بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Zühd

 

Meşru olan zühd, âhiret yurdunda yarar sağlamayan şeyleri arzu etmemek, mubahlardan Allah'a itaat etmeye katkısı olmayan fuzuli şeyleri bırakmaktır.

Meşru olan vera da, âhiret yurdunda zarar verebilecek olan şeyleri terketmektir. O da haram ve şüpheli şeyleri bırakmaktır. Onları terketmek, yapılması iyi olan şeyleri terketmeyi gerektirmemelidir.

Âhiret yurdunda bizzat kendisi yarar sağlayan veya yarar sağlayacak şeylere katkısı olan şeylere iltifat etmemek, din değildir. Aksine bunu terkedenler, yüce Allah'ın:

"Ey İnananlar! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın, şüphesiz Allah aşırı gidenleri sevmez." (5 Maide/87) yasağı kapsamına girerler.

Mubahların fuzulileriyle meşgul olmak da meşru zühdün zıttıdır.

Kişi vacip olan bir işi yapmak veya haram olan bir şeyi terketmek yerine onlarla meşgul olursa, Allah'a itaatsizlik etmiş olur.

Ama vacibi yapma veya haramı işleme söz konusu olmadan sadece fuzuli mubahları işlerse, mukarrebin derecesinden muktasıdin derecesine iner.

Tevekkül; Allah'ın sevdiği, emrettiği ve hoşnut olduğu bir esastır.

Allah'ın sevdiği, hoşnut olduğu ve her zaman emrettiği şey, sadece mukarrebinden olanların değil, muktasid olanların da yaptığı şey olur.

Bunlar, "tevekkül sahibi, nasibini arar" sözü ile ilgili üç cevaptır.

 

İÇİNDEKİLER

Kalbin Amelleri