Râfizi
şöyle diyor:
“Osman şer'î
hükümleri tatbik etmemiş, Ali'nin kölesi Hürmüzanı öldüren Ubeydullah
b. Ömeri kısasen öldürmemiştir.”
Ey
Râfizî!
Bu
iddia yalandır. Çünkü Hürmüzan Ali'nin (r.a.) kölesi değildir. Müslümanlar
tarafından esir edilmiş olan Hürmüzan, Ömer (r.a.) tarafından azâd edilmiş ve
müslüman olmuş birisidir. Onun azâd edildiği yerde Hürmüzan'ı görmüşler ve
Ömer'in (r.a.) şehid edilmesinde yardımı olmuş diye Ubeydullah b. Ömer'e söylemeleri
üzerine, Ömer'in (r.a.) oğlu olan Ubeydullah, Hürmüzan'ı öldürmüştür. Ömer
(r.a.) son
dakikalarını yaşarken İbn-i Abbas'a:
“Sen
ve baban bu İranlıların Medine'de çoğaltılmasına taraftardınız” demiş. İbn-i
Abbas da:
“İstersen
hepsini öldürelim!” cevabını vermiştir. Bunun üzerine Ömer (r.a.):
“Hayır onlar sizin
dilinizle konuştuktan, sizin kıblenize dönerek namaz kıldıktan sonra bu
yapılamaz!” demiştir. Ömer'in (r.a.) şehid edilmesinden ve Osman (r.a.)'a da
biat edildikten sonra Osman (r.a.), Ubeydullah b. Ömer'in kısasen öldürülüp
öldürülmemesi hususunda istişare etti. Bir kısım ashab öldürülmemesini
isteyerek şöyle dediler:
Dün
pederi şehid edildi. Bugün de kendisi öldürülürse fitne çıkacaktır. Hürmüzan'ın
masum olduğu hususunda şüphe etmişlerdir. Hürmüzan'ın masumiyeti takdir edilmiş
olsa da Ubeydullah, Hürmüzan'ı ölümden kurtaracak bir şüphe bulamadığı için
onun öldürülmesini helâl görmüştür. Bu hadise Usame b. Zeyd'in savaşta kelime-i
Tevhid getiren bir kişiyi öldürmesine benzer. Hatta bundan dolayı da Rasulullah
(sallallahu
aleyhi ve sellem),
Onu ta'zir etmiştir. (Usame korkusundan şehadet getirdiğine inandığı için o
kişiyi öldürmüştü.) Bütün bunlardan başka Üsame'nin öldürüldüğü kişi ile
Hürmüzan'ın kan veya diyetlerini isteyecek velileri olmadığı için, onların
velisi hükmünde olan Emirülmü'minin'in dilerse katili öldürme dilerse affedip
diyeti terketme yetkisi vardır. İşte bu yetkisinden dolayı Osman (r.a.), Ubeydullahı affetmiş, diyeti de
Ömer'in (r.a.) oğullarına bırakmıştır.
Aslında hayret
edilecek durum, Ömer'in (r.a.) şehid edilmesin. de yardımı olduğu hususunda
şüpheli görürken Hürmüzan'ın kanı için kıyametlerin kopması ve Emirulmü'minin
Osman'ın (r.a.) kanı için ses çıkartılmamasıdır.
Halbuki Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:
“Şu
üç fitneye bulaşmayan kurtulmuştur.
- Benim katlime,
- Haksız olarak ve zülmen bir
halifenin öldürülmesine ve
- Deccal'ın fitnesine.”
Bu hadisi Ahmed b. Hanbel
Müsnedinde rivayet etmiştir.
Velid'in
durumuna gelince; aslında Buhari ve Müslim'de rivayet edildiği gibi
Velid Osman'ın (r.a.) emri ile Ali (r.a.) tarafından hadd edilmiştir.
Râfizî'nin:
“Ben var olduğum müddetçe Allah (c.c.)'ın hadd (cezalarının tatbiki) leri iptal
edilemez” diye Ali'ye (r.a.) izafeten naklettiği söz yalandır.
Hem de siz, Osman
(r.a.) devrinde hadlerin tatbik edilmediğini ve Ali (r.a.) susmuşsa takiyyeden
ve korkudan sustuğunu iddia ediyorsunuz. Hatta daha ileri giderek Ali'nin (r.a.)
kendi hilafetinde de takiyyenin gereği olarak hadleri tatbik etmediğini ve
doğru sözü terkettiğini söylüyorsunuz. Ali (r.a.), bu sözü Osman'ın (r.a.) huzurunda
söylemişse bu söz Osman (r.a.) ve maiyetindekilerinin haddleri tatbik ettiklerini
ifade etmek içindir. Eğer Ali (r.a.), onlardan korksaydı bu sözü huzurlarında
söyleyemezdi.
|