Şeyhu’l-İslam
İbn Teymiyye |
|
Nesebi ve Doğumu |
Ailesi |
Hocaları |
Öğrencileri |
Mezhebi |
Akîdesi |
Eserleri |
Ahlâkî Nitelikleri ve Yaratılışı |
Cihadı |
İlim Adamlarının Onun Hakkındaki Sözleri |
Ona Yapılan İftiralar |
Mihneti ve Vefatı |
Biyografisinin Bulunabileceği Yerler |
|
Nesebi ve Doğumu |
İbn
Teymiyye |
Adı Ahmed olan İbn Teymiyye’nin
babasından itibaren geriye doğru atalarının adı şöyledir:
Abdu’l-Halim, Abdu’s-Selâm,
Abdullah, el-Hıdır, Muhammed, el-Hıdır, Ali, Abdullah, Teymiyye el-Harrânî.
"Teymiyye" lakabı ile ilgili
olarak şöyle denilmiştir: Onun beşinci dedesi olan Muhammed b. el-Hıdır, Teyma
yolu üzerinden hacca gitmişti. Orada küçük bir kız çocuğu görmüştü. Geri
döndüğünde ise hanımının bir kız doğurmuş olduğunu da görünce, Tebûk
yakınlarındaki bir belde olan Teyma’ya nisbetle ey Teymiyye; Ey Teymiyye diye
seslenince, ona bu lakab verilmiş oldu.
İbnu’n-Neccar dedi ki:
"Bize nakledildiğine göre
dedelerinden Muhammed’i, annesi Teymiyye diye adlandırırdı. Teymiyye ise vaize
bir kadın olup, daha sonra ona nisbet edildi ve onun adıyla tanınır oldu." (Bk. İbn Abdu'l-Hadî, el-Ukûdu'd-Durriyye, s. 4)
İbn Teymiyye 661 Rebiulevvel
ayının onuna rastlayan bir pazartesi günü Şam topraklarından sayılan Harran’da
dünyaya geldi. Şeyhu’l-İslam Takuyu’d-Din lakabı ile anıldı, künyesi Ebu’l-Abbas’dır.
Şeyhu’l-İslam lakabının anlamı
ile ilgili olarak çeşitli açıklamalar yapılmıştır:
Bu açıklamaların en güzeli,
müslüman olarak yaşlanmış (şeyh, ihtiyar olmuş) kişi demektir. O bu lakabı ile
daha önce geçmiş benzerlerinden farklı bir özelliğe sahip ve bu hususta esenliğe
kavuşacağı belirtilen müjde vaadini elde etmiş gibidir:
"Her kimin müslüman olarak bir
saçı ağarırsa, bu onun için kıyamet gününde bir nur olacaktır." (Sahih
bir hadis olup, Ahmed, Tirmizî ve
Nesaî bunu, Amr b. Abse'den rivayet etmiştir. İbn Kesir Tefsirde (VIII, 429)
hadisin çeşitli senedlerini kaydettikten sonra: "Bunlar ceyyid ve kavî
isnadlardır" demektedir. Ayrıca bk. Sahihu'l-Camî, 6183.)
Diğer bir açıklamaya göre şeyh,
avamın örfünde dayanak ve destek olan kişi yani yüce Allah’tan sonra her türlü
sıkıntıda başvurdukları kişi demektir.
Bir diğer açıklamaya göre o
kendi yakınlarının yolundan gitmekle Şeyhu’l-İslam’dır. Yani gençlerin kötü ve
cahilce davranışlarından kurtulmuş kimsedir. O farz ve nafile bütün amellerinde
sünnete uygun hareket eden bir kişi demektir. (Bu
husustaki çeşitli açıklamalar için bk. er-Reddu'l-Vâfir, s. 50)
Bu isimlendirme eskiden beri
kullanılmıştır. Bunu İmam Şafîi, İmam Ahmed b. Hanbel ve başkaları da
kullanmıştır. (Bk.
er-Reddu'l-Vafir, s. 55. dipnot.)
|
|
Ailesi |
İbn Teymiyye |
Ailesi olan Teymiyye hanedanı
Harran’da köklü bir ailedir. İlim ve dine bağlılığı ile ün salmıştır.
Dedesi Ebu’l-Berekât Mecdu’d-Din
Hanbelî ileri gelen ilim adamlarının büyüklerindendir. eş-Şevkanî’nin "Neylu’l-Evtar"
adı ile şerhettiği "el-Munteka min Ahbari’l-Mustafa" adlı eser onun te’liflerinden birisidir.
Babası Şihabu’d-Din Abdu’l-Halim
Ebu’l-Mehasin babasından sonra meşihat makamını üstlenmiş ve Ebu’l-Abbas ile Ebu
Muhammed adındaki oğullarına ilim öğretmiştir.
Kardeşi Ebu Muhammed Şerefu’d-Din,
Hanbelî mezhebinde oldukça ileri derecede fıkhî bir seviyeye ulaşmıştı.
|
|
Hocaları |
İbn Teymiyye |
Öğrencisi İbn Abdu’l-Hadî şöyle
demektedir:
"Kendilerinden ilim dinleyip, bellediği hocaları ikiyüzden
daha fazladır."
(el-Ukudu'd-Durriyye, s. 4)
Bunların en ünlülerinden:
1 -
Şemsu’d-Din Ebu Muhammed Abdu’r-Rahman b. Kudame el-Makdisî. 682 h. yılında
vefat etmiştir.
