14. MÜSLÜMANIN CANI KORUMA ALTINDADIR.. 1

Bu Hadisin Önemi: 1

Müslüman Kanının Hurmiyeti: 1

Muhsan Olduktan Sonra Zina Etmek: 2

Kasten Öldürmek: 3

İrtidât: 4

Hadis-İ Şerifte Sözü Geçen Üç Husus Dışında Öldürme Cezası: 4

Bu Hadis Diğer Nasları Neshedici Midir?. 5

Hadis-i Şeriften Çıkartılan Bazı Hükümler: 6

 

 

 

 

14. MÜSLÜMANIN CANI KORUMA ALTINDADIR

 

Ebu Mes'ûd {r.a)'dan dedi ki: Rasûîuîlah (s.a) buyurdu ki: "Allah'tan baş­ka ilâh olmadığına, benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şahidlik eden müslü-man bir kimsenin kanı ancak şu üç husustan birisi dolayısıyla helâl olur: Zi­na eden evli, cana karşılık can ve dinini terkedip cemaatten ayrılan.[1]

 

Bu Hadisin Önemi:

 

ibn Hacer el-Heysemî, bu hadisin önemi ile ilgili olarak şunları söyle­mektedir: Bu hadis, önemi çok büyük kaidelerdendir. Çünkü en önemli hu­suslardan birisi olan kanlarla (kişinin hayat hakkı ile) ve bunlardan neyin helâl olup neyin olmadığı İle ilgilidir. Hayat hakkında âslolan ise, koruma altında olmaktır, aklen de bu böyledir. Çünkü en güzel surette yaratılmış bulunan insan, suretinin kalıcılığını sevmek, insan aklının mayasında bulunmaktadır.[2]

 

Müslüman Kanının Hurmiyeti:

 

Hadis-i şerif, İslâm'ın haklarını yerine getiren müslümanın kanının koru­ma altında olduğuna delâlet etmektedir.[3] Yüce Allah'ın Kitab'tnda da Ra-sulullah (S.A.S.)'in Sünnet'inde de bu hususta birçok nass vârid olmuştur. Bunların bazılarını kaydedelim:

1- Şanı Yüce Allah, haksız yere müslümanı öldüren bir kimseye can ya­kıcı bir azab olduğunu, dünya ve âhirette amelinin boşa çıkacağını ve Kıya­met gününde kimsenin kendisine yardımcı olmayacağını bildirmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın âyetlerini inkâr edenleri, Peygamberle­ri öldürenleri, insanlar arasında adaletle hükmedenleri katledenleri, can ya­kıcı bir azabla müjdele! Onlar öyle kimselerdir ki, amelleri dünyada da, âhirette de boşa çıkmıştır, onların hiçbir yardımcıları da yoktur."(An imrân,3/21-22)

2- Şanı Yüce Allah, haksız yere müslümanı kasten öldüren kimseye la­net etmiş, ona gazab etmiş ve ona çok büyük bir azab hazırlamıştır: "Kim bir mü'mini kasten öldürürse cezası orada ebediyyen kalmak üzere Cehen-nem'dir. Allah ona gazab etmiş, lanet etmiş ve ona pek büyük bir azab hazırlamıştır.'Ven-Nisa, 4/93)

3- Yüce Rasûlümüz de haksız yere Öldürmenin insanı helak edici yedi büyük günahtan olduğunu beyan ederek şöyle buyurmaktadır: "Helak edici yedi büyük günahtan uzak durunuz!" Ey Allah'ın Rasûlü, bunlar hangileri­dir? diye sordular, şöyle buyurdu: "Allah'a şirk koşmak, büyücülük, hak ile olması hali müstesna Allah'ın haram kıldığı canı öldürmek[4] diyerek, geri kalan diğer günahları da zikretti. Yine Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurmak­tadır: "Şüphesiz ki dünyanın zeval bulması (sonunun gelmesi) Allah için müslüman bir kişinin öldürülmesinden daha hafiftir.[5] Müslümanın kanı (hayatı) koruma altındadır ve bu koruma ondan ayrt değildir. Bu koruma hakkı, an-cak onu kaldıran bir işi işlediği vakit kalkar. [6]

