Buhârî ve Müslim, İbni Mesud'dan Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Doğruluktan şaşmayın.Çünkü
doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söylediği ve
söylemeye devam ettiği sürece Allah'ın yanında sıddîk olarak yazılır. Yalandan
da sakının. Çünkü yalan söylemek, kötülüğe
(fücura) götürür.
Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söylediği ve söylemeye devam ettiği
sürece Allah'ın yanında yalancı olarak yazılır."
(Buhârî (6094); Müslim (105/607)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bu sözüyle
doğru söylemenin iyilik işlemeyi gerektiren ve yalan söylemenin de kötülük
işlemeyi gerektiren bir etken olduğunu belirtir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"İyiler
(ebrar) şüphesiz nimet içindedirler. Allah'ın
buyruğundan çıkanlar (fuccar) cehennemdedirler." (82 İnfitar/13-14)
Onun için alimlerden biri, etrafında olan kişilere
tevbe etmelerini söylerken, ürkütmemek ve nefret ettirmemek için daima doğru
söylemesini emrederdi. Onun için alimler ve şeyhler konuşmalarında ihlas ve
doğru olmaktan çokça söz eder ve "Doğru söylemeyen kişi bana
uymasın" derlerdi.
"Doğru söylemek, Allah'ın yer yüzünde kılıcıdır,
hangi şeye vurulursa keser" derler.
Seyf b. Esbat ve başkaları şöyle der:
"Kim Allah'a karşı doğru olursa,
mutlaka kendisine de doğru davranılır".
Bunun örnekleri çoktur.
Sıdk (Doğruluk) ve
ihlas, gerçekte imanın ve İslam'ın
netleşmesidir. Bilindiği gibi müslüman olduğunu söyleyenler mümin ve münafık
olmak üzere iki kısma ayrılırlar.
Mümin ile münafık arasındaki fark, doğruluktur.
Münafıklığın üzerinde bina edildiği temel ise, yalancılıktır. Onun için Allah,
gerçek imanı anarken onu doğrulukla niteler.
"Bedeviler: "iman ettik" dediler, de
ki: "İman etmiş değilsiniz ama İslam olduk deyin; iman henüz gönüllerinize
yerleşmedi; eğer Allah'a ve peygamberine itaat ederseniz, işlediklerinizden bir
şey eksilmez; şüphesiz Allah, bağışlar, merhamet eder. İman edenler, ancak
Allah'a ve peygamberine inanmış, sonra şüpheye düşmemiş; Allah uğrunda
mallarıyla, canlarıyla cihat etmiş olanlardır. İşte onlar doğru
olanlardır." (49 Hucurat/14-15)
"Allah'ın verdiği bu ganimet malları bilhassa; yurtlarından
ve mallarından edilmiş olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın
dinine ve peygamberine yardım eden muhacir fakirlerindir. İşte doğru olanlar
bunlardır."
(59 Haşir/8).
Yüce Allah, imanlarında doğru olanların içlerinde
şüphe taşımadıklarını, mal ve canlarıyla onun yolunda cihad ettiklerini
belirtir. Çünkü öncekiler ve sonrakilerden alınan söz budur.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Allah peygamberlerden söz almıştı: "And
olsun ki size Kitap, hikmet verdim; sizde olanı tasdik eden bir peygamber
gelecek, ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım edeceksiniz, ikrar
edip bu ahdi kabul ettiniz mi?" demişti. "İkrar ettik"
demişlerdi de: "Şahid olun, Ben de sizinle beraber şahitlerdenim"
demişti." (3 Âl-i imran/81).
İbni Abbas radıyallahu anh şöyle der:
"Allah, gönderdiği her peygamberden şu sözü
almıştır:
Hayatta iken Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)
peygamber olarak gönderilirse, ona iman edeceksin ve destekleyeceksin, Muhammed
peygamber olarak gönderilirse ona iman edeceklerine ve destekleyeceklerine dair
kendi ümmetinden de söz alacaksın"
(İbn Kesîr Tefsiri
(1/378)
Yüce Allah buyuruyor:
"And olsun ki peygamberlerimizi belgelerle
gönderdik; insanların doğru hareket etmeleri için peygamberlere kitap ve ölçü
indirdik; pek sert olan ve insanlara bir çok faydası bulunan demiri de var
ettik. Bu, Allah'ın dinine ve peygamberlerine görmeksizin yardım edenleri
meydana çıkarması içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, güçlüdür."
