8) el-Mev'ize (öğüt), er-Rahmet
Yegâne hayat düsturumuzun
meşhur ismi, "KUR'ÂN"dır.[1]Bunun
dışında ayet-i kerimelerde geçen diğer isimleri şunlardır:
"Böylece sana,
emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitab nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak
biz, onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete
erdiririz. Şübhesiz Sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip iletiyorsun.
Göklerde ve yerde
bulunanların tümü kendisine aid olan Allah'ın yoluna. Haberiniz olsun işler,
Allah'a döner.[2]
"Size, Allah'dan
bir nur ve apaçık bir kitab geldi, Allah,
rızasına uyanları bununla
kurtuluş yollarına
ulaştırır ve onları
kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır.
Onları, dosdoğru yola
yöneltip iletir. [3]
"Hiç şübhesiz ki,
zikri (Kur'ân'ı) Biz indirdik Biz. Onun koruyucuları da gerçekten Biziz. [4]
"O (Kur'ân),
âlemler için yalnızca bir zikirdir.
Sizden dosdoğru bir
yön (istikamet) tutturmak dileyenler için. [5]
"Kim Benim
zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu,
kıyamet günü kör olarak hasredeceğiz. [6]
"Şübhesiz, bu
Kur'ân, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için
gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir.
[7]
"Allah'ın ipine
hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. [8]
"Elif, Lâm, Mîm,
Râ. Bunlar, kitab'ın ayetleridir. Ve sana, Rabbinden indirilen hakttır. Ancak insanların
çoğu iman etmezler. [9]
"Batıl, ona
önünden de, ardından da gelemez. (Çünkü Kur'ân) hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen
(Allah)dan indirilmedir. [10]
"De ki; 'O
(Kur'ân), iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise,
kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'ân), onlara karşı bir körlüktür. İşte
onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir. [11]
"Ey insanlar,
Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifâ ve mü'minler için bir
hidayet ve rahmet geldi.[12]
"O (Kur'ân),
âlemlere bir öğüt ve hatırlatmadan başka değildir. [13]
"O (Kur'ân),
âlemler için yalnızca bir zikir (öğüt ve hatırlatmadır. [14]
"İşte size, Rabbinizden
apaçık bir belge, bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. [15]
"Hayır, çünkü o
(Kur'ân), bir öğüttür.
Artık dileyen, onu
düşünüp öğüt alsın. [16]
"Bu (Kur'ân),
insanlar için bir beyan, muttakiler için de bir hidayet ve öğüttür. [17]
"Biz, kitab'ı
sana, her şeyin açıklayıcısı, müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde
olarak indirdik. [18]
"Âlemlere uyarıcı
olsun diye, kuluna Furkan'ı indiren (Allah) ne yücedir. [19]
"O, ümmiler
içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp
temizleyen ve onlata kitab ve hikmeti öğreten bir Rasul gönderendir. Oysa
onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler. [20]
"Rabbimiz,
içlerinden onlara bir Rasul gönder. Onlara, ayetlerini okusun, kitabı ve
hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şübhesiz Sen, güçlü ve üstün olansın,
hüküm ve hikmet sahibisin.[21]
"Allah, müteşabih
(benzeşmeli) ikişerli (mesâni) bir kitab olarak sözün en güzelini indirdi.
Rablerine karşı içleri titreyerek korkanların ondan derileri ürperir. Sonra
onların derileri ve kalbleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar yatışır. İşte bu,
Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi
saptınrsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur. [22]
"Elif, Lâm, Râ.
(Bu,) ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden
haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir
kitabdır. [23]
Bütün insanlık âlemine
rehber ve hayat düsturu olarak insanların yegâne Rabbi Allah tarafından inzal
olunan Kur'ân-ı Kerim, emirleriyle nehiyleriyle Allah Teâlâ'nm hükümleri olan
ayetlerinin okunup, gerek ferdî, gerekse toplumsal hayata hakim olmak üzere
indirilmiştir...
