بســـم الله الرحمن الرحيم

 

İbadetin Mahiyeti

 

Allah'ın emri, sevgisi ve rızası açısından "ibadet"; kendisi için kulları yarattığı amaçtır.

"İnsanları ve cinleri bana ibadet etmekten başka bir şey için yaratmadım" (5/ Zariyat/56) buyurur.

Peygamberler bunun için görevlendirilmiş ve kitaplar onun için indirilmiştir.

İbadet, Allah sevgisinin tamamını ve en mükemmelini, ona karşı hiçliğin ve alçalmanın zirvesini (tezellül) içeren bir isimdir.

Allah'a karşı küçülmeden yoksun bir sevgi ve sevgiden yoksun alçalma, ibadet olmaz. İbadet, ancak her ikisini bir arada bulundurandır. Onun için yalnız Allah'a yapılır.

İbadetten kulun kendisi yarar görmesine rağmen -ki Allah'ın alemlere ihtiyacı yoktur- ibadeti sevmesi ve ondan hoşnut olması açısından, ibadet Allah'a aittir.

Onun için Yüce Allah kulun günahlardan tevbe etmesine, ıssız ve yırtıcıların kol gezdiği bir yerde yiyeceği ve içeceği üzerinde bulunan binitini yitirip araya araya bulmaktan ümidini kesmiş yorgun bir şekilde uyuyan kişinin uyandığında onu bulmasına sevinmesinden daha çok sevinir. (Müslim (2744)

Bununla ilgili önemli birtakım meseleleri başka yerlerde detaylı açıkladık. (Bk. Mecmûu'l-Fetâvâ (10/304)

Tevekkül etmek ve Allah'tan yardım istemek (istiane), kul içindir. Çünkü kulun amacına ulaştığı ve yaptığı ibadetten elde ettiği maksadı için yol ve araç odur.

Allah'tan yardım istemek (istiane), dua ve istekte bulunmak gibidir.

Taberânî, "Kitabu'd-Dua"da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:

"Yüce Allah şöyle buyurur:

"Ey insanoğlu, dört şey vardır, biri benim, biri senindir, biri de benimle senin, diğeri de seninle kullarım arasındadır.

Benim olan, bana ibadet etmen ve hiçbir şeyi bana ortak koşmamandır.

Senin olan ise, amelindir, onunla seni ödüllendiririm, onun için sen en çok ona muhtaçsın.

İkimiz arasında olan da, duanın senden, kabul etmenin benden olmasıdır.

Seninle kullarım arasında olan ise, insanların sana nasıl davranmasını istiyorsan, senin de onlara öyle davranmandır" (Hadisi Camiu's-Sağîr'de Suyûtî rivayet etmiş ve hasen görmüştür. Hafız el-Heysemî "Senedinde Humeyd İbnu'r-rabi' vardır. O tedlis yapardı." Demiştir. el-Elbânî hadisi "Daîfu Camii's-Sağîr" de ve "Silsiletu'l -Ehadîsu'd-Daîfe" de zikretmiştir.)

Bunun Allah'ın, şunun da kulun olması, başlangıçta sevgi ve hoşnutluğun onunla ilgili olması açısındandır. Çünkü kul başta kendisine uygun ve yararlı gördüğü şeyi sever ve ister. Allah ise, hoşnutluğundan amaç olanı sever ve ondan hoşnut olur. Böylece ona bağlı olarak vesileyi sever. Yoksa, emredilen her şeyin yararı kula dönüktür. Hepsini de Allah sever ve hoşnut olur.

Bütün bunlardan dolayı tevekkülün umumi / avâmî makamlardan olduğunu sananlar, tevekkül ile sadece dünya lezzetlerinin istendiğini sanırlar. Bu ise yanlıştır. Çünkü din işlerinde tevekkül etmek, ondan daha büyüktür.

Tevekkül, vacip ve müstehap şeylerin ancak kendisiyle tamamlandığı dinin esaslarındandır.

Tevekkülü olmayanlar; Allah'ın (sevdiği) emredip hoşnut olduğu şeylere iltifat etmeyenlerdir.

 

İÇİNDEKİLER

Kalbin Amelleri