Rabb'imiz, İlah'ırmz
ve Meük'imiz Allah Cciie Ceiaiui™ mutta-kîlerin hayat ve hidayet rehberi,
mü'minlerin yegâne düsturu Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurur:
"Andolsun biz,
her ümmete; "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ
etmesi için) bir Peygamber gönderdik. Böylelikle onların kimine Allah hidayet
verdi, onlardan kiminin üzerine de sapıldık hak oldu. Artık yeryüzünü dolaşın da
yalanlayanların uğradığı sonucu görün.[1]
Rabb'imiz Allah Ce/fc
Ceiahıhu kasemle beyan buyuruyor ki, her ümmete bir uyarıcı, o ümmetin rehberi
olacak bir Peygamber gönderilmiştir. O Peygamber onlara hakkı anlatmış,
doğruyu göstermiş ve kendilerini batıldan, yanlışlıklardan sa-kmdırmıştır.
İnsanların yaradılış gayesi olan "Allah Cdle Ceir
Muhu'ya. ibadet
etmek" gerçeğini ap-açik ortaya koymuş, Allah Ceih Ceiaiuhu'dan başka ve
Allah Cetic Ceiaiuinı'ya rağmen rabbükle-rini, ilahhklarmı ilân eden tağutları
reddetmeyi emretmişlerdir.
Göklerde ve yerde
yegane ilahın Allah Teâlâ olduğunu, O'ndan başka hiçbir ilahın, rabbin ve
melikin; yani kanun koyucu hakimin bulunmadığını bütün delilleriyle
açıklamışlardır.
Rabb'imiz Allah ceiie
Celaluhu tarafından vazifeli kılman, sayısı Allah cdle Ceiaiuhu tarafından
bilinen bütün Peygamberler, insanlara bu "olmazsa olmaz hakikat"!
anlatırken, aynı zamanda da gereğini hem kendileri yaşamışlar, hem de
inananların yaşamasını sağlamaya çalışmışlardır. Yani yalnızca anlatmamış, mantıkî
izahlar yapmakla yetinmemişler, aynı zamanda tüm açıklığıyla Tevhid'i
anlatırken, bu imanın gereği olan salih âmeli yaşayarak da gerçeğin şahidleri
olmuşlardır.
Bütün bu gerçekler
karşısında Allah Cerie Ceiniuhu'nun vermiş olduğu akıl, idrak ve İradelerini
kullanarak iman edip hidayete ulaşmaya kesin karar veren kullara Allah Ceih
Celaluhu hidayet vermiş ve hidayetlerini arttırmıştır. Kullar dilemiş, Allah
cdk Ce-hıluim da onların hidayete ulaşma dileklerini kabul buyurup, kendilerini
hidayete ulaştırmış; böylece dünyada izzet ve ahirette de Cennet ehli
kılmıştır...
Peygamberlerin
(cümlesine selâm olsun) ap-açık tebligatını duyduktan sonra yine hür
iradeleriyle, hidayeti reddedip dalâleti seçenlerin üzerinede sapıklık hak
olmuştur. Çünkü onlara, hakikat en yetkili kılman şahsiyetler tarafından
anlatılmış ve örnekleriyle ortaya konulmuş iken, onlar hakka ve doğruya talip
olmamış, bâtılı ve yanlışı kendilerine anayasa yapmışlardı.
İlâhî adaletin gereği
bu idi. İmtihan içinde olan kul arzu eder, mutlak adalet sahibi Rabb'i Allah
Ce/fe Celaluhu da yaratır!
Rabb'imiz Allah Ceiie
ceiaiuhu gönderdiği Peygamberlerinden dolayı şöyle buyurur:
"Biz, senden
evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (Peygamberler) göndermedik.
Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun! (Onları) Ap-açık deliller ve
Kitab'larla (gönderdik). Sana da zikri (Kur'ân'ı) indirdik, ki insanlara
kendileri için indirileni açüdayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye. [2]
Rasuller ve Nebiler
(cümlesine selâm olsun), hayat ve hidayet rehberi olan ilâhî Kitablarla
gönderilmişlerdir. Allah Ceiie Ceiaiuhu, vazifeli kıldığı Peygamberlerine
Kitablar indirmiş, insan kullarına neyi emredip neyi yasak ettiğini, yine
insanlar arasından seçtiği Peygamber kullarının örnek yaşantısıyla beyan buyurmuştur.
Bu hakikatlar
karşısında insanlar akıllarını kullanacak, iyice düşünecek ve doğruyu bulup
iman edecekler...
