26. İNSANLAR ARASINI DÜZELTMEK, ADALET VE YARDIM
Yüce
Allah'a Nimetlerine Karşılık Şükretmek:
Yoldan
Rahatsızlık Verici Şeyleri Kaldırmak:
Hadisten
Çıkartılan Bazı Hükümler:
Ebu Hüreyre (r,a)'den,
Rasulullah (s.a) buyurdu ki: "İnsanların her bir eklemi için güneşin
doğduğu her günde bir sadaka vardır." (Devamla) buyurdu ki; "İki
kişi arasında adalet yapman bir sadakadır. Kişiye bineğine binmesi için yardım
etmen yahut onun eşyasını bineğine yükletmesi için kaldırman bir
sadakadır." (Yine) buyurdu ki: "Güzel bir söz de bir sadakadır. Namaz
kılmak için (mescide gitmek üzere) yürüdüğün her bir adım bir sadakadır. Yoldan
rahatsızlık verici şeyleri kaldırman da bir sadakadır.[1]
Dinin davet ettiği
hususlar arasında söz birliği, kalb birliği, kalplerin hak ve sevgi üzerinde
kaynaşıp birleşmesi de vardır. İşte bu hadisin önemi, kaynaşma ve sevgiye
götüren sebeplere davet etmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Hasımlar arasında
adaletle davranmak, aralarını düzeltmek, din ve dünya işleri konusunda
dayanışmak, güzel söz dışında kalan sözlerden dili korumak ve müslümanlann
yolundan rahatsızlık verici şeyleri izale etmek gibi
"Ve sizin
nefislerinizde de hiç görmez misiniz?"(ez-Zârwt, 5im):
Rasulullah
{S.A.S.)'irv. Bütün eklemlerinde" buyruğundan kasıt, Ademoğlunun
iskeletini meydana getiren bütün kemikleridir.
İnsanın vücudunun bu
kemiklerden meydana gelmesi yüce Allah'ın insana vermiş olduğu en büyük
nimetleri arasındadır. Nitekim bu durum, Allah'ın kudret ve azametinin
delilleri arasındadır. O Allah ki, insanı bu şekilde uyumlu, güzel görünümlü
ve hareket edebilecek şekilde yaratmıştır. Böyle bir nimetin değerini ve
üstünlüğünü ancak*bunlardan mahrum kalanlar gereği gibi takdir edebilir. [2]
İnsanın bu şekilde
yaratılıp kemiklerinin bu şekilde bir düzene sokulması Yüce Allah'ın Ademoğluna
en büyük nimetlerindendir. O bakımdan her bir kemik (ve eklem) dolayısıyla bir
şükür gerekir.[3]
Yüce Allah, Kitab'ında
birden çok yerde bu nimeti bize hatırlatmış bulunmaktadır. Meselâ, şöyle
buyurmuştur: "Ey insan, seni yaratan sana güzel organlar veren, sana
itidal veren, seni dilediği herhangi bir surette terkib eden o kerim Rabb'ine
karşı seni aldatan nedir?"(«tfn/ıtor, 82/6-8); "Allah sizi
analarınızın karınlarından kendiniz hiç birşey bilmiyorken çıkardı. Size -şükredersiniz
diye- kulaklar, gözler, gönüller verdi."fen-NaM, ıen&)\ "Biz ona
iki göz vermedik mi, bir de bir gönül ve iki dudak...Vı-Bejed, 90/8-9) [4]
Şanı Yüce Allah, bize
nimetlerine şükretmemizi emretmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Bir de Allah'ın nimetine şükrediniz.%n-Nahi, ı&ıuy, "Ve O'na
şükrediniz.'\ei-Ankebut, 29/i7)\ "Ve Allah'a şükrediniz.'VBakara, 2/172) [5]
1- Yerine
getirilmediği taktirde günahkâr olunan farz şükür: Bu, kişinin sözlü, ameli ve
mali bütün farzları yerine getirmesi, diğer taraftan da Allah'ın haram kıldığı
şeylerin tümünü de terketmesiyle olur. Bunları yerine getiren bir kimse Yüce
Allah'a sağlık, yaratma, eklem, aza ve buna benzer görünen ve görünmeyen (gizli
ve açık) bütün nimetlere karşı şükretmiş olur. Rasulullah (S.A.S.) şöyle
buyurmaktadır: "Kişi kendisini kötülükten alıkoysun; çünkü bu da onun
için bir sadakadır." Buna göre kötülüğü terkeden (yani haramları işlemeyip
farzları da ifa eden kimse) şükretmiş olur. Selefe mensup bazıları şükretmek,
masiyetleri terketmektir, demiştir.
