Allah'a hamd olsun, ondan yardım
dileriz ve kendisine istiğfar ederiz. Günahlarımızdan ve kötülüklerimizden ona
sığınırız. Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz ve saptırdığını kimse
doğru yola getiremez. Allah'tan başka ibadete layık ilah olmadığına, bir olup
ortağının bulunmadığına, Muhammed'in onun kulu ve Rasûlü olduğuna tanıklık /
şehadet ederiz. Allah'ın salat ve selamı onun üzerine, aile fertlerine ve
ashabına olsun!
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Kalplerinde hastalık vardır,
Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalan söyleyegeldikleri için onlara elem
verici bir azab vardır."
(2
Bakara/10).
"Allah şeytanın karıştırdığını,
kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamayı vesile
kılar. Zalimler şüphesiz derin bir ayrılık içindedirler."
(22
Hac/53).
"Münafıklar
/ ikiyüzlüler, kalplerinde fesat
bulunanlar, şehirde bozguncu haberler yayanlar, eğer bundan vazgeçmezlerse, and
olsun ki, seni onlarla mücadeleye davet ederiz; sonra çevrende az bir zamandan
fazla kalamazlar."
(33 Ahzab/60).
"Cehennemin bekçilerini yalnız
meleklerden kılmışızdır. Sayılarını bildirmekle de, ancak inkar edenlerin
denenmesini ve kendilerine kitap verilenlerin kesin bilgi edinmesini ve
inananların da imanlarının artmasını sağladık. Kendilerine kitap verilenler ve
inananlar şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlar ve inkarcılar:
"Allah bu misalle neyi murat etti?" desinler. İşte Allah, böylece,
dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını
kendisinden başkası bilmez. Bu, insanoğluna bir öğütten ibarettir."
(74 Müddessir/31)
"Ey insanlar! Rabbinizden size
bir öğüt ve kalplerde olana şifa, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve
rahmet gelmiştir."
(10 Yunus/57).
"Kuran'dan inananlara rahmet ve
şifa olan şeyler indiriyoruz. O, zalimlerin ise sadece kaybını artırır."
(17 İsra/82)
"Onlarla savaşın ki Allah sizin elinizle onları
azaplandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de müminlerin gönüllerini
ferahlandırsın, kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini
kabul eder. Allah Bilendir, Hakimdir."
(9 Tevbe/14-15).
Vücudun hasta olması, sağlıklı ve
iyi olmasının zıttıdır.
Hastalık, normal /
tabii hareketini ve idrakini bozan bir
bozulma ile olur.
İdrak etmesi ya kör ve sağır olmak gibi
bir şekilde kaybolur veya tatlıyı acı algılaması veya halüsinasyonlar görmesi
gibi eşyayı başka şekilde algılaması ile olur.
Doğal /
tabii
hareketinin bozulması da, sindirim
gücünün zayıflaması veya muhtaç olduğu yiyeceklerden hoşlanmaması ve zarar
verecek şeyleri canının çekmesi ve bundan dolayı ağrılar duyması gibi sebeplerle
vücut kimyasının bozulmasıdır. Bu hastalığa rağmen vücut yine de helak olup
ölmemekte ve genel olarak iradeli hareket etmeyi kavrama gücüne sahip
bulunmaktadır. Bu da vücutta ya nitelik yahut nicelik sebebiyle meydana gelen
bir ağrıya yol açmaktadır.
Birincisi, ya besin
yetersizliğindendir ki besine ihtiyaç duyar veya besin fazlalılığındandır ki
kusmaya ihtiyaç duyar.
İkincisi de, normalin üstünde veya
altında ateşin olmasına yolaçar ki tedaviye ihtiyaç gösterir.
Kalbin hastalığı da bu şekildedir.
Bir tür bozulma olup ondan dolayı tasavvur etme ve irade gücü bozulur.
- Hakkı
göremeyecek yahut olduğundan başka bir şekilde görecek şekilde bozuk tasavvur
etmesi bozulma olduğu gibi,
-
yararlı haktan nefret edecek ve zararlı batılı
sevecek şekilde iradeye sahip olması da bir bozulmadır.
Onun için kalbin
hastalığı bazan şek ve şüphelenme ile açıklanır.
Mücahid ve Katade'nin: "Kalplerinde
hastalık vardır" ayetini, "Şüphe" ile açıkladığı
gibi.
Bazan da zina şehveti ile açıklanır.
"Kalbinde hastalık olan kişi kötü şeyler umar"
(33 Ahzab/32) ayetinde açıklandığı gibi.
Bundan dolayı el-Haraiti "Kitabu
İ'tilali'l-Kulub", yani kalplerin hastalıkları kitabını yazmış ve
şehvet hastalığının kastedildiğini belirtmiştir. Sağlıklı kişiye eziyet
vermeyen bir şey, hasta kişiye eziyet verir. Örneğin vücudu hastalıktan zayıf
düştüğü için hafif sıcak veya soğuk, çalışma gibi şeyler onu rahatsız edebilir.
Hastalık genel olarak hastayı
zayıflatır ve sağlıklı kişinin yaptığını yapamaz duruma düşürür.