 

Muhsan Olduktan Sonra Zina Etmek:

 

Müslüman ilim adamları, evlenmiş kadın ve erkeğin zina etmeleri halin­de hadlerinin (cezalarının) Ölünceye kadar recmedilmek olduğunu kabul et­mişlerdir. Rasulullah (S.A.S.) de Mâiz'i ve Gamidiye diye bilinen bir kadını recmetmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'den olup, nesh olduğu bildirilen buyruktaki lafzı da şöyledir: "Evli erkek ve kadın (şeyh ve şeyha) zina ettiklerinde elbet­te ki Allah'tan ibretli bir ceza olmak üzere ikisini de recmediniz. Allah Aziz'dir, Hakim'dir.[7]

Kur'ân-ı Kerim'in tercümanı İbn Abbas, recm cezasını şanı Yüce Al­lah'ın: "Ey Kitab ehli, size kitaptan gizlediğiniz şeylerin çoğunu açıklayıp bir çoğunu da bırakıveren Peygamberimiz gelmiş bulunuyor. "fei-Maide, sns) buy­ruğundan çıkartmıştır. İbn Abbâs der ki: Kim recmi inkâr ederse, Kur'ân-ı Kerîm'i de ummadığı bir yerden inkâr etmiş olur. Daha sonra bu âyet-i ke­rimeyi okudu ve arkasından şunları söyledi: "Recm cezası da onların sakla­dıkları şeyler arasında idi.[8]

Önceleri Yüce Allah'ın zina eden kadınlar hakkındaki hükmü, Allah on­ların canlarını alıncaya, yahut da onlar için bir yol gösterinceye kadar hap­sedilmeleri şeklinde idi. Daha sonra onlara bir çıkış yolu gösterildi. Âdemoğlunun efendisinin -Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun- şöyle dediği sabit olmuştur: "Benden alıp öğreniniz, benden alıp öğreniniz. İşte Allah onlara bir çıkış yolu göstermiştir. Evlenmemiş olan evlenmemiş olan­la (zina edecek olursa) yüz celde ve bir yıl sürgün, evli evli olanla (zina edecek olursa) yüz celde ve recm (ile cezalandırılır).[9]

Bu hadisin zahirinin ifade ettiği hükmü seleften bir topluluk kabul et­miştir. Ahmed, İshâk, el-Hasen ve başkaları bunlar arasındadır. Bunlar evli kimselerin zina etmeleri halinde ayrıca yüz celde ile cezalandırılmasını da gerekli görmüşlerdir. Onun kabul ettikleri bu görüşün lehine delil uygula­malardan birisi de mü'minlerin emirinin Hemdanlı Şerâhe'ye celde vurduk­tan sonra, recmetmiş olması ve bundan sonra da: Ben onu Aüah'ın Kitabı gereğince celde ile cezalandırdım, Rasûlullah (s.a)'ın Sünnet'inde vârid olan (hüküm) gereğince de recmettim, demesidir. [10]

 

Kasten Öldürmek:[11]

 

