Dinde
Olmadık Şeyleri (Bid'atleri) Çıkarmanın Yasaklanışı:
İbadetlerde
Yeni Şeyler Ortaya Çıkarmak (Bid'atler)
2-
Bütünüyle Şeriat'in Dışında Olan İşler:
3-
Meşru' Amele Birşeyler Eklemek:
4-
Meşru' Amelin Herhangi Bir Bölümünü İhlâl Etmek:
Muamelâtta
Yeni Şeyler İhdas Etmek (Bid'at Çıkarmak):
1-
Sert Birtakım Akidlere Alternatif Olan Şeyler:
2-
Şeriat'ın Yasakladığı Akidler:
3-
Taraflardan Birisine Haksızlığın Sözkonusu Olduğu Akidler:
Hadisten
Çıkartılan Bazı Hükümler:
Mü'minlerin annesi Um
Abdullah Âişe -r.a.-den dedi ki: Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: "Her kim
bizim bu işimizde ondan olmayan bir şeyi sonradan ortaya çıkarırsa {ihdas
ederse) o merdûddur.[1]
Bir başka rivayette de şöyle
denilmektedir: "Her kim bizim bu işimize uymayan bir amelde bulunacak
olursa, o merduddur.[2]
Hafız İbn Hacer -Allah'ın
rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: "Bu hadis İslâm asıllarından
sayılmakta ve dinin kaidelerinden bir kaide olarak kabul edilmektedir.[3] İmam
Nevevî -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- der ki: "Bu hadis ezberlenmesi ve
münkerlerin iptal edilip çürütülmesi, bu doğrultuda delil olarak
kullanılmasının yaygınlaştırılması gereken hadislerdendir.[4]
et-Tarkî -Allah'ın
rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: "Bu hadis Şeriat'in delillerinin
yarısıdır demek uygundur. Çünkü delilde aranan şey bir hükmü isbat etmek veya
reddetmektir. Bu hadis ise her bir Şer'i hükmü is-bat veya red etmekte büyük
bir mukaddime (önerme)dir.[5]
İbn Receb -Allah'ın
rahmeti üzerine olsun- de şöyle demektedir: "Bu hadis İslâm'ın
esaslarından, oldukça büyük bir esastır. Nasıl ki "ameller niyetler
iledir" hadisi bâtını itibariyle amellerin Ölçüsü ise, bu hadis de zahirleri
itibariyle amellerin ölçüsüdür.[6]
Dinde Olmadık Şeyleri
(Bid'atleri) Çıkarmanın Yasaklanışı:
Rasulullah
(S.A.S.)'in: "Her kim bizim bu işimizde ondan olmayan bir şeyi ortaya
çıkarırsa o merdûddur" buyruğunun anlamı şudur:
Kim Allah'ın dininde
ve bizim için beğenip seçmiş olduğu Şeriat'inde kendi hevâsından ve nefsinden
dine uymayan, onunla çelişen, dinin genel kaideleri ve esaslarından lehine
herhangi bir tanık getirilemeyen bir şeyi ortaya koyacak olursa, onun bu
ortaya çıkarıp meydana getirdiği şey, sahibine geri çevrilir. Dünyasında da,
dininde de ondan faydalanması mümkün değildir. Hadisin lafızları buna delâlet
etmektedir. Bu büyük kaideyi temel-lendiren bu hadisin muhtevasına Kitap ve
Sünnet'ten pek çok buyruk tanıklık etmektedir ki, bunların hepsini kaydetmeye
kalkışacak olursak, oldukça uzun sürer. [7]
İbadetlerde Yeni Şeyler
Ortaya Çıkarmak (Bid'atler)
İbadetlerde aslolan
haramlıktır. Müslürnanın, Allah'ın ve Rasûlünün teşri' buyurmadığı her bir
ibadet şeklinde Allah'a yaklaştıran bir yol edinmesi haramdır. İlim
adamlarımızın ortaya koymuş olduğu bu kaidenin ışığında şunu söylüyoruz:
Herhangi bir ibadet ile Allah'a yakınlaşmaya çalışan herkesin bu hususta
kendisinden delil isteyenlere bunun meşrûiyyetini delil ile isbatlaması
gerekir.
