4. İNSANIN
YARATILIŞI VE SON HALİ
Ameller
Hatimeler (Sonuçlar) İledir:
Ebû Abdurrahman
Abdullah b. Mes'ûd (r.a)'dan, dedi ki: Doğru sözlü ve doğru sözlü olduğu tasdik
olunan Rasûlullah (s.a) bize şunu anlattı: "Sizden her birinizin hilkati
annesinin karnında kırk gün süre ile nutfe olarak bir araya getirilir. Sonra
bunun kadar bir süre alaka (sülük gibi yapışan ve kan emen bir kan pıhtısı)
olur. Sonra bunun kadar bir süre mudga (bir çiğnemlik et) olur. Sonra ona
melek gönderilir, melek ona ruh üfler ve şu dört hususu yazmakla emrolunur:
Rızkını, ecelini, amelini, bedbaht mı, mutlu mu olacağını. Kendisinden başka
hiçbir ilâh bulunmayan Allah hakkı için, hiç şüphesiz sizden herhangi bir kimse
Cennet ehlinin ameli ile amel eder. Nihayet kendisi ile Cennet arasında ancak
bir arşin kalmışken, kitap (da yazılan kader) onun aleyhine ileri geçer ve o
da Cehennemliklerin ameli ile amel eder, böylelikle oraya girer. Ve hiç
şüphesiz sizden herhangi bir kimse Cehennemliklerin ameli ile amel eder. O
kadar ki, kendisi ile Cehennem arasında ancak bir arşınlık mesafe kalır da,
kitap onun hakkında ileriye geçer, o da Cennet ehlinin ameli ile amel eder ve
Cennet'e girer.[1]
Bu hadisin çok büyük
bir önemi vardır. Çünkü Şanı Yüce Allah'ın diğer mahlukâttan üstün ve şerefli
kıldığı insanın yaratılış keyfiyetini ele almaktadır. Aynı şekilde bu hadiste
kaza ve kadere dair açıklamalar da vardır. Kaza ve kader ise imanın esaslarının
altıncısıdır. Ona iman etmedikçe kulun imanı tamam olmaz. Yine bu hadis-i
şerifte -ilim adamlarının çıkarttıkları- oldukça büyük önemli bilgiler de
vardır. [2]
Rasûlullah (s.a) bu
hadis-i şerifinde bizlere insanın yaratılış keyfiyetini beyân ederek şöyle
buyurmaktadır: "Sizden herhangi birinizin hilkati annesinin karnında...
bir araya getirilir..." Bir araya getirilmekten (cem1) kasıt,
dağınıklıktan sonra onun parçalarını birbirine eklemektir. Kurtubî -Allah'ın
rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: "Bundan maksat şudur: Meni, itici
şehvanî kuvvet ile rahime atıldığında dağınık bir şekilde yayılır. Yüce Allah
onu rahimin doğum mahallinde bir araya getirir.[3]
Kurtubî'nin bu açıklaması modern ilmin isbatladığına uygun düşmektedir. Erkeğin
attığı meni hayvancıkları pek çoktur. Atılıştan sonra da kadının rahminde
dağınık halde bulunurlar. Ancak bu hayvancıklardan yalnızca bir tanesi
yumurtacık ile bir araya gelir.
1- Nutfe:
Meni hayvancığının yumurtacık ile bir araya gelişinden sonra ceninin geçirdiği
ilk aşamadır. Nutfe aslı itibariyle "saf su" demektir. Burada onunla
anlatılmak istenen menidir. Bu aşamanın süresi kırk gün devam eder. Nitekim
Rasûlullah (S.A.S.): "Kırk gün süreyle nutfe olarak kalır"diye
buyurmaktadır.
2- Alaka:
Ceninin geçtiği ikinci aşamadır. Alaka, "katılaşmış, pıhtılaşmış donuk
kan" demektir. Ona (yapışmaktan) gelen "alaka" deniliş sebebi,
yanından geçtiği şeye yapışması dolayısıyladır. Bu aşama da Rasûlullah
(s.a)'ın: "Sonra bunun kadar bir süre alaka olarak kalır" buyruğunda
açıkladığı gibi- kırk gün devam eder. Kur'ân-ı Kerîm'den buna tanıklık eden
buyruklardan birisi de Yüce Allah'ın: "O insanı (sülük gibi yapışan) bir
kan pıhtısından yarattı'Ve/-Aiâfc, 96/2) buyruğudur.