Rabbimiz Allah Ceiie
cdaiuhu şöyle buyurur kulu ve Rasulü
Muhammed Sallallahu Aleyhi
ve Seîlemt
"De ki: Şüphesiz
ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Yalnız bana, sizin ilahınızın
tek bir ilâh olduğu vahyolu-nuyor. Kim Rabb'ine kavuşmayı umuyorsa, artık saHh
bir amelde bulunsun ve Rabb'ine ibadette hiç kimseyi ortak kılmasın. [3]
Dikkat edilecek
olursa, bu ayet-i kerimede de, Hz. Âdem Aieyhîsseiiamdan bu yana tüm
Peygamberlerin ortak mesajı dile getirilmektedir. İnsanların ve cinlerin
yaradılış gayesi, âlemlerin Rabb'i Allah'a seksiz, şüphesiz ve şeriksiz ibadet etmekti. [4]
Allah Ceiie Cdaiuhuya
ibadet ve tağutları red, mü'minlerin yegâne ve vazgeçilmez kulluk vazifesidir.
Bu kulluk vazifesini gerçekleştirmesi için de, işte şaşmaz bir ölçü ve
değişmez bir örnek:
"Andoîsun, sizin
için Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için,
Allah'ın Rasuîünde güzel bir örnek vardır. [5]
Rabb'imiz Allah Ceiie
CeMuhu, imtihan sahasındaki kullarının imtihanı nasıl başarılı bir şekilde
kazanacağını, kendilerine en . güzel örneği göndererek beyan buyurmuştur. Hem
de kasem e-derek açıklamıştır ki, insanlar herhangi bir gaflete düşmesinler...
Rasulullah SaiMiahu
Aleyhi ve Seiiem, yegane örnektir!.. Kavliyle, haliyle ve takririyle biricik
örnektir!
Kimler için?
1- Sizin
için. Yani iman eden mü'minler, muvahhidler, mut-takîler için... İmanlarına
şirk, küfür, bid'at ve hurafe karıştırmadan, katıksız ve saf olarak, aynı
zamanda emrolunduğu gibi iman edenler İçin...
2- Allah
ceiie Ceiaiuhıîyu ve ahiret gününü umanlar için Rasulullah s-diMiahu Aleyhi ve
Sciicm biricik örnektir ve önderdir. Allah Ceiie Cciaiuhıîya. iman ettikten
sonra hiçbir şüphe duymadan tüm imkânlarını kullanarak kulluk vazifesini yapan,
itaati emrolunduğu gibi dosdoğru yerine getiren, Allah Ceiie Ceiaiuhu'yu razı
eden ve Allah Ceiie ceiaiahıinun rızasını umanlar için... Dünya hayatında iken,
ahiretteki ebedî hayat için salih amel ile hazırlık yapan, Allah ceiie
Ceiaiuhu'yu razı eden ve Cennet nimetlerini umanlar için...
3- Allah
ceüe CeiaMu'yu çokça zikredenler için Allah
Ceiie Ceiaiuhu'yu seven kulları, bu sevginin gereği olan kulluk vazifelerini
yaparken, kendilerine Örnek olarak beyan edilen şahsiyete tabi olmaya davet
etmek, örnek ve Önder makamında bulunan şahsiyetin en tabiî hakkıdır
Allah ceiie
Cdaiuim'nun insan kullarını sevmesinin ve onların günahlarını affetmesinin
şartı, insan kullarının O'nun gönderdiği Rasûlü sanaiiahuAieyhivcSeiiem'e tabi
olmalarıdır...
Yine, mü'min kulların
farz-ı ayn olan vazifeleri, Allah Ceiie Ceiaiuhu'ya. itaat ve Rasulullah
Saiiaiiahu Aleyhi ve seiiem'e itaattir. İman etmekten hemen sonra itaat etmek
vazgeçilmez bir şarttır. Kullar, Allah Ceiic Ceiatuim'ya ve Rasulüne itaat
etmekten yüz çevirirlerse, Allah Celh Celaluhu ve Rasulüne rağmen neva ve heveslerini
ilah eden mercilere itaat edecek olurlarsa, hiç şüphesiz küfretmiş olurlar, ki
Allah Ceiie Cciaiuhuda kâfirleri sevmez.
Allah Ceiis
Ceiaiuiuimm sevdiği mü'min kullar, Allah Ceiie laiuhu'yu seven, O'nun örnek ve
önder olarak seçtiği Rasul'üne tabî olan, O'na ve Rasulüne itaat eden
kullardır.
