göz kör edilirse tam diyettir. Bir ayak için yarım diyet gerekir. Beyin zarına
varan yaralamalarda üçte bir diyet, kafayı ve karnı delecek yaralamalarda üçte
bir diyet vardır. Kemikleri yerlerinden oynatan yaralamalarda on beş deve diyet
vardır. Elin ve ayağın her bir parmağında onar deve diyet vardır. Dişin diyeti
beş devedir. Kemiğe ulaşan yaralamalarda diyet beş devedir. Kadını öldüren
erkek kısas yapılarak öldürülür. Diyeti altın olarak vermek isteyenler bin
dinar altını verirler.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4771- Amr b. Hazm
(r.a) babasından ve dedesinden rivâyet ederek şöyle der: Rasûlullah (s.a.v)
Yemenlilere bir mektup yazmıştı mektubunda farzlar, sünnetler ve diyetler yer
almaktaydı. Mektubu Amr b. Hazmla göndermişti. Orada Yemenlilere okunmuştu. O
mektupta yukarıdaki söylenenlerin bir benzeri vardı ayrıca: “Tek bir
göz için yarım diyet yine bir el için ve bir ayak için yarım diyet gereklidir.”
(Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4772- İbn Şihab
(r.a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’in yazıp Necranlılara
Amr b. Hazm vasıtasıyla gönderdiği mektubu okudum. Mektup, Ebu Bekir b. Hazmın
yanındaydı. Rasûlullah (s.a.v) şunları yazdı: “Bu
Allah’ın ve Resulünün bir bildirisidir: “Ey İman edenler! Akitlerinizi yerine
getiriniz diyerek başlayan ve Allah hesabı çabucak görendir diye biten Mâide sûresi
1- 4 ayetlerini okudu ve devamında da yaralamalarla alakalı hükümleri okuyarak
bir kişinin diyetinin yüz deve olduğunu da okudu.” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
4773- Zührî (r.a)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Bekir b. Hazm bana deri parçasına yazılmış
bir mektup getirdi, mektupta şunlar yazılıydı. “Rasûlullah
(s.a.v) tarafından yazdırılmıştır. Bu Allah ve Rasûlünden bir bildirimdir. Mâide
sûresi 1-4 ayetlerini okudu sonra şöyle devam etti. Adam öldürmenin diyeti yüz
devedir. Bir göz için elli deve diyet vardır, bir el ve bir ayak için ayrı ayrı
ellişer deve vardır, beyin zarına ulaşan yaralamalarda üçte bir diyet, kafa ve
karın içerisine işleyen yaralamalarda üçte bir diyet vardır. Kemikleri yerinden
oynatan yaralamalarda diyet on beş devedir. Her bir parmak için onar deve
vardır. Dişler için beşer deve diyet bedelidir. Kemiğe ulaşan yaralamalarda ise
beş deve diyet bedeli vardır.” (Sadece
Nesâi rivâyet etmiştir.)
4774- Amr b. Hazm
(r.a)’ın babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’in, Amr
b. Hazm’a yazdığı mektupta diyetler hakkında şunlar yazılıydı: “Adam
öldürmede diyet yüz devedir. Burun tamamen kesilirse diyet bedeli yine yüz
devedir. Beyin zarına ulaşan yaralamalarda diyet bedeli üçte bir diyettir.
Kafayı ve karnı delen yaralamalarda yine diyet bedeli üçte birdir. Bir el elli,
bir göz elli, bir ayak elli devedir. El, ayak parmaklarının her biri için on
deve, bir diş için beş deve, kemiğe varan yaralamalarda da yine beş deve diyet
gerekir.” (Sadece Nesâi rivâyet
etmiştir.)
4775- Enes b. M
4776- Sehl b. Sa’d
es Saidi (r.a)’den rivâyete göre, bir adam Rasûlullah (s.a.v)’in kapısının
deliğinden içeri baktı. Rasûlullah (s.a.v)’in yanında da başını kaşımak için
bulundurduğu “Midra” denilen sivri bir demir çubuk vardı. Rasûlullah (s.a.v)
adamı görünce şöyle buyurdu: “Eğer bana
baktığını bilseydim bunu gözüne sokardım. İçeri girmek için izin istemek gözün
hoş olmayan haram şeyleri görmemesi içindir.” (Dârimi, Diyet: 23; Tirmizî, İstizan: 16)
46-
DEVLET GÜCÜ DIŞINDA KISAS YAPARAK HAK ALINIR MI?
