Câbir (r.a.)den,
Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Kapını kapa ve Allah'ın (c.c.) adını an. Şeytan (Besmele ile kapanan)
hiç bir kapalı kapıyı açamaz.”
Abdullah b. Ömer
(r.a.) den, Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. “Sizden biriniz yemek yerse sağ eliyle
yesin. İçtiği zaman da sağ eliyle içsin. Şüphesiz şeytan sol eliyle yer ve
içer.”
Urve b. Muhammed b.
Sa'di (r.a.)den, Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. “Gazab (öfke) şeytan'dandır. Şüphesiz şeytan
ateşten yaratıldı. Ateş kesinlikle su ile söndürülür. Biriniz öfkelendiğinde
abdest alsın.”
Ebu Zer (r.a.) den,
Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilir: Peygamber (s.a.v.) “Cin ve insan şeytanlarından Allah'a sığınırız” buyurdu. Ebu Zer: Ey
Allah'ın Resulü! insanlardan da şeytan varmıdır? diye sorunca, Peygamberimiz
(s.a.v.): “Evet” buyurdu ve “Böylece biz her peygambere cin ve insan
şeytanlarını düşman kıldık...” [1]
Mealindeki ayeti okudu.
İbni Kesir Tefsirinde,
Sahihi Müslimde, İyad b. Hammad (r.a.)ın, Resulullah (s.a.v.)dan şu hadisi
rivayet ettiği bildiriliyor: “Allahuteala,
şöyle buyurur: Kullarıma verdiğim her mal onlara helaldir. Ben kullarımı
hanifler (Allah'a eş koşmayan) olarak yarattım. Şeytanlar onlara geldi, onları
dinlerinden alıkoydu ve onlara helal kıldığım şeyleri haram etti (haram
kıldıklarımı da helal kıldı).”
Ebu Umâme (r.a.),
Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Ey Ebu Zerr! İnsan ve cin şeytanlarından
Allah'a sığındın mı?
Ebu Zerr: Ey Allah'ın
Resulü insanlardan da şeytan var mı diye sorar. Resulullah (s.a.v.)
“Evet” der
ve “insan ve cin şeytanları bir kısmı bir
kısmına fısıldar...” [2]Mealindeki
ayeti okur.
Bir başka rivayette,
Ebu Zerr: “Ey Allah'ın Resulü, insan şeytanlarıda mı var?” diye sorduğunda,
Resulullah (s.a.v.) “Evet”, onlar (insan şeytanları) cin şeytanlarından
daha kötüsüdür.” Buyurdu.
Hz. Aişe (r.a.)'den
Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Melekler nurdan yaratılmışlardır. İblis ise alevli ateşden
yaratıldı...”
Yine Hz. Aişe
(r.a.)den, Peygamberimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Allah, melekleri arşın nurundan, cinleri
alevli ateşden yarattı.”
Ebu Hüreyre (r.a.)
den, Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Ademoğlu secde ayetini okurda secde ederse şeytan ağlayarak uzaklaşır
ve şöyle der: Yazıklar olsun bana! Ademoğlu secde ile emredildi de hemen secde
etti, ona cennet var. Bende secde ile emrolundum, secde etmekten büyüklendim
(secde etmedim) bana da cehennem var.”
I'yaz b. Hımarul
Mecaşiy den, Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Allah ben kullarımın hepsini hanifler
(Allah'ı inkârdan ve O'na eş koştan uzak olarak) yarattım. Şeytanlar onlara
gelip, onları dinlerinden uzaklaştırdı ve sap tirdi. Onlara helal kıldığım
şeyleri, şeytan onlara haram kıldı. İnsanlara, bana şirk (ortak koşmalarını ve
yarattığım hilkati (yaratılıştaki temizliği, günahsızlığı) değiştirmelerini
(İsyankâr olmalarını) onlara emretti.”
Cabir (r.a.)den:
Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Şeytan her işinizde, hatta yemek yerken dahi sizin yanınızda bulunur.
Birinizin lokması elinizden düşerse onu alıp, üzerindeki toz ve toprağı giderip
temizlesin ve yesin. Şeytana bırakmasın...”