Kur'ân-ı Kerim,
insanların yegâne Rabbi Allah tarafından, insan kullarına en son mesajı ve on
son talimatıdır... İnsanlar, yeryüzündeki hayatlarında huzurlu, sıhhatli ve
mutlu olsunlar diye ilâhî hükümler, kendisine itaat edilmekle saadetli sonuca
ulaşılacak prensipler beyan olunmuştur...
İnsanlar, Rabbleri
Allah'a ve O'nun hükümlerine iman eder, imanın gereği olan itaati yerine
getirip Allah'ın razı olduğu amelleri işleyecek olurlarsa, yeryüzünü huzur ve
saadet yuvası yaparlar... Kur'ân-ı Kerim, böyle bir hayatın yegâne
kılavuzudur...
Rabbimiz Allah şöyle
buyurur:
"Onu bir Kur'ân
olarak, insanlara dura dura okuman için (bölüm bölüm) ayırdık ve onu safha
safha indirme ile indirdik.[24]
"De ki: 'şahidlik
bakımından hangi şey daha büyüktür?' De ki: 'Alİah, benimle sizin aranızda
şahiddir. Sizi ~ve kime ulaşırsa-kendisiyle uyarmam için bana şu Kur'ân
vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilâhların da bulunduğuna siz mi
şahidlik ediyorsunuz?' De ki: 'Ben, şehadet etmem.' De ki: 'O, ancak tek olan
ilâhtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzagim. [25]
"Elif, Lâm, Mim.
Allah... O'ndan başka
ilâh yoktur. Diridir, kaimdir.
O, sana kitabı hak ve
kendinden Öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i de
indirmişti.
Bundan (Kur'ân'dan)
önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran
(Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli
bir azab vardır. Allah, güçlüdür, intikam alıcıdır. [26]
"Elif, Lâm, Râ.
Bu, bir kitabdır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, o güçlü ve
övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. [27]
"(Peygamberleri)
apaçık deliller ve kitablarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur'ân'ı) indirdik
ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice
düşünsünler diye.[28]
"Biz, kitabı
sana, herşeyin açıklayıcısı, müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde
olarak indirdik. [29]
"Biz, kitab'ı
ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme
rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir gaye ile) indirmedik. [30]
"Andolsun, bu
Kur'an'da insanlar için Biz, her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk.
İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır. [31]
"Hamd, kitabı
kulu üzerine indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah'a aiddir. [32]
"Onlar, hâlâ
Kur'ân'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'dan başkasının katından olsaydı,
kuşkusuz içinde bir çok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. [33]
"Bu Kur'ân,
muhakkak ve elbette Âlemlerin Rabbi katından indirilmiştir. [34]
Ubade b. es-Samit
(r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.)'e:
Amellerin en
faziletlisi hangisidir? Diye soruldu. O (s.a.s.):
"Allah'a iman ve
o'nun kitabını tasdiktir." Buyurdu. [35]
Emirü'l-Mü'münin İmam
Osman b. Affan (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu:
"Muhakkak ki, en
faziletli olanınız, Kur'ân'ı öğrenen ve öğretendir.[36]
Emirü'l-Mü'minin İmam
Ömer b. Hattab (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu:
"Muhkakak ki, en
faziletli olanınız, Kur'ân'ı öğrenen ve öğretendir. [37]
Emirü'l-Mü'minin İmam
Ömer b.Hattab (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu:
"Allah, bu
kitabla bazı kavimleri yükseltir, bir takımlarını da alçaltır. [38]
Zeyd b. Erkam
(r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu:
"Dikkat edin!
Ben, sizin aranızda iki ağır yük bırakıyorum. Bunların biri, Allah (Azze ve
Celle)'nin kitabı'dır. O, Allah'ın ipidir. Her kim ona tabi olursa, doğru yolda
ve kim terk ederse, dalalette olur. [39]
Cerir (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu.
"Allah'ın kitabı
ki, onda doğru yol ve nur vardır. Her kim ona tutulur ve onunla amel ederse, doğru
yolda olur ve her kim ondan ayrılırsa sapar.
