BİR KİTAP-BİR DEĞİNİ


 

KİTAP DERGİSİ - Temmuz 1989


 

Günümüz insanına evrensel/vazgeçilmez olarak sunulan insan merkezli Bat‎ılı‎ sistem ve yaklaşımlar, gerek müslümanlar ve gerekse bizzat bat‎lı aydınlar tarafından ciddi biçimde tart‎ışılıyor, yargılanıyor. Bu cümleden olarak, özellikle 70'li yıllardan sonra müslüman aydınlarca kaleme alınan eserler, insan-insan ve insan-doğa ilişkilerine getirdikleri yaklaşımlar ve işaret ettikleri İslami ِöğreti kendini hissettirmeye başlamıştır

 

Ali Bulaç’ın “İnsanın Özgürlük Arayışı”ndan bahsetmek istiyoruz.[1]

 

Hemen belirtelim ki bu yazının amacı "kitap tanıtımı‎”ndan ziyade, sözünü ettiğimiz çalışmada dikkatimizi çeken bir-iki noktaya temas etmektir. Ancak sayın Bulaç'ın Bilim ve Felsefe konularındaa Batılı yaklaşımların geçirdiği süreçler, kaybedilen "hikmet” ve putlaştırılan tıbbın, insana neler kaybettirdiği hususundaki tesbitleriyle, getirdiği köktenci eleştirinin dikkate değer olduğunu vurgulamadan geçmek mümkün değil!. Bunun yanısıra sayın Bulaç, Türkiye'deki yapılanmaya da bir “özeleştiri” mahiyetinde el atmış‎‏ ki, sağlıklı bir oluşum için mutlak surette dikkate alınması gereken "gerçekler” olması açısından anılmaya değer.

 

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu yazının asıl amacı‎, bu çalışmada yer alan kimi noktalara temas etmek... Bunlardan birincisi sık sık Allah (cc) yerine kullan‎lan "Tanrı” sözcüğü.. Kitabın ana fikrini, "İnsana ve İslam'a bat‎lı/yabancı kavramlarla değil de İslami kavramlarla yönelmek” olarak özetlersek, kullanımı üzerinde öteden beri tartışmalar yap‎lan bu benzeri sözcüklerin, kitabın mesajıyla bağdaşmadığını‎ itiraf etmemiz gerekir. Hele Kur'an üzerinde çeşitli çalışmalar yapmış ve hatta bir de meal yazmış biri sِz konusu olunca, böyle bir tutumu yadırgamamak mümkün olmuyor..

 

İkinci ve as‎l önemli nokta ise kitabın 171. sayfasında yer alan şu ifade: "Allah(cc) Adem'i kendi suretinde yaratmıştır..” Yazar‎n kendi sözleri arasında yer alan sıradan bir ifade görünümünde olan bu cümle, aslında bir hadisin bir bölümüdür. Çeşitli kaynaklarda yer alan bu hadisin kitaba al‎ınış amacı, göründüğü kadarıyla İslam’ın insana verdiği değeri ifade ise de, içeriği ve ifade ettiği anlam bakımından tecsim ve teşbihe yol açmaması için üzerinde durulmasını ve hadis alimlerinin hakkında söylediklerinin aktarılmasını bir zaruret olarak görüyoruz...

 

Hadisi Müslim, Ahmed, Beyhaki, Ebubekr Abdullah b. ez-Zübeyr el-Humeydi ve Ebubekir Amr b. Ebî As‎m e‏-Şeybani çeşitli lafızlarla rivayet etmişlerdir. Bu rivayetlerden kimisinin baş taraf‎nda yüze vurmaktan sakındırma yer alırken, kimisinde de Hz. Adem (as)'ın boyundan söz edilmektedir.

