Kelimenin
Aslı, Anlamları ve Tanımı
“Halis inancın yalnız Allah'a yönelmesi gerekmez mi?” [1]
Kur’an, İslam dininin ihtiva
ettiği temel kaideleri bildiren Allah kelamıdır. İslam'ın temel kaidelerinden
biri de, Allah'a içten inanıp O'na hiçbir şeyi ortak koşmadan kulluk görevini
yerine getirmektir. İşte Kur’an'da tevhid inancının en veciz ifadesi olarak
geçen anahtar kavramlardan biri de ihlastır. [2]
Sözlükte bir şeyi
halis kılmak, kurtulup selamete ermek, gösterişi terk etmek ve samimi olmak [3] gibi
anlamlar taşıyan ihlas kelimesi, [4]
"bir işi tek sebebe bağlı olarak yapıp başka sebepleri aynı işe
karıştırmamak" manasına da gelir. [5] İhlas
kelimesi İslam'da genellikle, "Allah'a içten inanıp bağlanmayı ve O'nun
rızasını kazanma niyetiyle yapılan işleri" belirtmek için kullanılmıştır. [6] Bunun
için ihlas, "Allah'a ortak koşmadan inanmak, gösterişi terk edip sadece
O'nun rızasını kazanmak niyetiyle ibadet edip iş yapmaktır." Şeklinde
tanımlanmıştır. İhlaslı bir kalple Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya çalışan ve
O'na içten bağlanan kimseye de muhlis denir.
İslam dininde yapılan
ibadetlerin Allah katında makbul olması, birtakım şartlara bağlanmıştır.
Bunlardan ilki, yapılan ibadetlerin zahirde İslam'ın belirlediği kurallara
uyması; ikincisi de, ibadetlerin içten gelen bir istek ve samimiyetle yani
ihlasla yapılmasıdır.
Bu sonuncu şart,
İslam'da ibadetlerin temel rüknünün ihlas olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Çünkü Kur’an, tam bir îman ve derin bir ihlasla yapılan ibadetlerin, Allah
katında makbul olabileceğini bildirmiştir. [7]
Öyleyse tevhid inancının gereklerinden
biri de Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, gönlün meylettiği ve nefsin
arzuladığı herhangi bir şeyi yapılan ibadete karıştırmamaktır. İslam, sadece
Allah'a tevcih edilmesi gerekli işlere, ne tarzda olursa olsun nefsani garaz ve
gayelerin katılmasını "şirk" olarak nitelemiş, yapılan bütün iş ve
ibadetlerin, her türlü şirkten temiz olmasını istemiştir. Nitekim “Hakikati ortaya koyan bu vahyi sana indiren
biziz. Öyleyse içten bir inançla Allah'a bağlanarak yalnızca O 'na kulluk et.”,[8]
“Kendilerine yalnızca Allah'a ibadet etmeleri, bütün içtenlikleriyle O'na inanarak batıl
olan her şeyden uzak durmaları, namazlarında dikkatli ve devamlı olmaları,
karşılıksız harcamada bulunmaları emrolunmuştu. İşte bu, doğruluğu kesin ve
açık olan bir dindir.” [9]
anlamındaki Kur’an’i talimler, gizli ve açık her türlü şirkten arınmış bir
kulluğu öngörmektedir. Kur’an'ın çokça üzerinde durduğu bu konuya Peygamber (as)
de özen göstermiş, ihlastan maksadın, iş ve ibadetlerde şirkin her çeşidini yok
etmek oluğunu şu sözleriyle açıklamıştır: "Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki O, kendisine şirk
koşulmuş olan hiçbir iş ve ibadeti kabul etmez." [10]
Sonra da “Halis inancın yalnız Allah'a
yönelmesi gerekmez mi?”[11]
anlamındaki ayeti okumuştur. Demek ki ihlastan maksat, şirke ve gösterişe düşmeden
Allah'a ibadet etmektir. [12]
İhlası yok eden
afetler genelde üç grupta toplanabilir;
Bunlar, Allah'a ortak
koşmak anlamındaki şirk, yapılan bir işi gerçekte Allah için yapmayıp gösteriş
ve çıkar için yapmak manasına gelen riya ve nefsin kendiliğinden meylettiği
arzu ve istek diyebileceğimiz nevadır. Bir kimsenin arzularını ilahlaştırarak
dini kendi haz ve zevkinden ibaret görmesi, gönlü neyi arzularsa ona tapması
samimiyetsizliktir. Çünkü ihlas, yalnız Allah rızası için yapılan iş ve
ibadetleri ifade ettiğinden, onda nefsin haksız arzularının nasibi yoktur.
İnsanların dünya ve
ahirette huzura ermeleri, ancak ibadetlerinde ihlaslı olmalarıyla mümkündür.
Demek ki halas bulmak için ihlas gerekmektedir. Kur’an ihlaslı müminlerin her
türlü kötülüklerden korunarak kurtuluşa ereceklerine şöyle şehadet eder:
“İblis: "Beni yolun dışına attığın için ben de kuşkusuz yeryüzünde
insanlara kötülükleri süsleyip bezeyeceğim ve onların hepsini ayartıp yoldan
çıkartacağım. Yalnız senin ihlaslı kulların bunun dışında kalacak" dedi.”[13]
Görüldüğü gibi bu ayet, yalnız Allah için arınıp O'ndan başkasına kulluk
etmeyen ihlaslı kulların kurtuluşa erebileceklerini müjdelemektedir.
İhlasın devamı ve
korunması ise, Kur’an'da emrolunduğu gibi dosdoğru olmak, nefsin haksız
arzularına kapılmadan hem dünya hem de ahiret için çalışmakla mümkündür. [14]
İhlas, İslam'ın esası
olan tevhidi en halis bir şekilde uygulamak, Allah'a samimiyetle yönelip
O'ndan başka ilah tanımamaktır. Şu halde ihlas, dini sadece Allah'a has
kılmaktır. İhlas, İslam'ın temel rükünlerinden biri olduğu için, İslam'da
hiçbir ibadet ihlassız makbul değildir. Çünkü amellerimizin özü olması gereken
ihlas, Allah'ı her yönden birlemek [15] ve
O'nun rızasını kazanmak için Kur’an ölçülerine göre yaşamaktır. [16]
[1] Zümer: 39/3
[2] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru
Yaşamak, İşaret Yayınları: 134.
[3] Bkz. İbn Manzur. Lisanu’l Arab, VII, 26-29
[4] İhlas kelimesi, h l s kökünün türemiş şeklidir. Bu kök
çeşitli kullanım biçimleriyle Kur’an’ın tamamında 31 kez geçmektedir, (bkz. M.
İsmail İbrahim. Mucemu’l elfâzi ve’l a'lami'l Kuraniyye, s.157)
[5] Bkz. Râzi, et-Tefsiru’l kebir, XXXII, 233
[6] Bkz, Kurtubi. el-Çâmi li ahkâmi’l Kuran, XX, 144
[7] Bkz. Zümer: 39/2-3; Bevvine: 98/ 5 vb.
[8] Zümer: 39/2
[9] Beyyine, 98/5
[10] Bkz.- Kurtubi. age, XV, 233
[11] Zümer 39/3
[12] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru
Yaşamak, İşaret Yayınları: 134-135.
[13] Hicr: 19/39-40
[14] Bkz. Sâd: 38/30-40vb.
[15] Bkz. İhlas: 112/1-4
[16] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru
Yaşamak, İşaret Yayınları: 135-136.