Sağlık ise, vücudu olduğu gibi korur ve
zıddı ile bozulur.
Hastalık benzer sebeplerle artar ve
zıddı ile yok olur. Hasta kişide benzer sebepler çoğalırsa, hastalığı artar,
kuvveti daha da azalır ve belki de ölür. Ama gücü artıracak ve hastalığı yok
edecek sebepler olursa, sağlığı ve gücü artar.
Kalbin hastalığı, saldıran düşmana
karşı öfke duymak gibi kalpte meydana gelen bir ağrıdır. İşte bu durum kalbe
eziyet verir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Onlarla savaşın ki Allah sizin
elinizle onları cezalandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de müminlerin
gönüllerini ferahlandırsın, kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin
tevbesini kabul eder. Allah Bilendir, Hakîmdir."
(9Tevbe/14-15).
Müminlerin gönüllerini
ferahlandırsın ve kalplerindeki öfkeyi gidersin, der. Şifa bulmaları, içlerinde
meydana gelen öfkenin kaybolması ile olur. Falan kişi öfkesini giderdi, denir.
Kısas, öldürülen kişinin yakınlarının öfkesini giderir.. Bu gam, keder, öfke ve
hüzünden şifadır. Bütün bunlar insanın içinde meydana gelen hastalıklardır.
Cehalet ve şüphe de kalbi rahatsız
eder.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurur:
"Bilmiyorlarsa, sormaları
gerekmez miydi? Sormak, aciz olanın
, cehaletin
şifasıdır /
ilacıdır." (Ebû
Dâvûd (1/240) İbn Mâce (1/179) Mecmau'z-Zevaid'de: Senedi munkatı'dır,
denilir.)
Bir şeyden şüphelenen kişinin kalbi
ızdırap çeker ve hakkında kesin bilgiye sahip oluncaya kadar bu ızdırap sürer.
Hakkı açıklayan şeyler söyleyen alimin açıklaması için "Cevabı ile
iyileştirdi" denir.
Hastalık, ölümden alt bir durumdur.
Kalp, mutlak cehaletle ölür ama biraz cehaletle hastalanır.
Kalbin hastalanması, ölmesi, yaşaması,
şifa bulması gibi durumları vardır. Yaşaması, hastalanması, ölümü ve şifa
bulması, vücudun yaşamasından, ölmesinden, hastalanmasından ve iyileşmesinden
daha büyüktür.
Onun için kalbin hastalığına bir şüphe
veya şehvet eklenirse, hastalığını artırır, ama bir bilgi
(hikmet) ve öğüt gelirse, iyileşmesinin ve
salah bulmasının sebeplerinden olur.
Yüce Allah:
"Allah şeytanın karıştırdığını,
kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamayı vesile
kılar. Zalimler şüphesiz derin bir ayrılık içindedirler."
(22 Hac/53 )buyurur.
Çünkü bu, onlarda şüphe meydana
getirmiştir. Kalpleri katılaşmış olanlar, bu hastalıktan dolayı kuruduğu için
kalpleri zayıf ve hastadır. Onun için şeytanın verdiği vesvese onlar için fitne
olur. Bunların kalpleri imana karşı katılaşmış ve vesvese onlar için fitne
olmuştur.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Münafıklar
/
ikiyüzlüler, kalplerinde fesat
bulunanlar, şehirde bozguncu haberler yayanlar, eğer bundan vazgeçmezlerse, and
olsun ki, seni onlara musallat ederiz; sonra çevrende az bir zamandan fazla
kalamazlar."
(33 Ahzab/60).
"Cehennemin bekçilerini yalnız
meleklerden kılmışızdır. Sayılarını bildirmekle de, ancak inkar edenlerin
denenmesini ve kendilerine kitap verilenlerin kesin bilgi
edinmesini ve inananların da imanlarının artmasını sağladık. Kendilerine kitap
verilenler ve inananlar şüpheye düşmesinler. Kalplerinde
(inkar ve inad) hastalığı
bulunanlar ve
kafirler:
"Allah bu misalle neyi murat etti?" desinler. İşte Allah, böylece, dilediğini
saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını kendisinden
başkası bilmez. Bu, insanoğluna bir öğütten
ibarettir."
(74 Müddessir/31)
Bunların kalpleri kafir ve
münafıkların kalpleri gibi ölmemiştir ama müminlerin kalpleri gibi sağlam da değildir.
Belki içinde şüpheler ve şehvetler hastalığı vardır.
"... Kalbinde (şehvetten arız) hastalık bulunan kimsede arzu uyanabilir..."
(33 Ahzab/32) ayetinde belirtildiği gibi şehvet
hastalığı vardır.
Sağlam olan kalb yabancı bir kadın görse ona dönüp bakmaz.
Ama şehvet hastalığına tutulmuş olan, hastalığın ve zayıflığın derecesine göre
karşısına çıkan yabancı kadına döner ve bakar. Kadın işveli veya cilveli
konuşacak olursa bu sefer kötü şeyler ummaya başlar.
|