Dualar ve Zikirler
Çeviren: Kollektif
TEVHİD YAYINLARI
Tahmid, Tehlil ve Teşbihin Fazileti
Uykudan Önce Söylenecek Sözler
Uykudan Uyanınca Söylenilecek Sözler
Uykusunda Üzülen ve Korkan Kimsenin Söyleyeceği Sözler:
Rüya Gören Kişinin Yapacağı Şey
Uyanıklığı Zaman Söylenilecek Sözler:
Evden Çıkıldığı Zaman Söylenecek Sözler:
Eve Girerken Söylenecek Sözler
Ezan Ve Kişinin Ezanı İşitmesi
Rükuda, Rükudan Kalkışta, Secdede, Oturuşta ve İki Secde
Arasında Yapılan Dualar
Selam Verdikten Sonra Otururken Söylenecek Sözler
Düşmanla ve Güç Sahipleriyle Karşılaşmak
Acz ve Aşırılık Göstermeksizin, Kader ve Kazayı
Kabullenmek:
İnsanın Karşılaştığı Küçük Büyük Belalar
Köye veya Herhangi Bir Yerleşim Beldesine Girmeyi
İstemek:
Horoz Ötüşü, Anırma ve Havlama
Kendisine, Hediye Verilen ve Dua Edilen Kişi
Kendisinden Bir Eza Giderilen Kişi
Hoşa Giden ve Nazar Değmesinden Korkulan Şey
Yüce Allah şöyle buyuruyor
"Ey iman edenler,
Allah'tan korkun ve sözü doğru söyleyin. Ki (Allah) işlerinizi iyiye götürsün
ve günahlarınızı yarlığasın. Kim Allah'a ve Rasulü'ne itaat ederse, muhakkak
ki en büyük kurtuluşla kurtulmuştur
(Ahaab: 33/70-71)
"Kim, ululanmak hevesine düşerse (bilin ki) bütün ululuk Allah'ındır. Güzel kelimeler (kelimu't-tayyib), ancak O'na yükselir. Güzel kelimeleri de iyi amel (ve hareket) yükseltir. (Fatır: 35/10)
"Siz beni (kalp, dil ve bütün uzuvlarla) anın, ben de sizi (sevap ile, mağfiretle) anayım. Bir de bana şükredin, bana nankörlük etmeyin." ("Bakara: 2/152)
"Ey iman edenler, Allah'ı çok zikredin." (Ahzab: 33/41)
"Onlar, ayakta iken, otururken, yanları üzerinde (yatar) iken, Allah'ı hatırlayıp anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında inceden inceye düşünürler ve şöyle derler: "Ey Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen (bundan) pak ve münezzehsin. Bizi, ateşin azabından koru. (Al-i İmran: 3/191)
"Ey iman edenler, bir (düşman) topluluğa çattığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın. Ta ki umduğunuza kavuşasınız. (Enfal: 8/45)
"Menasikinizi (hacca ait ibadetlerinizi) bitirince, (ca-hiliyede) atalarınızı (böbürlenerek) andığınız gibi, hatta kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. Artık o insanlardan kimi, "Ey Rabbimiz, bize (nasibimizi) dünyada ver" der, ki onun ahirette nasibi yoktur. (Münafikun: 63/9)
"Öyle adamlar vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alışveriş Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namaz kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin (dehşetle) döneceği günden korkarlar." (Nur: 24/37)
"Rabbini, içinden, yalvar arak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam an. Gafillerden olma."
(A'raf: 7/205)[1]
1- Ebu'd-Derda'dan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Size, yaptığınız amellerin en hayırlısını, melikiniz (Allah) katında en temiz olanını, sizi derece bakımından en çok yüce yükseltenini, sizin için altın ve gümüş infak etmekten daha hayırlı olanını, sizin için diişjnanlarmız-la karşılaşmaktan, onların boynunu vurmakltan ve onların da sizin boynunuzu vurmasından daha hayırlı olanını haber vereyim mi?" Sahabilar:
"Evet, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Allah Rasulü: Allah'ı anmak (zikrullah)" buyurdu.[2]
2- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna gö»re, şöyle demiştir: Nebi şöyle buyurdu:
"Müferridler (öne) geçtiler." Ashab: "Müferridler kimlerdir, ey Allah'ın Rasulü?" diye sordular. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınllar. [3]
3- Abdullah b. Büsr'den rivayet olunduğıuna göre, bir adam:
"Ey Allah'ın Rasulü, üzerimde, iman prensipleri pek fazladır. Bana, öyle bir şeyi haber ver ki, onai sımsıkı tutu-nayım" dedi. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Dilini, yüce Allah'ın zikriyle ıslak tutmakta devamlı ol.[4]
4- Ebu Musa el-Eş'ari'den Nebi (s.a.v) şöyle buyurdu: "Rabbini zikreden kişi ile rabbini zikretmeyen kişi, diri ile ölünün benzeridir. [5]
5- Ebu Hureyre'den Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim, bir yere oturur da, orada,'yüce .Allah'ı zikretmezse, yüce Allah'tan, o kimse üzerinde bir eksiklik ve sıkıntı var olur. Kim, bir yere yatar da, orada, yüce Allah'ı zikretmezse, o kimse üzerine, yüce Allah'tan bir eksiklik ve sıkıntı vâr olur. [6]
6- Ebu Hureyre'den (r.a.) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bir günde, yüz kere, "La ilahe illallahu vahdehu la
şerike leh, lehü'l-mulku ve lehü'l-hamdu ve huve ala külli şey'in kadir: (Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O, birdir; ortağı yoktur. Mülk, O'nundur ve hamd da ancak O'nadır. O'nun, her şeye gücü yeter) diyen kimse on köle azadı karşılığında sevap kazanmıştır. Kendisi için yüz hasene yazılır ve yüz günahı silinir. Bu sözleri, akşam oluncaya değin gün boyu, onu şeytandan koruyan bir kalkan olur. Bu sözleri ondan daha fazla söyleyen kimse müstesna, hiç kimse ondan daha faziletli bir şey getirmemiştir. [7]
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Günde yüz defa, "Subhanallahi ve bihamdihi" diyen kimsenin deniz köpüğü kadar da olsa, günahları dökülür.[8]
7- Ebu Hureyre'den Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: "Subhanallahi ve bihamdihi" ve "Subhanallahi'1-Azim" dilde hafif, mizanda ağır ve Rahman'a hoş gelen iki kelimedir.[9]
8- Ebu Hureyre'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Subhanallahi ve'1-hamdulillahi ve la ilahe illallahu
vallahu ekber" (Allah eksiklikten münezzeh ve yücedir. Hamd, ancak Allah'adır. Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur ve Allah büyüktür) deyişim, bana, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha sevgilidir. [10]
9- Semura b. Cündub'dan rivayetle Allah Rasulü şöyle buyurmuştur:
"Başlangıcı, hangisiyle yaparsan yap farketmeyen dört söz vardır ki, kelamın Allah'a en sevgili olanlarıdır: "Subhanallah", "Elhamdülillah", "La ilahe illallah" ve "Allahu Ekber. [11]
10- Sa'd b. Ebi Vakkas şöyle dedi:
"Biz yanında bulunduğumuz bir sırada Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sizden biri, her gün, bin sevap kazanmaktan aciz mi?" Yamndakilerden biri:
"Bizden biri, nasıl bin sevap kazanabilir?" diye sordu.
Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah'ı yüz kere teşbih eder. Böylece, onun için bin sevap yazılır veya bin günahı dökülür. [12]
11- Cüveyriye'den (r.a.) rivayetle Nebi (s.a.v.) sabah namazını kıldığı zaman, Cüveyriye, hala oturuyordu. Nebi:
"Hala senden ayrıldığım halde misin?" buyurdu. Cüveyriye:
"Evet" dedi. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben senden ayrıldıktan sonra, dört kelimeyi üçer defa söyledim. Senin bugün bütün söylediklerinle tartıl-salar, muhakkak daha ağır gelirler: "Subhanallahi adede halkihi", "Subhanallahi zinete Arşihi", "Subhanallihi rıza nefsihi ve "Subhanallahi midade kelimatihi" (Allah'ı, yarattıkları sayısınca teşbih ederim, Allah'ı Arş'ımn zinetleri miktannca. teşbih ederim, Allah'ı razı olacağında teşbih edirim, Allah'ı kelimelerinin mürekkebi (miktarınca) teşbih ederim)"[13]
12- Sa'd b. Ebi Vakkas'tan rivayet olunduğuna göre, o, Nebi (s.a.v.) ile beraber, önünde bulunan hurma çekirdekleri veya çakıl taşlarıyla teşbih eden bir kadının yanına geldi. Nebi (s.a.v.):
"Sana, bundan kolay veya daha faziletli- olanını haber vereyim mi?" buyurdu. Sonra, şu sözleri haber verdi:
"Subhanallahi adede mahaleka fi's semai" (Allah'ı, gökte yarattıkları sayısınca teşbih ve tenzih ederim), "Subhanallahi adede ma haleka fi'l arzı" (Allah'ı, yerde yarattıkları sayısınca teşbih ve tenzih ederim)" [14]
13- Sa'd b. Ebi Vakkas'tan rivayet olunduğuna göre, O, Nebi ile beraber, önünde bulunan hurma çekirdekleri veya çakıl taşlarıyla teşbih eden bir kadının yanına geldi. Nebi,
"Sana, bundan daha kolay veya daha faziletli olanını haber vermeyeyim mi?" buyurdu. Sonra, şu sözleri haber verdi:
"Subhanallahi adede ma haleka fi's-semai" (Allah'ı, gökte yarattıkları sayısınca teşbih ve tenzih ederim), "Subhanallahi adede ma haleka fi'1-arzı" (Allah'ı, yerde yarattıkları sayısınca teşbih ve tenzih ederim), "Subhanallahi adede ma beyne zalik" (Allah'ı, gökle yer arasındakilerin sayısınca teşbih ve tenzih ederim), "Subhanallahi adede ma hüve halik" (Allah'ı, yaratıcısı olduğu şeyler sayısınca teşbih ve tenzih ederim), "Ve hamdu lillahi misle zalik, ve la ilahe illallahu vallahu ekber misle zalik, ve la havle ve la kuvvete illa billahi misle zalik" (Bunların hepsi kadar Allah'a hamdolsun. Bunlar kadar, "Allah'tan başka ilah yoktur ve Allah büyüktür" (derim). Bunlar kadar, "Güç ve kuvvet ancak Allah'ındır." (derim).[15]
14- Sa'd b. Ebi Vakkas'tan rivayetle, bir bedevi Nebi'ye (s.a.v.) gelerek:
"Ey Allah'ın Rasulü, bana, söyleyeceğim kelimeler öğret" dedi. Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Şöyle de: "La ilahe illallahu vahdehu kesira ve subhanallahi rabbi'l-alemine ve la havle ve la kuvvete illa bil-lahi'l-Azizi'l-Hakim" (Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O, birdir; ortağı yoktur ve Allah, en büyüktür. Allah'a pek çok hamd olsun. Alemlerin Rabbi olan Allah, eksiklikten münezzeh ve yücedir. Güç ve kuvvet, ancak, Aziz ve Hakim olan Allah'ındır)." Bedevi:
"Bunlar, Rabbim için, kendim için ne söyleyeyim?" dedi. Allah Rasulü:
"Allahummağfirli ve'rhamni ve'hdini ve afini ve'rzukni" (Allahım, beni bağışla, bana merhamet et, beni affet, beni rızıklandır de)" buyurdu. Bedevi gidince, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Ellerini hayırla doldurdu.[16]
15- Abdullah b. Mes'ud'dan Nebi şöyle buyurmuştur: "İsra gecesi, İbrahim ile karşılaştım, şöyle dedi: "Ey
Muhammed, ümmetine benden selam söyle ve onlara heber ver ki, Cennet'in toprağı hoş, suyu, tatlıdıı net, bir ovadır ve dikilmiş fidanı da, "SubhanalİBİ hamdu lillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber. eksiklikten münezzeh ve yücedir. Hamd, ancak Alhı Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. Allah, cıtür) sözleridir.[17]
16- Ebu Musa el-Eş'ari şöyle demiştir: "Nebi, be "Cennet hazinelerinden bir hazineye seni yön» mi?" buyurdu. Ben: "Evet, ey Allah'ın Rasulü" dedim. Nebi, şöyle bu "Şöyle de: "La havle vela kuvvete illa billah" (kuvvet, yalnız Allah'ındır.)"[18]
Gündüzün İki Tarafında (Sabah-Akşam) Yüce Allah'ı Anmak:
Yüce Allah şöyle buyuruypr:
"Ey iman edenler, Allah'ı çok zikredin."
"O'nu, sabah ve akşam teşbih (ve tenzih) edin." (Ahzab: 33/41-42)
"Rabbini, içinden, yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam an. Gafillerden olınıı."
(A'raf: 7/205)
"O halde sen, onlar ne derlerse, sabret. Güneşin doğ» masından evvel de batmasından evvel de Rabbini hamd ile teşbih et. Gecenin bir kısım saatlerinde ve gündüzün etrafında dahi teşbih et ki rıza (yi ilahi)ye eresin."
(Taha: 20/130)
"Sabah, akşam Rabbine, sırf O'nun cemalini dileyerek, dua edenleri (huzurundan) kovma." (En'am: 6/52)
"Derken (Zekeriyya) mescidinden kavminin karşısına çıkıp onlara: "Sabah, akşam, teşbihte bulunun" diye işaret verdi." (Meryem: 19/11)
"Gecenin bir kısmında ve secdelerin arkalarında da, O'nu teşbih et." (Kaf: 50/40)
"Haydi, akşama girerken, sabaha ererken, Allah'ı teşbih (ve tenzih) edin, (namaz kılın). (Rum: 30/17) s "Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüttür.(Hud: 11/114)[19]
17- Ebu Hureyre'den Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bir kimse, sabahladığı ve akşamladığı zaman, yüz kere, "Subhanallahi ve bihamdihi" (Allah, hamdiyle eksikliklerden yücedir) derse, Kıyamet günü, onun söylediklerini veya daha fazlasını söylemiş olandan başkası, onun getirdiğinden daha üstün bir şey getiremez.[20]
18- Abdullah b. Mes'ud (r»a.) şöyle demiştir: "Nebi (s.a.v.) akşamladığı zaman, şöyle derdi:
"Biz ve mülk (varlık), Allah için akşamladık. Hamd olsun Allah'a ki, O'ndan başka ilah yoktur. O, birdir ve ortağı yoktur. Mülk, O'nundur; hâmd da, O'nadır. O'nun, her şeye gücü yeter. Rabbim, senden, bu gecede olanların ve bu geceden sonrakilerde olanların hayrını dilerim. Bu gecede olanların ve bu geceden sonrakilerde olanların şerrinden sana sığınırım. Tembellikten ve kibrin kötülüğünden sana sığınırım. Rabbim, Cehennem azabından ve kabir azabından sana sığınırım. [21]
Sabahladığı zamanda:
"Biz ve mülk, Allah için sabahladık.." şeklinde, önceki söylediklerinin benzerini söylerdi. [22]
19- Abdullah b. Hubeyb (r.a.) şöyle demiştir:
"Çok karanlık ve yağmurlu bir gecede, bize, Nebi'nin namaz kıldırmasını isteyerek, çıktık. Ona ulaştık. Nebi:
"Söyle" buyurdu. Ben, bir şey söylemedim. O:
"Söyle" buyurdu. Ben, bir şey söylemedim. O:
"Söyle" buyurdu. Ben:
"Ey Allah'ın Rasulü, ne söyleyeyim?" dedim. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Akşamladığın ve sabahladığın zaman, üç kere, "Kul huve'llahu ehad" ye "Muavvizeteyn (Nas ve Felak) surelerini okursun; her şeye karşı sana yeter.[23]
20- Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: "Nebi ashabına öğretir, şöyle buyururdu:
"Biriniz, sabahladığı zaman, şöyle desin: "Allahım, seninle sabahladık ve seninle akşamladık. Yaşayışımız ve ölümümüz, seninledir. Yeniden dirilişimiz, senin içindir."
