18. TAKVA VE GÜZEL AHLÂK.. 1

Bu Hadisin Önemi: 1

Büyük Bir Vasiyet: 1

Takua'nın Tanımı: 2

Takvanın İzafe Edilişi Ve Anlamı: 2

Takvanın Faziletleri: 3

Gizlide Ve Açıkta Allah'tan Korkmak (Takva) 3

Günahları Silen Şey: 4

Günahı Silen İyilikten Maksat 4

Salih Amel Neyi Siler?: 5

Küçük Günahlardan Tevbe Etmek: 6

Güzel Ahlâk Takvadan İleri Gelir: 6

Selef-i Salih'in Güzel Ahlâkı Açıklaması: 7

Kulun Ahlâkı Nasıl Güzelleşir?. 7

 

 

 

18. TAKVA VE GÜZEL AHLÂK

 

Ebu Zerr Cundub b. Cünâde ile EbuAbdurrahman Muâz b. Cebel (r. anhümâ)'den, Rasuîullah (s.a)'dan, buyurdu ki: "Nerede olursan ol, Allah'tan kork ve kötülüğün arkasından hemen iyiliği yetiştir ki, onu süsin. İnsanlarla da güzel bir ahlâk ile geçinmeye bak.[1]

 

Bu Hadisin Önemi:

 

Bu hadisin Önemi aşağıdaki hususlara davetinden kaynaklanmaktadır:

1- Allah'tan kormak, dinin gayesi her türlü hayır ve faziletin de esasıdır. Aynı şekilde Yüce Allah'ın öncekilere de, sonrakilere de eskiden beri yaptı­ğı tavsiyesidir.

2- Güzel ahlâk, Hanif dinin amaçlarından bir tanedir. Güzel ahlâk, üm-" metin birbiriyle kaynaşmasına, sevginin yayılmasına sebeptir. Nitekim Yüce Allah'a yakınlaşmaya, Kıyamet gününde de derecelerin yükselmesine sebeptir. [2]

 

Büyük Bir Vasiyet:

 

Takvanın tavsiye edilmesi büyük bir vasiyettir. Allah'ın öncekilere de, sonrakilere de vasiyeti budur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Andolsun-sizden önce kitap verilenlere de sizlere de Allah'tan korkunuz diye tavsiye

ettik."(en-Nisâ, 4/131)

Rasulullah (s.a) da hutbesine, insanlara Allah'tan korkmayı (takvayı) ha- -tırlatarak başlardı. Bir ihtiyacını arzetmek için okuduğu hutbelerinde aşağı­daki âyet-i kerimeleri okurdu:

"Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve an­cak müslümanlar olarak ölün.'VAı-i imrân, mo2)\ "Ey insanlar! Sizi tek bir can­dan yaratan, ondan da eşini vareden, her ikisinden ise bir çok erkekler ve kadınlar türeten Rabb'inizden korkun. Yine kendisinin adıyla birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağını kesmekten de sakı­nın. Şüphesiz Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir.'WNisâ, <yi)\ "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, lehinize olarak amelleri­nizi ıslah etsin ve günahlarınızı da bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur.'Vei-Afeab, 33/70-71) [3]

 

Takua'nın Tanımı:

 

Takva, sözlükte, seni korkup çekindiğin şeye karşı koruyacak bir engel edinmek demektir.[4] Allah'tan korkmayı (takva), İbn Receb şöyle tarif etmektedir: Kulun kendisi ile kendisinden korktuğu Rabb'inin gazab, öfke ve cezasından kendisini koruyacak bir koruyucu meydana getirmesidir. Bu da O'na itaat olan işleri yapması, O'na masiyet teşkil eden hususlardan uzak kalması ile mümkün olur.[5]

Selefin takvanın açıklaması ile ilgili pek çok sözleri vardır, bunların birisi şöyledir: "Allah'a itaat edilip isyan olunmaması, anılıp unutulmaması, şük­redilip O'na karşı nankörlük (küfran) edilmemesidir."

