"Allah yolunda
öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Hayır, onlar, Rabbleri katında
diridirler, zıklanmaktadırlar.
Allah'ın kendi
fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz
ulaşmayanlara müjdeler vermektedirler. Ki, onlara hiç bir korku yoktur, mahzun
da olacak değildirler.
Onlar, Allah'tan bir
nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah'ın Mü'minlerin ecrini boşa çıkarmadığını
müjdelemektedirler.[1]
Bu ayetlerin iniş
sebebine bakalım:
"İbn Abbas
Radıyallahü Anh'den, Hazreti Peygamber Aleyhisselâm'm şöyle dediği rivayet
edilmiştir: Kardeşleriniz Uhud'da şehid olunca, Allah, onların ruhlarını yeşil
kuşların içlerine koydu. Şimdi onlar, Cennetin ırmaklarına gider, meyvelerinden
yer, Arş'm gölgesinde asılı bulunan altın kandillere gelir konarlar.
Yediklerinin, içtiklerinin ve yattıkları yerlerin güzelliklerim görünce:
Ne olurdu; keşke
Allah'ın bize neler yaptığını kardeşlerimiz de bilselerdi de cihaddan
çe-kinmeseler, harbten geri kalmasalardı, dediler.
Başka bir rivayette
ise, onlar:
Bizim Cennette sağ
olduğumuzu, rızıklan-dırildığımızı, kardeşlerimize acaba kim haber verir,
dediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ, sizin durumunuzu onlara ben haber veririm,
diyerek bu ayet-i kerimeleri inzal buyurdu. [2]
Bir başka rivayeti de
Hazreti Câbir bin Abdullah bin Amr'dan dinleyelim:
"Rasulullah
Aleyhisselâm bir gün bana baktı ve: -Ey Câbir, seni düşünceli görüyorum, dedi.
Ben:
Ey Allah'ın Rasulü,
babam şehid oldu. Arkasında borç ve (bakılması gereken bir) aile bıraktı,
dedim. Rasulullah Aleyhisselâm:
Sana haber vereyim ki,
Allah hiç kimseyle perde arkasından olmaksızın konuşmamışken babanla yüzyüze
konuştu ve ona:
İşte benden vereyim,
buyurdu. Baban: Ey Rab-bim, senin için (senin yolunda) ikinci bir kez öldürülmek
için tekrar dünyaya döndürülmemi istiyorum, dedi. Hakk Teâlâ: Daha önce söz
verdim. Onlar (Ölenler), oraya (dünyaya) katiyyen döndürülmeyecekler,
buyurunca baban: Arkamda kalanlara (bunu) ulaştır, dedi. Allah Teâlâ da: Allah
yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın...., ayetini indirdi.[3]
İmam Buhârî ve İmam
Müslim'in ittifaken naklettikleri bir hadiste şöyle buyurur Rasulullah Efendimiz
Aleyhisselâm:
"Cennete giren
hiç bir kimse, yeryüzündeki her-şeye malik olmak için dahi olsa tekrar dünyaya
dönmeyi istemez. Ancak şehid, görmekte olduğu ilâhî ikramlardan dolayı, tekrar
tekrar dünyaya dönmeyi ve on kere şehid edilmeyi temenni eder. [4]
Şehid, misak ânında
Rabbimiz Allah'a vermiş olduğu "evet" sözünü, yeryüzünde mükellef
olduğu andan itibaren malını ve canını Allah yolunda feda ederek tasdik eden kamil
Mü'mindir. Şehid, Rabbimiz Allah'ın hakimiyeti devlet planında tüm yeryüzüne
hakim olsun ve fitne ile ayakta duran bütün tağutî rejimler ortadan kalksın
diye Allah yolunda başını feda eden Muvahhid ve Muttaki Mü'min bir şahsiyettir.
Dünyalık hiç bir
menfaat gözetmeksizin yalnız ve yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için,
Allah'ın emri ölçüşünce müşriklerle, kafirlerle, zalimlerle yani hangi isimle
anılırsa anılsın tağutî güçlerle savaşıp kanını döken Allah'ın veli kullarından
bir kuldur.
Allah'ın vaadettiklerine
gerçekten şahid olmuş, bunun için kendisine şehid denilmiştir. O, "İlâyî
ke-limetullah" uğrunda ölümü tercih etmiş, bu yanda ölmüş, fakat diğer
tarafta dirilmiş, ölümsüzlüğe kavuşmuştur.
Şehidler, alelade
ölenler gibi ölü değildirler. Onlar, Allah'ın katında diridirler. Cennet bahçelerindedir
ve Allah'ın vaadettiği bütün nimetlere ulaşmışlardır.
