بســـم الله الرحمن الرحيم

 

İnsanların Dereceleri

 

Bütün bu ameller, alimlerin ittifakı ile, ilke olarak sorumlu olan bütün insanlara farzdır. İnsanlar bedenî ameller konusunda üç sınıf oldukları gibi, bu ameller konusunda da üç sınıftır.

1 - Kendisine zulmedenler / zalim,

2 - Adaletli (Mu'tedil) olanlar / muktasıd ve

3 - Hayırlarda önde (sabikun bi'l-hayrat) / sâbık olanlar.

("Sonra biz o Kitab'ı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Onlardan da nefislerine zulmeden var, muktesid giden var ve Allah'ın izniyle hayırlarda öncü olanlar var. İşte o, büyük fazl" (35 Fatır/32) ayetine işaret etmektedir.)

1 - Kendisine zulmeden; emredilen şeyi terketmek veya yasaklanan şeyi işlemek suretiyle itaatsizlik yapandır.

2 - Muktasıd; Vacipleri (farz emirleri) yerine getiren ve haramları terkedendir.

3 - Hayırlarda önde olan / sabık ise; gücü yettiği kadar vacip (farz emirler) ve müstehap amelleri işleyen, haram ve mekruh şeyleri terkedendir.

Muktasıd ve sabık olan kişinin silinecek günahları olabilir. Bunlar ya tevbe ile -Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever- ya işlenen iyiliklerle (hasenat) veya başa gelen musibetlerle yahut başka şeylerle silinir. (yok edilir.)

Hem muktasıd olanlar, hem hayırlarda önde / sabık olanlar, Allah'ın şu ayette belirttiği veli kullarındandır.

"İyi bilin ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar Allah'a inanmış ve O'na karşı gelmekten sakınmışlardır." (10 Yunus/61-62).

Allah'ın velilerinin (Evliya) tanımı, mümin ve muttaki (takva sahibi) olmalarıdır. Bu da genel (umumi) ve özel (hususi) kısımlarına ayrılır.

- Genel olanlar, muktasıd olanlardır.

- Özel olanlar da, sabık olanlardır.

Sabık olanların dereceleri daha üstündür. Peygamberler ve sıddıklar gibi.

Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem Buhârî'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettiği şu hadiste bu iki sınıftan bahsederek şöyle buyurur:

"Yüce Allah şöyle der: Kim benim bir velime düşmanlık yaparsa, bana savaş açmış olur. Kulum, kendisine farz kıldıklarımla bana yaklaştığı kadar başka hiçbir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder ve ben de kendisini severim. Onu seversem işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benimle işitir, benimle görür, benimle tutar ve benimle yürür. (Yani görmesi, işitmesi, tutması ve yürümesinde hep benimledir, benim rızamı düşünür.) Benden isterse veririm, bana sığınırsa korurum. Ölmek istemeyen mümin kulumun canını almakta tereddüt ettiğim kadar başka bir şeyde tereddüt etmedim. Ölmek istemez, ben de onu incitmek istemem, ama ölüm kaçınılmazdır." (Buhârî (6502) Ahmed; (6/256) buna yakın lafızlar ile Aişe'den)

 

İÇİNDEKİLER

Kalbin Amelleri