Farzları yapmak, haramlardan kaçınmak da Allah'ın takvasının kapsa­mına girer. İşte bu, kul için mutlaka gerçekleştirilmesi gerekli farz olan takvadır. Aynı şekilde, müstehap işleri yapmak, mekruh olanları terketmek de takvanın kapsamına girmektedir. Bu da takvayı kemal derecesinde ger­çekleştirmeye götürür. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Elif, Lâm, Mim. İşte bu Kitab. Onda hiçbir şüphe yoktur, takva sahipleri için doğru yolun ta kendisidir. Onlar gayba iman ederler, namazı dosdoğru kı­larlar. Kendilerine rızık olarak verdiğimizden de infâk ederler. Hem onlar sana indirilene de, senden öne indirilenlere de iman ederler, âhirete de ke­sin olarak inanırlar.\i-Bakara, 2/1-4) [6]

 

Takvanın İzafe Edilişi Ve Anlamı:

 

Yüce Allah'ın şu buyruğunda görüldüğü gibi takva yüce Allah'a izafe edilir: "Huzurunda haşrolunacağınız Allah'tan korkun."(ei-Maide, 5/96); "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve her bir kişi yarına neler hazırladığına bir bak­sın. Allah'tan da korkun. Çünkü muhakkak Allah, yaptıklarınızdan haber­dardır. "(ei-Haşr, 59/18) Bu izafetin ışığında takvanın anlamı şöyle olur: Allah'ın gazabından, öfkesinden korkun. İşte kendisinden sakınılıp korkulması gere­ken en büyük şey budur. Zira bunun sebebiyle dünyada da âhirette de Al­lah'ın cezası ve azabı sözkonusu olur.

Yüce Allah, gerçekten kendisinden sakınılıp korkulmaya, haşyet duyul­maya, celâl ve azametinin kullarının kalbinde yer etmesine lâyıktır. Nitekim şöyle buyurmaktadır: "O, kendisinden korkulmaya (takvaya) da ehil olandır, mağfirette bulunmaya da ehil olandır."(ei-mddessir, 74/se)\ "O halde kâfirler için hazırlanan ateşten de sakının.'Vah Wan, 3/i3iy, "Ve kendisinde Allah'ın huzu­runa döndürüleceğiniz bir günden korkun\"(ei-Bakam, 2/28D[7]

 

Takvanın Faziletleri:

 

Kitâb-ı Kerim'de ve Sünnet-i Seniyye'de takvanın faziletini beyân eden pek çok nass vârid olmuştur. Bunların bazılarını kaydedelim:

1- Cerinet'e takva sahipleri mirasçı olacaktır. Yüce Allah şöyle buyur­ 'İşte bu Cennet kullarımızdan takva sahibi olanlara miras verdiği-

maktadır:(Meryem, 19/63)

2- Takva Allah'ın kulunu sevmesine sebeptir. îşte Yüce Allah şöyle bu­yurmaktadır: "Hayır, kim ahdine tastamam bağlı kalır, gereğini yerine geti­rip sakınır, takvâlı olursa, şüphesiz Allah takva sahiplerini sever. ViiWân,376j

3- Göklerin ve yerin bereket kapılan müttakilerin üzerine açılır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer o ülkelerin halkı iman edip de sakınmış olsalardı, üzerlerine gökten ve yerden nice bereketler açardık.'Ve/ Ava/, 7/96)

4- Allah takva sahipleriyle birliktedir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz Allah, takvâlılarla ve ihsan edenlerle beraberdir."(en-Nahi, 16/128)

5- Dünya ve âhirette işlerin kolaylaştırılmasına sebeptir: "Kim Allah'tan korkarsa, O da kendisine işinde bir kolaylık verir."(et-Taiak, 65/4)

6- Dünyada da âhirette de kulun en hayırlı azığı takvadır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Azık edinin ve hiç şüphesiz en hayırlı azık takva­dır. "(el-Bakara, 2/197)

7- Dünyada da âhirette de en güzel akıbet, takva sahiplerinindir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ve güzel akıbet takva sahiplerinindir."m-avö/,7/128) [8]                                                                                               *

 

Gizlide Ve Açıkta Allah'tan Korkmak (Takva)

 

