5. BİD'ATLER MERDUTTUR.. 1

Bu Hadisin Önemi: 1

Dinde Olmadık Şeyleri (Bid'atleri) Çıkarmanın Yasaklanışı: 1

İbadetlerde Yeni Şeyler Ortaya Çıkarmak (Bid'atler) 2

1-Belli Bir İbadette Allah'a Yakınlaştırıcı Özelliği Bulunan Bir Şeyin Bu Özelliği Her Zaman Olmayabilir. 2

2- Bütünüyle Şeriat'in Dışında Olan İşler: 2

3- Meşru' Amele Birşeyler Eklemek: 3

4- Meşru' Amelin Herhangi Bir Bölümünü İhlâl Etmek: 3

Muamelâtta Yeni Şeyler İhdas Etmek (Bid'at Çıkarmak): 3

1- Sert Birtakım Akidlere Alternatif Olan Şeyler: 4

2- Şeriat'ın Yasakladığı Akidler: 4

3- Taraflardan Birisine Haksızlığın Sözkonusu Olduğu Akidler: 4

Özet: 5

Hadisten Çıkartılan Bazı Hükümler: 5

 

 

 

 

5. BİD'ATLER MERDUTTUR

 

Mü'minlerin annesi Um Abdullah Âişe -r.a.-den dedi ki: Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: "Her kim bizim bu işimizde ondan olmayan bir şeyi sonra­dan ortaya çıkarırsa {ihdas ederse) o merdûddur.[1]

Bir başka rivayette de şöyle denilmektedir: "Her kim bizim bu işimize uymayan bir amelde bulunacak olursa, o merduddur.[2]

Bu Hadisin Önemi: 

                        

Hafız İbn Hacer -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: "Bu hadis İslâm asıllarından sayılmakta ve dinin kaidelerinden bir kaide olarak kabul edilmektedir.[3] İmam Nevevî -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- der ki: "Bu hadis ezberlenmesi ve münkerlerin iptal edilip çürütülmesi, bu doğrul­tuda delil olarak kullanılmasının yaygınlaştırılması gereken hadislerdendir.[4]

et-Tarkî -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: "Bu hadis Şeriat'in delillerinin yarısıdır demek uygundur. Çünkü delilde aranan şey bir hükmü isbat etmek veya reddetmektir. Bu hadis ise her bir Şer'i hükmü is-bat veya red etmekte büyük bir mukaddime (önerme)dir.[5]

İbn Receb -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- de şöyle demektedir: "Bu hadis İslâm'ın esaslarından, oldukça büyük bir esastır. Nasıl ki "ameller ni­yetler iledir" hadisi bâtını itibariyle amellerin Ölçüsü ise, bu hadis de zahirle­ri itibariyle amellerin ölçüsüdür.[6]

 

Dinde Olmadık Şeyleri (Bid'atleri) Çıkarmanın Yasaklanışı:

 

Rasulullah (S.A.S.)'in: "Her kim bizim bu işimizde ondan olmayan bir şeyi ortaya çıkarırsa o merdûddur" buyruğunun anlamı şudur:

Kim Allah'ın dininde ve bizim için beğenip seçmiş olduğu Şeriat'inde kendi hevâsından ve nefsinden dine uymayan, onunla çelişen, dinin genel kaideleri ve esaslarından lehine herhangi bir tanık getirilemeyen bir şeyi or­taya koyacak olursa, onun bu ortaya çıkarıp meydana getirdiği şey, sahibi­ne geri çevrilir. Dünyasında da, dininde de ondan faydalanması mümkün değildir. Hadisin lafızları buna delâlet etmektedir. Bu büyük kaideyi temel-lendiren bu hadisin muhtevasına Kitap ve Sünnet'ten pek çok buyruk tanık­lık etmektedir ki, bunların hepsini kaydetmeye kalkışacak olursak, oldukça uzun sürer. [7]

 

İbadetlerde Yeni Şeyler Ortaya Çıkarmak (Bid'atler)

 

İbadetlerde aslolan haramlıktır. Müslürnanın, Allah'ın ve Rasûlünün teşri' buyurmadığı her bir ibadet şeklinde Allah'a yaklaştıran bir yol edinmesi haramdır. İlim adamlarımızın ortaya koymuş olduğu bu kaidenin ışığında şunu söylüyoruz: Herhangi bir ibadet ile Allah'a yakınlaşmaya çalışan her­kesin bu hususta kendisinden delil isteyenlere bunun meşrûiyyetini delil ile isbatlaması gerekir.

