بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.7.40

 

Râfizî şöyle diyor:

“Otuzyedinci delil şu âyettir: “Bir de bana ehlimden bir vezir ver.” (Tâhâ: 20/29)

Ebu Nu'aym'ın rivayet ettiğine göre İbn-i Abbas şöyle diyor:

Mekke'de iken Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) benim ve Ali'nin elini tuttu. Sonra dört rekat namaz kıldı. Namazdan sonra elini semaya doğru kaldırarak şöyle buyurdu:

“Allah'ım! Musa istedi de isteğini yerine getirdin. Ben de ehlimden ve kardeşim gibi olan Ali b. Ebi Talib'i bana vezir yapmanı istiyorum. Onunla arkamı kuvvetlendir. Elçilik işimde Onu bana ortak et”

İbn-i Abbas diyor ki: Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) bu duasından sonra birisinin: Ey Ahmed! Dilediğin sana verildi, dediğini işittim.”

 

Ey Rafızî!

Hadis âlimleri bu haberin kesinlikle uydurma olduğunu bilirler.

İbn-i Abbas da hicretten evvel Mekke'de iken henüz süt çocuğuydu. Hicretten sonra da Allah (c.c.), Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) arkasını kuvvetlendirmişti.

Siz, Harun'un Musa'nın (a.s.) tebliğ vazifesinde ortak olduğu gibi Ali'nin (r.a.) de Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) tebliğ işine ortak olduğunu iddia ediyorsanız, böyle bir iddia Ali'nin (r.a.) peygamberliğine nass'ın bulunduğunu ileri sürmek olur. Ali'nin (r.a.) Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) başka işlerde ortak olduğunu iddia ediyorsanız, bu da Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) dünyada Ümmetine yönelik işlerde müstakil olmadığını kabul etmektir. Her iki halde de iddianız bâtıldır.

Sonra ey ahmak! Harun'un Musa'ya (a.s.) tebliğde ortak olması nass ile sabittir. Mezkûr âyet de onunla ilgilidir. Sen, mezkûr ayetle hangi ortaklardan bahsediyorsun?

 

İÇİNDEKİLER

Üçüncü Bölüm

3.7