10. HELAL KAZANÇ VE DUA'NIN KABULÜ
Yüce
Allah'ın Eksikliklerden Tenzihi:
Amellerin
Kabul Edilişinin Şartları:
Duanın
Kabulünün Sebepleri Ve Bazı Adâbı:
Ebû Hureyre (r.aj'den
dedi ki: Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki Yüce Allah temizdir,
ancak temiz olanı- kabul eder. Şüphesiz Allah, Peygamberlere emrettiği şeyin
aynısını mü'minlere de emretmiştir. Yüce Allah: "Ey peygamberler, hoş olan
şeylerden yiyin ve salih amel işleyin." (e\-Mü'mmûn, 23/si) diye
buyurmuştur. Yine Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler, size
rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yiyin..."(ei-Bakara,
2/172} Daha sonra Rasûlullah (S.A.S.) saçı sakalı birbirine karışmış, toza
bulanmış haliyle uzun yolculuk yapmış, yediği haram, içtiği haram ve haram ile
beslenmiş birisini hatırlatarak; bu kişi ellerini semâya uzatarak: Rabb'im,
Rabb'im diye dua etse, nasıl olur da onun duası kabul olunur (dedi).[1]
Bu hadisin çok büyük
bir önemi vardır. Dinin kaidelerinden birisidir. Yüce Allah'a yakınlaştırıcı
amellerin genelinde iyi ve temiz (salih) olmalarının önemini ve salih
amellerin kabul edilmesinde bunun şart olduğunu açıkça ifade etmektedir.
Bu hadis-i şerifte
aynı zamanda temiz ve helâl şeylerden yiyip içmeye, giyinmeye, pis, murdar,
haram olan şeylerden de uzak kalmaya bir teşvik vardır. Çünkü haramı kullanmak
kişinin, şanı yüce ve mübarek Allah'a kendisi vasıtasıyla yakınlaştığı
ibadetlerin en büyüklerinden olan duanın kabul edilmeyişine bir sebeptir. [2]
Şanı Yüce Allah zatını
bütün eksiklik ve kusurlardan tenzih etmiştir. O, eş ve çocuk edinmekten
münezzeh olduğunu belirterek şöyle buyurmaktadır: "Rahman (olan Allah)
evlât edindi, dediler. Andolsun ki, siz pek çirkin birşey söylediniz. Bundan
dolayı neredeyse gökler paramparça olacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp
dağılarak yıkılacak. Rahman (olan Allah)'a evlât isnad ettiler diye. Halbuki
Rahmân'a evlât edinmek yakışmaz. (Meryem, 19/88-92) Yine Yüce Allah, zatını
zulümden tenzih ederek şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz Allah, zerre
ağırlığı kadar dahi zulmetmez."(en-Nisd, mo) Uyumaktan münezzeh olduğunu
da ifade ederek şöyle buyurmaktadır: "O'nu ne bir uyuklama alır, ne de
uyku,"(ei-Bakara, 2/255)Ve buna benzer şanı Yüce Allah'ın celâl ve
azametine yakışmayan şeylerden kendisini tenzih ettiği başka pek çok âyette,
eksekliklerden münezzeh olduğunu buyurmaktadır.
Rasûlullah (s.a)'ın:
"Şüphesiz Yüce Allah temizdir." buyruğu Yüce Rabb'ini bütün eksiklik
ve kusurlardan tenzih ettiğini ifade etmektedir. Çünkü temizin anlamı, bütün
eksiklik ve kusurlardan münezzeh, takdis edilen ve temiz olan demektir. [3]
Rasûlullah
(S.A.S.)'in: "Temiz olandan başkasını kabul etmez." buyruğu ile
ilgili olarak, birtakım söz ve amellerin kabul edilmeyip reddedildiğine dair
-bundan başka- bir çok hadis-i şerif vârid olmuştur. Bu ise, bu amelde bulunan
kişinin ya bir yasağı işlemesi, yahut da bir şartı yerine getirmemesi, ya da
kendisi ile Rabb'ine yaklaşmak istediği amelin bir hükmünü ihlâl etmesinden
dolayı olur. O bakımdan, kabul etmemenin anlamını ilim ehlinin açıkladığı
şekilde kavramak, kaçınılmaz birşeydir.
