“Erkek veya kadın, her kim iman değerine ermiş olarak
iyi iş yaparsa, ona tertemiz ve hoş bir hayat tattıracağız; ve yine şüphesiz böylelerini yapageldikleri en
güzel şey neyse ona göre ödüllendireceğiz.” [1]
Allah'ın istediği ve
razı olduğu biçimde yaşamak isteyen her insan, Kur’an'ı
rehber edinmelidir. Kur’an, insanın, davranışlarında
bilgili, istekli ve niyetli olmasını ister. [2] İslami vecibeleri, isteksiz, niyetsiz ve samimiyetsiz bir
şekilde yapanların, amellerinin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini bildirir.
[3] Çünkü
ameller değerini, sahih imanı yansıtmaktan, iyi niyeti ve samimiyeti ispatlamaktan
alırlar. [4] Kur’an bünyesinde yer alan bu gerçekler, Peygamber (as)
tarafından en özlü biçimde şöyle ifade edilmiştir:
"Ameller(in değeri), niyetlere göredir.” [5]
"Bu hadis,
niyeti, her iradeli işin, ayrılmaz parçası olarak ilan etmekte ve niyetin
önemine dikkat çekmektedir. Şu halde niyet, sadece amelin mevcudiyeti için
değil, aynı zamanda onun kemali ve değerlendirilmesi için de bir şart
olmaktadır. Daha genel bir ifadeyle söylemek gerekirse niyet, davranışın hem
değer hem de geçerlilik şartlarından biridir. "Buyruğumuza uymayan her amel, reddedilmiştir." [6]
anlamındaki hadis ise, hem iyi niyeti hem de doğru davranışı birlikte
bulunduran amelin geçerli olabileceği mesajını verir. Niyet, bir şeyi yapmak
veya elde etmek için iradenin yöneldiği harekettir. Bunun için yapılan işteki
irade ve maksada niyet denir. Etkin iradenin, uygulamaya teşebbüs ettiği
faaliyet de ameldir. Niyet, amelde bulunan psikolojik şuurdur.
O, ifa edilen bir
işte, hazır olan aklın davranışıdır. Niyeti amel seviyesine yükseltme
faaliyetine de gayret denir. Kur’an, amelin her
çeşidinin ilahi adalet terazisinde inceden inceye tartılacağını şöyle dile
getirir:
“Arlık kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Ve kim zerre miktarı
kötülük yapmışsa onu da görür.” [7]
Yüce Allah insandan,
ilahi emre hürmetkar olmasını ister. [8]
Allah'ın bu isteği, Kur’an vahyini, içerdiği mana ve
maksadıyla kavrayıp, ona iyi niyetle uymakla yerine getirilebilir. Kur’an ayetlerinin taşıdığı bir mana ve bir de maksat
vardır. Kur’an, kötü niyetli insanların, ayetlerin
Arap dili açısından taşıdığı manayı anladıkları halde, onlarda Allah'ın
gözettiği maksadı anlamaya yanaşmadıklarına dikkatimizi çeker: [9]
“Verdiğinin kat kat fazlasını kendine ödemesi
için Allah'a güzel bir borç verecek yok mu?” [10]
mealindeki ayet indiği zaman, Ebu'd-Dahdah,
"Allah kerem sahibidir, O zengindir, hiçbir şeye muhtaç değildir, bize
verdiği şeyi bizden ödünç istemesinde elbette bir hikmet olmalıdır."
demiştir. Onun bu sözlerini işiten Peygamber (as):
"Evet, Allah sizi cennete sokmak için, sizden
muhtaç olanlara karşılıksız yardım etmenizi istiyor." diye cevap
vermiştir. [11] Ebu'd-Dahdah'ın,
bu söz üzerine büyük bir hurma bahçesini, Allah yolunda infak ettiği
bildirilir. Ancak, Yahudiler aynı ayeti, "Allah fakir, biz zenginiz." [12]
şeklinde anladılar. Onlar, ayete iyi niyetle yaklaşmadılar, lafzın zahiri
manasının ötesinde yatan maksadı kavrayamadılar. Bunun sonucunda da, her şeyden
müstağni olan Allah'ın borç istemesini, fakir bir insanın borç istemesi
şeklînde yorumladılar. Bu örnekten çıkarılabilecek sonuç şudur:
Allah yolundan sapan
kimse, anlayış ve amel açısından, Kur’an’ın mana ve
maksadından kaybı oranında sapmış; Hakka ulaşıp doğru yaşayan kimse de, onun
ruhuna, mana ve maksadına vakıf olduğu ölçüde başarılı olabilmiştir.
Kur’an, Müslümanların 'yaşama tarzlarını oluşturmada ve
yönlendirmede tartışılmaz önceliğe sahip olan birinci kaynaktır. İslami amaçların gerçekleştiği bir sosyal yapıyı, Kur’an’ın rehberliğine uyan Müslümanlar oluşturacaktır.
Bilindiği gibi Allah, inanıp iyi işler yapanları, imanlarıyla hidayetine
ulaştırır, [13] kötülüklerden sakınmanın
mükafatını onlara verir [14] ve
müminleri gayretin zaferine erdirir. [15]
“Gerçekten size, Allah'tan bir ışık, apaçık bir kitap geldi. Onunla
Allah, kendi rızasını arayan herkese kurtuluşa götüren yolları gösterir ve
onları karanlığın derinliklerinden aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola
yöneltir.” [16] mealindeki ayetler, hayat
yolculuğunda karşılaşılan engellerin, Kur’an'a uymak
ve onun aydınlık yolunda yürümekle aşılabileceği mesajını verir. [17]
[1] Nahl: 16/97
[2] Bkz. Nisa: 4/43
[3] Bkz. Tevbe:
9/54
[4] Bkz. Enfâl:
8/74: Tevbe: 9/ 44; Nûr: 24/62 vb.
[5] Bkz. Ahmet ez-Zebidi, Tecrid Tercemesi.
[6] Bkz. Nevevi,
Riyazü's-Salihin Tercemesi, 1, 210
[7] Bkz. Zelzele: 99/7-8 vb.
[8] Bkz. Bakara: 2/62, 218: Kehf:18/100vb.
[9] Bkz. Nisa: 4/78
[10] Bakara: 2/245
[11] Bkz. İbn
Kesir. Tefsiru'l Kur'ani'l
'azim, 1, 531; Kurtubi. el-Câmi li
ahkâmil Kur'an, III,
236-237
[12] Bkz. Âl-i İmrân: 3/181
[13] Bkz. Yunus: 10/9
[14] Bkz. Muhammed: 47/17
[15] Bkz. Ankebut:
29/69
[16] Bkz. Maide:
5/15-16
[17] Fahrettin Yıldız, Kur’an
Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 199-201.