Üveys EL-Karanî'nin Zühdü İle İlgili Haberler
Esved B. Yezıd El-Cureşî'nin Zühdü İle İlgili Haberler
İbrahim Et-Teymi’nin Zühdü İle İlgili Haberler
Asım B. Hubeyre'nin Zühdü İle İlgili Haberler
Saîd B. Cübeyr'in Zühdü İle İlgili Haberler
Tavus B. Keysan'ın Zuhdu İle İlgili Haberler
Ubeyd B. Umeyr'in Zühdü İle İlgili Haberler
2014. Kays
b. Nuseyr b. Amr, babasından Üveys el-Kara-nî'nin fakirlikten çıplak kaldığını,
bunun için kendisine iki kat elbise alıp giydirdiğini nakleder.
2015.
Muhârib b. Dîsâr, Resûlullah'm (sav) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Ümmetimden öyleleri var ki, çıplak olduğu için camiye gidemez. İmanı
onları bu halde iken dilenmekten de alıkor, Üveys el-Karanî ile Furât b. Hayyân
el-Iclî bu zümredendir.[1]
2016. Useyr
b. Câbir anlatıyor ve diyor ki: "Kûfe'de bir mecliste idik. Meclis
dağılınca bir gurup insan orada kalıyordu. Aralarında öyle bir adam vardı ki
onun gibi tatlı konuşan insan görmemiştim. Onu çok sevmiştim. Arkadaşlarıma:
'Bizimle oturan bu insanı tanıyor musunuz?' diye sordum. Birisi: 'Evet, Üveys el Karanî'dir' dedi.
'Evini biliyor musunuz?' dedim. 'Evet' dediler. Onu alıp evine gittim.
Kendisine: 'Neden aramıza hiç çıkmıyorsun?' diye sordum. 'Aranıza çıkacak
elbisem yoktur' dedi —Arkadaşları bu hâlinden dolayı kendisiyle alay edip, ona
eziyette bulunuyorlardı— 'Bu kaftanımı al ve giy' dedim. 'Hayır, bunu yapma
daha çok eziyet ederler' dedi. Ben ısrar edince giyip topluluğun arasına çıktı.
'Kaftanıyla aldatan adamı görüyor musunuz?' diye laf attılar. Tekrar gelip
çıkardı ve 'Gördün mü?' dedi." (Râvi) Useyr sözlerine devamla:
"Meclise gittim ve 'Bu adamdan ne istiyorsunuz? Neden eziyet ediyorsunuz?
Giyiniyor alay ediyorsunuz, çıplak kalıyor yine ediyorsunuz' diyerek çok sert
konuştum. Bir müddet sonra Küfe ehli bir heyet hâlinde Hz. Ömere gittiler.
Aralarında Üveys el-Karanî ile alay edenlerden birisi de vardı. Hz. Ömer onlara:
'Aranızda Karanî'lerden kimse var mı?' diye sordu. Üveys ile alay eden adam:
'Evet öyle birisi Kûfe'de aramızdadır' der. Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle bir
hâdise anlatır: 'Resûlullah (sav): Yemende Üveys adında birisi size gelecek,
orada annesinden başka kimse kalmayacak, kendisinde alaca hastalığı vardı.
Allah'a dua etti; bir dirhem miktarı hâriç her tarafı düzeldi. Sizden her kim
onunla karşılaşırsa ona söyleyin de sizin için istiğfar dilesin' buyurmuştu'[2] Daha
sonra birgün bir adam çıkageldi. Kendisine: 'Nerelisin?' dedim. 'Yemenliyim'
dedi. İsmini sordum. Üveys olduğunu söyledi. 'Yemen'de kimsen var mı? dedim.
'Annem var' dedi. 'Peki sende alaca hastalığı var mıydı' diye sordum. 'Evet,
daha önce vardı' diye cevap verdi. 'Öyleyse benim için istiğfar dile' dedim.
Bana: 'Benim gibiler mü'minlerin emirine mi istiğfar dileyecek!' dedi. Sonra
ben ısrar edince istiğfarda bulundu. Kendisine: 'Benden ayrılma' dedim; fakat
benden gizlendi. Sonra duydum ki size, Kûfe'ye gelmiş." Bu haberi duyan
adam: 'Böyle birisi aramızda yok, onu tanımıyoruz' der. Hz. Ömer: 'Hayır
aranızdadır' deyince adam: 'Aramızda Üveys adında birisi var. Sürekli onunla
alay ediyoruz' deyince Hz. Ömer: 'Ona yetiş ve [senin için istiğfar dilesin]'
der. Adam, Medine'den döner dönmez henüz ailesine varmadan Ü-veys'in yanma
gider Üveys ona: 'Bu hâlin nedir?' diye sorar. Adam Hz. Ömer'in anlattıklarını
kendisine nakleder ve 'Benim için istiğfar dile, ya Üveys' der. Üveys Hz.
Ömer'in anlattıklarını kimseye anlatmamak ve bir daha da alay etmemek şartıyla
olur der. Ve istiğfarda bulunur." Râvi Useyr der ki: "Bir gece gidip
yanma girdim ve kendisine: 'Kardeşim bazen kayıp oluyorsun ve biz duymuyoruz'
dedim. Bana: 'İnsanlardan çekmiyorum, herkes ameli ile başbaşa kalacaktır'
dedi. Sonra yine gözden kayboldu ve gitti."
2017. Muhammed
b. Vâsi' in bildirdiğine göre Üveys el-Karanî namaz kılıp vazgeçen, sonra
tekrar namaza kalkan bir adam görür ve ona bunun sebebini sorunca, şu cevabı
alır: "Namaza kalkıyorum, şeytan geliyor ve 'Sen gösteriş yapıyorsun'
diyor. Vazgeçiyorum, oturuyorum. Bu sefer nefsim beni namaza teşvik ediyor,
kalkıyorum" Üveys ona: "Sen tek başına kaldığında da aynı namazı
kılıyor musun?" der. Adam: "Evet" cevabını verince "Öyleyse
kalk namazım kıl, sen riyakar değilsin" der.
2018. Hasan
Basrî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber verir: "Mudar veya
Rebîa kabilesinden daha çok insan, peygamber olmayan birisinin şefaati ile
ateşten çıkarılacaktır."[3] -Bunun
Hz. Osman veyahut Üveys el-Karanî olduğunu rivayet ederlerdi.
2019. Sa'sa'a
b. Muâviye rivayet eder der ki: "Üveys b. Amir el-Karanî Karn kabilesine
mensup olup tâbiûndendir. Aynı zamanda Kûfe'lidir. Derisinde alaca hastalığı
çıkmış Allah'a gidermesi için dua etmiş, O da gidermiştir. Ayrıca: 'Allahını:
Senin bu nimetini bana hatırlatacak kadar küçük bir parça bırak' demiş;
vücudunda bir parça izi de kalmıştır. Mescide çok bağlı birisiydi. Bir de amcasının
oğlu vardı ki sultandan ayrılmazdı. Üveys'in de aleyhinde konuşurdu. Onu
zenginlerle beraber görünce: 'Bu onlardan bir şey koparmak istiyor'; fakirlerle
görünce de: 'Bu onları aldatmak istiyor' derdi. Fakat Üveys amcasının oğlunu
hep hayırla yâd ederdi. Ona uğradığında da kendisinden dolayı günaha girmesin
diye hâlini gizlerdi. Bir gün Kûfe'den bir heyet Hz. Ömer'in yanına gider.
Aralarında Üveys'in amcasının oğlu da vardır. Hz. Ömer: 'Siz Üveys el-Karanî'yi
tanıyor musunuz?' diye sorar. Amcasının oğlu ileri atılarak: 'O benim amcamın
oğludur; kötü bir insandır, sizin tanımanıza değer birisi değildir' der. Hz.
Ömer ona: 'Sana yazıklar olsun sen helak olmuşsun. Ona gittiğinde selamımı
söyle, ona söyle, bana gelsin' der. Amcasının oğlu Kufe'ye döner dönmez sefer
elbiselerini çıkarmadan doğru Üveys'e gider ve onu mescidde bulur.
Ona: 'Benim, için
istiğfar dile amcamınoğlu' der. Amcasının oğlu kendisine: 'Allah sana da
mağfiret etsin ey Üveys, mü'minlerin emiri sana selam söyledi ve seni yanına
çağırıyor' deyince: 'Peki' der ve doğru Medine'ye gider. Hz. Ömer'in huzuruna
girince ona: 'Sen Üveys b. Âmir el-Karanî misin?' diye sorar. O da: 'Evet' der.
Teki sende alaca hastalığı var mıydı? Sen şöyle şöyle dua ettin de şifa buldun
mu?' der. Üveys: 'Sen bunu nereden biliyorsun, ey mü'minlerin emiri? Vallahi
hiçbir beşer bunu bilmiyor' deyince Hz. Ömer şu cevabı verir: 'Resülullah (sav)
bize haber verdi ve dedi ki: "Tabiînden Üveys el-Karanî diye birisi
çıkacak; alaca hastalığına yakalanacak; sonra dua edecek ve Allah giderecek.
Fakat: 'Alla-hım, cesedimde Senin nimetini hatırlatacak bir benek bulundur'
diyecek ve bir parça kalacaktır. Sizden kim ona ulaşırsa ondan kendisi için
istiğfarda bulunmasını istesin.' Hz. Ömer devamla: 'Benim için istiğfarda
bulun, yâ Üveys' der. Üveys de: 'Allah seni bağışlasın, ey müminlerin emiri'
der. Hz. Ömer: 'Allah seni de bağışlasın, yâ Üveys' der. İşiten herkes Üveys'e
koşarak kendileri için istiğfarda bulunmasını isterler. Bu gelenler çoğalınca
ölünceye kadar ortalıktan kaybolur."
2020. Esbağ
(İbn Zeyd)'m bildirdiğine göre Üveys'i Hz. Peygamberi (sav) görmeye gelmekten
alıkoyan şey annesine iyilik ve hürmetidir.
2021. Hasan
Basrî'den gelen bir rivayete göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Rebî'a ve Mudar kabilesinden daha. fazla kişi, ümmetimden birisinin
şefaatiyle cennete girecektir." Havşeb, Hasan'm bu kişi için Üveys
el-Karanî olduğunu söylediğini nakleder. Kavilerden Ebü Bekr der ki:
"Üveys'in kabilesinden birisine: 'Bu adam hangi hasletiyle bu dereceye
vâsıl oldu?' diye sordum. Bana: 'Bu Allah'ın bir fazlıdır dilediğine verir'
dedi." Rivayete göre Üveys, Sicistan'da öldü ve yanında daha önce mevcut
olmayan kefenler bulundu.
2022. Herim
b. Hayyân el-Abdî der ki: "Üveys el-Karanî'yi görmek için Basra'dan
Kûfe'ye gittim. Günlerce kaldım, onu görmedim. Son derece sıcak bir günde öğle
vakti Fırat'ın kenarına indim, bir de baktım. Bir adam, saçı sakalı karışmış
çok garib görüntüsü vardı. Üzerinde peştemal ve ridâ olmak üzere iki parça
elbise vardı. 'Acaba o mu, dedim?' yanına vardım. Başına dikildim. Baktı ve
'Rabbimizi teşbih ederiz. Onun va'di mutlaka yerine getirilir* dedikten sonra:
'Seni bana kim gönderdi?' diye sordu. Ben de 'Allah' dedim. Sonra elimi
uzattım. Her nedense kendisi elini vermedi. Ben ağlamaya başladım. Hâlimi
görünce: 'Ey Herim b. Hayyân, nasılsın kardeşim?' dedi. Ben: 'Allah haynnı
versin, benim Herim b. Hayyân olduğumu nereden bildin? Oysa biz hiç görüşmedik'
dedim. O: 'Nefsim senin nefsini tanıyor' dedi. Sonra elimden tutarak ağlamaya
başladı. Ben de beraber ağladım. Sonra şöyle dedi: 'Ey Herim b. Hayyân, baban
Adem (as) öldü, Nûh (as), Allah'ın dostu İbrahim (as), Mûsâ (as), hep öldüler.
Ey Herim, Muhammed (sav) de Öldü. Müslümanların halifesi Ebû Bekr ve dostum
olan Ömer (ra) de öldü.' Dedim ki: 'Allah hayrını versin Ömer daha ölmedi.'
—Hz. Ömer'in hilâfetinin sonları idi— Dedi ki: 'Eğer anlarsan ben de sen de
ölüyüz. Ey Herem, baban Öldü; ya ateşte ya cennettedir.' Daha sonra kendisine:
'Resûlullah'tan (sav) işittiğin bir hadis söyle' dedim. Bana: 'Ben
Resûlullah'tan birşeyler işitmedim, fakat ondan işitenden işittim' dedi.
'Öyleyse bu işittiklerini anlat' dedim. Bana şöyle dedi: 'Ben kendi nefsime
yeni bir kapı açmak istemiyorum kadı, müfti ya da muhaddis olmak istemiyorum.
Nefsimin yeteri kadar meşgalesi vardır zaten.' 'Öyleyse Kur'andan birkaç âyet
oku' dedim. Şöyle dedi: 'Rabbimin sözleri en doğru sözlerdir. En faziletli
kelam Onun kelamıdır. Kn sağlam sözler Onundur.' Sonra eûzu besmele çekerek
Duhan sûresinin ilk kırk iki âyetini okudu. Bitirir bitirmez de bir çığlık attı
ve bayıldı. Ben öldü sandım. Sonra uyandı ve 'Ey kardeşim, ben zâten
üzüntülüyüm. Tek başıma yaşamayı daha çok seviyorum. Bana bir şey sorma' dedi.
Ben: 'Bana dua et' dedim. Şöyle dua etti: 'Allahım, bu kardeşim Senin rızân
için beni ziyaret ettiğini ve beni sevdiğini söylüyor; onun işlerini düzelt ve
cennetine girdir.' Sonra yola koyulduk. İkimiz de ağlıyorduk. Ayrıldık rüyada
hariç bir daha da görüşemedik."
2023. Muğîre'nin
haber verdiğine göre Üveys el-Karanî elbiselerini tasadduk etmiş ve çıplak
kaldığı için Cumaya gidememiştir.
2024.
Abdullah b. Seleme der ki: "Hz. Ömer zamanında Azer-baycanda savaşıyorduk.
Yanımızda Üveys el-Karanî de vardı. Derken hastalandı ve çok geçmeden vefat
etti. Bir yere indirdik. Bir de ne görelim. Kazılmış bir kabir, hazır su, ve
kokulu kefen. Yıkadık, kefenledik ve namazım kıldıktan sonra defnettik. Daha
sonra bazılarımız tekrar dönüp kabrini iyi tesbit edelim de gelir istiğfar
dileriz dedik, döndüğümüzde kabri ne de izlerini yerinde bulamadık."
2025. Useyr
b. Câbir şöyle demiştir: "Yemen'den heyetler geldikçe Hz. Ömer onlara: İçinizde Üveys b. Âmir
el-Karanî var mı?' diye sorardı. Nihayet birgün ona denk geldi. Ona: 'Sen Üveys
b. Âmir misin?' dedi. O: 'Evet' karşılığını verdi. Ömer: Teki sen Murâd ve Karn
kabilelerinden misin?' dedi. O: 'Evet' cevabını verdi. Ömer: 'Sen hiç alaca
hastalığına tutuldun da dirhem miktarı yer dışında şifâyâb oldun mu?' diye
sordu. O yine: 'Evet' dedi. Bunun üzerine Ömer: 'Resûlullah (sav)ın şöyle
dediğini işittim: "Size Yemen heyetleri içinde Murâd ve Karn
kabilelerinden olan Üveys el-Karanî isminde biri gelecektir. Alaca hastalığına
mübtelâ olmuş; ancak dirhem miktarı yer dışında şifâyâb olmuştur. Kendisinin
çok hürmet ettiği bir annesi vardır. Üveys bir konuda şöyle olacak diye dua
etse Allah onu sözünde doğru çıkartır. Eğer kendin için istiğfar
diletebilirsen bunu yap[4] Hz.
Ömer devamla: 'Bizim için istiğfar dile' dedi ve ona: 'Ne tarafa gidiyorsun?'
diye sordu. 'Kûfe'ye' cevabını verdi. Ömer: 'Senin için Küfe valisine bir
mektup yazayım mı?' dedi. Üveys: 'Halkın arasında olmayı tercih ederim'
karşılığını verdi." (Ravi diyor ki:) "Ertesi sene, Kûfe'nin ileri
gelenlerinden bir zat hacca geldi ve Ömer'le karşılaştı. Ömer ona Üveys'i
sordu. Adam: Tfoksul ve muhtaç bir vaziyette' dedi. Ömer de ona Resûlullah'm
(sav) yukarıda geçen sözlerini nakletti. Adam Kûfe'ye döner dönmez Üveys'in
yanına gitti ve 'Benim için istiğfarda bulunur musun?' dedi. Üveys: 'Sen daha
yeni hayırlı bir yolculuktan döndün, asıl sen benim için istiğfar dile' dedi
ve Ömer'le karşılaşıp karşılaşmadığını sordu. Adam, 'Evet' deyince onun için
istiğfarda bulundu. İnsanlar durumu sezince yüzünü dönüp gitti." (Ravi
diyor ki:) "Üzerinde bürd denilen bir elbise vardı. Onu görenler: 'Üveys
bunu nereden bulmuş?' diyorlardı."
2026. Atâ
el-Horasânfnin rivayet ettiğine göre, Üveys el-Karanfnin yanında hacdan söz
açılır. Kendisine: "Sen hacca gittin mi?" diye sorarlar,
"Hayır" der. Sebebini sorduklarında, sükût eder. Orada bulunanlardan
birisi: "Binek benden" der. Birisi de: "Masraf benden" der.
Diğeri de: "Azık benden" der. Üveys de kabul eder ve böylece hacca
gider.
2027. Ebû İshâk'm rivayetine göre, Esved b. Yezîd,
Hac ve Umre kasdıyla seksen defa Mekke'ye gitmiştir.
2028.
Rivayete göre Artır b. Meymûn ise hac ve umre için altmış defa Kâbeyi ziyaret
etmiştir.
2029. Abdullah
b. Bişr'in bildirdiğine göre Alkame b. Kays ve Esved b. Yezid beraber hac
yolculuğuna çıkmışlar. Esved ibadete çok düşkün olduğu için insanlar
dinlenirken o oruç tutar. Yüzünün sarardığını gören Alkame dizlerini döverek;
"Bu cesedine neden azap ediyorsun, Allah'tan korkmuyor musun?"
deyince, Esved: "Yâ Ebâ Şibil, dayanmak lâzım" diye karşılık
vermiştir.
2030. Ali b.
Müdrik ise, Alkanıe'nin oruçlu olan Esved b. Yezîd'e: "Bu cesedine neden
azap ediyorsun?" sorusuna, Esved'in "Onun rahatını düşündüğüm
için" diye cevap verdiğini nakleder.
