“Zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.” [1]
Kur’an, insanın Allah'la ve diğer varlıklarla olan
ilişkisini düzenleyen, kavranabilecek her şeyi insana açıklayan eşsiz bir
mesajdır. [2] Kur’an mesajı, Peygamber (as) tarafından insanlara
duyurulmuş yine onun uygulamalarıyla pratik bir sistem olarak hayata taşınmıştır.
Öncelikle şu gerçeği
tespit edelim:
İslam ve insan
düşmanlığının nedeni kin, kinin varacağı son durak da zulümdür. Zulüm
karanlık, zalim de kara fikirlidir. Çünkü zalim, heva
ve hevesine göre hareket eder, sadece egosunu tatmin etmek için hakka ve hakikate
öfkeyle saldırır. Nitekim Allah'ın insanlara bir lütuf olarak sunduğu
nimetlerin büyük bir kısmının, öfkeli teknolojiye dönüştürülüp bir kin ve kan
aracı yapılmasının temelinde, zalim kadroların egoizmi ve sefil hesapları
yatmaktadır. [3]
Karanlık anlamındaki
zulmet kökünden gelen zulüm kelimesi, lügatte:
Haksızlık, şirk,
küfür, kötülük, baskı ve işkence" gibi anlamlar taşır. [4]
Zulüm, "bir şeyi ait olduğu yerin dışında başka bir yere koymak" diye
tanımlanır. [5] Adaletin zıddı (karşıtı)
olan bu kelime Kur’an'da, üç yüz elliye yakın yerde
geçer. [6]
Kur’an, “Zulme
sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.” [7] anlamındaki
bildirisiyle, zulmü, düşman hedef olarak belirler.
“Sizinle çarpışmaya
girenlerle Allah yolunda siz de çarpısın; ama haksız yere saldırmayın/çarpışmada
zulme sapmayın. Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları sevmez” [8]
talimatıyla da zulmü, savaş gerekçesi olarak görür. Demek ki İslam'da fiziki
bir savaşı meşru kılan temel sebep, İslam'ın korunması, iman özgürlüğünün savunulması
ve zulmün ortadan kaldırılması gerçeğidir. [9] Eğer
şer güçler, insanların kişisel, sosyal ve siyasi özgürlüklerini ellerinden
almaya kalkışır, inançlarının gereği doğrultusunda yaşamalarına engel olmaya
çalışırlarsa, artık adil bir savaş hem caiz hem de kaçınılmaz olur. Hemen
belirtelim ki, haklı ve adil bir savaşa girip zalimlere karşı mücadele
verenlere, Allah yardım eder ve onları başarıya ulaştırır. “Kendilerine haksız
yere saldırılan kimselere, zalimlerle savaşma izni verilmiştir. Şüphesiz
Allah, onlara yardım ulaştıracak güçtedir. Onlar sadece:
"Rabb'imiz Allah'tır. " dedikleri için haksız
yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah imanları birbirlerine karşı
savunmasız bıraksaydı/insanlardan bir kısmını diğerleriyle savmasaydı o zaman
içlerinde Allah’ın isminin çokça anıldığı manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler çoktan yıkılıp gitmiş olurdu. Ama Allah, O'nun
davasına arka çıkanlara yardım edecektir. Çünkü Allah, her şeyi hükmü altında
tutan en yüce iktidar sahibidir.” [10]
mealindeki ayetler, Allah'ın zulme karşı savaşanlara yardım edeceği müjdesini
verir. Kur’an'a göre, en büyük zulüm şirktir ve bütün
zulümler insan elinin ürünüdür. [11]
Zulmün sonu ise, çöküş ve batıştır. [12]
Gerçekten de tarihin tüm devirlerinde, medeniyet ve toplumların helak nedeni
hep zulüm olmuştur. [13] Bu
yıkıcı zulüm, daima servet ve nimet şımarıklığı, azgınlık ve tasallut illetiyle
yan yana bulunmuştur. [14]
Her çeşit günaha
fazilet, zulme de adalet gözüyle bakıldığı bir çağda yaşıyoruz. Kaba ve karanlık
güçler, insanları İslami değerlerden uzaklaştırıp
onları sahte bir hayatın izleyicisi haline getirmek; insan da dahil her şeyi
fesat aleti gibi kullanmak istemektedirler. Bu durumda, İslam'ın yeniden
ihyası ve mazlum insanların kurtuluşu için etkili ve onurlu bir mücadeleye
girmenin gerekli olduğu aşikârdır. Çünkü İslam, sonsuza kadar yürünecek bir
yoldur. Böyle olmasaydı, tevhidin tarihi, zulme karşı verilmiş mücadelelerle
dolu olmazdı. Bu gerçek bize, hangi çağda olursa olsun, zulme karşı çıkıp haksızlığı
ortadan kaldırmak için verilen mücadelenin ne kadar anlamlı olduğu mesajını
veriyor. Bu mesajı, İslam'ı bir isim olarak taşıyanlar değil, onu bir hayat
yolu olarak benimseyenler alabilir. İlk nesil Müslümanlarının kendi
dönemlerinde zulme karşı verdikleri mücadeleyle, bugün dünyanın değişik
bölgelerindeki mazlum milletlerin çağdaş zulme karşı verdikleri mücadele, aynı
gaye içindir. Bu gaye, İslam yolunda sonsuza kadar yürümektir.
