Müslümanların
Yöneticilerine Nasihat
Genel
Olarak Müslümanlara Nasihat:
Hadis-İ
Şeriften Çıkartılan Hükümler:
Ebu Rukayye Temîm b.
Evs ed-Dâri (r.a)'den Peygamber (s.a) buyurdu ki: "Din nasihattir."
Kime? diye sorduk; "Allah'a, Kitab'ına, Rasûlüne, müs-lümanların
yöneticilerine ve onların hepsine!" diye buyurdu.[1]
Bu hadisin çok büyük
bir önemi vardır; çünkü dinin temel direği ve esası olan nasihati dile
getirmektedir. Nasihatin varlığı sayesinde din, müslü-manlar arasında dimdik
varlığını korur. Nasihat olmayacak olursa, hayatlarının bütün alanlarında
müslümanlar gerileme ile karşı karşıya kalırlar.
Nasihat, doğruluk ve
ihlâs (samimiyet) ile açıklanacak olursa, bu hadisin önemi daha büyük bir açıklıkla ortaya çıkar.
Çünkü doğruluk ve ihlâs, amellerin kabul edilmesinin şartıdır.
Nasihat etmek ise:
İhlâslı olmak demektir. Nefsin Allah'a halis kılınması, onun arındırılması ve
güzelleştirilmesi, Muhammed (s.a)'ın Risâletinin amacıdır. [2]
Nasihat etmek, halis
olmak, samimi olmak anlamına kullanılır. Bir şeyin katıksız halis olduğunu
ifade etmek üzere bu kökten gelen fiil kullanılır. Nâsıh ise, bal ve benzeri
maddelerin hâlis ve katıksız olması demektir. Halis ve katıksız olan her şey
"nush" niteliğini kazanır.[3]
(Araplar) böylelikle sözün ve davranışın onları ifsâd eden şeylerden halis
kılınmasını, nefsin de kirletici unsurlardan arındırılmasını, balın yabancı
maddeler ile karışmışlı-ğından arındırılmış olmasına benzettiklerinden, bu
tabiri kullanmışlardır.
Nasihat,
"dikmek" anlamında da kullanılır.
Nush, elbise dikmeyi
anlatan mastardır.[4]
el-Hattâbî[5] şöyle
demektedir: Araplar böylelikle nasihatte bulunan kişinin davranışını nasihat
ettiği kimsenin iyiliğini araştırması bakımından, dikiş ile elbisede bulunan
gedikleri kapatmaya benzetmiş oluyorlar.[6]
Çünkü kişi nasihatte
bulunmak suretiylâ "minsaha" (nasihat ile aynı kökten ism-i âlet)
demek olan iğne, elbisenin açıklıklarını bir araya getirip topladığı gibi,
nasihatta bulunan da müslüman kardeşinin dağınıklıklarını toplayıp bir araya
getirir.
el-Hattâbî, nasihatin
tanımını yaparken şunları söylemektedir: Nasihat, kendisine nasihat verilen
kimsenin iyi bir pay elde edebilmesi anlamında geniş kapsamlı bir kelimedir.[7]
İbnul-Esîr[8] de
şöyle demektedir: Nasihat, kendisine nasihat verilen adına hayrı dilemeyi ifade
eden bir sözcüktür. Ebû Amr b. es-Salâh da der ki: Nasihat, nasihat verenin
nasihat verdiği kimseye hem isteyerek (iradesiyle), hem davranışı ile çeşitli
hayırları ifâ etmesi anlamını ihtiva eden oldukça kapsamlı bir kelimedir. [9]
Allah'a Nasihat, O'na
Samimi Ve İçten İman Etmek, Kitâb'mda Rasûlü (S.A) Vasıtasıyla Haber
Verdiklerine Aynı şekilde inanmak, ibadeti yalnızca O'na ihlâs ile yapıp
başkasına hiçbir şekilde ibadet etmemek, emrettiği hususlarda ona itaat edip,
yasaklayıp yaklaşılmasını istemediği şeylerden uzak durmak, sevdiğini sevmek,
buğzettiğine buğzetmek, mü'min kullarını dost ve veli edinmek, O'nun
düşmanlarından da teberri edip uzaklaşmak ile gerçekleşir. Kim bunları yerine
getirecek olursa, o nefsini kirletici, aşağılık şeylerden arındırıp
temizlemiş, Yüce Rabb'ine nasihat etmiş (O'na ve yoluna samimiyetle bağlanmış)
olur.