"Biriniz, akşamladığı zaman da, şöyle desin: "Allahım, seninle akşamladık ve seninle sabahladık. Yaşayışımız ve ölümümüz seninledir. Dönüş de, sanadır.[24]
21- Şeddad b. Evs'den rivayete Nebi, şöyle buyurmuştur: Seni, bağışlanma dileğinin efendisi'ne (seyyidü'l-istiğ-
far) yönelteyim mi? (Ki o, şöyledir): "Allahım, sen Rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni yarattın ve ben, senin kulunum. Ben, gücüm yettiğince, senin ahdin ve vaadin üzerindeyim. Yaptıklarımın şerrinden, sana sığınırım. Üzerimdeki nimetini ve günahlarımı sana itiraf ederim. Beni bağışla. Çünkü, günahları bağışlayacak, ancak sensin. Bana merhamet et. Çünkü sen, çok bağışlayıcı ve merhamet edicisin." Bu sözleri, akşamladığı zaman söyleyip gecesinde ölen ve sabahladığı zaman söyleyip, gündüzünde ölen kimse, Cennet'e girmiştir. [25]
22- Ebu Hureyre'den rivayetle, Ebu Bekr es-Sıddık, Allah Rasulü'ne:
"Ey Allah'ın Rasulü, sabahladığım ve akşamladığım zaman söyleyeceğim bir söz öğret bana" dedi. Allah Rasulü,
şöyle buyurdu:
"Şöyle de: Görüneni ve görünmeyeni bilen, göklerin ve yerin yaratıcısı, her şeyin rabbi ve meliki olan AUatum, şehadet ederim ki, senden başka ibadete layık ilah yoktur. Nefsimin şerrinden, şeytanın ve işbirlikçilerinin şerrinden sana sığınırım." -Bir rivayette:
"Nefsimin, bir kötülüğe düşmesi veya bir müslü-manın aleyhine nefsime uymamın şerrinden sana sığınırım." Sabahladığın, akşamladığın ve yatağına girdiğin zaman, bunları söyle.[26]
23- Osman b. Afvan'dan (r.a.) rivayetle Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur:
"Her günün sabahında ve her gecenin akşamında, üç kere, "İsmi ile beraber olunduğunda, ne yerdeki, ne de gökteki hiç bir şeyin zarar veremeyeceği Allah'ın ismi ile... O, hakkıyla işiten ve her şeyi bilendir" diyen kimseye, hiçbir şey zarar veremez. [27]
24- Sevban'dan (r.a.) ve başkalarından rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sabahladığı ve akşamladığı zaman, "Rab olarak. Allah'ı, din olarak İslam'ı ve Nebi olarak Muhammed' kabullenip, razı oldum" diyen kimseden Kıyamet güni razı olması, Allah'ın üzerine bir hak olur. [28]
25- Enes'ten (r.a.) rivayet olunduğuna göre, Allah Rasv lü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sabahladığı ve akşamladığı zaman, "Allahım, besana, Arş'ımn taşıyıcılarına, meleklerine, kitaplarına, rasullerine ve yarattıklarının tümüne şehadet ederek sabahladım. Sen, senden başka ibadete layık ilah olmayan Allah'sın. Sen, birsin; ortağın yoktur. Muhammed, senin kulun ve Rasulü'ndür" diyen kimsenin, Allah dörtte birini ateşten azad eder. Bunu, iki kere söyleyen kimsenin, Allah, yarısını ateşten azad eder. Bunu, üç kere söyleyen kimsenin, Allah, dörtte üçünü ateşten azad eder. Bunu, dört kere söyleyen kimsenin, Allah, tamamını ateşten azad eder.[29]
26- Abdullah b. Gannam'dan (r.a.) rivayet olunduğuna göre, Allah Rasülü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Allahım, benimle veya yarattıklarından herhangi biri ile sabaha çıkan nimet, sendendir. Sen, birsin; ortağın yoktur. Hamd ve şükür, sanadır" diyen kişi, o günün şükrünü eda etmiştir. Akşamladığı zaman, benzerini söyleyen kişi de, o gecesinin şükrünü eda etmiştir. [30]
27- Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:
"Nebi (s.a.v.) akşamladığı ve sabahladığı zaman, şu sözlerle dua etmeyi bırakmazdı:
"Allahım, senden, dünyada ve ahirette sağlık ve esenlik (afiyet) dilerim. Allahım, dinimde, dünyamda, ailemde ve malımda, bağışlanma, esenlik ve afiyet dilerim. Allahım, ayıplarımı ört ve (kalbimi) korkularımdan emin eyle. Allahım, önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden (gelebilecek tehlikelerden) beni koru. Altımdan gelebilecek felaketlerden de, azametine sığınırım. [31]
28- Talk b. Habib (r.a.) şöyle demiştir: "Bir adam, Ebu'd-Derda'ya gelerek:
"Evin yandı, Ey Ebu'd-Derda" dedi. Ebu'd-Derda: "Yanmadı, Allah Rasulü'nden işittiğim kelimeler sayesinde, Allah, bunu yapacak değildir. Allah Rasulü, şöyle buyurmuştu:
"Kim, şu kelimeleri, gündüzün başlangıcında söylerse, akşam oluncaye değin ona bir musibet uğramaz. Kim de, gündüzün bitiminde, aynı kelimeleri söylerse, sabah oluncaya değin, ona bir musibet uğramaz: "Allahım, sen Rabbimsin. Senden başka ibadete layık ilah yoktur. Yalnız sana tevekkül ettim. Sen, yüce Arş'ın Rabbisin. Allah'ın dilediği olur, dilemediği olmaz. Güç ve kuvvet, ancak, büyük ve yüce olan Allah'ındır. Bilirim ki, Allah'ın her şeye gücü yeter. Allah'ın ilmi, her şeyi kuşatmıştır. Allahım, nefsimin şerrinden ve her bir canlının şerrinden sana sığınırım. Sen, onların perçemlerini tutansın. Rabbim, şüphesiz, sırat-ı müstakim üzerindedir.[32]
29- Huzeyfe (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü uyumak istediği zaman:
"Allahım, senin isminle ölür (uyur)üm ve canlanır (uyamr)ım." der, uykusundan uyandığı zaman ise:
"Bizi öldürdükten sonra tekrar bize hayat veren Allah'a hamdolsun. Yeniden diriliş, ancak O'nadir." derdi. [33]
30- Aişe'den rivayet olunduğuna göre, Nebi, her gece, yatağına uzandığı zaman, avuçlarını birleştirir, sonra onlara, "Kul huvellahü ehad", "Kul euzü birabi'l Felak" ve "Kul eu-zu birabib'n-Nas" ı okur ve üflerdi. Sonra, avuçlarıyla, yüziinden ve başının üzerinden başlayarak, bedeninin güç ye-tirebildiği yerlerini meshederdi. Bunu, üç kere tekrar ederdi."[34]
31- Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet olunduğuna göre, Nebi'nin (s.a.v.), onu, sadaka malları üzerine gözcü olarak görevlendirdiği ilk gecede ve bir sonraki gecede, biri gelerek sadaka mallarından avuçlayıp alıyordu. Üçüncü gece de aynı işi yapınca, Ebu Hureyre, (onu yakalayıp):
"Seni, Allah Rasulü'nün huzuruna çıkaracağım" dedi. O kişi:
"Beni bırak ki, Allah'ın sayesinde sana fayda vereceği kelimeleri öğrete'yim" dedi. -Sahabiler, hayırlı şeyleri öğrenmeye hırslı idiler. O kişi:
"Yatağına uzandığın zaman, "Ayete'l-Kürsi"yi sonuna kadar oku. Çünkü o, senin üzerinde, Allah'ın bir koruyucu su olmaya devam eder ve şeytan sana yaklaşamaz" dedi. Nebi (s.a.v.), onunla ilgili olarak, şöyle buyurdu:
"O, pek yalancı olduğu halde, sana doğru söylemiş. [35]
32- Ebu Mes'ud el-Ensari'den (r.a.) rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Geceleyin, Bakara Suresi'nin son iki ayetini kim okursa, o iki ayet, ona yeter. [36]
33- Ali'den (r.a.) şöyle demiştir:
"Ben akıllı ve yetişkin (akil) bir kişinin, Bakara Suresi'nin son üç ayetini okumadan önce, uyuyacağını sanmıyordum."[37]
34- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü şöyle buyurmuştur:
"Biriniz, yatağından kalkıp tekrar döndüğü zaman, elbisesinin eteğiyle yatağını üç kere süpürsün. Çünkü o, kendisinden sonra yatağına neyin geldiğini bilmez. Yan üzeri uzandığında ise, şöyle desin:
"Rabbim, senin isminle bir yanımı koyup, diğer yanımı kaldırdım. Eğer canımı alıkoyarsan, ona merhamet et. Eğer geri gönderirsen, salih kullarını ne ile korudu isen, onu da öylece koru." Bir lafızda
"Biriniz, uyandığı zaman, şöyle desin: "Bedenime sıhhat veren ve canımı bana iade edip, O'nu zikretmeme izin veren Allah'a hamdolsun.[38]
35- Ali'den rivayet olunduğuna göre, Fatıma (r.a.) hizmetçi istemek için Nebi'ye (s.a.v) geldi. Kendisini bulamayıp, Aişe'yi (r.a.) buldu ve ona haber bıraktı.
Ali (r.a.) şöyle dedi:
"Nebi, yatağımıza yattığımız sırada, bize geldi ve şöyle buyurdu:
"Sizi, sizin için hizmetçiden daha hayırlı olan bir şeye yöneltmeyeyim mi? Yatağınıza girdiğiniz zaman, otuz üç kere teşbih edin, otuz üç kere hamd edin ve otuz üç kere tekbir getirin. Çünkü bu, sizin için, hiçmetçiden daha hayırlıdır."
Ali (r.a.) dedi ki: "Ben , onları, Allah Rasulü'nden işittiğimden bu yana asla terketmedim."
Bize, bu kelimelere devam eden kimseyi, bir işte gayret sarfetmekten dolayı yorgunluk tutmadığı heberi ulaşmıştır.[39]
36- Hafsa'dan (r.a.) rivayetle, Nebi (s.a.v.) uyumak istediği zaman, sağ elini başının altına kor:
"Allahım, kullarını yeniden dirilttiğin gün, beni, azabından koru. [40] derdi.[41]
37- Enes'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.v.), yatağına yattığı zaman, şöyle derdi:
"Bize, yediren, içiren, bizi koruyan ve acıyıp, barındıran Allah'a hamdolsun. Nice kimseler vardır ki, koruyanı, acıyanı, barındıranı yoktur.[42]
38- İbn-i Ömer'den (r.a.) rivayet olunduğuna göre, o, bir kişiye, yatağına girdiği zaman, şöyle demesini emretti:
"Allah'ım, nefsimi sen yarattın Ve onu, sen öldürdün. Onun ölümü ve yaşaması, senin elindedir. Eğer, yaşatırsan, onu koru. Eğer öldürürsen, onu bağışla. Allahım, senden afiyet dilerim. [43]
İbn-i Ömer, "duayı, Nebi'den işittim" demiştir.[44]
39- Ebu Said el-Hudri (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Yatağına yattığı zaman, kim, üç defa: ''Kendisinden başka ibadete layık ilah olmayan yüce Allah'tan bağışlanma dilerim. O, Hayy ve Kayyum'dur. O'na tevbe ederim" derse, Allah, onun günahlarını bağışlar. Deniz köpüğü kadar da olsa. Ağaç yaprakları sayısınca da olsa. Kum taneleri sayısınca da olsa. Dünya günleri sayısınca da olsa... [45]
40- Ebu Hureyre'den (r.a.) şöyle demiştir:
"Nebi yatağına yattığı zaman, şöyle derdi:
"Allahım, göklerin rabbi, yerin rabbi, yüce arşın rabbi, rabbimiz.. Her şeyin rabbi, tanenin ve çekirdeğin
yaratıcısı, Tevrat, İncil ve Furkan'ın indiricisi... Her kötülük sahibinin şerrinden sana sığınırım. Sen, onların
perçemlerini tutansın. Allahım, sen, evvelsin; senden evvel hiçbir şey yoktur. Sen, Ahir'sin; senden sonra
hiçbir şey yoktur. Sen Zahir'sin; senin üstünde bir şey yoktur. Sen, Batın'sın; senin altında (senden daha gizli) bir şey yoktur. Bizi borçtan kurtar ve fakirlikten, bizi zenginleştir.[46]
41- Bera b. Azib'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Allah Rasulü, bana şöyle buyurdu:
"Yatağına yattığın zaman, namaz' abdesti gibi abdest al. Sonra, sağ yanın üzerine yat ve, "Allahım, canımı sana teslim ettim, yüzümü sana döndüm, işimi sana emanet ettim. Korku ve ümit sanadır. Sığınılacak ve dayanılacak, ancak sensin» Sırtımı, sana dayadım. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin nebine iman ettim" de. Eğer, o gece ölürsen fıtrat (İslam) üzere ölürsün. Söyleyeceğin son sözlerin bunlar olsun. [47]
42- Ubade b. es-Samit'ten rivayete, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kim, geceleyin uyanıp da, "Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O, birdir; şeriki yoktur. Mülk O'nundur ve hamd O'nadır. O'nun her şeye gücü yeter. Allah, eksiklikten münezzeh ve yücedir. Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. Allah, büyüktür. Güç ve kuvvet, ancak, büyük ve yüce olan Allah'ındır" der, sonra "Allahım, beni bağışla" derse veya duada bulunursa, ona icabet olunur. Eğer, abdest alıp, namaz kılarsa, namazı kabul olunur. [48]
43- Ebu Umame (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü'nü işittim, şöyle buyuruyordu: "Kim, yatağına temiz olarak yatar ve uykuya dalın-caya kadar yüce Allah'ı zikrederse, geceleyin bir an geçirmez ki, dünya ve ahiret hayırlarından bir hayrı dilesin de, Allah, ona dilediğini vermesin.[49]
44- Aişe'den (r.a.) rivayetle, Allah Rasulü, gece uyandığı zaman şöyle derdi:
"Allahım, senden başka ibadete layık ilah yoktur. Seni teşbih ederim. Günahlarımı bağışlamanı ve rahmetini dilerim. Allahım, ilmimi artır. Bana hidayet ettikten sonra, kalbimi saptırma. Ona, katından bir rahmet bağışla. Şüphesiz sen, bağışı bol olansın. [50]
45- Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Biriniz, uyandığı zaman, "Bana, ruhumu iade eden ve bedenime sıhhat veren Allah'a hamdolsun" desin. [51]
46- Enes b. Malik (r.a.) şöyle demiştir:
"Biz, gecede yetmiş defa, bağışlanmayı'dilemekle (istiğfar) emrolunduk."[52]
47- Ebu Büreyde'den rivayet olunduğuna göre, Halid b. Velid yakınarak, Nebi'ye (s.a.v.):
"Ey Allah'ın Rasulü, geceleyin uykusuzluk çekiyorum" dedi. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Yatağına yattığın zaman, şöyle de: "Yedi kat göğün ve gölgelediklerinin, yedi kat yerin ve bitirdiklerinin, şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi olan Allahım, yaratmış olduğun onların hepsinin şerrine karşı yanımda ol. Onlardan birinin üzerimde baskıcı olması veya bana zulmetmesine karşı, bana himayeci ol. Senin himayen,
üstün ve senin senan, yücedir. Senden başka ibadete layık ilah yoktur. İlah, ancak sensin.[53]
48- Abdullah b. Amr'dan rivayetle, Allah Rasulü, saha-bilere, korkmaya karşı şu sözleri öğretirdi:
"Allah'ın gazabından, cezalandırmasından, kullarının şerrinden, şeytanların fısıldamasından ve (vesvese) getirmelerinden, Allah'ın mükemmel kelimelerine sığınırım. [54] Ravi, şöyle dedi: Abdullah b. Amr, o sözleri, akil olan oğullarına öğretir, akli olmayanların üzerlerine de, onları yazıp asardı.[55]
49- Ebu Seleme b. Abdirrahman (r.a.) şöyle demiştir: "Ebu Katade b. Rabi'yi, şöyle söylerken işittim: Allah Rasulü'nü işittim, şöyle buyuruyordu:
"Rüya, Allah'tan; kabus (hulm) ise, şeytandandır. Biriniz, hoşlanmadığı bir rüya görüp de uyandığı zaman, sol tarafına üç kere tükürsün ve şeytanın şerrinden Allah'a sığınsın. Çünkü şeytan, Allah dilemedikçe, ona asla zarar veremez."
Ebu Seleme, şöyle dedi:
"Ben, rüya görürdüm de, bana, dağdan daha ağır gelirdi. Ne zaman ki, bu hadisi işittim, artık aldırış etmez oldum."
Bir rivayette: Ebu Seleme, şöyle dedi:
"Ebu Katade'nin söylediklerini işitinceye değin, bir rüya gördüğümde, beni (adeta) hasta ederdi."
Ebu Katade, şöyle diyordu:
"Ben bir rüya görürdüm de, beni rahatsız ederdi. Nihayet, Allah Rasulü'nü işittim; şöyle buyuruyordu:
"Salih rüya, Allah'tandır. Biriniz, hoşlandığı bir rüya görürse, onu, yalnız sevdiği kimseye anlatsın. Kötü rüya görürse, onu, kimseye anlatmasın. Sol tarafına tükü-rüp, taşlanmış şeytandan Allah'a sığınsın. Böylece, şeytan ona, asla zarar veremez.[56]
50- Cabir'den (r.a.) Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur: "Biriniz, hoşlanmadığı bir rüya gördüğü zaman, sol
tarafına tükürsün ve üzerinde bulunduğu yanından öbür tarafına dönsün. [57]
51- Nebi'den rivayet olunduğuna göre, bir kişi O'na rüyasını anlatmış, ö da (s.a.v.):
"Hayır gördün, hayır olsun" buyurmuş.
Bir rivayette:
"Onun hayriyla karşılaş, onun şerrinden korun. Hayır bize, şer de düşmanlarımızın üzerine olsun. Alemlerin rabbi olan Allah'a hamdolsun. [58]
"Ey (esbabına) bürünen (Rasulüm), gecenin az bir kısmı haricinde, kalk (namaz kıl). (Gecenin) yarısı miktarınca, yahut ondan birazını eksilt. Yahut, (o yarısının) üzerine (ilave edip) artır. Kur'an'ı da, çok açık, tane tane oku." (Müddessir: 74/1-4)
"Gecenin bir kısmında da uyanıp, sırf sana mahsus fazla (bir ibadet) olmak üzere, onunla (Kur'an'la) gece namazı kıl. Ümid edebilirsin; Rabbin seni bir makam-ı mahmud'a gönderecektir." (İsra: 17/70)
"Ve, gecenin bir kısmında, O'na secde et. Gecenin uzun bir bölümünde de, O'nu teşbih (ve tenzih) eyle."