Rasulullah (S.A.S.)'in: "Nerede olursan ol, Allah'tan kork" buyruğu şu de-mektir: Kimsenin seni görmediği gizli hallerinde de Allah'tan kork, in­sanların seni gördüğü açık hallerde de. Çünkü Yüce Allah bütün davranışla­rı, sözleri ve halleri gözetleyendir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Mu­hakkak Allah, sizin üzerinizde bir gözetleyicidir.'Ven-Nrsâ, 4/i)lbn Kesir der ki: "İşte bu, rakibin (herşeyi gözetleyenin) murakabesi (gözetimi) altında oldu­ğunu unutmamaya bir emir ve bir irşâddır.[9]

Şüphesiz gizli hallerde Allah'ın gözetimi altında olduğunu hatırına getir­memek, kalbin hastalığına bir alâmettir, bu ise münafıkların işidir. Bundan dolayı Yüce Allah, insanlar kendilerine karşı tepki göstermesinler diye çir­kinliklerini gizleyen ve Allah'a karşı -bütün gizlilikleri gören, kalplerde olanı iyi bilen olduğundan ötürü- bunları açıkça işleyebilen bu münafıkların davranış­larını reddederek şöyle buyurmaktadır: "İnsanlardan gizlemeye çalışırlar da, Allah'tan gizlemeye çalışmazlar."(en-N\sa, 4/ıos)

Bundan dolayı salih zatlardan birisi şöyle demiştir: "Yaptığını görenler arasında en önemsemediğin zatın Allah olmasından sakın." Ebu Süleyman el-Cüzecâni[10] de şöyle demektedir: Hüsrana uğrayan kişi insanlara salih amellerini açıkça gösteren, buna karşılık şah damarından kendisine daha yakın olana karşı çirkin amelini açıkça işleyerek meydan okuyandır." Kimisi de şöyle demiştir: "Gizli halde Allah'tan korkmak, imanın kemaline alâmettir." [11]

 

Günahları Silen Şey:

 

Rasulullah (S.A.S.)'in: "Ve günahın akabinde iyiliği yetiştir ki, onu silsin" buyruğu şuna delâlet etmektedir: Kul bazan itaatleri yerine getirmekte, ba-zan da yasaklan işlemekte kusurlu olabilir. Bu durumda ona düşen, salih amelleri ifa etmektir. Çünkü bu salih ameller, içine düştüğü bu kötülüğü si­ler. Kur'ân-ı Kerim'den bu hususa tanıklık eden, Yüce Allah'ın şu buyruğu­dur: "Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde namazı dosdoğ­ru kıl. Çünkü şüphesiz iyilikler, günahları gider ir. "fHud, ıı/ıi4)\hn Mes'ud'un rivayet ettiğine göre bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi şudur: Adamın birisi bir hanımı öpüvermiş. Daha sonra Peygamber (s.a)'e gidip durumu bildir­miş. Yüce Allah da bu âyet-i kerimeyi indirince adam; Ey Allah'ın Resulü diye sormuş, bu yalnız benirn için mi? Rasuluîlah (S.A.S.): "Bütün ümme­tim içindir de" diye buyurmuş.[12]

Nitekim Yüce Allah, takva sahiplerini şöylece nitelendirmektedir: Onlar Allah'tan korkmak hususunda bazı kusurlar işleyecek olurlarsa, bu kusurları üzerinde ısrar etmezler. Aksine tevbe ile Allah'a dönmekte ellerini çabuk tutarlar. O şöyle buyurmaktadır: "Ve onlar bir hayasızlık işledikleri, yahut kendilerine zulmettikleri vakit, hemen Allah'ı hatırlayarak günahlarının affedilmesi için mağfiret dilerler. Zaten günahları Allah'tan başka kim mağfiret eder ki! Bir de işledikleri üzerinde bilip dururlarken de ısrar etmezler."(Atı-İmrân, 3/135)

Küçük ve büyük günahlardan kurtulabilmemiz için bize böyle bir çıkış yolu buyuran Allah'a hamdolsun. [13]

 

Günahı Silen İyilikten Maksat

 

Günahın silinmesine sebep teşkil eden iyilik (hasene) hususunda ilim adamlarının iki görüşü vardır:

1- Kimisi şöyle demektedir:.Bazen hasene ile o günahtan tevbe kastedi-lebifir. Çünkü Yüce Allah, günahından tevbe eden kimseye günahını bağış­layacağını ve tevbesini kabul edeceğini birçok yerde açıklamış bulunmakta­dır. Bunlardan birisi Yüce Allah'ın şu buyruğudur: "Allah nezdinde tevbe, kötülüğü ancak bilmeksizin yapanların, sonra da çabucak vazgeçip tevbe edenlerin (yaptığı tevbe)dir. İşte Allah'ın, tevbelerini kabul edeceği kimseler bunlardır.'Ven-Nısâ,4/i7j; "Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amel işleyen­lerin, işte Allah onların günahlarını sevaplara değiştirir..."(ei-Furkân, 25/70)

Bu delillerin zahirinden anlaşıldığına göre, her kim nasuh (samimi) bir şekilde tevbe eder, tevbenin şartlarını yerine getirecek olursa, nasıl ki sağ­lıklı bir şekilde İslâm'a giren bir kâfirin İslâm'ı kabul edilmesi kesin ise, böy-lesinin de tevbesinin Allah tarafından kabul edileceği kesindir.

Cumhurun benimsediği görüş budur. İbn Abdilberr'in kulandiğı ifadeler bu hususta icma bulunduğunu göstermektedir.

Cumhurun görüşüne muhalif olarak bazılarının delil gösterdiği naslara gelince, onlardan birisi Yüce Allah'ın şu buyruğudur: "Ama kim tevbe edip imana gelir ve salih amel işlerse, onun felah bulanlardan olması umulur. "(et-Kasa*, 28/67); "Ey müminler! Topluca Allah'a tevbe edin; umulur ki felah bulursunuz."fen-Nur, 24/3i)\ "Onlardan başka diğer bir kısım da günahlarını iti­raf ettiler. Onlar salih amele başka bir kötü amel karıştırmışlardır. Olur ki, Allah onların tevbelerini kabul eder "(et-Teobe. 9/102} İbn Receb der ki: Zahir olan, bu hususun tevbe eden kimseler hakkında olduğudur. Çünkü günahı itiraf etmek, pişman olmayı gerektirir.

İbn Abbâs da şöyle demektedir: Yüce Allah'ın "umulur" ifadesi bunu kesin olarak gerçekleştireceği anlamındadır. Bu açıklamayı İbn Abbâs'tan Ali b. Talha nakletmiş, İbn Receb de şöyle demiştir: İman ve salih amele karşı­lık verilecek mükâfat da aynı şekilde "umulur" anlamını veren kelimelerle zikredilmiştir. Bunun böyle olması, bu karşılıkların kesin olarak verilmeye­ceğine delâlet etmez.[14]

2- Kimisi de şöyle demektedir: İyilik (hasene) ile tevbeden daha genel olan bir şey kastedilmektedir. Buna da Yüce Allah'ın şu buyruğu delildir: "Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde namazı dosdoğru kıl, çünkü iyilikler günahları giderir."rHud, 11/114) Namaz ve abdest günahların ba­ğışlanıp silinmesine sebeptir. Buna delil teşkil eden birçok nas vârid olmuş­tur. Ebu Hüreyre'den Rasulullah (s.a) buyurdu ki: "Allah'ın kendisi sebebiyle günahları sildiği ve kendisiyle dereceleri yükselttiği bir şeyi size göstereyim mi?" Ashab; göster ey Allah'ın Resulü, diye buyurdular. Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurdu: "Zor (hoşa gitmeyen) hallere rağmen abdesti iyice almak, mescidlere bol bol adım atarak gitmek, namazdan sonra bir sonraki namazı beklemek. İşte ribât dediğiniz şey budur.[15]

Aynı şekilde Ramazan orucunun ecrini Allah'tan umarak tutmak da böyledir. Ebu Hureyre (r.a)'den Peygamber {s.a) buyurdu ki: "Her kim Ra­mazanı inanarak ve (mükafatını) umarak tutacak olursa, onun geçmiş gü­nahları bağışlanır, her kim Kadir gecesini inanarak ve (mükafatını) umarak kıyamla geçirecek olursa, ona da geçmiş günahları bağışlanır.[16]