Rasûlullah (S.A.S.)'in: "... cana can" buyruğu ile ilgili olarak müslüman ilim adamları icmâ1 ile şunu kabul etmişlerdir:.Bir kimse kasti olarak müslü­man birisini öldürecek olursa öldürülmeyi hak eder. Buna Şanı Yüce Al­lah'ın Kitab-ı Kerim'indeki şu buyruk da delâlet etmektedir: "Biz onlara on­da (Tevrat'ta) şunu yazdık: Cana karşılık can.,,"(ei-Mâide, 5/45) Yine Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Ey özlü akıl sahipleri, kısasta sizin için bir hayat vardır. "(ei-Bakam, 2/179) Kasten başkasını öldüren kimse öldürü­lür. Katil ya da maktulün erkek veya dişi olması durumu değiştirmez. Buna Kitab-ı Kerîm'deki nasların genel ifadesi ile sıinnet-i seniyede Rasûlullah (S.A.S.)'den vârid olmuş buyruklar delil teşkil etmektedir. Rasûlullah (S.A.S.): "Şüphesiz kadına karşılık erkek öldürülür.[12] diye buyurmuştur. Yine Rasûlullah (S.A.S.)'in bir cariyeyi öldürmüş yahudi birisini öldürdüğü de sahih olarak sabit olmuştur.[13] Eğer öldürülenin velileri affedecek olur­larsa kısas düşer. Aşağıdaki hususlarda ise, istisna olarak kısas uygulanmaz:

1- Baba oğlunu öldürecek olursa oğluna karşılık baba öldürülmez. Cumhurun benimsediği görüş budur. Bu husutaki delilleri ise Rasûlullah  (S.A.S.)'in: "Oğul karşılığında baba öldürülmez.[14] mealindeki hadisidir. İbn Abdulberr[15] der ki: "Bu, Hicaz ve Irak ilim ehli nezdinde meşhur ve yine onlar arasında çok yaygın bir hadistir. Medine halkının uygulaması da böyledir, Ömer (R.A.)'den (bu uygulama) rivayet edilmiştir.[16]

2- Müslüman bir kimse kâfir birisini öldürecek olur ise, müslüman kişi öldürülmez. Eğer öldürülen kâfir, harbi ise, müslümanın öldürülmeyeceği hususunda görüş ayrılığı yoktur. Şayet kâfir zimmî yahut muâhid (andlaş-malı) bir kavme mensub ise bu hususta görüş ayrılığı vardır. Cumhurun gö­rüşüne göre müslüman bunlara karşılık öldürülmez. Bu husustaki delilleri de Rasûlullah (S.A.S.)'in: "Bir kâfire karşılık müslüman bir kimse öldürül­mez.[17] şeklindeki buyruğudur. Tercihe değer olan görüş de budur, doğ­rusunu en iyi bilen Yüce Allah'tır.

3- Hür bir kimse bir köle öldürecek olursa, ona karşılık öldürülmez. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Hür'e karşılık hür...'Vakara, 2/178) es-Seyyid Sabık der ki: Bu tabir hasr ifade etmektedir. Buna göre buyruğun manası şöyle olur: Hür ancak hür karşılığında öldürülür. Hür köle karşılı­ğında öldürülmeyeceğine göre, o taktirde kölenin kıymetini ödemesi icabe-der, neye ulaşırsa ulaşsın; isterse hür bir kimsenin diyetini aşsın. Başkasına ait köleyi öldürmesi halinde hüküm budur.[18]

Hür bir kimse kendi kölesini öldürecek olursa, cezası Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dedesinden yoluyla rivayet edilen hadiste belirtildiği gibidir: Adamın birisi kastî olarak ölüme terkettiği kölesini öldürdü. Pey­gamber (s.a) de ona yüz celde vurdu, bir sene sürgüne gönderdi ve müslü-manlar arasından (genelin hak ettiği) payını sildi. O köleye karşılık efendisi­ne kısas uygulamamakla birlikte bir köle âzâd etmesini de emretti.[19]

Aralarında Mâlik, Ahmed ve Şafii'nin de bulunduğu cumhur bu görüşte­dir. [20]

 

İrtidât:

 

Rasûlullah (s.a)'ın: "Dinini terkedip İslâm cemaatinden ayrılan..." buyru­ğuna gelince;

İlim ehli İslâm'dan irtidad edip dönen ve tevbe etmesi istendikten sonra küfrü üzere ısrar eden kişinin öldürüleceğini icmâ' ile kabul etmişlerdir. Bu hususta delil az önce geçen hadis-i şeriftir. Buharı ile Sünen sahiplerinin kaydettikleri bir başka rivayet de şöyledir: "Dinini değiştireni öldürü­nüz.[21] Ebû Bekr (R.A.)'in mürtedler ile savaşması da bunun bir başka de­lilidir. Mürted kadının öldürülüp öldürülmemesi hususunda farklı görüşler vardır. İlim adamlarının çoğunluğu konu ile ilgili delillerin umum ifade et­mesi dolayısıyla öldürüleceği şeklindedir.