Enes b. Malik
Radiyailahu Anfi'dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah Sallallatıu Aleyhi ve
Sellem Şöyle buyurmuştun
"Hiçbiriniz, ben,
kendisine çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça
iman etmiş ohnaz. [6]
Kabul olunan kâmil
imanın şartı, Rasulullah saiiaiiahu Aleyhi ve Seiiemi hadiste vasfedildiği gibi
sevmek ve sevginin gereği olan itaati gerçekleştirmektir.
Yine Enes b. Malik
Radıyallahu Â'nh şöyle rivayet ediyor:
Rasulullah Saiiâiiahu
Aleyhi ve Se/fcm, şöyle buyurur:
"Beni,
malınızdan, ehlinizden ve bütün insanlardan çok sevmedikçe, mü'min
olamazsınız.[7]
Yani Rasulullah
Salfaîiâhu Aleyhi ve Senemi malından, eşinden ve bütün insanlardan çok
sevmeyen, kâmil mânâda iman etmemiştir. ÇÜnkÜ Rabb'İmİZ Allah Celte Celaluhu,
Rasulullah Sallallalm Aleyhi
veSeiiem ile
mü'minlerin ilişkisini şöyle beyan buyuruyor:
"Peygamber, müminler
için kendi nefislerinden daha evlâdır ve Onun zevceleri de, onların
anneleridir. [8]
RasuluUah Saiiaiiahu
Aleyhi ve Seiiem, mü'minler için kendi canlarından daha kıymetlidir ve
mü'minler, Rasulullah SaliaBahv Aleyhi ve Selicm'i canlarından daha çok sevmeli,
değer vermeli ve korumalıdırlar. Rasulullah Saiiaiiâhu Aleyhi ve Seiicmi
korumak demek, O hayatta iken hem Ö'nu, hem getirdiği dini, hem de O'nun
Sün-ne'tini korumak demektir. O'nun vefatından sonra getirdiği dini ve ö'riüîî
Süniîet'üıi korumak, Rasulullah saifailâha Aleyhi ve Seneme karşı olan sevginin
gereğidir... Hem öyie bir korumak ki, canımızı koruduğumuz, ehlimizi, malımızı
ve ırzımızı koruduğumuzdan daha çok korumak!..
BİTgÜn Hz. Ömer
Radıyallahu Anh, RasulullaJl SaUallahu Aleyhi vğ Selkm'e dedi ki: "Ya
Rasulullah, sen, bana canımdan gayri her şeyden sevgilisin!" Bunun
üzerine Rasulullah Saiiaiialm Aleyhi ve Seikm: şöyle buyurdu:
Canından daya Ömer!
Ömer, derhal;
"canımdan da" demiş, Rasulullah Saiiaiiahu Aleyhi ve sdtem de şöyle
buyurmuştur;.
Şimdi olda ya Ömer.[9]
Enes b. Malik
Radıyallahu Anh'ın rivayetinde Rasulullah Aleyhi ve Seiiem şöyle buyurmuştur:
"Kimde üç şey
bulunursa, imanm tathhğmı tadar (imanın tadını alır):
Allah ile Rasulü,
kendisine başkalarından daha sevgili olmak,
m Sevdiği bir kimseyi
yalnız Allah için sevmek, (Allah, onu küfürden kurtardıktan sonra) yine küfre
dönmekten, ateşe atılacakmışçasma hoşlanmamak!.. [10]
Görüldüğü gibi, kâmil
mânâda imanın şartlarından birisi de, Alah Teâlâ ve Rasul'üne karşı en derin
bir sevgidir. Bu sevgi de itaati beraberinde getirir.
Abdullah b. Amr b.