Burada nasihatin
anlamı Yüce Allah'a ihlâs ile bağlanmaktır; yani kulun kendi nefsine nasihat
etmesidir. Çünkü şanı Yüce Allah'ın, nasihatçıların nasihatına ihtiyacı yoktur.
Bu hadisin anlamına
Kur an-ı Kerim'den tanıklık eden buyruklardan biri de şudur: "Allah'a ve
Rasûlüne karşı nasihat etmeleri (samimi olmaları) şartıyla zayıflara,
hastalara harcayacak birşey bulamayanlara, (cihâda çıkmadıkları için) bir
günah yoktur."(et-Tevbe, 9/91)
Allah'a ve Rasûîüne
nasihatin anlamı, söz ve fiilin ihlâs ile yapılması demektir. Kurtubî bu
âyet-i kerimeyi tefsir ederken şunları söylemektedir: "İlim adamları
derler ki: Allah'a nasihat vahdaniyetine itikadda ve O'nu ulûhiyyet
sıfatlarıyla vasfetmekte eksikliklerden tenzihde ihlâsla inanmak, O'nun
sevdiklerini arzulamak ve O'nu gazablandiran şeylerden uzak durmaktır.[10]
Kitabullah'a nasihat
bu ümmetin selefinin -Allah onlardan razı olsun-iman ettiği şekliyle iman
etmekle olur. Tahâvît[11]
şöyle demektedir: "Şüphesiz Kur'ân-ı Kerim, Allah'ın Kelâm'ıdır; herhangi
bir söz söyleme keyfiyeti söz konusu olmaksızın O'ndandır. Onu vahiy yoluyla
indirmiştir. Müminler de bu şekilde onu gerçekten tasdik etmişler, gerçek
manasıyla onun Yüce Allah'ın Kelâm'ı olduğuna, mahlukâtın sözü gibi yaratılmış
bir söz olmadığına kesin olarak inanmışlardır. Her kim onu işittikten sonra
insan sözü olduğunu iddia edecek olursa, kâfir olur. Yüce Allah böyle birisini
yermiş, ayıplamış ve: "Ben onu Sekar'a (Cehennem isimlerinden)
sokacağ'-n.'Vei-Müddes-sir, 74/26) buyruğu ile onu Sekar'a sokmakla tehdit
etmiştir. Yüce Allah: "Bu insan sözünden başka birşey
değildir"(d-Müddessir, 74/25) diyen kimseyi Sekar'ı ile tehdit ettiğine
göre, kesin olarak biz de şunu bildik ve inandık ki; o Kur'ân-ı Kerim,
insanları yaratanın sözüdür ve hiçbir zaman hiçbir insanın sözüne benzemez.[12]
Bu ümmetin selefinin
iman ettiği gibi iman eden, Mutezile ve diğerlerinin içine düştüğü
çıkmazlardan kendisini kurtarmış olur. Çünkü Mutezile Kur'ân-ı Kerim'in baştan
beri Allah'tan geldiğine inanmaz, lafzın Allah'ın Kelâm'ı olduğuna inanmakla
birlikte, mananın Ö>yle olmadığına inanırlar, el-Küllâbiye ise mananın
Allah'ın Kelâm'ı olduğuna inanmakla birlikte, lafzın böyle olmadığına
inanırlar. Allah'ın Kitabını tazim etmek, onu tebcil etmek, onun hayat için
kapsamlı, mükemmel, her zaman ve her mekânda uygulanabilir bir sistem ve düzen
olduğuna inanmak da Allah'ın Kitab'ına nasihatin kapsamındadır. Kur'ân-ı
Kerim'in hükümlerini ve öğretilerini bir tarafa bırakmış İslâm toplumunda her
türlü hükmün üzerinde geçerli olacak bir hüküm olarak onu hayata geçirmek için
bütün gayreti ortaya koymak da, Allah'ın Kitab'ına nasihat etmek kapsamı
içerisindedir.