Allah'ın yegane hayat
dini İslâm, şehidlerin canı ve kanıyla ayakta dipdiridir. Şehidler, İslâm'ın koruyucularıdır.
Yani islâm'ı .korumak için şehadete koşarak gidenlerin, savaş alanlarında
coşarak savaşanların çalışmalarıyla İslâm dipdiri kalmış ve kalmaya devam
edecektir. Cihad aşkıdır, şehadet muhabbetidir, Mü'minleri diri tutan!..
Bu şehadet aşkıdır
Mü'minlere güven, kâfirlere korku veren. Cennet'i sakırdayan kılıçların gölgesi
altında arar Mümin Mücahidler. Cennet, kınından sıyrılmış ve Allah yolunda,
Allah düşmanlarına vurulan kılıçların gölgesi altındadır. Cennetin yeri belirlendikten
sonra hangi kamil imana sahip Mü'min o tarafa doğru koşmaz ki? Sonra hem
kendisi ölümsüzlüğe kavuşacak, hem de geride kalanlar emniyet içinde Rabbleri
Allah'a kulluğa devam edecekler ve hem de Şehidin yolunu takibe koyulacaklar.
Şehid, hayatını ortaya
koymakla, canını Allah yolunda feda etmekle, müstez'af çocuklar, kadınlar ve
erkeklerin sıhhati için savaşmakla kanını dökmekte, ama bu hareketin ardında
binlerce Mü'min canlanmaktadır... Bir ölmek, bin dirilmektir şehidin faaliyeti...
Müslümanların can,
din, mal, nesil ve akıl emniyetleri Allah yolunda cihad ve şehadetle sağlanabilir.
Bütün küfür cephelerine karşı sağlanabilir. Bütün küfür cephelerine karşı
savaşılmadıkça ve onları mağlup etmedikçe, Müslümanlar emniyet içinde
yaşayamazlar.
Rabbimiz Allah Celle
Celalühü, Cenneti Mü'min kulların malları ve canlarına karşılık vermiştir:
"Hiç şüphesiz
Allah, Mü'minlerden -Karşılığında onlara Cennet vermek üzere canlarını ve
mallarını satın almıştır. Onlar, Allaü yolunda savaşırlar, öldürürler ve
öldürülürler, fbu) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerene gerçek olan
bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde
yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip müjdeleşiniz. İşte, büyük kurtuluş
ve mutluluk budur.[5]
Muhammed bin Kab
el-Kurâzî der ki:
Abdullah bin Revaha,
Hazreti Peygamber Aleyhisselâm'a:
Ey Allah'ın Rasulü,
Rabbin ve kendin için dilediğin şartı koş, demişti. O zaman Hazreti Peygamber
Aleyhisselâm:
Rabbim için, sadece
O'na kulluk etmenizi, O'na hiç bir şeyi ortak koşmamanızı şart koşuyorum.
Kendim için ise, kendi canlarınızı mallarınızı koruduğunuz şeylerden beni de
korumanızı şart koşuyorum, buyurdu.
Ensar:
Pekiyi, bütün bunalan
yaptığımız takdirde, bize karşılık olarak ne verilecek? diye sordu. Hazreti
Peygamber Aleyhisselâm:
Cennet, byuyurdu. O
zaman Ensar:
Bu ne kârlı bir
alış-veriş tir, o halde ne bozar, ne de bozulmasını isteriz, diye sevinçle
haykırdılar. Bunun üzerine bu ayet-i kerimeler nazil oldu.
Bu konuşmalar,
"Büyük Akabe Biati" denilen ikinci biat esnasında cereyan etmiştir.
Bu, Ensar'dan yetmişin üzerinde kimsenin katıldığı bir biattir.[6]
Canım ve malını onları
yaratan Allah'a tekrar bir nimet hem de Cennet nimeti karşılığında vermek. İşte
en kârlı ticaret. İşte en kazançlı ahşveriş... Bu hakikat, hakk kitapların
üçünde de yani Tevrat, İncil ve Kur'an'da Allah tarafından vaad edilmiştir. Ve
Allah vaadinde sadıktır. Yeter ki, Mü'minler bu teklif karşısında sadık
davransınlar. Ölümsüzlük olan şehadeti arzulasm ve Allah yolunda şehid olsunlar.
Çünkü Rabbimiz Allah Celle Celallühu, başka bir ayetinde tekrar buyuruyor ki:
"Ey iman edenler,
sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.
Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, hayır, onlar diridirler.