Aynı şekilde hacc da günahların bağışlanmasının ve silinmesinin sebebi­dir. Ebu Hüreyre (r.a)'den Rasulullah (s.a) buyurdu ki: "Kim Allah için hac­ceder, çirkin söz söylemez ve bir kötülük işlemezse, annesinin kendisini doğurduğu günkü gibi geri döner.[17]

Aynı şekilde, pek çok salih amelin, günahların bağışlanıp silineceğini ortaya koyan pek çok nass vârid olmuştur. [18]

Salih Amel Neyi Siler?:

 

Atâ ve başkalarının görüşüne göre,[19] salih ameller yalnızca küçük günahları siler. Hatta kimileri, küçük günahların bağışlanabilmesi için büyük günahlardan uzak durmayı şart görmüştür. Çünkü salih ameller, küçük ve büyük günahlara keffâret teşkil edecek olursa, tevbeye gerek kalmaz. Bilin­diği gibi tevbe farzdır. Farz olan bir şeyin ise yerine getirilmesi ve niyet ve kast ile eda edilmesi kaçınılmaz bir husustur.

Aynı şekilde, eğer büyük günahlar farzların edâ edilmesi ile örtülecek (bağışlanacak) olursa, hiçbir kimsenin kendisi sebebiyle Cehennem'e gitme­sini gerektiren bir günahı kalmaz. Bu görüşü kabul edenlerin ileri sürdükleri en güçlü delillerden birisi de, Rasulullah (s.a)'ın şu buyruğudur: "Beş vakit namaz, cumadan cumaya (kılınan cuma namazı), Ramazandan Ramazana (tutulan Ramazan orucu) büyük günahlardan uzak durulduğu sürece arala-nndakilere (küçük günahlara) keffâret sebebi olurlar.[20]

Büyük günahlardan kaçınmak, küçük günahların affedilmesinin (tekfiri­nin) şartıdır, görüşü, Ehl-i Sünnet'in cumhurunun görüşüdür. Katâde der ki: Allah büyük günahlardan uzak duranlara mağfirette bulunmayı va'detmiş-tir.[21] Rasulullah (S.A.S.)'in: "Her kim bunlardan herhangi bir şey işler de Allah da onun bu günahını örtecek olursa, bu iş Allah'a kalmıştır. Dilerse onu azab eder, dilerse o kişiye mağfiret buyurur.[22] İşte bu buyruk da, farzları ifa etmenin büyük günahlara keffâret teşkil etmediğine bir delildir. O bakımdan, büyük günahlardan samimi bir tevfeenin bulunması kaçınıl­mazdır. Ta ki Allah, o büyük günahları silmek suretiyle onları bağışlamış ol­sun.

İbn Receb der ki: Bu mes'elede daha kuvvetli görünen görüş -doğruyu en iyi bilen Allah'tır ya- şudur: Büyük günahların birtakım amellerle affedil­mesinden kasıt, büyük günahlar yalnızca farzların yerine getirilmesi ile ba­ğışlanır ve büyük günahlardan uzak durmak suretiyle küçük günahların ba­ğışlandığı gibi, büyük günahlar da bu suretle affedilir diyen görüşün batıl ol­duğudur. Eğer bununla, Kıyamet gününde büyük günahlar ile birtakım (sa­lih) ameller arasında bir mukayese yapılıp büyük günahların kendilerine mukabil olan salih ameller ile silineceği ve böylelikle o amelin düşeceği, so­nunda kişinin o salih amelinden dolayı bir sevabının kalmayacağı kastedilir-se; böyle birşey söz konusu olabilir.[23]

 

Küçük Günahlardan Tevbe Etmek:

 

Müslümanların bütün günahlardan tevbe etmesi gerekir. Hanbelilerin ve diğerlerinin görüşü budur. Onlar Şanı Yüce Allah'ın şu buyruğunu delil gösterirler: "Mümin erkeklere de ki: Gözlerini (harama bakmaktan) sakın­sınlar ve ırzlarını korusunlar... Ey mü'minler! Allah'a topluca tevbe edin ki, felah bulaşınız."fen-Nur, 24/30-31)

Yine Yüce Allah'ın şu buyruklarını da delil göstermektedirler: "Ey iman edenler, hiçbir erkekler topluluğu başka bir erkekler topluluğu ile alay et­mesinler. Olur ki, kendileriyle alay edilenler alaya alanlardan hayırlıdır... Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.')ei-Hucurât, 49/u) [24]