Abdullah b. Mes'ud
(r.a.), Resullullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Şüphesiz şeytanın insanoğlunun kalbine koyduğu şeyler yine meleğinde
onun hatırına getirdiği ve kalbine koyduğu şeyler vardır. Şeytanın kalbe
koyduğu şeyler, tekrar kötülüğe dönmek ve hakk'ı yalanlamaktır. Meleğin hatıra
getirdiği şeyler ise tekrar iyiliğe dönmek ve hakkı tasdik etmektir. Her kim
kendinde, hayıra çağıran bir tesir (etken) bulursa bilsinki, o Allah'dandır.
Kimde kötüye sevkeden bir tesir bulursa (bilsinki o da şeytandır) hemen
şeytandan Allah'a sığınsın. Sonra Resulullah (s.a.v.) “Şeytan sizi fakirlikle korkutur, (fakir düşeceğinizi söyleyerek sadaka
vermekten geri kalmanızı ister) ve size çirkin şeyleri yapmanızı emreder.
Allah ise size mağfiret ve lütuf va'dedîyor. Şüphesiz Allah (ın lutfu)
geniştir. O bilendir. [3]
mealindeki ayeti okudu.
Ebu Hureyre (r.a.)den:
Şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) buyurduki “Namaza nida edildiği vakit (ezan okununca), Şeytan ezanı işitmemek
için (ezan sesini duyamıyacağı yere kadar) geri dönüp (tam bir telaşla) yellene
yellene kaçar. Ezan bitince, yine (vesvese vermek için) döner gelir. Namaz
için ikamet edilince yine (evvelki gibi)
geri dönüp kaçar. İkamet de bitince yine (vesvese için) gelip insan ile nefsi
arasına sokulur. Falan şeyi hatırla diyerek (namazdan evvel insanın) hiç de
aklında olmayan şeyleri hatırlatır (durur). İnsan kaç kıldığını bilmez
oluncaya kadar onunla uğraşır.”
Enes b. Malik
(r.a.)den, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kan, beden içinde nasıl dolaşırsa (akarsa), insanın içinde de şeytan
öyle dolaşır...”
Safiye bint-i Huyeyne
(r.a.)den rivayete göre, şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.), (Ramazanın son
on gününde) mescitde i'tikafda iken, O'nu geceleyin ziyarete gelmiştim. Onunla
biraz konuştuktan sonra dönmek üzere ayağa kalktım. Resulullah (s.a.v.) da beni
menzilime geçirmek üzere benimle beraber kalkmıştı. (Ümmü Seleme'nin odası
önündeki mescit kapısına gelindiğinde) Ensar'dan iki kişi oradan geçiyorlardı.
Peygamber (a.s.)i görünce sür'atle yürüdüler. Bunun üzerine Resulullah
(s.a.v.), bunlara: “Acele etmeyiniz.
Yanımdaki kadın Huyeyn'in kızı Safiyye'dir. buyurdu”. Bunlar:
“Sübhânallâh! Hakkınızda hayırdan ve iyi düşünmekten (hüsn-i zandan) başka ne
düşünebiliriz, dediler. Resulullah (s.a.v.): “Şeytan insan (ın vücudun)da deveran eden kan mesabesindedir. Ben sizin
kalblerinize şeytanın kötü bir şüphe bırakmasından korktum” buyurdu.
Ebü'd-Derdâ (s.a.)dan;
Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğunu işittim: “Köyde (Şehirde) veya kırda üç kişi olup ta, onlar aralarında namazı
cemaatle kılmazlarsa şeytan onlara galip gelir ve onları tesiri altına
alarak (Onlara Allah'ı ve emirlerini unutturur). Size cemaat gereklidir,
sürüden ayrılan koyunu kurt kapar.”
Ebû Said el-Hudri
(r.a.), Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Sizden biriniz namazda iken, önünden geçene
müsade etmesin. (Namazın önünden geçmemesi için ona engel olsun) (Namazın
önünden geçme işinde direten) kişiyi bu işinden alıkoysun). Şüphesiz (namazın
önünden geçme işinde direten) o şeytandır” (Yani onu bu işe sevkeden
şeytandır.)
Osman b.
Ebu'l-Âs-es-Sakafi (r.a.)den, Resulullah (s.a.v.) in şöyle buyurduğu rivayet
edilir. Osman b. Ebul Âs es-Sakafi peygamberimize gelip şöyle dedi:
“Ey Allah'ın Resulü,
şeytan benimle namazımın (namazda okumamın) araşına girdi ve okumamı
karıştırdı.” (Resulullah (s.a.v.) ona şöyle dedi:
“Bu şeytandır ona “Hanzeb” denilir. Onu hissettiğin zaman ondan Allah'a
sığın.”