Bilindiği gibi, istisna sözkonusu olmaksızın bütün hadlerde kadın da er­kek gibidir. Aynı şekilde irtidâd haddi de kadına uygulanır ve bu hususta bir fark söz konusu değildir. Peygamber (s.a), Muâz'i Yemen'e gönderdiği sıra­da O'na şöyle demişti: "Herhangi bir kimse İslâm'dan dönecek olursa onu (tekrar İslâm'a girmek üzere) davet et. Eğer (İslâm'a) dönerse (mesele yok); aksi taktirde onun boynunu vur, herhangi bir kadın İslâm'dan irtidâd ede­cek olursa, onu da davet et, eğer (İslâm'a) dönerse (mesele yok), aksi taktir­de onun da boynunu vur![22]

 

Hadis-İ Şerifte Sözü Geçen Üç Husus Dışında Öldürme Cezası:

 

Müslüman, hadis-i şerifte sözü £eçen üç husus dışındaki bir sebep dola-yısıyla da öldürülebilir. Bu hususlar da zımnen bu üç hususun kapsamına da girebilir. Diğer hususları şöylece sıralayabiliriz:

1- Lût kavminin amelini işlemekten dolayı müslüman bir kimse öldürü­lür. Muhsan olsun ya da olmasın farketmez. Ebû Bekir, Abdullah, b. Zü-beyr, İbn Abbâs, Câbir, ez-Zührî, Mâlik, İshâk b. Raheveyh, Ahmed ve Şafiî bu görüşü benimsemişlerdir. Bu husustaki deliller ise İbn Abbâs (r. a.)dan gelen şu rivayettir: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: "Her kimi Lût kavmi­nin amelini işlerken bulursanız, faili de mef'ûlü de Öldürünüz. [23]

2- Müslümanların birliğini bozmak isteyen kimselerin öldürülmesi: Bu da Rasûlullah (S.A.S.)'in şu buyruğunun bir gereğidir: "Bir tek kişi etrafında toplanmış bulunduğunuz halde size birliğinizi bozmak isteyerek, cemaatinizi dağıtmak isteyerek gelen kimseyi öldürünüz.[24] Yine Rasûlullah (S.A.S.)-'in: "İki halifeye bey'at edildiği vakit ikisinden (kendisine sonradan bey'at edilen) diğerini öldürünüz.[25] buyruğu da bunu gerektirmektedir.

3- Yeryüzünde fesat çıkartmak ve yol kesmek. Yüce Allah şöyle bu­yurmaktadır: "Allah'a ve Rasûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası ancak öldürülmeleri yahut asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi ya da yerlerinden sürülmeleri­dir. Bu, onlara dünyada bir rüsvaylıktır. Âhirette ise onlara pek büyük bir azab vardır."fei-Mdide, 5/33)

Bü âyet-i kerimenin açıklanmasıyla ilgili olarak ilim adamlarının çok uzun açıklamaları vardır. Şu kadar var ki, yol kesiciler adam öldürmüşlerse, hepsinin de öldürülmeleri kesinlik kazanır.

4- Namazı terkeden kişi. Buna dair açıklamalar sekizinci hadisi açıklar­ken geçmiş bulunmaktadır.

5- Haksız yere herhangi bir kimsenin malını almak isteyen, yahut na-mu-suna el uzatmak isteyen kimse.