2- Müstehab
olan şükür-. Bu da kulun, Allah'ın kendisine farz kıldığından fazlasını yerine
getirmesidir. Nafile olarak sadaka vermesi, namazın revâtip sünnetlerine gereği
gibi riayet etmesi, ardı arkasına hac ve umreyi yapması ve Şeriat'ın açıkça
nass ile ifade ettiği pek çok nafileden yapabildiğini yerine getirmesi gibi.
Rasulullah (s.a) da Ashabı da bu alanda uyulacak güzel örneklerdir. Onlardan
herhangi bir kişi bir günde çoğu kimsenin yapamayacağı kadar nafile amelde
bulunurdu. Oruç tutar, sadaka verir, cena-zalere katılır, hastalan ziyaret
ederdi. Bütün bunları da Ebu Bekr (r.a)'den sabit olduğu üzere tek bir günde
yapardı. [6]
Hz. Peygmaber'in:
"İki kişi arasında adalet yapman bir sadakadır." buyruğunda ifade
edilen bu husus, büyük fazileti olan sadakalardandır. Çünkü bunun hayrı ve
faydası başkalarına da dokunur. Bu yolla toplumun yaralan sarılır. Sonunda
toplum sağlıklı tek bir vücut gibi olur.
Bu gibi amellere
teşvik hakkında mutlaka zikretmemiz gereken pek çok nasslar vârid olmuştur.
Çünkü bazı kimseler anlaşmazlık ve tartışma halinde müslümanların arasını
düzeltmek bakımından kusurlu hareket edebilmektedirler.
Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: "Onların fısıldaşmalarının bir çoğunda bir hayır yoktur.
Meğer ki bir sadaka vermeyi yahut bir iyilik yapmayı ya da insanların arasını
düzeltmeyi emredenlerinki ola. Kim Allah'ın rızasını gözeterek böyle yaparsa
Biz ona büyük bir mükâfaat vereceğiz."(en-Nisd, 4/ıi4)
Ayet-i kerime sadaka
vermeyi, iyiliği emretmeyi, yahut da anlaşmazlığın meydana geldiği,
davalaşmaların ortaya çıktığı hususlarda insanların arasını düzeltmeyi hedef
alan kimselerinki müstesna, insanların fısıldaşmalarının. birçoğunda hayır bulunmadığına
delâlet etmektedir. Kim Allah rızası için insanların arasını düzeltmeye
kalkışacak olursa, Allah ona büyük bir mükâfaat vaadetmiştir.
Kulların arasını
düzeltmeye gayret etmek, takva sahiplerinin, kendilerini vasıta kılarak Allah'a
yakınlaştıkları bir ibadettir. Sevap ve mükâfat kazanmayı arzu edenler nerede?
Yine Yüce Allah bir
başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Şayet bir kadın kocasının
uzaklaşmasından yahut yüz çevirmesinden korkarsa, barış ile aralarını
düzeltmelerinde kendilerine bir vebal yoktur. Barış daha hayırlıdır."fen
Nisa, 4/128)
Ayet-i kerime, eşler
arasını bulup barıştırmanın ayrılıktan hayırlı olduğunu göstermektedir. Çünkü
ayrılığın pek çok zararları vardır. Bundan dolayı hanım kocasının kendisinden
uzaklaşacağından yahut kendisinden yüz çevireceğinden korkacak olursa, nafaka
ve benzeri haklarından kısmen veya tamamen feragat etmesi caiz olduğu gibi,
kocanın da böyle bir vazgeçişi kabul etmesi de caizdir.
Yüce Allah bir başka
yerde de şöyle buyurmaktadır: "Allah'tan korkun ve aranızı
düzeltin."(et-Enfâi, mı)
Ayet-i kerime
arayı.düzeltmeyi emretmekte, haksızlık yapmayı, düşmanlıkları ve
anlaşmazlıklarla tartışmaları yasaklamaktadır.