Ebu Hureyre (r.a.)den,
Resulullah (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Sizden biriniz namaz kılmak için kalktığında ona şeytan gelir ve
kalbine vesvese atarak namazını örter. Hatta o kişi kaç rek'at kıldığını
bilemez hale gelir. Sizden biriniz bu durumda kalırsa (yani kaç rek'at namaz
kıldığını bilemez bir duruma düşerse) oturduğu zaman (yani namazın son oturuşunda)
iki yanılma (sehiv) secdesi yapsın.”
Hz. Aişe; şöyle dedi:
Resulullah (s.a.v.)a, namazda göğsünü kıbleden çevirmemiş olduğu halde, başını
sağa ve sola çeviren kimsenin namazı (nın durumu) hakkında sordum. Resulullah
(s.a.v.) şöyle bu-yurdu: “O hırsızlıktır,
çarpmaktır. Şeytan onu kulun namazından (namaz kılanı bu işi yapmaya
sevkederek) çalar. Yani kulun namazının ikmal edilmesinden şeytanın, çaldığı
bir şeydir.”
Cabir b. Abdullah
(r.a.) dan, Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Bir kişi evine girdiği ve yemek yediği an,
Allah'ın adını anarsa (Besmele ile eve girip, yine besmele ile yemeğe
başlarsa), şeytan kardeşlerine: Size (burada) geceleyebileceğiniz bir ev ve
yiyebileceğiniz bir yemek yok der. (Eğer) bir kişi eve girerken Besmele ile
girmezse, şeytan ( kardeşlerine): siz (kalabileceğiniz) bir, ev buldunuz; Yemek yerkende Besmele
çekmezse, (yiyebileceğiniz) bir yemek
de buldunuz der.”
Ebu Hureyre (r.a.)
den, Resulullah (s.a.v.): “Evlerinizi
kabir haline getirmeyin (Kur'an'ın hükümlerinden ve okunmasından mahrum bırakmayın) Zira
Bakara suresinin okunduğu evden şeytan kaçar. Çünkü onları saptırmaktan
ümidini kesmiştir.”
Zeyd b. Erkam (r.a.) dan rivayete göre, Resulullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz bu
(kaza-i hacet yerlerinde) Tuvalet yerlerinde şeytanlar hazır bulunurlar.
(Bunun için) sizlerden biriniz tuvalete
gitmek istediğinde, şeytanlardan, kötü işlerden ve kötü hasletlerden Allah'a
sığınırım”, desin.
Berra b. Âzib (r.a.)
şöyle dedi: Resulullah (s.a.v.) a, develerin kaldığı yerde namaz kılmaktan
sorulduğu zaman şöyle buyurdu: “Develerin
kaldığı yerde namaz kılmayın. (Çünkü kirli bir halde bulunuşları, namazın huzur
içerisinde kılınmasını olumsuz şekilde etkiler).”
Ebu Zerr (r.a.) den,
Peygamberimiz (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Siyah köpek şeytandır” (Kötülüğü ve zararı temsil ettiği için bu
şekilde anılmıştır) .”
Selmân-ı Fârisi (r.a.), Resulullah'ın, şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir: “Eğer güç yetirip,
imkân bulabilirsen, çarşıya-pazara ilk giren ve oradan en son ayrılan olma.
Çünkü çarşı-pazar şeytanın savaş alanıdır.
Ebu Hureyre (r.a.)
den, Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Uyku halindeyken şeytan (gelip) birinizin
başının arkasına üç düğüm bağlar. Her düğümü eliyle sıkıca bağlarken; (önünde)
uzun bir gece var uyu der. Eğer o kişi gaflet uykusundan uyanırda (Allah'ı
dili veya kalbiyle) zikrederse bir düğüm çözülür. Abdest alırsa diğer düğümde
çözülür. (Nihayet kalkıp) namaz kılarsa son düğüm de çözülür, böylece o kişi
dinç olarak sabahlar. Ancak böyle yapmayıp (şeytana itaat ederse) nefsi habis
(kalbi mahzun) ve tembel olarak sabahlar.”
Câbir (r.a.), Resulullah
(s.a.v.)den işittim, şöyle buyurdu: “Muhakkak
şeytan, müslümanların kendisine (putlara) tapacaklarından umudunu kesmiştir.