2031.
Abdurrahnıan b. Serdan Ebû Kays el-Evdî aynı haberi şöyle rivayet eder;
"Esved b. Yezîd çeşitli ibadet ve oruçlarla kendisini yıpratır. Alkame
ona: 'Bu cesedine neden azab ediyorsun?' der. O da: 'Bu iş çok ciddîdir' diye
karşılık verir."
2032. Ebû İshâk'm haber verdiğine göre Hz. Âişe
(r.anhâ): "Irak'ta Esved b. Yezîd'den daha iyi bir insan yoktur"
demiştir.
2033.
Abdullah b. İdrîs'in naklettiğine göre Mâlik b. Miğvel'e bir namaz esnasında
tekbir getireceği zaman: "Daha kılacak kaç rekâtın var?" diye
sorulur. O da: "Yansı kaldı; o da iki yüz elli rekattır" der.
2034. Abdülkerim
el-Eyâmî der ki: "Bir defa [Mâlik b. Miğ-vel] el-Henıedânfye vardık.
Alnında, dizlerinde ve ellerinde secdenin izlerini gördük. Biraz bizimle
oturdu, tekrar namaz kılmaya döndü."
2035. Ebû'l-Ahvas
der ki, "Fustât [Kâhire'nin eski ismi]'a giden birisi gece [oraya
yerleşen sahabenin] arı uğultusu gibi [ibâdet ederken] seslerini işitirlerdi.
Ne oluyor şimdi de, onlar böyle Allah'tan korkuyorlardı da şimdiki insanlar
kendilerinden emin duruyorlar."
2036. Mâlik,
Talhâ'nm: "Her insan için bir günün zorluğu vardır" dediğini, bunun üzerine
kölelerinden birinin ona: "Eğer böyle devam edersen gözlerini
kaybedeceksin ve seni yadeyecek birini arar hâle geleceksin" dediğini
nakleder.
2037. Salim, Mesrûk'un şöyle dediğini haber verir:
"Kişinin kalbi Allah'ı zikrettiği müddetçe çarşıda bile olsa namazda
sayılır."
2038. Ebû
İshâk, Mesrûk'un hac esnasında secde hâlinde uykusunu giderdiğini rivayet
eder.[5]
2039. Saîd
b. Cübeyr, Mesrûk'un şu sözünü nakleder: "Allah'a secde etmekten başka
dünyadan bir şeye üzülmem."[6]
2040. Saîd b. Cübeyr kendisi ile karşılaşan
Mesrûk'un şöyle dediğini nakleder: "Ey Saîd, yüzümüzü şu toprağa
sürmekten, secdeden başka bir şeye rağbet etmeyelim."
2041.
Abdullah b. Murre, Mesrûk'un şöyle dediğini haber verir: "Kişiye ilim
olarak Allah'tan korkmak yeter, cehalet olarak da ilmi ile övünmesi
yeter."
2042. Süleyman, (el-A'meş) Mesrûk'un, "Bir
adam attığı her adımda ya bir sevap alır, ya da bir günah" dediğini
nakleder.
2043.
Müslim'in rivayetine göre Mesrûk'a şiirden bir beyit sorulmuş. O da:
"Amel defterimde şiir olmasını istemiyorum" demiştir.
2044.
Abdullah b. Murre, Mesrûk'un şöyle dediğini nakleder: "Hizmetçi para yok,
ekmek yok dese de rızkımın geleceğine güvenim tamdır."
2045.
Müslim, Mesrûk'un, 'Her kim Allah'tan korkarsa ona bir çıkış yolu gösterir'[7] âyetini tefsir ederken: "Çıkış yolu
verenin de alanın da Allah olduğunu bilmesidir" dediğini nakleder. 'Her
kim Allah'a tevekkül ederse ona kâfidir'[8]
âyetinde ise şöyle der: "Bu kendisine tevekkül eden herkese yetişeceği
anlamına gelmez. Kişi tevekkül eder Allah da onun günahlarına keffaret kılar ya
da ecrini arttırır." Âyetin, 'Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir[9]
kısmında ise: "Hem tevekkül eden, hem de etmeyenlerle ilgili olarak O,
emrini infaz eder" der; yine aynı âyetin son bölümü olan 'Her şey için bir
ölçü koymuştur'[10] kısmına da: "Her şey
için bir ecel biçmiştir" diye tefsir etmiştir.
2046.
Müslim, Mesrûk'un şöyle dediğini rivayet eder: "Kişi için ne kadar ilim
meclisleri olursa olsun günahlarım hatırlamak ve istiğfar etmek için kendisine
yalnız kalacak bir zaman ayırmalıdır."
2047.
İbrahim b. Muhammed der ki: "Mesrûk her Cuma katırına biner; beni de
arkasına alır ve Cize mevkiinde bir çöplüğe giderdi. Katırını çöplüğün
üzerinde durdurur ve İşte dünya altımız-dadır' derdi."
2048. Haffâf
b. Ebû Seria, Mesrûk'un şöyle dediğini nakleder: "Dünyada en çok gıbta
edilecek şey kabirde istirahata çekilmiş ve azaptan emin olan mümindir."
2049. Enes
b. Şîrîn, Mesrûk'un hanımının: "Mesrûk namaz kılardı, ayakları şişerdi;
ben oturur hâline ağlardım" dediğini nakleder.[11]
2050. eş-Şa'bî, Mesrûk'un: "Biriniz kırk yaşma
geldiği zaman Allah'a karşı tedbirini alsın" dediğini nakleder.
2051. Süfyân'm naklettiğine göre bir adam Mesrûk'a:
"Ben seni Allah için seviyorum" der. Mesrûk da ona: "Sen Allah'ı
sevdiğin için, Allah'ı seveni de seviyorsun" der.
2052. Ebû Vâil der ki: "Mesrûk bir su yatağına
emir olarak gönderilmişti. Ben de beraberdim. Ondan daha iffetli iyi birisini
görmedim. Kendi ihtiyacı olan suyu Dicle'den alırdı."
2053. eş-Şa'bfnin
bildirdiğine göre Mesrûk, bir su yatağına memur olarak gönderilir. Mesrûk,
Kûfe'den çıkınca Küfe ehlinin kurrâsı da onu desteklemek için beraber
çıkarlardı. Aralarında at üstünde bir de genç vardı. İnsanlar döner, Mesrûk
sadece bazı arkadaşlarıyla kalır. Genç adam kendisine yaklaşarak şöyle der:
"Sen Küfe ehli kurrâlarmm başısın. 'En efdali kim?' diye sorulsa, 'Mesrûk'
derler. 'En âlimi kim?' denilse, 'Mesrûk' derler. 'En fakihi kim?' diye
sorsalar yine 'Mesrûk' diye cevap verirler."
Mesrûk ona:
"Bulunduğum görevde bana yardım eder misin?" der. Genç: "Ben
aldığım göreve razı değilim ki, nasıl sana yardım edeyim?" der. Genç çekip
gidince Mesrûk: "Şu gencin bana yaptığı nasihati hiç kimse yapmadı"
der. Sufyân der ki: "Mesrûk bu görevinden dönünce Ebû Vâil kendisine
geldi. Mesrûk ona şöyle dedi: 'Beni cehneneme sokacak bunun gibi bir görev
almamıştım. Hiçbir müslümana ve zımmîye zulmetmedim amma Resûlullah'm (sav),
Ebû Bekr'in ve Ömer'in sünnetinde olmayan bu işi neden yaptım, bilemiyorum.'
Ebû Vâil: 'Öyleyse seni bu göreve sevkeden kimdi?' diye sorar. O da: 'Kâdi
Şureyh, İbn Ziyâd (Küfe valisi) ve şeytan' diye cevap verir."
2054. Haris
b. Umeyr, Mesrûk'un şöyle dediğim rivayet eder: "Belâ ehli [yâni
musibetlere sabreden zâhidler ilâhi rızaya kavuşmak içinj kıyamet günü
ciltlerinin makasla kesilmesini arzu ederler."
2055. Talha,
Mesrûk'un bu konuda şöyle dediğini haber verir: "Belâ ehli [musibetlere
sabreden zâhidler] kıyamet günü dünyadaki belâlara karşı mükafaat alacaklarım
bildikleri için, dünyada derilerinin makasla kesilmesini dahi arzu
ederler."
2056. Amr b.
Meynıûn der ki: "Mescidler, Allah'ın evleridir. Ev sahibi ziyaret edenlere
ikram eder."
2057.
İbrahim'in rivayetine göre, Meymûn b. Ebû Şebîb sahte bir para gördüğü zaman
onu kırar ve "Seninle bir müslüman aldanmasın" derdi.
2058. Hasan
b. Hasan, Meymûn b. Ebû Şebîb'in şöyle dediğini nakleder: "Haccâc-ı
[Zâlim] zamanında bir gün Cumaya gitmek için hazırlandım. Sonra kendi kendime:
'Niye gidip bunun arkasında namaz
kılayım ki?' dedim. Bir gideyim, bir gitmiyeyim dedim ve tereddüt ettim. Sonra
gitmeye karar verdim. Evin köşesinden şöyle bir ses işittim: 'Ey iman edenler,
Cuma günü namaz için çağrıldığınızda Allah'ın zikrine koşun'[12] Bir
defasında da bir kitap yazmaya başladım. Güzel yazıp süslesem yalan söylemiş
olurum. Süslemesem kitabım kötü olacak diye düşündüm ve yazıp yazmamakta
tereddüt ettim. Terketmeye karar verdim. Evin bir köşesinde şöyle bir ses
işittim: Allah iman edenleri dünya hayatında ve âhirette sabit sözle sağlam
yolda yürütür...[13] "
2059. Alkame
der ki: "Bir savaşa çıktık; yanımızda, Mesrûk, Amr b. Utbe ve Ma'dad da
vardı. Seydan suyu mevkiine geldiğimizde emirimiz olan Utbe'nin oğlu Amr:
'Eğer bu suyun başında konaklarsak ola ki birileri gelir, bize zulmeder.
Öyleyse şu ağacın dibinde biraz dinlenelim ve yemeğimizi de yiyip gidelim'
dedi. Biz de öyle yaptık. Savaşacağımız yere varınca, Amr b. Utbe beyaz bir cübbe
çıkarıp giydi ve (Kan bu cübbenin üzerine akarsa daha güzel olur' dedi. Sonra
bir isabet aldı ve elini koyup gösterdiği yerden kan aktığını gördüm. Sonra da
Öldü. Akşam oldu soğuk bir geceydi Ma'dad'a kaftanımı verdim, ona
sarıldı." İbnu'd-Devrekî der ki: "O da bir yara aldı, ancak küçüktü.
Kendisi: 'Yaram küçüktür, fakat Allah bereketlendirir' dedi. Sonra o da öldü. Alkame
bu kaftanı giyer ve 'Ma'dad'in kanını görürüm de sevgim artar' dedi."
2060. A'meş'in
bildirdiğine göre: "Alkame b. Kays, Amr b. Utbe ve Ma'dad, Belencer'e
[Ermenistanda bir yer] gittiler. Amr b. Utbe dörtbin dirheme bir at satın alır.
Kendisine: 'Çok pahalı almışsın' diyenlere şöyle der: 'Benim için her adımı
iki dirhem eder.' [Zira Allah yolunda kullanacağım]"
2061. Abdullah
b. Rebî'a'dan rivayet edildiğine göre bir gün Utbe b. Ferkad, Abdullah b.
Rebî'a'ya: "Ey Abdullah, kardeşinin oğluna görevinde yardım etmez misin ki
o da bana görevimde yardım etsin" demiş. Abdullah da: "Ey Amr,
babana itaat et" diyerek yanlarında oturmakta olan Ma'dad'a bakmış ve
'Onlara itaat etme. Secde et ve yaklaş [14] âyetini okumuş [A'meş (bunu okuyunca) secüe
etmemiştir.] Amr: "Babacığım ben bir hürüm ve kendi hürriyetim için
çalışırım" demiş. Utbe bundan dolayı ağlamış ve "Yavrucuğum ben seni
Allah için seviyorum ve bir baba evladını nasıl severse öyle seviyorum"
demiş. Amr ise: "Babacığını, bana verdiğin yetmiş bini (dînâr-dirhem)
istiyorsan işte şurada, al; istemiyorsan bırak beni, onu tasadduk edeyim"
demiş ve bir dirhem dahi bırakmadan sadaka olarak dağıtmıştır.
2062.
Rivayet edildiğine göre Utbe b. Ferkad, oğlu Amr'a evlenmesini teklif eder. O
da reddeder. Bunun üzerine Utbe oğlunu Hz. Osman'a şikâyet eder. Hz. Osman
kendisini çağırır ve "Seni evlenmekten alıkoyan nedir? Oysa hem Resûlullah
(sav) hem Ebû Bekir hem de Ömer evlenmişlerdi. Amr ise şöyle cevap verir:
"Kim Resûlullah'ın (sav), Ebû Bekir'in ve Ömer'in yaptığını
yapabilir?" Bunun üzerine Hz. Osman: "Öyleyse git, ister evlen, ister
evlenme" der.
2063. Isâ b.
Ömer'in bildirdiğine göre Amr b. Utbe bir gece atına binerek kabristana varır
ve "Ey kabir ehli, sayfalar dürüldü ameller kaldırıldı" der ve ağlamaya
başlar. Daha sonra sabaha kadar bekler ve sabah namazında hazır bulunur.
2064. Ali b.
Salih'in bildirdiğine göre Amr b. Utbe, arkadaşlarının bineklerini otlarken
bir bulut onu gölgeliyordu.
2065. Yine
aynı rivayete göre, Amr b. Utbe namaz kılarken yırtıcı hayvanlar onu
korumuştur.
2066. Amr b.
Utbe'nin azadlı kölesi der ki: "Bir gün sıcak bir saatte uyandık. Amr b.
Utbe'yi aradık. Onu bir dağda secde halinde gördük. Bir bulut da onu
gölgeliyordu. Beraber gazvelere çıkardık. Çok namaz kıldığı için onu
bekleyemezdik. Bir gece o namaz kılarken aslan sesi işittik. Hepimiz kaçtık; o
namazı terketmedi. Ona: "Aslandan korkmuyor musun?" dediğimizde:
"Ben Allah'tan başkasından korkmaktan haya ederim" dedi.
2067.
el-A'meş, Amr b. Utbe'nin şöyle dediğini nakleder: "Allah'tan üç şey
istedim, ikisini verdi; üçüncüsünü de vereceğini ümid ediyorum. Dünyada zahid
olmayı, gelip geçen hiçbirşeye al-dırmamayı istedim. Namaz için bana kuvvet
vermesini istedim, verdi. Bir de şehid olmayı istedim onu da vereceğini ümid
ediyorum."
2068. Alkame,
Muhammed'in yine Amr hakkında şöyle dediğini rivayet eder: "Amr b. Utbe
kimseye benzemezdi. Bir gece çadırda namaz kılıyordu. Arkadaşı da dışarda
kılıyordu. Derken bir aslan gelir, arkadaşının önünden geçerek çadıra girer ve
Amr'm ayağına dokunur. Secde etmek istediği zaman secde yerine çöme-lir. Amr
üzerine secde eder. Sabah olunca arkadaşı gelip kendisine aslanın gelişinden
sözeder ve ona ayağındaki izini gösterir."
2069. Hût b.
Râfi'nin bildirdiğine göre Amr b. Utbe arkadaşlarına hizmet etmeyi şart
koşardı. Sıcak bir günde hayvan yayarken bazı arkadaşları yanma giderler ve
bir bulut tarafından gölgelendiğini görürler. "Müjde ey Amr"
dediklerinde de başkalarına söylememelerini ister.
2070. Oğlu
Muhammed'in nakline göre Amr b. Utbe'nin anne ve babası onu evlendirmek ister.
O da reddeder. Bunun üzerine Hz. Osman'dan yardım isterler. Hz. Osman:
"Sen neden evlenmiyorsun? Oysa Resûlullah (sav), Hz. Ebû Bekir ve Hz.
Ömer de evlenmişlerdi. Ben de evlendim" deyince: "Fakat ben kim?
Sizin yaptıklarınızı yapmak kim?" cevabım alır. Hz. Osman:
"Subhânallâh" der ve kötü bir şey görmüşçesine yüzünü kapatır.
Kendisini daha fazla sıkıştırınca kabul eder ve Cerîr'in kızı Aliyye ile
nişanlarlar. Amr: "Ben bu kadınla konuşmadan evlenmem" der ve kabul
ederler. Cerîr'in kızını getirirler ve ona: "Benim kadına ihtiyacım yoktur,
fakat annem babam ısrar edince evlenmek istedim. Eğer razı olursan yemen, içmen
ve giyinmen bizden olacaktır, o kadar" der. Kız da razı olur ve
evlenirler. Evlendikleri gece Amr, namaza durur, hanımı da arkasında tâbi
olur. Sabaha kadar sürer ve her ikisi de oruç tutar. Çok geçmeden ebeveyni:
"Biz seni bize torunlar yapasm diye evlendirdik. Fakat bunun çocuğu
olmuyor öyleyse onu boşa" derler. Daha sonra ikinci bir hanım isterler.
Onu da görüp aynı şeyleri söyler. Bir müddet sonra birgün bir yere yaslanmış
dinlenirken, ailesinden bir kadın hanımına: "Senin çocuğun neden olmuyor?
Yaşlandın mı yoksa?" der. Hanımı da: "Kocasız hiç çocuk olur
mu?" cevabını verir. Bunu duyan Amr onu boşar. Bunun üzerine anne ve
babası da onu kendi haline bırakır.
2071. es-Süddî,
Amr b Utbe'nin amcasının oğlundan şunu nakleder: "Beraber güzel bir otlağa
varmıştık. Amr b Utbe: 'Bu ne güzel otlakmış, keşke şimdi birisi Allah için
savaşa çağırsa, ben de hemen atıma binip katılsam ve şehid olsam da sonra da
buraya getirilip demedilsem' dedi. Daha o öyle derken birisi işgal edilen bir
köy için savaşa çağırdı ve ilk hareket eden de Amr b Utbe oldu. Babası Utbe bu
haberi alınca kendisine haber gönderdi. Fakat yetişemedi ve şehid oldu.
Mızrağı ile işaret ettiği o yere de getirilip gömüldü. Babası Utbe insanlarla
beraber başında duruyordu." Süddî'den başka ravilerin anlattıklarına göre
önce küçük bir yara almış, "Ola ki Allah bu küçük yarayı benim için
mübarek kılar. Beni o gömülmek istediğim yere yürüyerek götürün. Eğer yaşarsam
kaldırır, götürürsünüz" der. Fakat o yere geldiğinde vefat eder. Allah
ona rahmet etsin.