 

Güzel Ahlâk Takvadan İleri Gelir:

 

Rasulullah (S.A.S.)'in: "Ve insanlarla güzel bir ahlâk ile geçin" buyruğu­na gelince:

Güzel ahlâka sahip olmak, takvanın özelliklerindendir ve o olmadan takva tamamlanmış olamaz. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "... Takva sahipleri için hazırlanmış, eni göklerle yer olan Cennet'e koşuşun. Onlar ki bolluk ve darlıkta infak edenler, öfkelerini yutanlar, insanları affe­denlerdir. Allah iyilik edenleri sever."(âh /mrân, 3/133-134) Yüce Allah insanlarla güzel bir ahlâk ile geçinmeyi takvanın esasları arasında göstermiştir.

Rasulullah (s.a) da ümmetini İslâm'ın o dosdoğru ahlâkı ile ahlâklanma-ya teşvik etmiştir. Bu teşvik edici buyruklardan bazılarını kaydedelim:

1- Güzel ahlâk imanın mükemmelliğinin bir sonucudur. Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "İman bakımından mü'minlerin en kâmil olanları, ahlâkı itibariyle en güzelleridir.[25]

2- Güzel ahlâk ile kul, Rabb'ine karşı saygı ile itaat eden kulların dere­cesine ulaşır. Rasuiullah (S.A.S.) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki mümin bir kimse, sahip olduğu güzel ahlâkı sayesinde oruç tutan, namaz kılan kimsenin derecelerine ulaşır.[26]

3- Güzel ahlâk, Kıyamet gününde kulun mizanını ağırlaştırır. Rasulullah  (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır-. "Mizana güzel ahlâktan daha ağır konulacak bir şey bulunmayacaktır.[27]

4- İnsanların Cennet'e girmelerine en çok sebep teşkil eden husus, gü­zel ahlâk olacaktır. Rasulullah (S.A.S.)e insanların Cennet'e girmelerine en çok sebep teşkil edecek husus hakkında soru sorulunca, O da: "Allah'tan korkmak ve güzel ahlâk" diye cevap ver mistir.[28]

 

Selef-i Salih'in Güzel Ahlâkı Açıklaması:

 

Hafız İbn Receb, Selef-i Salih'in güzel ahlâkı açıklamasını ihtiva eden pek çok sözleri nakletmiştir. Bunlardan bazılarını aktarmak yerinde olur. el-Hasen der ki: Güzel ahlâk, kerem, cömertlik ve tahammülkârlıktır.

İbnü'l-Mübarek der ki: Güzel ahlâk, güleryüz, iyiliği bol bol işlemek ve başkalarına eziyette bulunmaktan kaçınmaktır.

İmam Ahmed der ki: Güzel Ahlak, kızmaman ve kin duymamandır.[29]

Birisi de şöyle demiştir-. Güzel ahlâk, Allah için öfkesini yutmak ve gü-leryüzlüiüğünü izhâr etmektir. Ancak bid'atçi ve fâcir kişi bundan müstesnadır. Yanılan kimseleri bağışlamaktır, te'dib ve had uygulamak müstesna. Her müslüman ve her andiaşmahya eziyet vermekten uzak dur­maktır, münkeri değiştirmek, haksızlığa sapmaksızin bir mazlumun uğradığı haksızlığını telâfi etmek müstesnadır.

İşte bu sözler güzel ahlâk kavramının kapsamına girer. [30]

 

Kulun Ahlâkı Nasıl Güzelleşir?

 

Kul, Peygamberlerin önderine uyduğu takdirde ahlâkı güzelleşir. Çünkü O, bu makamı fiilen gerçekleştirilenlerin en hayırlılarıdır. Nitekim Yüce Al­lah şöyle buyurmaktadır: "Muhakkak ki sen, çok büyük bir ahlâk üzere-sin. "(ei-Kaiem, 68/4) O (her hususta olduğu gibi) bu hususta da önderimizdir. Yü­ce Allah şöyle buyurmaktadır: "Andolsun, Rasulullah'ta sizin için uyulmaya değer güzel bir örnek vardır."(ei-Ahzâb, 33/21)

O halde müslümana düşen, hayatın bütün yönlerinde O'nun siretini incelemektir: Rabb'ine karşı edebi neydi, insanlara karşı takındığı edeb neydi, ailesine karşı nasıl davranmıştı? Arkadaşlarına karşı nasıl davranmıştı? Müs­lüman olmayanlara karşı ne şekilde davranmıştı?