Lakin müslümanların aralarına husumet, fitne ve fesat düşürmeye çalışacaktır.”
Hufeyfe (r.a.) den,
rivayet edilmiştir. Şöyle dedi: Resulullah (s.a.v.) ile beraber sofrada
bulunduğumuzda ondan önce yemeğe elimizi uzatmazdık. Günün birinde,
Peygamberle bir sofra başında bulunurken bir cariye, sanki atılırcasına geldi
ve peygamberden evvel yemeğe el uzattı.
Resûl-i Ekrem onun elini tuttu ve “Üzerine
Allah'ın ismi zikredilmeyen yemeği şeytan benimser. Bu yemeği benimsemek için
bu cariyeyi getirdi, bundan dolayı elini tuttum. Aynı maksatla bir bedeviyi
getirdi, onun da elini tuttum. Allah'a yemin ederim ki şeytan'ın eli, bunların
elleriyle beraber elimde idi, buyurdu.” Sonra Allah'ın adını zikrederek
yemeğe başladı.
Ebu Said el-Hudri
(r.a.) den, Resulullah (s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Şeytan (İblis), Allah'a-O'nun izzet ve
yüceliğine yemin ederek- şöyle dedi: Ademoğlunun ruhları cesetlerinde olduğu
müddedce onları sapıtmaya devam edeceğim. Allah da şöyle buyurdu: “Yüceliğim
ve izzetim hakkı için, onlar günahlarının bağışlanmasını (benden) istedikleri
sürece de ben onları affedip, bağışlayacağım.”
Ebu Malik el-Eş'âri
(r.a.), Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Size Allah'ı zikretmenizi (her işinizde
Allah'ı ve O'nun ilâhi buyruklarını unutmamanızı, O'nu hatırlamanızı)
emrederim. Allah'ı her işinde anan kimsenin misali, kendisini süratle kovalayan
(takip eden) düşmana karşı, kendini sağlam bir kaleye sığınarak koruyan kişi
gibidir. Kulda böyledir. O kendini şeytandan ancak Allah'ı anarak
koruyabilir.”
Kur'andaki ayetlerden
ve Hz. Muhammed (s.a.v.) in hadisi şeriflerinden, şeytanın (iblisin) öz
varlığını, sahip olduğu özellikleri, insanları saptırma yollarını ve şekillerini,
insanları nasıl tesiri altına aldığını çok açık bir sekide öğrenmekteyiz.
Kur'an'da, İblis,
-bilhassa Âdem (a.s.) in yaratılışına ait ayetlerde- Hz. Adem'in yaratılışına
muhalefeti ve Allah'ın, Hz, Âdem'e secde emrine itiraz etmesi, Hz. Âdem ve
Havva'yı yanlış yola sevketmesi ile tanıtılmaktadır. Hz. Âdem ile Havva
Cennet'te bulundukları sırada, yasaklanmış ağacın meyvesinden yemeleri için
onları yanılttığını (iğva), daha sonra iblisin, Âdem ve Havva'nın, Cennet'den
kovulduklarını görüyoruz.
İblisin, Cennet'den
kovulduktan sonra, cezasının kıyamet gününe kadar ertelenmesi ve serbest
bırakılması için Allah'tan izin istediğini, bu isteğinin kabul gördüğünü de
yine ayetlerden açık olarak anlamaktayız. Ayrıca iblise, Allah'ın sadık
kulları olmayan herkesi, sapıklığa sevketme gücünün verildiğini, kıyamet
gününde iblis ve ona tabi olanların Cehenneme atılacaklarını da geçen ayet ve
hadislerden öğrenmiş oluyoruz.
Burada açıklığa
kavuşturulmasını gerekli gördüğümüz bir kaç noktaya değinmek istiyoruz. Bunlar
da “iblisin neden yaratıldığı, meleklerden mi cinlerden mi olduğu,
zürriyyetinin (neslinin) varlığı ve yaşantısı konularıdır.”
İblisin, ateşten,
(nâr-ı semûm) isabet ettiği her şeyi yakan semum ateşinden, yaratılmış olduğu
ayet ve hadislerde bildirilmiştir. “Allah
buyurdu: Sana emrettiğim halde seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblisi “Ben
ondan hayırlıyım dedi. Beni ateşten yarattın O’nu (Âdemi) çamurdan yarattın.”[4]
Urve b. Muhammed b.