6- Sihirbaz da öldürülür. Ahmed, Mâlik, Ebû Hanîfe ve Ömer b. Abdü-laziz de bu görüştedirler. Bunlar sihirbazın sihir yapması sebebiyle kâfir ol­duğunu ve mürted hükmünde olacağını da kabul ederler. O bakımdan sihir­bazın öldürülmesi de, mürtedin öldürülmesini ifade eden buyruğun kapsa­mına girer. Nitekim Ömer, Osman, İbn Ömer, Hafsa, Cündeb b. Abdullah, Cündeb b. Ka'b ve Kays b. Sa'd'dan da böylece rivayet edilmiştir. Şafiî'nin görüşüne göre de eğer sihirbaz yaptığı sihir ile küfre düşecek olursa, öldü­rülür. Nitekim Mâlik'in Muvatta'ında kaydettiği bir rivayet de buna delil teş­kil etmektedir.

Muhammed b. Abdurrahmân b. Sa'd b. Zürâre'den, O'na Peygamber (s.a)'iri hanımı Hafsa (R.A.)'nın kendisine büyü yapan bir cariyesini öldürdü­ğüne dair rivayet ulaşmıştır. Hafsa (R.A.) ise, bu cariyeyi ölümünden sonra hürriyetine kavuşturacağını da ifade etmişti (müdebbere). Ancak (kendisine sihir yapınca) emir vererek bu cariyesi öldürüldü.

Mâlik der ki: Sihirbaz, kendisi sihir yaptığı halde başkasının kendisine aynı şeyi yapamadığı kimsedir. Sihirbaz, şanı yüce ve mübarek Allah'ın Kitâb-ı Kerim'inde dediği gibidir: "Andolsun ki onlar (sihri) satın alan kimse­nin âhirette bir nasibi olmadığını muhakkak biliyorlardı."(ei-Bakara, 2/102) İşte ben böyle bir sihirbazın bizzat kendisi bu işi yapacak olursa öldürüleceği görüşündeyim.[26]

 

Bu Hadis Diğer Nasları Neshedici Midir?

 

Bazı ilim sahibi kimseler, açıklamakta olduğumuz İbn Mes'ud'un rivayet ettiği bu hadis-i şerifin birtakım müslümanlarm kanlarının heder edilebilece­ğini ihtiva eden diğer hadisleri neshettiği görüşündedirler. Bu görüşe sahip olanlara iki şekilde cevap verilebilir:

1- Evvelâ, İbn Mes'ud'un bu hadisinin kastedilen diğer naslardan daha sonra vârid olduğuna dair kesin ve kuvvetli bir delil yoktur.

2- Özel hüküm ifade eden nas (hâs), umum ifade eden nas ile neshol-maz. İsterse umum ifade eden nas ondan sonra vârid olmuş olsun. İlim eh­linin çoğunluğunun kabul ettiği görüş budur. İbn Receb der ki: "Çünkü hâssın kendi manasına delâleti nas iledir. Umum iîade eden buyruğun ona delâleti ise çoğunluğa göre zahir iledir. O bakımdan zahir olan, nassın hük­münü iptal etmez.[27]

 

Hadis-i Şeriften Çıkartılan Bazı Hükümler:

 

1- Hadis-i şerif ırzın (şeref ve haysiyetin) korunması ve temizliğinin mu­hafaza edilmesi gerektiğine delâlet etmektedir.

2- Aynı şekilde hadis-i şerif müslüman cemaatle birlikte olmaya, onlar­dan ayrılmamaya da teşvikte bulunmaktadır.

3- Allah, canilerin cinayet işlemelerini önlemek, toplumu korumak ve suçlara karşı himaye etmek kastı ile hadleri teşri buyurmuştur.

4- Hadis-i şerif aynı zamanda Allah'ın haram kıldığı canı öldürmekten de sakındırmaktadır. [28]

 

 



[1] Buhâri ve Müslim rivayet etmiştir. {Buhöri, Diyât 6; Müslim, Kasâme 25; Ebu Dâvud, Hudud 1; Tirmizl, Hudud 15 vs. "Ebu Mes'ud" değil, "Abdullah b. Mes'ud'dan" -çeviren),

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 159.