Şu kadar var ki, bu ibadetin reddolunup kabul olunmayacağı ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamaları yapmamız zorunludur: [8]

1-Belli Bir İbadette Allah'a Yakınlaştırıcı Özelliği Bulunan Bir Şeyin Bu Özelliği Her Zaman Olmayabilir.

 

Meselâ, ihram esnasında erkeklerin »aşlarını açması Allah'a yakınlaştır-cı meşru' bir kurbettir. Namaz ve ezan .snasmda da ayakta durmak meşru' bir kurbettir. Fakat nass ile sabit olma. ıış bir başka yerde ayakta durarak ya da başını açarak Allah'a yakınlaşmayı adayan bir kimse, bu adayışı ile di­nin yasaklamış olduğu bidatin içine düşmüş olur ve onun bu ameli kabul edilmeyerek red olunur.

Rasulullah (s.a) güneşte ayakta duran bir adam görünce, durumu hak­kında soru sorar; O'na şöyle cevap verilir: Bu adam ayakta durup oturma-mayı, gölgelenmemeyi ve oruç tutmayı adadı. Rasulullah (s.a) ona oturma­sını, gölgelenmesini ve orucunu tamamlamasını emretti.[9] Görüldüğü gibi, Rasulullah (s.a) ayakta durmayı ve güneşin altında beklemeyi yerine getiril­mesi gereken Allah'a yakınlaştırıcı bir ibadet olarak değerlendirmemiştir. [10]

2- Bütünüyle Şeriat'in Dışında Olan İşler:

 

Allah'a yakınlaşmak amacıyla oyalayıcı şeyleri işitmek, yahut raksetmek veya bunun dışında kalan Allah'ın, haklarında delil indirmediği fakat İslâm âleminin her tarafında görülen ve yaygınlaşmış bulunan, birtakım kimsele­rin görerek yetiştiği ve yaşlanıncaya kadar sürdürdüğü işler halini alan, tür­lü hurafe ve bid'atler gibi, tamamıyla Şeriat'in dışında kalan ve ibadet diye benimsenen şeylere gelince; bütün bunlar sahiplerine red olunur, geri çev­rilir. Allah bunları o kimseden kabul etmez. Hatta Allah bunları işleyenlerin bu yaptıklarını terkedinceye kadar tevbelerini kabul etmez. Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "Muhakkak Allah, her bid'at sahibinin tevbe-sini o bidatini terkedinceye kadar perde ile engellemiştir.[11] Böyle bir bidati işlemeye devarr/eden, şanı Yüce Allah'ın şu buyruğunun kapsamına girer: "Yoksa onların, Allah'ın kendisine izin vermediği şeyleri dinden ken­dilerine Şeriat yapan ortaklan mı vardır? "(es-SM, 42/21) [12]

 

3- Meşru' Amele Birşeyler Eklemek:

 

Şanı Yüce Allah'ın meşru' kılmış olduğu amele birşeyler eklemek de merduddur ve kabul olunmaz. Şu kadar var ki, kendisine fazlalıkta bulunu­lan amelin bâtıl olup olmaması açısından konuya bakılacak olursa, böyle bir amel bazan bâtıl olur. Meselâ, bir kimse farz namaza kasten bir rek'at arttıracak olursa, durum böyledir. Bazan da amel bâtıl olmaz. Abdest azala­rını abdestte dörder defa yıkayanın durumu gibi.

Bundan dolayı kendisine fazladan birşeyler eklenen meşru1 her bir ame­lin bâtıl olacağına dair bu hadisin umumî ifadesini delil göstermek caiz ol­mayabilir. Bunun yerine kendisine fazlalıkta bulunulan amele dikkatle bak­mak ve ona dair delilleri tesbit edip, bu hususta ilim adamlarının görüşlerini ortaya çıkarmak gerekir. Ta ki, herhangi bir delil olmaksızın kulların amel­lerini bâtıl diye ilân etmeyelim. [13]

 

4- Meşru' Amelin Herhangi Bir Bölümünü İhlâl Etmek:

 

Bir kimse, kendisi ile Yüce Rabb'ine yakınlaşmak üzere bir amel işleme­ye koyulsa, sonra da bu amelin bir bölümünü ihlâl edecek olursa, bu ame­lin kabul edilmesi yahut bâtıl olması bakımından, o ihlâl ettiği şeyi dikkatle incelemek gereklidir. Eğer amelin şartlarından birisini ihlâl edecek olursa -namaz için tahareti {abdesti} terkeden kimse gibi- böyle bir durumda ameli­nin bâtıl olduğu ve kabul olunmayacağı söylenir. Aynı şekilde bir kimse böyle bir amelin bir rüknünü de terk ile ihlâl edecek olursa, onun bu ameli de merduddur. Bir namaz rek'atinin bir secdesini terkeden gibi.

