Ey
Râfizî!
İddianıza
göre ma'sum bir imama varıncaya kadar rivayeti birbirinizden naklediyorsun.
Eğer senin dediğin doğru ise bir tek ma'sumdan rivayet kâfidir. Her zaman bir
ma'sumun bulunmasına ne hacet vardır? Eğer ma'sumdan rivayet kâfi ve mevcud
ise, kendisinden bir tek kelime dahi nakledilmeyen Muntazardan ne fayda
gelecektir?
Yok eğer yaptığınız nakiller, kâfi değilse 460 seneden beri
eksiklik ve cehalettesiniz.
(Müellif 728 de
vefat ettiğine göre bu rakkam 1404 hicrî yılına göre 1134 olur)
Ondan
sonra râfizîlerin bu ma'sum imamlara ettikleri iftira zaten haddi aşmıştır.
Bilhassa Ca'fer es-Sâdık hakkında yapılan iftiralar oldukça çoktur. Onun
harflerden hesap çıkarma ve hüvviyeti belirleme, azaların hareketi, şimşeklerin
hükmü, Kur'an'ın faydaları gibi eserler yazdığını iddia ediyorlar. Bu kitaplar
onların maişetine kaynak olmuştur. Habercinin doğruluğu, senedinin durumu
bilinmeyen ve kendilerinden çokça yalan südûr eden Şiîlere nasıl güvenilebilir?
Şiilerin bu şerleri Küfe ve Irak ehline bile sirayet etmiştir. Öyleki, Medine
ehli onların hadislerinden sakınıyorlardı.
Hatta İmam Mâlik (r.a.):
“Irak
ehlinin hadislerini ehli kitabın haberleriyle denk tutunuz. Onları ne tasdik
ediniz ve ne de yalanlayınız.” demiştir.
Abdurrahman
b. Mehdi (Ebu
Said El-Lu'luî el-Masri'dir. Hadiste hafızdır. Mâlik ve Süfyan-ı Sevrînin
talebelerindendir. İmam-ı Ahmed ve İbn-i Mübarek Ondan hadis rivayet
etmişlerdir. Hadiste insanların en âlimi idi. Her sene Hac eder. İki günde de
Kur'an-ı hatmederdi)
İmamı
Mâlik'e
şöyle dedi:
“Beldenizde
- Medine'de- kırk günde dörtyüz hadis dinledim. Irak'ta ise birtek günde bu
kadarını dinliyoruz.” bunun üzerine İmam Malik şöyle cevab verdi:
“Ey Abdurrahman, sizin darbhaneniz gibi bizim nereden darbhanemiz
olacak? Öyle bir darbhaneniz var ki, gece basıyor, gündüz dağıtıyorsunuz.”
Halbuki,
Kûfe'de güvenilir büyük muhaddisler vardı. Abdurrahman b. Mehdi de
bunlardandır. Şiilerden meydana gelen bu mübalağalı yalandan dolayı artık iş o
kadar karmaşık oldu ki, hak bâtıldan ayırt edilemez hale geldi. Onun için
tenkid ve temyiz kabiliyeti olmayanın, içinde yalan rivayetler, sapık görüşler
bulunan bid'at kitaplarını mütalaa etmesi uygun görülmemiştir. Aynı şekilde
naklettikleri haberlerde çok yalan söyledikleri için, bazı konularda doğru
olsalar dahi, ilmi habercilerden almak da uygun görülmemiştir. Rivayetçilerin
durumunu bilen âlimler, râfizîlerin bütün fırkalardan daha yalancı olduklarını
ittifakla kabul etmişlerdir.
|