Fakat siz, bunun şuurunda değilsiniz.[7]
Bu ayetin esbâb-ı
nüzulünde şunlar kayıtlıdır: "Ayet, Bedir savaşında Müslümanlardan şehid
olanlar hakkında nazil olmuştur. Bunların sekizi Ensar'dan, altısı
Muhacirun'dan olmak üzere ondört kişiydiler. Çünkü bir takım kimseler, Allah
yolunda Öldürülenler için, "falan öldü, böylece dünya nimetlerinden
zevklerinden olmuş oldu", diyorlardı. Bunun üzerine Allah, bu ayeti inzal
buyurdu. [8]
Gerçek Müminler,
canlarım ve mallarını Cennet karşılığında Allah'a sattıkları için, daha satılık
bir şeyleri kalmamıştır. Bundan dolayı yeryüzündeki insanlar arasında yalnızca
Muvahhid Müminler satılık değildirler. Çünkü onlar Allah'a ve Cennet karşılığı
satılmışlardır.
Dikkat edilecek
olursa, en aşağı makamdan en yüksek makama kadar tüm kâfirler satılıktır ve satılmışlardır.
Hem de öyle; yalnızca bir kişiye değil, dönek oldukları için kim en çok verirse
ona kul-köle olurlar, bir müddet sonra başkası daha değişik bir fiyat teklifiyle
o köleyi satın alabilir. [9]
Rabbin Allah Celle
Celalühu, kendi dinine yardım edeni, hizmet edeni ve bu uğurda malını, canını
feda edeni Cennetle müjdelediği gibi, yardım edeceğini de vaad ediyor:
"Ey iman edenler,
eğer siz Allah'a (Allah adına İslâm'a ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da
size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır. [10]
Şimdi gelelim şehadet
ve şehidler hakkında önderimiz Rasulullah Aleyhisselâm'ın buyurduklarına:
"Şehid, öldürülme
(acısın)dan, ancak sizden birisinin çimdiklenmeden bulduğu acı gibi bir şey
bulur. [11]
"Allah katında,
şehid için altı haslet vardır: Dökülen ilk kanı ile beraber günahları
bağışlanır, Cennet'teki mevkii kendisine gösterilir, kabir azabından korunur,
en büyük korkudan emin olur, iman hüllesi (elbisesi) kendisine giydirilir, ile
evlendirilir ve akrabalarından yetmiş (Müslüman) insan hakkında şefaat etmesi
kabul olunur. [12]
Bir adam:
Ya Rasulullah, Allah
yolumda öldürülürsem, günahlarım affolur mu? diye sordu.
Rasulullah
Aleyhisselâm:
Evet, eğer sabreder,
sevab umar, arka çevirmeyip ileriye doğru giderek, öldürülürsen affedilirsin,
ancak kul borcu müstesnadır. Çünkü Cebrail Aleyhisselâm bunu, bana böyle
söyledi. [13]
"Hiç bir şey
Allah'a iki katre ve adımdan daha sevgili değildir. Bunlardan birincisi, Allah
ürpertisi içinde dökülen yaştan bir Katre, ikincisi de, Allah yolunda akıtılan
kan katresidir. İki eser, yani atılan adıma gelince, bunlardan biri Allah
yolunda atılan adım, ikincisi de Allah'ın farzlarından birini eda etmek için
atılan adımdır.[14]
"Kim savaş için
niyet etmeden ve savaşmadan ölürse, savaştan kaçan veya geri kalan münanklar
gibi ölmüş olur. [15]"İğne yoluyla ahş-veriş
yaptığınız, öküzlerin kuyruğuna yapıştığınız, tarımı seçtiğiniz ve cihadı terk
ettiğiniz zaman Allah, size öyle bir zillet musallat eder ki, dininize
dönünceye kadar onu üzerinizden atamazsınız. [16]
Burada sözü şehid
Seyyid Kutub'a veriyoruz:
"Allah, şüphesiz
Aîlah yolunda öldüren ve öldürülen Mü'minlerin canlarını ve mallarını Tevrat,
İncil ve Kur'an'da söz verilmiş bir hakk olarak Cen-net'e karşılık satın
almıştır.
Sen bize yardım et
Allahım... Bu sözleşme çok zor ve gayet müthiş... Şu yeryüzünün doğusunda ve batısında
Müslüman olduklarını sanan insan yığınları... Oturmuşlar ve yeryüzünde
Allah'ın ulu-hiyetini hakim kılmak için cihad nedir bilmiyorlar. Kulların
hayatına musallat olan ve Allah'ın hakkını gasbetmiş bulunan putları yıkmak
için çalışmıyorlar... Ölmüyor ve öldürülmüyorlar. Birbirlerini kırmaları ise
cihadla ilgili olmayan ölümlerdir. Sen, bize yardım et Allah'ım!. [17]
Ve Şehid Seyyid
Kutub'un bu cihad çağrısına şehid Metin Yüksel cevap veriyordu:
"Şehadet bir
çağrıdır tüm nesillere ve çağlara!.
[1] Âl-ilmrân: 3/169-171.