2072. Halef
b. A'yün'ün rivayet ettiğine göre Bekr b Vâil heyeti Resûlullah'a geldiğinde
Resûlullah (sav) onlara; Kûsş b.Sâ'ıde el-Kıyadî ne yapıyor ?" diye sordu.[15]
Onlar da: "Öldü, yâ Re-sûlullah" deyince Resûlullah: 'Ben onu Ukaz
panayırında kırmızı bir deve üzerinde: 'Ey insanlar, toplanın ve
söyleyiceklerimi dinleyip belleyin; her yaşayan ölür, her ölen geçip gider.
Her gelen gelir, geçer. Geldiği yer de konulmuş bir beşik, bir tavan akmayan
yıldızlardan bitip tükenmeyen denizlerden ibarettir. Bilin ki gökten haberler
vardır. Yeryüzünde de ibretler vardır. Yemin ederim Allah'ın razı olduğu ve
sizin bugünkü dininizin aksine bir din vardır, dediğini görüyor gibiyim. Sonra
bir şiir okudu deyince orada bulunanlardan birisi: "Yâ Resûlullah, eğer
izin verirseniz okuduğu şiiri de ben söyliyeyinı" der ve Resûlullah izin
verir.
Daha önce geçen
asırlarda bizim için ibretler vardır Görüyoruz ki, Ölüme gidenler var, fakat
oradan dönenler yok Görüyoruz ki, büyük küçük herkes ölüme koşuyor Ne
gidenlerden kimse dönüyor, ne de kalanlardan kimse kalıyor Anladım ki, şüphesiz
insanların gittiği yere ben de gideceğim.
2073. Abdullah, Mucâhid'in 'Onların simaları
yüzlerinde secde izinden bellidir...[16]
âyetini tefsir ederken: "Yani kıyamet günü dünyada çok secde
ettiklerinden yüzleri beyaz olacaktır" dediğini nakleder.
2074. Süfyân
b Uyeyne'nin haberine göre Zer b. Amr b. Zer öldüğünde Amr b. Zer şöyle
demiştir: "Ey Zer! Sana olan hüznümüz arttı. Ne dediğini ve sana ne
denildiğini keşke bilsek. Alla-hım, bizim Zer üzerinde hakkımız varsa helal
olsun. Taksiratını da affet" Sonra Amr, 'Din gününün sahibidir' âyetini
okur ve "Sâdıkların kalplerine kimsenin sahip olamayacağı o günün vay
haline" der.
2075. Abdullah
b. Mübarek, Osman b. Ebî Dehreş'in her sabah üzüntü ile kalktığını ve
"İnsanlarla beraber (ölüme doğru) gidiyorum. Başıma ne gelecek bilemiyorum"
dediğini nakleder. Ayrıca şöyle dediğini de bildirir: "Ben her namazımda
taksiratımdan dolayı Allah'tan istiğfar diliyorum."
2076.
Muhammeci b. Bişr el-Abdî'nin bildirdiğine göre Müslim b. Ca'fer şöyle
demiştir: "Dünyaya karşı oruçlu ol, iftarın ölüm olsun ve dünyada sabırla
yarasını tedavi eden hasta gibi ol...."
2077. Nadr
b. İsmail der ki: "Bir Ramazan gecesinde Amr b. Zerr'in meclisindeydik.
Ölümden ve ölüm esnasında hazır bulunacak azap ve rahmet meleklerinden
bahsediyordu. Derken bir genç bir çığlık attı ve yere düştü. Biraz sonra da
vefat etti."
2078. Rivayete
göre birgün oğlu, Amr b. Zerr'e: "Neden herkes konuşuyor da kimse
ağlamıyor? Fakat sen konuşunca surdan burdan ağlama sesleri işitiliyor"
diye sorar. O da şöyle cevap verir: "Yavrum, ücretle tutulan ağıtçının
ağlaması ile çocuğunu kaybedenin ağlaması bir değildir."
2079. Ebû
Hayyân et-Teymî, İbrahim et-Teymî'nin şöyle dediğini nakleder: "Hep
sözlerimi amellerime vurup ölçtüğümde yalancı olmaktan korkarım."
2080. Muğîre, İbrahim et-Teymî'nin evinde
zikrettiğim Ebû Vâil'in de kuş gibi çırpındığını nakleder.
2081. Ebû
Mis'ar, İbrahim et-Teymî'nin şöyle dediğini haber verir: "Her beldeyi
ehlinden bazıları serlere karşı müdafaa eder. Ebû Vâil'in onlardan olduğunu
ümid ediyorum."
2082. Ebû Ca'fer'in haberine göre Ebû Vâil şöyle
demiştir: "Yüzbin oğlum olacağına Allah yolunda cihad eden bir tek oğlumun
olmasını tercih ederim,"
2083.
Asım'ın haber verdiğine göre Ebû Vâil'in hurma kamışından bir kulübesi vardı.
Kendisi ve atı orada barmırdı. Cihada çıkacağı zaman yıkar, tasadduk ederdi.
Geri dönünce de yeniden inşa ederdi.
2084.
Mansûr, Ebû Vâil'in, 'Allah'a (varmak için) vesile arayınız'[17]
âyetinde: "Allah'a yakınlaştıracak şeyler amellerdir" dediğini haber
verir.
2085. el-A'meş, bir dostun kendisine: "Eğer
Allah'a itaat edersek bize isyan edilmez" dediğim haber verir.
2086. Asım,
Ebû Vâil'in yatsı namazından sonra alnını yere koyup: "Allahım, eğer beni
affedeceksen kereminle affet, eğer azab edeceksen zâlimlere verdiğin azapla
azabetme" dediğini rivayet eder.
2087. Ma'rûf
b. Vasıl, İbrahim et-Teymî'yi kıssa anlatırken Ebû Vâil'in de dinleyip
ağladığını haber verir.
2088. Âsım'ın naklettiğine göre birisi Ebû Vâil'e:
"Bazıları Allah mü'minleri de ateşe atacak diyorlar ne dersin?" diye
sorar. O da şöyle der: "Andolsun ki cehennem için yapılan mahşer toplantısında
müminler olmayacak."
2089. Ebû'l-Bahterfnin
haber verdiğine göre, birgün bir adam Abdullah b Mes'ûd'a gelerek:
"Bazıları akşam namazından sonra mescidde halka kurup oturuyorlar; birisi
de onlara komut vererek: 'Tekbir getirin', Teşbih getirin' ve 'Hamdedin' diyor.
Onlar da bu komutlara uyarak, 'Allahu Ekber', 'Subhânallâh' ve 'Elhamdülillah'
diyorlar" der. İbn Mes'ûd; "Gerçekten öyle mi yapıyorlar?" diye
şaşkınlığını belirttikten sonra: "Bir daha yaparlarsa bana haber ver"
der. Kendisine birgün haber verildi. Üzerinde bir kaftan olduğu halde gelip
mescidde oturdu. Onların bu harekete başladıklarını görünce ayağa kalktı, sert
bir şekilde şöyle der: "Ben Abdullah b. Mes'ûd'um. Allah'a andolsun ki,
siz ya kötü bir bid'at peşindesiniz ya da Muhammedin (sav) ashabından ilmen daha
yükseksiniz." Aralarında bulunan Ma'dad: "Allah'a andolsun ki, biz ne
kötü bir bid'at peşindeyiz, ne de ashaptan âlim olduğumuzu iddia ediyoruz"
der. Yine aralarında bulunan Amr b Utbe ise: "Ey Ebû Abdurrahman! Biz
Allah'a istiğfar ediyoruz" deyince İbn Mes'ûd: "Ne haliniz varsa
görün, Allah'a andolsun ki, eğer bir daha yaparsanız yapmakla emrolunmadığmız
uzak bir şeyi yapmış olursunuz, eğer başkalarını da buna dahil ederseniz
tamamen dalalete düşersiniz" der.
2090. Asım,
Ebû Vâil'in cariyesi Bereke'ye şöyle dediğini nakleder: "Eğer oğlum Yahya,
bu eve birşey getirirse alma fakat başka bir dostum getirirse al." Oğlu
Yahya kilise sorumlusu olduğu için Ebû Vâil böyle demiştir.
2091. Aynı
rivayete göre Ebû Vâil evinde namaz kıldığı zaman hıçkırarak ağlardı. Bütün
dünya kendisine verilseydi başkası görürken bunu yapmazdı.
2092.
el-A'meş bir dostunun şöyle dua ettiğini bildirir: "Alla-hım! Eğer bizi
kötülerden yazmışsan, bu yazıyı silerek bizi saidler-den yaz. Eğer said
olduğumuzu yazmışsan bu yazıyı sabit kıl. Zira kitabın anası yanındadır;
dilediğini siler dilediğini sabit kılarsın."
2093. rivayet adildiğine göre, Suveyd b Şu'be adeta erimiş bir
vaziyette hasta yatağında yatıyordu. Hanımı başı ucunda: "Ailem sana feda
olsun, sana ne yedirelim, ne içirelim?" diye nida eder. O da gizli bir
sesle şöyle cevap verir: "Hastalığım uzadı, Allah'ın onu eksiltmesini
istemem."
2094. Yezîd
b. Hayyân, Anbes b. Ukbe'nin secde ederken serçe kuşlarının cansız duvar
zannederek üzerine konduklarım nakleder.
2095. Süfyân'ın
bildirdiğine göre Haysem, öldüğü zaman kavminin fakirlerinin gömülü olduğu
mezarlığa gömülmeyi, vasiyet etmiştir.
2096.
Muhammed b Hâlid ed-Dabbî der ki: "Hayseme b. Ab-durrahman'ın nasıl Kur'ân
okuduğunu bilmiyorduk. Hastalandığında hanımı başında oturup ağlamaya başladı.
Hayseme ona: "Ne ağlıyorsun, ölüm nasıl olsa bir gün gelecektir" der.
Hanımı; "Senden sonra bana bütün erkekler haramdır" deyince Hayseme
şöyle der: "Bütün bunları istemiyorum. Benim korktuğum tek kişi vardır; o
da fasık bir adam olan ve içki içen Muhammed b. Abdurrah-man'dır. Zira günde üç
defa Kur'ân okunan bu evde içki içilmesini istemem."
2097. ibrahim et-Teymî babasından şöyle bahseder:
Babası Yezîd b. Şureyk, Basra'da dörtbin dirheme bir arsa satın alıp üzerine
bir ev yapar. Sonra da dörtbin dirhem kâr ile geri satar. İbrahim et-Teymî
babasına: "Babacağım, keşke tekrar Basra'ya dönsek de orada yine böyle bir
ev alıp satıp kâr etsen" der. Bunun üzerine babası: "Yavrum, neden
öyle diyorsun? Allah'a andolsun ki, ben kâr ettiğim için fazla sevinmedim; bir
daha da düşünmüyorum" der.
2098. Süfyân,
Ebûl-Bahterî et-Tâî'nin şöyle dediğini nakleder: "Bir yerde öğrenci
olmayı başkalarına öğretici olmaya tercih ederim."
2099. Nadr
b. İsmail'in naklettiğine göre, Abdurrahman b. Esved günde yediyüz rekat namaz
kılardı. Buna rağmen ailesinde en az amel eden olarak bilinirdi. Kendisi bir
deri bir kemik kalmıştı. Esved ailesi cennet ehli diye adlandırılırdı.
2100.
Haysenıe'nin rivayetine göre Haris b. Kays el-Cûfî şöyle demiştir:
"Âhiret işi oldu mu, dur; dünya işi olduğu zaman, geç. Bir hayır yapmak
istediğin zaman erteleme. Namaz kılarken şeytan gelir de: 'Sen riya olsun diye
kılıyorsun?' derse namazı uzat.
2101.
Asım'ın bildirdiğine göre Zer, Ebû Vâil'den daha büyüktür, birlikte
oturduklarında Ebû Vâil onunla konuşamazdı. Birgün Ebû Vâil'i evinde yalnız
başına secdede iken şöyle dediğini işittim: "Allahım, beni bağışla, beni
affet, beni affedersen lutfunla affetmiş olursun, azabedersen zulmetmiş
olmazsın." Sonra hıçkırarak ağlamaya başladı. Çocuğunu kaybeden insanlar
gibi ağladı. Başkası görseydi böyle ağlamazdı.
2102.
el-A'meş, Ebû Vâil'in şöyle dediğini nakleder: "Ev halkı garip olan başka
ailelere sofralarında helal taze ekmek yapıp bulundurmalıdır."
2103. İbn
İshâk rivayet eder, der ki: "Abdurrahman b. Esved, Medine'ye yanımıza
geldi. Ayağı sakat birisiydi. Sabaha kadar tek ayağı üzerinde durarak namaz kıldı.
Yatsı abdestiyle bize sabah namazım kıldırdı."
2104. Yine
rivayete göre Abdurrahman b. Esved farz namazları camide kılar; sonra da evine
girer, gün boyu namaz kılardı.
2105. Hasan b. Abdullah, Abdurrahman b. Esved'in
oruçlu iken ayaklarını suya saldığım haber verir.
2106. Ebû
Bekr b. Amir'in haberine göre Abdurrahman b. Esved: "Her kim bir gecede
Bakara sûresini okursa cennette ona bir taç giydirilir" demiştir.
2107. Zubeyd
der ki: "Abdurrahman b. Esved ile her karşılaştığımızda: 'Allah'la karşılaşmaya
hazır olun' derdi.
2108. Muhârib
b. Disâr, Abdurrahman b. Esved'in şöyle dediğini nakleder: "Her kim yatsı
namazından sonra dört rekat kılarsa, Kadir gecesindeki dört. rekat gibi
sayılır. Kendisine: 'Bunu kimden işittin?' dedim. 'Tabi, tam şöyle şöyle
olursa, aksi takdirde sadece salih bir amelden sayılır' dedi."
2109. Hilâl
b. Habbâb'm haber verdiğine göre, Abdurrahman b. Esved, Âdem b. Nâime'nin
azadlısı Ukbe ve Saîd Ebû Hâşim Kûfe'den hac için çıktıklarından dönünceye
kadar oruç tutarlardı.
2110. Hammâd
b. Ebû Süleyman'ın anlattığına göre birisi Abdurrahman b. Esved'e bir mal
teslim eder. Bir müddet sonra Haccac-ı Zâlim adamın malına el kor. Kendisine
Abdurrahman b. Esved'in yanında da biraz malının olduğunu söylerler. Haccâc, Küfe
valisine bir mektup yazarak Abdurrahman b. Esved'i makamına çağırır. Huzuruna
girdiğinde: "Sen Abdurrahman b. Esved misin?" diye sorar.
Abdurrahman: "Emir beni çağırttığına göre, ismimi de biliyor,
sanıyordum" der. Haccâc: "Evet" dedikten sonra: "Falanın
senin yanında nesi var?" diye sorar. O da: "İki kese parası var"
der. Haccâc: "Başka bir şey yok mu?" diye sorar. O da:
"Hayır" der. Haccâc der ki: "Gaybı ve hazırı bilen, Kendisinden
başka ilah olmayan Allah'a andolsun ki, falanın senin yanında bundan başka bir
şeyi yok." Haccâc'ın yemin içtirmesi böyleydi. Abdurrahman: "Rabbime
hamdederim ki ben emire yalan söylemedim, onun bende sadece iki kese parası
var" der. Haccâc: "Bu kabul değil" der ve onu hapse atar.
Hapishanenin başında Şam âbidlerinden birisi vardı. Âbid bakar ki, Abdurrahman
namaz kıldığı zaman hep ayakta kılıyor; kılmadığı zamanlarda da Allah'ı
zikrediyor, teşbih ediyor. Çok geçmeden Şamlı hastalanır ve kendi kendine der
ki: "Ben Allah'a vardığımda ne derim? Bu sâlih adam hapiste belki de mazlumdur?
Daha sonra Abdurrahman'ı çağırarak, "Haccâc'ı bilirsin, bana bir söz ver,
seni serbest bırakacağım. Eğer iyileşirsem tekrar hapse döner ve bir kurtuluş
gelinceye kadar beklersin. Şayet ölürsem zaten sen kendini kurtarmış
olursun." Abdurrahman da bunu kabul eder ve bir kadın elbisesi giyerek
iki kadın arasından çıkar. Yolda bir adam katırını getirerek kendisine:
"Bin" der. Kadınlardan birisi cevaben: "Biz kadınız, bir
ihtiyacımız için gelmiştik. Sağolun, siz binin" der. Adam yine kendisine
işaret edince Abdurrahman meseleyi anlar ve katıra binerek evine gelir. Şamlı
ölür fakat katırı kimin getirdiği bilinmez.
2111.
Ebû'n-Nu'aym en-Nehaî, Abdurrahman b. Esved'in. "Ka'betullah'a bakmak
ibadettir" dediğini, haber verir.
2112. el-A'meş
der ki; İbrahim et-Teymî'ye, "İşittiğime göre bir aydır bir şey yemeden
duruyor muşsun" dedim. O da: "Evet iki ay da oluyor. Kırk gündür
ailemin verdiği ve ağzıma alıp attığım bir üzüm tanesinden başka bir şey
yemedim" dedi. Râvi, el-A'meş'e: "Peki sen bu habere inandın
mı?" diye sorar. O da: "İbrahim kendisi doğru olduğunu söyledi"
der.
2113. el-A'meş'in
bildirdiğine göre yine İbrahim et-Teymî secdeye vardığı zaman serçe kuşları onu
cansız bir duvar zannederek gelir ve sırtını gagalardı.
2114. Süfyân
b. Uyeyne, İbrahim et-Teymî'nin şöyle dediğini nakleder: "Kendi nefsimi
cehennemde farzettim. Onun boyunduruklarını takınmış; azap görüyor, zakkumunu
yiyor, zemherîrini de içiyordu. Nefsime: 'Bir isteğin var mı?' diye sordum.
Bana: 'Hemen dünyaya dön, öyle bir amel işle ki buradan kurtulayım' dedi.
Nefsimi bir de cennette farzettim. Hurilerle beraber sündüs ve ipekten
giyinmişti. Ona: 'Bir isteğin var mı?' diye sordum. Yine bana: 'Dünyaya dön,
öyle amel işle ki bu nimetler artsın' dedi. Ben de: 'Ey nefsim, öyleyse
dünyadasın ve bu arzularım yerine getir' dedim."
2115. Ebû
Hayyân et-Teymî, İbrahim et-Teymî'nin şöyle dediğini haber verir:
"Amelimi sözlerime vurduğum zaman yani söylediklerimle yaptıklarımı
mukayese ettiğim zaman hep yalancı sayılmaktan korkarım."
2116. Cerîr,
Fudayl b. Ebî Refî'den naklen Âsim b. Hubey-re'nin kendisine: "Ezan
okurken, 'Lâ ilahe illallah' diye bittiği zaman, 'Ben de müslümanlardamm'
de" dediğini haber verir.
2117.
Muğîre'den gelen bir rivayete göre Asım, birisinin elinde bir defile bir davul
görür. Onları sahibinden alarak delip parçalamak ister. Fakat gücü yetmez.