2 -
Eminu’d-Din Ebu’l-Yemen Abdu’s-Samed b. Asâkir ed-Dımeşkî eş-Şafîi. 686 h.
yılında vefat etmiştir.
3 -
Şemsu’d-Din Ebu Abdillah Muhammed b. Abdi’l-Kavi b. Bedran el-Merdavî. 703 h.
yılında vefat etmiştir.
|
|
Öğrencileri |
İbn Teymiyye |
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye
köklü bir ekolün temsilcisidir.
Onun hayatta olduğu dönemde
pekçok ilim adamı bu ekolün öğrenciliğini yapmış, günümüze kadar onun pekçok
eseri vasıtası ile de hala bu ekole mensub olup, öğrenciliğini yapanların
varlığı sürmektedir.
İbn Teymiyye’ye öğrencilik
yapanların meşhurlarından bazıları:
1 -
Şemsu’d-Din b. Abdi’l-Hadî. 744 h. yılında vefat etmiştir.
2 -
Şemsu’d-Din ez-Zehebî. 748 h. yılında vefat etmiştir.
3 -
Şemsu’d-Din İbnu’l-Kayyim. 751 h. yılında vefat etmiştir.
4 -
Şemsu’d-Din İbn Müflih, el-Fûru’ ve el-Âdâbu’ş-Şer’iyye adlı eserlerin
müellifi. 763 h. yılında vefat etmiştir.
5 -
Ünlü tefsirin müellifi İmâdu’d-Din İbn Kesir. 774 h. yılında vefat
etmiştir.
|
|
Mezhebi |
İbn Teymiyye |
Hanbeli mezhebine mensub bir
kişi olarak yetişti. Daha sonra hakkında ez-Zehebî’nin sözünü ettiği şu
noktaya ulaştı:
"Şu ana kadar pek çok yıldan bu
yana muayyen bir mezhebe bağlı olmaksızın, aksine delile dayalı olan görüşe göre
fetva vermektedir.
Katıksız sünnetin ve selef
yolunun zaferi için çalışmıştır. Bu yolun lehine birçok delil, önerme ve daha
önce başkasının göstermediği hususları delil olarak kendisi ortaya koymuş,
öncekilerin ve sonrakilerin kullanmaktan çekindikleri ifade ve sözleri kendisi
cesaretle dile getirmiştir."
(Bk. er-Reddu'l-Vâfir, s. 7)
|
|
Akîdesi |
İbn Teymiyye |
Akidesinin ne olduğu hakkında
bizzat kendisinin yazmış olduğu şu kaside ile bize şöylece cevab vermektedir:
"Ey mezhebimi ve akidemi soran
kişi! Doğru yolu bulmak için soru sorana, doğru yolda gitmek ihsan edilsin.
Sözünü tahkik ederek söyleyen,
bundan yan çizmeyen ve değiştirmeyenin sözüne kulak ver.
Bütün ashabı sevmek benim
yolumdur, bu sevgiyle onlara yakın olmayı, Allah’a yakın olmaya bir vesile (yol)
sayarım.
Herbirisinin pek açık-seçik
kadri ve fazileti vardır, fakat aralarından es-Sıddiyk daha da faziletlidir.
Kur’an hakkında âyetlerinde
geçenleri söylerim, o kadimdir, Allah tarafından indirilmiştir.
İlahi sıfata dair bütün âyetleri
ilk tarzda nakledildiği şekilde hak olarak kabul ederim.
Bunun mesuliyetini de bu nakli
yapanlara havale ederim ve bu hususta hertürlü tahayyüle karşı onu korurum.
Kur’ân’ı bir kenara itip de
söylediği söze: el-Ahtal dedi ki... diye delil getiren ne çirkin iş yapmış olur!
Mü’minler Rablerini hak olarak
göreceklerdir. Ve keyfiyetsiz olarak (hadiste belirtildiği üzere) semaya iner.
Mizanı ve kendisinden içip,
susuzluğumu gidereceğimi ümit ettiğim Havzı ikrar ve kabul ederim.
Aynı şekilde cehennemin üstünde
uzatılacak sıratı da. Muvahhid olanları kurtulacak, diğerleri ise
terkedileceklerdir.
Cehennem ateşine bedbaht olan
bir kimse ilahi hikmet gereği girecektir, takva sahibi olan kişi de aynı şekilde
cennete girecektir.
Canlı ve aklı başında herkesin
kabrinde ameli kendisiyle birlikte olacak ve ona kabirde soru sorulacaktır.
İşte Şafîi’nin de, Malik’in de,
Ebu Hanife’nin de sonra da Ahmed’in de nakledilegelen akidesi budur.
Eğer onların izledikleri yola
uyarsan, ilahi tevfike mazhar olursun. Eğer bid’at bir yol ortaya koyarsan,
kimse senin bu yolunu dayanak kabul etmez." (Bk.