el-As Radiyaiiatm Anh'm rivayet ettiği Rasulullah SaitaiJahu Aleyhi ve
Seiiem'in şu buyruğunu işitelim ve itaat edelim. Rasulullah saiiaiinhu Aleyhi
ve seiicm şöyle buyurur:
"Kendi arzu ve istekleriniz
benim getirdiğime uymadıkça, (gerçek mânâda) iman etmiş ohnazsınız. [11]
Rasulullah Sailaihhu
Aleyhi ve Seiiernb itaat, Allah Teâlâ'ya itaattir. Gerçekten iman eden
mü'minler, buna böylece iman etmişlerdir. Çünkü Rabb'imiz Allah Cciie Celaluhu
böyle buyurmuştur:
"Kim Peygambere
itaat ederse, gerçekten Allah'a İtaat etmiştir. Kim de yüz çevirirse, biz,
seni onların üzerine koruyucu göndermedik.[12]
Bu öyle mutlak bir
itaattir ki, erkek olsun kadın olsun, hiçbir nıü'min Allah Ce/fe Celaluhu ve
Rasulü'nün hükmü karşisnda muhayyer değildir. "İstersem uyarım, istersem
uymanı'1 deme ve bunu tatbik etme hakkı hiç kimseye tanınmamıştır. Allah Ceih Cehiuhu
ve Rasulii herhangi bir konuda hükmedince, gerçekten iman etmiş olanlar hemen
tabi olur, itaatlerini ortaya korlar:
"Allah ve Rasulü
bir işe hüküm verdiği vakit, erkek olsun kadın olsun, hiçbir nıü'min için kendi
işlerinde seçme hakkı (muhayerlik) ohnaz. Kim Allah'a ve Peygamberine isyan
ederse, muhakkak açıktan açığa sapıkhk etmiş olur. [13]
Bu konuda, Rasulullah
Saiiaiiaim Aleyhi veSeliem'in bir buyruğuna kulak verelim:
Ebu Hüreyre
Radıyaliahu Anh rivayet ediyor. Rasulullah Aleyhi ve Sellem buyurdu kî:
Ümmetimin hepsi
Cennet'e gtecektir. Ancak imtina edenler girmiyecektir!
Sahabîler; "yâ
Rasulullah, kimler imtina edecekler?" diye sordular, Rasulullah Saiiaiiaha
Aleyhi ve Selicm şöyle buyurdu;
Her kim bana itaat
ederse, Cennet'e girecektir, Hek kim de bana âsî olarsa, o da (davetimi kabul
ve emirlerime itaatten) çekinip imtina etmiş olur (ve Cennet'e giremez). [14]
Rasulullah Suiiailahu
Aleyhi ve sdiem'e can-u gönülden itaat edenler, Cennet mükâfaatı ile karşılık
bulanlardır. Rabb'imiz Allah Celle Cehiuhu da, şu ayet-i kerimede bu itaatin,
iman etmenin ölçüsü olduğunu buyurur:
"Biz,
Peygamberlerden hiç kimseyi ancak Allah'm izniyle kendisine itaat edilmesinden
başka bir şeyle göndermedik.... Hay w, öyle değil; Rabb'ine andolsun,
aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme,
içlerinden hiçbir sıkıntı bulunmaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça,
iman etmiş olmazlar. [15]
Bu ayet için şu
esbâb-ı nüzul anlatılır: [16]
Abdullah İbn Zübeyr
Raciıyaiiahu Anh şöyle demiştir:
"Ensar'dan bir
kimse, Harre mevkiindeki hurmalıkları sulamakta oldukları su yollarından ve su
nevbetinden dolayı Ra-suluîlah'm huzurunda Zübeyr Îbnu'l-Avvam hakkında şikayet
etti. (Bu yollardan geçen su, evvelâ Zübeyr'in hurmalığına uğruyor, sonra da
Ensarî'ninkini suluyordu. Bir keresinde Zübeyr, suyu tarlasında tutup
sulayacağı sıuda) Ensarı, Zübeyr'e; "suyu bü'ak da bize gelsin"
demişti. Fakat Zübeyr, kendi hurmalığım sulamadan bırakmak ve nevbetini
komşusuna vermek istemedi. îki taraf, Peygamberin huzurunda mahakeme oldular.
Rasulullah, Zübeyr'e buyurdu ki:
Yâ Zubeyr! Tarlanı
sula, sonra suyu komşuna doğru salıver!
Ensarî, öfkelendi de;
"Zübeyr, halanın oğlu olduğu için mi?" diye (onu kayırdığına) ta'riz
etti. (Onun bu saygısızca sözünden dolayı) Rasulullah'm yüzünün rengi değişti.
Sonra Ra-sulullah şöyle buyurdu:
Yâ Zübeyr! Hurmalığını
sula, sonra suyu hapset; hurma ağaçlarının köklerine erişinceye kadar
bırakma!"
Bu muhakemeyi nakleden
Zübeyr dedi ki: "Vallahi, ben, şu ayetin bu hadise hakkında İndiğini
sanıyorum: "Hayır, öyle değil, Rabb'ine andolsun, aralarında çekiştikleri.[17]/[18]
Ebu Hüreyre
Radıyaflahu Antlın rivayet ettiği hadiste ise, Ra-sulullah Saiiaiiahu Aleyhi ve
Sellem kendisine olan itaatin Allah Teâlâ'ya olduğunu ve yine kendisine olan
isyanın Allah Teâlâ'ya olduğunu buyurur. Ebu Hüreyre Radıyaiiahu Anh'm. rivayetine
göre Rasulullah saiiaiiahu Aleyhlve Sellem buyurdu ki:
Her kim bana itaat
ederse, hakikatte Allah'a itaat etmiş olur ve her kim bana isyan ederse, gerçekten
Allah 'a isyan etmiş olar. [19]
Zikredilen ayetlerde
de görüldüğü gibi, Rabb'imiz Allah Ceiie u, "Kim, Allah'a ve Rasulüne
itaat ederse....", "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Rasulüne
itaat edin...." buyurarak kendisine itaat eden mü'min kullarına, aynı
zamanda Rasulullah Saiiaiiahu Aleyhi ve Seiiem'e de itaat etmelerini
emretmiştir.