Dünyanın dört bir
yanında, çekildikleri son siperlerde zulme karşı direnip ayakta kalma
mücadelesi veren mazlum insanların onurlu tavırları iman şuuruyla
değerlendirilirse, bu çetin ve zor dönemde mazlum milletlerin yanında yer
almanın, bir mümin için terk edilemez bir vazife olduğu görülür. Çünkü zulme
karşı savaşmak, sadece zulme uğrayanların değil, onur sahibi her insanın
vazgeçemeyeceği bir görevdir. Kur’an, zulme
uğrayanların yanında yer alıp zalimlere karşı savaşmanın bir insanlık borcu
olduğunu şöyle hatırlatır:
“Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Ey Rabb'imiz,
bizi halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir sahip gönder, bir
yardımcı yolla, "diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar ve
yavrular için savaşmıyorsunuz!” [15]
Ayet, böyle bir görevden kaçmak için, hiçbir ahlaki gerekçenin bulunmadığına
dikkat çekmektedir.
Sonuç olarak
diyebiliriz ki, dünyanın çeşitli bölgelerinde insanlığa yönelik saldırıların
sürdüğü bir gerçek. Ancak, insanlara saldıranlar, kötü emellerini
gerçekleştiremeyeceklerdir. Onlar, insanların bir kısmını şehit edebilirler,
ama inançlarını asla yok edemezler. Bazı insanların zaaf yüklü tavırları onlara
ümit verse de zalimler, İlahi iradeye yenik düşmekten kurtulamazlar. Nitekim,
inançlarını aktif bir amel haline getiren mazlum milletlerin samîmi gayretleri,
yıkılası zulüm sistemlerinin yakın gelecekte yerle bir olacakları gerçeğini
gözler önüne sermektedir. [16]
[1] Bakara: 2/193
[2] Bkz. Nahl:
16/89: Enam: 6/59, 114 vb.
[3] Fahrettin Yıldız, Kur’an
Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 215.
[4] Bkz. İbn
Manzur, Lisanu'l Arab, XII, 373 vd.; Rağıp el-İsfehani, el-Müfredat,
s.537 vd.
[5] Bkz. Rağıp
el-İsfehani, age, s.537
[6] Bkz. M.Fuad
Abdülbaki, Mu'cemu’l 7 müfehres, s.434-439
[7] Bakara: 2/193
[8] Bkz. Bakara: 2/190
[9] Bkz Bakara: 2/191-193
[10] Hac: 22/39-40
[11] Bkz, En'am:
6 135; Nisâ: 4/40: Yûnus: 10/44: Kehf: 18/40 vb.
[12] Bkz, : 6/135; Nisâ: 4/40:
Yûnus: 10/44: Kehf: 18/40 vb.
[13] Bkz. Hud11/102, 117; Kehf: l8/59: Neml: 27/51, 85 vb.
[14] Bkz, Hûd:
11/116: En'am: 6/123: Kasas:
28/58 vb. Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında
Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 215-216.
[15] Nisa: 4/75
[16] Fahrettin Yıldız, Kur’an
Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 217-218.