 

"el-Esma ve's Sıfat”adlı eserinde "suret” konusunda gelen rivayetlere ayırdığı bölümün bşında Beyhaki, "Suret, terkib ve musavver (suretli, şekilli kılınan şey) de mürekkebdir. Dolayısıyla şekil veren, aynı zamanda mürekkib (bir araya getiren, terkib eden)'dir. (...) Bu bakımdan Bârî Teâlâ (cc)'nın musavver olması ve O'nun suretinin söz konusu edilmesi caiz olmaz...” der ve bu konuda gelen çeşitli rivayetleri ele alarak gerekenleri söyler. Bu hadisten yola çıkarak, Allah (cc)'ın sureti hakında zikredilen çeşitli rivayetlerin incelenmesi açısından "el-Esma ve's Sıfat”ın okunmasını‎ tavsiye ederiz.[2]

 

Sِözünü ettiğimiz eserde Beyhaki, “Allah (cc) Adem (as)'ı kendi suretinde yaratmıştır” hadisinde yer alan "suretihi” deki zamirin, Allah (cc)'a değil de Hz. Adem (as)'e raci olduğunu söyler ve yaptığı çeşitli nakillerle Allah (cc)'ın, Hz. Adem (as)'i, yüzüne vurulan (dövülen) kimsenin suretinde yaratt‎ğının anlatılmak istendiğini ortaya koyar.[3]

 

Hadis'in bir diğer rivayet şekli, "Muhakkak ki allah (cc), Adem'i (as) kendi yüzünün suretinde (biçiminde) yaratmıştır” şeklindedir.[4] Bunun bir benzeri de, “Allah (cc) Adem'i (as) Rahman'ın suretinde yaratmıştır”[5] ‏eklinde gelmiştir. Bu varyantlar, Beyhaki, Zahidü'l Kevseri ve M. Nasıruddin Elbânî’nin de belirtikleri gibi, hadisi anlam olarak rivayet etmenin caiz görülmesinin bir sonucu olarak ravilerin ifadeleridir ve ihtiyatla ele ayınması‎ gerekir![6]

 

Yukarıdaki paragrafta aktardığımız ikinci hadisi üç noktada illetleyen İbn-i Huzeyme bu üç noktayı şöyle sıralar:

 

“a- Sevrî, A'meş’e muhalefet etmiş ve irsal yapmıştır.

 

b- A'meş müdellistir. An'ane yapmış ve "semi'tu” dememiştir.

 

c- Senette yer alan Habîb'in durumu da aynıdır.”[7]

 

Her ne kadar bu rivayete itimat eden alimler, “Biz bu cümlenin hak olduğuna inanır te'vilinden kaçınırız. Cümlenin zahiri anlamı murat değildir, onun layık bir anlamı vardır.”[8] demişlerse de biz, Kevseri'nin, haklı ve isabetli olduğunu belittiği İbn-i Huzeyme'nin ta'lil (illetlemesi)nin dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz.[9]

 

Bir diğer rivayette de, ".. Rahman'‎n yüzünün şeklinde..” ifadesi bulunmaktaysa da, isnadı zayıftır ve ricali arasında bulunan İbn-i Lehî'a "seyyiu'l hıfz” dır.[10]

 

Yukarıda da ortaya konduğu gibi bu hadisin değişik rivayet yolları ve lafızları bulunmaktadır. Ancak bunlar içinde sahih olan, "Rahman” yahut "Rahman'‎n yüzü” ifadelerinin geçmediği ve yalnızca "kendi suretinde” ifadesinin yer aldığı‎ rivayetlerdir.[11]

 

Mazerî'nin belirttiğine gِre İbn-i Kuteybe bu hadisi zahiri anlamıyla ele almış ve "Allah-u Teala'nın sureti vardır fakat başka suretler gibi değildir.”demiştir ki[12] bu değerlendirme bozuk ve hatalıdır. Çünkü Beyhaki’nin ifadelelerinde de yer aldığı gibi, suret terkibi ifade eder. Mürekkeb olan şey ise hâdis'tir!. Allah (cc)'‎n hâdis olduğu -haşa- ileri sürülemeyeceğine gِre, O'nun (cc) mürekkeb ve musavver olmadığı ortaya çıkmaktadır.

 

Şunu da ekleyelim ki "suretihi” sözcüğünün zamirinin Allah'a (cc) izafesi durumunda hadis, teşrif ve ihtisas bildirir ki, Nâkatullah, Beytullah, Mescidullah vb. gibi terkibler de ayn‎ doğrultudadı‎r.