(57 Hadid/25)
Allah kitabı ve mizanı indirdiğini, kendisine ve
peygamberlerine kimin yardım ettiğini ortaya çıkarması ve adaletin yerine
gelmesi için de demiri indirdiğini belirtmiştir.
Onun için din, yol gösteren kitap ve yardım eden
kılıçla ayakta durur.
Yol gösterici ve yardımcı olarak da olarak Allah
yeter.
Kitap ve demir, indirilişte ortak olsa da, bu, birinin
inmediği yerden diğerinin inmesine engel değildir. Çünkü Kitap, Allah'tan
indirilmiştir.
"Aziz ve hakim olan Allah'tan Kitab'ın
indirilmesidir" (39 Zümer/1),
"Elif Lam Ra. Bu, ayetleri muhkem olan, sonra
hakim ve habir olan tarafından tafsil edilen bir kitaptır" (11 Hud/1),
"Şüphesiz Kur'an sana hakim ve alim olan
tarafından veriliyor" (27 Neml/6) ayetlerinde belirtildiği gibi.
Demirde içinde yaratıldığı dağlardan çıkarılmakta / indirilmektedir.
Dinin temellerini içeren
birr
(iyilik) iddiasında
sadık
(doğru) olanları nitelemesi de bu şekildedir.
Yüce Allah buyuruyor:
"Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana
çevirmeniz
birr
(iyi olmak demek) değildir; lakin iyi olan, Allah'a, âhiret gününe,
meleklere, Kitaba, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına,
yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren,
namaz kılan, zekat veren ve ahitleştiklerinde ahitlerine vefa gösterenler,
zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve
sakınanlar ancak onlardır." (2 Bakara/177)
Münafıkları ise, Allah değişik ayetlerde yalancılıkla
nitelemiştir. Şöyle buyurur:
"Kalplerinde hastalık vardır, Allah
hastalıklarını artırmıştır. Yalan söyleye geldikleri için onlara elem verici
azab vardır." (2 Bakara/10)
"İkiyüzlüler sana gelince: "Senin şüphesiz
Allah'ın peygamberi olduğuna şehadet ederiz" derler. Allah, senin
kendisinin peygamberi olduğunu bilir; bunun yanında Allah, ikiyüzlülerin
yalancı olduklarını da bilir." (63 Munafikun / 1)
"Allah'a verdikleri sözden caydıkları ve yalancı
oldukları için O'nunla karşılaşacakları güne kadar Allah kalplerine nifak
soldu."
(9 Tevbe/77)
Kur'anda
bunu belirten ayetler çoktur.
Bilinmesi gereken şeylerden biri de, doğru söylemek ve tasdik etmek, hem
söylemde/sözde hem amellerde olur.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sahih hadiste
şöyle buyurur:
"İnsan oğluna zinadan payı
yazılmıştır ve onu mutlaka yapar. Gözler zina eder ve onların zinası bakmaktır,
kulaklar zina eder ve onların zinası dinlemektir, eller zina eder ve onların
zinası dokunmaktır, ayaklar zina eder ve onların zinası yürümektir, kalp arzu
eder ve canı çeker, tenasül organı da bunu ya doğrular veya yalanlar"
(Buhârî
(6243); Müslim (2657)
Düşmanla savaşmakta kararlı olanların saldırıları için:
"düşmana doğru / gerçekten bir saldırı yaptılar" denir. "Falan
kişi sevgi ve dostluğunda
sadıktır
/ doğrudur." denir. Bunun benzerleri çoktur.
Bütün
bunlarla iradesi, amacı ve isteğinde
sadık
/ doğru olan kişiler kastedilir.
Mümin
amelinde, haber ve konuşmasında doğru/samimi olan kişidir.
Münafık, doğru olan
müminin zıttıdır. O da sözünde veya amelinde yalancı olan kişidir. Amelini
gösteriş için yapan kişi gibi.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Şüphesiz münafıklar Allah'ı aldatmağa
çalışırlar, oysa O, onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza
tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, ne onlarla, ne de
bunlarla olur, ikisi arasında bocalayarak Allah'ı pek az anarlar. Allah'ın
saptırdığı kimseye yol bulamayacaksın."
(4 Nisa/142-143)
|