Sonra: "Bunların şeytanı bana ne gösterdi ki, bunlar ne gösterecek"
dedi.
2118. Ebû
İshâk'ın naklettiğine göre Ebû Meysere bir gün yatağına uzanır ve "Keşke
annem beni doğurma s ay di" der. Hanımı kendisine "Allah sana hidâyet
vermedi mi ki öyle diyorsun?" deyince o: "Lakin bize cehenneme
uğrayacağımız haber verilmiş, ama çıkacağımız haber verilmemiştir" der.
2119. el-A'meş,
Abdurrahman b. Ebû Leylâ'nın evinde sürekli namaz kıldığını, birisi de yanına
girdiği zaman (riya olmasın diye) hemen yatağına uzandığını haber verir.
2120. Asım
der ki: "Ebû Vâil bana: 'Zamanımızın kurrâları neye benziyor biliyor
musun?' dedi. Ben de: 'Neye benziyor?' diye soruyu kendisine yönelttim. Şöyle
dedi: 'Bir koyun besleyip kestiği zaman kof çıkan bir adama benziyorlar, Bir de
maden para bulup biriktirip sonunda çıkarıp kırdığı zaman bakır olduğunu anlayan
adama benziyorlar."'
2121. el-Avvâm
(b. Havşeb), İbrahim et-Teyminin '(Cehennemde) onlara her yerden ölüm gelecek.
Oysa o ölecek değildi..[18]
âyetini anlatırken: "Kıl diplerinden bile ölüm gelecek" dediğini
nakleder.
2122.
Müsafîr el-Hassâs, İbrahim et-Teymî'nin şöyle bir dua ettiğim haber verir:
"Allahım, Kitabın ve Resulünün sünneti ile beni hak konusunda ihtilafa
düşmekten, Senden bir hidâyet olmadan hevâma tâbi olmaktan, dalâlete düşmekten,
şüpheli şeylerden kalbimin eğriliğinden, karışıklık ve husumetlerden beni
koru."
2123. İsmail, İbrahim en-Nehaî'nin şöyle dediğini
haber verir: "İbrahim et-Teymî gibi Allah rızası için konuşanı
görmedim."
2124. el-Avvâm
b. Havşeb, İbrahim et-Teymfnin "Rüyamda bir nehrin basındaydım bana:
'Sabrettiğin için ve öfkeni yendiğin için bu nehirden iç ve dilediklerine de
içir' denildi" dediğini nakleder.
2125. Ebû Ishâk'm rivayetine göre eş-Şa'bî
"Günahlarım ile sevaplarımın eşit çıkarak kurtulmama razıyım."
2126. Mâlik b. Ebî Ferve der ki: "Abdullah b.
Ebî Huzeyl'in yanında oturuyorduk. Birisi gelip başkalarından söz etmeye başladığı
zaman ona: 'Ey Allah'ın kulu! Bunun için buraya oturmadık' derdi."
2127.
Rivayete göre bir gün Abdullah b. Ebî'l Huzeyl günahlarından şikâyet etti,
orada bulunan bir adam kendisine: "Takva sahibi değil misin?" dedi. O
da ellerini açarak: 'Allahım, bu kulun sana yakın olmak istiyor, fakat ben hâlâ
onun öfkelendiğini görüyorum' der."
2128. İmrân
adında bir zât rivayet eder, der ki: "İbrahim et-Teymî'nin yanına girdim,
ziyaret için ağlıyordu, kendisine 'Neden ağlıyorsun?' dedim. Bana şöyle dedi:
'Ölüm meleğini bekliyoruz, fakat bizi cennetle mi cehennemle mi müjdeleyeceğim
bilemiyoruz; onun için ağlıyorum."'
2129. el-A'meş
der ki: "İbrahim'in yanındaydım. Mushafı okuyordu. Bir adam içeri girmek
için izin istedi. O da hemen mus-hafın üstünü örterek, 'Her saat Kur'ân
okuduğumu görmesin" dedi.
2130. el-A'meş,
İbrahim'in şöyle dediğini haber verir: "Ben öyle bir topluluğa ulaştım ki
(sahabiler) eğer onlardan birisinin yalnızca tırnaklarını yıkayarak abdest
aldıklarını duysam ben de yaparım."
2131. Muhammed
b. Sevka, İbrahim'in, Bir cenazeleri olurdu günlerini hüzünle
geçirirlerdi..." dediğini nakletmiş tir.
2132.
el-A'meş der ki: "Bir cenaze olurdu. Kimi taziye edeceğimizi bilemezdik."
2133. Mansûr,
İbrahim'in 'Her kim Rabbının makamından korkarsa ona iki cennet vardır[19] âyetini tefsir ederken, 'Günah işlemek
istediği zaman Allah korkusu onu durdurur' dediğini haber verir.
2134. Mansûr,
yine İbrahim'in şöyle dediğini nakleder: "Bana bildiğim bir şey
sorulunca, beni âlim görürler korkusuyla, 'Allah daha iyi bilir'
diyorum."
2135. İbrahim
en-Nehaî şöyle demiştir: "Bir cenazemiz olunca veya birisinin öldüğünü
işitince bu, bizim halimizden bilinirdi. Zira biz onun Ölümle ya cennete veya
cehenneme gittiğini bilirdik. Birisi başka şey konuşunca da 'Siz cenazenizde
dünya işlerini mi konuşuyorsunuz?' derdik."
2136. Fudayl
b Gazvân'm rivayetine göre, Talha'ya "Biraz yiyecek alsan da sonra satıp
kâr etsen" derler. O da: "Allah'ın müs-lümanlara karşı kalbimde
kötülük olduğunu bilmesini istemem" der.
2137. Cerirî'nin
bildirdiğine göre Kûfelilerden birisine, "Siz Kûfeliler salih insanlar
mısınız?" diye sorarlar. O da: "Kimlerin sa-lih olduğunu bilmem, ama
hâlimiz iyidir" der.
2138. Vekf, Süiyân'ın
şöyle dediğini haber verir: "Hadis kadar korktuğum bir şey yoktur.
Allah'ın katmdakileri isteyenler için ondan daha faziletli birşey de
yoktur."
2139. Ebû İshak'ın rivayetine göre Ebû Abdurrahman
es-Sülemî kırk yıl mescidde Kur'ân okutmuştur.
2140. Ebû Abdurrahman es-Sülemî, Osman (ra)'dan
Resû-lullah'm (sav): "Sizin en hayırlınız Kur'ânı öğrenen ve
öğretendir"[20]-dediğini nakleder ve
şöyle der: (Kırk yıldır) beni burada oturtan bu hadisdir.
2141. el-A'meş,
Şemr'in şöyle dediğini anlatır: "Ebû Abdurrahman es-Sülemî elimden
tutarak 'Namaza karşı kuvvetin nasıl?' diye sordu. Ben de zayıfladığından
şikâyet ettim. Bana şöyle dedi: 'Ben senin gibi iken yatsıyı kılar sonra bütün
gece namaz kılardım. Sabah namazını kılarken de yatsıyı kıldığım gibi dinçtim'"
2142. Hakem,
İbn Amr'm şu sözünü nakleder: "Kişi doğru olduğunu bilse de riyayı
terketmedikçe; mizah bile olsa yalanı bırakmadıkça imanın hakikatine
eremez."
2143. Ebû
Davud el-Haferî, Süfyân'ın: "Sen kendini tanıyorsan insanların senin
hakkında söyledikleri sana zarar vermez" dediğini nakleder.
2144. Avn b.
Abdullah, Ebû İshak'a "Geriye ne bırakıyorsun?" diye sorar. O da
"Bir tek rek'atte Bakara sûresini okurdum, onu bırakıyorum" der.
Bunun üzerine Avn "Demek ki hayrın kalıyor, şerrin gidiyor" der.
2145. Abdullah b. İdris, amcasından şöyle bir haber
nakleder: "Haccâc zamanında bize ibretli kıssalar anlatan Kerdûs şöyle
derdi: 'Cennet ancak amel ile elde edilir. Korku ile ona olan rağbetinizi
halis kılın. Salih amellere devam edin. Allah'a salim bir kalp ve güzel
amellerle varın' Sık sık da, 'Her kim Allah'tan korkarsa kurtulur* derdi.
2146.
Abdurrahman b. Hafs el-Kureşfnin haber verdiğine göre Hz. Hüseyin'in (ra) oğlu
Ali abdest aldığı zaman sapsarı kesilirdi. Ailesi bunun sebebini sorunca:
"Kimin huzuruna çıkacağım, biliyor musunuz?" derdi.
2147. İbn
Uyeyne'nin bildirdiğine göre Muhanımed b. Mün-kedir'e "Hangi ameli daha
çok seviyorsun?" diye sorulur. O da: "Mü'minleri sevindirmeyi"
der. "Geriye hangi hasletini bırakıyorsun?" derler. "Dostlara
ikramda bulunmayı" diye karşılık verir.
2148. Amr b
Dînâr, Muhammed b. Ali'nin şöyle dediğini belirtir: "Allah'tan sevdiğiniz
şeyleri isteyin, hoşlanmadığınız şeyler gelirse Allah'ın sevdiğine muhalefet
etmeyin."
2149. SafVân
b. Süleym, Ebû Müslim el -Havla nî'nin şöyle dediğini haber verir:
"insanlar eskiden dikensiz yaprak gibiydiler, şimdi de yapraksız diken
gibidirler. Kendilerine söverseniz söverler, tenkid ederseniz onlar da tenkid
ederler. Sen onları terketsen de seni terketmezler."
2150. Ammâr,
Yezid b. Muâviye en-Nehaî'nin "Dünyanın ömrü zaten azdı. Geriye azın azı
kaldı" dediğini nakleder.
2151. Ebû
Hureyre (ra)'den bildirildiğine göre, Peygamber (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: "Mü'minle mü'min baş ile ceset gibidir."[21] Râvî
der ki: "Aynı şekilde bir mü'minin başına gelen bir sıkıntıdan diğer
mü'minler de elem duyarlar.
2152.
el-A'meş der ki: "Hayseme'nin yanına giderdik bize divanın altından hurma
tatlısı ile bal ve undan yapılan bir tatlı çıkarır ve 'Bunları sizin için
yaptırdım' derdi.
2153. Saîd
İbn Amir'in rivayetine göre el-Cerîrî bir seferden dönünce dostları ziyaretine
giderler. O, seferi esnasında karşılaştığı güzel şeyleri anlatır. Zorluklara
hiç değinmez ve "Kişinin gördüğü nimetleri sayması da bir şükürdür"
der.
2154. Ebû
Muâviye el-Gılâbî, Kays'tan Ehl-i Cezîre'li bir adamdan şu sözünü bildirmiştir:
"Hikmet kitaplarında şöyle bir ibare vardır: "Sana iyilik yapana
teşekkür et, sonra teşekkür edene de iyilik yap."
2155. Ebû Muâviye el-Gılâbfnin verdiği habere göre:
"Bir-gün Süleyman b. Abdilmelik minberde iken bir adam ayağa kalkarak:
'Ey Süleyman! Allah'tan kork ve ezan gününü hatırla' der. Melik minberden
kızarak iner ve adamı çağırarak: 'Ben Süleyman'ım, ezan günü nedir?' diye
sorar. Adam (hemen şu âyeti hatırlatır), 'O gün bir müezzin (seslenen)
'Allah'ın la'neti zalimlerin üzerine olsun' diye seslenir. [22] Halife adama 'Sen ne zulme uğradın?' der.
Adam 'Senin valin benim arazime el koydu' deyince Süleyman, hemen bir mektup
göndererek valisine adamın arazisini verip gönlünü yapmasını söyler,"
2156. Ebû
Muâviye'nin bildirdiğine göre Mekke'ye gitmek üzere yola çıkan bir adama
Zû'r-Rumme'nin kardeşi Hişâm şöyle der: "Sana vasiyetim; Allah'tan kork,
namazını vaktinde kıl. Nasıl olsa kılıyorsun, bari vaktinde kıl ki sana fayda
versin. Beraberinde olan insanların köpeği olma, çünkü her grupta bir köpek
olur. İyi olursa şükrederler kötü olursa bağlarlar, sen öyle yapma!"
2157. Leys
b. Sa'd, Ubeydullah b. Ebî Cafer'in şöyle dediğini haber verir: "Cehennem
öyle karanlıktır ki, zalimlerin kalpleri yarılır. Sonra bir daha karanlık
olur, Öyleki dünyadan uçup başlan üzere oraya konarlar."
2158. Muhammed
b. Nadr el-Hârisî şöyle bir söz nakleder: "İlmin başı önünde susmaktır,
sonra onu dinlemektir, sonra ezberlemektir, sonra da onunla amel
etmektir."
2159. Aynı
zâtın, 'O takva ehlidir ve mağfiret ehlidir'[23]
âyeti hakkında şöyle dediği nakledilir: "Allah bu âyette: 'Ben, korkulmaya
lâyıkım, kulum korkmazsa Ben mağfiret etmeye ehilim' diyor."
2160. Abdurrahman
b. Ma'kıl, Resûlullahm (sav) bir kısım ashabının, "Mescid insanları
şeytana karşı koruyan bir kaledir" dediklerini nakleder.
2161. Hammâd
b. Zeyd der ki: "Sellâm b. Munzir'in yanına girdim. Can çekişiyordu,
kendisine telkinde bulunuluyordu. Biraz yavaşladı, fakat bu beni kederlendirdi.
Derken minareden ezan sesi duyuldu, müezzin gibi o da şehâdet getirerek vefat
etti."
2162.
Abdullah b. Ebî Bekr, b. Enes Resûlullah'ın (sav) bir hadîs-i kudsîde Allah
Teâlâ'mn kıyamet günü şöyle dediğini haber verir: "Birgün Beni hatırlayan
veya bir makamda Benden korkan herkesi cehennemden çıkarın.[24]
2163. İbn
Cureyc, Atâ'ya, Yûsuf b. Mâhik'in ölümü arzu ettiğini söyler. O da bunu
ayıplayarak, "Halinin nasıl olacağını nereden biliyor?" der.
2164. Süfyân es-Sevrî, eş-Şa'bî'nin şöyle dediğini
nakleder: "Cennet ehlinden bazıları cehennem ehlinden olan bazı kimselere:
'Size ne oldu da cehenneme girdiniz? Oysa biz sizden öğrendiklerimizle amel
ediyorduk' derler. Onlar da: 'Biz size öğretiyor, fakat kendimiz amel
etmiyorduk' diye cevap verirler."
2165. İbnü'l-Mubârek'in
anlattığına göre bir kadın, Hz. Âişe'ye (ra) gelerek Resûlullahın (sav) kabr-i
şerifini görmek istediğini söyler. Âişe (ra) "Ona gösterin" der.
Gösterilince kadın ağlamaya başlar ve vefat eder.
2166. İbrahim,
Ömer b. Abdulaziz'in kardeşi
Ummu'l-Benîn'nin şöyle dediğini haber verir: "Cimrilik ne kötü şey.
O bir yol olsaydı oraya sapmaz, bir kıyafet olsaydı giymezdim."
2167. Hafs
b. Humeyd der ki: "Ziyâd b. Hudeyr bana: 'Şiir söyleme çünkü onda fitne
vardır' Ayrıca şöyle demişti: 'Allah'tan isteyin. Çünkü Allah kendisinden
istemeyene gazab eder' Bir adam Ziyâd'a: 'Ben bir sefere çıkmak istiyorum' der.
Ziyâd, 'Yolunu Allah'ı zikirle aç' der'."
2168. Ebû
Damre, Ziyâd b. Hudeyr'in şöyle dediğini rivayet eder: wBen demirden bir
şebekede bana gereken şeylerle beraber Allah'a mülâki oluncaya kadar kimseyle
konuşmamayı tercih ederdim."
2169. Kasım (b. Ebî Eyyûb)'dan gelen rivayete göre
Saîd b. Cübeyr'in ağlaya ağlaya gözleri zayıflamıştır.
2170.
Abdulmelik b. Ebî Süleyman, Saîd b. Cübeyr'in her iki gecede bir Kur'âm
hatmettiğini bildirir.
2171. Hilâl
b. Habbâb anlatır ve der ki: "Saîd b. Cübeyr ile beraber Recep ayında
umreye gittik ve döndük. Zî'1-ka'de ayında da o hacca gitti. Her sene bir umre,
bir de hacc yapardı."
2172. Hilal b. Yesâfm bildirdiğine göre, Saîd b.
Cübeyr Ka'beye geldiğinde bir rek'atta Kur'ân'ı hatmetmiştir.
2173. Kasım
b. Ebî Eyyûb, Saîd b. Cübeyr'in namazda yirmi defadan fazla şu âyeti
tekrarladığını anlatır: "Hep birden Allah'a döndürüleceğiniz bir günden
korkun. Sonra herkese orada kazandıklarının karşılığı eksiksiz verilir ve
onlara zulmedilmezler.[25]
2174. Ebû
İshak, Saîd b. Cübeyr'in: İnsan ileriye doğru hep kötülük yapmak ister'[26]
âyeti hakkında "İnsanlar hep tevbe edeceğim diye bu kötülükleri
yaparlar" dediğim nakleder.
2175. Ca'fer
b. Ebî Muğîre Saîd b. Cübeyr'in, 'Zalimlere meyletmeyiniz"[27]
âyetinde yani, "Onların yaptıklarına razı olmayın" diye tefsir
ettiğini haber verir.
2176. Süfyân,
bir adamdan naklen Saîd b. Cübeyr'in şöyle dediğini rivayet eder: "Ölümü
hatırlamak kalbimden ayrılırsa kalbimin bozulmasından korkarım.'[28]
2177. Bukeyr
b. Atîk der ki: "Saîd b. Cübeyr'e bir bardak bal şerbeti getirdim,
içtikten sonra bana nefsim artık bununla sükûnet bulup yetinmiyeçektir"
dedi. "Neden?" diye sordum. "Çünkü bana lezzet verdi."
dedi.
2178. Hişâm,
Saîd b. Cübeyr'in şöyle dediğini nakleder: "Dünya âhirete hazırlık
toplantılarından birisidir."
2179. A'meş,
İbrahim'in, sağına tükürünce
"Estağfîrul-lâh" dediğini nakleder.
2180. Hişâm
b. Urve dizinde çıkan bir yaradan dolayı ayağı kesilen babasının şöyle dediğini
haber verir: "Allahım, yaptıkları ne güzel- Benden bir aldı, üçünü, yani
bir ayak iki kolu bana bıraktı..."
2181.
Hişâm'ın rivayetine göre babası (Urve) şöyle demiştir: "Sizden biriniz
Allah için bir şey yaptığı zaman, bu,
kerem sahibi birisine yaptığından utanacağı bir şey olmasın. Zira Allah,
herkesten daha kerem sahibidir, herkesten daha çok buna hak sahibidir."