Sa'di (r.a.)'den, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gazab (öfke) şeytandandır. Şüphesiz şeytan ateşten yaratıldı.”
Hz. Aişe (r.a.) den,
Peygamberimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Melekler nurdan yaratılmışlardır. İblis ise alevli ateşten yaratıldı.”
Yine Hz. Aişe (r.a.) den rivayet edilen bir hadiste, Peygamber (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: “Allah, melekleri arşın
nurundan, cinleri de alevli ateşten yarattı.”
İblisin cinlerden
olduğu, cinlerinde ateşten yaratıldığını şu ayetlerden öğreniyoruz: Meleklere: “Âdeme secde edin!” dedik, secde
ettiler. Yalnız iblis (etmedi) o cinlerdendi...[5]
“Cinne gelince onu da (insandan) daha önce (vücudun
gözeneklerine) nüfuz eden çok sıcak ateşten yarattık.[6]
“Cinleri de (Allah) halis ateşten yarattı.” .[7]
Açıklığa
kavuşturulması gereken bir diğer konuda iblisin, meleklerden mi yoksa
cinlerden mi? olduğu konusudur. İslâm bilginleri bu konuda ihtilaf
etmişlerdir. Bu görüşleri genelde iki bölümde belirtmek mümkündür.
a- İblis, meleklerdendir görüşünde olanlar.
b- İblis cinlerdendir görüşünde olanlar.
Her iki görüşün
sahiplerinin ileri sürdükleri delilleri kısaca belirtmekle yetineceğiz.
iblisin, “meleklerden
olduğunu” savunanlar, şu ayeti görüşlerine delil getirirler: “Meleklere: Âdeme secde edin demiştik, hemen
secde ettiler, yalnız iblis diretti, böbürlendi, inkarcılardan oldu.”[8] Ayetteki
istisna, “muttasıl istisna” (istisna
edilenin cinsinden kabul edilmiş ve iblis meleklerden) sayılmıştır. Ayrıca
iblisin mukarreb bir melek olduğu da iddia edilir.
İblisin “cinlerden
olduğunu” kabul edenlerin delilleri de şunlardır.
a- Ayet'teki “istisna” “munkatı istisna” (istisna
edilenin cinsinden ayrı) olduğu için iblis, meleklerden ayrı bir cins olarak
kabul edilmiştir. Onların arasında bulunduğu için onlarla beraber anılmıştır.
b- Melekler, günah işlemekten uzaktırlar “...Allah'ın kendilerine emrettiği şeylerde
O'na karşı gelmeyen emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.”[9] Oysa, iblis,
Rabb'inin emrine karşı geldi.
c- Melekler nurdan, iblis ise ateşten yaratıldı.
Tabiatları ayrıdır.
d- Meleklerin zürriyyeti yok iblisin ise zürriyyeti
vardır. “...Şimdi siz (kibir ve gurura
kapılmak suretiyle) beni bırakıp onu ve onun neslini dostlar mı ediniyorsunuz?”[10] mealindeki ayet
iblisin zürriyetinin varlığını gösterir.
e- Bu konuda en kesin delil “...İblis, cinlerdendi, Raobinin emrinden dışarı çıktı.” [11]Mealindeki
ayettir.
Zemahşeri, İblisin
cinnîden başka birşey olmadığını ve “melek” adının Kur'an'da, zikredilmiş olan
her iki sınıf varlık manasına geldiğini iddia eder.
Başkaları, cinlerin,
Cennet'in nezareti vazifesini gören bir melekler zümresi olduğunu, adlarının
bundan geldiğini söylerler.
Delillerinin kuvvetli
olması nedeniyle, “iblisin cinlerden
olduğu” görüşünü tercih edenler daha çoktur.