Cilâu'l-Ayneyn fi Muhakemeti'l-Ahmedeyn, s. 58)
|
|
Eserleri |
İbn Teymiyye |
Eserleri hakkında ez-Zehebî
şunları söylemektedir:
"Şeyhu’l-İslam Takıyu’d-Din
Ebu’l-Abbas Ahmed b. Teymiyye -Radıyallahu anh-’ın te’lif ettiği eserleri
topladım, bunların bin esere vardıklarını tesbit ettim. Daha sonra da onun başka
eserlerini de gördüm." (Bk.
er-Reddu'l-Vâfir, s. 72)
Onun değerli öğrencisi İbn
Kayyim el-Cevziyye de "Esmâu Müellefâti İbn Teymiyye" adını verdiği ve Salahu’d-Din
el-Müneccid’in tahkiki ile Beyrut Daru’l-Kutubi’l-Cerdîe’de basılmış, te’lif
ettiği eserlere ait bir eser de yazmıştır.
Güzel bir tasnif, güzel bir
ibare, düzenleme, taksim ve açıklama noktasında oldukça yetkin idi. Bu hususa
onun hasmı İbnu’z-Zemelkanî bile tanıklık etmiştir. (Aynı
eser, s. 105)
İbn Teymiyye ibranice’yi,
latince’yi konuşur
idi.
(Evraku'n-Mecmuatun min Hayati Şeyhi'l-İslam,
s. 66)
Bunu şu sözlerinden anlamaktayız:
"İbranice lafızlar bir dereceye kadar
Arapça lafızlara yakınlaşmaktadır. Nitekim isimler büyük iştikak noktasında
birbirine oldukça yaklaşmaktadır. Ben kitab ehli arasında müslüman olmuş
birtakım kimselerden Tevrat’ın İbranice lafızlarını dinledim. Her iki dilin
birbirine oldukça yakın olduklarını gördüm. Öyle ki sonunda sırf Arapça bilgime
dayanarak onların İbranice konuşmalarının birçoğunu anlar oldum.
(Nakdu'l-Mantık, s. 93)
|
|
Ahlâkî Nitelikleri ve Yaratılışı |
İbn Teymiyye |
Ahlâkî niteliklerinden birisi de
cömert bir şahsiyet oluşu idi. Bu onun fıtri bir özelliği idi. Cömertlik için
kendisini ayrıca zorlamazdı. Yiğitti, dünyaya karşı zahid idi. Hiçbir şekilde
dünyaya bağlı değildi. Haramlara düşmek korkusuyla pekçok mübahı terkederdi.
Yaratılışı itibariyle taşıdığı
niteliklere gelince beyaz tenli, saç ve sakalları siyah, ağarmış saçları azdı.
Saçları kulaklarının yumuşaklarına kadar ulaşırdı, gözleri adeta konuşan iki dil
gibi idi. Orta boylu, omuzları geniş, yüksek sesli, fasih süratle okuyan bir
kişi idi. Sertleştiği olurdu ama hilm özelliği ile o sertliğini
bastırabiliyordu. (Bk. İbn Hacer, ed-Dureru'l-Kâmile, I,
151 ez-Zehebî'den naklen.)
|
|
Cihadı |
İbn Teymiyye |
Allah ona rahmet etsin hem
diliyle, hem kalemi ile hem de eliyle cihad etmiş, tatarlara karşı savaşmış,
müslümanları onlara karşı harekete getirmeye çalışmıştır.
702 h. yılında Şekhab
vakasında ön saflarda çarpışmış, Merc es-Suffer günü diye bilinen çarpışmada
onlara karşı sebat göstererek, yerinden ayrılmamıştı.
Tatarların hükümdarı
Kazan’ın huzuruna girip, onunla cesareti dolayısıyla hazır bulunanları dehşete
düşürecek şekilde konuşmuştur.
Aynı şekilde müslüman toprakları Tatarlara teslim
etmek noktasına gelen Mısır Sultanını da tehdit etmiştir.
|
|
İlim Adamlarının Onun Hakkındaki
Sözleri |
İbn Teymiyye |
(Burada bu değerli imamın hakkını
verebilmek ve garezkârların şüphelerini reddetmek için sözü biraz uzatmış oldum.)
Arkadaş ve öğrencilerinden çok,
onun düşmanları ve onun seviyesinde olan ilim adamları Şeyhu’l-İslam’dan övgüyle
söz etmişlerdir. Hatta İbn Nâsıru’d-Din ed-Dımeşkî ondan övgüyle söz eden
çağdaşlarından seksen ilim adamından daha fazlasını saymış ve bu hususa dair
ünlü kitabı "er-Râddu’l-Vâfir” adlı eserini yazmıştır. Bu eserde 841 yılında
vefat eden ve İbn Teymiyye hakkında "Şeyhu’l-İslam" diyen bir kimsenin kâfir
olacağını iddia eden el-Alâ el-Buharî diye ün salmış, Muhammed b. Muhammed
el-Acemî’nin görüşlerini red etmektedir.
İşte ben sözü geçen bu eserden
gerek İbn Teymiyye’nin çağdaşı, gerek müellif İbn Nasiru’d-Din’in çağdaşı olan
en ünlü ilim adamlarının birtakım sözlerini seçtim. Bizzat ona öğrencilik etmiş
bulunan İbnu’l-Kayyim, İbn Kesir ve İbn Abdi’l-Hadî gibi öğrencilerinin ona dair
övgü dolu sözlerini ayrıca kaydetmedim. Çünkü bunlar pekçok ve bilinen
şeylerdir.