(İnsan : 76/26)[59]
52- Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayetle, Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur:
"Rabbimiz, her gecenin son üçte birinde, dünya semasına inerek, şöyle buyurur:
"Kim, bana dua ediyor ki, ona icabet edeyim. Kim benden istiyor ki, ona vereyim. Kim, benden af diliyor ki, onu bağışlayayım.[60]
53- Amr b. Abese'den rivayet olunduğuna göre, o, Alan Rasulü'nü, şöyle buyururken işitmiştir:
"Rabbin, kula en yakın olduğu zaman, gecenin son üçte biridir. O vakitte, Allah'ı zikredenlerden olmaya gücün yeterse, ol. [61]
54- Cabir (r.a.) şöyle demiştir:
"Nebi'yi (s.a.v.) işittim, şöyle buyuruyordu: "Gecede, öyle bir vakit vardır ki, biriniz Allah'tan, dünya ve ahiret işleriyle ilgili bir hayır dilerken, o vakite rastlarsa, dilediği, ona verilir. O (vakit), her gecede vardır. [62]
55- Enes b. Malik'ten rivayetle, o, şöyle demiştir: "Biz, (gecede) yetmiş defa bağışlanmayı dilemek (istiğfar)le emrolunduk. [63]
56- Ebu Hureyre'den Nebi, şöyle buyurmuştur: Biriniz, uyandığı zaman, şöyle desin: "Ruhumu iade
eden ve bedenime sıhhat verip, O'nu zikretmeme izin veren Allah'a hamdolsun.[64]
57- Ebu Hureyre'den rivayetle, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Uykusundan uyanan kimse, "Uykuyu ve uyanıklığı yaratan Allah'a hamdolsun. Beni sağ salim yeniden dirilten Allah'a hamdolsun. Şehadet ederim ki, Allah ölüleri diriltir ve Allah, her şeye güç yetirir" derse, Allah, "Kulum doğru söyledi." buyurur. [65]
58- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
Evinden çıktığı zaman, kim, "Allah'ın adı ile... Allah'a dayandım. Güç ve kuvvet, ancak yüce Allah'ındır" derse, ona, o vakitte, "korundun, sakındırıldın ve hidayet olundun" denir ve şeytan ondan uzaklaşarak, başka bir şeytana, "Korunmuş, sakındırılmış ve hidayet olunmuş bir adam ne yapabilirsin ki?" der. [66]
59- Ümmü Seleme (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, evden çıktığı zaman yüzünü göğe çevirip: "Allahım, ben sapmaktan, saptırmaktan, hataya düşmekten, hataya düşürülmekten, zulmetmekten, zulme uğramaktan, cahil olmaktan ve cahilane muamele görmekten, sana sığınırım. [67] demeksizin, evden çıkmamıştır.[68]
60- Cabir b. Abdullah'dan rivayetle, şöyle demiştir: "Allah Rasulü'nü işittim, şöyle buyuruyordu:
"Kişi, evine girdiği zaman, girişi ve yemek yemesi esnasında, Allah'ı zikrederse, şeytan (arkadaşlarına), "Size gecelemek de gece yemeği de yok." der. Girişi esnasında, Allah'ı zikretmezse, şeytan, "Gecelemeye nail oldunuz" der. Yemek yiyişi esnasında, Allah'ı zikretmezse, şeytan, "Gecelemeye de, gece yemeğine de eriştiniz" der.[69]
61- Ebu Malik el-Eş'ari (r.a.) şöyle demiştir: Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Kişi, evine girdiği zaman, "Allahım, senden, girilen ve çıkılan yerin hayırlı olanını dilerim. Allah'ın adı-ile girdik, Allah'ın adı ile çıktık ve Rabbimize tevekkül ettik." desin. Sonra, evinin halkına selam versin"[70]
62- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu;
"Ey oğulcuğum, ailenin yanına girdiğin zaman, selam ver ki, senin ve ev halkının üzerine bereket olsun. [71]
63- Enes'ten ve başkalarından rivayet olduğuna göre, Allah Rasulü mescite girdiği ve çıktığı zaman:
"Bismillahi Allahümme sallı ala Muhammed: Allah'ın adı ile, Allah'ım, Muhammed'e salat et." derdi. [72]
64- Ebu Hureyre -veya Ebu Useyd- den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur:
"Biriniz mescite girdiği zaman, Nebi'ye selam versin ve, "Allahım, benim için rahmetinin kapılarını aç" desin. Çıktığı zaman da, "Allahım, senden, yüce olan fazlını dilerim" desin.[73]
65- Abdullah b. Amr'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi, mescite girdiği zaman:
"Taşlanmış şeytandan Azim olan Allah'a, O'nun kerim vechine ve ezeli hükümranlığına sığınırım." derdi. O, böyle söyleyinde, şeytan da:
"Bugünden "başka günlerde dahi, benden korundu." derdi. [74]
66- Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"İnsanlar, ezanda ve ilk safta olanı bilseler, başka bir yol bulamayıp, (ezan okumak ve ilk safta yer alabilmek için) kura çekerlerdi. [75]
67- Ebu Hureyre'den Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur:
"Namaz için ezan okununca, şeytan yellenerek ezanı işitmeyeceği yere kadar kaçar. Ezan bitince, geri döner. Namaz için kamet getirilince, tekrar gerisin geri kaçar. Kamet bitince, dönerek kişi ile nefsi arasına girer ve, "Şunu hatırla, bunu düşün" diyerek, ona hatırında olmayanları hatırlatır. Nihayet kişi, namazın ne kadarını kıldığını bilemez olur. [76]
68- Ebu Said (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü'nü işittim, şöyle buyuruyordu: "Müezzinin sesini işiten hiçbir insan ve cin yoktur ki, Kıyamet günü, müezzin lehine şahitlikte bulunmasın.[77]
69- Ebu Said (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü'nü işittim, şöyle buyuruyordu:
"Ezanı işittiğiniz zaman, müezzinin söylediklerini tekrarlayın. [78]
70- Abdullah b. Amr (r.a.) şöyle demiştir: "Nebi'yi işittim, şöyle buyuruyordu:
"Müezzini
işittiğiniz zaman, söylediklerini tekrar edin, sonra, bana salat edin. Kim,
bana bir salat getirirse, Allah ona on salat (rahmet) eder. Sonra, benim için,
Allah'tan, "vesüe"yi dileyin. O, Allah'ın kullarından yalnız birine
layık olan Cennet'teki bir mekandır. Ben, o kişi olmayı ümid ediyorum. Kim,
benim için "vesi-le"yi isterse, ona şefaat hak olur.
[79]
71- Ömer (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü şöyle buyurdu:
"Biriniz, müezzin, "AUahu Ekber Allahu Ekber" deyince, "Allahu Ekber Allahu Ekber" derse, sonra müezzin, "Eşhedu en la ilahe illallah" deyince "Eşhedu en la ilahe illallah" derse, sonra müezzin, "Eşhedu enne Mu-hammeden Rasulullah" deyince, "Eşhedu enne Muham-medun Rasulullah" derse, sonra müezzin, "Hayya ale's-Salah" deyince, "Güç ve kuvvet Allah'ındır" derse, sonra müezzin, "Hayya ale'l-Felah" deyince, "Güç ve kuvvet, ancak Allah'ındır" derse, sonra müezzin, "Allahu Ekber AUahu Ekber" deyince, "AUahu Ekber AUahu
Ekber" derse, sonra müezzin, "La ilahe illallah" deyince, "La ilahe illallah" derse ve bütün bunları kalbinden, samimi olarak söylerse, Cennet'e girer.[80]
72- Cabir'den (r.a.) rivayete, AllahJRasulü, şöyle buyurmuştur:
"Kim ezanı işittiği zaman, "Şu mükemmel davetin ve kılınan namazın rabbf olan Allah'ım, Mühammed"e, "vesile"yi ve "fazile"yi ver, O'nu kendisine vaadettiğin "makam-ı mahmud"a ulaştır" diye dilekte bulunursa, şefaatim ona hak.olur. [81]
73- Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:
"Bir adam, "Ey Allah'ın Rasulü, müezzinler bizden daha çok "fazl"a nail oluyorlar" dedi. Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Onların söylediklerini tekrar et. Bitirince, (Allah'tan) dile, sana da verilir. [82]
74- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü:
"Ezan ile kamet arasında yapılan dua, reddolunmaz" buyurdu. Sahabiler:
"Ne söyleyelim, ey Allah'ın Rasulü?" dediler. Allah Rasulü şöyle buyurdu:
"Dünyada ve ahirette sağlık ve esenlik dileyin. [83]
75- Sehl b. Sa'd'dan rivayetle Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"İki yerde ezan okunduğu sırada ve savaşan iki ordunun birbirine girdiği anında- yapılan dua reddolunmaz. [84]
76- Ümmü
Seleme'den rivayet olunduğuna göre, şöyledemiştir: Allah Rasulü, bana, akşam
ezam okunduğu sırada, şu sözleri söylemeyi öğretti:
"(Allahım) bu, geceni karşılayan, gündüzünü geride bırakan, sana yapılan duaların yükseldiği ve senin namazların için hazır bulunulduğu vakittir. Beni bağışla.[85]
77- Nebi'nin bir sahabisinden rivayet olunduğuna göre, Bilal, ikamete başlayıp, "Kad kameti's-Salah: Namaz ikame olunmuştur" deyince, Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: [86]
"Allah onu ikame etsin ve devamlı eylesin."[87]
78- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, şöyte demiştir:
"Allah Rasulü, namaza başladığı zaman, bir şey okumadan, kısa bir müddet sustu:
"Anam babam sana feda olsun, ey Allah'ın Rasulü, tekbir ile kıraat arasında sustuğunu görüyorum. O sırada, ne okuyorsun" diye sordum. Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Allahım, doğu ile batının arasını açtığın gibi, benimle günahlarımın arasını aç. Allah'ım, beyaz elbisenin kirden temizlenmesi gibi, beni günahlarımdan temizle. Allahım, günahlarımı, karla, suyla ve doluyla yıka. [88]
79- Cübeyr b. Mut'im'den rivayet olunduğuna göre, o, Allah Rasulü'nü, namazını, şöyle söyleyerek kılarken görmüştür:
"Allah, çok büyüktür. Allah'a, çokça hamdolsun. (Üç kere:) Sabah ve akşam, Allah'ı teşbih ve tenzih ederim.
Taşlanmış şeytandan ve onun şişirmesinden, fısıltısından, vesvesesinden Allah'a sığınırım.[89]
Şeytanın şişirmesi, kibir; fısıltısı, şiir; vesvesesi ise, kötü ilhamdır.[90]
80- Aişe ve Ebu Said'den rivayet ohınduğuna göre, Nebi (s.a.v.) namaza başlayınca, şöyle derdi:
"Allahım, seni, hamdinle teşbih ve tenzih ederim. Senin ismin pek yüce, şanın çok uludur ve senden başka ibadete layık ilah yoktur. [91]
81- Ömer'den rivayet olunduğuna göre, o, tekbir alır, sonra, "Subhaneke" ile namaza başlardı. [92]
82- Ali (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, namaza durduğu zaman şöyle derdi: "Yüzümü, hanif olarak gökleri ve yeri yaratana yönelttim. Ben, müşriklerden değilim. Namaz'ım, kurbanım, hayatım ve ölümüm, alemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Ben, böylece emrolundum ve ben, müslümanlardanım. Allahım, sen, kendisinden başka ibadete layık ilah olmayan meliksin. Sen, rabbimsin, ben ise, senin kulunum. Nefsime zulmettim ve günahımı itiraf ettim. Bütün günahlarımı bağışla. Günahları, ancak sen bağışlarsın. Beni, ahlakın en güzeline yönelt. Ahlakın en güzeline, ancak sen yöneltirsin. Allahım, kötü ahlakı benden uzaklaştır. Ahlakın kötü olanını, ancak sen uzaklaştırırsın. Buyur ve emret, hayrın hepsi senin elindedir. Şer, senden değildir. Ben, seninleyim ve sana dönücüyüm. Sen, mübarek ve yücesin. Senden, bağışlanma diler ve sana tevbe ederim. [93]
Bu duanın, gece namazında yapıldığı söylenir.[94]
83- Aişe (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, geceleyin namaza durduğu zaman, şu sözlerle namazına başlardı:
"Cibril'in, Mikail'in ve İsrafil'in Rabbi, göklerin ve yerin yaratıcısı, görüneni ve görünmeyeni bilen Alla-hım, ihtilafa düştükleri konularda, kulların arasında sen hüküm verirsin. Ayrılığa düşülen konularda, izninle beni doğruya yönelt. Şüphesiz ki sen, dilediğini dosdoğru yola yöneltirsin.[95]
84- îbn-i Abbas (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, gecenin son üçte birinde, namaza durunca, şöyle derdi:
"Allahım, hamd sanadır. Sen, göklerin, yerin ve onlarda bulunanların nurusun. Hamd, ancak sanadır. Sen, göklerin, yerin ve onlarda bulunanların melikisin. Hamd ancak sanadır. Sen, göklerin, yerin ve onlarda bulunanların rabbisin. Sen, haksin. Senin vaadin haktır. Sözün haktır, senin huzuruna varmak haktır. Cennet haktır, Cehennem haktır, nebiler haktır, Muhammed haktır, kıyamet haktır. Allahım, ancak sana teslim oldum, yalnız sana iman ettim ve yalnız sana dayandım. Senin için mücadele ettim ve seni hakem kabul ettim. Benim, geçmiş, gelecek, gizli ve açık günahlarımı bağışla. Sen, ila-himsın, senden başka ibadete layık ilah yoktur. [96]
85- Huzeyfe'den rivayet olunduğuna göre, o, Allah Rasulü'nü, rükua varınca üç kere:
"Subhane Rabbiye'1-Azim." Secde edince üç kere:
"Subhane Rabbiye'1-A'la." derken işitmiştir.[97]
86- Ali (r.a.), Allah Rasulü'nün namazı hakkında rivayette bulunarak, şöyle demiştir:
"Rüku edince,
"Allahım sana rüku ettim. Yalnız sana teslim oldum ve yalnız sana iman ettim. Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirlerim, sana saygı duyarak korktu." der, ba-şmı rükudan kaldırınca:
"Allah, kendisine hamd edeni işitmiştir. (Allahım) sana, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin doluşunca ve bundan öte, dilediğin şeyler doluşunca hamd olsun." der; secde edince, secdesinde:
"Allahım, sana secde ettim, ancak sana iman ettim ve yalnız sana teslim oldum. Yüzüm, onu yaratan ve şekillendirene, ona kulak ve göz yerleştirene'secde etti. Yaratanların en güzeli olan Allah, ne yücedir. [98]
87- Aişe'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, rüku ve secdesinde, Kur'an'ı, yorumlamak suretiyle, şu sözleri çok söylerdi:
"Subhaneke Allahumme ve bihamdike, Allahummeğ-firli. (Allahım, seni hamdinle teşbih ederim, Allahım, beni bağışla) [99]
Aişe, yüce Allah'ın şu sözünü kastediyor: "Rabbini hamd ile teşbih et ve O'ndan bağışlanma dile. Şüphesiz O, tevbeleri çok kabul edendir." (Nasr: 110/3)[100]
88- İbn-i Abbas'tan rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, rüku ve secdesinde, şöyle derdi:
"Subbuh, Kuddus, Rabbü'l-Melaiketi ve'r-Ruh" (Meleklerin ve Ruh' (Cibril)un rabbi, bütün eksiklik ve kusurlardan münezzeh ve pek yücedir.)[101]
89- İbn-i Abbas (r.a) şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Dikkat edin, ben, rüku ve secdede Kur'an okumaktan nehyolundum. Rükuda, Rabb'i yüceltin; secdede ise dua etmeye gayret edin. Secde, duanızın kabul görmesine en uygun makamdır. [102]
90- Avf b. Malik (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü ile bareber namaza kalktım. Nebi, namaza durup "Bakara" Suresini okudu da, bir rahmet ayetine rastladıkça durup, dilekte bulundu; bir azap ayetine rastladıkça da, durup, Allah'a sığındı. Sonra, kıyamı miktarınca rükû edip, rükuunda: "Subhane zi'1-Ceberuti ve'1-melekuti ve'l kibriyai ve'1-azeme (Ceberut, melekut, büyüklük ve azamet sahibini teşbih ederim)" dedi. Sonra, bunları secdesinde de söyledi.[103]
91- Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü, başını rükudan kaldırınca: "Semia'llahu limen hamiden. (Allah, kendisine hamd edeni işitmiştir)." der, sonra ayakta iken:
"Rabbena ve leke'I-hamd. (Rabbimiz, sana hamdolsun)" derdi. Bir lafızda:
"Rabbbena leke'1-hamd" Diğer bir lafızda: "Allahumme rabbena ve Ieke'1-hamd." şeklindedir. [104]
92- Ebu Said el-Hudri (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, rükudan başını kaldırınca, şöyle derdi: "Allahım, rabbimiz, göklerin yerin ve arasında olanların doluşunca, bundan öte, senin dilediğin şeyler doluşunca sana hamd olsun. Ey sena ve yüceltilmeye en layık olan. Kulun söylediklerinin en doğru olanı ki, biz senin kulunuz- şu sözleridir: "Senin verdiğine mani,olacak, senin engellediğini verebilecek ve verdiğin hükmü değiştirebilecek yoktur. Soy, şeref ve servet sahibinin sahip oldukları, sana karşı bir fayda vermez.[105]
93- Rifaa b. Rafi şöyle demiştir:
"Bir gün Nebi'nin arkasında namaz kılıyordum. Başını rükudan kaldırınca:
"Semia'llahu limen hamiden." dedi. Arkasındakilerden biri:
"Rabbena leke'Mıamdü hamden kesiran tayyiben mübareken fin" (Rabbimiz sana, güzel, mübarek ve çokça hamd olsun) dedi. Nebi (s.a.v.) namazı bitirince:
"Konuşan kimdi?" diye sordu. Adam: .