[2] Fethu'l-Mübin li Şerhi'hErbain, 150

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 160

[3] Kanlan koruma altına alan hususlara dair açıklamalar 8'nci hadis şerhedilirken geçmiş bulunmaktadır.

[4] Bufıâri, III, 159; Müslim, 1, 177

[5] Tirmizi, V, 82. el-Elbani Hadisin sahih olduğunu belirtmiştir bk. Sahihu'İ-Cami, 453.

[6] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 160-161.

[7] Cûmiu'l-Ulumi ve'i-Hikem, 115

[8] Hâkim, IV, 359

[9] el-Elbâni, Sahihu'!-Câmi, 3210

[10] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 161-162.

[11] Kasten öldürme katilin baliğ öldürülenin de kanı koruma altında bulunan bir insan ol­ması, öldürme aracının da çoğunlukla öldürmede kullanılan bir araç olması halinde sözkonusu olur. Bu şekilde öldürmenin sonuçlan günah kazanmak, maktul katile miras bırakabilen yahut ona vasiyette bulunmuş bir kimse ise miras ve vasiyetten mahrum olmak, ona kısas uygulanmayacak yahut diyet vermeyecek ya da af edilmeyecek olursa keffârette bulunması gerekir.

[12] Hadis mürseldir. Bk. İntâü'l-Galll, 2212

[13] Hadis sahihtir. Bk. el-Elbâni, İruâüi-Gâlil, 2213

[14] el-Elbâni, Sahihü'l-Cami, 7626

[15] İbn Abdi'i-Berr, (368-463 H.) Adı, Yusuf b. Abdullah b. Muhammed b. Abdilberr en-Nemiri Ebu Ömer'dir. Kurtuba'da dünyaya gelmiştir. Endülüs âlimlerinin hafızı ve hocası­dır. Hadis, fıkıh, tarih ve edebiyatta sivrilmiştir. Uzun ilmi yolculukları vardır. İlmi eserlerin­den bazıları: el~İstizkar fi Şerhi Mezahibi Ülemai'l-Emsar, 2) el-Kâfi fi'1-Fıkh, 3) et-Temhid Li­me fi'l-Muvattai Mine'l-Meâni ve'1-Esanid.

[16] Fı/chu's-Sünne, II, 526

[17] -Buhdri, VIII, 47

[18] Fı/chu's-Sünne, II, 526

[19] Dârakutni rivayet etmiştir.

[20] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 162-163.

[21] Buharı, Cihâd 149; İ'tisâm 28, İstitâbe 2; Ebu Davud, Hudud 1; Tirmiz], Hudud 25 vs. (Çeviren)

[22] Hafız İbn Hacer hadisin hasen olduğunu ifade etmiştir. Fıkhu's-Sünne, II, 456

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 164

[23] Hadisi Ebu Dâvud, Tirmizi, İbn Mâce ve başkaları rivayet etmiş olup el-E!bâni; sahih olduğunu belirtmiştir. Sahihu'S-Câmi, 6564

[24] Müslim rivayet etmiştir. el-Elbâni, Sahihu'hCami, 5820

[25] Hadisi Ahmed ve Müslim rivayet etmiştir. el-Elbâni, Sahihu'l-Câmi, 414

[26] Muvotta', II, 871

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 164-166.

[27] Camiu'İ-U!umi ve'l-Hikem, 122. (Umum ifade eden lafız olan âmmın tarifi için meselâ bk. Abdulvehhab el-Hallâf, İ/mu Usu/i-Fifch, İstanbul, 1984, 7. baskıdan tıpkı ba­sım s. 214 vd. Has için: Aynı eser s. 226 vd. Zahirin tanımı için bk. Abdülkerim Zeydan, el-Veciz /i Usu/i'l-Fıkh, istanbul 1979 - 5 nci baskıdan tıpkı basım- s. 284-285; Nassm ta­nımı için bk. aynı eser, s. 286 vd. -çeviren-)

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 166.

[28] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 166-167.