Şu kadar var ki, bu
ibadetin reddolunup kabul olunmayacağı ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamaları
yapmamız zorunludur: [8]
Meselâ, ihram
esnasında erkeklerin »aşlarını açması Allah'a yakınlaştır-cı meşru' bir
kurbettir. Namaz ve ezan .snasmda da ayakta durmak meşru' bir kurbettir. Fakat
nass ile sabit olma. ıış bir başka yerde ayakta durarak ya da başını açarak
Allah'a yakınlaşmayı adayan bir kimse, bu adayışı ile dinin yasaklamış olduğu
bidatin içine düşmüş olur ve onun bu ameli kabul edilmeyerek red olunur.
Rasulullah (s.a)
güneşte ayakta duran bir adam görünce, durumu hakkında soru sorar; O'na şöyle
cevap verilir: Bu adam ayakta durup oturma-mayı, gölgelenmemeyi ve oruç tutmayı
adadı. Rasulullah (s.a) ona oturmasını, gölgelenmesini ve orucunu
tamamlamasını emretti.[9] Görüldüğü
gibi, Rasulullah (s.a) ayakta durmayı ve güneşin altında beklemeyi yerine
getirilmesi gereken Allah'a yakınlaştırıcı bir ibadet olarak
değerlendirmemiştir. [10]
Allah'a yakınlaşmak
amacıyla oyalayıcı şeyleri işitmek, yahut raksetmek veya bunun dışında kalan
Allah'ın, haklarında delil indirmediği fakat İslâm âleminin her tarafında
görülen ve yaygınlaşmış bulunan, birtakım kimselerin görerek yetiştiği ve
yaşlanıncaya kadar sürdürdüğü işler halini alan, türlü hurafe ve bid'atler
gibi, tamamıyla Şeriat'in dışında kalan ve ibadet diye benimsenen şeylere
gelince; bütün bunlar sahiplerine red olunur, geri çevrilir. Allah bunları o
kimseden kabul etmez. Hatta Allah bunları işleyenlerin bu yaptıklarını
terkedinceye kadar tevbelerini kabul etmez. Rasulullah (S.A.S.) şöyle
buyurmaktadır: "Muhakkak Allah, her bid'at sahibinin tevbe-sini o bidatini
terkedinceye kadar perde ile engellemiştir.[11]
Böyle bir bidati işlemeye devarr/eden, şanı Yüce Allah'ın şu buyruğunun
kapsamına girer: "Yoksa onların, Allah'ın kendisine izin vermediği şeyleri
dinden kendilerine Şeriat yapan ortaklan mı vardır? "(es-SM, 42/21) [12]
Şanı Yüce Allah'ın
meşru' kılmış olduğu amele birşeyler eklemek de merduddur ve kabul olunmaz. Şu
kadar var ki, kendisine fazlalıkta bulunulan amelin bâtıl olup olmaması
açısından konuya bakılacak olursa, böyle bir amel bazan bâtıl olur. Meselâ, bir
kimse farz namaza kasten bir rek'at arttıracak olursa, durum böyledir. Bazan da
amel bâtıl olmaz. Abdest azalarını abdestte dörder defa yıkayanın durumu gibi.
Bundan dolayı
kendisine fazladan birşeyler eklenen meşru1 her bir amelin bâtıl olacağına
dair bu hadisin umumî ifadesini delil göstermek caiz olmayabilir. Bunun yerine
kendisine fazlalıkta bulunulan amele dikkatle bakmak ve ona dair delilleri
tesbit edip, bu hususta ilim adamlarının görüşlerini ortaya çıkarmak gerekir.
Ta ki, herhangi bir delil olmaksızın kulların amellerini bâtıl diye ilân
etmeyelim. [13]
Bir kimse, kendisi ile
Yüce Rabb'ine yakınlaşmak üzere bir amel işlemeye koyulsa, sonra da bu amelin
bir bölümünü ihlâl edecek olursa, bu amelin kabul edilmesi yahut bâtıl olması
bakımından, o ihlâl ettiği şeyi dikkatle incelemek gereklidir. Eğer amelin
şartlarından birisini ihlâl edecek olursa -namaz için tahareti {abdesti}
terkeden kimse gibi- böyle bir durumda amelinin bâtıl olduğu ve kabul
olunmayacağı söylenir. Aynı şekilde bir kimse böyle bir amelin bir rüknünü de
terk ile ihlâl edecek olursa, onun bu ameli de merduddur. Bir namaz rek'atinin
bir secdesini terkeden gibi.