Ondan hayırla söz edip, onu öven
ve müslümanlar arasındaki konumunu açıklığa çıkartanların bazıları:
1 -
"Uyûnu’l-Eser fi’l-Meğâzîl ve’ş-Şemaili ve’s-Siyer" adlı eserin müellifi
olan İbn Seyyidi’n-Nas (v. 734 h.) hakkında şunları söylemektedir:
"Ben onu bütün ilimlerde pay
sahibi gördüm. Nerdeyse sünnete dair bütün rivayetleri ezberlemişti. Tefsire
dair söz söyledi mi bu işin sancağını yüklenmiş olduğu görülürdü. Fıkha dair
fetva verdi mi en ileri noktaya ulaşmış olduğu, hadise dair konuştu mu hadis
ilim ve rivayetinde oldukça ehil olduğu, mezheb ve fırkalar hakkında konuştu mu
bu hususta ondan daha etraflı bilgi sahibi kimsenin görülemediği, onun
ilerisinde bu hususların kimse tarafından idrâk edilemediği anlaşılırdı.
Kısacası bütün ilim dallarında akranlarından ileri idi. Onu gören hiçbir göz
onun benzerini görmemiştir. Hatta kendisi bile kendisi gibisini görmüş
değildir."
2 -
"Siyer-u A'lami’n-Nubelâ"nın müellifi Şemsu’d-Din ez-Zehebî (v. 748)
dedi ki:
"Benim gibi bir kimsenin onun
niteliklerine dair söz söylemesinden çok daha büyüktür. Eğer Kâbe’de Hacer-i
Esved’in bulunduğu rükün ile Makam-ı İbrahim arasında bana yemin ettirilecek
olsa, hiç şüphesiz benim gözüm onun gibisini görmemiştir, diye yemin ederim.
Allah’a yemin ederim bizzat kendisi bile ilim bakımından kendi benzerini görmüş
değildir."
Bir başka yerde de şunları
söylemektedir:
"Henüz buluğa ermeden Kur’an ve
fıkıhı okudu, tartıştı, delilleriyle, görüşlerini ortaya koydu. Yirmi yaşlarında
iken ilim ve tefsirde oldukça ileri dereceye ulaştı, fetva verdi ve ders okuttu.
Pek çok eserler yazdı, daha hocaları hayatta iken büyük ilim adamları arasında
sayılır oldu. Develere yük teşkil edecek kadar pek büyük eserler yazdı. Bu
sırada onun yazdığı eserler belki dörtbin defter, belki de daha fazla tutar.
Cuma günlerinde seneler boyunca herhangi bir kitaba başvurmaya gerek görmeksizin
yüce Allah’ın kitabını tefsir etti. Fışkıran bir zeka idi, pekçok hadis
dinlemiştir. Kendilerinden ilim bellediği hocalarının sayısı ikiyüzü aşkındır.
Tefsire dair bilgisi en ileri noktadadır. Hadis, hadis ravileri (Ricâli),
hadisin sahih olup olmamasına dair bilgisine hiçbir kimse ulaşamaz. Fıkhı, nakli
-dört mezheb imamının da ötesinde- ashab ve tabîin’in görüşleri eşsizdi. Mezheb
ve fırkalara dair, usul ve kelâma dair bilgisine gelince, bu hususta onun
seviyesinde bir kimse bilmiyorum. Dile dair geniş bir bilgisi vardı, Arapçası
oldukça güçlü idi. Tarih ve siyere dair bilgisi şaşırtıcı idi. Kahramanlık,
cihad ve atılganlığı ise nitelendirilemeyecek kadar, anlatılamayacak kadar ileri
idi. Örnek gösterilecek derecede çok cömert idi. Yemekte ve içmekte az ile
yetinir, zühd ve kanaat sahibi bir kimse idi."
3 -
"Tabakatu'ş Şafîiyye el-Kübrâ" adlı eserin müellifi Tacu’d-Din’in
babası Takıyu’d-Din es-Subkî -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- şunları
söylemektedir:
"Aklî ve şer’î ilimlerdeki geniş
bilgisi, üstün kadri ve kaynayıp coşan denizi andıran hali ile ileri zekası,
içtihadı ile bütün bu alanlarda anlatılamayacak ileri dereceye ulaşmıştı..."
dedikten sonra şunları söylemektedir:
"Bana göre o bütün bunlardan
daha büyük, daha üstündür. Bununla birlikte yüce Allah ona zühd, vera,
dindarlık, hakka yardımcı olmak, hakkı yerine getirmek gibi özellikleri
vermişti; bütün bunları da yalnızca Allah için yapardı. Bu hususta selef-i
salihin izlediği yolu izlerdi. Bu konuda çok büyük bir pay sahibi idi. Bu
dönemde hatta uzun dönemlerden beri onun benzeri görülmüş değildir."
4 -
Muhammed b. Abdi’l-Berr eş-Şafîi es-Sübkî (v. 777)’de şunları
söylemektedir:
"İbni Teymiyye’ye cahil bir
kimse ile yanlış kanaat ve görüşlere sahib bir kimseden başkası buğzetmez. Cahil
bir kimse ne söylediğini bilmez, yanlış kanaat sahibi kimseyi ise sahib olduğu
yanlış kanaat onu bilip tanıdıktan sonra hakkı söylemekten alıkoyar."