Rasulullah Saiiaiiaim
Aleyhi ve Seiiem'e itaat, Allah'a itaattir. Dolayısıyla sahih Sünnet'e itaat
ve ittiba, Allah Ceiie Celaluhuya yapılan itaattir...
Allah Cette CeMuhu ve
Rasulullah Saiiaiiahu Aleyhi ve Sellem e imanla beraber gerçek bir itaatin
mükâfatlarından birisi de şudur:
"Kim Allah'a ve
Rasulüne itaat ederse, işte olar, Allah'm kendilerine nimet verdiği
Peygamberler, sıddıklar (doğrular ve doğrulayanlar), şehidler ve sahillerle
beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar! Bu fazl (bol ihsan), Allah'tandır. Bilen
olarak Allahyeter!"[20]
Böyle paha biçilmez,
çok değerli ve yüce şahsiyetli arkadaşlar edinmenin, böyle kıymetli dostlarla
beraber olmanın bedeli, Allah Ceiie Cciaiuhv ve Rasulüne itaat etmektir. Aynı
zamanda Allah Celle Celaluhu'nun sınırsız rahmetine nail olmanın şartı da,
Rasulullah Saiiaiiahu Aleyhi ve Seiiem'e itaat etmektir.
"Dosdoğru namazı
kıhn, zekâtı verin ve Peygamber'e itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuşturuhnuş
olursunuz. [21]
İşte böyle buyuran
Rabb'imiz Allah Ceîie CeMuhu, rahmetine kavuşmayı, Rasul'ne yapılacak itaat ile
şartlamıştır. Bu itaat, tüm emirlerin yapılması ve haramlardan alabildiğine
ka-çmılmasımn yanı sıra, ayette belirtilen iki farz ibadette daha da titiz olunmayı
beraberinde getirmektedir: Namazı dosdoğru kılmak ve zekâtı tastamam
vermek!...
Allah Celaluhuya. ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e karşı duran,
isyan eden ve başkaldıranlara karşı mü'minlerde kesin tavır olmalıdır. Onları
sevmemeli, onlarla beraber bulunmamalıdırlar. Allah Ceiie Cdaiahıı'ya karşı
saygısızlık yapanlara zerrece saygı gösteremez mü'min olan.
Rabb'imiz Allah Ceiic
Ceimuhu şöyle buyurur:
"Allah yazmıştır
ki; "Andolsun ,ben galip geleceğim ve Peygamberlerim de..."
Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. Allah'a ve
ahiret gününe iman eden hiçbir kavim bulamazsın ki, onlar, Allah'a ve Rasulüne
karşı baş kaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar.
Bunlar, ister babalan, ister çocukları, ister aşiretleri (soyları) olsun. Onlar
öyle kimselerdir ki, (Allah) onların kalplerine iman yazmış ve onları kendinden
bir ruh ile desteklemiştir.[22]
Rasulullah Saiiaiiahu
Aleyhi ve Seiiemin hükmüne rıza göstermek ve itaat etmekte kusur işlememek muvahhid
ve muttaki nıü'minlere farzdır.
Ebu Hüreyre
Radıyaiinim Anh, bir rivayetinde şöyle demiştir: . "Rasulullah Saiiaiiahu Aleyhi ve
Scilem, bize hutbe okuyarak şöyle buyurdu:
Ey cemaat, Allah, size
Haccı farz kılmıştır. Binaenaleyh Haccedin!
