21. ALLAH'A
İMAN ETTİM" DE SONRA DOSDOĞRU OL
Dosdoğru
Olmanın (İstikâmetin) Anlamı;
İstikâmet,
Sırât-ı Müstakimi İzlemek Demektir:
Hadisten
Çıkarılan Bazı Hükümler:
Ebu Amr -Ebu Amra da
denilmiştir- Süfyân b. Abdullah (r.a)'dan dedi ki: Ey Allah'ın Rasulü, İslama
dair bana öyle bir söz söyle ki, bu hususta senden başka kimseye soru
sormayayım. Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurdu: "Allah'a iman ettim, de
sonra da dosdoğru ol.[1]
Bu büyük hadis
Rasulullah (S.A.S.)'in harikulade özlü sözlerindendir. Bu iki kelime ile soru
soran kimseye dinin temel kaidelerini Özetleyiverdi ve ona imanı ve Yüce Allah'ın
dinine uygun olarak dosdoğru yürümeyi emretti.
[2]
Rasulullah (s.a)'ın:
"Allah'a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol" buyruğunda geçen
istikâmet, itidal üzere olmak demektir. Dosdoğru, mutedil ve dengeli olan şey hakkında
bu tabiri kullanırız.[3]
Ashabın, Tabiinin ve başkalarının istikametin anlamı ile ilgili söyledikleri
pek çok söz vardır. İbn Abbâs ve Katâde derler ki: İstikâmet, Aüah'ın
farzlarını edâ etmek üzere dosdoğru gitmek demektir. Kadı İyad[4] der
ki: Yüce Allah'ı tevhid ettiler O'na ibadet ettiler, sonra da dosdoğru
yürüdüler. Tevhid'den asla sapmadılar. Şanı Yüce Allah'ın itaatine, bu halleri
üzere vefat edinceye kadar devam edip durdular.[5]
tbn Kesir der ki:
"Amellerini Allah için ihlâsla yerine getirdiler. Allah'ın kendileri için
teşri buyurduğu şekle uygun olarak Allah'a itaatte de ellerini çabuk tuttular.[6]
Kurtubi de der ki: "Bu sözler her ne kadar birbirleriyle kesişiyor ise de
özetleri şudur: Akide ile sözle ve davranışla Allah'a itaat üzere dosdoğru
yürüyün ve bu hususta devam edin.[7]
Kur'ân-ı Kerim'den bu
hadise tanıklık eden buyruklardan birisi de Yüce Allah'ın: "Muhakkak:
Rabb'imiz Allah'tır deyip dosdoğru olanların üzerine melekler: Korkmayın,
üzülmeyin ve size vaadolunan Cennet'le müjdelenin, diye
inerler."fFussi/ei, 41/30) ile: "Emrolunduğun gibi dosdoğru
ol.'Vffud, n/112) buyruklarıdır. [8]
İstikâmet, dünya
hayatında rızkın genişlemesine ve bolluğa sebeptir. Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: "Ve eğer onlar o yol üzere dosdoğru gitseler, elbette biz
de onlara bol bol su içirirdik. Ve™, 72/16) Kurtubi der ki: "Yani eğer şu
kâfirler, iman etmiş olsalardı, dünya hayatında onlara geniş nzık verirdik ve
rızkı onlara yayardık.[9]
Yine Yüce Allah bir
başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Muhakkak: Rabb'imiz Allah'tır, deyip
dosdoğru olanların üzerine melekler: Korkmayın, üzülmeyin ve size va'dolunan
Cennet'le müjdelenin, diye inerler. Biz dünya hayatında da âhirette de sizin
dostlarınızız. Orada canlarınız neyi arzu ediyorsa ve orada neyi istiyorsanız
-Gafur ve Rahim olan (Allah) dan hazırlanmış olarak- sizin için
vardır."(Fuanet, 41/30-32)
Bu âyet-i kerime,
meleklerin ölüm esnasında, kabirde ve öldükten sonra dirilişleri sırasında istikâmet
üzere yürümüşlerin üzerine ineceklerine delildir. Melekler ölüm esnasında
korkudan yana onlara güvenlik verecek ve çoluk çocuklarından ayrılışın
üzüntülerini izale edeceklerdir. Bu hususta Allah onlara halef olacaktır.