Bazı hadislerde
"amelin kabul edilmeyişi", kişinin yerine getirmekten sorumlu olduğu
farz amelin sorumluluğunun kalkması ile birlikte, sevap ve mükâfatın
reddedilmesi anlamında kullanılır. Rasûlullah (S.A.S.)'in şu buyruğunda olduğu
gibi:
"Bu mescide
(gelirken) hoş koku sürünen hiçbir kadının namazı -geri dönüp cünubluktan
yıkanır gibi gusletmedikçe- kabul olunmaz.[4]
Kabul edilmeme, bazan
amelin sıhhatinin reddedilip bâtıl olması anlamına da kullanılır. Rasûlullah
(S.A.S.)'in şu buyruğunda olduğu gibi: "Sizden herhangi bir kimse
abdestini bozacak olursa, abdest almadıkça Allah onun namazını kabul etmez.[5]
Buna göre taharetsiz
namaz kişiyi sorumluluktan kurtarmadığı gibi, Allah da öyle bir namazı kabul
etmez.
Buna göre; Rasûlullah
(s.a)'ın: "Temiz olandan başkasını kabul etmez." buyruğundaki kabul
edilmeyişten kasıt, sevabın ve mükâfatın elde edilmesi, Allah'ın rızâsını
kazanmak, yapanın övüİmesi, melekler arasında ondan övgüyle söz edip onun bu
davranışını övmek gibi hususların hasıl olmayacağını ifadedir. Haram malın
sadaka verilmesi halinde, kabul edilmemesi açısından sadakanın kabulüne
gelince; böyle bir sadaka makbul değildir. Çünkü Rasûlullah (s.a) şöyle
buyurmuştur: "Allah abdestsiz bir namazı kabul etmez ve ganimetten çalman
maldan verilen sadakayı da kabul etmaz.[6]
İmam Şafii ise, haram
malın, sahibi bilininceye kadar koruma altına alınıp sadaka olarak
dağıtılamayacağı görüşündedir. [7]
Rasûlullah
(S.A.S.)'in: "Muhakkak Allah, Peygamberlere emrettiği şeyi müminlere de
emrederek şöyle buyurmuştur: "Ey Peygamberler, hoş olan şeylerden yiyin ve
salih amel işleyin."cei-Mü'mmûn, 2#5ijYine Yüce Allah: "Ey iman
edenler, size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yiyin.
"(ei-Bakara, 2/172)diye buyurmaktadır." buyruğunda; Allah'ın helâl
kıldığı şeylerden yemek ve kazancın hoş ve temiz olması gerektiği ifade
edilmekte ve Allah'ın haram kıldıklarından da uzaklaşmak emredilmektedir. Şam
Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "O size (boğazlanmadan) ölmüşü, kanı,
domuz etini, bir de AHalYtan başkasının adı anılarak kesilenleri haram
kıldı."(ei-Bakara, 2^ 73j Şanı Yüce Allah'ın haram çemberi dardır ve
azdır. Helâl ise geniştir ve çoktur.
O halde kulun
yemesinde, içmesinde, kazancında, helâl ve temiz olan 1 şeyleri araştırması gerekir. Çünkü haram, dua
ve ibadetin kabul edilmeyişine sebeptir. [8]
Şanı Yüce Allah bize
salih amelde bulunmayı emretmiştir: "Kim Rabb'ine kavuşmayı umuyor ise,
salih amel işleyiversin."fe;-Keh/, muo) Ancak, bu amellerin kabul
edilmesi için birtakım şartlar koşmuştur. Bunlardan birisi Rasûlullah
(S.A.S.)'in bu hadis-i şerifte dile getirdiği şekilde: "Temiz olandan başkasını
kabul etmez." diye vârid olmuştur. Buna göre temiz olmak, sadakada olsun,
diğer amellerde olsun, bütün amellerin kabul edilmesi için bir şarttır. Sadaka
hakkında Rasuiullah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "Her kim helâl bir
kazançtan bir hurma kadar bir şeyi sadaka olarak verecek olursa -ki Allah
helâl ve temizden başkasını zaten kabul etmez- şüphe yok ki Allah onu sağı ile
alıp kabul eder. Sonra onu sahibi için sizden herhangi birinizin tayını
büyütmesi gibi -bir dağ gibi oluncaya kadar- besleyip büyütür.[9]
Sadakanın dışındaki
amelleri ise Rasûlullah {S.A.S.J'in: "Temiz olandan başkasını kabul
etmez." buyruğu kapsamaktadır. İşte bu buyruk, herşeyi bilen mutlak
hükümdar Yüce Allah'a yakınlaştırıcı bütün söz ve amelleri kapsamaktadır. Buna
tanıklık eden delillerden birisi de Yüce Allah'ın şu buyruğudur: "Güzel
söz, yalnız O'na yükselir. Onu da salih amel yükseltir."(Fam-, 35/jojGüzel
söz ise zikir, tilâvet ve duadır.