5 -
Hasımlarından birisi olan Kemalu’d-Din b. ez-Zemelkanî eş-Şafîi (v. 727)
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye hakkında şunları söylemektedir:
"Herhangi bir ilim dalına dair
kendisine soru sorulacak olursa, onu gören ve onu dinleyen bir kimse, onun bu
ilim dalından başka bir şey bilmediğini zanneder ve bu seviyede kimsenin o ilmi
bilmediğine hükmederdi. Diğer mezheblere mensub fukaha onunla birlikte
oturduklarında kendi mezhebleri ile ilgili olarak daha önceden bilmedikleri
şeyleri ondan öğrenirlerdi. Herhangi bir kimse ile tartışıp da hasmı tarafından
susturulduğu bilinmemektedir. İster şer’î ilimler olsun, ister başkaları olsun
herhangi bir ilim hakkında söz söyledi mi mutlaka o ilim dalının uzmanlarından
ve o ilmi bilmekle tanınanlardan üstün olduğu ortaya çıkardı. Beşyüz yıldan bu
yana ondan daha ileri derecede hadis hıfzetmiş kimse görülmüş değildir."
6 -
Mâlikî ve (sonraları) Şafîi mezhebine mensub İbn Dakîk el-Iyd (v. 702 h.)
onun hakkında şöyle demektedir:
"İbn Teymiyye ile biraraya
geldiğimde bütün ilimlerin onun gözü önünde bulunduğunu, bu ilimlerden
istediğini alıp, istediğini bırakan bir kişi olduğunu gördüm."
7 -
Aslen İşbilyeli, Dımaşk’lı (v. 738 h.) el-Birzâlî Ebu Muhammed el-Kasım b.
Muhammed, İbn Teymiyye hakkında şunları söylemektedir:
"Hiçbir hususta arkasından
yetişilemeyecek bir imamdı. İçtihad mertebesine ulaşmış ve müçtehidlerin
şartları kendisinde toplanmıştı. Tefsirden söz etti mi aşırı derecedeki
ezberleri dolayısıyla, güzel sunması ile herbir görüşe tercih zayıflık ve
çürütmek gibi layık olduğu hükmü vermesiyle ve herbir ilme dalabildiğine dalması
ile insanları hayrete düşürürdü. Huzurunda bulunanlar onun bu haline
şaşırırlardı. Bununla birlikte o zühd, ibadet, yüce Allah’a yönelmek, dünya
esbabından uzak kalıp, insanları yüce Allah’a davet etmeye de kendisini büsbütün
vermiş bir kimse idi."
8 -
Şafîi mezhebine mensub Dımaşk’lı ve Tehzibu’l-Kemâl adlı eserin sahibi Ebu
Haccac el-Mizzî de (v. 742 h.) Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye hakkında şunları
söylemektedir:
"Onun benzerini görmedim,
kendisi de kendi benzerini görmüş değildir. Allah’ın kitabı ve Rasûlünün sünneti
hakkında ondan daha bilgilisini, her ikisine ondan daha çok tabi olanı görmüş
değilim."
Bir seferinde de şöyle demiştir:
"Dörtyüz yıldan bu yana onun benzeri
görülmemiştir."
9 -
Fethu’l-Barî adlı eserin müellifi İbn Hacer el-Askalânî (v. 852 h.) onun
hakkında şunları söylemektedir:
"En hayret edilecek hususlardan
birisi de şudur: Bu adam Rafızî, Hulûlcüler, İttihatçılar gibi bid’at ehline
karşı bütün insanlar arasında en ileri derecede duran bir kimse idi. Bu
husustaki eserleri pekçok ve ünlüdür. Onlara dair verdiği fetvaların sınırı
yoktur."
Yine onun hakkında şunları
söylemektedir:
"Şeyhu’l-İslam Takıyu’d-Din’in,
kanaatlerini kabul edenin de, etmeyenin de çokça istifade ettiği ve herbir yana
dağılmış eserlerin müellifi ünlü öğrencisi Şemsuddin İbn Kayyim el-Cevziyye
dışında eğer, hiçbir eseri bulunmasaydı dahi, bu bile İbn Teymiyye’nin ne kadar
yüksek bir konuma sahib olduğunu en ileri derecede ortaya koyardı. Durum böyle
iken bir de gerek akli, gerek nakli ilimlerde Hanbeli mezhebine mensup ilim
adamları şöyle dursun, çağdaşı olan Şafîi ve diğer mezheblere mensup en
ilerideki önder ilim adamları akli ve nakli ilimlerde oldukça ileri ve benzersiz
olduğuna da tanıklık etmişlerdir."
10 -
"Umdetu’l-Karî Şerhu Sahihi’l-Buharî" adlı eserin müellifi Halefî
Bedru’d-Din el-Aynî (v. 855 h.) Şeyhu’l-İslam hakkında şunları
söylemektedir:
"O, faziletli, maharetli,
takvâlı, tertemiz, vera’ sahibi, hadis ve tefsir ilimlerinin süvarisi, fıkıh ve
hadis usulü ve fıkıh usulü ilimlerinde gerek anlatımı ve gerek yazımı itibariyle
ileri derecede idi. Bid’atçilere karşı çekilmiş yalın kılıçtı. Dinin emirlerini
uygulayan büyük ilim adamı, marufu çokça emreden, münkerden çokça alıkoyandı.