Yine bu ilâhî Kitab'ı
güzel bir şekilde okumak' da ona nasihat kapsamına girmektedir. Çünkü Yüce
Allah şöyle buyurmaktadır: "Kur'ân(-ı Kerîm)'i de tertîl ile (harflerini
tane tane) oku!'VeJ-Müwemmfj, 73/4) Müslümanlara Kur'ân-ı Kerim'i öğretmek de
Allah'ın Kitab'ına nasihat kapsamı içerisindedir. Nitekim Rasûlullah (s.a)
şöyle buyurmuştur: "Sizin en hayırlınız, Kur'ân'ı öğrenen ve Öğretendir.[13]
Kurtubî'nin: "Allah'a
ve Rasûlüne karşı samimi olmak (nasihat etmek) şartıyla..."fei-Teube,
9/91) buyruğunu tefsir ederken söylediği gibi, şöyle olur: "Rasûlullah
(s.a)'a nasihat" Peygamberliğini tasdik etmek, emir ve yasaklarında
itaatinin dışına çıkmamak, ona dost olanları dost bilrnek, O'na düşmanlık
edenlere düşmanlık beslemek, O'na gereken saygı ve ta'zimi göstermek, O'nun
Âl-i Beyt'ini sevmek, Ö'nu da Sünnetini de "gereği gibi tazim etmektir.
Sünnetini vefatından sonra gereken araştırmaları yapmak suretiyle canlandırmak,
Sünneti hakkında yeterli bilgiye sahip olmak, onu gereği gibi korumak, yaymak,
Sünnetine davet etmek, Rasûlullah (S.A.S.)'in üstün ahlâkı ile ahlâklanmakla
olur.[14]
Hafız İbn Hacer'in
Fethü'l-Bârî'de açıkladığı gibi, müslümanların önderlerine nasihat:
"Yapmak istedikleri hususlarda onlara yardımcı olmak, gaflete düştükleri
vakit onları uyarıp dikkatlerini çekmek, yanıldıkları vakit gediklerini
kapatmak, onların etraflarında birliğin gerçekleşmesine çalışmak, onlardan
nefret eden kalpleri geri çevirmek suretiyle olur. Onlara yapılabilecek en
büyük nasihat ise, en güzel yol hangisiyse onunla onları zulmetmekten
alıkoymaktır.[15]
Bu da büyük ilim adamı
Nevevî'nin açıkladığı gibi şu şekilde olur: "Ahiretlerinde de,
dünyalarında da faydalarına olacak şeylerde onlan yönIendirmek, onlara
gelebilecek eziyet verici şeyleri önlemek, dinleri ile ilgili bilmediklerini
onlara öğretmek, sözüyle, davranışıyla, kusurlarını gizlemekle, gediklerini
kapatmakla, onlara gelecek zararları önleyip faydalarına olacak şeyleri
sağlamakla, onlara İyiliği emredip yumuşaklıkla ve samimiyetle münkerden,
kötülüklerden uzaklaşmalarını sağlamak suretiyle, dinleri hususunda onlara
yardımcı olmakla, onlara şefkat göstermekle, büyüklerine saygı göstermek,
küçüklerine şefkat ve merhamet göstermekle, zaman zaman onlara güzel öğütlerde
bulunup onları aldatmayı, onları kıskanmayı terket-mekle, kendisi için sevdiği
hayırlı şeyleri onlar için sevmekle, kendisi için hoşlanmadığı şeylerden onlar
adına hoşlanmamakla, mallarını, namus ve haysiyetlerini korumakla ve buna
benzer diğer hallerde söz ve davranışlarıyla onlara yardımcı olmakla
gerçekleşir. Diğer taraftan, sözünü ettiğimiz çeşitli nasihat türlerinin kendilerinde
ahlâk haline gelmesi için onları teşvik edip itaatlere yönelmeye onları gayrete
getirmekle de olur. Selef-i Sâîihîn arasında, verdiği nasihatlarla dünyevî
bakımdan kendisine zarar gelecek noktaya kadar bu işi ileri götürenler vardır.[16]
Nasihat yalnızca
müslümanîara da münhasır kalmaz. Aynı şekilde müs-lüman olmayanlara da
nasihatta bulunmak gerekir. Çünkü Rasûlullah (s.a) kavmine nasihat etmişti,
onları şirk ve putperestliğin karanlıklarından kurtarmak için bütün gücünü
ortaya koymuştu. Bu uğurda, Yüce Allah'tan başkasının bilmediği birçok
eziyetlerle karşılaşmıştı. [17]
Allah'ın kullarına
dünya ve âhiretlerinde fayda verecek şeylere yöneltmek suretiyle nasihat
etmek; işte bu, Allah'ın Rasûllerinin işidir.
