Kalbin amellerinden bir diğeri de, rızanın kemali olan
hamd etmektir. Hatta bazıları rıza'yı hamd ile açıklar. Onun için Kur'an ve sünnette
her halükârda Allah'a hamd etmek geçmektedir. Bu da Allah'ın hükmüne razı
olmayı içerir.
Hadiste şöyle buyrulmaktadır:
"Cennete ilk çağrılanlar, sıkıntıda
ve sevinçte Allah'a hamd edenlerdir".
(Taberani
üç Mu'cem'indede değişik senetlerle rivayet etmiştir. Bu senetlerden birinde
Kays b. Rabi' vardır. Onu Şu'be, Sevrî gibileri tevsik
ederken, Yahya el-Kattan tadîf etmiştir. Diğer ricali ise sahih'in ricalidir.
Bezzar da hasen bir senetle rivayet eder. Bkz.: Mecmau'z-Zevaid (1/95) Hakim
(1/502): "Müslim'in şartına göre hadis sahihtir" der. Zehebî de buna
muvafakat eder. Beyhakî "Şuab"da İbn Abbas'dan rivayet edip hasendir,
der. el-Elbânî ise hadisi şiddet göstererek tadîf eder.
(Daîfu'l-Camiu's-Sağîr ve ziyadetuh 2/240 hadis no: 2146)
Yine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in tavrı
ile ilgili şöyle rivayet edilir:
"Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) başına sevindirici bir iş geldiğinde:
"Elhamdülillahillezi bini'metihi temimmü's-salihat";
"İyi ve faydalı şeyler ni'metiyle tamam olan Allah'a hamdolsun."
derdi.
Başına
hoş olmayan
üzücü bir şey geldiğinde de:
"Elhamdülillahi ala külli hal";
"Her
halükârda
(her durum için)
Allah'a hamdolsun"
derdi."
(İbn
Mâce (2/1250) Mecmau'z-Zevaid'de: "İsnadı sahih, ricali sika'dır"
denilmiştir. Hakim (1/499), Zehebî hadis hakkında sukut etmiştir.)
İmam Ahmed, Ebu Musa el-Eşarî'den Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Bir kulun çocuğunun ruhu alınınca
(öldüğünde) Allah Teala
Melaikesine
(meleklerine):
"Kulumun çocuğunun
ruhunu
mu
(canını mı)
aldınız?"
der
. Melaike:
"Evet, aldık", diye cevab verirler.
Kalbinin meyvesini mi aldınız? der
.
Melaike:
"Evet, aldık", diye cevab verirler.
Kulum ne dedi? der.
Melaike:
"Sana hamd
etti ve 'inna lillahi ve inna ileyhi raciun (Bizler Allah'ınız ve ona
döneceğiz)' dedi", derler.Bunun üzerine Allah Teala, Meleklerine:
"Kulum için cennette bir ev yapın
ve adını hamd evi
koyun, buyurur."
(Ahmed (4/515) Tirmizî
(2/243): Hadis hasen-ğaribdir, der.)
Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem,
Hamd sancağının sahibidir. (Ahmed
(1/281) Tirmizî (5/245): Hadis hasen-ğarîbdir, der. İbn Mâce (2/1440) Hakim
(1/30): Hadis sahihtir, der. Zehebî de muvafakat eder.)
Ümmeti de sevinçte ve tasada Allah'a hamd edenlerdir.
Şu iki şey tasa için hamd etmeyi gerektirir:
1 - Allah'ın hamd edilmeyi hak ettiğini ve ona layık
olduğunu kulun bilmesi.
Çünkü Allah her şeyi en güzel, en mükemmel şekilde
yaratmıştır. O her şeyi bilen
(alim), her yaptığı yerinde olan
(Hakim), rahîm ve habîr
olandır.
2 - Allah'ın mümin kulu için yaptığı seçimin kendisinin
kendine yaptığı seçimden daha iyi olduğunu bilmesi. Müslim ve başkaları,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet ederler:
"Allah'a yemin ederim ki Allah'ın
kulu için verdiği her karar, mutlaka onun yararınadır. Bu da sadece mümin
içindir. Sevindiği zaman şükreder ve hayır kazanır, tasalandığı zaman da
sabreder ve hayır kazanır". (Müslim (4/2290) Ahmed
(4/332)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,
sevindirici şeylere şükreden ve belalara sabreden mümin kulu için Allah'ın
vereceği her karar, onun için hayır olduğunu belirtmiştir.
Yüce Allah buyuruyor:
"...Bunlarda, pek sabırlı ve çok şükreden herkes
için dersler vardır." (31 Lokman/31)
Kur'an'da dört yerde bu şekilde geçmektedir.
Belaya karşı sabretmeyenler ve sevindirici şeylere
şükretmeyenler için Allah'ın verdiği hükmün (kada)nın hayır olması gerekmez.
Onun için mümin hakkında kararlaştırılan / kada edilen günahlarla ilgili
sorulan soruya iki şekilde cevap verilir:
1 -
Bunlar, kulun işlediklerini değil, başına gelenleri içerir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne
kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahid
olarak Allah yeter."
(4 Nisa/79)
Yani sevindirici şeyler Allah'tandır, ama üzücü şeyler
kişinin kendisindendir.