3- Mudğa
(bir çiğnem et): Bu da ceninin geçtiği üçüncü aşamadır. Mudğa ise bir et
parçası demektir. Ona bu adın veriliş sebebi çiğnenen bir lokma kadar oluşu
dolay ısıyladır.
Bu aşama da kırk gün
süre devam eder. Nitekim Rasûlullah (S.A.S.) de: "Sonra bunun kadar bir
süre mudğa (bir çiğnemlik et) olur."
4- Ruhun
üflenmesi: Ruhun üflenmesi ise iki çiftin bir araya gelişinden yüzyirmi günün
geçişinden sonra gerçekleşir. Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmaktadır:
"Sonra ona melek gönderilir, o da ona ruh üfler." Bu da gözlemle
görülüp tesbit edilen bir husustur. Ruh, kulun kendisi ile can bulduğu şeydir.
Yüce Allah'ın da buyurduğu gibi: "Sana ruh hakkında soruyorlar. De ki:
Ruh, Rabb'imin emrindendir. Size ilimden ancak pek az birşey verilmiştir."
(el-İsrû, 17/85)
Kimi ilim adamı ruhu:
Bedende hareket eden, beden ile suyun yeşil dalla iç içe oluşu gibi iç içe
bulunan latif bir cisim[4]
olarak tarif ederken; başkaları da "bedende tasarruf eden mücerred bir
cevher (öz)dir.[5] diye tarif etmişlerdir. [6]
Rasulullah (S.A.S.) bu
hadiste: "Ve ona dört kelime (husus) yazması emrolunur" diye buyurmaktadır.
Bunun üzerine o kişinin rızkı, eceli, ameli, bedbaht mı mutlu mu olacağı
yazılır. Hadisin bu bölümünde Rasulullah (S.A.S.) kaza ve kader ile ilgili
hususa temas etmektedir. Bu mes'ele Yüce Ailah'ın kâmil İlmi ile alâkalıdır. O
Allah ki olmuşu, olacağı ve nasıl olacağını bilir.[7]
İşte bu kâmil ilmine
binaen, Şanı Yüce Allah, Kitab'da (Levh-i Mahfuz) insanın ölünceye kadar hayatı
esnasında elde edeceği rızkını, hayır ve şer türünden yapacağı amellerini,
bedbahtlardan mı mutlu kişilerden mi olacağını takdir etmiştir.
Bununla birlikte Yüce
Allah'ın bu bilgisi kulun ihtiyar (seçim imkânı) ve kastını ortadan kaldırmaz.
Çünkü Allah'ın ilim sıfatı müessir değildir.
Nitekim Kitap ve
Sünnet'teki birçok nass, insanın belli bir kasıt, irâde ve seçim özgürlüğünün
olduğunu tesbit etmektedir. [8]
Allah'ın kullarından
dünya hayatı boyunca sgıdır olan amellerinin Allah'ın ezelî Kitab'ından
haklarında yazmış olduklarına muvafık olması kaçınılmaz birşeydir. Allah'ın:
"Cennet ehlindendir" diye yazdığı kimsenin, kendisini Cennet'e
sokacak amellere muvaffak kılınması, kaçınılmaz bir şeydir. İsterse hayatının
bir döneminde Cehennemliklerin ameli ile amel etmiş olsun.
Yine Yüce Allah'ın:
"Cehennem ehlindendir" diye yazdığı bir kimsenin, Cehennem'e
gitmesini gerektirecek amellerde bulunması kaçınılmaz birşeydir. İsterse
hayatının bir döneminde Cennetliklerin ameli ile amel etmiş olsun.