Meşru' amelin bâtıl
olmasını gerektirmeyen birşeyi ihlâl edene gelince-, böyle bir durumda amelin
bâtıl olup reddolunacağını söylemek sözkonusu olmaz. Bunun yerine, eksik olduğu
söylenir. Cemaatle namaz kılmayı ter-kederek evinde namaz kılanın durumu gibi,
Böylesinin namazı sahihtir; fakat cemaatle namaz kılmanın vacib olduğunu kabul
edenlerin görüşüne göre, cemaatle namaz kılmayı terketmekten dolayı günahkâr
olması söz konusudur. [14]
Muamelâtta aslolan
helâl oluştur. Herhangi bir muamelenin haram olduğunu söyleyen bir kimsenin
buna dair delil ortaya koyması gerekir. Muamelâtta yeni birtakım şeyler ortaya
çıkarmak çeşitli şekillerde olabilir. Bazıları şunlardır: [15]
Şer'î birtakım
akidlere alternatif olmak üzere insanların ortaya koydukları akidlerin bâtıl
olacağında ve her iki tarafın da bu akıdlerin bendlerinde zikrettiği
hükümlerden yararlanamayacakları konusunda hiçbir şüphe yoktur. Bunun delili
şudur:
Ebû Hureyre ile Zeyd
b. Hâlid'den nakledildiğine göre, Bedevi Araplardan bir adam Rasûlullah (s.a)'a
gelip şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasûlü, Allah adına sana and veriyorum ki, bana
Allah'ın Kitab'ı gereğince hüküm veresin." Diğer hasmı ise -ondan söz
inceliklerini daha iyi bilen birisi idi-: "Evet" dedi. "Aramızda
Allah'ın Kitab'ı ile hüküm ver ve bana da (konuşmam için) izin ver."
Rasûlullah (s.a): "Söyle!" diye buyurdu. Adam şöyle dedi:
"Benim oğlum bunun yanıda işçi olarak çalışıyordu. Hanımı ile zina etti.
Bana haber verildiğine göre, benim oğlumun recmedilmesi gerekiyordu. Oğlumu
ondan kurtarmak için ona yüz koyun ve bir cariye verdim. Daha sonra ilim ehline
durumu sordum, bana oğlumun cezasının yüz celde ve bir sene de sürgün olduğunu,
bunun hanımının cezasının ise recm olduğunu bana haber verdiler.
Rasûlullah (s.a) şöyle
buyurdu:
"Nefsim elinde olana
yemin ederim ki, aranızda mutlaka Allah'ın Kitab'ı gereğince hüküm vereceğim.
Küçük kız çocuğu cariye ve koyunlar sana geri verilecektir. Oğlunun cezası ise
yüz celde ve bir sene sürgüne gönderilmektir. Şimdi ey Uneys, (huzurda bulunan
Eslem'li bir kişi) bu adamın hanımının yanına git, eğer itiraf ederse onu
recmet." Uneys yanma gitti, kadın da itiraf etti. Rasûlullah {s.a)'ın emri
üzerine kadın recmedildi.[16]
a) Şayet
ma'kûdu'n-aleyh (akdin konusu) akde mahal (konu) değilse: Akrabalık, neşeb
yahut da bir arada aynı nikâhta tutmak gibi bir sebepten Ötürü nikâhı haram
olanların nikâhlanması gibi. Böyle bir akid bâtıldır. Çünkü o akid yapıldığı
takdirde Allah'ın hakkı çiğnenmiş olur. Halbuki Allah bizlere neseb yahut
akrabalık veya süt akrabalığı ya da aynı nikâh altında toplanması haram kabul
edilen bir sebep dolayısıyla mahrem olanları nikâhlamayı haram kılmıştır.
b) Akidde
aranan şartlardan birinin bulunmaması, karşılıklı nza ile ortadan kalkmaz.
Meselâ, iddet bekleyen bir kadının nikâhlanması, velisiz nikâh yapmak gibi.
