Allah'a ibadetle
kulluk etmek, insanoğlunun erişebileceği en üstün makamdır. Kur’an'da, bunu
belirten pek çok ayet vardır. Bir kaçını örnek olarak görelim.
a- “Andolsun biliyoruz, onların söylediklerine
senin göğsün daralıyor, (canın sıkılıyor). Sen Rabb'ini hamd ile tesbih et ve
secde edenlerden ol. Ve sana yakın (ölüm) gelinceye kadar Rabb'ine kulluk et.”
[1]
Ayette, Hz. Muhammed
(s.a.v.)’e ölünceye kadar ibadete devam etmesi ve kulluğunu göstermesi
emrediliyor. Böylece kulluk en yüksek bir makam olarak belirtilmiş oluyor.
b- En yüce
makam olan Mirac'da, Hz, Muhammed (s.a.v.) en şerefli sıfatla anılmıştır ki bu
“kulluk” sıfatıdır.
“Eksiklikten uzaktır o Allah ki geceleyin kulunu (Hz.
Muhammed’i) Mescidi Haram’dan, çevresini bereketli kıldığı Mescidi Aksa'ya
yürüttü...” [2]
c- “Muhakkak ben, (evet) ben Allah'ım .benden
başka hiç bir ilâh yoktur. Yalnız bana kulluk et...” [3]
Allah, bu ayette
“tevhid”den sonra ibadeti emretti. Çünkü tevhid, aslı oluşturan bir ağaç,
“ibadet ve kulluk” ise, onun meyvesidir. Bütün bunlar Allah'a ibadet ederek
O'na kul olmanın yani kulluğun en şerefli bir makam olduğunu gösterir.
Hz. Ali (r.a.)'nin şu
sözü de çok anlamlıdır: “(Rabb'im), sana kul olmam, bana övünmek için
yeterlidir...”
Tevhid inancı üzere
bulunup Allah'a eş koşmaktan uzak olanlar, söz ve davramşlarıyla, Allah'a,
“sana kulluk ederiz” deyip O’ndan başkasına yönelmiyenlerdir. Bunların ümit
bağladıkları tek varlık Allah'dır. Yine sadece Allah'dan korkarlar. Bu durumda
olanlar, hiç şüphesiz Allah'a ibadetle kulluk edenlerdir. Bu inançla, “ancak
sana ibadet ederiz” diyenlerin bu sözü, “lâ İlahe illâllâh-Allah'dan başka hiç
bir ilâh yoktur” anlamındaki kelime-i tevhid sözünün yerine kâim olur.
Allah'dan başka ilâh tanımamak ise, kulluğun aslını oluşturur.