"Ben" dedi. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Otuzdan fazla meleğin, onu, ilk önce yazabilmek için yarıştıklarını gördüm. [106]
94- Ebu Hureyre'den Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur: "Kulun, rabbine en yakın olduğu an, secdede olduğu
andır. Secdede, çok dua edin. [107]
95- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, secdesinde şöyle derdi:
"Allahım, günahımın hepsini; küçüğünü, büyüğünü, ilkini, sonuncusunu, gizlisini ve açık olanını bağışla. [108]
96- Aişe (r.a.) şöyle demiştir:
"Bir gece, Nebi'yi kaybettim. O'nu aradım; elim, o secdede iken dikili duran ayaklarının tabanına ilişti. Bu sırada, o, şöyle diyordu:
"Allahım, gazabından rızana, cezalarından affına sığınırım. Senden, sana sığınırım. Sana, layıkıyla senada bulunamam. Sen, kendini sena ettiğin gibisin.[109]
97- İbn-i Abbas (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü, iki secde arasında, şöyle derdi: "Allahım, beni bağışla, bana merhamet et, bana hidayet et, bana ikram et, bana afiyet ver ve beni rızıklandır. [110]
98- Huzeyfe'den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, iki secde arasında, şöyle derdi:
"Rabbiğfirli Rabbiğfirli. (Rabbim, beni bağışla. Rabbim, beni bağışla) [111]
Namaz İçinde ve Teşehhüdden Sonra Yapılan Dualar:[112]
99- Ebu Hureyre'den Allah Rasulü, şöyle buyurdu: "Biriniz teşehhüdü bitirince, dört şeyden; kabir azabından, Cehennem azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden ve Mesih Deccal'in fitnesinin şerrinden Allah'a sığınsın. [113]
100- Aişe'den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, namazda, şöyle dua ederdi:
"Allahım, kabir azabından sana sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Allahım, günahkarlıktan ve borçluluktan sana sığınırım." Birisi, Nebi'ye:
"Borçluluktan, ne kadar çok Allah'a sığınıyorsun?" dedi. Nebi, şöyle buyurdu:
"Kişi borçlanınca, konuşur da, yalan söyler. Söz verir de, sözünden cayar.[114]
101- Abdullah b. Amr'dan rivayet olunduğuna göre, Ebu Bekir es-Sıddık Allah Rasulü'ne:
"Bana, bir dua öğret ki, namazımda öyle dua edeyim" dedi. Nebi, şöyle buyurdu:
"Şöyle de:
"Allahım, ben, nefsime çok zulmettim. Günahları, ancak sen bağışlarsın. Bani, katından bir mağfiretle bağışla ve bana merhamet et. Şüphesiz sen, Gafur ve Rahim'sin. [115]
102- Ali'den (r.a) rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, teşehhüd ile selam arasında, son olarak şunları söylerdi:
"Allahım, geçmiş ve gelecek, açık ve gizli yaptığım, aşırı giderek işlediğim ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla. Öne alan da, geriye bırakan da sensin. Senden başka ibadete layık ilah yoktur. [116]
103- Nebi, bir adama:
"Namazda, neler söylüyorsun?" diye sordu. Adam: "Teşehhüdü okuyorum ve "Allahümme inni es'elüke'l-Cennete ve euzu bike mine'n-Nar: Allahım, senden Cennet'i diler ve Cehennem'den sana sığınırım" diyorum. Senin ve Muaz'ın neyi fısıldadığını ise, bilmiyorum" dedi. Nefti: "Biz de, buna yakın sözler söylüyoruz." buyurdu. [117]
104- Şeddad b. Evs'den rivayet olunduğuna göre Allah Rasulü namazında, şöyle derdi:
"Allahım, senden, işte sebat, doğru yolda kararlılık dilerim. Senden, senin nimetine şükretmeyi ve sana kulluğun güzelini dilerim. Senden, selim bir kalp ve doğruyu söyleyen bir dil isterim. Senden, senin bildiklerinin hayrını dile ve senin bildiklerinin şerrinden, sana sığınırım. Senden, bildiğin şeyler için bağışlanma dilerim. Şüphesiz ki sen, gizlilikleri en iyi bilensin.[118]
105- Saib'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demişti: "Ammar b. Yasir, bize pek kısa bir namaz kıldırdı. Cemaaten.biri ona:
"Namazı pek kısa kıldırdın" dedi. Ammar: "Bana düşen budur. Ben, Allah Rasulü'nden işittiğim duaları okudum" dedi. Kalktığı zaman, cemaatten bir adam da ardından kalkıp, ona, duaları sordu. Ammar, şöyle dedi:
"Allahım, gayb senin ilminde; kudretin de yaratıklar üzerindedir. Hayatın, benim için hayırlı olacağını bildiğin sürece, beni yaşat. Ölümün, benim için hayırlı olacağını bildiğin zaman ise, beni öldür. Açık ve gizli durumlarda, senin haşyetini dilerim. Kızgınlık ve hoşnutluk hallerimde senden, doğru olan sözü söylememi dilerim. Senden zenginlikte de fakirlikte de aşırılıktan uzak olmayı dilerim. Senden, bitmeyen nimetler dilerim. Senden, kesilmeyen göz aydınlığı dilerim. Hükmünün sonrasında hoşnutluğunu dilerim. Senden, ölümden sonra, güzel ve hoş bir yaşayışı dilerim. Senden, kötü sonun zararına ve sapıklığın fitnesine düşmeksizin, sana kavuşmanın coşkusunu ve vechine bakmanın hazzını dilerim. Allahım bizi, iman zinetiyle süsle ve bizi, hidayet olunmuşlardan eyle. [119]
106- Sevban (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, namazını bitirince, üç kere Allah'tan bağışlanma diler ve şöyle derdi:
"Allahım, sen, Selam (selamette kılanısın ve selam, esenlik ve emniyet, sendendir. Sen, ne yücesin, ey azamet ve ikram sahibi: Allahumme ente's-Selamu ve minke's-Selam, tebarekte ya ze'1-celali ve'1-ikram.[120]
107- Abdulfah b. Mes'ud (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü, avucum avuçları arasında iken bana, Kur'an'dan bir sure öğretir gibi teşehhüdü öğretti:
"Ettehiyyatu lillahi ve's-Salavatu ve-tayyibatu. Es-selamu aleyke eyyuhe'n-Nebiyyu ve rahmetu'llahi ve berekatuhu. Es-selamu aleyna ve ala ibadillahi's-salihin. Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu: Tahiyyeler, senalar, tayyibat ve güzellikler Allah'ındır. Salatlar ve bütün ibadetler, ancak Allah içindir. Selam sana ey Nebi, Allah'ın rahmet ve bereketleri üzerine olsun. Selam, bizim ve Allah'ın sa-Hh kulları üzerine olsun. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur ve şehadet ederim ki, Mu-hammed, O'nun kulu ve rasulüdür. [121]
108- Muğire b. Şu'be'den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, namazını bitirince şöyle derdi:
"Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O, birdir; ortağı yoktur. Mülk,O'nundur ve hamd O'nadır. O'nun, her şeye gücü yeter. Allahım, senin verdiğine engel olabilecek, engellediğini verebilecek ve verdiğin hükmü değiştirebilecek, yoktur. Soy, şeref ve servet sahibine, sahip oldukları sana karşı bir fayda vermez. [122]
109- Abdullah b. Zübeyr'den rivayetle, o, her namazda selam verdikten sonra otururken şöyle derdi:
"Allah'tan başka ibadete layık ilah, yoktur. O, birdir; şeriki yoktur. Mülk, O'nundur ve hamd O'nadır. O'nun, her şeye gücü yeter. Güç ve kuvvet, ancak Allah'ındır. Allah'tan başka ibadete layık ilah, yoktur. Sadece, O'na ibadet ederiz. Nimet O'nun, fazl O'nun, en iyi ve en güzel övgüler O'nundur. Dinde O'na karşı halis ve samimiyiz, kafirler hoş görmese de.[123]
İbn-i Zübeyr, şöyle dedi: Nebi, her namazdan sonra otururken, bu sözleri söylerdi"[124]
110- Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir:
"Muhacirlerin fakir olanları, Allah Rasulü'ne gelerek. Servet ve zenginlik sahipleri, yüksek dereceleri ve kalıcı nimetleri alıp götürdüler. Onlar, bizim kıldığımız gibi namaz kılıyor, bizim tuttuğumuz gibi oruç tutuyor ve mallarının fazlasıyla haccediyor, umre yapıyor, cihad ediyor ve sadaka veriyorlar" dediler. Allah Rasulü: Kendisiyle, sizi geçenlere yetişeceğiniz, sizden sonrakileri de geçeceğiniz ve sizlerin yaptığını sizden fazla yapmadıkça, hiç kimsenin sizden daha faziletli olamayacağı bir şeyi, size öğreteyim mi?" diye sordu. Evet, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Allah Rasulü, şöyle buyurdu: Her namazın ardından, otuz üçer kere Subhanallah, Elhamdülillah ve Allahü Ekber deyiniz."Ebu Said, şöyle dedi: Hepsi, otuz üçe tamamlanıncaya değin, "Subhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber" denir.[125]
111- Ebu Hureyre'den Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur:
"Her bir namazın, ardından, otururken otuz üç kere, "Subhanallah" diyen, otuz üç kere "Elhamdülillah" diyen, otuz üç kere "Allahu Ekber" diyen ve "La ilahe ilallahu vahdehu la şerike lehu. Lehu'l-ımılku ve lehu'l-hamdu ve huve ala külli şey'in kadir" (Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O, birdir; şeriki yoktur. Mülk O'nundur ve hamd O'nadır. O'nun her şeye gücü yeter) diyerek, yüze tamamjayan kimsenin günahları bağışlanır. Deniz köpüğü kadar da olsa. [126]
112. Abdullah b. Amr'dan Nebi, şöyle buyurmuştur:
"İki özellik veya iki huy vardır ki, onlarla devamlı olan müslüman bir kulu, Allah Cennet'e kor. Onlar, pek kolay fakat, yapanları da azdır. Kul, her namazın ardından, otururken on kere Allah'ı teşbih eder, on kere Allah'a hamd eder ve on kere de tekbir getirir. Bunlar, dilde yüz elli iken, mizanda beş yüz bindir. Kul, yatağına girince, otuz dört kere tekbir getirir, otuz üç kere hamd eder ve otuz üç kere teşbih eder. Bunlar, lisanda, yüz iken mizanda, bindir."
Abdullah şöyle dedi:
"Allah Rasulü'nü, onları, parmaklarının boğumlan ile sayarken gördüm. Ona:
"Ey Allah'ın Rasulü, onlar kolaydır da, yapanları nasıl az oluyor?" diye sordular. Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Sizden birine yatağında iken şeytan gelir. Bunları söylemeden önce, onu uyutur. Yine, birinize, namazında iken şeytan gelir; bunları söylemeden önce bir ihtiyacınızı hatırlatır. [127]
113- Ukbe b. Amir'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, bana, her namazın ardından, "muavvize-teyn"i okumamı emretti.[128]
114- Ebu Umame'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü'ne:
"Duaların hangileri, en fazla işitilir?" diye soruldu. "Gecenin son üçte birinde ve her farz namazın ardında yapılan dualar." buyurdu.[129]
115- Muaz b. Cebel'den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, O'nun elini tutup, şöyle buyurdu:
"Ey Muaz, vallahi seni pek severim. Her namazın ardından, "AUahım, senin zikrinde, sana şükürde ve sana kulluğun güzelinde, bana yardımcı ol." de.[130]
116- Cabir b. Abdullah'tan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü Kur'an'dan bir sure öğretir gibi, işlerin hepsinde yapılan istihare duasını öğretir, şöyle buyururdu:
"Biriniz, bir işe karar verdiğinde, farzdan başka iki rekat namaz kılsın, sonra şöyle desin:
"Allahım sana, senin ilminle istihare ediyorum. Kudretinle, bana hayır takdir etmeni diliyorum. Senin, bol fazlından istiyorum. Sen, güç yetirensin; ben ise, güç yetiremem. Sen, bilensin; ben ise, bilemem. Sen, gizlilikleri, hakkıyla bilensin. Allahım dinim, kazancım, işimin akibeti, tez olması ve gecikmesi bakımlarından bu işi, benim için hayırlı olarak biliyorsan, onu bana takdir et ve onu, benim için kolay kıl. Sonra onda, benim için bereket varet. Eğer dinim, kazancım, işimin akibeti, tez olması ve gecikmesi bakımlarından, bu işi, benim için kötü olarak biliyorsan, onu benden uzaklaştır, beni de ondan uzak kıl. Bu iş olduğunda, benim için hayır takdir et, sonra onun vesilesiyle benden hoşnut ol.[131]
117- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Ey Enes, bir işe azmedince, o iş hakkında Rabbine yedi kere istihare et. Sonra, kalbinden geçene bak. Eğer, o işde, hayır olduğu kalbinden geçerse, yap."
Hadisi, İbn-i Sinni kaydetmiş; ehl-i ilim, hakkında söz etmiştir. Yaratana istihare eden ve yaratılmışlarla müşavere eden kimse, pişman olmaz. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"İş hakkında, onlarla müşavere et. Bir kere de azmettin mi, Allah'a dayan." Katade şöyle dedi:
"Allah'ın vechini dileyerek müşavere eden bir topluluk yoktur ki, işlerin en mükemmeline yol bulmasın.[132]
118- İbn-i Abbas'tan rivayetle, Allah Rasulü, kederli ve üzüntülü halinde şöyle derdi:
"La ilahe illallahu'l-Azimu'l-Halim, La ilahe illalla-hu Rabbu'1-Arşi'l-Azim. La ilahe illaüahu rabbu's-sema-vati ve rabbu'1-arzı ve rabbu'l-Arşi'l-Kerim" (Azim ve Halim olan Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. Azim olan Arş'm Rabbi olan Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. Göklerin, yerin ve kerim Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka ibadet lafk ilah yoktur)[133]
119- Enes'ten (r.a) rivayet olunduğuna gör, Nebi (s.a.v), bir iş kendisini Ya Hayy ya Kanun' bırahmetıke estegızu" (Ey Hayy, ey Kayyum rahletinle yardımını dilerim.) [134]
120- Ebu Hureyre' en nvayet olunduğuna göre, Nebi, bir iş kendisini kederle ıdirincebaşım göğe kaldırıp:
"Subhanallahi'l Allah' eksikliklerden münezzeh ve yücedir)" ete'- Duasında ısrarh olduğu zaman ise: 'ım"de;di;;
EyHayy,eylCayy [135]
121- Ebu Bekrin fıvayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, şöyle buyurmuştu .
"Kederlenenin dua»1' Şöyledir: "Allahım, senin rahmetini umarım. Befli, »ir göz kırPacak kadar bile nefsim" le başbaşa bırakma. 0enim her halimi ıslah et- Senden başka ibadete [136]
122- Esma b (Jmeyye'den rivayet olunduğuna göre,
şöyle demiştir: Rasulü' §öyle buyurdu:
"Sana keder ve esnasında söyeyeceğın kelimeler, öğreteyim mi? Allah! Yar Rab' sana yi ortak koşmam.'[137]Bir rivayette: "Bu kelimeler, yedi kere söylenir.[138]
123- Sa'd b Ebi Vakas'tan (r-a) nvayet olunduğuna göre, şöyle demiştir- Allat1 Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:
nez'z-zalimin" (Allahım, senden başka ibadete layık ilah yoktur. Senin şanın, pek yücedir. Şüphesiz ben, zalimlerden, oldum.) "Herhangi bir şey anında, bu duayı terketmeyen müslüman bir kimse yoktur ki, Allah, ona icabet etmesin.[139]
Bir rivayette:
"Sana, kederli zamanında söylendiği takdirde, Allah'ın, söyleyeni mutlu kılacağı sözler öğreteceğim. Onlar, kardeşim Yunus'un sözleridir."[140]
124- Abdullah b,Mes'ud'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi, şöyle buyurmuştur:
"Keder veya hüzünle karşılaşan bir kul, "Allahım, ben, senin kulunum. Senin kölenin ve cariyenin oğluyum. Perçemim, senin elindedir. Hakkımda verdiğin hükmün geçmiştir ve gerçekleşen hükmün, adilanedir. Senden, kendisi isimlendirdiğin, kitabında indirdiğin, yaratıklarından birine öğrettiğin ve katındaki gayb ilminde gizlediğin her bir isminle, Kur'an'ı, kalbimin baharı, gönlümün nuru, hüznümün dağıtıcısı ve kederimin gidericisi kılmanı dilerim" derse, Allah, onun hüzün ve kederini giderir ve yerine sevinç verir. [141]
125- Ebu Musa el-Eş'ari'den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, bir topluluğa karşı tedirginlik duyunca şöyle derdi:
"Allahumme inna nec'aluke fi nuhurihim ve neuzu bi-ke min şururihim" (Allahım seni, onların intikamcısı kılrarız ve onların kötülüklerinden sana sığınırız). [142]
126- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) düşmanla karşılaştığı zaman şöyle derdi:
"Allahım, sen, kuvvetimsin. Yardımcım da, sensin. Senin yardımınla onların saldırılarına karşı durur, senin yardımınla onlara hücum eder ve senin yardımınla savaşırım.[143]
127- Rasulullah (s.a.v.) bir savaşta şöyle buyurdu: "Ey din gününün sahibi, ancak sana kulluk eder ve
yalnız senden yardım dileriz."