Böyle bir akid bâtıldır. Çünkü Rasûlullah (s.a)'ın hamile olduğu halde bir
kadın ile evlenen bir erkeği birbirinden ayırmış ve iddet süresi içerisinde
yapıldığından dolayı böyle bir nikahı reddetmiştir.
c) Şanı Yüce
Allah'ın haram kıldığı akidler:İçki, leş, domuz, put, köpek ve faizli satış ile
Allah'ın, satışını yasakladığı diğer şeylerin satışı gibi. Bu akidler bâtıldır
ve merduttur. Mülkiyet ifade etmez. Rasûlullah (S.A.S.)'in bir ölçek hurma karşılığında
iki Ölçek alan bir kimseye aldığını geri vermesini emrettiği sabittir. [17]
3- Taraflardan Birisine
Haksızlığın Sözkonusu Olduğu Akidler:
Velinin, kızın izni
olmaksızın kızını nikahlaması gibi. Bu gibi akidlerin red ve kabulü hak
sahibinin irâdesine bağlıdır. Eğer hakkından vazgeçecek olursa, akid sahih
olur. Şayet hakkından vazgeçmeyecek olursa, o akid merduddur ve bâtıldır.
Rasûlullah (s.a)'ın izni alınmaksızın evlendirilen dul bir kadının nikâhını
reddettiği sabittir. Yine Rasûlullah (S.A.S.)'in izni olmaksızın evlendirilen
bir kadını muhayyer bıraktığı da rivayet edilmiştir.
Yine, başkasının
malında sadaka veya başka bir yolla izni olmaksızın tasarrufta bulunanın bu
akdinin sıhhati de hak sahibinin rızasına bağlıdır. Eğer bu akdi geçerli kabul
ederse, o akid sahih olur. Kabul etmezse bâtıl olur. Çünkü buradaki yasak ilim
adamlarının ifadesiyle: Muayyen bir insanın hakkı dolayısıyladır ve bu bâtıl
oluş, onun rızasıyla ve hakkını kullanmaktan vazgeçtiği taktirde ortadan
kalkar. [18]
İlim taleb eden
kimsenin, işi gereği gibi tetkik etmesi ve bu hadisi delil göstererek yapılan
bir amel hakkında red ve kabul olunmamak şeklinde hüküm vermekte acele
etmemesi; ilim adamlarının mesele ile ilgili görüşlerine muttali olması, konu
ile ilgili amel hakkında reddolunması ve kabul olunmaması şeklinde hüküm
vermesini sağlayacak bakış açısını teşkil eden temel kaide ve esasları iyice
bellemesi gerekmektedir. [19]
1- Yasak,
amelin fâsid olmasını gerektirir. Nevevî der ki: "Hadis-i şerifte, usûl
âlimleri arasından şöyle diyenlerin lehine delil vardır: Yasak, fâsid oluşu
gerektirir. Fâsid olmasını gerektirmem, diyenler ise; bu vâhid bir haberdir,
derler. Bu derece önemli bir kaideyi tesbit etmek için yeterli değildir. Ancak
bu da tutarsız bir cevaptır.[20]
Hafız (İbn Hacer) ise der ki: "Bu hadis-i şerifte yasağın (nehyin) fesadı
gerektirdiğine dair delil vardı.[21]
2- Hadis-i
şerif, İslâm'ın eksiksiz ve kâmil bir din olduğunu ortaya koymaktadır. [22]
[1] Buhârl Sulh 5, III, 167; Müslim Şerhi, IV, 312. Lafız
Buhârfnin.
[2] Müslim Şerhi, 111,313
Nazım Muhammed Sultan, Ana
Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 91.
[3] Fethu'1-Bârî, VI, 231
[4] Müslim Şerhi, IV, 312
[5] Fethu'İ-Börî, Vı, 231
[6] Cdmiu'MJ/ûmi ve'l-Hikem, 56
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 91-92.
[7] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 92.
[8] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 92-93.
[9] Bk. İrvâu't-Galil, VIII, 218
[10] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 93.
[11] Bk. Sahihü't-Tergîb ue't-Terhîb, I, 26, hadis no: 52
[12] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 93-94.
[13] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 94.
[14] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 94.
[15] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 94-95.
[16] Buhârî, VIII, 34; Müslim Şerhi, VI, 281. Lafı^MüsIim'e
aittir.
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi) ba Yayınları: 95
[17] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 95-96.
[18] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 96.
[19] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 96-97.
[20] Müslim Şerhi, VI, 312
[21] Fethu'l-Bârî.Vl, 231.
[22] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 97.