Bir başka yerde de
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer mü'minler-den iki grup birbirleriyle
çarpışacak olurlarsa aralarını bulup barıştırın... O halde iki kardeşinizin
arasını adaletle bulup barıştırın."(e/Hucurat, 49/910)
Ayet-i kerime
anlaşmazlık ve kavga esnasında müslümanların arasını düzeltmeyi açıkça
emretmektedir.
Ebu Bekr'den;
Rasulullah (s.a) birgün, minber üzerinde, beraberinde Ali (R.A.)'nin oğlu Hasan
(R.A.) bulunduğu halde, hutbe irad ediyordu. Bir O'na, diğerinde de insanlara
bakıyor ve şöyle diyordu: "Benim bu oğlum seyyiddir. Umulur ki, Allah
O'nun vasıtasıyla müslümanlardan iki büyük kesim arasında sulh yapar.[7]
Nitekim Rasulullah
(S.A.S.)in buyurduğu gerçekleşmiştir. Allah Hasan (R.A.) vasıtasıyla uzun süren
savaşlardan sonra Irak'ta bulunan kesim ile Şam (Suriye) tarafında bulunan
kesim arasında barışı gerçekleştirmiştir.
İşte bunda müslümanların
arasını bulup düzeltmeye teşvike dair büyük bir işaret vardır. İnsan bu uğurda
haklarının bir kısmından vazgeçecek olsa bile. Bundan dolayı Rasulullah (s.a)
Hasan (R.A.)'dan övgü ile sözetmiştir.
Âişe (r.a.) den:
Rasulullah (s.a) kapıda sesleri oldukça yüksek davalıların seslerini işitti.
İki kişiden birisi diğerinden birşeye dair hakkından kısmen vazgeçmesini,
kendisine yumuşaklıkla hareket etmesini isterken, diğeri ise Allah'a yemin
ederim, yapmam, diyordu. Rasulullah (s.a) yanlarına çıkıp şöyle buyurdu:
"Allah adına iyilik yapmayacağına dair yemin eden kişi nerede?"
Benim ey Allah'ın Rasulü, hangisini istiyorsa ben onu artık kabul ediyorum,
diye cevap verir.[8]
Bu hadiste konumuza
delil, Rasulullah (s.a)'ın bu iki kişinin arasını bulmak için dışarı
çıkmasıdır. O'nun bu uygulaması da bu işin müstehab oluşuna delildir.
Buhâri -Allah'ın
rahmeti üzerine olsun- Sahih'inde: "İmamın arkadaşlarına: Haydi hep
beraber sulh yapmak üzerine gidelim, demesi" diye bir başlıktan sonra şu
rivayeti nakletmektedir:
Sehl b. Sa'd
(r.a)'dan: Kubâ ahalisi birbirlerine taş atacak noktaya gelinceye kadar
birbirleriyle kavga ettiler. Rasulullah (s.a)'a bu husus haber verilinçe:
"Haydi hep birlikte gidip aralarını bulup barıştıralım" diye buyurdu.[9]
Ukbe b. Ebi Muayt'ın
kızı Um Kulsum (r.anhâ)'dan dedi ki: Ben Rasulul-lah (s.a)'ı şöyle buyururken
dinledim: "İnsanlar arasında sulh yaparak hayır söz götüren yahut hayır
söyleyen kişi yalan söylemiş olmaz.[10]
Müslim'in rivayetinde
ise şöyle bir fazlalık vardır: Um Külsüm dedi ki: Ben insanların söyledikleri
sözler arasında (yalan olarak) üç husus müstesna herhangi birşeyde (yalan
söylemeye) ruhsat verdiğini işitmedim. Bunlar da savaşta, insanlar arasını
düzeltmekte ve erkeğin hanımına, hanımın da erkeğine söylediği sözlerdir
{hayır maksatlı söyleyecekleri sözlerdir). Hadis-i şerif ıslah maksadıyla yalan
söylemenin caiz oluşuna delil teşkil ettiği gibi, insanlar arasını bulup
düzeltmenin meşruiyyetine de delildir.