Meşru' amelin bâtıl olmasını gerektirmeyen birşeyi ihlâl edene gelince-, böyle bir durumda amelin bâtıl olup reddolunacağını söylemek sözkonusu olmaz. Bunun yerine, eksik olduğu söylenir. Cemaatle namaz kılmayı ter-kederek evinde namaz kılanın durumu gibi, Böylesinin namazı sahihtir; fa­kat cemaatle namaz kılmanın vacib olduğunu kabul edenlerin görüşüne gö­re, cemaatle namaz kılmayı terketmekten dolayı günahkâr olması söz konusudur. [14]

 

Muamelâtta Yeni Şeyler İhdas Etmek (Bid'at Çıkarmak):

 

Muamelâtta aslolan helâl oluştur. Herhangi bir muamelenin haram olduğunu söyleyen bir kimsenin buna dair delil ortaya koyması gerekir. Muamelâtta yeni birtakım şeyler ortaya çıkarmak çeşitli şekillerde olabilir. Bazıları şunlardır: [15]

 

1- Sert Birtakım Akidlere Alternatif Olan Şeyler:

 

Şer'î birtakım akidlere alternatif olmak üzere insanların ortaya koyduk­ları akidlerin bâtıl olacağında ve her iki tarafın da bu akıdlerin bendlerinde zikrettiği hükümlerden yararlanamayacakları konusunda hiçbir şüphe yok­tur. Bunun delili şudur:

Ebû Hureyre ile Zeyd b. Hâlid'den nakledildiğine göre, Bedevi Araplar­dan bir adam Rasûlullah (s.a)'a gelip şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasûlü, Allah adına sana and veriyorum ki, bana Allah'ın Kitab'ı gereğince hüküm vere­sin." Diğer hasmı ise -ondan söz inceliklerini daha iyi bilen birisi idi-: "Evet" dedi. "Aramızda Allah'ın Kitab'ı ile hüküm ver ve bana da (konuş­mam için) izin ver." Rasûlullah (s.a): "Söyle!" diye buyurdu. Adam şöyle de­di: "Benim oğlum bunun yanıda işçi olarak çalışıyordu. Hanımı ile zina etti. Bana haber verildiğine göre, benim oğlumun recmedilmesi gerekiyordu. Oğlumu ondan kurtarmak için ona yüz koyun ve bir cariye verdim. Daha sonra ilim ehline durumu sordum, bana oğlumun cezasının yüz celde ve bir sene de sürgün olduğunu, bunun hanımının cezasının ise recm olduğunu bana haber verdiler.

Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu:

"Nefsim elinde olana yemin ederim ki, aranızda mutlaka Allah'ın Kitab'ı gereğince hüküm vereceğim. Küçük kız çocuğu cariye ve koyunlar sana ge­ri verilecektir. Oğlunun cezası ise yüz celde ve bir sene sürgüne gönderil­mektir. Şimdi ey Uneys, (huzurda bulunan Eslem'li bir kişi) bu adamın hanı­mının yanına git, eğer itiraf ederse onu recmet." Uneys yanma gitti, kadın da itiraf etti. Rasûlullah {s.a)'ın emri üzerine kadın recmedildi.[16]

2- Şeriat'ın Yasakladığı Akidler:

 

a) Şayet ma'kûdu'n-aleyh (akdin konusu) akde mahal (konu) değilse: Akrabalık, neşeb yahut da bir arada aynı nikâhta tutmak gibi bir sebepten Ötürü nikâhı haram olanların nikâhlanması gibi. Böyle bir akid bâtıldır. Çünkü o akid yapıldığı takdirde Allah'ın hakkı çiğnenmiş olur. Halbuki Al­lah bizlere neseb yahut akrabalık veya süt akrabalığı ya da aynı nikâh altın­da toplanması haram kabul edilen bir sebep dolayısıyla mahrem olanları nikâhlamayı haram kılmıştır.

b) Akidde aranan şartlardan birinin bulunmaması, karşılıklı nza ile orta­dan kalkmaz. Meselâ, iddet bekleyen bir kadının nikâhlanması, velisiz nikâh yapmak gibi. Böyle bir akid bâtıldır. Çünkü Rasûlullah (s.a)'ın hamile olduğu halde bir kadın ile evlenen bir erkeği birbirinden ayırmış ve iddet sü­resi içerisinde yapıldığından dolayı böyle bir nikahı reddetmiştir.