İşte bundan dolayı
Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurmuştur: "Kendisinden başka hiçbir ilâh
bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, sizden herhangi bir kimse Cennet ehlinin
ameli ile amel eder ye sonunda kendisi ile Cennet arasında ancak bir arşın
kalmışken, kitabın hükmü aleyhine ileri geçer ve o da Cehennem ehlinin ameli
ile amel eder ve oraya girer. Ve şüphesiz sizden herhangi bir kimse Cehennem
ehlinin ameliyle amel eder de..." [9]
İlim adamlarımız bu
hadisten pek çok hüküm çıkarmışlardır. Bunların bazısını söz konusu edeceğim.
Çıkartılan bu hükümler üzerinde dikkatle düşünen bir kimse, Yüce Allah'ın, bu
ilim adamlarına insanların en hayırlısının hadislerini inceden inceye anlayıp
kavrayabilme nimetini ne denli lütfetmiş olduğunu görecektir, Rasulullah (s.a)
da şu buyruğunda ne kadar da doğru buyurmuştur: "Benim sözümü işitip de
onu ezberleyen, belleyen ve onu (Öylece) başkasına aktaran bir kimsenin, Allah
yüzünü ak etsin. Çünkü nice fıkıh (dinde ince bilgi) taşıyıcısı vardır ki,
fakih değildir ve nice fıkıh taşıyıcısı vardır ki ,o da kendisinden daha fakîh
olana bunu taşır.[10]
Çünkü kişi Kitap ve Sünnet'ten pek çok şey bellemiş olmakla birlikte, nas-ları
anlayamaz ve onların inceliklerine vâkıf olamaz. Bazan bir nassı olmadık yerde
delil gösterir. Kimi zaman da nassın delâlet ettiği noktayı görmeden geçer,
bunun farkına varmaz ve bu dikkatini de çekmez.
Şanı yüce ve mübarek
Allah'tan bize ve ilim adamlarımıza dinini fıkh edip kavramak nimetini
lütfetmesini dileriz. Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "Allah bir
kimse hakkında hayır murad edecek olursa, onu dinde fakîh kılar.[11]
Bu Hadisten Çıkartılan
Hükümlerden Bazısını Aşağıda Kaydedelim:
1- Din üzere
sebat için duaya teşvik. Nitekim Rasulullah (S.A.S.) bu şekilde Allah'a
kavuşuncaya kadar din üzere sebat vermesi için yüce Rabb'ine dua ederdi. Enes
(r.a)'den, dedi ki: Rasulullah (s.a) şöyle buyurmuştur: Ey kalpleri evirip
çeviren,
kalplerimize dinin
üzere sebat ver.[12]
2- Kötü
akıbetten Allah'a sığınmaya teşvik. Bundan dolayı ümmetin selefi kötü
akıbetten korkarlardı. O kadar ki, onlardan kimisi şöyle demiştir: "Ezelden
takdir edilmiş (el-Kitabu's-Sâbık)in ağlattığı kadar gözleri hiçbir şey
ağlatmamıştır.[13] İbn Receb de[14]
selefin bu hususta kötü akıbetten korku ve dehşetlerini açıklayan pek-çok-şey
nakletmiştir.
O halde kula düşen,
ameline ve salâhına aldanmamaktır. Aksine o her zaman için korku ile ümid
arasında bir yerde olmalıdır.
3- Ameller
Cennet veya Cehennem'e girişe sebeptir.
4- Nasıl
yaratılıp varedildiğini bilen bir kimseye, kendisini varedip en güzel surette
yaratana şükretmek, emrettiği hususlarda Ona itaat etmek, yasakladığı ve
vazgeçilmesini istediği şeylerden vazgeçmek görevi düşer.
5- Mutluluk
ve bedbahtlığı Aziz ve Celil olan Allah'tan başka kimse bilmez.
6-
Dinleyenin ruhunda daha bir etkileyici olmasını sağlamak kasdıyla habere dair
yemin etmek.
7- Rızıktan
yana endişe etmemek ve sebeplere yapışmakla birlikte kanaatkârlık gösterip bu
hususta hırs göstermeyerek dini ve vicdanını bazılarının yaptığı gibi- satmak
derecesine düşmemek.