Kurtubi der ki: Bir
kesim ıslâh kasdıyla yalan söylemenin caiz olduğu görüşünde olup şöyle
demiştir: Yerilmiş olan yalan ancak zararlı yahut da maslahat bulunmayan
hususlar hakkındaki yalanlardadır.[11]
Buhâri de Sahih'inde
şöyle bir başlık açmaktadır: İnsanlar arasını bulup barıştıran kişi yalancı
değildir.[12]
Rasulullah
(S.A.S.)'in: "Kişiye bineğine binmesi için yardımcı olman yahut da
eşyasını bineğine yüklemesi için kaldırman da bir sadakadır" buyruğunda
sözü edilen bu husus da, eklemler nimetine şükür için meşru kılınmış
sadakalardan birisidir. Bineğine binmesi için müsiümana yardımcı olmak,
eşyasını bineğine yükletmesi için onunla yardımlaşmak sadaka kabi-lindendir. Bu
şekilde müslüman diğer müslüman kardeşlerine yardımcı olmak alanında bütün
yaptıklarından ecir alır. Çünkü Yüce Allah bize yardımlaşmayı emretmiştir.
Şöyle buyurmaktadır: "İyilik ve takva üzere birbirinize yardımcı
olunuz,"(ei-Mâtde. 5/2; Bilindiği gibi yardımlaşma zorluk ve meşakkatleri
ortadan kaldırır. İnsanoğlu ise kardeşlerinin yardımını almaksızın bütün
işlerini yerine getiremez. Yardımlaşma müslümanlar arasında sevginin yayılması
sonucunu doğurur. Sevgi de Allah'ın bize emrettiği hususlar arasında yer alır. [13]
Rasulullah
(S.A.S.)'in: "Güzel söz de bir sadakadır" buyruğunun kapsamına
selâmı almak, Allah'ı zikretmek, hak sözü söylemek, iyiliği emredip kötülükten
alıkoymak, ihtiyaç sahipleri lehinde yöneticiler nezdinde meşru' iltimaslarda
bulunmak, nasihatte bulunmak, doğruyu göstermek, insanları sevindiren ve hayır
ve doğruluk üzere kalpleri kaynaştıran her birşey girer.
Birşeyler dilemeye,
güzel bir sözle karşılık vermek hakkında Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Güzel bir söz ve bir affediş, arkasından eziyyet veren bir sadakadan
hayırlıdır."(ei-Bakam, 2/263)
Allah'ı zikretmek
hususunda da şöyle buyurulmaktadır: "Güzel söz, yalnız O'na yükselir, onu
da salih amel yükseltir.Vatır, 35/10)
İnsanların
ihtiyaçlarını karşılamak hususunda da Yüce Rabb'imiz şöyle buyurmaktadır:
"Güzel bir şefaatte bulunana ondan bir pay vardır. Kötü bir şefaatte
bulunana da ondan kendisine bir pay vardır.'Ven-Nisö, 4/85)
İnsanları Allah'ın
yoluna çağırmak hususunda da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah'a
çağıran ve salih amel işleyip; şüphesiz ki ben, müslü-manlardanım, diyenden
daha güzel sözlü kim olabilir!'VFussî/et, 41/33)
Ve buna benzer güzel
söz söylemeye, dille istikamet üzere hakka, adalete ve doğruya uygun sözler
söylemeye davet eden daha pek çok nass vardır. [14]
Rasuîullah
(S.A.S.)'in: "Namaza gitmek üzere attığın her bir adım da bir
sadakadır" anlamındaki buyruğu Cuma ve cemaatle namaz kılmak için ilim
meclisleri, vaaz ve itikaf için Allah'ın evlerinde hazır bulunmaya bir teşvik
vardır. Yine bu hususta teşvik edici hadislerden birisi de Rasulullah
(S.A.S.)'in şu buyruğudur: "Her kim sabah yahut öğleden sonra mescide gidecek
olursa, Allah o kimseye sabah ya da öğleden sonra her bir gidişi için bir ikram
hazırlar.[15]
Sabah gitmek (ğadve),
günün ilk bölümünde gitmek, öğleden sonra gitmek (revâh) ise, günün son
bölümünde gitmek demektir. İkram (nüzul) ise misafire hazırlanan yiyecek ve
benzeri şeylerdir.