Güzel, temiz amel ve
sözlerden kasıt ise riyakârlıktan, amelini beğenip gurura kapılmaktan, çeşitli
olumsuz maksat ve garezlerden uzak olmaları, Yüce Allah'ın bize emrettiği
şekilde edâ edilmeleridir. [10]
1- Duanın
kabul edilmesi için uzun yolculuk. Bu da Rasûlullah (s.a)'ın: "Sonra da
uzun yolculuk yapan adamı sözkonusu ederek..." şeklindeki işaretinden
anlaşılmaktadır. İşte bu ifade ile yolculuğun, duanın kabul edilişi için sebep
olduğuna işaret vardır. Buna bir başka hadis de tanıklık etmektedir. Ebû
Hureyre (r.a)'den Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: "Üç dua vardır ki, hiç
şüphesiz kabul olunurlar: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın oğluna
bedduası.[11]
Bunun sebebi ise
-doğrusunu en iyi bilen Yüce Allah'dır ya- çoğunlukla yolculuğun, yabancılığın
uzaması sebebiyle kişinin ruhen inkisarına, zorluklara katlanmasına sebep
teşkil etmesidir. Bu ise duanın kabul edilişinin en büyük sebepleri
arasındadır.
2- Saçın
sakalın birbirine karışarak toza bulanarak kılık kıyafetin olumsuz bir görünüş
arzetmesi.[12] Bu da Rasulullah
(S.A.S.)'in: "Saçı sakalı birbirine karışmış toza bulanmış"
ifadesinden anlaşılmaktadır. Rasulullah (s.a)'ın şu buyruğu da buna tanıklık
etmektedir: "Saçı sakalı birbirine karışmış, kapılardan kovulan nice kişi
vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa, Allah onun yeminini gerçekleştirir.[13]
Rasulullah (S.A.S.)'in
şu buyruğu da buna delildir: "İki eski püskü elbiseli, kendisine aldırış
edilmeyen nice kimse vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa, Allah onun
yeminini gerçekleştirir.[14]
Nitekim Rasulullah (S.A.S.)'in istiska (yağmur duası) namazı için pek iyi
olmayan bir dış görünüşü ile alçakgönüllü bir şekilde ve yalvarıp yakaran bir
halle çıkışı da buna tanıklık etmektedir.
Mutarrif b.
Abdullah'ın kardeşinin oğlu hapsedilmişti. O da eski püskü elbiselerini
giyindi, eline bir baston aldı. Kendisine: Bu da ne oluyor? denilince, şöyle
dedi: Rabb'ime alçakgönüllülüğümü, boyun eğdiğimi arzediyo-rum. Olur ki, kardeşimin
oğlu hakkındaki şefaatimi kabul eder[15]
3- Elleri
semâya uzatmak. Bu da Rasulullah (S.A.S,)'in: "Ellerini semâya doğru
uzatarak: Ya Rabb'i ya Rabb'i, der." buyruğundan anlaşıldığı gibi, şu
buyruk da buna işaret etmektedir: "Şüphesiz Allah pek çok utanır ve
Kerîm'dir. Adam ellerini (dua için) kaldıracak olursa onları bomboş ve zarar
etmiş olarak geri döndürmekten utanır.[16]
Nitekim Rasulullah {S.A.S.)'den istiskâ (yağmur duası) esnasında, Bedir günü
duası sırasında ellerini kaldırdığı sabit olmuştur. El kaldırmanın birkaç
şekli vardır ki, bazılarını şöylece sıralayabiliriz:
Yalnızca şehadet
parmağı ile işaret etmek. Rasuluilah (S.A.S.) bunu minberi üzerinde
uygulamıştır.
Elleri kaldırıp arka
taraflarını kıbleye doğru çevirmek. İstiskâ esnasında bu şekilde ellerini
kaldırdığı rivayet edilmiştir.
