Önde gelen kelâmcıların zannettiği gibi, "ilâh" ile kastedilen yaratma kudretine sahip olan varlık değildir. Onlar,
ilâhlığın /
ulûhiyyetin
"yaratma kudreti
(yoktan yaratmaya güç yetirme)" olduğunu, dolayısıyla "yalnızca Allah'ın yaratma
(yoktan var etmeye)
kudretine sahip bulunduğunu" kabul
/ ikrar eden kimsenin,
"Allah'tan başka ibadete layık ilâh olmadığına" şehadet ettiğini
zannetmişlerdir.
Oysa müşrikler, daha önce açıklandığı gibi, müşrik
olmalarına rağmen bunu
(Allah'ın
yaratma kudretini)
kabul etmekteydiler.
Oysa gerçek "ilâh",
tapılmaya
/
kendisine kulluk edilmeye lâyık olandır / İbadeti hak
edendir.
Dolayısıyla O, "yaratıcı ilâh
(âlih)" değil, "ma'bûd (me'lûh)" anlamında ilâhtır.
(O ilâhlık eden anlamında değil, ilâh edinilen
anlamında ilâhtır. (İbadet ettirten değil, ibadet edilendir.)
Tevhîd; (başkasını O'na)
ortak koşmaksızın yalnızca Allah'a kulluk / ibadet
etmektir.
Şirk
/ ortak
koşma ise; Allah ile
birlikte bir başka ilâh ortaya koymaktır / başka bir ilâh kabul etmektir.
|