Râfizî
şöyle bir rivayetin mevcudiyetini iddia ediyor:
“Yezid
b. Ebi Meryem, Ali'nin (r.a.) şöyle dediğini rivayet ediyor:
Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber Kabe'ye gittik. Rasulullah omuzuma
çıktı Kalkmağa çalıştım. Bende bir kuvvetsizlik hissedince indi. Bu sefer o
çöktü ben de omuzuna çıktım. Kabe'nin damına çıkıncaya kadar beni yukarıya
doğru kaldırdı. Orada bakırdan yapılmış bir heykel vardı. Onu aldım, yere attım
ve kırıldı. Sonra koşarak ayrıldık ve gizlendik.”
Bu
rivayet karşısında deriz ki:
Eğer
bu doğru ise imamlara has bir özellik ihtiva etmemektedir. Çünkü Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) namaz kılarken bazan Ümâme binti Ebil As'ı
omuzuna alırdı. Bir gün secdede iken Hasan (r.a.) gelip omuzuna çıkmıştır.
Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kız ve erkek çocukları sırtında taşıması, onlara has
meziyetlerinden değildir. Ali'yi (r.a.) taşımasında da böyle bir şey söz konusu
değildir. Ancak Ali (r.a.) Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) taşıyamayınca kendisi Onu taşımıştır. Bu
da Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in menakıbıyte ilgilidir.
Şüphesiz
ki Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem)
taşıyanın üstünlüğü, Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) bizzat taşıdığı kimsenin
üstünlüğüne karşı daha çoktur. Uhud'da Talha b. Ubeydullah ve diğer sahabelerin
Rasulullah'ı
(sallallahu aleyhi ve sellem) taşımaları gibi.
Birisi Rasulullah'a (sallallahu
aleyhi ve sellem) faydalı olmuştur.
Diğeri ise Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) can ve malıyla yardımcı olması,
Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) bir kimseye bizzat
canıyla yardımcı olmasından daha üstün bir meziyettir.
|