2182. Mâlik
b. Enes'in bildirdiğine göre Hişâm bir adamın hızlıca namaz kıldığını ve dua
ettiğini görür. Adamı çağırarak ona şöyle der: "Senin Rabbine ihtiyacın
yok mu? Ben dualarımda O'n-dan tuz bile istiyorum."
2183. Hişâm
b. Urve, babasının Ramazan ve Kurban bayramları hariç kırk yıl üstüste oruç
tuttuğunu, ruhunu da oruçlu iken teslim ettiğini rivayet eder.
2184. Ca'fer
b Burkân'ın haberine göre Vehb b Münebbih şöyle demiştir: "Kendi ayıbını
görüp başkalarının ayıplarım görmeyenlere ne mutlu! Miskin olmadığı halde
Allah için alçak gönüllü olanlara ne mutlu! Helalinden topladığı bir malı
tasadduk edenlere ne mutlu! İlim, hilim ve hikmet ehli ile beraber oturanlara
ne mutlu! Sünneti takib edip bid'atlere sapmayanlara ne mutlu!"
2185. Rivayete
göre yine Vehb b. Münebbih şöyle demiştir: "Dine en çok yaklaştıran ahlâk,
dünyada zâhid olmaktır. En çok uzaklaştıran da hevâya tabi olmaktır. Dünyaya
rağbet hevâya tabi olmaktır. Mal ve makam sevgisi dünyaya rağbeti getirir. Mal
ve makam sevgisinin sebebi de haramları helal kılarak Allah'ın gazabına
ermektir. Allah'ın gazabı öyle bir derttir ki, rızâsını almaktan başka bir
devası yoktur. Allah'ın rızâsı da öyle bir şey ki hiçbir hastalık o varken
zarar vermez. Her kim Rabbini razı kılmak istiyorsa nefsine buğzetsin. Her kim
nefsine buğzetmezse Rabbini razı edemez, insanoğlu dininden her hoşlanmadığı
şeyi terketse birgün gelir dininden hiçbirşey kalmaz."
2186. Semmâk b. Fadl, Vehb b Münebbih'in şöyle
dediğini nakleder: "Amelsiz dua eden yaysız ok atan gibidir."
2187. Abdulmelik
b. Hanîfin verdiği habere göre, Vehb b. Münebbih şöyle der: "Mal azdırdığı
gibi ilim de azdırır."
2188. Ömer
b. Abdurrahman'm rivayetine göre Vehb'in yanında İsrailoğullarınm ibadetleri
ve seyahatlerinden söz edilir, o da şöyle der; "Her kim insanlarla beraber
yaşar, muttaki olur ve onların eziyetlerine sabrederse bana göre bu kimse
inzivaya çekilenden daha faziletlidir."
2189. et-Teymî,
Vehb b. Münebbih'in şöyle dediğini haber verir: "Halatın iğne deliğinden
geçmesi, zenginlerin cennete girmesinden kolaydır."
2190. Süleyman
b. Uyeyne, Vehb b. Münebbih'ten şöyle dediğini rivayet eder: "Allah akıl
gibi bir şey yaratmamıştır. Evinden çıktığı zaman gördüğü herkesi aşağı görür.
Kibirlenmesi kesindir. Fakat hayır işlemesi de ümit edilir. Kendisinden
öncekilere tabi olur. Sonrakilere de imam olur. Zillet izzetten, fakirlik
zenginlikten ona daha güzel gelir. Kendisinin çok amelini az, başkasının az
amelini çok görür. Elindeki azıkla yetinir, zengin olmaya çalışmaz."
2191. Oğlu,
Vehb'in şöyle dediğini haber verir: "Tevratta şöyle bir yazı vardır:
'Kardeşinin davetine icabet etmemek kibirdir. Önüne gelen yemek için 'güzel
değildir' demek kibirdir. Her kim bir yemek için Allah'a hamdederse şükrünü eda
etmiş olur.'"
2192. Osman
b. Mürdeveyh anlatıyor, diyor ki: "Arefe günü İbn Amir dağında Vehb b.
Münebbih ve Saîd b. Cübeyr ile beraberdim. Vehb, Saîd'e: 'Yâ Saîd! Haccâc kaç
yıldır sana eziyet ediyor?' diye sorar. O da: 'Ben hanımımdan ayrılırken
hamileydi. Evime döndüğümde yüzünün kılları çıkmıştı' der. Bunun üzerine Vehb
şöyle der: 'Sizden öncekilere bir belâ geldiği zaman bunu bolluk addederlerdi.
Bolluk, geldiği zaman da belâ addederlerdi.'"
2193. Avf el-A'râbî: "Övülmekten hoşlanıp
yerilmekten hoşlanmamak münafıkların ahi akındandır" demiştir.
2194.Yine
Avf el-A'râbî, "Övülmekten hoşlanıp yerilmekten hoşlanmamak münafığın
alâmetidir" dediğini nakleder.
2195. İbrahim
b. Haccâc, Vehb'ten işittiği şu sözü nakleder: "Âdemoğlundan, çok yiyen ve
çok yatan kimseden daha fazla şeytanına sevimli kimse yoktur."
2196.
Abdullah b. Safvân, Vehb'in kızı olan annesinden naklen Vehb'in şöyle dediğini
bildirir: "Mü'min için belâ, hayvanın yuları (veya kösteği)
gibidir."
2197. Rebâh,
Vehb'in şöyle dediğini haber verir: "Dağlar yürütülüp cehennemin yanarken
çıkardığı sesler ve çığlıklar işitildiği zaman, dağlar kadınlar gibi bağırıp
çağırırlar sonra altı üstüne döner."
2198. Bekkâr, Vehb'in şu sözünü nakleder:
"Mükâfaatları terketmek, ölçü ve tartıda eksiklik yapmak gibidir."
2199. Muhammed
b. Cahhâde'nin rivayetine göre Vehb şöyle demiştir: "Her kim ibadet ederse
kuvveti artar. Her kim tembellik ederse de ibadetten uzaklaşması artar."
2200. Fudayi
b. Iyâz'm bildirdiğine göre, Saîd b. Cübeyr bir-gün Vehb b. Münebbih'in evinin
önünden geçer. Arkadaşına "Girelim" der ve yanına girer ve ona
Haccâc'tan gördüğü eziyetleri şikâyet eder. Vehb de ona şöyle der:
"Allah'ın velilerinin meşakkatleri artınca ümitleri artar, bolluk artınca
korkuları artar."
2201.
Abdussamed b. Ma'kıl, Vehb'in minber üzerinde okuduğu bir hutbesinde şöyle
dediğini haber verir: "Benden üç şey ezberleyin. Hevânıza tâbi olmayın,
kötü arkadaştan kaçının, kendi görüşünüzü üstün kabul edip Övünmeyin."
2202. Aynı
rivayete göre birgün Vehb b. Münebbih meclisinde oturanlara:
"Size doktorların
aldırmadığı bir tıp bilgisi, fakîhlerin aldırmadığı bir fıkıh,
halimlerin aldırmadığı bir hilinı öğreteyim mi?" diye sorar.
"Evet" cevabım alınca şöyle der: "Doktorların aldırmadığı tıp
şudur: Yemek yiyeceğiniz zaman 'Besmele' çekmeden başlamayın, sonunda da
'Elhamdülillah' deyin. Fakîhlerin ilgilenmediği fıkıh da şudur: Sana birşey
sorulduğu zaman biliyorsan söyle, bilmiyorsan 'bilmiyorum' de. Halimlerin
ilgilenmedikleri hilim de şudur: Size birşey sorulmadıkça sükutu tercih ediniz."
2203. ez-Ziyâdî'nin
arkadaşı Abdulhamîd ,Vehb'in şu sözünü nakleder: "Bir adam uzun bir zaman
ibadet eder, yetmiş hafta oruç tutar, her Cumartesi sadece onbir hurma yer,
Allah'tan bir dilek diler. Allah vermez. Nefsine dönerek, 'Demek ki sende hayır
yok, eğer olsaydı Allah verirdi' der. O anda bir melek gelerek ona: 'Nefsini
kınadığın şu saat yaptığın bütün ibadetlerden hayırlıdır, dileğin şimdi
verildi' der."
2204. İmrân
Ebû Huzeyl, Vehb'in, 'Denizler kaynatıldığı zaman'[29]
âyetini "Denizler ateşe dönüşür" diye tefsir ettiğini bildirir.
2205. Nu'mân
b. Zübeyr'in rivayet ettiğine göre Muhammed b. Yusuf veya vali Eyyub b. Yahya
birisine yediyüz veya beşyüz dinar para vererek "Bunu Tâvus'a götür, eğer
alırsa sana mükâfaat var'" der. Adam parayı Tâvus'a götürür ve valinin
kendisine gönderdiğini bildirir. Tavus, "Benim ihtiyacım yoktur"
diyerek reddeder. Adam para kesesini evinin bacasına atar ve döner. Valiye
aldığını söyler. Bir müddet geçtikten sonra Tavus valinin hoşlanmadığı bir iş
tutar; yine bir adam göndererek verdiği parayı geri istetir. Tavus parayı
almadığını söyler. Adam bunu valiye iletince kendisiyle para gönderdiği adamı,
çağırtır. Adam, Tâvus'a gider, "Ben sana para getirmiştim" der.
Tavus, ona "Senden birşey aldım mı?" diye sorar. Adam
"Hayır" der. "Peki nereye koyduğunu biliyor musun?" diye
sorar. Adam bacaya koyduğunu söyler. "Öyleyse koyduğun yere bak"
der. Adam elini uzatır bir de ne görsün kese yerinde duruyor ve örümcekler
üzerine ağ örmüş. Keseyi alıp tekrar valiye götürür.
2206.
Abdullah b. Bişr'in bildirdiğine göre Tâvus'un camiye giderken iki yolu vardı.
Birisi çarşıdan, diğeri başka bir yerden geçerdi. Çarşıdan geçerken pişmiş
kelleleri görür ve (cehennemde insanların halini andırdığı için) o gece yemek
yiyemezdi.
2207. Saîd, Tâvus'un dua ederken "Yâ Rabbi!
Bana mal ve evlat verme" dediğini nakleder.
2208. İbn
Yemân'm Mis'ar'dan, onun da birisinden bildirdiğine göre Tavus, seher vakti
bir adama gider ve daha yeni yattığını söyler. O da "Şimdiye kadar seher
vakti kimsenin yattığını görmedim" der.
2209. İbn Uyeyne'nin
verdiği habere göre
Ömer b. Abdulazîz, Tâvus'a
"Bir ihtiyacın varsa halifeye (Süleyman b. Ab-dilmelik) bildir" der.
O da övüne övüne "Ona ihtiyacım yok" der.
2210. Süfyân
birisi kanalıyla, Tâvus'un dua ederken "Alla-hım! Bana iman ve amel ver,
mal ve evlat verme" diye dua ettiğini söyler.
2211. Abdullah
b. Muhammed et-Teymî, birisinden naklen Tâvus'un şöyle dediğini anlatır:
"Birgün Kabe'de iken Haccâc, biraz bedevîlik olan bir adama uğradı ve
'Nereden geldin?' diye sordu. Adam, Yemen'den geldiğini söyledi. Muhammed b.
Yusuf (Yemen valisi ve Haccâc'm da kardeşidir) 'Nasıl birisi?' dedi. Adam İri
cüsseli bir adam' diye cevap verdi. Haccâc, 'Sana şeklini sormuyorum ben, onun
idare tarzını soruyorum' dedi. Adam, 'Son derece zâlim ve gaddar biri' dedi.
Haccâc, 'Sen onun benim kardeşim olduğunu biliyor musun?' dedi. Adam,
'Kardeşin de sana çekmiş, Allah bize sabır versin' dedi. Tavus der ki: 'Beni sevindiren böylesi bir
manzara ile karşılaşmamışımdır.' Haccâc adama bir şey de yapmadı."
2212. Abdurrezzâk'm
babasından rivayet ettiğine göre; soğuk ve bulutlu bir kış sabahında yemen
valisi Muhammed b.Yusuf veya Eyyûb b. Yahya, Tâvus'un yanına gelir, onu secde
halinde görür, emreder üstüne bir kaftan atılır. Namazını bitirinceye kadar
başım kaldırmaz. Selâm verince bir de bakar ki üzerinde bir k*.f tan var. Sonra
bir tarafa bırakarak evine gider.
2213.
Ma'mer'in verdiği habere göre Tavus hasta olan bir arkadaşına bakar ve o yıl
hac ibadetini kaçırır.
2214.
Şemmetu'l-Akkî'nin rivayetine göre Tavus bir defasında kendisine şöyle der:
"Yatsı namazını kıldıktan sonra üç rek'at namaz kıl ve devlet ricalinin
yemeğini yeme."
2215. Leys,
Tâvus'un şöyle dediğini nakleder: "Esas iyilerin haccı, uzun mesafeler
katederek göç edenlerin hacadır."
2216. Dâvûd
b. İbrahim'in haber verdiğine göre hac yolunda bir gece bir aslan kafilenin
önünü keser ve sabaha kadar yatmazlar, seher vakti herkes yatar, Tavus ise kalkıp
namaz kılar; kendisine 'Akşamdan beri yoruldun biraz yatsana' denir. O da 'Kim
seherde uyur?' diye karşılık verir."
2217. İbn
Ebî Revvâd'm rivayet ettiğine göre, Tavus bazı arkadaşlarıyla ikindi namazını
kıldıktan sonra ksbleye döner ve konuşmadan hep dua ederlerdi.
2218. İbn
Cüreyc'in naklettiğine göre Atâ (b. Ebî Rebâh) yaşlanınca ve zayıflayınca dahi
bir rek'atta Bakara sûresinden ikiyüz âyet okurdu.
2219. Amr b.
Verd, Atâ'nm şöyle dediğini nakleder: "Eğer gücünüz yetiyorsa Arafat'ta
akşam üzeri nefsinizle başbaşa kalınız."
2220.
Muhammed b. Vâsi* şöyle bir haber işittiğini nakleder: "Ateşte yanan
bazılarına hani sen emr-i bi'1-ma'rûf ve nehy-i ani'l-münker yapıyordun"
diye sorarlar. O da: "Evet ben ma'rûfu emreder fakat yapmazdım, münkeri
nehyeder fakat kendim işlerdim" der.
2221. Mansûr
b. Zâzân da duyduğu şu haberi nakleder: "Cehennem ehlini kokusuyla daha
da rahatsız edenler olacaktır. Kendisine, 'Azabımız bize yetmiyormuş gibi, bir
de senin kötü kokun bize azap veriyor. Sen ne yaptın ki böyle pis kokuyorsun?'
diye sorarlar. O da: 'Ben âlimdim fakat ilmimden başkalarını faydalandırmadım'
der."
2222. İmran
el-Kasîr şöyle der: "İşittiğime göre cehennemde öyle bir vadi var ki
cehennem bile günde dörtyüz kere oranın korkusundan Allah'a sığınır. Bu vadi
riyakar kurrâlar için hazırlanmıştır.
2223.
Mücâhid'in rivayet ettiği bir habere göre kulun ateşe gitmesi emredilir.
2224.
Rivayete göre Mücâhid, 'Dünyadan da nasibini unutma'[30]
âyetini, 'Âhiretin için dünyada amel ederek ondan nasibini al" diye tefsir
etmiştir.
2225. Leys, Mücâhid'in, "Fakîh Allah'tan
korkan kimsedir" dediğini nakleder.
2226. Aynı
rivayete göre Mücâhid, "Allah kulunu mü'minle-rin kalblerine göre
karşılar. (Yani müzminlerin sevdiğini severek karşılar.)
2227. Leys, yine
Mücâhid'in şöyle dediğini bildirir: "Her kira helal bir şeyi yapmaktan
çekinmezse, yükü hafifler nefsi rahatlar, kibri azalır."
2228. Yunus
b. Habbâb, Mücâhid'in şöyle dediğini nakleder: "Size Allah'a yönelen
(Evvâb) kişiyi söyliyeyim mi? Yalnız kaldığı zaman günahlarını hatırlayıp
istiğfar edendir."
2229. Yine
bir rivayete göre Mücâhid şöyle der: "Kıyamet günü kulun ateşe atılması
emredilir. Kul, Tâ Rabbi! Ben böyle zannetmiyordum' der. Allah, 'Zarının ne
idi?'<Hye sorar; o da 'Beni affedeceğini zannediyordum' der. Bunun üzerine
Allah (cc), 'Öyleyse serbest bırakın' der.
2230. A'meş,
Mücâhid'in "Yatsıdan sonra kılınan dört rek'at namaz, Kadir gecesinin dört
rek'atine bedeldir" dediğini nakleder.
2231. Leys'in
bildirdiğine göre Mücâhid şöyle demiştir: "Her kim nefsini zelil kılarsa,
dinini aziz kılar. Her kim de nefsini aziz kılarsa, dinini zelil kılar."
2232. Ziyâd
İbn Feyyâz'm rivayet ettiğine göre Ubeyd b. Umeyr şöyle demiştir:
"Allah'tan haya etmeyi, insanlardan utanmaya tercih ediniz."
2233.
A'meş'in haber verdiğine göre Ubeyd b. Umeyr şöyle demiştir: "Allah her
kim için hayır murad ederse, onu dinde fakîh kılar ve doğru yolu ilham
eder."
2234. Mücâhid, Ubeyd b. Umeyr'in şöyle dediğini
nakleder: "Şimdiki müctehidler önceki oyuncaklar gibidir."
2235. Ebû
Nevfel, Ubeyd b. Umeyr'in şöyle dediğini bildirir: "Eğer infak edemeyecek
kadar cimrileş irs eniz savaşamayacak kadar düşmandan korkarsanız ve
uyanamayacak kadar uykuya dalarsanız. Sık sık 'Subhânallâhi ve bi-hamdihf
zikrini tekrarlayınız. Allah'a andolsun ki bu, Allah'ın katında altın ve gümüş
olan iki dağdan daha kıymetlidir."
2236. Habîb
b. Ebî Sabit, Ubeyd b. Umeyr'in şöyle dediğini nakleder: "Kul Allah'a
muhtaç olduğunu kabul ettiği müddetçe Allah kulunun ihtiyacını giderir."
2237. Mücâhid'in
rivayetine göre, Ubeyd b. Umeyr şöyle demiştir: "Ey Kur'ân ehli! Kış
geldiği zaman namaz kılmanız için gece uzar. Gündüzler de kısalır. Gece
kalkamazsanız düşmandan korkar ve cimrilesirseniz bol bol Allah'ı
zikredin."
2238.
Abdulkerim b. Umeyye, Ubeyd'in şöyle dediğini haber verir: "Allah süslü
giyinip, güzel atlara binen (devlet adamlarının yanına) girip çıkan Kur'ân
okuyucularını sevmez."
2239.