Son derece gayretli, kahraman ve korku ve dehşete düşüren yerlerde atılgan,
çokça zikreden, oruç tutan, namaz kılan, ibadet eden bir kimse idi. Geçiminde
kanaatkarlığı seçmiş, fazlasını istemeyen bir kimse idi. Oldukça güzel ve üstün
şekilde sözlerine bağlı kalır, çok güzel ve değerli işleriyle vaktini
değerlendirirdi. Bununla birlikte aşağılık dünyalıktan da uzak kalırdı. Meşhur,
kabul görmüş ve tenkid edilebilecek bir kusuru bulunmayan, nihaî sözü kestirip
atan fetvaları vardır."
Onun şan ve şerefine dil uzatan
kimselere karşı savunarak ve bu gibi kimseleri yeren bir üslubla da şunları
söylemektedir:
"Ona dil uzatan kimse ancak gülleri koklamakla birlikte hemen
ölen pislik böceği gibidir. Gözünün zayıflığı dolayısıyla ışık parıltısından
rahatsız olan yarasaya benzer. Ona dil uzatanların tenkid edebilme özellikleri
de yoktur, ışık saçıcı, dikkate değer düşünceleri de yoktur. Bunlar önemsiz
şahsiyetlerdir. Bunlar arasından onu tekfir edenlerin ise ilim adamı olarak
kimlikleri belirsizdir, adları, sanları yoktur.
En yaygın bilinen hususlardan
birisi de şeyh, imam, büyük ilim adamı Takıyu’d-Din İbn Teymiyye’nin en
faziletli ve üstün şahsiyetlerden, eşsiz ve pek kapsamlı belge ve delillerden
birisi olduğudur. Onun sahib olduğu edep ve terbiye, ruhları besleyen bir
ziyafeti andırırdı. Onun seçkin sözleri adeta duyguları harekete getiren hoş bir
içkiyi andırırdı. Oldukça ileri derecede düşünürlerin olgun meyveleri gibi idi.
Onun bu alandaki tabiatı çiğlikten ve çirkinlikten son derece uzaktı. Üzerleri
örtülü pekçok hususun örtüsünü açan kişi idi ve böylelikle kapalılıkları gideren
zındıkların, inkârcıların dine dil uzatmalarına karşı dinin savunucusu,
peygamberlerin efendisinden gelen rivayetleri ilmi tenkide tabi tutan ashab ve
tabîinden gelen rivayetleri de tenkid süzgeçinden geçiren bir şahsiyet idi."
|
|
Ona Yapılan İftiralar |
İbn Teymiyye |
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye’ye
çağdaşı, mutasavvıf, kelamcı ve bid’atçi düşmanlarından çokça iftiralarda
bulunulduğu gibi, çağından sonra günümüze kadar da (bu durum)devam etmiştir.
Ancak bu iftiralar arasında en şaşırtıcı olup hasım bid’atçilerin dayanak kabul
ettikleri iftira ise gezgin İbn Batuta’nın, "Rihletu İbn Batuta (İbn Batuta
Seyehatnamesi)" diye tanınıp meşhur olmuş "Tuhfetu’l-Enzar..." adını taşıyan
eserinde -Allah’tan layıkı ile muamele görmesini dileriz- söylediği şu
sözlerdir:
"726 yılı muazzam ramazan ayı
9’una tesadüf eden perşembe günü Şam’ın Dımaşk şehrine vardım... Dımaşk’ta
Hanbeli fukahasının büyüklerinden Şam’ın büyüğü ve çeşitli ilim dalları hakkında
söz söyleyen Takıyu’d-Din İbn Teymiyye vardı. Ancak aklı pek yerinde değildi.
Dımaşk’lılar onu çokça ta’zim eder, o da minbere çıkıp, onlara vaazlar
verirdi..." diye sözlerini sürdürür ve daha sonra şunları söyler:
"Caminin minberinde insanlara
vaaz ederken cuma gününde huzurunda bulundum. Onlara öğüt veriyordu, söylediği
sözler arasında şu da vardı:
Allah dünya semasına benim şu inişim gibi iner,
dedi ve minberin basamaklarından bir basamak indi. İbnu’z-Zehra diye bilinen
Malikî mezhebine mensup bir fakih ona karşı çıktı ve onun söylediği bu sözü
reddetti. Fakat herkes bu fakihe karşı çıktı, elleriyle, ayakkabılarıyla onu
alabildiğine vurdular ve nihayet sarığı da düştü..." Ve daha başka yalan ve
iftiraları bunların akabinde sıralamaya devam etmektedir. (bk.
er-Rıhle, I, 102, 109, 110, Tahkik:
Dr. Ali el-Muntasır el-Kettanî, Müessesetu'r-Risale baskısı. )
İbn Batuta’nın sözleri bunlar,
iftirası bu. Bundan dolayı Şeyh Ahmed b. İbrahim b. İsa "el-Kasidetu’l-Nüniyye"
(Bk. Şerhu'l-Kasidetü'n-Nüniyye,1, 497.
ye
yazdığı şerhinde şu sözleri söylemektedir:
"Böyle bir yalandan Allah’a
sığınırız. Bu yalanı söyleyen Allah’tan korkmaz, bu iftirada bulunan utanmaz mı?
Nitekim hadis-i şerif’te: "Eğer utanmazsan dilediğini yapabilirsin"
diye buyurulmuştur.
(Sahihtir. Buharî, Edeb Babu iza lem
testehi... da rivayet etmiştir. Fethu'l-Barî, X, 523. Hadisin baştarafları da
şöyledir: "Nubuvvet kelâmından insanlara erişenlerden birisi de şudur...")
