ELAL

 

I

işte kapalı alnın

kaç güneştir bu hüzün tünelinde

kuş ölümleridir dökülen dudaklarından,

öyle mevsimlerde tozdun

ki görünmez oldu çehren kederden.

sen bir sözdün söylenirdin geri dururdu lisan

çağlayanlar başlardı çöller üstüne,

sen bir sözdün

bir yerin unutuldu yarım kaldık biz.

gün batınca değinilen bir renktir şimdi yüzün,

gün batınca senin alnın

hasırları beyhude arzulayan alnıma dayanmıştır,

ne toprakta ne yağmurda kalmıştır en küçük bir ihtiras,

perdeler

büyük bir unutkanlıkla örtülmüştür

gecenin suratına.

bir kuşluk vaktinde görüldüğün olur kâh

seni kanter içinde haber verirler

o kuşlar ki yüreklerinde

sabah çiğleri kadar

taze bir direnç yeşermektedir,

sevdaları teğet vurur gidersin sonra.

sular solar saatleri sara sarar sessiz bir

çağıltının işte o dem göğü tuttuğu vardır.

II

ey yüzü yüzümüzden gölgelenen sevgili

uykulara kırkikindi boşaltan rüzgâr,

ay yüzü yüzümüzle gölgelenen sevgili,

bir genç kız özeniyle giyinilen sabahlar

değmiş miydi sahiden buralara bir zaman,

yüreğini bedesten misali sen

geçmiş miydin şu yoldan açarak ışıldayarak?

ilan et

ayrıntı diye bir şey yoktur yaşamda,

hiçbir mevsim

sessiz bir kalbatışı değildir.

benim rika tanımayan gözlerim

yağmurların kaygısıyla kapanmakta

unutma.

yokuşlar hep yokuşlar haber yüklü gecedir,

bu sağnakta kaç köprünün sele gittiği vardır.

III

yine öyle bir sükût ol

bir depremin peşisıra ağar da

ve kimseler bilmesin

yüzümün bir yarısını kaç zaman

bir karanlık sokakta nasıl unuttuğumu.