Bunun üzerine bir adam
(Akra b. Habis) ayağa kalkaık; "her sene mi ya Rasulullah?" diye
sordu. Rasulullah Sâfiaiikhu Aleyhi ve Seikm, sükut buyurdu. Hatta o zat,
sözünü üç defa tekrarladı. Nihayet Rasulullah sniiaUahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
Evet desem, (her sene)
vacib olur. Siz de buna güç yetiremezsiniz. Ben sizi bıraktığım müddetçe, siz
de beni bırakın. Sizden önce geçenler, ancak çok sual sormaları ve Peygamberleri
hakkında ihtilâfa düşmeleri sebebiyle helak ol-muşlardır. Ben, size btşey
emrettim mi, ondan gücünüzün yettiği kadar yapm! Birşeyden sizi mennettim mi
(de) onu derhal bırakın![23]
Ve yegâne önderimiz ve
hayat örneğimiz Rasulullah Aleyhi ve Ssiiem, Kıyamet'e kadar gelecek bütün
ümmeti için şöyle buyurmaktadır:
"Size iki şey
bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sanldığmz müddetçe asla dosdoğru yoldan
sapmayacaksınız. Bunlar; Alîah'm Kitab'ı veRasulü'nün Sünnetidir! [24]
Rasulullah Sniiallahu
Aleyhi ve Scilem, biricik önder ve Örneğimiz, yegâne mürşidimiz ve itaat
merciîmiz olduğuna göre, hayatımızın her safhasında O'na uymak ve O'nun gibi
inanıp davranmak .mecburiyetindeyiz. Devlet yönetiminden aile yönetimine,
ekonomiden hukuka, sosyal meselelerimizden ferdî problemlerimize kadar tek
tabi olacağımız şahsiyet Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Scllem'dir.
Rasulullah Saihiiahu
Aleyhi ve Seikm neyi emretmişse onu yapacak, neden sakındırmışsa ondan
uzaklaşacağız. Rasulullah Sai-laiiahu Aleyhi ve Seiiem'in s ah ih Sünnet'i
ortadayken, ona rağmen yeni yeni ortaya çıkarılan ve Sünnete aykırı bütün
çözümlerin karşısında olmalı mü'min olan. Ve dine sokuşturulmak istenilen
bid'at ve hurafeleri reddetmeli muvahhid ve muttaki mü'minler...
Rasulullah SalWlahu
Aleyhi ve Sel/emin hükmüne, yoluna ve emirlerine rıza göstermeyen, O'na itaat
etmeyenlere karşı mü'minin tavrı, Hz. Ömer b. Hattab el-Faruk Radıyaiiahu
Antim. tavrı gibi olmalıdır. Nisa, 65. ayet-i kerimenin esbâb-ı nüzulü için
anlatılan şu olay, mü'minler için en güzel örnektir:
«İbn Abbas Radıyaiiahv
Ann'dan rivayet olunmuştur. O derki:
Bit münafık ile bir yahudi
arasında husumet vardı. Yahudi "haydi gel, Muhammed'e gidelim"
derken, münafık "hayır, gel Kâ'b b. el-Eşrefe gidelim" demişti. Ancak
yahudinin ısrar etmesi üzerine münafık Hz. Peygamber'in huzurunda muhakeme
olunmayı kabul etti ve O'nunla birlikte Hz. Peygamberin huzuruna vardı. Hz.
Peyganîber, yahudinin lehine hüküm verdi. Rasulullah'm huzurundan çıkarlarken
münafık; "ben bu hükme razı değilim. Haydi gel Ebu Bekir'e gidelim"
dedi. O da yahudi lehine hüküm verdi. Münafık buna da razı olmayarak;
"haydi gel, Ömer'e gidelim" dedi. Hz. Ömer'in yanma gittiler. Yahudi,
Hz. Ömer'e; "Peygamber'e gittik, O'nun verdiği hükme razı olmadı. Sonra
Ebu Bekr'e gittik, O'nun verdiği hükme de razı olmadı" diyerek durumu
anlattı. Hz. Ömer, münafıka "öyle mi?" diye sordu. Münafık
"evet" dedi. Hz. Ömer RadiyaiMn Anh; "öyleyse ikiniz, ben
yanınıza gelinceye kadar biraz bekleyin. Şimdi hemen gelip aranızda
hükmedeceğim" diyerek eve girdi. Kılıcını alarak, münafığın boynuna
vurup, onu öldürdü ve dedi ki:
Allah Ceiie Cehiuim'nun
hükmüne ve O'nun Rasulü'nün hükmüne razı olmayanın hakkında işte ben, böyle
hüküm veririm!
Yahudi ise kaçtı. Bunun
üzerine bu ayet-i kerime[25]
nazil oldu.
Rasulullah'a Muhabbet
ve İtaat
Bu olay üzerine Hz.
Peygamber SaUaiiohn Aleyhi ve Seiiem, Hz. Ömer Radiyaiiahu Anh'a hitaben
buyurdu ki:
Sen, Farok'sun!