Câbir (r.a) den de
şöyle dediği nakledilmiştir: Rasulullah (S.A.S.)'in mescidi etrafında bazı
yerler boşaldı. Selime oğulları mescide yakın yere taşınmak istediler. Bu
husus Rasulullah (s.a)'a ulaşınca şöyle buyurdu: "Bana sizin mescide
yakın yere taşınmak istediğiniz haberi ulaştı." Onlar: Evet, ey Allah'ın
Rasulü, böyle bir isteğimiz oldu, dediler. Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu:
"Ey Selime oğulları, yurdunuzdan ayrılmayın. Ayak izleriniz yazılır. Yurdunuzdan
ayrılmayın, ayak izleriniz yazılır." Bunun üzerine dediler ki: Eğer
yerimizden ayrılmış olsaydık, bu bizi memnun etmeyecekti.[16]
Zorluk arttıkça ecir
ve mükâfat da artar. [17]
Rasulullah
{S,A.S.)'in: "Yoldan rahatsızlık verici şeyleri kaldırman da bir
sadakadır" buyruğuna göre diken, necaset ve buna benzer rahatsızlık veren
her birşeyi müslümanların yolundan kaldırmak bir sadakadır, Allah'ın nimetlerine
şükrün bir belgesidir.
Rasululİah (S.A.S.)
şöyle buyurmaktadır: "İman yetmiş küsur şubedir. Bunun en üstünü Allah'tan
başka ilah olmadığına şehadet getirmek, en aşağısı da yoldan rahatsızlık verici
şeyleri kaldırmaktır.[18]
1- Hadis-i
şerifte kamuya ait yerlerin temizliği teşvik edilmektedir. Eğer müslümanlar bu
Peygamberi irşada gerektiği gibi bağlı kalacak olurlarsa, onların ülkeleri
dünya ülkelerinin en temizlerinden olur. Fakat maalesef kâfirlerin, özellikle
de Avrupa ve Amerikalıların buna daha çok önem verdiklerini, müslümanların ise
ihmal ettiklerini görmekteyiz.
2- Hadis-i
şerifte adalet teşvik edilmektedir. Çünkü gökler ve yer adaletle ayakta durur.
3- Sadaka
aldı bütün iyilik (mâruf) çeşitleri hakkında kullanılabilir.
4- Hadiste
nafilelerin işlenmesi teşvik edilmektedir. Çünkü bunlar Allah'ın sevgisini
kazanmanın ve O'na yaklaşmanın bir sebebidir. [19]
[1] Hadisi Buharı, Kitabu's-Sulh, 13. Babu Fadli'l-İsiâhi
Beyne'n-Nasi veVAdli (III, 170) ile Kitabu'l-Cihâd, 72. Bâbu Fadli men Hamele
Metâ'e Sahibihi fi's-Sefer'de; Müslim de Kitabu'z-Zekât, 16. Bâbu Beyânı
İsmi's-Sadakati YeUau Alâ Küllin Mine'l-Ma'rufta rivayet et-mişierdir. Lafız
Müslim'indir.
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 277-278.
[2] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 278.
[3] Nevevi der ki: İlim adamları şöyle demiştir: Burdan
kasıt, farz kılmak ve bağlayıcılık anlamında sadaka değil, mendubluk ve teşvik
anlamında sadakadır. Müslim Şerhi, III, 46
[4] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk
Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 278-279.
[5] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 279.
[6] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 279.
[7] Buhâri, IV, 216; Ashabu'n-Nebi 22; Suih 9.
[8] Buhâri, IH, 170; Sulh 10; Müslim Şerhi, 4/65. Lafız
Buhari'nindir.
[9] Su/h, Metinde anılan 3. bab.
[10] Buharı, III, 166; Sulh 2, Müslim Şerhi, V, 464
[11] Fethu'İ-Bâri, VI, 228
[12] Su/h, 2; IV, 166 (-Çeviren-)
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları:
279-282.
[13] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk
Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 282.
[14] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 283.
[15] Buhâri, I, 161, Ezan 37; Müslim Şerhi, II, 314
[16] Müslim Şerhi, II, 312; {Müslim, Mesacid, 280-281 -Çeviren-)
[17] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 283-284.
[18] Müslim Şerhi, I, 209-210
Nazım Muhammed Sultan,
Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 284.
[19] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi
Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 284.