İblisin zürriyyetinin var
olduğu da ayette açık bir şekilde bildirilmiştir. “...Beni bırakıp onu (iblisi) ve neslini dostlar mı ediniyorsunuz?” [12]
İblisin zürriyyeti ve
çoğalması hususu ise, değişik şekillerde açıklanmıştır. Önce, iblis'in kendi
sulbünden gelen bir zürriyyetinin olup olmadığı konusu üzerinde değişik
görüşler ileri sürülmüştür. Bu konudaki görüşler de iki gurupta toplanabilir.
a- İblisin kendi soyundan, sulbünden gelen bir
zürriyyeti, nesli vardır görüşü.
b- İblisin kendi soyundan gelen bir zürriyeti yoktur
görüşü. Bunlardan birinci görüşte olanlar şu hadisi delil getirirler: Selman
(r.a.) dan, Rivayet edilen bir hadiste, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
“Çarşıya-pazara ilk giren ve oradan son çıkan sen
olma. Orada şeytan yumurtlar ve yavrular.” Bu hadis İblisin kendi sulbünden gelen bir zürriyyetinin var olduğuna
delildir.
İblisin zürriyyetinin
çoğalması hususunda Âdemoğullarının isyanından dolayı her sevinmesinde, iki
yumurta yumurtladığı ve bu yumurtalardan yavrular çıktığıda söylenir.
İkinci görüşü
benimseyenlere göre ise, iblisin ne evladı ne de zürriyyeti yoktur.
Onun zürriyyeti ile
ilgili ayetlerde Allah, iblise uyarak onun tebaından olup, insanlara vesvese
vererek Âdemoğlu'nun düşmanı kesilenlerin var olduğunu bildirmiştir.
Kehf suresinin 50.
ayetinde kastedilen mana şudur: İblis, Âdeme karşı, aslının ve şerefinin daha
yüksek olduğunu iddia ederek büyüklendi ve Allah'ın emrine karşı çıktı. Allah
bu ayette, müslümanları küçük görüp, kendilerini büyük görmekle övünen kâfirlere,
sanki şöyle demektedir. Şüphesiz siz bu sözleriniz ve davranışlarınızla, Âdeme
secde emrinin karşısında isyan eden iblise uydunuz. Hemde iblisin size düşman
olduğunu bildiğiniz halde onun yolunu tuttunuz. O da nesebiyle, şerefiyle
övünüp büyüklendi, sizde aynı sebepten dolayı hak dini kabul etmiyorsunuz.
Allah'ın emrine karşı geliyorsunuz. Bu ayet onları, Allah'a ve O'na iman etmiş
olan müslümanlar üzerine kibirlenmekten ve böylece iblise uymaktan
sakındırıyor.
İblisin, yaşantısını pis ve
kötü yerlerde sürdürdüğüne, yiyeceğinin içeceğinin haram, ve pis şeyler
olduğuna işaret eden hadisler de vardır. Nitekim, Zeyd b. Erkam (r.a.) dan,
Resulullah (a.s.v.)ın şöyle buyurduğu
rivayet edilir: “Şüphesiz kaza-i hacet
yerlerinde (pis yerlerde, tuvaletlerde) şeytanlar hazır bulunurlar. Bunun için
sizden biriniz tuvalete gitmek istediğinde şeytanlardan, kötü işlerden ve
hasletlerden Allah'a sığınırım desin” buyurdu.
Huzeyfe (r.a.) den
rivayet edilen bir hadiste de, Resulullah (s.a.v.)ın Şöyle buyurduğu rivayet edilir; “Üzerine Allah'ın ismi zikredilmeyen yemeği
şeytan benimser...”
Bu hadisi şerifler,
şeytanların pis ve kötü yerlerde bulunduklarını, yiyip içmelerinin var
olduğunu gösterir.
İblis, harabelerde,
pis yerlerde vakit geçirmek mecburiyetindedir. Yiyeceği, putlar için kesilen
hayvanların etidir, içeceği şarap, eğlencesi musiki raks ve müstehcen şiirdir.
İblisin ve onunla eş
anlamlı olan şeytan ve Tâğûtun öz varlıkları hakkındaki bu açıklamalardan
sonra, ayet ve hadislerde bildirilen özelliklerini de belirterek bu bölümü
tamamlamak istiyoruz.
Şeytanın en belirgin
yönü ve özelliği, Allah'ın emrini, dininin hükümlerini beğenmemek suretiyle
kibirlenmek ve insanları küçük görmektir. Allah'ın hükümlerinin karşısında
böbürlenen her varlık, her sistem bir iblistir. Böyle yapmak da bir şeytan
işidir. Resulullah (s.a.v.) ın, şeytanın
bu özelliğini açıklıyan şu hadisi dikkat çekicidir. “Kibir, hakkı kabul etmemek ve insanları küçümsemektir.”