Mücâhid'in şöyle dediği nakledilir: "Bir adam Allah'a itaat için Uhud dağı
kadar mal infak etse, yine de müsriflerden sayılmaz."
2240. Süfyân'ın
bildirdiğine göre Resûlullah (sav) bir adamın, "Allahım! Ölüm anında bizi
mübarek kıl" diye dua ettiğini duyar, 'Dünyada da mübarek kılsın' diyerek
duayı tamamlar.
2241. Ebû
Yahya der ki: "Mücâhid'e günahlarımdan şikâyet ettim. Bana 'Silgiye
başvur' dedi. Yani İstiğfar dile'"
2242. Ebû
Zür'a b. Amr b. Cerîr'in şöyle dediği rivayet edilir; "Allah için
birbirini seven iki insanın en faziletlisi arkadaşını en çok sevendir."
2243. Haris
b. Kays'ın şöyle dediği rivayet edilir: "Birinizin dünyalık bir ihtiyacı
olursa, tevbe etsin. Ahiret ile ilgili bir ihtiyacı olursa Allah'tan
dilesin."
.
2244. Hafs
b. Gıyâs'ın bildirdiğine göre birgün Süfyân es-Sevrî, Mecma' et-Teymî'nin
yanına girer. Süfyân'm izârında büyükçe bir yırtık vardır. Mecma', cebinden
dört dirhem çıkararak Süfyân'a uzatır ve "Bununla kendine bir izâr satın
al" der. Süfyân: "Hayır, benim ihtiyacım yok" deyince
"Doğru söylüyorsun, senin almaya ihtiyacın yok. Fakat benim vermeye
ihtiyacım var" der. Bunun üzerine Süfyân parayı alır ve onunla kendisine
bir izâr satın alır. "Allah ona mükâfaatını versin. O beni giydirdi"
diye de dua eder. Ayrıca Süfyân, "Mecma' et-Teymî'ye olan sevgim gibi
şaibesiz bir amelim yoktur" demiştir.
2245. Ebû İdrîs el-Havlânî'nin "Mescidler
kerem sahibi insanların meclisleridir" dediği nakledilir.
2246. Yine
Ebû İdrîs'in şöyle dediği nakledilir: "Her kimin bir tek gayesi olursa
Allah, bütün gayelerini gerçekleştirir. Her kimin de çok gayesi olursa
hangisinin uğruna helak olursa olsun Allah aldırmaz."
2247. Yine
Ebû İdrîs'in şöyle dediği haber verilir: "İnsanların kalplerini kazanmak
için süslü lâflar öğrenen cennetin kokusunu duyamaz."
2248. Ebû
Muâviye, İbrahim b. Edhem'in şöyle dediğini nakleder: "Allah ile arana
başka nimet veren sokma. Aksi takdirde borcun çoğalır."
2249. Yine
İbrahim b. Edhem'in şöyle dediği nakledilir: "Meşhur olmayı seven, Allah'ı
gönülden tasdik etmiyor demektir."
2250. Ali b. Zeyd'in bildirdiğine göre Ensârdan
birisi ölüm döşeğinde iken oğluna şöyle vasiyet eder: "Allah'tan kork.
Eğer bir hayır yapmaya gücün yeterse yarma bırakma, tamahkâr olma. Çünkü o
fakirlik getirir. Ümitsiz olma. Ümitvar olduğun her konuda Allah sana yeter.
Her şeyin özrü var sanma. İşlemediğin bir hayrın özrü olmaz. Namaza kalktığın
zaman son namazını kılıyor-muş gibi kıl. Zira bir daha namaz
kılamayabilirsin."
2251. Recâ
b. Ebî Seleme'nin rivayetine göre İbn Muhayrîz bir şey satın almak için bir
dükkana girer. Satıcıya bir adam, "Bu kimdir, biliyor musun? Bu İbn
Muhayrîz'dir" der. Bunun üzerine İbn Muhayrîz ayağa kalkar ve "Biz
buraya paramızla bir şeyler almaya geldik, dinimizle değil" der*
2252. Abdullah
b. Evs, Amr b. Evs'in şöyle dediğini rivayet eder: "Haşyet sahibi insanlar
zulmetmezler. Zulmettikleri zaman ise muvaffak olamazlar."
2253. Süfyân
b. Uyeyne'nin naklettiğine göre Hasan Basrî'ye "İyi insanlar (ebrâr)
kimlerdir?" diye sorulur. O da: "Küçük karıncalara bile eziyet
etmeyenlerdir" diye cevap verir.
2254. Rivayet
edildiğine göre Mücâhid şöyle demiştir: "Her insanın perçeminden tutan bir
melek vardır. Kibirlendiği zaman yere sürter, mütevâzi olduğu zaman da
kaldırır."
2255. Rivayete
göre Mücâhid, 'Allah'ın fazlından isteyiniz[31]
âyetini tefsir ederken: "Buradaki maksadın dünya olmadığını" söyler.
2256. Hilâl
b. Ebû Ubeyde'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Kişinin kalbi çarşıda da
olsa Allah'ı zikrettikçe namazda sayılır. Dudaklarım hareket ettirirse bu daha
da büyüktür."
2257. Velîd
b. Kays'ın şöyle dediği rivayet edilir: "Malı çok olanın işi de çok olur.
İşi çok olanın da şeytanları çok olur. Şeytanları çok olanın da hesabı
şiddetli olur."
2258. Yine
Velîd b. Kays: "Sabredenler ecirlerini hesapsız alacaklardır.'[32]
âyetini tefsir ederken: "Cennette kendilerine sayısız odalar
verileceğini" belirtmiştir.
2259. Abdurrahman
b. Yezîd b. Câbir der ki: "Atâ
el-Horasânî ile beraber savaş için bir yere gitmiştik. Geceyi namazla ihya
ederdi. Gecenin üçte biri veyahut yarısı geçtikten sonra kendi çadırında:
"Ey Abdurrahman b. Yezîd, Ey Yezîd b. Yezîd, Ey Hişam, Ey
falan.....kalkın, abdest alın ve namaz kılın. Gece kalkıp namaz kılmak, gündüz
oruç tutmak; kan ve irin içmekten, kızgın demirlerle dağlanmaktan daha
kolaydır" der ve namazına yönelirdi.
2260. Yine
İbn Câbir der ki: "Yezîd b. Mersed'e sordum 'Neden hep gözlerin yaşlı?'
Bana, 'Neden soruyorsun?' dedi. 'Belki Allah'ın bana da bir fayda vereceğini
umuyorum' dedim. Bana şöyle dedi: 'Kardeşim! Allah, kendisine isyan ettiğimiz
takdirde bizi cehenneme hapsetmekle tehdit ediyor. Bizi hamama hapsetmekle
tehdit etseydi yine gözlerimizin kurumaması lazımdı.' Ona, 'Sen halvet anında
hep böyle misin' diye sordum. Bana Tine neden soruyorsun?' dedi. 'Aynı cevabı
verdim.' Şöyle dedi: 'Allah'a andolsun ki bu hal ailemle otururken de bana
musallat olur. Önüme yemek konur, yememe mani olur, hanımım da ağlamaya başlar.
Neden ağladığımızı bilmeyen çocuklarımız da ağlamaya başlar. Bazan hanımım
yüksek sesle şöyle der: 'Dünya hayatında seninle olan hüzünden dolayı
gözlerimiz aydınlanmadı/"
2261.Yezîd
b. Yezîd b. Câbir'in rivayet ettiğine göre: "Ebû Müslim el-Havlânî tekbir
getirirken sesini yükseltirdi. Çocuklarla bile yüksek sesle tekbir getirirdi.
'Allah'ı öyle zikredin ki câhiller sizi deli zannetsin' derdi."
2262. Humeyd
b. Hilâl'in haber verdiğine göre Ebû Müslim el-Havlânî, Dicle nehrinden
yürüyerek geçer ve arkadaşlarına "Bir şey kaybettiğiniz zaman Allah'tan
isteyiniz" derdi.
2263. Şeybân
b. Ebî Şeybe, Sellânı b. Miskin'in şöyle dediğini rivayet eder: "Şu tepe
kadar bana altın verilse, karşılığında bir mushaf satmam."
2264. İmran'm bildirdiğine göre Saîd b. Müseyyeb,
kırk yıl bir tek vakit namazı kazaya bırakmamıştır.
2265. Osman
b. Hâkim, Saîd b. Müseyyeb'in "Otuz senedir müezzin ezan okurken ben hep
mesciddeydim" dediğini nakleder.
2266. İmran
b. Abdullah der ki: "Saîd b. Müseyyeb Allah'a karşı kendi nefsini bir
sinekten daha değersiz görürdü."
2267. Aynı
rivayete göre Abdulrnelik b. Mervân'dan sonra Saîd b. Müseyyeb'i, Velîd b.
Süleyman'a biat için çağırırlar. O bunu redderek "İki kişiye asla biat
etmem" der. Kendisine "Bir kapıdan gir, diğerinden çık, yine biat
etme" derler. Fakat o, "Başka insanların bana tâbi olmalarını
istemem" der. Bunun üzerine Saîd b. Müseyyeb'e yüz sopa vurulur.
2268. Velîd
b. Muğîre der ki: "Saîd b. Müseyyeb bana dedi ki: 'Uzlete çekil, çünkü o
da bir ibadettir.'"
2269. Meymûn
b. Mihrân'm rivayet ettiğine göre Abdulmelik b. Mervân Medine'ye gelir. Bir
öğle vakti, uykusundan uyanınca kendi muhafızına, "Bak hele Mescid-i
Nebevî'de benim tebâmdan kimse var mı?' diye sorar. Muhafız arar Saîd b.
Museyyeb'den başka kimseyi göremez. Ona işaret eder, pek oralı olmaz. Yanma gider
ve "Sana işaret ettiğimi göremedin mi?" der. Saîd "O'na, ne istiyorsun?"
diye sorar. Muhafız "Mü'minlerin emiri bana, 'bak, tebâmdan kimse var
mı?" dedi. Ben de seni çağırdım. Saîd "Ben onun tebâsmdan
değilim" der. Muhânz halifeye gelerek: "Mescidde sadece bir ihtiyar
var. İşaret ettim gelmedi. Ayrıca senin tebân olmadığını söylüyor"
deyince halife "Bırak onu, o Saîd b. Musey-yeb'dir" der.
2270. İbn
Harmele, Saîd b. Museyyeb'in kırk defa haccettiğini nakleder.
2271. Ömer
b. Zer der ki: "Rebî b. Ebî Râşid'le karşılaştım. Kulağıma eğilerek şöyle
dedi: 'Allah'tan, rızâsını isteyen en büyük şeyi istemiştir.'"
2272. Ümmü
Abdillah, babası Hâlid'in "Her kim dualarının kabul olmasını istiyorsa
secdeye varsın, ellerini açsın ve öyle dua etsin" dediğini nakleder.
2273.
Rivayete göre Hâlid b. Ma'dân şöyle demiştir: "Allah'ın yer yüzünde bir
kabı vardır. Ve bu kabın saf ve temiz kalmasını ister. O'nun yerdeki kabı
salih mü'minlerin kalbidir."
2274. Yine
Halid b. Ma'dân'm şöyle dediği rivayet edilir: "Birinize bir hayır kapısı
açılırsa sür'atle ona koşsun, zira o kapının ne zaman kapanacağı
bilinmez."
2275. Evzâî,
Bilâl b. Sa'd'm şöyle dediğini nakleder: "Sizden önceki insanlar
birbirlerini sâlih amellere, namaza, zekâta, hayır işlemeye, emr-i bi'1-ma'rûfa
ve nehy-i ani'l-münkere teşvik ederlerdi. Siz ise bugün birbirinizi kibire ve
lükse teşvik ediyorsunuz."
2276. Aynı
rivayete göre Bilâl b. Sa'd: "Hatânın küçüklüğüne bakmayın. Hatâ
işlediğinizde kime isyan ettiğinize bakın." demiştir.
2277. Yine
Bilâl b. Sa'd'm, "Eğer iyiliklerin ve unutkanlıkların, kötülüklerini sana
unutturuyorsa, aldanıyorsun demektir" dediği nakledilir.
2278. Bilâl
b. Sa'd bir başka sözünde şöyle der: "Allah bize dünyaya rağbet etmeyip
zâhid olmayı emrettiği halde ona rağbet etmemiz günah olarak bize yeter."
2279.
el-Mübârek b. Yezîd b. Câbir yine Bilâl b. Sa'd'm şöyle dediğini nakleder:
"Müslüman müslümanın aynasıdır. Öyleyse benden şüphelenebilir
misiniz?"
2280. Evzâî
yine Bilâl b. Sa'd'ın: "Açıkta Allah'ın dostu gizlilikte onun düşmanı
olmayın" dediğini haber verir.
2281. Aynı
rivayetle gelen bir haberde de şöyle der: "Dünyaya karşı zâhid olmamız
emredildiği halde ona rağbet etmemiz günah olarak yeter. Bakıyorum, zahidiniz
dünyaya rağbet ediyor, âliminiz câhil, âbidiniz de ibâdeti eksik yapıyor."
2282. Yine
Bilâl b. Sa'd'ın: "Seninle her karşılaştığında Allah'ı hatırlatan bir
kardeşin her gördüğünde eline para koyan birisinden hayırlıdır" dediği
rivayet edilir.
2283. Abdurrahman
b. Yezîd b. Temîm ise ondan şunu nakleder: "Ey dünyada ebedî kalacak gibi
hareket edenler, siz zenginliği yaratamazsınız. Bir yerden başka yere
nakledileceksiniz. Nasıl ki babanızın sulbünden, annelerinizin rahmine,
rahimlerden dünyaya, dünyadan kabre, kabirden mahşere, mahşerden de ebedî bir
hayata nakledileceksiniz."
2284. Bilâl
b. Sa'd'm anlattığına göre, babası ölüm döşeğinde iken kendisine
"Oğulların nerede?" der. O da onları beyaz gömlekler giydirerek
yanına getirir. Babası onları öpüp kokladıktan sonra şöyle der: "Allahım,
bunların küfürden, dalâletten, kadınlardan ve fakirlikten korunmaları için sana
sığmıyorum."
2285. Bilâl
b. Sa'd'ın şöyle dediği rivayet
edilir: "Ben sahabeye ulaştım
(gündüz) dünya işlerine sarılırlardı, bazen birbirlerine gülerlerdi. Gece
olunca da, kendilerini Allah'a verirlerdi."
2286. Başka
bir sözünde Bilâl b. Sa'd şöyle der: "Sevinç içinde olan nice insanlar
aldanmıştır. Yer, içer, güler, Allah'ın kitabında cehennemin yakıtlarından
olduğunun söylendiğini bilmez."
2287. Süleyman
b. Semir, Kesir b. Murra'mn şöyle dediğini haber verir: "Sefih insanların
yanında hikmetli konuşma, seni yalanlarlar. Hekim kimselerin yanında bâtıl
şeyler söyleme, seni azarlarlar. Ehlinden ilmi menetmeyin günahkar olursunuz.
Ehli olmayana ilmi vermeyiniz, cehaletini arttırırsınız. Bilin ki nasıl
malınızda başkalarının hakkı varsa ilminizde de vardır."
2288. Safvan
b. Amr'ın anlattığına göre Dahhâk b. Abdur-rahman bir gün hutbeyi bitirip
minberden inerken şöyle seslenir: "Yetimleriniz konusunda Allah'tan
korkun, dullarınız konusunda Allah'tan korkun, Allah'tan başka kimsesi
olmayanlar konusunda Allah'tan korkun ve bunları gözetin."
2289. Yezîd
b. Meysere'nin şöyle dediği nakledilir: "Şükür ile beraber nimet zarar
vermez, sabırla beraber belâ zarar vermez. Allah'a itaat hususundaki belâlar
da zarar vermez. Allah'a itaat ile belâ isyan ile nimetten daha iyidir."
2290. Cerir,
Habib b. Ubeyd'in şöyle dediğini nakleder: "İlim öğrenin, onu belleyin ve
ondan faydalanın. İftihar etmek için ilim öğrenmeyin; yakında öyle bir gün
gelecek ki, iyi kıyafetli birinin kıyafetiyle övündüğü gibi âlim de ilmiyle
övünecektir."
2291. Muğîre
b. Ziyâd, MekhûFun şöyle dediğini haber verir: "İki göz var ki ateş
göremeyecek, biri Allah için yaşaran gözler, diğeri de müslümanların
sınırlarını bekleyen gözler."
2292. Yine
Mekhûl'un şöyle dediği rivayet edilir: "İnsanların en yumuşak kalplisi
günahı en az olanıdır."
2293. Bir
başka rivayette Mekhûl şöyle der: "Müslümanlar (birbirlerine karşı)
yumuşak deve gibidirler. İdare ederseniz boyun eğerler, kayanın başında
oturtursanız otururlar."[33]
2294. Ca'fer
b. Burkan, Salih b. Mismar'm şöyle dediğini bildirir: "Allah'ın dünyadan
kısarak verdiği nimeti, çok verdiği ve aleyhimize olacak nimetten daha
iyidir."
2295. İbn
Şibrime'den şöyle bir beyit nakledilir:
"Ne zamana kadar
dünyanla meşgul olacaksın? Oysa Allah için amel edeni dünya meşgul etmez."
2296. Saîd
b. Cübeyr'in şöyle dediği rivayet edilir: "Musibetlerle o kadar beraber
oldum ki, musibetlerle karşılaşmadığım zaman Rabbimin beni terkettiğini
zannederdim."
2297. Ömer
b. Sabit'in bildirdiğine göre: "Ebû Musa'nın bir mushafı vardı. Onu kalbin
özü diye isimlendirmişti,"
2298. Mücâhid'in rivayetine göre ise Âişe (ra)
yanındaki mushafa, el-Mecîd ismini vermiştir.
2299. Dırâr,
Mâhân'ın "Eve girdiğinizde kimse yoksa 'Rabbi-mizden bize selâm olsun'
deyiniz." dediğini nakletti.
2300. Ca'fer'in
bildirdiğine göre, Saîd b. Cübeyr'e "İnsanların en âbidi kimdir?"
diye sorulur, o da: "Günahlarından rahatsız olandır. Günahlarını
hatırladıkça amelini küçük görendir." der.
2301. Saîd
b. Cübeyr'in şöyle dediği nakledilir: "Benî İsrail-den bir kralın
zamanında yağmur yağmaz, kıral halkla beraber yağmur duasına çıkar ve kıral
'Eğer yağmur yağmazsa Allah'ı kızdırırım' der. Nasıl kızdıracağım
sorduklarında 'Onun veli kullarını öldürmek suretiyle' der ve yağmur
yağar."
2302. Rivayete
göre Saîd b.Cübeyr bir oğlunu görür ve ona yönelerek: "Onun benim için en
güzel hâli, ölüp dolayısıyle benim de sabrederek mükafaat almamdır." der.