Enes (r.a.) şöyle dedi:
"(Savaşta), düşüp kıvranan adamlar gördüm. Onlara, kolları arasından ve arkalarından melekler vuruyorlardı[144]
128- İbn-i Ömer'den rivayetle, o, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
Sultandan veya bir başkasından korktuğun zaman, şöyle de: "La ilahe illallahu'l-Hakimu'l-Kerim. Subha-nallahi rabbi's-semavati ve rabbi'1-Arşi'l-Azim. La ilahe illa ente azze cahuke ve celle senauke" (Hakim ve Kerim olan Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. Göklerin ve yüce Arş'm rabbi olan Allah'ın şanı çok yücedir. Allahım, senden başka ibadete layık ilah, yoktur. Şanın büyük ve övgün yücedir.)"[145]
129- Abdullah b. Abbas'tan rivayetle, şöyle demiştir: "İbrahim ateşe atıldığı zaman, Muhammed'de kendisine: "İnsanlar, sizin için toplandılar." denildiği zaman: "Hasbunallahi ve ni'me'l-Vekil: Allah, bize yeter;
O, ne güzel vekildir" dediler. [146]
Yüce Allah şöyle buyurdu:
"De ki: Rabbim, şeytanların kışkırtmalarından, sana sığınırım. Rabbim, yanımda bulunmalarından da, sana sığınırım." (Mü'minun: 23/97)[147]
130- Ebu Said el-Hudri'den rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.), yüce Allah'ın:
"Şeytan, seni dürtecek olursa, Allah'a sığın. Şüphesiz O, işitendir, bilendir." (A'raf: 7/200)
ayeti gereğince:
"Taşlanmış şeytandan, onun kışkırtmasından, fısıltısından ve ilhamından, hakkıyla işitici ve bilici olan Allah'a sığınırım." derdi.[148]
131- Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Müezin, ezan okuyunca, şeytan yellenerek gerisin geri kaçar. Ezan bitince dönüp gelir. Namaza kamet getirilince, tekrar dönüp kaçar. Kamet bitince, tekrar gelir.[149]
132- Süheyl b. Ebu Salih (r.a.) şöyle demiştir: "Babam, beni bir köle ile-veya arkadaşımız ile- beraber,
Harisoğullarına gönderdi. Duvar tarafından biri, yanımda-kine, ismiyle seslendi. O da, duvarın üzerine çıktı, fakat bir şey göremedi. Bunu babama anlattım, şöyle dedi:
"Böyle bir durumla karşılaşacağını bilseydim, seni göndermezdim. Fakat sen, öyle bir ses işittiğin zaman, ezan oku. Ben Ebu Hureyre'yi, hadis rivayet ederken işittim; Nebi, şöyle buyurmuş:
"Şeytan, ezan okunduğu zaman, geri dönüp kaçar. [150]
133- Zeyd b. Ebi Eslem'den rivayet olunduğuna göre, o, Meadin'e idareci olmuş. Ona orada, cinlerin çok olduğundan bahsetmişler. O da, Meadinlilere, her vakitte ezan okumalarını ve bunu, daha da çoğaltmalarını emretmiş. Bundan böyle hiçbir şey görmez olmuşlar.[151]
134- Ebu'd-Derda (r.a.) şöyle demiştir: "Nebi namaza durdu. Biz onun:
"Euzu billahi minke" (Senden, Allah'a sığınırım)" dediğini duyduk. Sonra üç kere:
"La'netuke bila'netullah" (Allah'ın lanetiyle sana lanet olsun)" dedi ve elini sanki bir şeye uzanır gibi uzattı. Namazı bitirince ona:
"Ey Allah'ın Rasulü seni namazda, bundan önce söylediğini duymadığımız sözler söylerken işittik ve elini uzattığını gördük" dedik. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah'ın düşmanı İblis, bir ateş parçasıyla gelip, yüzüme tuttu. Ben de üç kere, "Senden, Allah'a sığınırım" dedim. Sonra da, "Sana, Allah'ın eksiksiz lanetiyle lanet ederim." Üç defasında da, geri çekilmedi. Sonra, onu tutmak istedim. Vallahi, kardeşiniz Süleyman'ın duası olmasaydı, eli ayağı bağlanmış olarak, kendisiyle, Medine'nin çocukları oynarken sabahlardı.[152]
135- Osman b. Ebi'l-As'dan rivayetle, o, şöyle demiştir: "Ben, "Ey Allah'ın Rasulü, şeytan, benimle namazlarım
arasına girip, beni şaşırtıyor" dedim. Nebi, şöyle buyurdu: "O, Hanzep denilen şeytandır. Onu hissettiğin zaman, ondan Allah'a sığın ve sol yanına, üç kere tükür." "Ben, öyle yaptım. Allah da, onu benden uzaklaştırdı. [153]
136- Ebu Rumeyl'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"İbn-i Abbas'a: "Kalbimde, bir şüphe buluyorum" dedim.
Bana, şöyle dedi:
"Kalbinde, böyle bir şey bulduğunda, şöyle de: "Huve'l-Evvelu ve'1-Ahiru ve'z-Zahiru ve'1-Batınu ve
huve bi külli şey'in alim: O, Evvel'dir, Ahir'dir, Zahir'dir,
Batın'dır ve O, her şeyi bilendir.[154]
Yüce Allah şöyle buyurdu:
"Ey iman edenler, siz, o küfredip de yeryüzünde seyahat ve seferde'yahut savaşta bulundukları zaman (ölen) kardeşleri hakkında: "Bizim yanımızda olsalardı, ölmezler, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah bunu, onların yüreklerinde akıbet, dağ-ı derun yaptı. Allah, hem diriltir, hem öldürür. Allah, her ne yaparsanız, hakkıyla görendir." (Al-i İmran: 3/156)[155]
137- Ebu Hureyre'den Allah Rasulü şöyle buyurdu: "Kuvvetli mümin Allah'a, zayıf müminden daha sevgilidir. (Müminlerin) hepsinde, hayır vardır. Sana fayda verecek şeye, hırslı ol. Allah azze ve celle'den yardım iste. Sakın, aciz olma. Sana, bir bela ve musibet dokunursa, "Ah! Keşke şöyle yapsaydım, şöyle şöyle olurdu" deme. Fakat, "Allah, böyle takdir etti ve dilediğini yaptı" de. Doğrusu şu ki, "keşke" şeytanın ameline yol açar. [156]
138- Avf b. Malik'ten rivayet olunduğuna göre, Nebi, iki kişi arasında, hüküm verdi. Aleyhine hüküm verilen:
"Allah bana yeter. O, ne güzel vekildir" dedi. Nebi, şöyle buyurdu:
"Allah, acizliği kınar. Fakat sana, civanmertlik gerekir. Eğer bir iş, sana galebe ederse, "Allah bana yeter, O, ne güzel vekildir" de."[157]
Yüce Allah, iki kişinin kıssası hakkında şöyle buyurdu: "Bahçene girdiğin zaman, "Maşaallah, la kuvvete illa billah" (Maşaallah, kuvvet, ancak Allah'ındır) demen, gerekmez miydi?" (Kehf: 18/39)[158]
139- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Allah, bir kula, nimet olarak aile, mal ve çocuk bahşeder de, "Maşaallah kuvvet, ancak Allah'ındır" de-mezse, o nimette, ölümden başka bir afet görür."[159]
140- Aişe'den (r.a.) rivayet olunduğuna göre, Nebi, kendisini sevindiren bir, şey görünce:
"el-Hamdu lillahillezi tetimmu bi ni'metihi's-Sali-hat" (Salih kişilerin, nimetleriyle kuşatıldıkları Allah'a, hamd olsun)" der; hoşlanmadığı bir şey görünce de:
"El-hamdu lillahi ala külli hal" (Her hal üzere, Allah'a hamdolsun)" derdi.[160]
Yüce Allah şöyle buyurdu: , "Onlar, kendilerine bir bela geldiği zaman, "Biz (dünyada) Allah'a aidiz ve biz, (ahirette de,) ancak O'na dönücüleriz" diyenlerdir."
"Rablerinden mağfiretler ve rahmet, hep onların üzerinedir ve onlar, doğru yola erdirilenlerin, ta kendileridir." (Bakara: 2/156-157)[161]
141- Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Sizler, ayakkabısının ayağını incitmesine varıncaya kadar, her durumda, Allah'a istirca edin. ("Biz, Allah'ın kuluyuz ve ancak O'na dönücüleriz" deyin). Çünkü, o dahi, belalardandır."[162]
142- Ümmü Seleme'den rivayetle o şöyle dedi: "Allah Rasulü'nü işittim, ştiyle buyurdu:
"Bir bela ile karşılaşan hiçbir kul yoktur ki, "Biz, Allah içiniz ve ancak, O'na dönücüleriz. Allahım, uğradığım bu belaya karşılık, bana ecir ver ve onu, benim için, hayra döndür"'desin de, Allah, o belaya karşılık o kişiyi ecirlendirmesin ve belanın ardından, o kişiye hayır vermesin."
Ümmü Seleme şöyle dedi:
"Ebu Seleme vefat edince, Allah Rasulü'nün istediği sözleri söyledim. Allah, O'nun ardından, bana hayır olarak, Allah Rasulü'nü nasib etti." Ümmü Seleme şöyle dedi:
"Allah Rasulü, Ebu Seleme'nin gözleri açık halde iken, yanına girdi. O'nun gözlerini kapattı. Sonra:
"Ruh alındığı zaman, göz, onu takip eder." buyurdu.
Ebu Seleme'nin ailesinden bazıları ağlayıp, bağrıştılar.
Allah Rasulü:
"Kendiniz için, ancak hayırlı dua edin. Melekler, söylediklerinize, "amin" diyorlar." buyurdu. Sonra şöyle dedi:
"Allahım, Ebu Seleme'yi bağışla ve hidayet olunmuşlar arasında, derecesini yükselt. Onun ardından, geride bıraktıkları arasında, (yerini doldurabilecek) birini ona halef kıl. Bizi ve onu bağışla. Ey alemlerin Rabbi, onun kabrini genişlet ve nurlandır.[163]
143- Ali b. Ebi Talib'den rivayet olunduğuna göre, ona, mukateb bir köle gelip:
"Sözleşmemi gerçekleştirmekten aciz kaldım. Bana yardım et" dedi. Ali (r.a.) şöyle dedi:
"Sana, Allah Rasulü'nün, bana öğrettiği sözleri öğreteyim. Üzerinde, dağ gibi borç da olsa, Allah onu senden kaldırır. Şöyle de:
"Allahım, haramına karşı, helalini bana yeterli kıl. Beni fazlınla, senden gayrısından müstağni kıl.[164]
144- Ebu Said el-Hudri'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Nebi'nin bir gurup sahabisi, bir yolculukta, Arap kabilelerinden küçük bir kabileye ulaşıncaya değin gittiler. Onlara, konuk olmak istediler. Kabile, onları misafir etmeye yanaşmadı. Bu sırada, kabile reisini yılan soktu. Her yolu denedikleri halde, bir fayda elde edemediler. İçlerinden biri:
"Şu konaklayan topluluğa gitseniz, belki onlarda, faydalı olacak bir şey vardır" dedi. Sahabilere gelip:
"Ey topluluk, efendimizi yılan soktu. Denediğimiz hiçbir şey, ona fayda vermedi. Birinizin yanında, faydalı olacak bir şey var mı?" dediler. Sahabilerden biri:
"Vallahi, ben, rukye yaparım. Fakat, vallahi, biz size konuk olmak istedik de, bizi misafir etmediniz. Bize karşılık vermedikçe', size rukye yapmam" dedi. Ufak bir koyun sürüsüne karşılık, anlaştılar. Sahabi gidip, yaranın üzerine tükürdü ve "El-hamdu lillahi rabbi'l-alemin"i okudu. Adam, bağlardan kurtulmuşçasına doğrulup, bir ağrı duymaksızın yürümeye başladı:
"Onlara, anlaştığınız karşılığı verin" dedi. Bir sahabi: "Sürüyü paylaştırın" dedi. Rukye yapan sahabi: "Allah Rasulü'ne ulaşıp, ona olanları anlatmadıkça olmaz" dedi. Nebi'ye varıp, durumu anlattılar. Nebi:
"Siz, onun rukye olduğunu nereden biliyorsunuz?" dedi. Sonra, gülerek şöyle buyurdu:
"Doğru yapmışsınız. Sürüyü paylaştırın. Ondan bir hisse de, bana ayırın.[165]
145- Abdullah b. Abbas'tan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, Hasan ve Hüseyin'i, Allah'a sığındırır: "İkinizi de, her şeytandan, öldürücü nazardan ve ümmetin bütün nazarlarından, Allah'ın mükemmel kelimelerine sığındırırım." der ve şöyle buyururdu:
"Atanız (İbrahim) de, İsmail ve İshak'ı, onlara siğındırırdı. [166]
146- Aişe'den (r.a.) rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) bir kimse, bir şeyden veya bir yaradan şikayet ettiği zaman, ellerini şöyle yaparak (ravi Süfyan b. Uyeyne, parmaklarını yere koydu, sonra kaldırdı):
"Allah'ın adı ile... Yerimizin toprağı, birimizin tük-rüğü ile ve Allah'ın da izni ile, hastamıza şifa olsun. [167]
147- Aişe'den rivayet olunduğuna göre, Nebi, ailesinden birini sıvazlar ve şöyle diyerek, Allah'a sığındınrdı:
"Ey insanların rabbi olan Allahım, sıkıntıyı gider ve şifa ver. Sen, şifa verensin. Senin şifandan başka, hastalığa çare bir şifa yoktur. [168]
148- Osman b. Ebi'l-As'dan rivayet olunduğuna göre, o, İslam'a girmesinden bu yana, bedeninde hissettiği bir ağndan [169]Allah Rasulü'ne yakındı. Allah Rasulü, şöyle buyurdu: "Elini, bedeninin ağrıyan yerine koy. Üç kere, "Bismillah" yedi kere, "Hissettiğim ve çekindiğim şeylerin şerrinden, Allah'ın izzetine ve kudretine sığınırım" de."[170]
149- İbn-i Abbas'tan rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eden kişi, hastanın yanında, yedi kere, Es'elullahe'l-Azime rabbe'1-Arşi'1-Azimi en yeşfiyeke" (Yüce Arş'm rabbi olan ulu Allah'tan, sana şifa vermesini dilerim.)" derse, Allah, o hastaya afiyet verir.[171]
150- Ukbe'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü ashabına, kabirlere uğradıkları zaman,
şöyle demelerini öğretirdi:
"Size selam olsun, ey bu beldenin mümin ve müslü-man sakinleri. Biz de, inşaallah, size katılacağız. Allah'tan, biz ve sizler için, afiyet dileriz. [172]
151- Cabir b. Abdullah'dan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Nebi, suyu tükenmeye yüz tutmuş kuyuların başında, yağmur duasında bulundu. Nebi (s.a.v.) şöyle dua etti: "Allahım, bize verimlendiren, hoş ve zararsız olan, faydalı, gecikmeyip çabucak yağan bol yağmur yağdır."
Çok geçmedi, gök,
üzerlerine boşaldı.[173]
152- Aişe'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Halk, Allah Rasulü'ne, yağmur yağmamasından yakındı. Allah Rasulü, minberini istedi. Minberi, namazgaha konuldu. İnsanlar, (dua için)yıkacakları günü bildirdi. Allah Rasulü, (o gün) çıktı, Allah azze ve celle'yi yüceltti, O'na hamd etti, sonra şöyle buyurdu:
"Sizler, beldenizin kuraklığından ve yağmurun yağma zamanının gecikmesinden yakınıyorsunuz. Şanı yüce olan Allah, size, kendisine dua etmenizi emretmiş ve dualarınızı kabul buyuracağını vaadetmiştir." Allah Rasulü, sonra şu duada bulundu: "Hamd, alemlerin rabbi, Rahman, Rahim ve din gününün maliki olan Allah'adır. İlah yoktur Allah'tan başka, ki O, her dilediğini yapar. Allahım, kendinden başka ilah bulunmayansın sen. Sen, zenginsin; bizler, fakiriz. Bize, bol yağmur yağdır. İndirdiğin yağmuru, bize, bir dönem için, kuvvet, yeterli bir varlık ve fayda eyle."
Allah Rasulü, sonra, ellerini, koltuk altlarının beyazlığı görününceye değin kaldırdı. Sonra, insanlara sırtını döndü, ellerini kaldırmış olduğu halde, elbisesinin tersini çevirdi. Sonra, insanlara yöneldi ve (minberden) inerek, iki rekat namaz kıldı. Eksikliklerden münezzeh ve yüce olan Allah, bir bulut ortaya çıkardı. Ardından gök gürledi, şimşek çaktı, sonra, yüce Allah'ın izni ile yağmur yağdı. Nebi, üzerinde sular süzülür halde, mescidine geldi. Sahabilerin, sığınabilecekleri yerlere koşuştuklarını görünce, azı dişleri görünecek kadar güldü ve şöyle buyurdu:
"Şehadet ederim ki, Allah, her şeye gücü yetendir ve ben, Allah'ın kulu ve rasulüyüm. [174]
153- Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü'nü işittim, şöyle buyuruyordu: "Rüzgar, rahmet getiren, azab da getiren, Allah'ın esintisidir. Rüzgarla karşılaşırsanız, ona sövmeyin. Allah'tan, onun iyiliğini dileyin, kötülüğünden de Allah'a sığının [175]
154- Aişe'den (r.a.) rivayet olunduğuna göre, Nebi, rüzgar, şiddetlice estiği zaman:
"Allahım, ben, senden, onun hayrını, onda bulunanların hayrını ve onunla gönderdiklerinin hayrını dilerim. [176]
155- Aişe'den rivayet olunduğuna göre, Nebi, sema ufkunda bir bulut gördüğü zaman, namazda dahi olsa yapmakta olduğu işi bırakır, sonra, şöyle derdi:
"Allahım, ben, onun kötülüğünden sana sığınırım" Eğer, yağmur yağarsa,
"Allahım, güzel ve bol olsun" derdi. [177]
156- Abdullah b. ez-Zübeyr'den rivayet olunduğuna göre, o, gök gürültüsünü duyduğu zaman, konuşmayı bırakıp, şöyle dedi:
"Gök gürültüsünün hamd ile teşbih ettiği ve meleklerin de, korkarak teşbih ettikleri (Allah), ne yücedir. [178]
Ka'b'dan rivayet olundu ki, bu sözleri üç kere söyleyen kimse, o gök gürültüsünden emin olur.[179]
157- Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Nebi, gök gürültüsü ve yıldırımları işitince, şöyle derdi:
"Allahım, bizi, gazabınla öldürme, bizi azabınla yok etme. Bize, bundan önce, esenlik ve afiyet ver.[180]
158- Zeyd b. Halid el-Cüheni'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, bize sabah namazı kıldırdı. Namazı bitirince, insanlara yönelip:
"Rabbimizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?" diye sordu.