Cabir b. Abdullah
(r.anhuma)Man.
Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu:
"Size öyle bir
şey bıraktım ki, ona sımsıkı sarılırsanız, bir daha asla sapmazsınız. Size,
kitabullah'ı bıraktım.[40]
Abdullah İbn Abbas (r.anhuma)'dan.
Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu.
"İçinde
Kur'ân'dan hiçbir şey bulunmayan kişi, harab ev gibidir. [41]
Enes b. Malik
(r.a.)'dan,
Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu:
"Şübhesiz
insanlardan Allah'a yakın olanlar vardır."
Sahabîler:
Ya Rasulullah, Allah'a
yakın insanlar kimlerdir? Diye sordular.
Rasulullah (s.a.s.):
"Onlar, Kur'ân
ehli, Allah ehli ve Allah'ın has kullarıdır." Buyurdu. [42]
Ukbe b. Amr el-Cuhenî
(r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu:
"Ümmetimin
helaki, kitab'da ve sütte olacaktır."
Sahabe-i Kiram:
Ya Rasulullah,
buradaki kital? ve süt nedir? diye sordular.
Rasulullah (s.a.s.):
"Kur'ân-ı Kerim'i
öğrenip onun ayetlerini,
Allah Teâlâ'nın indirdiği gayeden başka şekilde te'vil etmektir. Onlar
,sütü de severler. Cemaatı ve cumayı terk etmeyi izhar ederler." cevabını
verdi. [43]
Kendisine katıksız
iman ettiğimiz ve hükümlerine Allah nasıl emretmişse öylece itaat edip tabi
olduğumuz, yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.)'den duyup gürdüğümüz şekilde
anlayıp uyguladığımız hayat yasamız Kur'ân-ı Kerim, ilâhî bir uyarıcı olup
hayata hüküm etsin diye inzal olunmuştur...
1) Kur'ân-ı Kerim, ilâhî, bir uyarıcıdır.
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
"Rabblerine
(götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'ân'la) uyarıp korkut.
Onlar için, ondan başka ne velileri vardır, ne şefaatçileri. Umulur ki, korkup
sakınırlar. [44]
"(Bu,) bir
kitabtır ki, onunla uyarıp korkutman için ve mü'minlere bir öğüt olmak üzere
sana indirildi. Öyleyse bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. [45]
"Biz, bunu (Kur'ân'ı)
senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahihlerine müjde vermen ve direnen bir
kavmi uyanp korkutman için. [46]
"(Bu Kur'ân),
ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahibleri öğüt alsınlar diye
sana indirdiğiniz mübarek bir kitabtır. [47]
2) Kur'ân-ı
Kerim, mü'minlerin velîsidir. Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
"Rabbinizden size
indirilene uyun, o'ndan başka velilere uymayın. Ne az Öğüt
alıyorsunuz.[48]
3) Kur'ân-ı
Kerim, hidayet rehberidir, Rabbimiz Allah şöyle buyurdu:
"Bu (Kur'ân),
insanlar için bir beyan, sakınanlar için de bir hidayet bir öğüttür. [49]
"Bu, indirdiğimiz
mübarek bir kitabtır. Şu hâlde ona uyun ve korkup sakının. Umulur ki,
esirgenirsiniz. [50]
"İşte size,
Rabbinizden apaçık bir belge, bir hidayet ve bir rehber gelmiştir. [51]
4) Kur'ân-ı Kerim,
ferdin ve toplumun hayatının her yönüne
hakim olsun ve
onunla hükmedilsin diye, Rabbimiz Allah (Azze ve Cclle)
tarafından inzal buyruldu... Kur'ân'ı, bu şekilde bilmek, anlamak, kabul etmek
ve iman edip ona itaat eylemek, her muvahhid mü'min müslümanm vazgeçilmez,
olmazsa olmaz vazifesidir...