8- Hayat
Allah'ın elindedir. Hiçbir kimse ömrünü tamamlamadan asla ölmez. Bu da kulun
Allah yolunda hiçbir kimseden korkmamasını ve kahraman olmasını gerektirir.
9- Kötü ve
iyi ameller sadece birtakım alâmetlerdir. Yoksa mutlaka Cennet ve Cehennem'i
gerektirici şeyler olarak görülmemelidir.
10- Bazı
ilim ve hikmet adamları, ceninin geçirmiş olduğu bu aşamaların, anneye bir
şefkat olduğunu söylemişlerdir. Çünkü Yüce Allah cenini bir defada da
yaratabilir.
11- Bazı
ilim adamları cenine ruh üflenmediği sürece ceninin düşürülmesine ruhsat
vermişler ve bunu azle kıyas etmişlerdir. Şu kadar var ki, bu görüş sununla
reddedilir: Ceninin yaratılışı, rahimde yerleştikten sonra nut-fe ile başlar.
Nitekim Rasulullah (S.A.S.)'in şu buyruğu da buna tanıklık etmektedir:
"Nutfe üzerinden kırk iki gün geçtikten sonra -bir rivayette de kırk küsur
gün geçtikten sonra- Allah bir melek gönderir. Nutfeye suret verir. Onun
kulaklarını, gözlerini, derisini, etini ve kemiklerini yaratır.[15] Îşte
bu da modern ilmin lehine tanıklık ettiği bir husustur.
îbn Receb der ki:
"Fukahâdan bir kesim kadına, karnında bulunan cenini, ona ruh üflenmediği
sürece düşürme ruhsatı vermişler ve bunu azl gibi değerlendirmişlerdir. Ancak
bu zayıf bir görüştür. Çünkü cenin, hilkati başlamış, hatta belki de suret
kazanmış bir yaratıktır. Azilde ise herhangi bir şekilde insan yavrusunun
yaratılışı söz konusu olmamaktadır. Azil böyle bir hilkatin bir araya gelmesini
engellemeye sebeptir. Hatta Yüce Allah o kişiyi yaratmayı dileyecek olursa,
azil bile bunu önleyemeyebilir."(12)
12- Yine bu
hadiste öldükten sonra dirilişe dikkat çekilmektedir. Çünkü insanı hakir bir
sudan yaratmaya kadir olan onu tekrar yaratmaya kadirdir.
13- Bazı
ilim adamları bunu, dört ay sonra cenin düşürülecek olursa namazının
kılınacağına delil göstermişlerdir. Çünkü ona ruh üflenmiş bulunmaktadır. İşte
İmam Ahmed'in benimsediği görüş budur. Aynı zamanda bu, Said b. el-Müseyyeb'den
de nakledilmiştir. Nitekim Şafiî'nin iki görüşünden biri de budur, İshak da bu
görüştedir.
12-
Câmiu'l-Ulûml vel-Hikem, 46. [16]
[1] Buharı, Kader, 1, VII, 210; Müslim Şerhi, V, 496
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 83-84.
[2] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 84.
[3] el-Lü'tu'u ue'l-Mercân, s. 715, no: 1695
[4] Neveuî, Müslim Şerhi.
[5] el-Gazzali, /fıyâu Ulumlddin
[6] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 84-85.
[7] İkinci hadisi açıklarken kaza ve kadere dair
açıklamalarda bulunduk.
[8] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 86.
[9] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 86-87.
[10] el-Elbânî, el-Migfcat'ta der ki: Şafiî bu hadisi sahih
bir sened ile rivayet etmiştir, (el-Cem' beyne Müsnedi'ş-Şâfiî ve Sünen, I, 14}
no: 288
[11] Buhârî ve Müslim. Buhârl İlim 13,1, 25; Müslim Şerhi,
IV, 585
[12] Hakim rivayet etmiş olup, el-Elbânî sahih olduğunu
belirtmiştir: Sahîhu'İ-Câmi', no:7865
[13] Cûmlu'l-Ulûmi ue'!-Hikem, 50
[14] Aynı yer
[15] Müslim Şerhi, Huzeyfe b. Esid'den, V, 497
[16] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 87-89.