Bu yalan o kadar açıktır ki
ayrıca bunu uzun boylu reddetmeye gerek yoktur. Bu iftiracı ve yalancıya karşı
Allah yeter. Çünkü bu şahıs Dımaşk’a 726 yılı 9 Ramazan tarihinde girdiğini
söylemekte. Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye ise o sırada el-Kal’a’da hapsedilmiş
bulunmakta idi. Nitekim onun öğrencisi Hafız Muhammed b. Ahmed b. Abdu’l-Hadi "Tabakatu’l-Hanâbile"
adlı eserinde ile Hafız Ebu’l-Ferac Abdu’r-Rahman b. Ahmed b. Receb'in
belirttikleri gibi güvenilir ilim adamları bunu böylece zikretmişlerdir. Hafız Ebu’l-Ferac sözü geçen
"Tabakat"ında İbn Teymiyye’nin biyografisini yazarken
şunları söylemektedir:
"Şeyh (İbn Teymiyye) 726 yılı,
Şa’ban ayından, Zü’lkade’nin 28. gününe kadar el-Kal’a’da (hapis) kaldı."
(Bk. ez-Zeyl alâ Tabakati'l-Hanâbile, II, 405.)
İbn Abdi’l-Hadî ayrıca onun
oraya altı Şa’ban’da girdiğini de ekler.
(Bk. İbn Abdi'l-Hadî, el-Ukudu'd-Dürriyye, s. 218.)
Şimdi bu iftiraya bir bakalım.
Bu şahıs onun huzurunda bulunduğundan ve bu sırada minberde insanlara vaz-u
nasihatte bulunduğundan sözetmektedir. Bunun gerçekle ilgisini bir
bilebilseydik! Acaba caminin minberi Dımaşk Kal’asının içlerine mi intikal etti?
Halbuki İbn Teymiyye belirtilen tarihte sözü edilen kaleye girdiğinde ancak naşı
üzerinde dışarı çıkmıştı. Hafız İmadu’d-Din İbn Kesir "Tarihinde bunu böylece
kaydetmektedir.
(Bk. el-Bidaye, XIV, 123.)
İbn Kesir'in el-Birzalî'den naklen
zikrettiğine göre İbn Teymiyye'nin ikindi sonrası 16 Şaban Pazartesi günü
girdiği şeklindedir. Durum ne olursa olsun, bu Mağrib'li yalancının Şam'a
girişinden önce onun hapse girdiği muhakkaktır. O ise 9 Ramazan'da Şam'a
girmiştir. el-Birzalî ile İbn Kesir'in ondan naklen zikrettiğine göre İbn
Teymiyye'nin Kal'a hapsine girişi ile İbn Batuta'nın Dımaşk'a girişi arasında
yirmiüç gün, İbn Abdu'l-Hadî'nin zikrettiğine göre ise ikisinin girişi arasında
otuzüçgünlük bir fark vardır.)
Böylelikle bu hususta yapılacak
açıklamalar nihaî maksadına ulaşmış bulunuyor.
İbn Batuta’nın çokça yalan
söylediğinin delillerinden birisi de onun bu seyahatnamesinde naklettiği çok
acaib hikâyeleridir. O kadar ki İbn Haldun bu seyahatnameden bir miktar
nakillerde bulunduktan sonra şunları söylemektedir:
"...Onun anlattığı şeylerin
çoğunluğu Hint ülkesinin hükümdarı ile ilgili olup onu dinleyenlerin çokça garib
karşılayacağı halleri ile ilgili anlattıklarıdır... Nihayet o bu kabilden
hikayeler anlattı, bu sefer insanlar kendi aralarında onun yalancı olduğunu
söylemeye koyuldular. O günlerde Sultan Faris b. Vardar’ın veziri ile
karşılaştım. Bu hususta onunla konuştum ve ben bu adamın insanlar tarafından
yaygın bir şekilde yalanlanmış olması dolayısıyla vermiş olduğu haberleri kabul
etmediğini gördüm."
(İbn Haldun, Mukaddime, II, 565, Tahkik:
Ali Abdu'l-Vahid Vafi)
O halde İbn Haldun rivayet
ettiği haberlerin çokça garib oluşları sebebiyle İbn Batuta’nın doğruluğunda
şüphe etmektedir. İbn Teymiyye’ye dair naklettiği rivayetten daha garibi de
yoktur.
Diğer taraftan İbn Batuta’nın
Hindistan’ı ziyareti esnasında naklettiği garib hadiselerden birisi de şu
sözleriyle anlattıklarıdır:
"Nihayet Beşay dağına vardık,
orada salih Şeyh Ata Evliya'nın zaviyesi de vardır. "Ata" türkçede baba
demektir, "evliya"da Arapça bir kelimedir. Anlamı evliyaların babası demek olur.
Aynı şekilde ona "si sad sale" de denilir. Farsça’da "si sad" üçyüz
"sale" de
yıl anlamındadır. Onların belirttiklerine göre o üçyüzelli yaşında imiş. Onlar
bu kişi hakkında güzel inançlara sahibtirler..."
Daha sonra şunları söyleyinceye
kadar sözlerini sürdürür:
"Yanına girdik, ona selam verdim, boynuma sarıldı.
Cismi nemli idi, ondan daha yumuşak bir cisim görmedim. Onu gören kişi ise elli
yaşında olduğunu zanneder. Bana naklettiğine göre herbir yüz yaşında saçları ve
dişleri (yeniden) çıkar..."