2303. A'meş'in
İbrahim'den bildirdiğine göre "[Resûlullah (sav)ın Ashabı] bir gencin
bazen çocukluk yapmasını hoş karşılardı."
2304. Aynı
rivayete göre İbrahim onların: "Hastanın ölüm anında meşakkat çekmesini
hoş gördüklerini söyler."
2305. Yine
İbrahim'in canın şiddetle çıkmasını (günahlara keffaret olur diye) sevdiği
rivayet edilir.
2306. Halef
b. Havşeb, İbrahim'in şöyle dediğini nakleder: "Allah'ın, 'Artık
kendileriyle arzu ettikleri şeyler arasında perde çekilmiştir....[34]. âyetini her okuduğumda aklıma kabir toprağı
gelir."
2307. Ömer
b. Abdulmelik'in haber verdiğine göre îbn Muhayrîz Rum bölgesinde mütevazi bir
adamla arkadaş olur. Ondan ayrılmak istediği zaman "Bana vasiyet et"
der. O da şöyle der: "Eğer gücün yeterse insanları tanı. Fakat sen
tanınma. İnsanlar senden istesin, sen isteme. Başkalarına git, onlar sana
gelmeden."
2308. İbn
Muhayrîz'in şöyle dediği rivayet edilir: "Her kim babasıyla yürürken Önüne
geçerse hürmetsizlik yapmış olur. Önünden bir eziyeti atmak içinse o ayn. Her
kim babasını ismi ve künyesiyle çağırırsa yine hürmetsizlik yapmış olur. 'Ey
Babacığım' desin."
2309. Rivayete
göre Müslim b. Yesâr, bir mazlumun zâlime beddua ettiğini görür ve ona
"Her zâlimin zulmü kendisinedir. Zira ona ondan daha erken varır. Ancak
bir daha yapmamak üzere tev-be eder, bir iyilik yaparsa o hariç" der.
2310. Recâ
b. Ebî Seleme'nin rivayetine göre İbn Muhayrîz, içinde nasihatlerin yazılı olduğu
bir mektubu getirir ve halife Ab-dulmelik'e okurdu, sonra da onu elinde
bırakmazdı.
2311. Ebû Amr eş-Şeybânî'nin bildirdiğine göre
birisi İbn Muhayrîz'i yüzüne karşı övdüğünde o hiddetlenerek
"Nerden biliyorsun
öyle olduğunu?" derdi.
2312. Rivayet
edildiğine göre İbn Muhayrîz "Cildimin alaca olması, ipek elbiseler
giymekten benim için daha iyidir."
2313. Yine
İbn Muhayrîz'in şöyle dediği nakledilir: "Her kim Allah yolunda bir gece
sınır gözetlerse gözettiği insan ve hayvan adedince mükâfaat alır."
2314. Rivayete
göre Abdulmelik, İbn Muhayrîz'e bir câriye gönderir. Cariyeyi evine bırakır.
İbn Muhayrîz bir daha o eve girmez. Abdulmelik'e "Sen îbn Muhayrîz'i
evinden sürgün ettin" derler. "Neden?" diye sorunca, cariyeden
dolayı olduğunu öğrenir ve tekrar alır.
2315. Aynı
rivayete göre, İbn Muhayrîz savaşa çıktığında en beğendiği yiyeceği hayvan
torbasında arardı.
2316. Rivayet
edildiğine göre Abdulmelikten sonra, oğulları Velîd ve Süleyman için biat
merasimi yapıldıktan sonra Medine'de Abdurrahman b. Abdulkâri', Saîd b.
Cübeyr'e şöyle der: "Sana üç şey tavsiye edebilirim: Ya evinde uzlete
çekil. Çünkü (Medine valisi) Hişam seni görür ve eziyet eder. Yahut umreye
git," Daha üçüncüsünü söylemeden Saîd b. Cübeyr "Ben malım ve
bedenimle ancak Allah rızası niyetiyle bu ibadeti yaparım" der ve üçüncüsünü
sorar. Abdurrahman "Yahut biat et" der: Saîd "Allah senin gözlerini
a'mâ yaptığı gibi kalbini de a'mâ yapmasını ister misin?" der ve reddeder.
Hişam kendisini biat etmeye çağırır. O da reddeder. Vali bunu bir mektupla
Abdulmelik'e bildirir. Abdulmelik "Saîd ile ne hâlin varsa gör. Biz onu
zorlayamıyoruz. Eğer döversen otuz kırbaç vur. Ve kıldan bir tulum giydirerek
insanların arasına çıkar ki kimse ona tâbi olmasın" der. Hişam tekrar onu
biat etmeye çağırır. "İki kişiye (yâni Velîd ile Süleyman'a) biat
etmem" diyerek reddeder. Bunun üzerine otuz kırbaç vurularak kıldan bir
tulum giydirilip insanların arasına çıkarılır. Recâ der ki: "Medine'de
polislik yapan Eyleliler bana şöyle anlattılar: "Biz Saîd'in tulumu kolay
kolay giymiyeceğini biliyorduk. Kendisine "Öldürüleceksin, bari bununla
avretini ört" dedik. O da kendisi giydi. Kendisini dövünce aldattığımızı
anladı ve "Eğer öldürmeyeceğinizi bilseydim bu tulumu giymezdim"
dedi.
2317. Saîd
b. Müseyyeb'in rivayet ettiğine göre Ömer b. Hat-tab (ra) Resûlullah (sav)'ın
şöyle buyurduğunu nakleder: "Her kim bir kula karşı azizlik taslarsa Allah
onu zelil kılar.[35]
2318. Recâ
b. Hayve'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Kişi haset ve ferahı
bırakmadıkça ölümü hatırlamaz."
2319. İsmail b. Saîd der ki: "Habbe
el-Uranî'ye misafir gittim, bana bir tabakta un ve hurma ikram etti. Ve bana
'Buyur ye, eğer evimde bundan daha güzeli olsaydı onu ikram ederdim, Zîra Hz.
Ali (as) şöyle buyururdu: "Eğer müslüman kardeşin sana gelirse, evinde
bulunan en güzel şeyi yedir. Oruçlu ise, ona yağlı yemekler yap."'
2320.
Abdullah b. Mes'ûd (ra) Resûlullah (sav)'ın, 'O gün nimetlerden sorulacaksınız
âyetini tefsir ederken, 'İçinde bulunduğunuz emniyet ve sıhhatten de sorulacaksınız."
dediğini nakleder.[36]
2321. Râşid
b. Sa'd'a "Nimet nedir?" diye sorulur. O da "Kişinin mutlu
olmasıdır" der. "Zenginlik nedir?" denir. "Bedenin sıhhatli
oluşudur" diye cevap verir.
2322. Mücâhid,
Ubeyd b. Umeyr'in şöyle dediğini haber verir: "Allah, dünyayı hem
sevdiğine hem de sevmediğine verir. Dini ise sadece sevdiğine verir. Allah bir
kulunu severse ona iman verir. Her kim düşmanla cihad etmekten korkar, gece
namaza kalkamaz ve infak etmeyecek kadar cimri olursa Allah'ı teşbih, tehlil
ve tahmid etsin."
2323. Rivayet
edildiğine göre, Muâviye b.
Ebî Süfyân Şam'da minber üzerinde otururken, Ebû Müslim el-Havlânî ayağa
kalkarak şöyle der: "Ey Muâviye, senin makamın bir kabir gibidir. Bir
şeyler getirirsen karşılığını görürsün, getirmezsen bir şey bulamazsın. Ey
Muâviye, halifeliği mal toplayıp dağıtmaktan ibaret sanma. Hilâfet hak ile
muamele etmek, adaletli söz söylemek, ve insanların hukukuna tecâvüz etmekten
dolayı Allah'tan korkmaktır. Ey Muâviye, nehirlerin bulanması veya saflaşması
bizi ilgilendirmez. Gözümüz hep sende olacaktır. Ey Muâviye, Arap kabilelerinden
birini kayırırsan adaletin zail olur." Ebû Müslim sözlerini bitirince
Muâviye ona dönerek "Allah sana rahmet etsin, Allah sana rahmet
etsin" der.
2324.
Rivayete göre bir adam Ebû Müslim el-Havlânî'ye insanların kendisine eziyet
ettiğinden şikâyet eder. Ebû Müslim: "Eğer insanları tenkid edersen onlar
da tenkid ederler. Sen onları terketsen onlar etmez, kaçsan seni
yakalarlar" der. Adam "Öyleyse ne yapayım?" der. "Ecrini
muhtaç olduğun güne bırak" cevabını alır.
2325. Ebû
Müslim, Resûlullah (sav)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah bana mal
biriktirmemi ve tacirlerden olmamı vahyetmedi. Ancak bana: "Rabbini hamd
ile teşbih et, secde edenlerden ol ve ölüm gelinceye kadar Rabbine ibâdet et[37] diye vahyo-lundu."[38]
2326. Şam ehlinden bâzılarının anlattıklarına göre
Ebû Müslim el-Havlânî Rum bölgesinde iken yanında olduğu vali bir seriyye
gönderir ve dönmeleri için bir zaman tayin eder. Tayin edilen zamanda
dönmezler. Ebû Müslim gecikmelerinden kuşku duyar. Nehir kıyısında abdest
alırken bir karga konarak "Seriyye'nin gecikmesinden kederlenme. Onlar
ganimetlerle beraber şu vakitte dönecekler" der. "Ebû Müslim sen
kimsin?" der. O da "Ben, mü'minlerin kalplerine ferahlık veren Ertiyâıl'im"
der ve seriyye de o vakitte döner.
2327. Aynı
rivayete göre bâzı Şamlılar şöyle anlatır: "Biz Rum diyarından dönüyorduk.
Humus'tan çıkıp Şam'a yöneldiğimiz zaman gece yarası Humus'un dört mil
yakınında bir uğrak yerine geldik. Manastırda ikamet eden rahip sesimizi
işitince 'Siz kimsiniz?' diye sordu. Biz de 'Şamlıyız, Rum diyarından
dönüyoruz' dedik. Bize 'Ebû Müslim el-Havlânî'yi tanıyor musunuz?' dedi. Biz
de 'Evet* dedik. 'Ona vardığınızda selâm söyleyin benden. Ve biz, onun Hz.
isa'nın refiki olacağını kitapta görüyoruz. Siz onu tanıyorsunuz ama ona
yetişemiyebilirsiniz' dedi. Biz Şam'a yaklaştığımızda onun ölüm haberini
duyduk."
2328. Saîd
b. Abdulaziz'in anlattığına göre Hz. Muâviye zamanında kıtlık olur. Halk
yağmur duasına çıkar. Muâviye, Ebû Müslim'e: "Sen inasanların içlerini
biliyorsun. Allah'a dua et" der. Ebû Müslim de "Taksiratımla beraber
dua edeyim" der ve başındaki kalpağı atarak şöyle dua eder:
"Allahım, senden yağmur diliyoruz. Günahlarımızla geldik bizi boş çevirme
Allahım" döner dönmez yağmur yağar. Daha sonra Ebû Müslim şöyle dua eder:
"Allahım, Muâviye beni meşhur etti; eğer yanında bir değerim varsa (riyaya
girmeden) benim ruhumu kabzet" Bir hafta sonra da vefat eder.
2329.
Muhammed b. Şuayb'in rivayet ettiğine göre, Ebû Müslim nafile dualarında
"Allahım bana yemek ver, Allahım bana yağ ver, Allahım bana odun ver"
diyerek her türlü arzusunu Allah'tan isterdi.
2330. Saîd
b. Abdulaziz yine Ebû Müslim'in "Cehennemin alevlendiğini duysam yine
yaptığım amelleri arttıramam (yani yapabileceklerimi ancak yapabiliyorum)
dediğini nakleder.
2331. Ubeydullah
b. Şumayt, babasından gelen rivayete göre Ebû Müslim el-Havlânî dolaştığı
yerlerde müslümanları tenkid ediyordu. Haberi alan Muâviye bunun sebebini
sorunca şu cevabı alır: "Ey Muâviye, hayır işlersen karşılığında hayır
görürsün. Kötülük yaparsan karşılığında kötülük görürsün. Ey Muâviye, şunu bil
ki, eğer sen âdil olursan bütün insanlar bir kişiye zulmetmek için birleşse
birşey yapamazlar. Sen adaleti gerçekleştirirsin."
2332. Ebû
Ubeyde b. Abdullah'ın şöyle dediği nakledilir: "Yolda iki adam yanyana
otursa biri eteğine para doldurup gelip geçenlere dağıtsa, diğeri de tekbir
getirerek Allah'ı zikretse; tekbir getirenin ecri daha büyüktür."
2333. Şurahbîl
b. Müslim şöyle demiştir: "Ebu Müslim el-Havlânî herhangi bir harabenin
yanından geçerken durur ve 'Ey harabe! Nereye gitti içinde yaşayanlar.
Kendileri gitti; geriye sadece amelleri kaldı. Şehvetleri kesildi, günahları
baki kaldı. Ey Ademoğlu! Günahları terketmek, tevbe etmekten daha kolaydır'
derdi."
2334. Şurahbîl
b. Müslim'in naklettiğine göre iki adam Ebû Müslim el-Havlânfyi evinde ziyarete
gelir. Ailesi onun mescidinde olduğunu bildirirler. Bunlar da onu rükû' ederken
görürler ve beklemeye koyulurlar. Beklerken vardığı rukû'lan saymaya
başlarlar. Ve dörtyüz defa rukû'a vardığını tesbit ederler. Kendilerine döndüğünde
ona: "Biz arkada oturuyor ve seni bekliyorduk" derler. Ebû Müslim
"Eğer bilseydim size dönerdim. Namazımı saymak size mi düştü?"
dedikten sonra şöyle der: "Size yemin ederim ki kıyamet günü için en
hayırlı iş secdelerin çokluğudur."
2335. Abdullah b. Hubeyre, Ka'b'ın: "Bu
ümmetin hakimi Ebû Müslim el-Havlânî'dir" dediğini nakleder.
2336. Ebû
Müslim'in şöyle dediği haber verilir: "Müslümanların zannından kaçının.
Zira Allah, hakkı onların kalblerine ve dillerine vermiştir."
2337.
Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr, babasından Resûlullah (sav/m bir hadislerinde şöyle
dediğini haber verir: "Mü'min gücü yeten işleri tutar, gücünün
yetmediklerine de üzülür.[39]
2338. Ebû
Salih el-Hanefî'den gelen rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah rahimdir; ancak merhametli kimselere rahmet eder, cennetine de
ancak merhametli kimseleri yerleştirir.[40] Derler ki: "Yâ Rasûlallah! Ailemize ve
malımıza karşı mı merhametli olanlar kastediliyor?" O da, "Hayır,
Allah'ın 'O (peygamber) size çok düşkün mü'minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.'
[41]
âyetindeki merhamet kastediliyor" diye cevap verir.
2339. Bekr
b. Sevâde'nin rivayet ettiği bir başka hadisinde Resûlullah (sav) şöyle
buyurur: "Ümmetimden öyle bir taife gelecek ki, nimetler içinde
yüzecekler bütün gayeleri yemek çeşitleri ile elbise çeşitlerini artırmak
olacaktır, kaba sözlüdürler, işte onlar benim ümmetimin en şerlileridir."
2340. Hasan
Basrî'den gelen bir rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Mü'min, insanların şerrinden emin olduğu kimsedir. Muhacir,
kötülüklerden hicret edendir. Müslüman, komşusu kendisinden yana selâmette
olandır. Allah'a andolsun ki komşusunun şerrinden emin olmayan kimse cennete
giremez."[42]
2341. Ebû
Hureyre (ra)'den gelen bir hadiste ise Resûlullah (sav) şöyle buyurur: 'İnsan
bir kelime konuşur; o kelime onu yetmiş arşın cehennemin dibine götürür de
farkında olmaz.[43]
2342. Aîşe
(r.anhâ)'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sav) bütün ev işlerine yardım
ederdi, en çok yaptığı iş de dikişti.
2343. Hasan
Basrî'nin şöyle dediği nakledilir: "Resûlullah (sav)la karşılaşmak isteyen
onunla karşılaşır. Bu açıktır. Yalnız şunu bilin ki Resûlullah (sav), yerde
oturmuş, yemeğini yere koymuş, kalın ketenler giymiş, merkebe binmiş, kölesini
arkasına bindirmiş ve parmaklarını yalamıştır."
2344. Hakîm
b. Unıeyr Resûlullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu haber verir: "Her kime
bir hayır kapısı açılırsa fırsatı değerlendirsin. Zira ne zaman kapanacağı
bilinmez.[44]
2345. Şeddâd
b. Evs'in rivayetine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Akıllı kimse
nefsine hâkim olandır, ölümden sonrası için amel edendir. Âciz kimse ise
nefsine tâbi olup Allah'tan temennide bulunandır."
2346. Damre
b. Habîb'in yaptığı rivayette Resûlullah (sav) şöyle buyurur: Bu
ümmetten ilk kalkacak şeyler emanet ve huşudur. Öyleki kuşu sahibi bir
tek kişi görülmeyecektir.[45]
2347. Mâlik
b. Mığvel'in rivayetine göre Resûlullah (sav)'m yanında birisi övülür. Resûlullah
(sav), 'O, ölümü hep hatırlar mıydı? diye sorar. Ashâb, "Ölümü andığını
duymadık" der. Resûlullah (sav), 'Arzu ettiği, iştahının çektiği şeyleri
terkeder miydiV diye sorar. Ashâb, onun zengin olduğunu söyler. Bunun üzerine
Resûlullah (sav): 'Öyleyse arkadaşınız dediğiniz kadar değildir" der.
Rivayete göre Rebf b. Ebî Râşid'e, "Bizimle oturmaz mısın?" derler. O
da şöyle der: "Ölümü hatırlamak, kalbimden bir saat uzaklaşınca kalbim
bozuluyor." Mâlik der ki: "Ondan daha hüzünlü kimse göremedim."
2348.
Havşeb'in rivayetine göre Resûlullah (sav)ın şöyle dua ettiği rivayet edilir:
"Allahım, beni amel etmekten alıkoyan dünyadan sana sığınırım. Ölüm için
hayırlı işlerden beni meneden hayattan da sana sığınırım.[46]
2349. Bir
başka rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Bir topluluk Allah'ı
zikretmek için toplanırsa Allah meleklerine 'Ben onları affettim, onları
rahmetimle kuşatın' buyurur. Melekler, Ya Rabbi, aralarında falan günahkar
kişi de var' derler. Allah Teâla: 'O öyle bir topluluk ki, onlarla oturan
günahkar olmaz.' buyurur."
2350. Haccâc
b. Esved'in haber verdiğine göre Hasan ile Hüseyin (r.anhumâ) küçükken
acıkmışlar. Resûlullah (sav)ın dokuz evi de aranmış onlar için yaş kuru yiyecek
hiç birşey bulunmamıştır.