"Biz onları yeryüzünde iyiler ve aşağılıklar
olarak bölük bölük ayırdık; iyiliğe dönerler diye onları güzellikler ve
kötülüklerle sınadık." (7 Araf/168)
Yani sevindirici ve üzücü şeylerle onları sınadık.
Tıpkı:
"Bir imtihan olarak size iyilik ve kötülük
veririz." (21 Enbiya/35) buyurduğu gibi.
"Size bir iyilik gelse, onların fenasına gider;
başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların
hilesi size hiçbir zarar vermez. Allah işlediklerinin hepsini ilmiyle kuşatmıştır."
(3 Âl-i İmran/120)
İyi ve kötü şeylerden maksat, sevindirici ve üzücü
şeyler olup onlardan maksat da itaat ve isyan olan şeylerdir.
2 - Bu, sabreden ve şükreden mümin kişi ile ilgilidir.
Günahlar imanı azaltır. Kul tevbe ederse, Allah onu sever ve tevbe ile derecesi
yükselebilir de. Seleften biri şöyle der:
"Tevbeden sonra Davud'un durumu, tevbeden
öncekinden daha iyi oldu".
Kimin tevbe etmesini Allah kararlaştırmış / kada
etmişse, Said b. Cubeyr'in dediği şekilde olur:
"Kul, iyilik işler ve onunla cehenneme girer,
yine kul kötülük işler ve onunla cennete girer. Şöyle ki:
İşlediği iyiliği göz önünde bulundurup onunla mağrur
olur, ama işlediği kötülük gözünün önünden gitmeyip ondan sürekli Allah'a tevbe
edip istiğfar eder."
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in de şöyle
dediği sahih hadiste belirtilmiştir:
"Amellerin son hali
önemlidir". (Buhârî (11/499) Ahmed (5/335)
Bir mümin kötülük işlediği zaman onun sonucundan on
sebeple kurtulur:
1 - Tevbe etmesi ve Allah'ın tevbesini kabul etmesi.
Çünkü günahtan tevbe eden kişi, hiç günah işlememiş gibi olur.
2 - Veya Allah'a istiğfar eder ve Allah onu bağışlar.
3 - Veya işlediği iyilikler o günahı siler. Çünkü
iyilikler günahları yok eder.
4 - Veya sağlığında veya öldükten sonra mümin kardeşleri
onun için dua ve istiğfar ederler.
5 - Veya amellerinin sevabından Allah'ın kendisini
yararlandıracağı bağışta bulunurlar.
6 - Veya Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in onun
hakkında şefaati kabul olur.
7 - Veya Allah, dünya hayatında başına musibetler getirir
ve onlara karşılık günahlarını siler.
8 - Veya kıyametten sonra hesap anına kadar geçen süre
içinde günahlarını silecek şeylere müptela eder.
9 -
Veya
Kabir hayatının, keffaret olacak dehşetli sayha ve azabına maruz kılar.
10 - Veya
Erhammürrahimin (merhamet
edenlerin en merhametlisi) olan Allah ona merhamet eder.
Kim bu on şeyden yararlanamıyorsa, artık sadece
kendini kınasın.
Kutsi hadiste şöyle denir:
"Ey kullarım, işlediğiniz şu amellerinizi sizin için teker teker zaptetmekteyim. Sonra Kıyamet günü onların karşılığını size ödeyeceğim. Yaptıklarının karşılığını hayır bulan, Allah'a hamdetsin. Ceza olarak bulan, sadece kendi nefsine levmetsin
(sebebini kendi nefsinde)
arasın" (Müslim
(4/1995)
Mümin, sabredip şükrediyorsa veya Allah'ın verdiğinin
hayırlı olduğuna inanıyor ve Allah'ın kendisine verdiğinin en hayırlı olduğunu
bilip razı oluyorsa, o zaman kendisi için en hayırlı olana razı olmuş demektir.
Sahih hadiste Ali radıyallahu anh'den şöyle rivayet edilir:
"Allah karar verir, ona razı
olandan Allah'da razı olur, razı olmayandan da Allah razı olmaz".
Burada razı olmak ve olmamak belirtilmektedir.
Razı
olmak, Allah'ın hükmü / kada'sından sonra olur.
Hayırlı görmek ise, karardan önce olur. Bu da başa gelen belaya karşı
sabırdan daha mükemmeldir.
Bundan dolayı önceki için rıza, bunun için ise sabır
zikredilmiştir.
Allah'ın hükmü / kada, sabırla beraber hayırlı ise,
rıza ile beraber nasıl hayırlı olmasın!
Onun için hadiste
"Musibetzede,
sevaptan yoksun kalandır" buyrulmuştur.
İmam Şafiî'nin Müsned'inde rivayet ettiği haberde şöyle denir:
"Rasûlullah öldüğü zaman birinin
şöyle dediği duyuldu:
Ey Rasûlullah'ın ailesi, her türlü
musibet için Allah yeter, gidenin yerini o doldurur, yitirilenin yerine o
verir, Allah'a güveniniz, ona dönünüz, esas musibetzede, sevaptan yoksun
olandır". (Şafiî (361)
Onun için rızaya aykırı olan matem hiçbir zaman
emredilmemiştir. Zaten matemin bir yararı olmadığı gibi, zararı da olabilir.
Ancak matemle beraber Allah'ın sevmediği şeyler işlenmediği taktirde Allah onu
affeder.
|