Adı Ahmed olan İbn
Teymiyye’nin babasından itibaren geriye doğru atalarının adı şöyledir:
Abdu’l-Halim, Abdu’s-Selâm,
Abdullah, el-Hıdır, Muhammed, el-Hıdır, Ali, Abdullah, Teymiyye el-Harrânî.
"Teymiyye"
lakabı ile ilgili olarak şöyle denilmiştir: Onun beşinci dedesi olan
Muhammed b. el-Hıdır, Teyma yolu üzerinden hacca gitmişti. Orada küçük
bir kız çocuğu görmüştü. Geri döndüğünde ise hanımının bir kız
doğurmuş olduğunu da görünce, Tebûk yakınlarındaki bir belde olan
Teyma’ya nisbetle ey Teymiyye; Ey Teymiyye diye seslenince, ona bu
lakab verilmiş oldu.
İbnu’n-Neccar
dedi ki:
"Bize nakledildiğine
göre dedelerinden Muhammed’i, annesi Teymiyye diye adlandırırdı.
Teymiyye ise vaize bir kadın olup, daha sonra ona nisbet edildi ve
onun adıyla tanınır oldu." (Bk.
İbn Abdu'l-Hadî, el-Ukûdu'd-Durriyye, s. 4)
İbn Teymiyye 661
Rebiulevvel ayının onuna rastlayan bir pazartesi günü Şam
topraklarından sayılan Harran’da dünyaya geldi. Şeyhu’l-İslam Takuyu’d-Din
lakabı ile anıldı, künyesi Ebu’l-Abbas’dır.
Şeyhu’l-İslam
lakabının anlamı ile ilgili olarak çeşitli açıklamalar yapılmıştır:
Bu açıklamaların en
güzeli, müslüman olarak yaşlanmış (şeyh, ihtiyar olmuş) kişi demektir.
O bu lakabı ile daha önce geçmiş benzerlerinden farklı bir özelliğe
sahip ve bu hususta esenliğe kavuşacağı belirtilen müjde vaadini elde
etmiş gibidir:
"Her kimin müslüman olarak bir saçı
ağarırsa, bu onun için kıyamet gününde bir nur olacaktır." (Sahih
bir hadis olup, Ahmed, Tirmizî ve Nesaî bunu, Amr b. Abse'den rivayet
etmiştir. İbn Kesir Tefsirde (VIII, 429) hadisin çeşitli senedlerini
kaydettikten sonra: "Bunlar ceyyid ve kavî isnadlardır"
demektedir. Ayrıca bk. Sahihu'l-Camî, 6183.)
Diğer bir açıklamaya
göre şeyh, avamın örfünde dayanak ve destek olan kişi yani yüce
Allah’tan sonra her türlü sıkıntıda başvurdukları kişi demektir.
Bir diğer açıklamaya
göre o kendi yakınlarının yolundan gitmekle Şeyhu’l-İslam’dır. Yani
gençlerin kötü ve cahilce davranışlarından kurtulmuş kimsedir. O farz
ve nafile bütün amellerinde sünnete uygun hareket eden bir kişi
demektir. (Bu
husustaki çeşitli açıklamalar için bk. er-Reddu'l-Vâfir, s. 50)
Bu isimlendirme
eskiden beri kullanılmıştır. Bunu İmam Şafîi, İmam Ahmed b. Hanbel
ve başkaları da kullanmıştır. (Bk.
er-Reddu'l-Vafir, s. 55. dipnot.) |