"Allah ve Rasulü daha iyi bilir" dediler. Nebi, şöyle bu-yurdu:
"Allah, "Kullarımdan bazısı mümin, bazısı kafir olarak sabahladı." "Allah'ın fazlı ve rahmetiyle bize yağmur yağdırıldı" diyenler, bana iman etmiş ve yıldızları inkar etmiştir. "Şu ve şu yıldızdan dolayı, bize yağmur yağdırıldı" diyenler ise, beni inkar etmiş ve yıldızlara iman etmiştir." buyurdu. [181]
159- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Vallahi gök yüzünde, ne bir bulut, ne de bir bulut parçası görüyorduk. Bizimle Sel dağı arasında, ne bir ev, ne de bir bina vardı. Sonra, dağın arkadaşından, kalkan gibi bir bulut yağdı. Bulut, semanın ortasına gelince, yayıldı. Sonra, yağmur yağdı. Vallahi, yedi gün boyunca, güneşi göremedik. Sonra, ertesi Cuma günü, Allah Rasulü, ayakta insanlara hutbe verirken, bu kapıdan bir adam gidi ve:
"Ey Allah'ın Rasulü, mallar mahvoldu, yollar kesildi. Allah'a dua et de, artık, yağmuru dindirsin" dedi. Nebi, ellerini kaldırarak:
"Allahım, etrafımıza, üzerimize değil. Allahım, dağlara, tepelere, vadilere ve ağaçlıklara." diye dua etti." Ardından, yağmur dindi ve biz, güneşte yürümeye çıktık.[182]
160- Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Allah Rasulü, hilali görünce, şöyle derdi:
"Allah, en büyüktür. Allahım, hilali üzerimize, emniyet, iman, selamet ve İslam ile sevdiğin ve hoşnut olduğun şeyleri başarmaya yardımın ile doğdur. Ey hilal, benim de, senin de rabbimiz, Allah'tır. [183]
161- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur:
"Üç kişinin duası reddolunmaz: İftar eden oruçlunun, adil devlet başkanının ve mazlumun duası. [184]
162- İbn-i Ebi Müleyke'den rivayet olunduğuna göre, Abdullah b. Amr, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü'nü işittim, şöyle buyuruyordu: "Oruçlunun, iftar esnasındaki duası, reddolunmaz." tbn-i Ebu Müleyke, şöyle dedi:
"Abdullah b. Amr'ı, iftar ederken işittim, şöyle diyordu: "Allahım, her şeyi kuşatan rahmetinle, beni bağışlamanı dilerim."[185]
163- Rivayet olunduğuna göre, Nebi, orucunu açınca şöyle derdi:
"Allahım, senin için oriıç tuttum ve senin rızkınla orucumu açtım." -Bir rivayette-:
"Allahım, senin için oruç tuttuk ve senin rızkınla orucumuzu açtık.Kabul buyur. Şüphesiz sen, hakkıyla işiten ve her şeyi bilensin.[186]
164- Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kişi, yolculuğa çıkmak istediği zaman, ailesinin yanında, kılacağı iki rekattık namazdan daha faziletli bir şey bırakmaz."[187]
165- Ebu Hureyre'den Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Yolculuğa çıkan kişi, geride bıratığı kimseler, "Sizi,
emanetleri asla zayi olmayan Allah'a emanet ediyorum" desin.
166- İbn-i Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü şöyle buyurmuştur:
"Hiç şüphesiz, Allah, kendisine bir şey emanet edilince, onu korur."[188]
167- Salim, şöyle demiştir:
"İbn-i Ömer, yolculuğa çıkmak isteyen kimseye, şöyle derdi: "Yaklaş bana, Allah Rasulü'nün bizimle şöyle diyerek vedalaştığı gibi, seninle vedalaşayım:
"Senin dinini, imanının amellerinin akibetini (Allah'a) emanet ettim. [189]
168- Enes b. Malik'ten rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Bir adam, Nebi'ye gelip,
"Ey Allah'ın Rasulü, yolculuk etmek istiyorum. Bana, yolculuğumda gerekeni, bahşet" dedi. Nebi (s.a.v.):
"Allah sana, takva bahşetsin" buyurdu. Adam:
"Benim için, artır" dedi. Nebi:
"Allah, günahını bağışlasın" buyurdu. Adam yine:
"Bana artır" dedi. Nebi,
"Allah, bulunduğun yerde, sana hayrı kolaylaştırsın" buyurdu.[190]
169- Ebu Hureyre'den rivayetle, bir adam:
"Ey Allah'ın Rasulü, ben, yolculuk etmek istiyorum. Bana nasihat et" dedi. Allah Rasulü:
"Sana nasihatim, Allah'tan korkup sakınman ve her bir yükseklik üzerinde, tekbir getirmendir." buyurdu. Adam dönüp gidince, Nebi, şöyle dedi:
"Allahım ona, uzaklığı yakın et ve yolculuğu kolaylaştır. [191]
170- Ali b. Rebia, şöyle demiştir:
"Ali b. Ebi Talib'i, kendisine binmek üzere bir binek getirildiği zaman gördüm. Ayağını üzengiye koyunca, "Allah'ın adı ile bunun üzerine otururum" dedi. Sonra, "Allah'a hamd olsun" dedi. Daha sonra şöyle dedi:
"Bunları bizim hizmetimize veren, ne yücedir. Yoksa biz, bunlara güç yetiremezdik. Biz, ancak rabbimize dönücüleriz." (Zuhruf: 43/13)
Sonra, üç kere:
"Allah'ım hamd olsun" dedi. Sonra, "Sen, eksiklikten münezzeh ve yücesin. Ben, nefsime zulmettim. Sen, beni bağışla. Günahları senden başka bağışlayacak, yoktur" deyip, güldü.
"Ey müminlerin emiri, neden güldünüz?" denildi. Ali: "Ben, Nebi'nin de, şöyle yaptığını gördüm. O gülünce: "Ben "Ey Allah'ın Rasulü, neden güldün?" dedim. Nebi, şöyle buyurdu:
"Eksiklikten münezzeh ve şanı yüce olan Rabbin, kulu, O'ndan başka günahları bağışlayıcı olmadığını bilerek, "Allahım, günahlarımı bağışla" dediği zaman, (kulundan) hoşnut olur.[192]
171- Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Nebi, yolculuğa çıkarken, devesinin üzerine oturunca, üç kere tekbir getirir, sonra şöyle derdi:
"Bunları, bizim hizmetimize veren (Allah), ne yücedir. Yoksa biz, bunlara güç yetiremezdik. Biz ancak, Rabbimize dönücüleriz. Allahım, bu yolculuğumuzda senden iyilik (birr) ve takvayı, hoşnud olacağın amelleri dilerim. Allahım, yolculuğumuzu bize kolaylaştır ve onun uzaklığını, bizim için yakın eyle. Sen, yolculukta arkadaş ve ailedeki vekilsin, (halifesin). Allahım, yolculuk bitkinliğinden, gördüklerimizin üzüntüsünden, aile ve malda meydana gelen değişikliklerin kötülerinden, sana sığınırım."
Nebi, yolculuktan döndüğü zaman da, bu sözleri söyler ve şöyle sürdürürdü:
"Dönüp tevbe edenler ve kulluk edenler, ancak Rabbimize hamd edenlerdir." Başka bir vecihte:
"Allah Rasulü ve sahabileri, tepelere çıktıkları zaman, tekbir getirirler; alçaklara inince de, teşbih ederlerdi. [193]
172- Hüseyin b. Ali (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü şöyle buyurdu:
"Deniz yolculuğu yaptıkları zaman, "Geminin denizde akışı ve kıyıya yanaşması, Allah'ın adı iledir. Rabbim, çok bağışlayan ve bol merhamet edendir. (İnsanlar) Allah'ın kadrini, hakkıyla takdir etmediler" demeleri, ümmetime, boğulmaya karşı bir kurtuluş, imandır.[194]
173- Yunus b. Ubeyd, şöyle demiştir: "Hırçın, bir bineğin üzerinde iken kulağına: "Göklere ve yerde olanlar, isteyerek veya istemeyerek
Allah'a teslim olduğu halde O'nun dininden başkasını mı arzuluyorsunuz. Siz, Ancak O'na döndürüleceksiniz" diyen kimse yoktur ki, Allah'ın izniyle (bineği) durmasın."
İbn-i Teymiye, şöyle dedi: Biz, bunu yaptık; yüce Allah'ın izniyle, öylece oldu.[195]
174- İbni Mes'ud'dan rivayet olunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Birinizin bineği, çöle kaçıp gittiği zaman, "Ey Allah'ın kulları, onu yakalayın. Ey Allah'ın kulları, onu yakalayın" diye bağırırsa, Allah azze ve celle, onu, bulunduğu yerde yakalayıp, tutacaktır.[196]
175- Suheyb'den rivayet olunduğuna göre, Nebi, girmek istediği bir yerleşim yeri gördüğü zaman şöyle derdi:
"Yedi göğün ve göklerdekinin, yedi yerin ve barındırdıklarının rabbi, şeytanların ve saptırdıklarının rabbi, rüzgarların ve savurup götürdüklerinin rabbi olan Al-lahım, senden, bu beldenin, belde halkını ve beldede bulunanların iyiliğini dilerim. Onun kötülüğünden, onun halkının ve onda bulunanların kötülüğünden, sana sığınırım."[197]
176- Havle b. Hakim (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü'nü işittim, şöyle diyordu:
"Kim, bir yerde konaklar, sonra, "Yarattıklarının şerrinden, Allah'ın mükemmel olan kelimelerine sığınırım" derse, o konak yerinden kalkıp gidene kadar, ona, hiçbir şey zarar vermez."[198]
177- Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Nebi (s.a.v.) yolculuğa çıkıp da gece olunca: "Ey arz, benim ve senin rabbimiz, Allah'tır. Senin şerrinden, sende olanların şerrinden, sende yaratılanların -şerrinden ve senin üzerinde hareket eder olanların şerrinden, Allah'a sığınırım. Aslandan, karanlıktan, yılandan, akrepten, bu beldenin sakini olandan, doğurandan ve doğandan, Allah'a sığınırım." derdi.[199]
Noksanlardan münezzeh Allah (c.c.) buyurur ki: "Ey iman edenler, size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yeyin ve Allah'a şükredin." (Bakara: 2/172)[200]
178- Ömer b. Ebi Seleme'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Allah Rasulü bana şöyle buyurdu:
"Yavrucuğum, Allah'ın ismini an, sağ elinle ve önünden ye.[201]
179- Aişe'den (r.a.) Allah Rasulü, şöyle buyurdu: "Biriniz, bir şeyden yiyeceği zaman, yemeğin başında, yüce Allah'ın ismini ansın. Eğer, yemeğin başında, yüce Allah'ın ismini anmayı unutursa, "Bismillahi evve-luhu ve ahiruhu" (Başında ve sonunda, Allah'ın ismiyle)" desin. [202]
180- Ümeyye b. Mahşi'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü oturuyor, bir adam da yemek yiyordu. Yemeğinden, yalnız bir lokma kalıncaya kadar, yüce Allah'ın ismini anmadı da, son lokmayı ağzına götürürken, "Bismillahi evveluhu ve ahiruhu" dedi. Nebi, güldü sonra, şöyle buyurdu:
"Şeytan, onunla yeyip duruyordu. Ne zaman ki, Allah'ın ismini andı, şeytan, karnında olanı kustu. [203]
181- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, asla, yemekte kusur bulmazdı. Yemeğe iştahı olursa yer; olmazsa bırakırdı. [204]
182- Vahşi'den rivayet olunduğuna göre, sahabiler: "Ey Allah'ın Rasulü, biz yemek yiyoruz, doymuyoruz"
dediler. Nebi:
"Belki siz, ayrı ayrı yiyorsunuz" buyurdu.
"Evet" dediler. Nebi, şöyle buyurdu:
"Yemek yerken, bir araya gelin ve Allah'ın ismini anın ki, Allah sizin için, onu bereketli kılsın.[205]
183- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur:
"Kulun, yemesi ve içmesinin ardından, hamd etmesi, Allah'ı hoşnut eder.[206]
184- Muaz b. Enes'ten rivayetle Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
Kim, bir şey yer veya içer de, "Elhamdu lillahillezi et'ameni heze'ttaame ve razakanihi min gayri havlin minni ve la kuvvetin" (Benden olan bir güç ve kuvvet olmaksızın bana bu yemeği yediren ve onu, bana rızık kılan Allah'a hamd olsun) derse, geçmiş günahları bağışlanır. [207]
185- Ebu Said'den rivayet olunduğuna göre Nebi, yemeğini bitirdiği zaman, şöyle derdi:
"Elhamdu lillahillezi et'amena ve sakana ve cealena müslimin" (Bize yediren, içiren ve bizi, müslümanlar kılan Allah'a hamd olsun)"[208]
186- Nebi'nin hizmetinde bulunmuş bir sahabiden rivayet olunduğuna göre, o, Nebi'yi kendisine yemek getirildiği zaman: [209]
"Bismillah" derken, yemeğini bitirdiği zaman da: "Allahumme et'amte ve esgayte ve ağneyte ve agney-te ve hedeyte ve'ctebeyte leke'l-hamdu ala ma a'teyte"
(Allahım sen yedirdin, sen içirdin, sen zengin ettin, sen kazandırdın, sen hidayet ettin ve sen, bizi tercih ettin. Verdiklerin için, sana hamd olsun)"[210]
187- Ebu Umame'den rivayet olunduğuna göre Nebi, sofrası kaldırıldığı zaman, şöyle derdi:
"El-hamdu lillahi kesiran tayyiben mubareken fihi gayra mekfiyyin ve la muveddein ve la mustağnen anhu rabbena". (Hoş, güzel, mübarek ve bol hamd, Allah'a olsun. O'na ihtiyacı olmayıp refah içinde olan ve O'ndan müstağni bulunan kimse yoktur) [211]
188- Abdullah b. Busr'dan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, babama misafir oldu. Ona, yemek ve vetbe ikram ettik. Onlardan yedi. Sonra ona, hurma getirildi. Hurma yiyiyor ve baş parmağıyla orta parmağını birleştirerek, iki parmağı arasına atıyordu. Sonra ona, içecek getirildi. Onu içti, sonra sağ yanındakine verdi.
Şu'be, şöyle dedi:
"Babam, Nebi'nin bineğinin yularını tutarak:
"Bizim için, Allah'a dua et" dedi. Nebi de, şöylece dua buyurdu:
"Allahumme barek lehum fima razektehum vağfir verhamhum" (Allahım, rızık olarak verdiklerini, onlara bereketli kıl. Onları bağışla ve onlara merhamet et.) [212]
Vetbe: Hurma, keş ve yağdan yapılan yemektir.[213]
189- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, Nebi Ubade'ye geldi. Kendisine, ekmek ve zeytinyağı ikram edildi. Yedi ve: "Yanınızda, oruçlular iftar etsin? Yemeğinizi, iyiler yesin. Namazınızı, melekler kılsın." diye dua etti.[214]
190- Cabir'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Ebu Heysem b. Şihab Nebi için yemek hazırlayıp, Nebi'yi ve ashabını davet etti. Yemeği bitirince Nebi:
"Kardeşinize, karşılık verin" buyurdu.
"Ey Allah'ın Rasulüv karşılığı nedir?" diye sordular.
Nebi, şöyle buyurdu:
"Kişi, birinin evine girdiği zaman, yemeğini yer ve içeceğini içer de, onun için dua ederse, bu onun karşılığıdır.[215]
191- Abdullah b. Amr'dan rivayet olunduğuna göre, bir adam, Allah Rasulü'ne, "Hangi islam, daha hayırlıdır?" diye sordu. Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selam vermendir. [216]
192- Ebu Hureyre'den rivayetle Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"İman etmedikçe Cennet'te giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de, iman etmiş olmazsınız. Sizi, bir şeye yönelteyim ki, onu yapıp da, birbirinizi sevesiniz: Aranızda selamı yayın. [217]
193- Ammar b. Yasir'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Üç vasfı kendisinde birleştiren, imanı toplamıştır:
Nefsine zulmetmemek, selamı aleme yaymak ve yoksullukta infak etmek."[218]
194- İmran b. Husayn'dan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Bir adam, Nebi'ye gelip, "Es-Selamu aleykum" dedi. Nebi, selamını aldı. Sonra, adam oturdu. Nebi:
"On" buyurdu. Sonra, bir diğeri geldi ve:
"Es-Selamu aleykum ve rahmetullah" dedi. Nebi, selamım aldı. Adam, oturdu. Nebi:
"Yirmi" buyurdu. Sonra, bir başkası geldi ve:
"Es-Selamu aleykum ve rahmetullah ve beraketuh" dedi. Nebi, selamını aldı. Adam oturdu. Nebi:
"Otuz (hasene)" buyurdu.[219]
195- Ebu Umame'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"İnsanların, Allah'a göre en değerlileri, selamı önce verenleridir." [220]
196-Ali'den rivayetle Nebi şöyle buyurmuştur: "Cemaate, karşılaşma esnasında, içlerinden birinin selam vermesi yeter. Oturanlara da, içlerinden birinin selam alması yeter."[221]
197- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Nebi, oyun oynayan çocuklarla karşılaştı, onlara selam verdi. [222]
198- Ebu Hureyre'den Allah Rasulü, şöyle buyurdu: "Biriniz meclise girince, selam versin ve oturmaya karar verirse, otursun. Kalktığı zaman da, selam versin. İlk selam, sonuncusundan daha lüzumlu değildir. (Gereklilik bakımından, aralarında fark yoktur) [223]
199- Ebu Hureyre'den Nebi, şöyle buyurmuştur: "Allah, aksırmayı sever, esnemeden ise hoşlanmaz. Biriniz aksırdığı zaman, Allah'a hamd ederse "Yerhamu-kellah" (Allah, sana rahmet etsin) demek, onu işiten her müslümana gerekli olur. Biriniz esnediği zaman, şeytan, ona güler.[224]
200- Ebu Hureyre'den rivayetle Nebi şöyle buyurdu: "Biriniz aksırdığı zaman, "Elhamdülillah" desin.
Kardeşi veya arka'daşı da ona, "Yerhamukellah" desin. Kardeşi, "Yerhamukellah" dediği zaman, o, "Yehdiku-mullah ve yuslihu balekum" (Allah size, hidayet etsin ve halinizi ıslah etsin) desin"[225]
Davud'un lafızları, şöyledir:
"Elhamdu lillahi ala külli halin: Her hal üzere, Allaha hamd olsun."[226]
201-Ebu Musa el-Eş'ari'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Allah Rasulü'nü işittim, şöyle buyuruyordu:
"Sizden biri aksırıp da, Allah'a hamd edince ona, rahmet dileyin. Allah'a hamd etmezse, rahmet dilemeyin.[227]
202-Abdullah b. Mes'ud (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü, bize hacet için olan şu duayı öğretti: "Allah'a hamdolsun. O'ndan yardım ister ve bağışlanmayı dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet ettiği kimseyi, yoldan çıkaracak, yoldan çıkardığı kimseyi de, doğru yola ulaştıracak yoktur.
Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki, Muhammed, O'nun kulu ve rasulüdür."
Bir rivayette, şu ek vardır:
"Kıyametin hemen öncesinde, onu, müjdeleyici ve korkutucu olmak üzere hak ile gönderdi. Allah'a ve Ra-sulü'ne itaat eden, doğru yola ermiştir. Onlara isyan eden ise, Allah'a hiçbir zarar veremez. Ancak, kendisine zarar verir."
"Ey İnsanlar, sizi, bir tek candan yaratan, ondan da, yine onun zevcesini vücuda getiren ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar türeten rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisinin adını öne sürmek suretiyle, birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kesmekten, sakının. Çünkü Allah, sizin üzerinizde, tam bir gözeticidir." (Nisa: 4/1) "Ey iman edenler, Allah'tan, nasıl korkmak lazımsa, öylece korkun. Sakın siz "müslüman" olmaktan başka bir sıfatla can vermeyin." (Al-i İmran: 3/102) "Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve sözün doğrusunu söyleyin ki, işlerinizi iyiye götürsün ve günahlarınızı bağışlasın. Kim, Allah'a ve Rasulü'ne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiştir." (Ahzab: 33/70-71)[228]
203- Ebu Hureyre'den rivayetle, Nebi (s.a.v.) biri evlenince, onu kutlayacağı zaman şöyle derdi:
"Allah sana, mübarek kılsın, ikinize de mübarek kılsın ve hayırda birleştirsin. [229]
204- İbn-i Şuayb'ın, dedesinden rivayet ettiğine göre, Nebi, şöyle buyurmuştur:
Biriniz, bir kadını nikahladığı veya bir cariye satın aldığı zaman, "Allahumme inni es'eluke hayraha ve hayra ma cebelteha aleyhi ve euzu bike min şerriha ve şerri ma cebelteha aleyhi" (Allahım, senden onun hayrını ve onun huylarının hayırlısını dilerim. Onun şerrinden ve huylarının kötülüğünden, sana sığınırım) desin. Bir deve satın aldığı zaman da, hörgücünü, üzerinden tutup, (bu sözleri) söylesin.[230]
205- İbn-i Abbas'tan rivayetle, Nebi şöyle buyurmuştur: "Biriniz hanımına yaklaştığı zaman, "Bismillahi Allahumme cannibne'ş-şeytâne ve cannibi'-şey tane ma ra-zaktena" (Allah'ın ismi ile.. Allah'ım, şetanı bizden ve bize rızık olarak verdiklerinden uzaklaştır) der de, bu birleşmeden bir çocuk dünyaya gelirse, şeytan, ona ebediyen zarar veremez. [231]
206- Fatıma'dan rivayet edilip anlatıldığına göre, onun doğumu yaklaşınca Allah Rasulü, Ümmü Seleme ve Zeyneb bt. Çahş'a, Fatıma'nın yanına gidip, "Ayete'l-Kürsi"yi ve:
"Rabbimiz, gökleri ve yeri, altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, gündüzü, durmadan kovalayan gece ile bürüyen, güneşi, ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'tır. Bilin ki, yaratma da, emir de, O'nundur. Alemlerin rabbi olan Allah, ne yücedir." (A'raf: 7/54) ayetini, sonuna kadar okumalarını ve onu, "Nas" ve "Felak" süreleriyle Allah'a sığındırmalarını emretti.[232]
207- Ebu Rafi şöyle demiştir:
Fatıma, Hasan b. Ali'yi doğurduğu zaman, Allah Rasu-lu'nü, Hasan'ın kulağına ezan okurken, gördüm. [233]
208- Hüseyin b. Ali'den rivayet edilip, anlatıldığına göre, şöyle demiştir: Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Kimin, bir çocuğu doğar da, sağ kulağına ezan okursa, ona ümmü sübyan (cini) zarar veremez."[234]
209- Aişe'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü'ne çocuklar getirilirdi. Onlara, bereket
duası eder ve ağzında çiğneyip yumuşattığı hurmadan ağızlarına koyardı.[235]
210- İbn-i Şuayb'ın dedelerinden rivayet olunduğuna göre, Nebi, doğan çocuklara, yedinci gününde isim koymayı, göbek bağını almayı ve akika kurbanı kesmeyi emretmiştir. [236]
210- Nebi, oğlu İbrahim'e, Ebu Musa'nın oğlu İbrahim'e, Ebu Talha'nın oğlu Abdullah'a ve Ebu Useyd'in oğlu Münzir'e, doğumlarına yakın, isim koydu. [237]
211- Ebu'd-Derda'dan rivayetle, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Sizler, Kıyamet günü, kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılırsınız. İsimlerinizi, güzel olanlarından koyun. [238]
212- Abdullah b. Amr'dan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"İsimlerinizden, Allah'ın en sevdikleri, Abdullah ve Abdurrahman'dır. [239]
213- Ebu Vehb el-Cüheni'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Nebilerin isimleriyle isimlendirin. Allah'ın en sevdiği isimler, Abdullah ve Abdurrahman'dır. İsimlerin en doğru olanları, Haris ve Hemmam, en çirkin olanları da,[240]
214- Nebi, çirkin isimleri güzel isimlerle değiştirdi. Bür-re'nin ismini Zeyneb'e, Hüzn'ün ismini Sehl'e çevirdi. Asi-ye'nin ismini değiştirip Cemile'ye çevirdi. Esrem'in ismini Zür'a'ya çevirdi. Harb'i Seleme diye, Müsteci'i ise, Münbeis diye isimlendirdi. Kendisine, Afire (Çorak) denilen bir yeri, Hadire (Çayır) olarak, Şu'be'd-dalale'yi (sapıklık şubesi), Şaibe'1-hidaye (doğru yol şubesi) olarak ve Zinyeoğulları. (fahişe oğulları)'nida, Rüşdeoğulları (iffetli oğullan) olarak değiştirip, isimlendirdi."[242]
215- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, Nebi şöyle buyurmuştur:
"Eşeğin anırışını işittiğiniz zaman, şeytandan Allah'a sığının. Çünkü o, şeytan görmüştür. Horozun ötüşünü işittiğiniz zaman, Allah'tan, fazlını dileyin. Çünkü o, melek görmüştür. [243]
216- Cabir'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü şöyle buyurdu:
"Geceleyin, köpeklerin havlamasını ve eşeklerin anırmasını işittiğiniz zaman, onlardan Allah'a sığının. Çünkü onlar, sizin görmediklerinizi görürler. [244]
217- İbn-i Şuayb'ın dedisinden rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Yangın gördüğünüz zaman, tekbir getirin. Çünkü tekbir, onu söndürür."[245]
218- Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Bir mecliste, oturup bol laf eden, sonra, o meclisten kalkmadan önce, "Subhaneke AUahumme ve bihamdi-ke eşhedu en la ilahe illa ente estağfiruke ve etubu ileyk" (Allahım, seni hamdinle teşbih ederim. Senden başka ibadete layık ilah olmadığına şehadet eder, senden bağışlanma diler ve sana tevbe ederim) diyen kimseye, Allah bu sözleri, mecliste iken olan (hata)ları için kefaret kılar.[246]
Diğer bir hadiste:
"Hayırlı mecliste bulunduysa, o meclise uymuş gibi olur. Bozuk bir mecliste bulunduysa, onun için kefaret olur.[247]
219- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur:
"Allah'ı anmadıkları bir meclisten kalkan kimseler, merkeb leşinden kalkıp dağılmış gibidirler. Onlar için bu, bir hüsran olur."[248]
220- Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir:
"Allah Rasulü, sahabileri için, şu kelimelerle dua etmedikçe, hiçbir meclisten kalkmazdı:
"Allahım, bizimle sana yapılan isyanların arasına engel kılacağın korkundan bize nasib ver. Kendisiyle Cennet'ine ulaştıracağın taatinden, bize nasib ver. Kendisiyle üzerimizdeki dünya zorluklarını hafifleteceğin ya-kininden, bize nasib ver. İşitmemizle, görmemizle ve bize, hayat bahşettiğin kuvvetimizle bizleri faydalandır. O (Cenneti)ne, bizden varisler kıl. Bize zulmedenden, intikamımızı al. Riyp, rişmanlık edene karşı, bize yardım et.
Bize, dinimizde, musibet verme. Dünyayı, en büyük arzumuz kılma. İlmimizin, hiçbir kıymeti yoktur. Günahlarımız sebebiyle, bize merhamet etmeyenleri, başımıza hükümran yapma.[249]
Yüce Allah şöyle buyurdu:
"Eğer, seni şeytandan gelen bir dürtüş fitlerse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, hakkıyla işiten ve çok iyi bilendir." (Fussilet: 41/36)[250]
221- Süleyman b. Surad'dan rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir.
"Allah Rasulü ile beraber oturuyordum, tki adam, hakaretleşerek, münakaşa ettiler. Birinin yüzü, kıpkırmızı oldu ve şah damarı kabardı. Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Ben, bir kelime biliyorum ki, onu söylerse, kızgınlığı gider: "Euzu billahi mine'ş-şeytanir-racim" (Kovulmuş şeytandan, Allah'a sığınırım) dere, kızgınlığı geçer. [251]
222- Atiyye b. Urve şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"Öfke, şeytandandır. Şeytan da, ateşten yaratılmıştır. Ateşi ise, ancak su söndürür. Biriniz, öfkelendiği zaman, abdest alsın. [252]
223- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, Nebi, şöyle buyurmuştur:
"Belaya uğramış
birini gören, "Sana verdiği beladan beni koruyup sıhhatli kılan ve beni,
yarattığı şeylerin çoğuna tercih ederek üstün kılan Allah'a hamd olsun. derse,
o bela, ona dokunmaz.[253]
224- Ömer b. el-Hattab'dan rivayet olunduğuna göre, Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur:
"Bir çarşıya girip, "La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh. Lehu'l-Mulkü ve lehu'l-hamdu yuhyi ve yu-mit ve huve ala külli şey'in kadir" (Allah'tan başka ibadete layık ilah, yoktur. O, birdir; ortağı yoktur. Mülk, O'nundur ve hamd, O'nadır. Hayat verir ve öldürür. O'nun her şeye gücü yeter) diyen kimse için, Allah, bir milyon hasene yazar, ondan, bir milyon seyyieyi kaldırır ve onu, bir milyon derece yükseltir. [254]
225- Bürde'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü çarşıya girdiği zaman, şöyle derdi: "Allah'ın adı ile.. Allahım, senden bu çarşının ve içinde
bulunanların hayrını dilerim. Onun şerrinden ve içindekilerin şerrinden, sana sığınırım. Allahım, orada yalancı yemine ve aldatan alışverişe rastlamaktan, sana sığınırım."[255]
226- Enes'ten rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, aynaya baktığı zaman şöyle derdi: "Yaratılışımı düzenleyip biçimlendiren, bana, yüzümün şeklini ikram edip, onu güzelleştiren ve beni, müs-lümanlardan eyleyen Allah'a hamdolsun. [256]
227- Ali'den rivayet olunduğuna göre, Nebi, aynaya baktığı zaman, şöyle derdi:
"Allah'a hamd
olsun. Allah'ım, yaradılışımı güzelleştirdiğin gibi, ahlakımı da
güzelleştir."
[257]
228- Ali'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, şöyle buyurdu;
"Kan aldırma esnasında, "Ayete'l-Kürsi"yi okuyan kimsenin kan aldırışı, ona faydalı olur.[258]
229- Ebu Rafi şöyle demiştir:; "Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
Birinizin kulağı çınladığı zaman, Allah'ı zikretsin, bana salat etsin ve, "Beni anan kimseyi, Allah, hayırla ansın." desin.[259]
230- Heysem b. Haneş'teri rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Biz, Abdullah b. Ömer'in yanında idik. Onun, ayağı uyuştu. Bir adam, ona:
"En çok sevdiğin insanı an" dedi. İbn-i Ömer:
"Ey Muhammed" dedi de, adeta ayaklan bağdan kurtuldu.[260]
231- Mücahid'den rivayete, o, şöyle demiştir:
"İbn'i Abbas'ın yanında iken, bir adamın ayağı uyuştu. İbn-i Abbas, ona:
"İnsanların, sana en sevgili olanını an" dedi. Adam: "Mahammed" dedi, ayağının uyuşukluğu geçti.[261]
232- Ebu'l-Müleyh'in, bir sahabiden rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:
"Ben, Nebi'nin terkisindeydim. Atı tökezledi. Ben: "Şeytan, kahrolsun" dedim. Nebi şöyle buyurdu: "Şeytan kahrolsun" deme. Çünkü sen, böyle dediğin zaman, şeytan ev kadar oluncaya kadar büyür de, "Kuvvetimle (yaptım) der." Bilakis, sen "Bismillah" de. Çünkü sen, bunu dediğin zaman, şeytan, sinek gibi oluncaya kadar küçülür."[262]
233- Aişe'den (r.a.) rivayetle, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü'ne, bir hediye verildi. Nebi, (hizmetçisine): "Onu, dağıt" buyurdu. Hizmetçi döndüğü zaman, Aişe: "Ne dediler?" diye sordu. Hizmetçi: "Allah, size mübarek kılsın, dediler" dedi. Aişe", şöyle dedi: "Allah, onlara da, mübarek kılsın. Biz, onlard, onların dedikleri gibi dilekte bulunuruz. Ecrimiz de, bize kalır." Bize, Aişe'den, sadakaya dair bu hadisin benzeri ulaşmıştır.[263]
234- Ebu Eyyub el-Ensari'den rivayet olunduğuna göre, o, Allah Rasulü'nün sakalından, bir ezayı uzanıp almıştır. Allah Rasulü, ona şöyle buyurmuştur:
"Ey Eba Eyyub, Allah, senden hoşlanmadığın şeyi gidersin." Diğer bir vecihte.
"Ey Eba Eyyub, sende kötülük olmasın."[264]
235- Ömer'den rivayet olunduğuna göre, o, bir adamın sakalından veya başından, bir şeyi aldı. Adam:
"Allah, senden kötülüğü uzaklaştırsın" dedi. Bunun üzerine Ömer, şöyle dedi:
"Kötülük, müslüman olduğumuzdan beri, bizden uzaklaşmıştır. Fakat sen, kendinden (kötü) bir şey giderildiği zaman, "İki elin, hayırla dolsun" de.[265]
236- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"İnsanlar, yeni çıkmış bir meyve gördükleri zaman onu, Allah Rasulü'ne getirirlerdi. Allah Rasulü, onu alınca:
"Allahumme barik lena fi semerinâ ve barik lena fi medinetina ve barik lena fi saina ve barik lena fi muddinen" (Allahım, meyvelerimizi, bizim için bereketli kıl, şehrimizde, saımızda ve müddümüzde bize, bereket ihsan eyle)" buyururdu. Sofıra, meyveyi, yanındaki çocukların en küçüğüne verirdi.[266]
Yüce Allah şöyle buyurdu:
"Bağına girdiğin zaman, "Allah'ın dilediği (olur) Allah'ın yardımı olmadan, hiç bir kuvvet yoktur demeli değil miydin?" (Kehf: 18/39)[267]
237- Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Nazar, gerçektir. Eğer, kaderin önüne bir şey geçe-bilseydi, nazar geçerdi.[268]
238- Nebi'den naklolunduğuna göre, şöyle buyurmuştur: "Biriniz, kendisinde veya malında, hoşuna giden bir
şey gördüğü zaman, onun için bereket dilesin. Çünkü nazar haktır."[269]
239- Nebi'den naklonulduğuna göre, şöyle buyurmuştur: "Bir kimse, bir şey görür de, o hoşuna giderse şöyle
desin: "Maşaallah, la kuvvete illa billah" (Allah'ın dilediği olur. Kuvvet, ancak Allah'ındır.)"[270]
240- Nebi'den naklonulduğuna göre, o, nazar değmesinden korktuğu zaman, şöyle derdi:
"Allahumme barik fihi ve la tezerruha" (Allahım, o(nun gözünü) mübarek kıl ve ona, zarar verdirme.)"[271]
241- Ebu Said'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Allah Rasulü, "muavvizeteyn (sure-i Nas ve Felak)"
nazil olana kadar, cinlerden ve insan nazarından, Allah'a sığınırdı. Onlar nazil olunca, onları aldı ve onarın dışındaki (sığınma lafızlarını) bıraktı.[272]
242- Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sirayet ve uğursuzluk yoktur. Onların en doğrusu, uğurdur."
"Uğur nedir?" denildi. Nebi:
"Kişinin işittiği güzel sözdür" buyurdu. [273]
243-Allah Rasulü, hicret yolculuğunda olan olaydakinin benzeri uğuru, severdi. O yolculukta, bir adamla karşılaştılar. Nebi, adama:
"Adın ne?" diye sordu. Adam:,
"Büreyde (küçük dolu)?" dedi.
"İşimiz serinledi." buyurdu. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Uykumda, Ukbe b. Rafi'nin evinde olduğumu gördüm. Bize, pek hoş ve taze olan biraz hurma sunuldu. Ben, bunu bizim dünyadaki üstünlüğümüze ve ahirette-ki güzel akibetimize yordum. Dinimiz, pek hoştur. [274]
Uğursuzluğa gelice: Muaviye b. el-Hakem, şöyle demiştir:
"Ey Allah'ın Rasulü, bizden bazı kimseler, bazı şeyleri uğursuz sayıyorlar" dedim. Allah Rasulü, şöyle buyurdu:
"O kalplerinizde bulduğunuz bir şeydir. Sakın sizi engellemesin."[275]
244- Urve b. Amir'den rivayet olunduğuna göre, şöyle demiştir:
"Allah Rasulü'ne, "uğursuzluk" hakkında, soruldu. Şöyle buyurdu:
"Onun en doğrusu, fe'l (uğurlu sayma) dir ki, müs-lümanı (yol ve işinden) alıkoymaz. Hoşlanmadığınız bir şey gördüğünüz zaman, şöyle deyin: "Allahumme la ye'ti bi'1-hasenati illa ente vela yezhebu bi's-seyyiati illa ente vela havle ve la kuvvete illa billah" (Allahım, iyilikleri ancak sen getirir, kötülükleri de ancak sen giderirsin. Güç ve kuvvet, ancak Allah'ındır.)[276]
245- Ebu Hureyre'den rivayet olunduğuna göre, Nebi, jöyle buyurmuştur:
"Müslümanın girdiği hamam, ne güzel yerdir ki, müslüman, ona girince, Allah'tan Cenneti diler ve Cehen-nem'den ona sığınır."[277]
[1] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 3-4.