Güzel ahlâkı kazanmanın yardımcı hususları arasında böyle bir ahlâka sahip ve tertemiz takvâlı kimselerle birlikte oturup kalkmak da sayılır. Çün­kü insan, oturup kalktığı kimselerden etkilenir. Nitekim Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: "Kişi arkadaşının dini üzeredir. O bakımdan her biri­niz kiminle arkadaşlık ettiğine baksın.[31]

O halde müslümana, Hanif dinin kendisine davet ettiği övülmeye değer güzel ahlâk ile ahlâklanmayan kötü arkadaşlardan uzak durmak düşer. [32]

 

 



[1] Bu hadisi Tirmizi, Ebvab el-Birri Ve's-Sıla, Bâbun Fi Muâşereti'n-Nâs'da (1988 no'lu hadis olarak) rivayet etmiştir. Sahihtir. Bk. el-Elbâni, Sahihu'l-Câmi, 96.

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 195.

[2] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 195-196.

[3] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 196.

[4] el-Vâfi /i-Şerhi'l-Erbain, 113.

[5] Câmiu'l-Utumi ue'S-Hikem, 148.

[6] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 196-197.

[7] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 197.

[8] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 197-198.

[9] İbn Kesir, II, 179.

[10] Ebu Süieyman el-Cüzecâni (? H.200): Adı Musa b. Süleyman'dır. Künyesi Ebu Sü­leyman el-Cüzecâni'dir. Sonra Bağdadi diye bilinmiştir. Mezhebi Hanefi olup, aslen Afganis­tanlıdır, fakih bir kişidir, fıkhı Muhammed b. el-Hasen'den öğrenmiştir. Meymun kendisine kadılık teklif etmiş, fakat kabul etmemiştir. İlmi eserlerinden: 1} es-Siyeru's-Sağir, 2} es-Saîât, 3) er-Rehn, 4) Neuâdiru'l-Fetâvâ fi Furui'l-Hanefiyye.

[11] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 198-199.

[12] Buhari, II, 148. (Tefsir, 11. sure 5. bab, çeviren)

[13] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 199-200.

[14] Câmiu'l-Ulumi ue'1-Hikem, 156457.

[15] Müslim Şerhi, I, 537, {Müslim, Tahare 41. -çeviren-)

[16] Buharı, rivayet etmiştir, bk. el-Elbâni, Muhtasaru'l-Buhâri, 15.

[17] Buhâri, II, 141 (Hacc 4)

[18] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 200-201.

[19] Câmiu'l-Ulumi ve'l-Hikem, 159.

[20] el-Elbâni, Muhtasaru Müslim, 62..

[21] Camiu'l'Ulumi ue't-Hikem, 160.

[22] Lafzıyla değil de manasıyla, Buharı", I, 10; İman 11.

[23] Cömiu'lVSumi ue'l-Hikem, 164.

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 201-202.

[24] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 203.

[25] Bk. el-Elbâni, Sahihu'I-Câmi, 1241.

[26] Hadisi Ebu Dâuud ve İbn Mâce rivayet etmiş, e!-EIbâni, sahih olduğunu belirtmiş­tir. No: 1928 (Ebu Dâvud, Edeb 7; Muuatta; Husnu'l-Huluk 6. -Çeviren-}

[27] Bk. el-Elbâni, Sahibul-Câmi, 1602

[28] Riydzu's-Sâlihin, el-Elbâni'nin tahkiki ile- s. 173.

Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 203-204.

[29] Câmiu'l-Ulumi m'İ-Hıkem, 173.

[30] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 204.

[31] Hadisi Tirmizi rivayet etmiş, el-Elbâni, Sahihu'i-Câmi, 3539'da hasen olduğunu ifade etmiştir.

[32] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 204-205.