 

İmam Ebu Mansur el-Bağdadi, "Usulu'd Din” adlı eserinde bu konuda şunlar‎ söyler:

 

"Bu konuda ihtilaf vardır. Müşebbihe, Allah (cc)'ın da, insanların yüzü ve gözü gibi yüzü ve gözü bulunduğunu iddia etmiş, baz‎ları da şöyle demişlerdir: Allah (cc)'ın da yüzü ve gözü vardır ki bunlar iki uzuvdur. Ancak insanın yüzü ve gözü gibi değillerdir. Aksine onlar, kendilerinden başka yüz ve gözlerin hilafına (onlardan değişik bir yapıda) dırlar. ‘Sıfatiyye’den baz‎ları da Allah (cc)'a izafe edilen yüz ve göz onun sıfatlar‎ıdır.' demişlerdir. Bizim indimizde sahih olan O'nun yüzünün zat‎ ve gözünün de eşyayı görmesi olduğudur”[13]

 

İmam Tahavi'nin akide konusunda ki eserinin şerhinde, “leyse kemislihî şey'un”[14] ayeti hakkında şöyle deniyor:

 

"Bu ayetten murad, bid'at ehlinin dediği gibi sıfatlar‎n nefyi değildir. Ebu Hanife (r.a.) "F‎kh-‎ Ekber”de şöyle der: Allah (cc) yarattıklarından hiç bir şeye benzemez.” ( ...)

 

Sika muhaddis Nu’aym b. Hammad da şöyle der: "Kim Allah (cc)'ı yarattıklar‎ndan bir şeye benzetirse kâfir olur.”[15]

 

Bütün bunlardan ortaya çıkan sonuç şudur: Bu hadisi öne sürerek tecsim davasına kalk‎‏mak mümkün değildir ve konu, bu şekilde değerlendirilmelidir. Burada hemen tekrar edelim ki sayın Bulaç'ın böyle bir şey ileri sürdüğünü ima ediyor değiliz. Amacımız muhtemel bir yanlış anlamayı önlemektir. Selam hidayete tabii olanların üzerine olsun...

 

 

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

DİPNOTLAR

 

 

 

[1] Ali Bulaç, “İnsanın Özgürlük Arayışı”, Beyan yayınları, İstanbul,1988.

 

[2] Beyhakî, “el-Esmâ ve’s-Sıfât”, s. 289 vd.

 

[3] A.g.e., s. 290. Ayrıca A. Davudoğlu, “Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, K. İman.

 

[4] Hafız Ebubekr Amr b. Ebî Âsım eş-Şeybânî, “Kitâbu’s-Sünne”, s. 228.

 

[5] Bu lafızları İbn-i Huzeyme, ulema tarafından “Kitâbu’ş-Şirk” olarak nitelendirilen (bak. Zâhidu’l-Kevserî, “Makâlât”, s. 409) “Kitâbu’t-Tevhîd”inde (s. 27) rivayet etmiştir. Kevserî, bu eserin diğer diğer bablarında hatalı davranmasına rağmen İbn-i Huzeyme’nin bu noktada isabetli olduğunu vurgular ve hataya düştüğü diğer noktalarda kendisine tabi olan birçok muhaddisin, isabetli olduğu bu noktada kendisini eleştirmesinin garabetine işaret eder. (Bk., “el-Esmâ ve’s-Sıfât”, s. 291, Kevserî’nin notu.)

 

[6] Ebubekr Amr b. Ebî Âsım eş-Şeybânî, a.g.e., s. 228; Nasıruddin Elbanî, a.g.e., s. 291.

 

[7] İbn-i Huzeyme, “Kitâbu’t-Tevhîd”, s. 27.

 

[8] A. Davudoğlu, a.g.e., 10/576.

 

[9] Beyhakî, a.g.e., s. 291.

 

[10] Ebubekr Amr b. Ebî Âsım eş-Şeybânî, a.g.e., s. 230; Elbanî’nin notu.

 

[11] A.g.e., aynı yer.

 

[12] A. Davudoğlu, a.g.e., aynı yer.

 

[13] Ebu Mansur Abdülkahir el-Bağdadî, “Usulüddin”, s. 109-110.

 

[14] Eş-Şura, 11.

 

[15] “Usulü’l-Akîdeti’l-İslamiyye”, s. 31.