Rabbimiz Allah şöyle
buyurur:
"Şübhesiz,
Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için Biz, sana kitabı
hak olarak indirdik, (sakın) hainlerin savunucusu olma. [52]
"Sana da (Ey
Muhammed,) önündeki kitab(lar)ı doğrulayıcı ve O'na, bir şahid-gözetleyici
olarak kitabı (Kur'ân'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle
hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva(istek ve tutkularına uyma.
Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem (minhac) kıldık. Eğer
Allah dile-seydi, sizi bir tek ümmet kılardı. Ancak (bu,) verdikleriyle
sizi denemesi içindir.
Artık hayırlarda yarışınız.
Tümünüzün dönüşü
Allah'a dır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Aralarında Allah'ın
indirdiğiyle hükmet ve onların nevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin
bir kısmından seni şaşırtmamaları için onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse,
bil ki Allah, bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak
istemektedir. Şübhesiz insanlar çoğu fasıklardır.
Onlar, hâlâ cahiliyye
hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'dan
daha güzel olan kimdir?[53]
İmam İbn Kesir
(rh.a.), bu ayetlerin tefsirinde şunları beyan ediyor:
"Cenab-ı Allah,
her türlü hayrı kapsayan ve her türlü şerrden uzak tutan Allah'ın sapasağlam
hükmünü bırakıp onun dışında kalan ve şahıslar tarafından Allah'ın şeriatına
dayanmaksızın konulmuş görüş, heva ve istilahlara yönelen kimselerin, bu
davranışını reddetmektir. Nitekim cahiliyye dönemi insanları da böyle yapıyor,
görüş ve nevalarından hareketle ortaya attıkları dalalet ve cehaletle hüküm
veriyorlardı.
Moğolların da
yaptıkları bu idi. Onlar, kendilerine "yasak" (yasa) koyan kralları
Cengiz Han'ın hükümlerine göre yönetiliyorlardı. Bu yasak'ı ise Cengiz, Yahudi
ve Hristiyan şeriatlerinden, İslâm Dininden ve başka dinlerden yararlanarak
meydana getirmişti. Orada, sırf kendi görüşü olan ve hevasından kaynaklanan
hükümler de vardı. İşte onun bu yasakı, soyundan gelenler arasında uyulan bir
şeriat olmuştu. Onlar, Allah'ın kitab'ı ve Rasulü'nün sünneti ile hükmetmeyi
bir kenara bırakıp yasak ile hükmediyorlardı. Her kim böyle yaparsa o,
kâfirdir. Allah'ın ve Rasulü'nün hükmüne geri dönüp, az ya da çok hiçbir konuda
onların dışında hiçbir şeyle hükmetmemek çizgisine gelinceye kadar onunla
savaşmak faizdir.
Az veya çok hiçbir
konuda Allah'dan başkasının hükmüne müracaat edilemez. Bunun için Allah Teâlâ:
"Onlar, Allah'ın hükmünden vazgeçip cahiliyyenin hükmünü mü tercih ediyor
ve istiyorlar?" buyuruyor. Halbuki Allah'ın şeriatından daha adaletli
hüküm verecek kim vardır? Allah'ın şeriatına inanıp yakın ve bilgi sahibi
olanlar, Allah'ın hüküm verenlerin en iyisi olduğunu, mahlukatına karşı annenin
çocuğuna merhametinden daha merhametli davrandığını bilirler. Zira Allah Teâlâ,
her şeyi bilendir, her şeye kadir olandır, herşeyde adil olandır.[54]
Yegâne Rabbimiz Allah
şöyle buyurur:
"Kim Allah'ın
indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfirlerin tâ kendisidir. [55]
"Kim Allah'ın
indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalimlerin tâ kendisidir. [56]
"Kim Allah'ın
indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasıkların tâ kendisidir." [57]
[1] Bkz.Nahl, 16/98. A'raf, 7/204. En'am, 6/19
[2] Şura, 42/52-53.
[3] Mâide, 56/15-16.
[4] Hicr. 15/9. Bkz.Nahl, 15/44.
[5] Tekvir, 81/27-28.
[6] Tâhâ, 20/124.
