“Ey iman değerine erenler! Allah'a ve Elçiye itaat edin (iyi ve güzel)
işlerinizi heder etmeyin!” [1]
İnsanları, inançlarda
hak ve doğruya, davranışlarda da iyiliğe götüren İslam, uygulandığı her
zeminde olumlu neticeleri görülen, kişileri düşünce ve davranışlarda Allah'a
yönelten imanı, hayatın temel kaidesi kabul eder, iman değerine dayanmayan
işleri de makbul saymaz. İmanın tezahürünü sağlamak amacıyla Allah 'a itaati
vazife sayar ve insanın saadetini de bu vazifenin en iyi şekilde yapılmasına
bağlar. Şimdi kalbin derinliklerine kök salmış olan iman ağacının meyvesi
diyebileceğimiz itaat merhumunu açıklamaya çalışalım. [2]
Sözlükte boyun eğmek,
dinlemek ve alınan emre göre davranmak [3] gibi
anlamlara gelen itaat kelimesi, [4]
İslam'da daha çok "Allah'ın emirlerini yerine getirmek ve İslam'a özgü
davranışları" belirtmek için kullanılır. Dini bir terim olarak itaat,
"neticesinde sevap bulunan bir işi Allah'ın iradesi doğrultusunda ve
dinin ölçüleri içerisinde yapmak" demektir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi
itaat tevhid ve İslam anlamına gelen inancı ve bu
inancın gereği olarak yapılan iyi davranışları ifade etmektedir. Öyleyse insan,
bilinçli ve duyarlı biçimde Allah'a itaat etmelidir. Çünkü İslam'a özgü kutlu
ve onurlu bir hayatın gerçekleşmesi, inancın bütün değerleriyle birlikte ve
doğru olarak yaşanmasına bağlıdır.
Kur’an, Allah'a ve Elçi'sine itaati emreder. [5]
İslam'ın hükümlerini bilip kabul eden ve onları uygulayan ulu’l
emre de itaat edilmesini isteyen Kur’an, [6]
Allah'ın dinine ve Elçisinin sünnetine ters düşmeyen işlerin yapılmasını itaat
kabul etmiş, İslam'a uymayan fiillerin işlenmesini ise yasaklamıştır. İslam'da
haram oldukları açıklanmış davranış ve tutkularla insanın saadet dünyasına
ulaşması mümkün değildir. Bunun için Rabb'imiz: “Öyleyse artık Allah'tan yana bilinç ve
duyarlılık gösterin ve bana itaat edin. Ölçüyü aşanların sözüne uymayın. Onlar
yeryüzünde düzen ve uyum sağlayacaklarına bozgunculuk yaparlar.” [7]
buyurarak itaatin hem şeklini hem de sınırmı
belirtmiştir. Ayrıca Peygamber (as)'in:
"Hahk(Allah)'a isyan olan durumlarda hiçbir
mahluka itaat yoktur."[8]
anlamındaki hadisi de itaat konusuna yeterince açıklık getirmiştir.
İslam'a özgü kutlu bir
hayatın sağlanması, öncelikle Kur’an ve sünnete göre
yaşamakla mümkündür. Allah'ın “(Ey Müminler!)
Hepiniz Allah'ın (hidayet) ipine sarılınız ve ayrılığa düşmeyiniz..."
[9] ilahi
buyruğunda geçen ve ip anlamına gelen habl
kelimesinden maksadın Kur’an ve sünnet olduğu
belirtilmiştir. [10] Şu halde insanlığın
hidayet ve saadet vesilesi Kur’an ve sünnettir. Bu
iki kaynakta varit olan emirleri dinleyip onlara göre davranmanın adı da
itaattir. Zaten Kur’an ve sünnet bilgisinden maksat,
bu iki kaynağa özgü davranışları ortaya koymaktır. Çünkü İslam, eyleme dönüşmeyen
düşünceleri teorik bir fantazi, imana dayalı olmayan
davranışları da anlamsız bir gösteri kabul eder. Kur’an'ın
“Ey iman değerine ermiş olanlar! Allah'a.
Peygamber'e ve aranızdan kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara itaat
edin. Eğer herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve
Peygamber'e götürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe
gerçekten inanıyorsanız bu sizin için en hayırlısıdır ve sonuç olarak da en
iyisidir.” [11] buyruğu, hayatı İslam'a
götürmenin güzelliğine; bunun da ancak Allah'a ve Elçi'sine itaatle mümkün
olabileceğine işaret eder.
Hz. Peygamber'in bilgi kaynakları, Allah'ın hükümleri
olduğundan vahyin en doğru yorum ve uygulanışı onun sünnetiyle ortaya
konulmuştur. Dünyanın bu son ve tek öğreticisi, öğretilerinde kitapla hikmeti
bir arada tutmuştur. Onun bütün bir hayatı kapsayan öğretileri,
"söylediklerini yapmaya, öğrendiklerine de fiilen bağlı kalmaya"
dayanır. O, Allah'a itaatin en güzel örneği olmuştur.
Muhammed (as), sadece
insanlara İlahi buyrukları duyuran bir peygamber değil, aynı zamanda onlara
kitabı ve hikmeti öğreten İlahi hükümleri açıklayan, karanlık gönüllere
aydınlık yollar açan Allah Elçisiydi...
Ayetleri bizlere
açıklayıp onların hayatımızdaki öneminin ne olduğunu bildiren Peygamberimizdir.
Hz. Muhammed, Kur’an'a göre
yaşayıp bu ilahî kitabın uygulanış şeklini açıkça gösteren ilk insandır. Demek
ki dikkatlerimizi onun sünnetine çevirmeden İslam'ı doğru anlamamız ve
yaşamamız mümkün olmayacaktır. İşte kıyamete kadar hep bu gerçekten hareket
edilsin diye Kur’an sünnetle eksiksiz bir biçimde
yorumlanmış ve uygulanmıştır.
Sonuç olarak diyebiliriz
ki itaat, imanlı insanın bir nevi tevhid ve ihlas dolu aksiyonudur. İslam'ı Kur’an'ın
koyduğu ve sahih sünnetin açıkladığı ilkeler doğrultusunda yaşamaktır. [12]
[1] Muhammed: 47/33
[2] Fahrettin Yıldız, Kur’an
Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 131.
[3] Bkz. İbn
Manzur. Lisanu'l Arab, VIII, 240-243
[4] İtaat kelimesi. t v a kökünün türemesi şeklîdir. Bu
kök, çeşitli kullanım biçimleriyle Kur’an'ın
tamamında 128 kez geçmektedir, (bkz.
M. İsmail İbrahim. Mucemu’l elfazi
ve’l a 'lami'l Kuraniyye, s.317-318}
[5] Bkz. Al-i İmran: 3/32: Enfal: 8/20
[6] Bkz. Nisa: 4/59
[7] Şuara: 26/150-152
[8] Bkz. Kurtubi.
el-Câmi ti ahkâmı’l Kuran, V, 260
[9] Al-i İmran: 3/103
[10] Bkz. Ahmed
ez-Zebidi, Tecrid Tercemesi, XII. 401
[11] Nisa: 4/159
[12] Fahrettin Yıldız, Kur’an
Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 131-133.