(Rihle, 1, 466.)
Bu seyahatnamede ne kadar
uydurma, yalan ve iftira bulunduğunu ancak Allah bilir.
Allah, İbn Teymiyye’ye geniş
geniş rahmetini ihsan etsin, zalimlerin tuzakları ise mutlaka boşa çıkar.
|
|
Mihneti ve Vefatı |
İbn Teymiyye |
İbn Teymiyye’nin hasımları onun
birçok mihnetlere düşmesine sebeb teşkil etmişlerdir ki; bunlar fetvalarına ve
görüşlerine muhalefet etmesi kendilerine çokça ağır gelen fukaha, mutasavvıf ve
kelamcılar arasındandır.
Defalarca hapse atıldı.
Bunlardan birisi de 26 Ramazan cuma gününe tesadüf eden 705 h. yılındadır.
Bayram gecesi el-Cub'de bir başka yere nakledildi ve tam bir yıl orada mahpus
kaldı. Daha sonra 23 Rebiulevvel 707 hicri yılında hapisten çıktı.
Arkasından bir başka sefer
sufilerden birisinin davası dolayısıyla bir daha hapse atıldı ve ramazan bayramı
günü 709 yılında çıktı. 726 yılında bir defa daha mihnete uğradı, fetva vermesi
yasaklandı ve tutuklandı. Bu da 10 Şaban Cuma gününe tesadüf ediyordu. İki yıl
ve birkaç ay hapiste kaldı. Pazartesi gecesi de 20 Zülkade 728 yılında vefat
etti. Cenazesine gelenlerin haddi hesabı yoktu.
İmam Ahmed’in şu sözlerine canlı
bir örnekti.
"Bid’at ehline deyiniz ki: Bizim
ve sizin aranızda fark cenazelerde bulunmalar olsun."
İşte bu şekilde davet, cihad,
ders vermek, fetva, te’lif, tartışma, selef’in metodunu savunmakla dopdolu bir
hayattan sonra vefat etti. Ne evlendi, ne cariye edindi, ne de geriye mal mülk
bıraktı.
Yüce Allah ona bol bol rahmetini
ihsan etsin, cennetin geniş yerleri makamı olsun. Bize, İslam’a ve müslümanlara
yaptığı hizmetlerin karşılığında Allah onu en hayırlı şekilde mükâfatlandırsın.
|
|
Biyografisinin Bulunabileceği Yerler |
İbn Teymiyye |
(Burada zikrettiklerimiz, biyografisinin
bulunduğu en önemli yerlerdir. Bunları Şeyhu'l-İslam'ın biyografisini inceleme
işini ilim talebelerine teşvik olsun ve bu hususta onlara kolaylık
olsun diye kaydettim.)
1-
İbn Kesir, el-Bidaâye ve’n-Nihâye (XIV, 4, 7-23, 36-39, 44, 48, 53-55, 67, 97,
123, 135-140, 143)
2-
İbn Hacer, ed-Duraru’l-Kâmine, 1, 144
3-
eş-Şevkanî, el-Bedru’t-Talî’, 1, 63
4-
ez-Zehebî, Tezkiratu’l-Huffâz, IV, 1496
5-
İbn Receb, ez-Zeylu alâ Tabakati’l-Hanabile, II, 387
6-
Tabakatu’l-Müfessirîn, 1, 45.
7-
Suyutî, Tabakatu’l-Huffâz, 520
8-
el-Kütübî, Fevâtu’l-Vefeyât, I, 74
9-
es-Seh'avî, el-I’lânu bi’t-Tevbih limen Zemme’t-Tarih, Tahkik Rovental, Kontrol
Salih el-Ali, s. 111, 136, 137, 294, 307, 352.
10-
Sıddiyk Hasen Han, et-Tacu’l-Mükellel, s. 420, 431.
Eskiden de, günümüzde de onun
için özel biyografiler de yazılmıştır. Bunların en önemlileri:
1-
İbn Nasıru’d-Din ed-Dımaşkî, er-Reddu’l-Vâfir.
2-
İbn Abdi’l-Hadî, el-Ukud'u-l Durriyye fi Menakibi İbn Teymiyye.
3-
Mer’î el-Keramî, el-Kevakihlu’d-Durriyye fi Menakibi İbn Teymiyye.
4-
Mer’î el-Keramî, eş-Şehâdetu'z - Zekiyye fi Senai’l-Eimmeti ale'bni Teymiyye.
5-
el-İstanbulî, İbn Teymiyye Batalu’l-İslahi’d-Dinî.
6-
Selim el-Hilalî, İbn Teymiyye el-Müfterâ aleyh.
7-
Muhammed Ebu Zehra, İbn Teymiyye Hayatuhu ve Asruhu.
8-
Ebu’l-Hasen en-Nedvî, Ricalu’l-Fikr adlı dizinin İbn Teymiyye’nin biyografisine
ait bölümü.
9-
Abdu’r-Rahman Abdu’l-Halik, Lemahatun min Hayati İbn Teymiyye.
10-
el-Fevezan, Min Alami’l-Müceddidin: Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye.
11-
eş-Şeybanî, Evraku’n-Mecmuatun min Hayati Şeyhi’l-İslam İbn Teymiyye.
Muhammed Halil Herrâs
|
|
|
|