Şanı Yüce Allah, Peygamber
olarak gönderdiği Hûd (A.S.)'un kavmine nasihat edişi hakkında bize şöylece
haber vermektedir: "Size Rabb'imin Risâletlerini tebliğ ediyorum. Ben ise
güvenilir bir nasihatçiyim."(e/-A'rd/, 7/68)
Yine Yüce Allah
peygamber olarak gönderdiği Salih (A.S.) hakkında -Allah O'nun kavmini helak
ettikten sonra- kavmine şöylece hitabettiğini bildirmektedir: "Onlardan
geri dönüp giderek şöyle dedi: Kavmim, andolsun ben size Rabb'imin Risâletini
tebliğ ettim ve size nasihat ettim, fakat siz nasihat edenleri sevmeyenlerdensiniz.
"(cMva/, 7/79)
Allah'ın
yarattıklarının en şereflileri olan Peygamber ve rasûllerinin yaptığı işi
yapmaya kalkışmak, kişiye şeref olarak yeterlidir. Nasihat Allah'ın
Peygamberlerinin de yücelmelerinin sebepleri arasında yer alır. Dolayısıyla,
göklerin ve yerin Rabb'inin mizanında yükselmek isteyen kimse, bu üstün ve
büyük görevi yerine getirmeye çalışmalıdır. [18]
Nevevî der ki:
"Nasihat farz-ı kifâyedir. Eğer bu işi yeteri kadar yapan bulunacak
olursa, diğerlerinden sakıt olur. Nasihat, güç oranında yerine getirilmesi
gereken bir görevdir."
Gördüğümüz kadarıyla,
açıkladığımız kapsamlı şekliyle nasihatin bir kısmı farz-ı ayndır, bir kısmı
farz-ı kifâyedir, bir kısmı vâcib, bir kısmı müste-habdır. Çünkü Rasûlullah
(s.a) dinin nasihat olduğunu beyân etmiştir. Dinin ise kimi hükümleri vacib,
kimi hükümleri müstehabdır. Kimisi farz-ıayn, kimisi de farz-ı kifâyedir. [19]
1- Hafız İbn
Hacer, Fethü'î-Bâri'de şunları söylemektedir: "Hadiste yer alan:
"Biz; kime? diye sorduk" ifadesinden hareketle, beyânın hitab vaktinden
sonrasına ertelenmesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır.[20]
Nasihat, aynı zamanda din ve İslam diye de
adlandırılabilir. Çünkü din sözlü olarak yapılan işler hakkında kullanıldığı
gibi, amel hakkında da kullanılabilir.
2- Buhârînin
Sahih'inde: Peygamber (s.a)'in: "Din Allah'a, Rasûlüne, müslümanların
yöneticilerine ve genel olarak hepsine bir nasihattir." buyruğu ile Yüce
Allah'ın: "Allah'a ve Rasûlüne nasihat etmeleri şartıyla" (et-Tev-be,
9/91) buyruğu diye bir başlığı Kitabu'l-İman'da[21]
açmış olması, nasihatin imandan olduğunu açıklamak içindir. [22]
[1] Müslim Şerhi, 1,237
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 109.