Ayrıca melekler küçük ve büyük günahlarının bağışlandığı, amellerinin kabul
olunduğu müjdesini de vereceklerdir. Hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın
işitmediği ve hiç bir insanın hatırından geçmeyen şeylerin içinde bulunduğu
Cennet'i de müjdeleyeceklerdir. [10]
Yüce Allah Rasulüne ve
ona tabi olanlara hikmet dolu Şeriat'a uygun olarak istikâmet üzere
yürümelerini emretmiştir. Çünkü Yüce Allah'ın bizlere kendisine uymak
suretiyle ibadet etmemizi emretmiş olduğu din budur. Bunun dışında kalan,
hiçbir delile dayalı olmayan insanların sözleri ise, ne din olabilir ne de bir
delil teşkil edebilir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sen ve seninle
birlikte tevbe edenler, emrolunduğun gibi dosdoğru ol ve haddi aşmayın. Çünkü
O, yaptıklarınızı çok iyi görendir."a-iud, 11/112)
Yine Yüce Allah bir
başka yerde şöyle buyurmaktadır: "İşte sen buna davet et ve emrolunduğun
gibi dosdoğru ol ve onların nevalarına da uyma, 42/15) [11]
Kulun istikâmet üzere
olması için çaba göstermesi gereken en büyük organımız kalptir. Çünkü bütün
organların hükümdarı odur ve kalbin istikamet üzere olmasıyla diğer bütün
organlar da istikamet bulur.[12]
Kalpten sonra en çok
önem verilmesi gereken organ dildir. Çünkü kalbin gizliliklerini ifadeye döken
odur. Kimi zaman sahibi tarafından ölçüp bi-çilmeksizin söylenen ve dilden
dökülen bir söz dünyada da âhirette de kişinin heiâkine sebep teşkil edebilir.
İnsanları Cehennem'e en çok götüren şey, bizzat dildir. Dilin dizginlerini
serbest bırakmaktan yana korkutan pek çoknass vârid olmuştur. Nitekim, dilin
korunması ve Allah'ın emrine uygun şekilde doğrultulmasını teşvike dair pek çok
naslar da vârid olmuş ve buna karşılık bir çok mükâfat vaadinde bulunmuşlardır.
Bunların bazılarını zikredelim:
1- Yüce
Allah şöyle buyurmaktadır: "O, bir söz söylemeyedursun, mutlaka onun
yanında görüp gözetlemeye hazır bir (melek) vardır."(Kûf, sons; Ayet-i
Kerime'de insanın söylediği sözün hesaba katıldığı açıklanmaktadır. Onun
söylediği her bir sözü gözetleyen ve hayır olsun şer olsun kaydeden birisi
vardır.
2- Yine Yüce
Rabb'irniz şöyle buyurmaktadır: "Bilmediğin birşeyin ardına düşme! Çünkü
kulak, göz ve kalbin her biri ondan sorumludur.V-ism, u/36) Âyet-i Kerime, Yüce
Allah'ın insanı işittiklerinden, gördüklerinden ve kalbinde yer edenlerden
sorumlu tutacağına delildir. Eğer o, bu azaları Allah'ı razı edecek hususlarda
kullanacak olursa kurtulur. Bunun aksi şekilde kullanacak olursa helak olur.
3- Ebu
Hüreyre'den, dedi ki: Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: "Kişi hiç önem
vermeksizin Allah'ın rızasına uygun bir söz söyler, onun sebebiyle de
' Allah onu
derecelerle yükseltir. Yine kişi hiç ehemmiyet vermeksizin Allah'ı
gazablandıran bir söz söyler de onun sebebiyle Cehennem'e yuvarlanır.[13]
4- Sehl b.
Sa'd'dan, dedi ki: Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: "Her kim bana iki
çenesi arasındaki ile bacakları arasındakinin teminatını verirse ben de ona
Cennet'in teminatını veririm.[14]
1- Ashab-ı
Kiramın nasihate ve dini öğrenmeye ileri derecedeki tutkunluğu,
2- İman ve
onun gerekleri üzerinde ölünceye kadar dosdoğru yürüme emri,
3-
Rasulullah (S.A.S.)'e verilmiş özlü sözlere bir örnek. [15]
[1] Müslim rivayet etmiştir. Bk. Müslim Şerhi, 1, 213,
{Müslim, iman 62}
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 225.
[2] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 225.
[3] Lisânu'l-Arab, XII, 498.
[4] Kadı İyâd (476 bazılarına göre 496-544 H.) Adi: lyâd
b. Musa b. İyâd'dır. Nisbeti el-Yahsubi es-Sebti'dİr. Künyesi Ebu'l-Fadl'dır.
Aslen Endülüslüdür. Ataları önce Fas'a sonra da Septe'yc geçmişlerdir. Hıfzı,
fıkhı ve hadis bilgisi ile Mâliki Mezhebi alimlerinin büyük şahsiyetlerdendir.
İlmi eserleri: 1) et-Tenbihatu'1-Mustanbeta fi Şerhi Müşkilâti'l-Müdevvene 2)
îk-malul-Muallim fi Şerhi Sahih-i Müslim, 3) Kitabu'l-İ'lâm bi Hududi
Kav/aİdi'1-İslâm.
[5] Müslim Şerhi, I, 213.
[6] İbn Kesir, VII, 164.
[7] Kurtubi, XV, 358.
[8] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 226.
[9] Kurtubi, XIX, 17.
[10] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 226-227.
[11] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 227.
[12] Kalbe ve önemine dair altıncı hadisin şerh esnasında
açıklamalar geçmş bulunmaktadır.
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi),
Guraba Yayınları: 227.
[13] Buharı, VII, 184; (Rikaak 23). Bk. Mişkâtü'I-Mesûbih,
4813
[14] Buharı, VII, 184; (Rikaak 23). Bk. Mi§kâtü'l-Mesâbih,
4812
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 228.
[15] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 228-229.