[2] Abdulfettah El-Kâdî, A.g.e. s.87 .Ayrıca bkz. Sahihi
Müslim, Ki-tabu'l-lmare, bab: 33, hds.ro.121 (1887).
[3] İbn Kesir, Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri, çev. Dr.
Bekir Kar-lığa-Dr. Bedrettin Çetiner, Çağrı Yayınları, İst. 1984, c.4, 8.1443.
Aynı eserin, aynı ciltinin 1442. sahifesinde Allahü Teâlâ, ölenler için şu
kesin hükmünü beyan ediyor: "Ben, hükmettim ki, onlar (ölüler) oraya (dünyaya)
dönmeyecekler." Aynca bkz. Süneni îbn Mace, Kitabu'l-Cİhad, bab:16,
hds.no.2800.
[4] Eî-Lülüü
ve'1-Mercan,
Kitabu'l-tmaret, bab:29, hds.no.1232.
[5] Tevbe: 9/111.
[6] Abdulfettah El-Kâdî, A.g.e. s.216vAynca bkz. MAsım
koksal, islâm Tarihi-Mekke Devri, c.6, s.38.
[7] Bakara: 2/153-154.
[8] Abdulfettah El-Kâdî, A.g.e. s.23.
[9] Bunun için bir komser, bir tutukluya bu gerçeği
hatırlatarak, "Hemşehrim Türkiye Cunhuriyetfnde yalnızca bir kanun
geçerlidir. O da, 1211 sayılı kanundur. Cebinde bir kağıt para varsa çıkarda
üze-rindekini oku!." demiştir.
[10] Muhammed: 47/7.
[11] Süneni îbn Mace, Kitabu'l-Cihad, bab: 16, hds.no.2802.
[12] Süneni İbn Mace, Kitabu'l-Cihad, bab: 16, hds.no.1799.
[13] Müslim, Tİrmizî, Neseî'den Tae Tercemesi, çev. Bekir
Sadak, Eser Neşriyat, îst.1980, c.4, s.636, hds.no.732. '4.Kitab, Cİhad ve
Gaz-veler-2. Bölüm Şehidler ve faziletleri)
[14] Tirmizî'den Tac, c.4, s.638, hds.no.736.
[15] Süneni Neseî, Kitabu'l-Cihad bab:2, hds.no.3083.
[16] Süneni Ebu Davud, Kitabu'l-Icare, bab:54, hds.no.3462.
[17] Mevdudî-Seyyid Kutub, Cihad, s.76.
Şehid Seyyid Kutub'un
bu çok yerinde ve hakikatin ta kendisi olan tespitini tasdik eden Ashab'ın
yaşadığı şu olayı kaydetmek faydalı olur kanaatindeyim:
"Eşlem bin Ebu
îmrân anlatıyor:
Ukbe bin Âmir
Mısırlıların, Fudale bin Ubeyd Şam'lılann başında olduğu halde istanbul
kuşatmasında bulunuyorduk. Büyük bir düşman askerî birliği surlardan saldırdı,
biz de saflar halinde karşılık verdik.
Tam bu sırada
Müslümanlardan bir mücahid, açıktan düşman saflarına daldı, arkadan
mücahidler, ah ettiler ve: "Sübhanellah, göz göre göre kendini tehlikeye
attı", dediler. Bu sözler ü2erine Rasulullah Aley-hisselâm'ın dostu Ebu
Eyyub şu açıklamayı yaptı:
-Ey Müslümanlar, sizler bu ayeti böyle mi yorumluyorsunuz? Halbuki o
ayet biz Medine'li Müslümanlar (Ensâr) hakkında nazil olmuştur. Allah Teâlâ,
îslâm'l düşmanlarına üstün kılmış, dinine yardım edecekleri de arttırmıştı.
Bunun üzerine bizden bazıları kendi aralarında, "Mallarımız bakımsız
kaldı, ziyana uğradı. Şimdi ise Allah, İslâm'ı aziz kıldı ve yardımcılarını da
çoğalttı. Artık biz mallarımızın başına dönsek, onların ıslahı ile meşgul
olsak" demiştik. Allah, Peygamberine: "Allah yolunda infak ediniz de
kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayınız!" (Bakara: 2/195) ayetini
indirerek, bizim cihaddan uzak kalma düşüncemizi reddetti. Binaenaleyh gerçek
tehlike, malların başında durup, onların ıslahı İle uğraşarak, cihadı
terketmemizdir." Süneni Tirmizî, Kur'an Tefsiri bablan, bab: 3, hds. no.
3152. Hâdise hakkındaki yorum için bkz. Dr. İsmail Lutfı Çakan, Eyüb Sultan
Hazretlerinden Kırk Hadis, Marifet Yayınlan, ist. 1982, s. 105 vd.