Elleri kaldırıp arka
taraflarını semaya doğru çevirmek. Bu da Enes b. Malik'in, Peygamber (s.a)'den
rivayet ettiğine göre, Peygamber, istiskâda bulundu ve ellerinin arka tarafını
semâya çevirdi, şeklindeki rivayetinden ötürüdür,
4- Duada
ısrarlı olmak, dilekte tam kararlılık göstermek. Bu da Yüce Allah'ın
Rubûbiyetini tekrar tekrar zikretmekle olur. Bunu da Rasulullah (S.A.S.)'in:
"Ya Rabb'i Ya Rabb'i" şeklindeki ifâdesinden anlamaktayız. Yine
bunda istenen şeyin elde edilmesi için ısrarlı olmaya da işaret vardır. Nitekim
İbn Mesûd (r.a)'un şu sözü de buna tanıklık etmektedir: "Dua etti mi üç
defa duasını tekrarlar, dilekte bulundu mu, dileğini de üç defa tekrarlardı.
Sonra da şöyle buyurdu: Allah'ım, Kureyş'i sana havale ediyorum, Allah'ım
Kureyş'i sana havale ediyorum, Allah'ım, Kureyş'i sana havale ediyorum.[17]
5-
Yiyeceğin, içeceğin ve giyeceğin helâl ve temiz olması duanın kabul edilişine
sebeptir. Bu da Rasulullah (s.a)'ın: "Yediği haram, içtiği haram ve haram
ile gıdalanmış. Bunun duası nasıl olur da kabul olunur?" buyruğundan
anlaşılmaktadır. Burada soru teaccüb ve böyle bir ihtimali uzak gördüğünü
ifade etmek içindir. Sa'd (R.A.)da Rasulullah (s.a)'tan duasının kabul edilen
bir kişi olmasını isteyince, Rasulullah (S.A.S.) kendisine: "Yiyeceğinin
temiz olmasına (helâl olmasına) dikkat et, duası kabul olunan bir kişi
olursun." demiştir.
İşte bunlar, dua ile
ilgili birtakım şart ve âdâbdır. Hadis-i şerif bu hususları ifade etmektedir.
Hadisin ele almadığı başka bir takım şart ve meseleler de vardır. Bu hususta
daha geniş bilgi edinmek isteyenlere eş-Şeyh Abdullah el-Hudarînin -Allah ona
iyilikle mükâfatlandırsın- dua risalesine başvurmasını salık veririm.
Gerçekten bu, müellifin övülmeye değer çabalarla ortaya koyduğu değerli bir
risaledir. [18]
[1] Müslim, Zekât 65
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları:135-136.
[2] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 136.
[3] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 136-137.
[4] el-Elbânî, Sahihu'i-Câmi', 2762
[5] Müellif "Müslim rivayet etmiştir" demekle
birlikte, Müslim'de bulamadık. Hadisi Buharı, Hiyel 2; Tirmizî, Tahare 56;
Müsned, II, 318'de rivayet etmişlerdir. (Çeviren)
[6] Müellif: "Müslim rivayet etmiştir" demekle
birlikte, Müslim'de bulamadık. Bu şekilde Nesâî Zekât 48'de; ilk bölümü:
Müsİim, Tahâre 1; Nesâî, Tahâre 103 vs.'de; ikinci bölümü de': Ebû Dâuûd,
Tahâre 31; Müsned, II, 20, 57'de yer almaktadır.
[7] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 137-138.
[8] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 138.
[9] Buharı, Müsİim ve başkaları rivayet etmiştir. {Buharı,
Zekât 8, Tevhîd 23; Müsİim, Zekât 63-64; Tirmizî Zekât 28; Nesâî, Zekât 48;
İbn Mâce, Zekât 28.., -Çeviren-)
[10] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 138-139.
[11] Sahih bir hadis olup Tirmizî ve Ebû Dâuûd rivayet
etmiştir. (Tirmizî, Deavât 48, 128, Birr 7; Ebû Dâvûd, Vitr 29. -Çeviren-)
[12] Bu açıklamalar İbn Receb -Allah'ın rahmeti üzerin
olsun-e aittir.
[13] el-Elbânî, Sahlhu'l-Câmi', 3478
[14] el-Elbânî, a.g.e., 3481 (Tirmizî, Menâkıb 55; İbn
Mâce, Zühd 4. -Çeviren)
[15] İbn Receb, Câmiu'l-Ulûmi ve'!-Hikem, 98
[16] Ahmed, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmiştir.
(Tirmizî, Deavât 104; İbn Mâce, Duâ 13-, Müsned, V, 438. -Çeviren-)
[17] Müslim, Cihâd, 107.
[18] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 139-141.