Süleyman b. Abdülmelik, Ebu'd-Derda'ya şöyle
yazmıştır:
"Duyduğuma göre doktorluk yapıyormuşsun, sakın öldürme. Allah,
göğüslerde olan hastalıklara Kur'an'ı şifa olarak indirdi.
"Kur'an'dan
inananlara rahmet ve şifa olan şeyler indiriyoruz. O, zalimlerin ise sadece
kaybını artırır"
(17 İsra/82)
buyurdu.
Biliyorsun, şifa, deva arayan için olur. Bunlar
da müminlerdir. Kalplerinin hastalığını Kur'an'la tedavi ettiler".
Vücudun hastalığı, şehvet ve
nefretin normal sınırını aşmasıyla olur. Bu da elde edilemeyen yahut yarar
sağlayan şehveti öldüren veya yarar sağlayandan nefrete yol açan veya nefret edilmesi gerekenden nefret
etmeyi öldüren, dolayısıyla idrak ve hareket gücünü zayıflatan şehvettir.
Kalbin hastalanması da böyledir. O da sevme ve nefret duymanın itidal / nomal
sınırını aşmasıyla olur. Bu da Yüce Allah'ın:
"Allah'tan bir yol gösterici olmadan, yalnız kendi hevasına uyandan daha sapık kim olabilir?"
(28 Kasas/50)
"Hayır, zulmedenler bilgisizce hevalarına uydular..."
(30 Rum/29)
buyurduğu heveslerdir.
Vücut, doktorun tavsiyesine uymayarak
canının çektiğini yaptığı zaman itidalin dışına çıkmış olduğu gibi, kalp de
kendisine yarar sağlayacak ve zarar verecek şeyleri bilmeyecek kadar idrak
gücünü yitirebilir.
Cahil hastalar, rahat ve lezzete bir an
önce kavuşmak için canlarının çektiğini yerler, perhiz yapmazlar ve acı ilaçları
içmezler, ama ondan sonra dayanılmaz acılar çekerler veya sonunda canları çıkar.
Cahil insanlar da kendilerine bu
şekilde zulmederler. Lezzet duydukları ve zevk aldıkları şeyleri bir an önce
elde etmek isterler ve hoşlarına gitmiyor, diye kendilerine yarar sağlayacak
şeyleri terkederler. Bu da onlara dünyada veya âhirette ağır cezalar, acılar
ve helak getirir.
"Takva",
fayda
sağlayan işi yaparak zarar verecek şeyden sakınmak / perhiz yapmaktır.
Zararlı şeyden sakınmak, yararlı olanı
kullanmayı / işlemeyi gerektirir. Yararlı olanı kullanırken kişi aynı zamanda
zararlı olanı da kullanmış olabilir. O taktirde sahibi takva sahiplerinden
olmaz.(Yani bir insan hem iyi, hem kötü amel işlemiş olabilir).
Ama hem yararlıyı, hem zararlıyı
terketmek olmaz. Kişi normal beslenmekten aciz ise, mahvoluncaya kadar ele
geçirdiği zararlı maddelerle beslenmeye devam eder. Onun için akibet, takvanın ve muttakilerin
olur. Çünkü kendilerine zarar veren şeylere karşı korunur / perhiz yaparlar.
Onların sonu İslam ve ikramdır.
İlaç içmek ve perhiz yapmak gibi,
zor gelen salih amelleri işlemekten dolayı başlangıçta bir acı duyabilirler.
Yüce Allah buyurur:
"Savaş, hoşunuza gitmediği
halde size farz kılındı. Olabilir ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir
ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah
bilir."
(2 Bakara/216).
Canının çektiği batıl amellerin çokluğu
karşısında kendini dizginlemekten dolayı acı duyabilirler.
Yüce Allah buyurur:
"Ama kim Rabbinin azametinden
korkup da kendini kötülükten alıkoymuşsa, varacağı yer şüphesiz cennettir."
(79 Naziat 40-41)
"Allah bu iki taifeden birini
size vadetmişti; siz, kuvvetsiz olanın size düşmesini istiyordunuz."
(8
Enfal/7).
Kim perhiz yapmaz / korunmazsa,
sonunda kendisine zarar verir. Hafiften başka şeyleri de karıştırarak yarar
sağlayan şeyleri yapanların durumu, hiçbir şey yemeyerek ve gizlice bir şey
almayarak tam perhiz yapmalarından daha iyidir, çünkü hiç beslenmeden tam
perhiz yapmak, vücudu hasta eder. Kötülükleri terkedip iyilikleri işlemeyen
kişinin durumu da böyledir.
"Kaidetun Kebiretun" bölümünde, tür
olarak iyilikleri işlemenin, kötülükleri terketmekten daha yararlı ve tür olarak
beslenmenin, hiç beslenmeyerek perhiz yapmaktan daha iyi olduğunu belirtmiştik.
Birincisinin bizzat kendisi amaç olduğu halde ikincisi diğeriyle beraber dolaylı
olarak amaçtır.
Gerekli olan, meydana gelmeden önce hastalık sebeplerinden korunmak ve meydana
geldikten sonra yok etmek olduğu gibi, kalbin hastalıkları da bu şekilde olup
önce hastalanmaktan korunması ve hastalandıktan sonra da hastalıktan
kurtarılması ve sürekli korunması gerekir.
Sağlık
/ sıhhat,
benzeriyle korunur ve hastalık zıddı ile yok edilir.
Kalbin sağlığı; benzer şeyler kullanılarak korunur, yani Allah'ı anmak,
tefekkür ve belirlenmiş ibadetleri yapmak gibi iman ve ilmi güçlendirecek
şeylerle korunur. Zıddı ile de giderilir.
Şüpheler, delillerle, batıl sevgisi de ondan nefret etmek ve hakkı sevmekle
giderilir.
Onun için Yahya b. Ammar
şöyle der:
" İlimler beştir;
1 - Biri dünya
hayatı olup tevhid ilmidir.
2 - Biri, dinin gıdasıdır. O da Kur'an ve sünnetin
manalarını düşünmektir.
3 - Biri, dinin ilacıdır. O da fetva bilgisidir ki, İbni
Mesud'un dediği gibi, kulun başına bir musibet geldiği zaman ondan iyileştirecek
birine ihtiyaç duyar.
4 - Biri de dinin
hastalığı bilgisidir ki sonradan uydurulan şeylerdir.
5 - Biri de dinin ölümü
bilgisidir ki büyü / sihir ve benzeri şeyler bilgisidir".
|