4777- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimse
izni olmadan başka birinin evini gözetlerse, o da onun gözünü patlatırsa ne
kısas ne de diyet gerekmez.” (Buhârî,
Diyat: 14; Müslim, Adab: 9)
4778- Ebu Hüreyre (r.a)’den
rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimse
senden izinsiz seni gözetlerse, sen de taş atarak onun gözünü çıkarırsan sana
bir şey lazım gelmez.” -başka bir rivâyette günah yoktur- şeklindedir. (Buhârî, Diyat: 14; Müslim, Adab: 9)
4779- Ebu Said el
Hudrî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün namaz kılıyordum. Mervan’ın
oğlu önümden geçmek istedi itekledim, çekilmeyince vurdum ağlayarak çekip
gitti. Durumu babası Mervan’a gidip haber verince Mervan, Ebu Said’e şöyle dedi:
“Kardeşinin oğluna neden vurdun?” Ebu Said’te dedi ki: “Ona vurmadım şeytana vurdum.
Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Biriniz
namazda iken bir adam önünden geçmek isterse mümkün olduğu kadar onu engellesin
ve geçirmesin, çekilmez de mutlaka geçmek isterse ona vursun çünkü o şeytandır.”
(Ebû Davud, Salat: 108; İbn Mâce,
İkametü’s Salat: 39)
47-
NİSÂ 93. AYETİ OLAN: “HER KİM BİR MÜ’MİNİ BİLE BİLE ÖLDÜRÜRSE ONUN CEZASI
İÇERSİNDE EBEDİ KALACAĞI CEHENNEMDİR” AYETİNİN YORUMU
4780- Said b.
Cübeyr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdurrahman b. Ebza İbn
Abbas’tan şu iki ayetin yorumunu öğrenmemi istedi; Nisâ 93. ayeti ki sordum bu
ayetin hükmü kaldırılmamıştır dedi. İkinci ayet Furkân sûresi 68. ayettir: “Ve onlar
ki Allah’la beraber asla bir takım düzmece ilâhlara yalvarıp yakarmazlar ve
hukuki bir gerekçe olmadıkça Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar.” Bu
ayet müşrikler hakkında nazil olmuştur. (İbn
Mâce, Diyet: 2; Tirmizî, Tefsirü’l Kur’an: 5)
4781- Said b.
Cübeyr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Küfeliler Nisâ 93. ayeti
hakkında ihtilaf ettiler; İbn Abbas’a gidip sorunca, o şöyle dedi: “Bu ayet son
inen ayetlerdendir. Bu ayetin hükmünü hiçbir ayet kaldırmadı.” (İbn Mâce, Diyet: 2; Tirmizî, Tefsirü’l Kur’an: 5)
4782- Said b.
Cübeyr (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas’a: “Kim bir Mü’mini
bile bile öldürürse onun için tevbe var mıdır?” diye sordum. “Hayır” dedi. Furkân
sûresi 68. ve 70. ayetlerini okudum. İbn Abbas şöyle dedi: “Bu ayet Mekke’de
inen ayetlerdendir. Medine’de inen Nisâ 93. ayeti onun hükmünü kaldırmıştır.” (İbn Mâce, Diyet: 2; Tirmizî,
Tefsirü’l Kur’an: 5)
4783- Sâlim b.
Eb’il Ca’d (r.a)’tan rivâyete göre, İbn Abbas’a: “Bir kimse bile bile bir
Mü’mini öldürür ve tevbe edip iyi ameller işler ve doğru yola girerse durumu
nedir?” diye soruldu. İbn Abbas şöyle cevap verdi: “Nerede onun tevbesinin
kabulü Peygamber (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Kıyamet
günü maktül katili yaka paça tutup Allah’ın huzuruna getirecek ve Ey Rabbim! Sor
buna beni niçin öldürdü?” diyecektir. Sonra da İbn Abbas şöyle devam
etti: “Vallahi Nisâ sûresi 93. ayet en son inen medeni ayetlerdendir ve bu
ayetin hükmünü kaldıran başka bir ayette inmemiştir.” (İbn Mâce, Diyet: 2; Tirmizî, Tefsirü’l Kur’an: 5)
4784- Enes
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Büyük
günahlardan bir kısmı şunlardır: Allah’a ortak koşmak, ana babaya isyan etmek, bile
bile adam öldürmek ve yalancı şahitliği.” (Tirmizî,
Büyü’: 3; Buhârî, Şehadat: 10)
4785- Abdullah b.
Amr (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Büyük
günahlar şunlardır: Allah’a ortak koşmak, anaya babaya isyan etmek, bile bile
haksız yere adam öldürmek ve yalan yere yemin etmek.” (Tirmizî, Büyü’: 3; Buhârî, Şehadat: 10)
4786- İbn Abbas
(r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kul, Mü’min
olduğu halde zina etmez yine Mü’min olduğu halde içki içmez yine Mü’min olduğu
halde hırsızlık yapmaz yine Mü’min olduğu halde adam öldürmez.” (Buhârî, Hudûd: 2)