c) Şanı Yüce Allah'ın haram kıldığı akidler:İçki, leş, domuz, put, köpek ve faizli satış ile Allah'ın, satışını yasakladığı diğer şeylerin satışı gibi. Bu akidler bâtıldır ve merduttur. Mülkiyet ifade et­mez. Rasûlullah (S.A.S.)'in bir ölçek hurma karşılığında iki Ölçek alan bir kimseye aldığını geri vermesini emrettiği sabittir. [17]

 

3- Taraflardan Birisine Haksızlığın Sözkonusu Olduğu Akidler:

 

Velinin, kızın izni olmaksızın kızını nikahlaması gibi. Bu gibi akidlerin red ve kabulü hak sahibinin irâdesine bağlıdır. Eğer hakkından vazgeçecek olursa, akid sahih olur. Şayet hakkından vazgeçmeyecek olursa, o akid merduddur ve bâtıldır. Rasûlullah (s.a)'ın izni alınmaksızın evlendirilen dul bir kadının nikâhını reddettiği sabittir. Yine Rasûlullah (S.A.S.)'in izni ol­maksızın evlendirilen bir kadını muhayyer bıraktığı da rivayet edilmiştir.

Yine, başkasının malında sadaka veya başka bir yolla izni olmaksızın ta­sarrufta bulunanın bu akdinin sıhhati de hak sahibinin rızasına bağlıdır. Eğer bu akdi geçerli kabul ederse, o akid sahih olur. Kabul etmezse bâtıl olur. Çünkü buradaki yasak ilim adamlarının ifadesiyle: Muayyen bir insa­nın hakkı dolayısıyladır ve bu bâtıl oluş, onun rızasıyla ve hakkını kullan­maktan vazgeçtiği taktirde ortadan kalkar. [18]

 

Özet:

 

İlim taleb eden kimsenin, işi gereği gibi tetkik etmesi ve bu hadisi delil göstererek yapılan bir amel hakkında red ve kabul olunmamak şeklinde hüküm vermekte acele etmemesi; ilim adamlarının mesele ile ilgili görüşleri­ne muttali olması, konu ile ilgili amel hakkında reddolunması ve kabul olun­maması şeklinde hüküm vermesini sağlayacak bakış açısını teşkil eden te­mel kaide ve esasları iyice bellemesi gerekmektedir. [19]

 

Hadisten Çıkartılan Bazı Hükümler:

 

1- Yasak, amelin fâsid olmasını gerektirir. Nevevî der ki: "Hadis-i şerif­te, usûl âlimleri arasından şöyle diyenlerin lehine delil vardır: Yasak, fâsid oluşu gerektirir. Fâsid olmasını gerektirmem, diyenler ise; bu vâhid bir ha­berdir, derler. Bu derece önemli bir kaideyi tesbit etmek için yeterli değil­dir. Ancak bu da tutarsız bir cevaptır.[20] Hafız (İbn Hacer) ise der ki: "Bu hadis-i şerifte yasağın (nehyin) fesadı gerektirdiğine dair delil vardı.[21]

2- Hadis-i şerif, İslâm'ın eksiksiz ve kâmil bir din olduğunu ortaya koy­maktadır. [22]

 

 



[1] Buhârl Sulh 5, III, 167; Müslim Şerhi, IV, 312. Lafız Buhârfnin.

[2] Müslim Şerhi, 111,313

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 91.

[3] Fethu'1-Bârî, VI, 231

[4] Müslim Şerhi, IV, 312

[5] Fethu'İ-Börî, Vı, 231

[6] Cdmiu'MJ/ûmi ve'l-Hikem, 56

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 91-92.

[7] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 92.

[8] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 92-93.

[9] Bk. İrvâu't-Galil, VIII, 218

[10] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 93.

[11] Bk. Sahihü't-Tergîb ue't-Terhîb, I, 26, hadis no: 52

[12] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 93-94.

[13] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 94.

[14] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 94.

[15] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 94-95.

[16] Buhârî, VIII, 34; Müslim Şerhi, VI, 281. Lafı^MüsIim'e aittir.

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi) ba Yayınları: 95

[17] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 95-96.

[18] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 96.

[19] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 96-97.

[20] Müslim Şerhi, VI, 312

[21] Fethu'l-Bârî.Vl, 231.

[22] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 97.