[7] Ura, 17/9.
[8] Âl-i İmrân, 3/103.
[9] Ra'd, 13/1. Zümer, 39/2.
[10] Fussilet, 41/42.
[11] Fussilet, 41/44.
[12] Yunus, 10/57. Nemi, 27/77
[13] En'am. 6/90.
[14] Sad, 38/87.
[15] En'am, 6/157.
[16] Abese. 8/11-12.
[17] Âl-i İmrân, 3/138.
[18] Nahl, 16/89.
[19] Furkan, 25/1.
[20] Cuma, 62/2.
[21] Bakara, 2/129.
[22] Zümer, 39/23
[23] Hud, 11/1.
[24] Isra, 17/106.
[25] En'am, 6/19.
[26] Âl-i İmrân, 3/1-4
[27] İbrahim, 14/1.
[28] Nah!, 16/44.
[29] Nahl, 16/89.
[30] Nahl, 16/64.
[31] Kehf, 18/54. Zümer, 39/27.
[32] Kehf, 18/1.
[33] Nisa, 4/82.
[34] Şuara, 26/192.
[35] İrnam-ı Buhârî, Halku Efâli'l-İbad. sh.52, Hds.163.
[36] Sahih-i Buhârî, Kitabu Fedail'l-Kur'ân, B.21, Hds.48.
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.16, Hds.211-213. Sünen-i Ebu Davud,
Kitabu'1-Vitr, B.14, Hds.1452. Sünen-i Tirmizî, Kitabu Fedaili'l-Kur'ân, B.15,
Hds.3070-3071.
Sünen-i Dârimî, Kitabu Fedaili'l-Kur'ân, B.2, Hds. 3341.
[37] Sahih-i Müslim, Kitabu Salatı'l- Müsafirin, B.47.
Hds.269.
Sünen-i İbn Mace,
Mukaddime, B.16, Hds.218.
Sünen-i Dârimî, Kitabu
Fedaili'l-Kur'ân, B.9, Hd.3368.
[38] Sahih-i Müslim, Kitabu Fedailu's-Sahabe, B.4, Hds.37.
Sünen-i Dârimî, Kitabu
Fedaili'l-Kur'ân. B.l, Hds.3319-3320.
Rabbimiz Allah, şöyle buyurur: a , .
"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sanlın. Dağılıp ayrılmayın. Al-ıİmrân, 3/103.
[39] Sahih-i Müslim, Kitabu Fedailu's-Sahabe, B.4, Hds. 3b
mn devamı.
[40] Sahih-i Müslim, Kitabu'1-Hacc, B.19, Hds.147. Sünen-i
İbn Mace, Kitabu'l-Menasik, B.84, Hds.3074. Sünen-i Ebu Davud.
Kitabu'l-Menasik, B.56, Hds.1905.
[41] Sünen-i Tirmizî, Kitabu Fedaili'l-Kur'ân, B.17.
Hds.3079. Sünen-i Dârimî, Kitabu Fedaili'l-Kur'ân, B.l, Hds.3309.
[42] Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B.16, Hds.215. Sünen-i
Dârimî, Kitabu FcdaÜi'l-Kur'ân, B.l, Hds.3329.
[43] Ahmed b. Hanbel, Müsned. c.4, sh.155.
[44] En'am, 6/51.
[45] A'raf, 7/2.
[46] Meryem, 19/97.
[47] Sad. 38/29
[48] A'raf, 7/3.
[49] Âl-i İmrân, 3/138.
[50] En'am, 6/155.
[51] En'am, 6/157.
[52] Nisa, 4/105.
[53] Mâide, 5/48-50.
[54] İbn Kesir, Tefsiru'I-Kur'âm'l-Azim, İst. 1985, Tıpkı
Basım, c.3, sh. 122-123.
Türkçe Tercümesi, İbn Kesir, Hadislerle Kur'ân-ı Kerim Tefsiri, c.5, sh.
2364.
[55] Mâide, 5/44.
[56] Mâide, 5/45.
[57] Mâide, 5/47.