2351. Urve
b. Zübeyr, Aîşe (r.anhâ)'nin şöyle dediğini nakleder: "Allah'a andolsun
ki, Muhammed (as) rîsâletinden ölümüne kadar ne elek gördü, ne de elenmiş undan
ekmek yedi." Urve der ki: "Arpa ekmeğini nasıl yediniz?" diye
sordum. "Ağzımıza battığı için 'öf diye diye " dedi.
2352.
Rivayet edildiğine göre Ebû Hureyre (ra), birgün İbnü Ahnes'in evine uğrar ve
onların tirid (bir çeşit çorba) ve kebab yediklerini görür. Kendisini yemeğe
davet ederler, o "Ne yiyorsunuz?" diye sorar, "Tirid ve kebab
yiyoruz" deyince, "Resûlullah. (sav)'m vefatından sonra bunları
yiyorsunuz" diye ağlamaya başlar. Sonra Resûlullah (sav)'ın sağken evine
uğradığını, evinde hiç kazan pişmediğini, yemek ve ekmek bulamadığını anlatır.
Oradakiler "Peki nasıl yaşarlardı?" diye sorarlar, o da şöyle cevap
verir: "Hurma ile sudan başka bir şey bulamazlardı. Ensârdan davarları
olan bir komşuları vardı, -Allah ecirlerini artırsın- bazen süt gönderirlerdi."
2353.
Hasan'm rivayet ettiğine göre Resûlullah (sav) bir başka hadisde şöyle
buyurur: "Âdemoğlu üç şey için hesaba çekilmez. Avretini örten elbise,
belini doğrultacak kadar yiyecek ve sığınacak kadar bir ev. Bunların dışında
herşeyden hesaba çekilecektir.[47]
2354. Aynı
rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kul için
hayır murad ederse, yoksulluğunu göstermez ve kalbini zengin kılar, her kime
de şer murad ederse yoksulluğunu gösterir ve fakirliğini ona hissettirir.[48]
2355. Aynı
isnadla gelen haberde Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Size cennet
ehlinden haber vereyim mi?" "Evet" derler. Bunun üzerine şöyle
der: "Her zayıf, mustaz'af ve giydiği yırtık elbisesinden başka bir şeyi
olmayanlardır. Allah'tan yemin ederek bir şey isteseler Allah onları doğru
çıkarır ve verir."[49]
2356. İbn Abbas (ra), Resûlullah (sav)'m şöyle
buyuduğunu nakleder: "Cennetin kapısında iki mü'min buluşur, birisi dünyadayken
zengin, diğeri fakirdir. Fakir hemen girer, zengin de Allah'ın dilediği kadar
bekletildikten sonra girer. Cennette fakirle buluşur ve fakir ona
"Kardeşim, sen neden bekletildin, o kadar kaldın ki senden endişe duymaya
başladım" der. Zengin cevaben: "Senden sonra öyle kötü hapsedildim ki
sana ulaşamadım Benden o kadar ter boşandı ki bin deveyi sulayabilirdi."
der.[50]
2357.
Hasan'ın yaptığı rivayete göre Resûlullah (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle
buyurur: "Kul bazen günah işlediği halde cennete girer." Kendisine
"Peki nasıl cennete girer Yâ Resulallah?" diye sorulur. O da:
"Allah'a tevbe ede ede gözlerinin feri gitmiş bir vaziyette cennete
girer." buyurur.[51]
2358. Sâîd
b. Müseyyeb'in bildirdiğine göre, Resûlullah (sav), her gök gürültüsü
duyduğunda, yüzünün rengi değişirdi. Yağmur yağdığı zaman da sevinç duyardı.
Kendisine: "Neden yüzünün rengi değişiyor?" diye sorulduğunda şöyle
cevap verirdi: "Ben, bana rahmet mi, yoksa azap mı emredildiğini
bilmiyorum da ondan."
2359. Ebû
Hâzim, Ömer'in (ra) şöyle dediğini nakleder. "Bir gün Resûlullah (sav)'m
yanına girdim, ateşi vardı. Elimi elbisesinin üstüne koydum ateşi yine
hissediliyordu. Kendisine: 'Yâ Resûlallah, ateşlendiği zaman sizin gibi ateşi
yükseleni görmedim' dedim. Bunun üzerine bana şöyle dedi: "Bizim ecrimiz
de böylece hep iki kat olur. En çok belâya ma'rûz kalanlar peygamberler, sonra
sâlih insanlardır.[52] Öyle
peygamberler gelip geçti ki fakirlikten bütün varlıkları bir aba olmuştur.
Öyleleri oldu ki haşerâtların tasallutuna uğramış ve öyle ölmüştür."
2360. Rivayet
edildiğine göre Ensârdan bir gencin kalbine cehennem korkusu girer ve evde
hasta düşer. Resûlullah (sav) onu ziyarete gider. İçeri girer girmez hıçkırarak
Resûlullah (sav)a sarılır ve oracıkta vefat eder. Resûlullah (sav):
"Arkadaşınızı kefenleyin ateşin korkusu ciğerini parçaladı" der.[53]
2361. Ebû
Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"insanoğlunu en çok cehenneme sokan, iki dudağının arası ve iki bacağının
arasıdır. En çok cennete sokan iki haslet ise takva ve güzel ahlaktır."[54]
2362. Esed b. Vedâ'a'nm haber verdiğine göre
Resûlullah (sav)'a bir gün: "Hangi mü'min daha faziletlidir?" diye
sorulur. Resûlullah (sav),
"İçinde kin ve hasedin olmadığı gamlı kalbin sahibi olan
mü'min" diye cevap verir. Soranlar, "Bu bizde yok, sonra hangisi en
faziletli?" diye sordular. Resûlullah (sav), "Dünyaya karşı zâhid,
âhirete karşı istekli olan der. Soranlar
"Bu da Râfi' b. Hadiyc'den başka kimsede yok, sonra hangisi?" diye
sorarlar. Resûlullah (sav), "Güzel ahlâk sahibi m-ü'min" diye cevap
verir.[55]
2363. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden
hiç kimseyi amelleri kurtaramaz"; yanında bulunanlar, "Senide mi Yâ Rasûlallah?" diye
sorarlar. "Evet, beni de, ancak Allah rahmeti ile bizi kuşatırsa o zaman
kurtuluruz.'[56]
2364. Hasan
Basrî, Resûlullah (sav)'m bir hadisinde şöyle buyurduğunu nakleder: Allah bir
kul için hayır murad ederse ona amel ettirir". "Kendisine Allah nasıl
amel ettirir?" diye sorarlar: Ölmeden önce sâlih amellere muvaffak kılar,
sonra da canını alır" cevabım verir.[57]
2365. Aynı
rivayete göre Resûlullah (sav)ın ashabının ileri gelenlerinden biri bir adamı
anasından dolayı ayıplar. Resûlullah (sav) ona: "Allah'a andolsun ki, sen
kırmızı veya zenci gördüklerinden üstün değilsin. Üstünlük ancak
takvadadır" der.[58]
2366. Yine
aynı rivayet zinciri ile gelen haberde Resûlullah (sav): "Allah'a andolsun
ki dünya'nın Allah'ın indinde bir yaşındaki kuzu kadar değeri yoktur."
buyurmuştur.[59]
2367. Ebû
Hureyre, Resûlullah (sav)'m şöyle buyurduğunu nakleder: "Zenginlik arazi
çokluğu ile olmaz; esas zenginlik gönül zenginliğidir."
2368. Damre
b. Habib'in rivayetine göre: Şeddad b. Evs'in kız kardeşi Ümmü Abdülah, sıcak
ve uzun bir günde Resûlullah (sav) oruçlu iken iftar vaktinde O'na (sav) bir
bardak süt gönderir. Resûlullah, sütü getirene, 'Git ve sütü nereden
getirdiğini sor' der. Sütün kendisine ait olan bir koyundan sağdığını
Öğrenince, koyunun nerden elde ettiğini sordurur. Sütü içer. Ertesi gün Ümmü
Abdillah bunun sebebini Resûlullah (sav)'a sorar; o da şöyle cevap verir:
"Benden önce de peygamberler güzel ve helal olan şeyleri yemek ve sâlih
amel işlemekle emrolundular.[60]
2369. Meymûn
der ki: "Resûlullah (sav)'a dünya nimetlerinden kadın ve güzel kokudan
başka bir şey isabet etmemiştir."
2370. Hasan
Basrî'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sav)'a "Hangi amel daha
hayırlıdır? diye sorulur. O (sav) da: "Öldüğün gün dilin Allah'ı zikirden
dolayı yaş olmasıdır" buyurdu.[61]
2371. Atâ b.
Yesâr'm haber verdiğine göre Resûlullah (sav)
şöyle buyurmuştur:
Dünya bana yeşil ve tatlı olarak geldi. Başını kaldırıp bana süslendi. Ben ona
'Seni istemiyorum' dedim. O da 'Sen benden kurtulabilirsin ama başkası kurtulamaz.'
dedi.[62]
2372. Enes
b. Mâlik der ki: "Resûlullah (sav)ın yanma girdim şeritlerle bağlı bir
divanın üzerinde uzanıyordu. Başının altında da hurma lifinden doldurulmuş bir
yastık vardı. Bir çok sahâbî geldi, derken Ömer (ra) de girdi. Resûlullah (sav)
hızlıca dönünce Ömer (ra) şeritlerin Resûlullah (sav)ın vücuduna batıp iz
yaptığını gördü ve ağlamaya başladı. Resûlullah (sav) "Neden ağlıyorsun ya
Ömer?" dedi. Ömer (ra) de: "Ya Resûlallah! Biliyorum ki Allah'ın
indinde sen Kisrâ ve Kayserlerden daha üstünsün, onlar dünyalık içerisine
dalmışken sen Allah'ın Resûlu de şu gördüğüm yatakta yatıyorsun. Bunun için
ağlıyorum" der. Bunun üzerine Resûlullah (sav): "Dünyanın onlara,
âhiretin de bize verilmesini istemez misin?" diye sorar. Ömer (ra)
"Evet" deyince, "İşte onun için böyledir" der.[63]
2373. Nu'mân
b. Beşîr, Resûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu haber verir: "Cehennem
ehlinin azâb yönünden en hafifi, kişinin ayaklarına ateşin dokunmasıdır ki,
onun etkisiyle beyni kaynar. Gören, en şiddetli azâb zanneder; oysa, en hafif
azâb odur.[64]
2374.
Hasan'm bildirdiğine göre, çok şişman bir adam, Ömer (ra)'e gelir. Ömer (ra): "Bu kadar et de ne?"
diye sorar. O da: "Allah'ın bereketi Yâ Emîre'kmü'minîn!" diye
cevaplar. Ömer (ra) ise: Talan söylüyorsun. Bilâkis bu, Allah'ın
azabıdır." der.
2375. Aynı
isnadla gelen bir habere göre, Ömer (ra) şöyle demiştir: "Allah'ın
kitabını okuyup, ücretini insanlardan isteyecek kimseler çıkmadan, Allah'ın
kitabını okuyun ve ecrinizi Allah'tan isteyin."
2376. Şa'bî'nin
bildirdiğine göre Mesrûk: '"Nerede zâhidler, nerede âhireti
arayanlar?" diye dilenen kimselere birşey verilmez" derdi.
Âsım'm rivayetine
göre, İbn Ömer, bir defasında birinin böyle dediğini duyar ve elinden tutarak
Rasûlullah'ın (sav) kabr-i şerifine götürür. O (sav)Jnun, Ebû Bekr (ra)'in ve
Ömer (ra)'in kabirlerini göstererek, "İşte bunlardan iste" der.
2377.
Hasan'm rivayetine göre, Osman b. Ebû'l-Âs es-Sakafî; birgiin, bir cenazede
iken çökmüş bir kabrin başına oturur ve kendi ehlinden birisini çağırarak:
"Buraya bak, nasıl görüyorsun?" der. Adam da: "Kuru ve karanlık
bir ev. Ne yemek, ne su ve ne de hanım var." der. Osman: "Allah'a
andolsun ki! Varacağın ev burasıdır. Öyleyse bu kabri başka şekle
sokabilirsen, yap" der.
2378. Âişe
(r.anhâ) validemizin bildirdiğine göre, Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın gölgesine ilk varacaklar kimlerdir, biliyor musunuz?"
Yanındakiler: "Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" deyince, şöyle der:
"Hak île karşılaşınca kabul eden, kendisinden mal istenince cömert olan.
insanlar için hüküm verirken, adetâ, kendi aleyhine hüküm verir gibi
hükmedenlerdir."[65]
2379. Ebû
Osman en-Nehdî, Resûlullah (sav)'m şöyle buyurduğunu nakleder: "Dünyada
iyi olan kimseler, âkirette de iyidirler. Dünyada kötü olan kimseler ise, âhirette
de kötüdürler."[66]
[1] Daha önce 67 numaralı hadiste geçmiştir.
[2] Müslim, Fedâil 223. Bilye 2/79. Cem'u'l-cevâmi' 6571. Mişkâlu'l-mesâbîh 6257.
[3] Müsned 5/366, 257 3/469, 470 İbn Mâce 4316, ed-Dârimî
2/328, el-Müstedrek 1/470, Mevâridu'z-zem'ân 2598, Buhârî Târîhu'lkebîr 5/26.
[4] Müslim, Kitâbu fedâili's-sahâbe, no: 225
[5] Ibnü'l-Mübârek, 347; Hilye, 2/95.
[6] İbnü'l-Mübârek, 347,
[7] Talak sûresi 65/2.
[8] Talak sûresi 65/3.
[9] Talak sûresi 65/3.
[10] Talak sûresi 65/3.
[11] Ibnü'l-Mübarek, Küâbu'z-zühd 31 32.
[12] Cum'a sûresi 62/9.
[13] İbrahim sûresi 14/27.
[14] Alak sûresi 96/19
[15] Suyûtî el-Leâli'l-nıasnû'a fî ahâdisi'l-mevdû'a, 1/96.
[16] Feth sûresi 48/29.
[17] Mâide sûresi 5/35.
[18] ibrahim sûresi 14/17.
[19] Rahman sûresi 55/46.
[20] Buhârî, Fadâilu'l-Kur'ân 21; Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân
15; İbn Mâce, Mukaddime 16; Dârimî. Fadâilu'l-Kur'ân 2,
[21] Tehzibu târihi Dimeşk.
[22] A'râf sûresi, 7/44.
[23] Muddessir sûresi, 74/56.
[24] Taberânî, Mu'cemu'l-sağir 2/41; Müstedrek 1/70;
Kenzu'lummâl, 1843-1930.
[25] Bakara sûresi, 2/281.
[26] Kiyâme sûresi, 75/5.
[27] Hûd sûresi, 11/113.
[28] Ibnu'I-Mubârek, Kitabu'z-zühd s.90.
[29] Tekvîr sûresi, 81/6.
[30] Kasas sûresi, 28/28.
[31] Nisa sûresi, 4/32.
[32] Zümer sûresi, 39/10.
[33] ibn Mübarek, 130 Hilye 5/180.
[34] Sebe sûresi, 34/54.
[35] Hilye, 2/174.
[36] Ibn Kesîr, 8/497.
[37] Hicr sûresi, 15/98.
[38] îkyâ, 2/65;
Mişkât, 5206; Hilye, 2/131; ed-Durru'l-mensûr, 4/109; Tefsîru'l-Bağavî,
4/78;Tefsîru'l-Kurtubî, 10/64; Ahlâku'n-nübüvve, 272.
[39] Kenz'ul-ummâl, 708.
[40] ed-Durru'l-mensûr, 3/297.
[41] Tevbe sûresi, 9/128.
[42] îbn Hanbel, Müsned, 3/154.
[43] et-Tergîb,
3/536; Tirmizî, 2314; Müsned, 2/236; Mecma'u'z-zevâid, 8/297, 10/297.
[44] Fethu'l-bârî,
9/342; Müsned, 4/124;
Şerhu'ssünne, 14/308; Taberânî, 7/338; Müstedrek, 1757, 4/124; İbn Mübarek, 56;
Tirmizî, 3/305.
[45] Mecma'u'z-zeuâid, 2/136, et-Terğib, 1/351;
Kenzu'l-ummâl, 5295.
[46] Uhâfu's-sâdeti'l-nıuUekîn, 6/240.
[47] ed-Durru'l-mensûr, 6/391, 396.
[48] ed-Durru'l-mensûr, 6/99.
[49] İbn Hanbel, Müsned, 2/508; İbn Mâce, 4116; Müstedrek
,1/61; Taberânî, 3/266; Ibn Kesir, 8/218; Mecma'u'z-zevâid 2/264;
Müşkilu'l- âsâr, 1/293.
[50] Müsned; 1/304, Mecma'u'z-zevâid, 10/263; İthâfu's-sâdeti'l-muttekîn, 9/339; Cem'u'l-cevâmi', 4140.
[51] ibn Mübarek, Kitâbu'z-zühd, 52; Mecma'u'z-zeuâid,
10/199.
[52] Müsiedrek, 3/343; îthâfu's-sâdeti'l-muliekîn, 8/121,
559, 560; Cem'u'l-cevâmi' 3254, 3257, 3259.
[53] İbn Mübarek, Kitâbu'z-zühd, 2/92.
[54] Müsned, 2/392; İbn Mübarek, KUâbu'z-zühd, 379.
[55] ed-Durru'l-mensûrr 3/291; Hilye, 1/183 6/69.
[56] Buhârî, 8/122; Fethu'l-bârî, 11/295; Müslim,
Sıfatu'l-munâfıkîn, 71.
[57] tbn Hanbel, Müsned, 4/135; Tirmizî had. no: 2142;
Müsledrek 1/240, Tergîb 1/92;
Meuâridu'z-zam'ân, 1821, İbn Kesîr, 4/148, İthâfiı's- sâdeti'l-mutlekîn,
8/17110/273.
[58] Kenzu'lummâl, 43168; İlelu'l-hadîs, 1976.
[59] Kenzu'l-ummâl, 6205.
[60] Cem'u'l-ceuâmi', 4438; Kenzu'l-ummâl, 9238 9198.
[61] İbn Mübarek, 401; Mecma'u'z-zevâid, 10/74; Terğlb 2/395; Mevâridu'z-zam'ân, 2318.
[62] îbn Ebî Hatim, İlelu'l-hadîs,l930.
[63] Buhârî, 1976; Müslim, Talâk 31; Mevâridu'z-zam'ân,
2515.
[64] Müslim, İmân 364; Tergîb, 4/387; Müsned, 4/271;
Dârimî, 2/340.
[65] Müsned, 6/67; Hilye,1/16-2/187; ibn Kesîr, 7/490;
Mişkât, 3711.
[66] Hılye, 9/319; Müstedrek, 1/124 Taberânî, Sagîr, 1/74,
262; Târîhu Bağdâd, 2/244,10/420,11/326; Mecma'u'z-zevâid, 7/262, 263.