Bu konuyla İlgili
olarak bazı âlimler de şöyle demişlerdir: Münafığın öldürülmesinden sonra
Cibril AieyhisseUam, Hz. Peygamber Sattattahü Aleyhi ve Seüem'e inerek, O'na;
"Ömer, hakk ile batılı birbirinden ayırdı" dedi. Bunun üzerine Hz.
Peygamber Sal-îaiiahn Aleyhi ve Seiiem, Ömer'e hitaben buyurdu ki:
Sen, Faruk'sun!
îşte Hz. Ömer, o
günden itibaren "El-FARUK" olarak isimlendirildi.»[26]
İmam Ömeru'I-Faruk
Radıyaiiahu Antim faziletini beyan eden şu hadisler okunduğunda, O'nun ne kadar
yerinde ve sıhhatli karar verdiği daha iyi anlaşılır.
Ebu Hureyre
Radıyaiiahu Anihn rivayetiyle Rasulullah SaiMiahu Aleyhi ve Seiiem şöyle
buyurur;
Andolsun,
İsrailoğullanndan sizden evvel gelip geçen insanlar içinde öyle kimseler vardır
ki, onlar, Peygamberler (derecesinde) olmadıkları halde, kendilerine haber
ilham olunurdu. Eğer ümmetim içinde bunlardan bir kimse bulunursa, O da,
Ömer'dir.[27]
Huzeyfe Radıyaîlahü
Aniı'm rivayet ettiği şu hadiste de Ra-sulullah Sniiaikıhu Aleyhi ve sciicm
şöyle buyurur:
"Benden
sonrakilere iktida ediniz (uyunuz): Ebu Bekir'e, Ömer'e.[28]
Yine Huzeyfe
Radiyaîiaim Antim rivayetinde RasuluUah SaiMinhu Aleyhi ve Seiiem şöyle
buyurur:
"Aranızda ne
kadar kalacağımı bilmiyorum. Benden sonrakilere uyunuz."
Ve Ebu Bekir ile
Ömer'i işaret etti.[29]
Ukbe b. Âmir
Radıyaiiahu Anh da bize şu hadisi rivayet etmektedir. RasuluUah Saiiaiiahu
Aleyhi ve Sciiem şöyle buyurdu:
"Benden sonra
Peygamber bulunsaydı, o Peygamber, Ömer b.el-Hattab olurdu![30]
RasuluUah Sniiaiiaim
Aleyhi ve Seiieme iman edip itaatini isbat eden Ömeru'l-Faruk Radıyalinhu Anh'm
bugünkü takipçileri olan mü'minlerin de, iman ve itaat noktasında imtihanı
başarılı bir şekilde kazanmaları için RasuluUah Saiiaiiahu Aleyhi ve Seihm'i korumaları,
O'na olan sevgi ve itaatlarmı Ömeru'l-Faruk gibi isbat etmeleri gereklidir!
Samimiyetin vazgeçilmez ölçüsü budur!
[1] Nahl, 16/36
[2] Nahl, 16/43-44.
[3] Kehf, 18/110.
[4] Zariyat, 51/56.
[5] Ahzab,33/21
[6] Sahih-ı Buhârî, Kiîabu'1-iman, B. 7, Hds. 7-8. Sahih-ı
Müslim, Kitabu'1-iman, B. i 6, Hds. 70.
[7] Sünen-! Neseî, Kitabıı'1-iman, B. 19, Hds. 4981.
Saflih-ı Müslim, Kitabb'l-iman, B. 16, Hds. 69 (44)
[8] Ahzâb,33/6.
[9] Ahmed Davudoğlu, Sahih-ı Müslim, Terceme ve şerhi,
İst, 1977, c. 1, sh. 265. Sahih-ı Buhârî muhtasarı Tecrid-i sarili Tercüme ve
şerhi, Şerh: Ahmed Naim, Arık. 1980,6. Baskı, c.l.sh. 31.
[10] Sahih-ı Butıâri, Kttabu'1-İman, B. 8, Hds. 9. Sahih-i
Müslim, Kitabu'1-İman, B. 15, Hds. 67 (43) - 68. Siinen-ı Tİrmizi,
Kilabu'1-îman, B. 10, Hds. 2759. Sünen-ı Nescî, Kitabu'1-İman, B. 3, Hds. 4955.
[11] İmam Nevevi, Kırk Hadis, Hds. 41. (Hasen-Sahİh bir
hadistir. Bu hadisi, Ki-tabu'l-Hucce'de sahih bir senetle rivayet ettik.)
El-Hindî,
Kenzu'I-Ümrnal, c 1, sh. 217, Hds. 1084.
