Kalbin tezkiye olması,
vücudun gelişmesi gibidir.
Dilde "tezkiye"; gelişme, iyileşmede ve ilerleme demektir. Bir şey iyiliğe doğru geliştiği zaman,
"tezkiye oldu" denir.
Vücut gelişme ve büyümesi için nasıl ki iyileştirecek besinlerle beslenmesi
gerekiyorsa, tam iyi ve salih oluncaya kadar kalbin de beslenmeye ve gelişmeye
ihtiyacı vardır. Bu arada zarar verecek şeyleri de ona yasaklamak gerekir. Çünkü
vücut, ancak yarar verecek şeyler verilerek ve zararlı şeylerden alıkonarak
gelişir.
Kalp de böyledir. Ancak yarar verecek
şeyler vermekle ve zarar verecek şeylerden alıkoymakla gelişip iyileşir. Ekin de
böyledir.
(Nitekim, tarım da bu şekilde verimli hale gelir.)
Sadaka da, suyun ateşi söndürdüğü gibi
günahı söndürdüğü için, kalp onunla tezkiye olur / gelişir. Tezkiye olup
gelişmesi, günahlardan arınmasının üstünde bir anlamdır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Mallarının bir kısmını,
kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al, onlara dua et; senin duan
onlar için bir güvendir. Allah işitir ve bilir." (9Tevbe/103)
Ahlaksızlık olan şeyleri terketmek
de kalbi tezkiye eder / geliştirir. Günahları terketmek de böyledir. Çünkü bunlar vücut içinde çirkin
karışımlar mesabesindedir. Ekin arasında bulunan yabancı otlar gibidir.
Tarladaki yabancı otların ayıklanması gibi vücut, içindeki çirkin şeyleri dışarı
atarsa, doğal gücü kurtulur ve rahatlar, böylece gelişir.
Kalp de böyledir. Günahlardan tevbe etmesi, içindeki çirkin karışımları kusup
dışarı atması gibidir. Çünkü iyi ile kötü amelleri karıştırmıştır. Günahlardan
tevbe ederse, kalbin kuvveti ve salih ameller işleme iradesi de kurtulur,
içinde bulunduğu kötü ve bozucu olaylardan rahat eder. Onun için kalbin
gelişmesi ve tam olması, zekatı / gelişmesi ile olur.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Ey iman edenler! Şeytana ayak
uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve
fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz
ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir
ve bilir."
(24 Nur/21)
"Eğer evde kimseyi
bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size
"dönün" denirse dönün. Bu, sizi daha çok temize çıkarır. Allah
yaptıklarınızı bilir."
(24 Nur/28)
"Mümin erkeklere söyle: Gözlerini
bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların
arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır. Mümin
kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini
korusunlar..." (24 Nur/30-31)
"Arınmış olan, Rabbinin adını
anıp namaz kılan, saadete erişecektir."
(87
Ala'/14-15).
"Kendini arıtan saadete
ermiştir. Kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır."
(91 Şems/9-10)
"Ona de ki: Arınmağa niyetin
var mı?" "Rabbine giden yolu göstereyim ki O'na saygı duyup korkasın."
(91
Naziat/18-19).
Temel anlamı gelişme, bereket ve
hayrın artması da olsa, tezkiye ancak kötülüğü / şerri gidermekle olur. Onun için
tezkiye olmak hem bunu hem onu içermektedir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Zekatı vermeyen müşriklere
yazıklar/azap olsun"
(41 Fussilet/7)
Bu da tevhit ve kalbi tezkiye eden
imandır. Çünkü;
İman
ve Tevhit, Allah'ın dışında kalpte olan her türlü ilahlığı silmeyi
(bütün sahte ilahların reddini)
ve
(kalbe yalnız gerçek İlah olan)
Allah'ın ilahlığını yerleştirmeyi gerektirir.
"La İlahe İllallah"
Şehadet kelimesinin hakikati de
budur. Kalpleri tezkiye eden şeylerin aslı budur.
(kendisiyle kalbin arınıp temizlendiği,
iyileşip geliştiği
şeyin aslıdır.)
Tezkiye etmek, ya kendisinde veya
inanç ve haberde bir şeyi zeki / arınmış, gelişmiş kılmak demektir.
Bir kişiyi
kendi içinde veya halkın inancında adaletli kılmamız bu anlatımla dile getirilir.
(Mesela: Kendinde yahut insanların inancında bir düzeltme, temizleme (tadilat) yapıldığında, (arabça ifadeyle)
"Addeltühü" denir.)
Yüce Allah:
"...Kendinizi tezkiye etmeyin
(kendinizi temize çıkarmaya kalkışmayın)..."
(53 Necm/32) buyurur.
Yani tezkiye olduğunuzu
(nefsinizin temiz olduğunu bildirmeyin)
bildirmeyin. Bu:
"Kendisini tezkiye eden (temizleyen,
arıtan)
kurtulmuştur.
(saadete ermiştir.)"
(Şems: 91/9) sözünden
başkadır.
Onun için de yukarıda geçen (Necm: 53/32) ayet-i kerimesi'nin devamında şöyle buyurmuştur:
"Kimin takvalı olduğunu
(korkup sakınanları)
O daha iyili bilir" (Necm: 53/32)
Zeyneb'in asıl adının Berre olup kendisini tezkiye
ettiği belirtilince, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in onun adını
Zeyneb'e çevirmiştir.
(Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında bir hanım sahabenin ismi, Berre (iyi, temiz, itaatkar) idi. İnsanlar da onu böyle, nefsini temizlemiş,
kendisini tezkiye etmiş
manasıyla çağırıyorlardı. Bunun üzerine, Rasûlullah iyi, temiz manasına gelen bu ismi kaldırarak ona:
Zeyneb, adını verdi ve şöyle buyurdu:
"Nefislerinizi temize çıkarıp, kendinize iyi demeyiniz; sizin iyi olanınızı Allah daha iyi bilir.")
"Kendilerini temize çıkaranları
görmedin mi? Allah dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar haksızlık
yapmaz."
(4 Nisa/49)
Ayetinde
kişiyi Allah'ın zeki / arınmış, gelişmiş yaptığını ve tezkiye eden kişinin
şahitleri tezkiye ederek adaletli olduklarını söylemesi gibi kimin tezkiye
olduğunu Allah'ın bildiğini anlatır.
|