İnsanları, Allah'ın
dininin dışına çıkarmak, çeşitli hilelerle onları kandırmak, Helâl ve temiz
olanları haram, haramları helâl kabul etmek, daima çirkini ve kötülüğü
emretmek de şeytanın en bariz özelliklerindendir.
Konuya Ayet ve
hadislerin ışığı altında baktığımızda şeytanın, Tâğûtun temel özelliklerini
şöyle özetleyebiliriz.
İnsanları, İslam'ın
aydınlık ve huzurlu yaşayışından, küfürün, imansızlığın karanlığına iten
sistemler, tağutun ta kendileridir. İnsanları Allah'ın yolundan çıkartıp saptırmak
onları kendi kötülüklerinin etkisi altına almak, Allah'ı inkâr edip O'na isyan
edenleri daha iyi göstermek, Allah'ın dinine karşı savaş açmak, onlara iştirak
etmek, dişilere, putlara tapmak, insanları hak yoldan saptırmayı gaye edinip,
Allah'ın lanetine uğramak, insanları hurafelere boğmak, onları isyana
sevkederek temiz fıtratlarını değiştirmek, Allah'ı ve O'nun ilahî dinini
unutturan her varlık, her iş şeytandır ve şeytanîdir. Ayrıca, günahı, kötüyü
süslü ve cazip göstermek, gerçek dışı yaldızlı sözler söylemek, Allah'ın dinine
karşı çıkmaları için insanları ayartmak, Allah yolunda gidenlere düşman olmak,
Alladın emri önünde eğilmemek, secdeye varmamak, yalan yere yemin etmek,
fuhşu, kötülükleri yayarak insanları kötü emellerinin peşine takmak, içten
veya dıştan gelen her türlü kötü duygu ve düşüncelerle insanlar araşma fitne
sokmak, her konuda israf edip aşırı gitmek, evlatları, malları Allah'a ortak koşup
haram yollardan kazanca sevk etmek aldatmak, her türlü kötülüğe yol açıp Allah'a
itaatin dışına çıkmak, Allah hakkında bilmeden tartışmak, öfkelenmek,
gazablanmak, Tevhid gerçeği karşısında telaşlanıp kaçmak, kalbe şüphe atmak da
şeytanın işlerindendir. Kısaca Allah'ın dininin hükümlerinin yerine
getirilmesine engel olarak, insanları Allah'ın dininden alıkoyan her varlığın
her sistemin İblis, şeytan ve tağut olduğunu söylemek rahatlıkla mümkündür.
İnsanlar, görünürler.
Ancak onların kötülüklerinin esası ve şeytanlığı görünmez eserleri ile belli
olur. İnsan şeytanında bile şeytanlık gizli bir özelliktir. Bunun için şeytan
ismi, gizli bir kötü kuvvet veya kötü ruh anlamına da gelmektedir. Habis ve
ahbes olan maddi ve ruhi güçlerin hepsinin şeytan olduğu böylece anlaşılmış
oluyor,
Yaratılışta her cins,
bir ilk fertle başlamış olduğundan, şeytan denilincede bu cinsin başı olan
iblis hatıra gelmektedir ki açık özelliği Allah'a isyandır. Buna göre Allah'ın
ilahî vahyinin ürünü olan hak dinin hilafına, O'na karşı çıkanlar birer şeytan
sayıldığı gibi, onların peşine düşenlerde şeytana tabi olanlardır. Çünkü
Allah'a itaat, insanı O'na kulluğa sevkettiği gibi Allah'a isyan da günaha
sevkeder, böylece şeytana uyulmuş olunur. İnsanı isyana götüren her şeyin
arkasında şeytanın bulunduğunu unutmamak gerekir. İnsanları kendi hakimiyetleri
altına alarak putlaşmak isteyenlerin, Hak dinin değer ölçülerini kabullenmeyenlerin,
birer iblis ve birer insan şeytanları oldukları bilinmelidir. Hemde bunlar
ilhamlarını öteki şeytanlardan alırlar. Gerçeklerle dolu kalblere vesvese
vererek, insanı isyana teşvik eden, küfrü güzel gösteren şeytanlardan...
Şeytanlık, inatçılık
yapmak, hak yoldan çıkmak ve şerre sığınmaktır. Bu sıfatlar cinlerde
olabileceği gibi insanlarda da olabilir. Bu hakikat, realiteler dünyasında da
görülmektedir.