[2] İbn Mace, Edeb: 52, Tirmizi, De'avat: 5, Mumtıta,
Kur'an: 24.
İmam
İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 5.
[6] Ebu Davud, Edeb: 31.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 5.
[7] Buhari, De'avat: 54, Bedü'1-Halk: 11, Müslim, Zikr:
28, Muvatta, Kur'an: 20, Tirmizi, De'avat: 61.
[8] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 5-6.
[9] Buhari, De'avat: 65, Tevhid: 58, Müslim, De'avat: 31,
Tirmizi, De'avat: 59, İbn Mace: 56.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 6.
[10] Müslim, Zikr: 32, Tirmizi, De'avat: 139.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 6.
[11] Buhari, İman: 19; Müslim, Edeb: 12; Tirmizi, De'avat:
127; İbn Mace, Edeb: 56, Ahmed: 5/10, 11, 20, 21.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 6.
[12] Müslim Zikr: 2698, Ebu Davud Salat: 359.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 6.
[13] Müslim, Zikr: 79, Tirmizi, De'avat: 117.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 6-7.
[14] Müslim, Zikir: 19.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 7.
[15] Ebu Davud, Dua: 2.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 7-8.
[16] Ebu Davud, Salat: 139, Nesai, tftitah: 32.
[19] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 9-10.
[20] Müslim, Zikir: 22.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 10.
[21] Ahmed: 1/440, Kenzu'1-Uyun: 3581, 4949.
[22] Müslim, Zikr: 18, Ebu Davud, Edeb: 109.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 11.
[24] Tirmizi, İbn Mace: 3868, Ahmed 2/354.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 11.
[26] Tirmizi, De'avat. 13, Ahmed: 1/10, îbn Sinn: 719,790.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 12.
[28] Tirmizi, De'avat: 12.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 12.
[29] Tirmizi, De'avat: 12.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 13.
[31] Müslim, Zikr: 9, Ahmed: 2/25, lbn Sinni: 38.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 13-14.
[33] Buharı: 8/88, Ahmed: 5/385, İbn Sinni: 701.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 14-15.
[35] Buharı, Vekalet: 10.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 15.
[36] Buharı, Meğazi: 12, Fedai'1-Kur'an: 10, 17, 37,
Müsafirin: 255, Ebu Davud, Salat: 326, Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an: 4.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 15.
[37] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 15.
[38] Buhari: 8/87, 9/145, Tirmizi: 3401, Ebu Davud, Edeb:
106, Ahmed: 2/184, 246.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 15-16.
[39] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 16.
[40] Tirmizi, Deavaf. 15, 16, 17.
[41] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 16.
[42] Müslim Zikir: 64.
[44] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 17.
[45] İbn Asakir: 5/142, İbn Sinni: 123, 134,Kenzu'l-Uyun:
3536.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 17.
[46] Ebu Davud, Edeb: 106, İbn Mace: 3873.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 17-18.
[47] Buhari: 1/71, 8/84, Müslim Zikir: 17, Ahmed: 4/285.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 18.
[48] Buhari: 2/8, Tirmizi: 950, 3934, Ahmed: 1/440, 2/10,
12.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 19.
[52] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 19.
[53] Tirmizi, De'avat: 15, Mecmau'z-Zevaid: 10/194, 135.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 19-20.
[54] Ebu Davud, Tıbb: 19, Tirmizi: 3528, Ahmed: 2/2, Hakim:
1/548.
[55] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 20.
[56] Buhari, Tıbb: 39, Bedü'I-Halk: 11, Tabir: 3, 4,
Müslim, Rüya: 5, Tirmizi, Rüya: 4, Ebu Davud, Edeb: 96.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 21.
[59] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 21.
[60] Buhari, Tevhid: 35, Teheccüd: 4, De'avat: 13, Müslim,
Müsafirin: 166, Muvatta, Kur'an: 30, Tirmizi, De'avat: 80, Ebu Davud, Salat:
311.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 22
[61] Tirmizi De'avat: 112.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 22.
[62] Müslim, Müsafirin: 166.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 22.
[63] Musannif, hadisi, zayıflığına işaret eden,
"yuzkeru: rivayet olunur (ki)" siğasıyla kaydetmiştir.
[64] Daha önce geçti.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 23.
[67] Ebu Davud Edeb: 112, tbn Mace, De'avat: 18, Ahmed:
6/322.
[68] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 23.
[69] Müslim.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 23.
[70] Ebu Davud, Edeb: 112, Kurtubi: 12/319.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 24.
[72] Tirmizi Salat: 234.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 24-25.
[73] Müslim.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 25.
[75] Buhari, Ezan: 9, 32, Şehadet: 30, Müslim, Salat: 129,
Tirmizi, Salat: 166, Nesai, Mevakıt: 22, Ezan: 31.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 25.
[76] Buhari, Ezan: 5, Salat: 18, Sehv: 6, Bedü'1-Halk: 11,
Müslim, Salat: 19, Mesacid: 83, Ebu'Davud, Salat: 31.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 26.
[78] Buhari, Ezan: 7, Müslim, Salat: 10, Ebu Davud, Salat:
36, Nesai, Ezan: 33, Tirmizi, Salat;,154, İbn Mace Ezan: 4.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 26.
[79] Müslim, Salat: 11, Ebu Davud, Salat: 36, Nesai, Ezan:
33, Tirmizi, Salat: 154, İbn Mace, Ezan: 4.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 26-27.
[80] Müslim Salat: 12, Ebu Davud, Salat: 36.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 27.
[81] Nesai, Ezan: 38, İbn Mace, Ezan: 4, Buhari Ezan: 8,
Ebu Davud, SAlat: 28, Tirmizi, Salat: 157.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 28.
[85] Müslim Salat: 37, Ebu Davud, Salat: 39, Tirmizi,
Deavat: 52.
[87] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 28.
[88] Buhari, Ezan: 89, Müslim, Mesacid: 147, Ebu Davud,
Salat: 123, Nesai, İftitah: 15.
[89] Ebu Davud, Salat: 122.
[90] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 28-29.
[91] Ebu Davud Salat: 121.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 29.
[92] Müslim Salat: 9.
[94] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 29.
[95] Müslim, Salat: 26, Ebu Davud İstiftah: 2, İbn Mace
İkame: 181, Ahmed: 6/61, 156, Hakim: 3/622.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 29-30.
[96] Buhari: 8/86, Müslim, Müsafirin: 26, İbn Mace İkame:
180.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 30.
[97] Ebu Davud Salat: 154, Tirmizi Salat: 194.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 30-31.
[98] Müslmi Müsafirin: 26, Nesai İftitah: 104.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 31.
[99] Buhari Ezan: 123, 129, Megazi: 50, Tefsir Nasr,
Müslim, Salat: 217, Ebu Davud Salat: 152, Nesai İftitah: 153.
[100] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 31.
[101] Müslim Salat: 42, Ebu Davud: 872, Ahmed: 6/35, 94,
115.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 31-32.
[102] Müslim Salat: 207, Ebu Davud Salat: 152, Nesai
İftitah: 98.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 32.
[103] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 32.
[104] Buhari Ezan: 83-86, Müslim Salat: 22.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 32.
[105] Müslim Musafirin: 26, Nesai, tftitah: 111, Ebu Davud
İstitah: 6.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 32-33.
[106] Buhari: 1/202, Ahmed: 2/18,147, 319.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 33.
[107] Müslim Salat: 215, Ebu Davud Salat: 112, Ahmed: 2/241.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 33.
[108] Suyuti: 9978.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 33.
[109] Müslim: 352.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 33-34.
[110] Ebu Davud Salat: 145, Tirmizi Salat: 211, İbn Mace
Salat: 23.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 34.
[111] Ebu Davud Salat: 145, İbn Mace İkame: 23, Ahmed:
1/315,371.
[112] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 34.
[113] Buhari: 1/211, Müslim Salat: 17.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 34-35.
[115] Buhari: 1/211, Müslim Salat: 17, Nesai Sehv: 59, İbn
Mace Deavat: 2.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 35.
[116] Müslim Salat: 17, Ahmed: 1/94, 95, 102.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 35.
[118] Nesai Dua ve Zikir, En son, Ahmed: 3/125, 123.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 35-36.
[119] Nesai Dua ve Zikir En son, Ahmed: 4/264, Hakim: 1/524.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 36.
[120] Müslim Mesacid: 135, Tirmizi Salat: 224, Ebu Davud
Salat: 360, Nesai Sehv: 80.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 37.
[122] Müslim Mesacid: 26, Hacc: 19,86,Zikr: 10, Ebu Davud:
1505, İbnMacc: 3553, 3798.
[124] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 38.
[125] Buhari, Ezan: , Müslim Mesacid: 595.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 38-39.
[126] Müslim Zikr: 2691, 597.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 39.
[127] Ebu Davud Salat: 193, Tirmizi Deavat: 71.
[128] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 39.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 40.
[129] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 40.
[130] Ebu Davud Salat: 193.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 40.
[131] Buhari Deavat: 48, Teheccüt: 25, Tevhid: 10, Ebu Davud
Salat: 366, Tirmizi Salat: 394, Nesai Nikah: 27, İbn Mace İkamet: 188.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 40-41.
[132] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 41.
[133] Buharı Deavat-27' An tkr, Mace Deavat: 17. Tırmızı
Deavat: 40
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 42.
[136] Ebu Davud Salat. 361, Ibn MaCe DeaVat: 17"
[138] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 42.
[139] Tirmizi Deavat: 85.
[140] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 42-43.
[141] Mecmau'z-Zevaid: 10/136, Hakim: 1/509.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 43.
[142] Ebu Davud:1538, Ahmed: 4/415, Kenzu'1-Uyun: 17002.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 43.
[143] Ahmed: 3/174, Iraki: 1/329, Abdurrezzak: 9518.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 44.
[144] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 44.
[145] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 44.
[146] Buhari Meğazi:
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 44
[147] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 45.
[148] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 45.
[149] Buhari, Ezan: 4, Salat: 18, Sehv: 6,Bedü'l-Halk: 11,
Müslim Salat: 19, Mesacid: 83, Ebu Davud Salat: 31, Nesai Ezan: 20.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 45.
[150] Müslim Salat: 20.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 45.
[151] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 45-46.
[152] Müslim
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 46-47.
[155] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 47.
[156] Müslim Kader: 34.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 47.
[157] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 47-48.
[158] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 48.
[159] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 48.
[160] İbn-i Mace Zühd: 34.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 48.
[161] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 48.
[162] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 49.
[163] Müslim Cenaiz: 7, Tirmizi Cenaiz: 7, Ebu Davud Cenaiz:
19, 21, Nesai Cenaiz: 3.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 49.
[164] Tirmizi: 3523, Hakim: 1/537.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 50.
[165] Buharı Tıbb: 33, 39, İcare: 16, Kur'an: 9, Müslim
Selam: 66, Ebu Davud Tıbb: 15, Tirmizi Tıbb: 20.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 51.
[168] Buhari Marda: 20, Tıbb: 39, Tirmizi Deavat: 122.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 51.
[169] Müslim Selam: 67, Muvatta Aynı: 9, Ebu Davud Tıbb: 19,
Tirmizi Tıbb: 29.
[170] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 51-52.
[171] Tirmizi Tıbb: 27, Ebu Davud Tıbb: 19.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 52.
[173] Iraki: 3407, Suyuti: 9962.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 52-53.
[174] Ebu Davud Salat: 260.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 54.
[176] Buharı Beduü'1-Halk: 5, Tefsir Ahkaf: 5, Edeb: 68,
Müslim İstiska: 14, Tirmizi Deavat: 50.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 54.
[177] Ebu Davud Edeb: 113, İbn Mace Deavat: 21.
[179] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 54-55.
[180] Tirmizi Deavat: 51.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 55.
[181] Müslim İman: 125.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 55.
[182] Buhari: 2/15,35,37,7/96, Müslim Istiska: 9, İbn Mace:
1269, Ahmed: 3/104,187,193.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 56.
[184] Tirmizi: 3598, 2526, İbn Mace: 1582.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 56.
[185] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 56-57.
[186] Ebu Davud Savm: 22.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 57.
[187] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 57.
[188] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 57.
[189] Tirmizi Deavat: 41.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 57.
[190] TirmiziDeavat:41.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 58.
[192] Ebu Davud İthaf: 4/328, 6/404, Tirmizi: 118.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 58-59.
[193] Ebu Davud: 2099, Ahmed: 12/97, 115, 2/144-150.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 59.
[194] Kenzu'1-Uyum: 170370, Keşfu'1-Hafa: 147
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 60.
[195] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 60.
[196] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 60.
[197] Hakim: 1/446, 2/100, Kurtubi: 8/175, Buharı Tarih:
6/472.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 61.
[198] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 61.
[199] Ebu Davud Cihad: 82.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 61.
[200] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 62.
[201] Buhari Et'ıme: 2, 3, Müslim Eşribe: 108, Ebu Davud
Et'ıme: 20, Timizi Et'ime: 47, Muvatta Sıfatu'n-Nebiyy: 32.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 62.
[202] Ebu Davud Et'ime: 16, Tirmizi Et'ime: 47.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 62.
[203] Ebu Davud Et'ime: 16.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 62.
[204] Buhari Et'ime: 10, 14, Zebaih: 33, Müslim Sayd: 43-45.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 62.
[205] Ebu Davud Et'ime: 15, İbn Mace Et'ime: 17.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 63.
[206] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 63.
[207] Tirmizi: 3458, Ahmed: 3/439.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 63.
[208] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 63.
[209] Müslim Zikir: 64, Ebu Davud Edeb: 106, Et'ame: 53, İbn
Mace: 3283, Ahmed: 3/32, 98, 153, 167.
[210] Ahmed: 4/62, 337, İbn Sünni: 409.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 63-64.
[211] Buhari: 7/106, Hakim: 4/136, Ahmed: 2/252, 256, 261,
Beyhaki: 7/286.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 64.
[212] Müslim Eşribe: 170, Ebu Davud Et'ıme: 17, Ahmed:
4/188, 189, 190, Beyhaki: 7/273.
[213] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 64.
[214] tbn Şeybe Musannef: 3/100.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 65.
[215] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 65.
[216] Ebu Davud Edeb: 142.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 65.
[218] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 65-66.
[219] Ebu Davud Edeb: 143, Tirmizi İstizan: 2.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 66.
[220] Ebu Davud Edeb: 144, Tirmizi İstizan: 6.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 66.
[221] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları:
66.
[222] Müslim Selam: 1.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 66
[223] Tirmizi İstizan: 15, Ebu Davud Edeb: 150.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 66.
[224] Buhari Edeb: 126.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 67.
[225] Buhari Edeb: 126, Ebu Davud Edeb: 99.
[226] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 67.
[227] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 67.
[228] Ebu Davud Nikah: 33, Tirmizi Nikah: 16, Nesai Cumua:
24.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 67-68.
[229] Ebu Davud Nikah: 37, Tirmizi Nikah: 7.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 68-69.
[231] Buhari Bedii'1-Halk: 11, Müslim Nikah: 116, Ebu Davud
Nikah: 46, Tirmizi Nikah: 8.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 69.
[232] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 69.
[233] Ebu Davud, Edeb: 16, Tirmizi Edahi: 17.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 69.
[234] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 69-70.
[235] Ebu Davud Edeb: 16.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 70.
[236] Ebu Davud Edahi: 21, Tirmizi Edahi: 23, Nesai Akika:
5.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 70.
[239] Müslim Adab: 2, Ebu Davud Edeb: 69, Tirmizi Edeb: 64.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 70.
[240] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 70.
[241] Ebu Davud Edeb: 69, Nesai Hayl: 3.
[242] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 71.
[243] Buhari Bedü'1-Halk: 15, Müslim Zikir: 82, Tirmizi
Deavat: 58, Ebu Davud Edeb: 115.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 71.
[245] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 71-72.
[246] Tirmizi Deavat: 71, Ahmed: 3/450, 4/420.
[247] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 72.
[248] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 72.
[249] Tirmizi Deavat: 71, Hakim: 1/528, 2/142.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 72-73.
[250] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 73.
[251] Tirmizi Deavat: 53, Ebu Davud Edeb: 4.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 73.
[252] Ebu Davud Edeb: 4.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 73.
[253] İbn Mace: 3892, Duru'l-Mensur: 1/154.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 74.
[255] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 74.
[256] Mecmu'z-Zevaid: 1/138,139, İbn Sinni: 162.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 74.
[257] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 74-75.
[258] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları:
75.
[259] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 75.
[260] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 75.
[261] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 75.
[262] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 75-76.
[263] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 76.
[264] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 76.
[265] Tirmizi Deavat: 68.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 77.
[267] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 77.
[268] Müslim Selam 42, Tirmizi Tıbb: 19.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 77.
[269] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 77.
[270] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 77.
[271] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 77.
[272] Tirmizi Tıbb: 16, İbn Mace Tıbb: 33. İmam İbn
Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 78.
[273] Buhari Tıbb: 44,45, Müslim Selam: 113, Ebu Davud Tıbb:
24, Tirmizi Siyer: 47. İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları:
78
[274] Müslim Selam: 112.
[275] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 78.
[276] Ebu Davud Tıbb: 24.
İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid Yayınları: 78-79.
[277] İmam İbn Teymiyye, Dualar Ve Zikirler, Tevhid
Yayınları: 79.