[2] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 109-110.
[3] Lisânu'l-Arab, II, 615
[4] Aynı yer
[5] el-Hattâbî (319-388 h.): Adı, Muhammed b. Muhammed b.
İbrahim el-Büstî'dir. Künyesi Ebû Süleyman olup, Kâbil'lidir. Ömer ei-Faruk'un
anne-baba bir kardeşi, Zeyd b. e!-Hattab'm soyundan olduğu söylenir. Sünnet
imamlarından birisidir. Fıkıh ve hadis dalında ileri geçmiş, kendisini
göstermiştir. İlmî eserlerinden bazıları: 1) Mealimü's-Sünen fî Şerhi Ebî
Dâvûd, 2) Garîbü'l-Hadis, 3) Şerhu'i-Buhârî, 4) ei-Gunye
[6] Müslim Şerhi, I, 238
[7] Nevevî, Müslim Şerhi, aynı yer.
[8] İbnü'i-Esîr (542-606 h.}: Adı, eLMübârek b. Muhammed
b. Abdilkerim'dir. Künyesi Ebu's-Saadât Mecdüdin'dir. eş-Şeybânî el-Cezeri diye
nisbet edilir, İbnul-Esir diye meşhur dur. Cezîretu İbn Ömer'de doğup
yetişmiştir. Ünlü bir ilim adamı olup, parmakla gösterilecek bir bilgin idi.
İslâm âleminin belli başlı merkezleri arasında gidip geldi. Yakalandığı bir
hastalık sonucu birşey yazamaz ve hareket edemez oidu. Aşağıdaki eserlerini
kendini yatalak düşüren hastalığı sırasında öğrencilerine yazdırmıştır: 1)
en-Nihâye fî Garibil-Hadis, 2) Câmiu'!-Usûi fî Ehadisi'r-Rasûl, 3) el-İnsâf
fi'1-Cem'i Beyne'l-Keşfi ve'1-Keşşâf -bu bir tefsir kitabıdır-
[9] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 110-111.
[10] Kurtubî, VI1İ, 227
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 111.
[11] Tahâuî (239-321 h.): Adı, Ahmed b. Muhammed b. Selâme
el-Ezdî'dir. Künyesi Ebû Ca'fer'dir, Mısır'daki Tahâ kasabasmdandır. Bundan
dolayı ona nisbet edilmiştir. Önceleri dayısı îmam Şafii'nin arkadaşı
el-Müzenînin yanında fıkıh Öğrendi, sonra Hanefî fıkhını incelemek üzere
yanından ayrıldı. Sonunda Hanefî fıkhında İmam derecesine ulaştı. İlmî eserlerinden
bazıları: 1} Ahkâmu'l-Kur'ân, 2) Meâni'1-Âsâr, 3) Şerhu Müşkili'1-Âsâr, 4)
en-Nevâdiru'l-Fıkhiyye, 5) el-Akidetü't-Tahâviyye. Bu da ümmetin selef
akidesini açıklamış olduğu mümtaz bir kitabıdır. Büyük ilim adamı el-Elbânî bu
akideyi tahkik ettiği gibi, güzel bir surette de onu kısaltmıştır.
İncelenmesini Öğütlerim.
[12] el-Elbânî, Muhtasaru'l-Akideti't-Tahâuiyye, 24
[13] Buhârî, Fedâilü'l-Kur'ân'da, VI, 180
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 112-113
[14] Kurtubî, VIII, 227
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 113.
[15] Fethû'l-Bâri, I, 146
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 113.
[16] Nevevî, Müslim Şerhi, I, 239
[17] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 113-114.
[18] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 114-115.
[19] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 115.
[20] Fethu'l-Bârt, I, 240
[21] Buhârî, İman 42 (Çeviren).
[22] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 115.