TEZKİYE. 1

Kelimenin Anlamları ve Tanımı 1

 

 

TEZKİYE

 

Her kim (benliğini) arındırırsa kesinlikle mut­luluğa erişecektir.” [1]

İnsan, hayatını devam ettirmek kadar İslami bir kişiliğe sa­hip olmak, onu koruyup geliştirmek için de mücadele etmelidir. İşte bu mücadelede, benliği arındırma (tezkiye) ayrı bir önem taşımaktadır. [2]

 

Kelimenin Anlamları ve Tanımı

 

Tezkiye, lugatta saf, temiz, lekesiz olmak, artmak ve büyü­mek gibi anlamlara gelen z k y türemiş şeklidir. [3]

Bu kavram, Allah'tan gelen vahyin, insan hayatında aktif olarak uygulanması neticesinde elde edilen arınmayı ifade eder. O, insanın kendisini, hidayete ve sevaba mani olan faktörler­den; dünyevi istiladan ve ekonomik esaretten kurtaran ihtiyari ve ibadi bir uygulamadır. İman ve irade gücüyle, takvanın elde edilmesi olayıdır.

Tezkiye'nin, Risalet programının en önemli maddesi oldu­ğu, Kuraırda şu şekilde belirtilir:

O (Allah) Kitap ile ilgisiz bir topluma kendi içlerinden, kendilerine Allah'ın mesajlarını ile­ten, onları arındırıp tertemiz kılan, ilahi kelamı ve hikmeti öğ­reten bir elçi göndermiştir.....” [4] Görüldüğü gibi tezkiye, kötülüklerden arınmış bir kişiliğe sahip olmak için, en önemli aşa­madır. İnsan her anı, nefsini arındırma, kendini yenileme ve ki­şiliğini geliştirme için bir fırsat bilmelidir. Özellikle mübarek günler ve aylar, arınma için en uygun zamanlardır. Oruç, namaz ve zekât gibi ibadetlerle iyice kökleşen iman, davranışla bü­tünleşir. İman-amel birlikteliği de dinin hayata akışını sağlar. Bu akış, bir nevi manevi kan dolaşımıdır. Bu manevi dolaşımda insan nefsi kötülüklerden arınır, İslami kişilik bununla diri kalır ve adeta yıkılmaz bir kale halini alır. Zaman insanı ölüme doğ­ru götürürken, iman ve ibadetle ihya edilen günler, insan için kendine geliş ve yeni bir diriliş anı olur. Bu dünyada arınmayı başaran, ahirette mutluluğa ulaşır ve bütün yollar sonunda Al­lah'a varır. [5]

Kur’an, insanın Allah tarafından en güzel biçimde yaratıldı­ğını ve değerli kılındığını bildirir. [6] Ancak o, aklını ve iradesini yanlış yönde kullanıp inancının gereğini yerine getirmeyenle­rin, tatminsiz bir karaktere sahip olduklarını, [7] bu yüzden yara­tıkların en aşağı derecesine düşebileceklerine dikkat çeker. [8] Şu halde her şey, insanın yeteneklerini iyi veya kötü yönde kul­lanmasına bağlıdır. Çünkü iyi ve kötünün, erdem ve kusurun yolu, insan tarafından daha önceden bilinmektedir. [9] Eğilim, in­sanı kötülüğe teşvik edebilir; [10] fakat insan eğilimlerine hakim olabilecek güç ve kabiliyete sahiptir. [11] Görüldüğü gibi, insani ve İslami yaşayışın evrensel karakteri Kur’an tarafından tesis edil­miş, vazife de insana imkân ölçüsünde verilmiştir. [12] İnsana, gü­cünün üstünde bir yükümlülük yüklenmemiş, fakat ondan bütün gücüyle "Allah'a kulluk" etmesi istenmiştir. [13] Öyleyse insan bütün gücünü, Allah'a kulluk idealinin hizmetine sunmalıdır. Çünkü şerefli akıbetler, nefsini süfli heveslerden alıkoyup onu ıslah etmesini bilenlere tahsis edilmiştir. Günahlardan arınanın ve sakınanın varacağı yer, cennettir. [14]

 



[1] Şems: 91/9

[2] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 175.

[3] Bkz. İbn Manzur. Lisanu'l Arab, XIV, 358

[4] Cuma: 62/2

[5] Bkz. A’la: 87/14; Fatır: 35/18

[6] Bkz. Rahman: 55/3;Tin: 95/4; İsra: 17/70

[7] Bkz. Mearic. 70/19-21

[8] Bkz. Tin: 95/5; Araf: 7/179

[9] Bkz. Beled: 90/8-10; Şems: 91/8

[10] Bkz.Yusuf: 12/53

[11] Bkz. Naziat: 79/40

[12] Bkz. Bakara: 2/286

[13] Bkz.Teğabun: 64/16

[14] Bkz. Naziat: 79/40-41 Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 175-176.