Hatib-i Tebrizî, Mişkatıı'l-Mcsabih, Kitabu'1-İman, B. 5, Hds. 167 (28)
[12] Nisa, 40/80
[13] Ahzâb, 33/36
[14] Sahih-i Buiıarî, Kilabu'l-ftisam, B. 2. Hds. 12.
[15] Nisa, 4/64-65.,
[16] bkz. İmam Ebu'l-Hasen Ali b. Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı
Nüzul, çev. Yr. Doç. Dr. Necati Tetik,-Necdet Çağıl, Erzurum, Ty. Slı. 171.
Abdıılfettah e]-Kâdî, Esbâb-ı Nüzul, Çev. Doç. Dr. Salih Akdemir, Ank.
1986, sh. 117.
[17] Nisa, 4/65
[18] Sahih-ı Buhârî, Kitabu'-l-Musakat, B. 7, Hds. 8-9-10.
Kitabu'I-Tefsir, B. 84, Hds. 107.
• Sahih-ı Musiim,
Kilabu'l-Fedail, B. 36. Hds. 129 (2357)
• Sünen-ı İbn Mace, Kitabu'r-Rehine,
B. 20, Hds. 2480.
• Sünen-ı Neseî, Kitabu
Adabu'l-Kudat, B. 27, Hds. 5381.
• Sünen-ı Tirmizî,
Kitabu't-Ahkam, B. 26, Hds. 1377
• Sünen-ı Ebu Davııd, Kitabu'İ-Akdİye, B. 31, Hds. 3637.
[19] Sünen-ı îbn Mace, Mukaddime, B. 1, Hds. 3.
[20] Nisa, 4/69.70.
[21] Nur, 24/56.
[22] Mücadele, 58/2J-22.
[23] Sahih-ı Müslim, Kİtabu'l-Hacc, B. 73. Hds. 412 (1337)
Kitabu'NFedail, B. 37, Hds. 130.
• Sahih-ı Buhârî,
Kitabul-İ'ıisam bi'l-Kitabi ve's-Siinneti, B. 2, Hds. (9
• Sünen-ı İbn Mace,
Mukaddime, B. 1, Hds, 1-2.
• Siinen-ı Neseî, Kit;ıbu'l-Menasiku'I-Hacc, B. 1, Hds. 2609-2610.
[24] İmam Malik, El-Muvatta, Kitabıi'l-Kader, Hds. 3.
[25] Nisa, 65
[26] Abdııl Feitah el-Kâdî a.g.e. sh. 118.
• İmam el Vahidî, a.g.e. sh. İ69. / İbn Kesir,
Hadislerle Kur'Sn-ı Kerim Tefsiri, c.4, slı. 1753.54.
• Ahmed Davııdoğlu,
Sahih-i Müslim, Terceme ve Şerhi, İst. 1983, C. f 0, sh. 146. Hz. ÖmenrI-Faruk
Radıyaiiahu Anh gibi davranmak, önderimiz Rasulullah Sallalkılm Aleyhi ve
Sdlem'm emridir: İrbat b. Sariye Radıyaiiahu AnIMm rivayet edilmiştir.
Rasulullah Snllallaiıu Aleyhi ve Sellenr.
Sizden kim yaşarsa
fazla ihtilafa şahid olacaktır. Onun için bilip tanıdığınız
Sünnetime ve ihadeyete
erdirilmiş Hulafayı Raşidin'in sünnetlerine yapışınız, bunları, dişlerinizle
sıkıca tutunuz..."
• Sünen-ı İbn Mace,
Mukaddime, B. 6, Hds. 43 ve 42.
Hz. Ömeru'İ-Farıık
Radiyulhılnı Anh, Hulafa'yi Raşidin'in ikincisidir.
• Sünen-ı Ebn Davııd,
Kitabıı's-Sünnet. B. 6, Hds. 4607.
• Stınen-ı Tinrıizî. Kitabu'1-İlm, B. 16, Hds. 2815.
[27] Sahih-ı Buhâri, Kitahıı Fcdaili Ashabıı'n-Nebî, B. 6,
Hds. 37.
Sünen-ı Tirmizî, Kitubıı'i-Meııakıb, B. 54, Hds. 3938 {yakın bir mânâ
İle)
[28] Sünen-i Tinnizî, Kiîabu'I-Menakıb, B. 33, Hds. 3904.
[29] Sünen-ı Tirmizî, Kilubu'l-Menakıb, B. 33, Hds. 3906.
[30] Sîinen-ı Tirmizf, Kitubu'İ-Menakıb, B. 49, Hds. 3931.